Kamikaze Fetullahçı Darbe
Dr. Vehbi Kara
- 6152
Halkımızın bilmesi gereken çok önemli bir darbe planı var. Her ne kadar bu darbe başarısız kalmaya mahkum olsa da ülkemize vereceği zarar pek büyüktür. Bu yüzden “kamikaze” diyorum zira bir daha kolay kolay belimizi doğrultamayız. Zaten Amerikan kökenli darbelerin asıl amacı da budur. Onlar Fetullah’ın kara kaşlarını sevdikleri için değil, güçlü ve büyük bir Türkiye’yi istemedikleri için darbeleri desteklemektedirler. Bunu izah etmeye çalışacağım ki işin vahameti anlaşılıp gerekli önlemler alınabilsin.
Güzel vatanımızın ayağa kalkmasını insanların barış ve huzur içinde yaşamasını istemeyen içte ve dışta bir çok düşmanımızın her daim kullandığı çok fena bir adeti vardır. Ülke ne zaman beli üstüne doğrulsa güzel gelişmeler meydana gelse hemen askeri darbe yaparlar. 15-20 yıl ülkemiz geri gider tekrar gayrete geliriz yaralarımızı sarmaya başladığımız bir anda yeniden darbe olur.
Bu gidişat Cumhuriyet kurulalı beri değil Osmanlı’nın yükselme devrine kadar gider. Taa Yavuz Sultan Selim Han’dan bu yana “istemezüük” diyen bir yaban sürüsü ordunun itaatini kırıp isyan eder. Nasıl olsa elinde silah var karşı gelenleri alt etmenin yolu kolaydır. Ancak tecrübeli ve güçlü liderler bunu anlayıp gerekli tedbirleri alarak yılanın başını küçükken ezebilirse darbeler ve isyanlar olmaz.
İşte Cumhuriyet döneminde odunun darbe yapmaya hazırlandığını bir subay haber verir fakat Başbakan Menderes olayı ciddiye almaz. İşte bu çok büyük bir hata idi. Kuleli Askeri Lisesi’ni birincilikle bitiren ve 1949 yılında Harp Akademisinden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olan Samet Kuşçu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde istihbarat subayı olarak görev yapmış ve tarihte “9 Subay Olayı” adı ile geçmiştir.
NATO’ya giden ilk subaylardan olan Kuşçu, Milli Savunma Bakanlığı’nın İstanbul Temsil Bürosu Başkanlığı’nı yürütürken 9 subay olayı patlak vermişti. O dönemde yarbay olan, sonradan tümgeneralliğe yükselecek Faruk Güventürk’ün önderlik ettiği, Menderes hükümetini yıkmayı planlayan bir cunta hareketi kurulmuştu. Cuntanın içindeki isimlerden biri olduğu belirtilen Kuşçu, bilinmeyen bir nedenle darbe planlarını hükümete bildirdi. Dokuz subay Askeri Mahkeme’ye çıktı, sekizi beraat etti. Yalnızca Samet Kuşçu “orduyu isyana teşvik” ve “asılsız ihbarda bulunmak” suçuyla mahkûm oldu ve ordudan ihraç edildi.
Kuşçu’nun ‘darbe yapacaklar’ dediği 8 subay ise 27 Mayıs darbesini yapan Milli Birlik Komitesi’nde yer aldı. 1958 ve 59 yıllarını hapiste geçiren Samet Kuşçu’nun hapiste tırnakları sökülerek işkence gördüğü bizzat kızı tarafından açıklanmıştır. Samet Kuşçu’nun ihbarını dikkate almayan Demokrat Parti Hükümeti’nin Başbakanı ve iki bakanı ise darbe mahkemesinde yargılanarak idam edilmiştir. İşte devlet yönetmek ve güçlü bir lider olmak böyle bir iştir. Gerekli önlemleri alamazsan darbe yapıp adamı asarlar.
Şimdi Anayasa Mahkemesi apaçık “vatana hıyanet suçunu” işlemiş Can Dündar’ı serbest bıraktı. Darbe yapan ve yenisini planlamış olan Fetullah Terör Örgütü ile açıktan işbirliği yapan ve gazeteci kimliği arkasına saklanan Dündar’ın siciline bir bakalım ne haltlar yemiş görmekte yarar var. Yoksa balık hafızalı insanlar bazı gerçekleri görmekten uzaktır:
1. Can Dündar 17 Aralık 2013 darbesini biliyor ve şunları söylüyordu. “Amerikan rüzgarı bu, belli mi olur, gün gelir esintiyi Pennsylvania’dan yana döndürür. Ankara’daki ampulleri söndürür” Demek ki ABD destekli bir darbeden Dündar’ın haberi vardı ve önce bazı bakanları “yolsuzluk” adı altında tutuklayıp sonrasında da Erdoğan’ın kapısına dayanacaklarını umut ediyordu.
2. Bilal Erdoğan adı üzerinden yapılan 25 Aralık 2013 operasyonundan bir gün önce de şunları söylüyordu “Piyonlar devrildi sıra Şah’lara geliyor” diyerek darbe planlarında nasıl aktif bir rol üstlendiğini kendi kendisini deşifre ederek göstermiş.
3. Hatay’da üç tır FETÖ örgütünün organizasyonu ile 19 Ocak 2014 tarihinde durduruldu. MİT Mensuplarına silah çekildi ve “Türkiye, teröre yardım ediyor yaygarası” çıkarıldı. “Başbakan Erdoğan’ı Lahey’de yargılatacağız” sloganları ile yeni bir darbenin taşları döşenmeye başlandı. Tırları durduran kişiler hakkında “askeri casusluk” davası açılmış ve gizlilik kararı alınmıştı. Buna rağmen devletin kanunlarını takmayan Cumhuriyet Gazetesi seçimler bir hafta kala bu tırları tekrar haber yaptı. Üstelik boy boy resimlerle gazetesine manşet atmış “MİT’in IŞID’a bomba ve eleman taşıdığını belgeledik” diyerek kendisini masum göstermeye çalışmıştı. Batılı devletler böyle adamları hemen kodese atıp dut yemiş bülbüle döndürürlerdi. Lakin Dündar kahraman ilan edildi. Çünkü FETÖ ve darbe destekçisi güruh işbirliği içerisindeydi.
Şimdi halkımızın aklı ile alay edip Dündar’ı “masum gazeteci” kimliğine sokmak isteyen darbecilerin planlarına bir göz atmak gerekiyor. Eğer fotoğrafa yukarıdan bakılırsa her şey ayan beyan ortaya çıkıyor. Bizde öyle bakmaya çalışalım.
Öncelikle FETÖ’nün darbe planını görelim. Bunun için 30 hatta 40 yıldır emek veriliyor. Bu maksatla öncelikle askeri okullara öğrenciler sokuldu. Özel hazırlanmış kurslarda bazen sorular da temin edilerek binlerce öğrenci askeri okula alındı. Bu öğrencilerin namaz kılması oruç tutması yasaktı. İçki içmeleri ve dindarlar aleyhinde konuşmaları isteniyordu.
Fetullah’ın arka bahçelerinde yani dershanelerde yetişen fakat asker olmak istemeyen gençler polis okullarına oraya da gitmek istemezler ise hukuk fakültelerine yönlendirildi. Amaç darbe yapıldığında devletin kontrol mekanizmasını elde tutmaktı. Bu sayede “tereyağından kıl çeker” gibi darbe yapmayı düşündüler.
Bu arada ordunun kaymak tabakasını yetiştiren askeri akademi soruları çalındı ve bu elemanlar “kurmay subay” olarak ordu saflarında görev yapmaya başladılar. Kurallara uymayanlar derhal darbe heyetince kovuluyorlardı. Örneğin eşleri başörtülü olan veya içki içmeyen subaylara kesinlikle tahammül edilemezdi. Hatta bunlardan bir kısmı benim sınf arkadaşımdı ve içki içmekten alkolik olmuştu.
Bu darbe yapacak subayların önünü açmak için benim gibi dindar olan bütün subay ve astsubayları ordudan attılar. Kendileri gibi faşist olan generallere göre eşleri başörtülü olan subaylara itimat edilemezdi. Bunlar darbe yapılınca halktan taraf olabilirlerdi. Behemehâl ordudan atılmalıydı. Bu yüzden on binlerce asker gözünün yaşına bakılmadan ordudan atıldı. Numunelik olarak bir iki tane Fetullahçıyı da ordudan atmışlardı. Zaten onlar emir dinlemiyor namaz falan kılıp eşlerinin başlarını açmıyordu. Temizlenmesi gerekiyordu.
Şimdi sıra darbeye gelmişti. Fakat acele ettiler. 17-25 Aralık 2013 Operasyonlarını Siyonist güçler ve ABD istemişti ve beklemek istemiyordu. Fetullah, acele olmasına rağmen “okey” kararını verdi. Çünkü biliyordu ki darbe başarısız dahi olsa sayısı yüzü aşkın general ve amiral emri altındaydı. Bir o kadar yüksek rütbeli subayı kontrol edebilirdi.
17-25 Aralık Operasyonları başarısız kalınca “B Planını” devreye soktular. Fakat bu sefer işi daha fazla ciddiye alıyorlardı. Bir çok gazeteyi, solcular, Kürtçüleri herkesi emir altına aldılar. Hatta Fetullah’a karşı yıllarca karşı durmuş bir dindar gazeteyi de operasyon çekerek ele geçirdiler. Bu gazetenin başyazarına payeler vererek tv ve gazetelerde kendilerince yücelttiler. Yetmedi darbe ile her zaman işbirliği yapmış CHP içinde de operasyon yapıp zayıf bir kişiliği olan genel başkanlarının zafiyetlerinden istifade ederek bu partiyi büyük ölçüde ele geçirdiler.
PKK’yı ellerinde bulundurduğu medya organları ile teşvik ederek terör olaylarında başarılı olması için gayret gösterdiler. Bu sayede darbe kılıfı da hazırdı.
Şimdi önlerinde sadece AK Parti teşkilatı vardı. Burada başarılı olmak için biraz daha zamana ihtiyaçları vardı. Eski Cumhurbaşkanı Gül’in zafiyetlerinden istifade ederek hem onu hem de bazı partinin ileri gelenlerini ele geçirmeye çalıştılar. Bunda ne derece başarılı oldular bilmiyorum. Lakin Arınç’ın hükümete düşmanlığı aleniyete çıkmış tv kanalında boy göstermesi ve darbecilerin hoşuna gidecek açıklamalarda bulunması oldukça başarılı olduklarını gösteriyor.
Evet, Dündar’ın serbest bırakılması bu noktadan ele alındığında basit bir olay olmayıp Fetullahçı darbenin bir adımıdır. Eğer Menderes’in Samet Kuşçu olayından ders çıkaramaması gibi bir zafiyet gösterilirse Rabbim başımıza gelecek felaketlerden hepimizi korusun. İnşallah Cumhurbaşkanı Erdoğan ve başbakan Davudoğlu gerekli dersleri çıkararak olması muhtemel “Kamikaze Fetullahçı Darbeyi” önlerler. Bu işin şakası olmaz, vesselam…