Mustafa Toygar

Bahçeli, ülkücü iradeyi susturmak için her yolu deniyor

Mustafa Toygar

  • 3683

 

 

“Beni ancak ülkücü irade gönderir. Onun dışında kimseye boyun eğmem" diyen Bahçeli’ye, ülkücü irade; “Madem öyle kurultayı topla, olup biteceklere ben karar vereyim” dedi. Ancak bu sefer de Bahçeli mahkeme yolunu gösterdi. Mahkemeden olumsuz karar çıkma ihtimaline karşı da, il-ilçe teşkilatlarını görevden almaya başladı. Bu hukuk tanımazlık MHP’yi eritiyor. Bahçeli adeta AKP’nin değirmenine su taşıyor. MHP’nin olası barajın altında kalması Türkiye’yi de sıkıntıya sokacağı bilinmeli.   

     

 

       Öyle görünüyor ki, Devlet Bahçeli görevini tamamlamadan MHP genel başkanlığını, ne pahasına olursa olsun bırakmayacaktır. Önce “ülkücü irade” diyeceksin sonra ülkücü iradeye sırtını döneceksin ve akıllara zarar uygulamalar içerisine gireceksin. Önce mahkemeyi adres göstereceksin, olumsuz karar çıkma ihtimaline karşı da il, ilçe teşkilatlarının üçer-beşer görevden alacaksın. Bu uygulamalar demokrasiye darbedir.

 

          Bahçeli’nin uygulamaları antidemokratiktir.

 

          Şu ana kadar, MHP Genel Merkezince 14 il teşkilatı görevden alındı. Kongre istiyoruz, ülkücü iradenin tecellisini istiyoruz diyen diğer il teşkilatları da görevden alınacakları günü bekliyorlar. Devlet Bahçeli yönetimindeki MHP’de, bu uygulama yeni değil elbette. Bu antidemokratik uygulamanın en büyük mağdurlardan biri de Ramiz Ongun’dur. Üç defa genel başkanlığa aday olmuş, her seferinde de kendisini destekleyen il teşkilatlarının bir kısmı görevden alınmış, diğer teşkilatlar da baskı altında tutularak ülkücü iradenin tecelli etmesi engellenmiştir.  Seçim er meydanıdır, kendi seçtiğin kurultay delegelerine dahi güvenmiyorsan kime güveneceksin?

 

          Partiler yasası zaten haddinden fazla antidemokratik. Aşağı-yukarı; genel merkez teşkilat başkanlığı, kurultay delegelerini seçer, o kurultay da genel başkanı seçer. Yani, “al gülüm-ver gülüm” hikâyesi. Siz, şimdi kendi belirlediğiniz delegelere dahi güvenemiyor, onları görevden alıyorsunuz. Kendi belirlediğiniz delegeler dahi, “yeter artık” diyorsa, bıçak kemiğe dayanmıştır.2002 seçimleri dâhil, son 14 yılda yapılan tüm seçimlerde MHP kaybetmiştir. Haliyle ülkücü camia bir çıkış arıyor, yeni umutlara yelken açmak istiyor.

 

         Tüzük gereği olması gerekenin iki katından fazla imzaya toplandı

 

          500’den fazla, (tüzük gereği olması gerekenin iki katından fazla) kurultay çağrısı için imza toplayan muhaliflerle ilgili, gazetecilerin yönelttiği soruya Bahçeli; kükreyerek, meydan okurcasına şöyle cevap vermişti; "MHP'nin kongre süreci 18 Mart 2018 tarihinde olacaktır. Ondan öncesi bizi ilgilendiren bir konu değildir. İmzayı kim ne kadar toplarsa toplasın müracaatı halinde kabulü mümkün olmayacak ve yasal haklarını kullanma yolu da açık olacaktır. Bizimle değil, mahkemelerle haklarını savunmalarını tavsiye ederiz." Bu sözleri söylerken aslında; “hak –hukuk tanımaz ve antidemokratik uygulamalarla Ramiz Ongun’u nasıl bertaraf ettiysem sizi de öyle hallederim” demek istiyordu.

 

        Ramiz Ongun, Ülkü Ocakları’nın kurucu genel başkanlığını yapmış, ülkücü camianın çok sevdiği bir şahsiyetti ve MHP üyelerinin tamamının katılacağı bir seçim mümkün olsaydı, yüzde 90’ın üstünde oy ile genel başkan seçilebilirdi. Her türlü baskıya ve antidemokratik uygulamalara rağmen iyi de oy aldı ancak seçilmedi. Sonrasında da partiden ihraç edildi.

 

         Devlet Bahçeli – Şefkat Çetin sırdaşlar

 

          Merhum Alparslan Türkeş’in Muharrem Şemsek’e yazdığı mektup herkesçe malum. Mektup ortaya ilk çıktığında Tuğrul Türkeş de; “yazı babama ait” açıklamasını yapıyordu. 12 Eylül sürecindeki tutukluluk günlerinde Alpaslan Türkeş’in askeri doktoru, bilahare MHP’de Genel Sekreter Yardımcılığı ve İstanbul il başkanlığı yapan Türkeş’e çok yakın Selim Kaptanoğlu TBMM’de kurulan 12 Eylül alt komisyonunda şunları söylüyordu: “MÇP’nin kuruluş günlerinde Alpaslan Türkeş Bey cezaevindeyken Muharrem Şemsek’e mektup yazdı ki o mektubu Şemsek’e bizzat ben götürdüm. Mektupta Bahçeli için, ‘MİT ajanıdır ve asla güvenilmez’ ifadesi vardı.”

 

         26 Temmuz 1983 tarihli mektubun bir bölümü şöyle: “Bunlar milliyetçilik yolunda, geçmiş yıllarda sessizce hizmet vermişlerdir. A.G., A.A. tarafından gösterilen hatalı davranışı anlamak mümkün değildir. Devlet Bahçeli’nin bunlarla aynı davranışa girişmesi mümkün şey. Devlet Bahçeli, MİT’tendir. Arkadaşlarımız MİT’ten uzak olmalı, bunlara hiç itimat etmemelidir. 
         Ne ise çok şükür şuurlu arkadaşlarımızın sayesinde fesat yatışmış oldu. Fakat bu tatsız şeyleri yapanlar, ya Anavatan Partisi ile işbirliği sebebi ile kışkırtılmışlardır veya MİT tarafından kullanılmışlardır. Mesele üzerine dikkatle eğilmek lazımdır. “

 

          Tabi başka iddialar da vardı, mesela; “12 Eylül arifesi günlerde Bahçeli’nin bindiği arabanın aranması sonrasında çok sayıda silah çıkmasına rağmen polis tarafından hiçbir işleme tabi tutulmadığı “ Bir başka iddia; “12 Eylül sürecinde MHP ile uzak-yakın alakası olan herkes sorgulanırken Bahçeli’nin karakola bile çağrılmaması” 

           Sabahattin Önkibar ise köşesinde bir başka iddiayı gündeme taşıyordu; “Bahçeli’nin NATO’nun talebiyle Türk milliyetçilerini dönüştürme ve tasfiye ile görevlendirildiğidir ki 15 yıllık Genel Başkanlık seyri bunu doğrular mahiyettedir.” Vahim bir iddia….

 

         İddialar çok, şimdi bir de Yaşar Okuyan’a kulak verelim:

 

            DSP-ANAP-MHP koalisyonunun ardından yapılan ilk seçimlerde AKP iktidara gelmişti. Yaşar Okuyan, AKP'yi iktidara getirenin erken seçim kararı alan Derviş ve Bahçeli olduğunu söyledi ve şöyle konuştu: "Bir görev ifa ediyor Devlet Bahçeli, bir görevi var. Ben net söylüyorum bunu. Görevlidir. DSP-ANAP-MHP koalisyonunun önünde bir buçuk yıl varken erken seçim tezgâhını kuran Derviş işin bir tarafında ve hemen seçim tarihini veren Bahçeli diğer tarafında."
     

 

         Merhum Alpaslan Türkeş'in Devlet Bahçeli hakkında kendisine özel bilgiler verdiğini söyleyen Okuyan, Türkeş'in Bahçeli'nin MİT ajanı olduğunu söylediği mektubunu hatırlattı ve şunları söyledi:
"Rahmetli Türkeş'in Devlet Bahçeli ile ilgili anlattıkları var bende. Bende kalsın. Kendi el yazısı ile yazdığı mektup var, girin internete bakın."
        Bahçeli'nin koltuktan başka düşüncesi olmadığını söyleyen Okuyan, ülkücü gençliği frenlemekle onları etkisizleştirdiğini ileri sürdü ve çarpıcı iddialarda bulundu:
        "Yükselen muhalefeti, özellikle ülkücü gençleri bastırıyor. Sokağa çıkın, gidin olay yapın demiyorum ama fikri gelişmelerini engelliyor Bahçeli. Bunu en yakınındakiler biliyor."

 

        Ramiz Ongun ne diyor?

 

        2007 yılında kendisi ile yapılan bir röportajda Ramiz Ongun da şunları söylüyor:

         “Hatta ülkücü harekete girmesi için Bahçeli'yi sizin ikna ettiğiniz söylenir.”

         “Evet, ama onlar hiç bundan dolayı teşekkür borçlu olduklarını bile söylemezler. Hatta bu bir ayıpmış gibi saklarlar. Ama Bahçeli Ülkü Ocakları'nda hiçbir görev almadı. Belki hiçbir ülkücü seminerden de geçmedi. Dolayısıyla Devlet Bey hem fikri, hem heyecan, hem de metot olarak Milliyetçi hareketin üslubunu tam anlayamamış olabilir. Şu andaki uygulamalarından ve hadiselere bakışında da ciddi bir eğitim eksikliği, heyecan ve metot yanlışlığı görüyorum. Söyledikleri bize ait fikirler değil. Arkadaşım ayrı, hemşerim ayrı, kendisine hiçbir zarar gelmesini istemem. Ama siyaset başka bir şey tabii”

 

         Ve gelelim Şefkat Çetin’e…..

 

         Partilerde, genel başkan adına partiyi avcunun içinde tutan en önemli, en sadık kişi teşkilat başkanıdır. Devlet Bahçeli’nin Başbakan yardımcılığı döneminde MHP’nin teşkilat başkanlığı görevine Şefkat Çetin’in getirildiğini görüyoruz. Şefkat Çetin kim, Bahçeli ile nereden tanışıyorlar, sırdaşlıkları nereden geliyor? 05.08.2004 tarihinde Emin Pazarcı köşesinde bize bazı ipuçlarını veriyordu:

 

         “1979 yılında Şefkat Çetin Ülkücü Gençlik Derneği Genel Başkanı seçildi. Bu seçim, Alparslan Türkeş'in hiç hoşuna gitmemişti. Türkeş, Türkmen Onur ve Muhsin Yazıcıoğlu'nu yanına çağırdı. Yapılan seçime itiraz etti: - Oğlum, bunu nasıl yaparsınız! Şefkat Çetin'in başka yerlerle irtibatı var. O'nu derhal görevden alın. Türkeş, ''Başka yerlerden'' acaba neyi kastediyordu? Bu, bir türlü öğrenilemedi. Çünkü ne Türkmen Onur, ne de Muhsin Yazıcıoğlu, ''Başka yerler neresi?'' sorusunu sormadılar. Sadece, ''şekil tartışması'' yapıldı. Türkmen Onur sesini çıkartmadı. Muhsin Yazıcıoğlu ise, ''Bir müddet bekleyelim Başbuğum'' dedi: - Şefkat Çetin'i yeni seçtik. Hemen görevden alırsak, gençliğin morali bozulur, sıkıntı çekeriz. Türkeş'in verdiği talimat, gecikmeli olarak yerine getirildi. Şefkat Çetin, birkaç ay ÜGD Genel Başkanlığı'nda kaldıktan sonra görev değişikliği yapıldı. Şefkat Çetin, yıllar sonra çok önemli bir göreve getirildi. Devlet Bahçeli'nin Başbakan Yardımcılığı döneminde ''İkinci adamlık'' koltuğuna oturdu. MHP Teşkilat Başkanlığı görevini yürüttü.”

 

         Bugünkü MHP’nin tek politikası PKK karşıtlığı!...

 

          Devlet Bahçeli MHP’sinin tek politikası, PKK karşıtlığı…. Elbette, bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en büyük sorun bölücü terör örgütü ’nün eylemleri. Ancak terörle mücadele ederken diğer sorunların bir kenarda durmasını bekleyemezsiniz. Ayrıca, MHP’nin PKK terör örgütü ile mücadele konusunda dahi toplumu tatmin eden bir projesi olduğu söylenemez.

 

         Alparslan Türkeş’in liderliği ve Suriye öngörüsü

 

            Lider ileriyi gören adamdır. 30 küsur yıl evvel, Alparslan Türkeş bazı il başkanlarına hitaben şöyle diyor: “Evlatlarım, Suriye’ye dikkat edin. Suriye yaşadığımız coğrafyanın en hassas ülkesidir. Suriye karışırsa bölge karışır, hatta bölgede kan gövdeyi götürür. Bu bataklıktan Türkiye’yi uzak tutmak gerekir”

           Bu öngörüye sahip bir devlet adamı olsaydı, bugün Suriye krizi olmazdı. Suriye bataklığına daha fazla saplanmadan kendimizi kurtarmamız gerekirken bakın Bahçeli neler söylüyor: “Sayın Davutoğlu gerekirse Kandil'e gidin gerekirse orayı taş üstünde taş bırakmayacak derece yakın, gerekirse Suriye'nin kuzeyine yıldırım gibi saplanın. Türkiye'nin gücünü dosta da düşmana da gösterin. PKK'nın nifak saçtığı her yeri tertemiz yapın ve bu aziz milleti terör illetinden kurtarın.''

            Amerika ve Avrupa ülkeleri Türkiye’nin Suriye’ye girmesini istiyor. İstiyorlar ki, Türkiye Suriye’ye girsin, Rusya ile İran ile çatışsın. Suriye bataklığı,  3 ülkeyi de perişan etsin. Devlet Bahçeli niçin Türkiye’nin Suriye’ye girmesini ister onu anlamıyorum. Türkeş’in dizinin dibine oturup ondan tedrisat alsaydı böyle düşünmezdi belki de!...

 

            Bahçeli, Kurultayın toplanmasını engelleyebilirse, MHP barajın altında kalabilir

 

              MHP de ötekileştirilenlerin sayısı hızlı bir şekilde artıyor. Kurultay çağrısına destek veren il teşkilatları, Çin işkencesini aratmayacak tarzda üçer - beşer görevden alınıyorlar. MHP hızla kan kaybediyor. 7 Haziran’dan 1 Kasıma kadar 5 aylık sürede 80 milletvekilliğini 40’a düşüren bir yönetimin, önümüzdeki seçimlerde barajı aşma ihtimali nedir?

 

           Türkiye için iki buçuk parti projesi

 

              Daha, Turgut Özal zamanında seslendirilen bir proje vardı, “Türkiye’de iki buçuk parti kalacak.” Buçuk belliydi, ayrılıkçı terör örgütünün uzantısı parti. Diğer iki parti den biri, muhafazakâr kanatta yer alacaktı, diğeri ise sol parti olacaktı. Bugün bakıldığında, muhafazakâr partinin AK Parti, sol partinin de CHP’nin olacağı görülüyor. Eğer, 1999 seçimleri sonrası, MHP’nin başında genel başkan değil de lider olsaydı, bugün muhafazakâr partiyi temsilen, AKP değil de MHP olabilirdi. Çünkü MHP’nin gençlik teşkilatı olan Ülkü Ocakları, teşkilatı ve hatta seçmen kitlesi çok daha dinamik ve enerjikti. Üstelik 1999 yılında çok önemli bir fırsat da gelmişti. MHP+DYP+ANAP partilerinden oluşan bir koalisyon hükümeti kurulacak, bu hükümetin Başbakanı MHP genel başkanı olacaktı. MHP genel başkanı bir süre sonra da cumhurbaşkanı olabilecekti. Ancak Bahçeli bu fırsatı elinin tersiyle iterek Ecevit’in ANAP ile kurduğu hükümette daha çok milletvekili çıkartmasına rağmen üçüncü parti pozisyonunda yer aldı. Üç buçuk yıl sonra hükümet bozuldu, seçime gidildi. Bu seçimde, MHP’nin yüzde 18 küsur olan oyları yüzde 8’e düşerek barajın altında kaldı.

            Adım adım, Türkiye iki buçuk parti projesine doğru mu götürülüyor. Yıllar içerisinde ülkücülerin bir kısmının CHP’ye, bir kısmının da AKP’ye oy verir hale getirilmesi, Ülkücü camianın adeta terbiye! edilmesi maksadı mı güdülüyor? Dikkatlice analiz edildiğinde, batıdaki MHP’li seçmenlerin CHP’ye oy verebildiklerini, İç Anadolu ve doğuda ise AKP’ye çok rahatlıkla yöneldiklerini görüyoruz. Bir sonraki seçimlerde MHP barajın altında kalırsa, toparlaması gayrı mümkün değildir. Son seçimle birlikte, meclise girebilen 4 partinin haricindeki partiler tabela partisi haline getirildi. Yani iki buçuk partili Türkiye projesinin önemli bir süreci başarıyla! gerçekleştirildi. Bu yönetimle, MHP’nin bir sonraki seçimlerde barajın altında kalma ihtimali hiç de düşük değil. Bilahare barajın altında kalan MHP’nin muhalefet yorgunu seçmeni nasıl bir rota izleyecektir? İslami hassasiyeti olan seçmeni AK Partiye, batıdaki daha liberal seçmeni ise CHP’ye yönelmeyecek mi?

 

           MHP’siz bir Meclis Türkiye’yi kaosa sürükler

 

              Ancak şu bilinmeli ki, MHP’siz bir Meclis Türkiye’yi kargaşaya sürükler. Dış güç destekli toplum mühendisliklerinin, öngörülerinin planladıklarından farklı tecelli edeceğini söyleyebiliriz.  PKK’nın politik kanadı HDP’nin yer aldığı fakat Türk Milliyetçilerinin dışarda kaldığı bir TBMM kaosu beraberinde getirecektir. Böylesine tuhaf bir durum büyük sıkıntılar yaratacaktır.

 

             Devlet Bahçeli AK Partinin değirmenine su taşıyor

 

               MHP barajın altında kalırsa, seçim sisteminin getirdiği avantajla, daha az oy alsa bile, AK Parti tek başına anayasayı değiştirebilecek çoğunluğa sahip olacaktır. İşte o zaman “Başkanlık Sistemi” hayırlı olsun. Bahçeli bir taraftan; “Başkanlık sistemine karşıyız” diyor ama öbür taraftan da el altından AK Partinin değirmenine su taşıyor.

                 Eğer; kurultay isteğine, demokrasi isteğine, partinin yeni umutlara kanat açması isteğine karşı, Bahçeli set çekebilirse, Türkiye’nin 2 yıla kalmaz erken genel seçime gidebileceğini de öngörebiliriz. Zira AK Parti kanadı sürekli anketler yaptırıyor, anketlerde MHP’nin baraj altında olduğunu gördüğü an derhal erken seçime gidecek ve tek başına anayasayı değiştirmek isteyecektir.

 

            MHP’den yükselen umut sesleri

 

              MHP tabanın sesine ilk ses verenler; Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ, Kayseri milletvekili Yusuf Halaçoğlu ve 24 dönem Ankara milletvekili Özcan Yeniçeri oldu. Ümit Özdağ’ın genel başkan yardımcılığından istifa ederek, kurultay çağrısı yapmasına şüphe ile bakanlar, Bahçeli’nin planı olarak görenler var. Umarız bu iddialar doğru değildir.

              Ayrıca, MHP'nin 20 kişilik Kurucular Kurulu'nun 12 üyesi;  Ali Sağır, Aziz Mecit, Hayrettin Başeğmez, Kemal İnandı, Mehmet Topçu, Mehmet Küçükince, Muharrem Şemsek, Mehmet Gümüştaş, Mevlüt Dedeoğlu, Muttalip Polat, Niyazi Ahıska ve Selahattin Güntay, son dönemde bazı parti teşkilatlarının kapatılması ve olağanüstü kurultay talebi tartışmalarıyla ilgili yazılı bir ortak açıklama yaptı. Açıklama şöyle:
         

         "Türkiye içinden geçtiğimiz dönemde içte ve dışta çok büyük problemlerle karşı karşıyadır. Bölücülük ve terör olayları her gün can almakta, hainlikler çok yönlü devam etmektedir. MHP'deki iç tartışmaların, il ve ilçelerin feshedilerek gönüldaşlarımızı ötekileştirecek veya başka yollarla uzun süre devam ettirilmesi ve mahkeme kararı ile çözüm aranır hale gelinmesi, partimize ve ülkemize zarar vermektedir. Kısa sürede doğru bir çözüm üretilerek mevcut tartışmalı durumun sonlandırılması, partimizin ve Türkiye'nin hayrına olacaktır. Bunun için kongre isteyen genel başkan adayları ve delegeler, taleplerini mahkemeye iletmiş olsalar da, genel başkan ve genel merkez yönetimi, mahkeme bir karar vermeden 'seçimli olağanüstü kongrenin' toplanmasına karar vermelidir. Böyle bir durumda da ilgililerce dava geri alınarak konu çözülmüş olabilir."

            Vatan, millet, bayrak diyerek kişisel menfaatlerini bir kenara bırakacak, demokrasiden yana tavır koyacak başka milletvekillerinin olduğunu da biliyoruz.

            Dileriz MHP için gelişmeler hayırlı olur.

Yazarın Diğer Yazıları