Dr. Vehbi Kara

Askeri Okulda Ramazan

Dr. Vehbi Kara

  • 601

 

Askeri okulun ilk yılındaki iftar yemeklerini hiç unutamadım. Çünkü hiçbir yemek bu kadar lezzetli değildi. Aradan 34 yıl geçtiği halde tadı hala damağımda duruyor. Bu kadar lezzetli olmasının sebebi o yıl okulda oruç tutmanın yasak olmasıydı…

Değerli Hocam Niyazi Beki anlatmıştı; arpa ekmeği ile oruç açtığını ve bu ekmeğin ne kadar lezzetli olduğunu ancak Ramazan ayında fark etmişti. İşte bende bir Ramazanda gerçek lezzet ve iştahı tanıma fırsatı buldum. Lezzet deyince insanın aklına bir ziyafet sofrası geliyor. Lakin o büyük ziyafet sofralarında gerçek lezzet fark edilmez. Ancak Ramazan gibi ibadetler sayesinde insan, gerçek iştahı ve lezzeti fark edebilir. İşte yaşadığım bu örnek bir delildir.

1983 yılında askeri okulda yaşadığım Ramazanda doğru dürüst yemek bile yememiştik. Birkaç bisküvi ve çay ile oruç açıyorduk. Bahriye Mektebine o yıl girmiştik ve ne yazık ki okul idaresi oruç tutmayı yasaklamıştı. Bu yasak her yıl olmasa da okul komutanının keyfine göre uygulanmaktaydı.

O yılki komutan önceki yılda olduğu gibi oruç tutmayı yasak etmişti. Yıllarca hiç ara vermeden oruç tutmuş biri olarak bu durumu çok tuhaf ve acımasız olarak karşılamıştım. Ama ne olursa olsun orucumu tutmaya da kararlıydım. Zorla yedirip engel olacak değillerdi ya?

İlginçtir benim gibi en az 15-16 sınıf arkadaşımda aynı kararı vermiş “ne pahasına olursa olsun” oruç tutacaklardı.. O yıllardaki “irtica furyası” devam ediyor darbeci Evren; her akşam televizyona çıkıp gericiler yüzünden ülkemizin içine düştüğü durumu anlatıyordu. Özellikle askeri okullarda okuyan dindar öğrenciler en tehlikeli vatandaşlardı ve asla göz açtırılmamalıydı. Bu dönemde binlerce askeri okul öğrencisi okuldan atılmıştı. Şimdi FETÖ örgütünün neden bu kadar semirip büyüdüğünü anlayabildiniz mi?

Tuhaflık şuydu ki yabancı öğrencilerin oruç tutmasına engel olunmuyordu. Libya’lı öğrenciler afiyetle oruç açıyor kimse bunlara bir şey söylemiyordu. Resmen çifte standart uygulanıyor Türk öğrencilere engel olunuyordu.   

Ramazanın ilk günü komutanlarımız çok sert tedbirler almış oruç tutan öğrenci iftar yapmasın diye yemekhanede önlem almışlardı. Birkaç öğrenciyle birlikte Libya’lıların arasına karışarak yemekhaneye girmeye çalışmış fakat enselenmiştik.

Yemekhaneden adeta kovarcasına uzaklaştırılmış iyi bir de fırça yemiştik. Biz yine de seviniyorduk zira öğrenci numaralarımızı kaydedip kimlik kartlarımıza el koymadıkları için mutluyduk. Çünkü böyle bir durumda hafta sonu izinsiz kalma veya oda hapsi cezası ile cezalandırılma söz konusuydu.

İlginçtir ki; okuldaki en az 150 Libyalı öğrenci için iftar yemeği çıkıyor, aynı okulun öğrencisi olduğumuz halde Türk öğrencilere üvey evlat muamelesi yapılıyordu. Hem de kendi ülkemizde…

Her ne ise… Yine bugünkü gibi bir yaz ayında (1983 yılı) o geç iftar saatinde teneffüshanenin yolunu tuttuk. Okul kantinden aldığımız bisküvi ve benzeri şeyler ile orucumuzu açtık. Birde güzel bir çay demlemiştik. İşte lezzetini unutamadığım iftar yemeği buydu. “Ya Rabbi, her zaman bize öyle güzel nimetleri nasip et” diye dua etmişimdir. Evet bu duruma inanmak zor olsa da benim için hakikattir. O seneki Ramazan da yediğim birkaç parça gıdanın lezzetini unutmam mümkün değildir.

Demek ki insana lezzet ve zevk veren gıdalar değil; o an içinde bulunduğu haleti ruhiye ve gerçek iştah olsa gerektir. Şimdi çok daha iyi anlıyorum ki; her güzel şey; imanla ve Cenabı Allah’ın rahmeti, lütfu iledir. Eğer O, isterse, en ucuz bir gıdayı hatta kuru bir parça ekmeği dahi güzel gösterdiği gibi, en nefis sofradaki nimetleri dahi tatsız ve acı hale getirebilir. Rabbimden niyazım, bütün inananları ve din kardeşlerimizi, hakiki iştahı kazanan ve imanını koruyan kullarından eylesin… 

Yazarın Diğer Yazıları