Aydın Keskin

Biz Türkleri Anlamak

Aydın Keskin

  • 1889

Türkleri anlayabilmek için hepimizin birer “anlama kılavuzuna” ihtiyacımızın olduğunu biliyor olmalısınız. 

Acaba başka milletler de kendilerini “anlayabilmek” adına bu tür kılavuz kitaplar yazıyorlar mı? yazmıyorlardır diye düşünmek daha normal gibi... 

Çünkü bizler nevi şahsına münhasır bir milletiz..!

Ama elbette, her milletin kendisine has özellikleri vardır: İskoçlar cimri, İngilizler soğuk, Meksikalılar tembel gibi... 

 

Ben bu kitapları, biz Türkleri dünyaya tanıtmak için birer çalışma olarak görme taraftarıyım. 

Ama onların mizah anlayışları, bu iş için yeterli olmayabilir.

Çünkü bizim durumumuz daha farklı ve yazılan kitaplara bakılırsa daha da vahim... 

.....

 

Denizin ortasında pala bıyıklı bir adam, (kim bilir hangi batı sahillerinde) kollarını şezlong tan denize sarkıtmış, önündeki tepsiye benzer bir levhanın üzerinde; beyaz peynir, kavun ve rakı... 

Resmin altında şu yazı: “Bu mudur? Budur! Türk müdür? Kesinlikle!’’

,,

Alman polisi suç işleyen Türkleri daha kolay ele geçirmek için şöyle bir ipucundan yola çıkıyormuş: “Türk bıyıklıdır, sigara içer.”

,,

Daha da tuhafları var;

Yabancıların bol olduğu bir kahvehanede oturmak için üç sandalye birden kullanan birini görürseniz çekinmeden ona sarılıp alnından öpebilirsiniz;  çünkü o, bir Türk’tür! Bir sandalyeye oturur, diğerine ayağını koyar, diğerine de kolunu yaslar.

,,

Yeni aldığı arabasının koltuklarının muşambasını aylarca, hatta yıllarca çıkarmaz. 

Hesap makinesini ya da uzaktan kumanda aletini poşetleyerek kullanır. 

Ben, bilgisayar klavyesini poşetleyeni de bilirim.

Galiba evde canı sıkılan kızlarımız, monitörün ve hatta klavyenin üzerine dantel işlemeler seriyorlarsa hiç şaşırmamak gerekir. 

,,

Son olarak, Hollanda’da jaguarına tüp taktırırken yakalanan bir Türk’ten bahsedilir. Hatta fabrikanın arabayı adamın elinden aldığından...

,,,

Biz Türklerin teknoloji ile arasındaki mesafeden kaynaklanan ve aslında hala saflıklarını korumayı başarabildiklerini gösteren bu tür tuhaflıklar, AB standartlarında bir hayat tarzı özlemi içinde olanlarımız tarafından aleyhimizde malzeme olarak kullanılıyor. 

Ortada iyi niyet yok gibi... 

Hal bu ki Biz Türkleri anlamak için onların hayat zaviyesinden bakmak lazım “olaya.”

Yurt dışında çocuk yardımı olduğu için sürekli çocuk yapan bir Türk’ün, bize haklı ya da haksız durum dili ile anlatmaya çalıştığı bir şey olsa gerek... 

Ya da işsizlik maaşıyla hayatını devam ettirenlerin hiç çalışmadan yaşayabilmek için çevirdikleri filmler...

Avrupa standartları, ortalama bir Türk için fazlasıyla uygulanamaz gibi duruyor. AB’nin bu katı kuralcılığı, kabına sığmayan bir millet için ateşten gömlek... 

Dün at sırtında seferden sefere sınırlarını allak bullak ettiğimiz Batı'nın yaşa(ya kal) ma kurallarını bugün uygulamakta zorlanmaktayız. 

Bu çok normal.

Avrupa’nın yaşam kalitesi Türkiye’den çok daha iyi... 

Akaryakıtı ya da iletişim araçlarını en pahalı kullanan ülkeyiz. 

Eğitim sistemimiz yap boz tahtası gibi... Urfa’da Oxford yok anlayacağınız.

 

Biz Türklerin, mazur görülmesi gereken sebeplerden dolayı akıp giden dünya içinde kendilerine has birtakım duruşlar geliştirmelerini takdirle karşılamak gerekir. 

 

Bence, Batı'ya karşı kayıtsız şartsız üstün olan bir imparatorluğun şu an ki dünyada çok etkin ülke olmamasına inanamıyor, bunu kabullenemiyoruz.. 

Hala o eski günlerdeki ayrıcalıklı pozlarımızın batı tarafından da zoraki takdirle kabul edileceğini bekliyoruz bilinçaltımızda.

 

“Biz Tanrı'dan başka hiçbir şeyden korkmayız, Türklerden bile..” diye bir ilahisi olan Martin Luther’in torunlarının Biz Türkleri AB’ye almamaya çalışmaları ne kadar normalse,Bizler'in AB’ye bacadan dalıp eski günleri yâd etme hevesleri de gayet anlaşılabilir bence.

Kalın sağlıcakla..

Yazarın Diğer Yazıları