Dr. Vehbi Kara

Bazı Kafalar Kesilecektir Cumhuriyeti (2)

Dr. Vehbi Kara

  • 588

“Mızrak çuvala sığmaz” diye bir atasözü vardır. Şimdi “ihtimaldir ki bazı kafalar kesilecektir” sözünü söyleyen M. Kamal’ın bu sözünü nasıl örtüp gizleyeceksiniz. Basbayağı cebir ve şiddet kullanılarak bir milletin kaderini çizmeye çalışmış. İnsan hakları, fikir ve vicdan hürriyeti nerede var bunun?
Bakın nokta ve virgülüne dokunmadan Meclis kürsüsünde M Kamal ne diyor? Tabloyu bizzat kendi diliyle tespit edelim:
“Önümdeki sıranın üstüne çıktım. Yüksek sesle şu beyanatta bulundum: Efendim, dedim; hâkimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakaşayla verilmez. Hâkimiyet, saltanat, kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milletinin hâkimiyet ve saltanatına vâziülyed (el atıcı) olmuşlardır. Bu tasallutlarını altı asırdan beri idâme eylemişlerdi Şimdi de Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hâkimiyet ve saltanatını, isyan ederek kendi eline bilfiil almış bulunuyor. Bu bir emr-i vaki (oldu-bitti) dîr. Mevzu-u bahs olan, millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız, meselesi değildir. Mesele zaten emr-i vâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu behemehâl (mutlaka) olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes, meseleyi tabiî görürse fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde yine hakikat, usulü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal, bâzı kafalar kesilecektir!” (Nutuk – 1927. S. 422)
İşte yukarıda apaçık belirtildiği gibi “ben söyledim, oldu” mantığı ile hareket eden jakoben anlayışın darbelere sebep olduğu artık bilinmek zorundadır. 15 Temmuz 2016 darbesi de bu mantıkla yapılmadı mı? “Yurtta Sulh Konseyi” ilhamını kimden alıyor? Bu gerçekleri artık konuşmamız gerekmez mi?
Yeni anayasa çalışmalarında bazı siyasi partilerin “kırmızı çizgilerimiz” olarak belirledikleri değiştirilemez hatta “değiştirilmesi teklif edilemez” maddelerin bulunması, hangi seviyede olduğumuzun açık bir delilidir. Siyasi partiler bu noktada kendilerini sorgulamak zorundadır. İşin ilginç tarafı bu değiştirilemez maddelerin başında “Atatürk ilkeleri” adı verilen ve 1937 yılında idareciler tarafından anayasaya iltihak edilen CHP’nin altı ilkesi gelmektedir. Üçü faşizmin temel esaslarıdır. Diğer üçü ise Mussolini’nin ötesine geçilerek dini ortadan kaldırmak maksadı ile ilave edilen maddelerdir.
Bu çağdışı ve baskıcı anlayış ile hareket eden gerçek irticacılarla bir yere varılmaz. Aslında rakı ve alkol ile beyni sulanmış insanlarla uzlaşma çabasına girmek dahi beyhude bir çabadır. Bunları ciddiye alıp konuşmak, tartışmak bilimin namusunu kirletmekten başka bir şey değildir. Papağan gibi M. Kamal’ın nutuklarını sayıp döken, bundan başka hiçbir şeyin doğruluğunu kabul etmeyen, tornadan çıkmış gibi davranış gösteren insanlara ne anlatırsan anlat, yararı olmaz. Peki, niçin bu insanları ciddiye alıp muhatap oluyoruz ki?
 

Yazarın Diğer Yazıları