Semih Gündüz

Siyonist İşgal Gerçek, Vekalet Savaşları Bahane

Semih Gündüz

  • 1898

Suriye meselesinin; Suriye'de vekalet yoluyla dünya güçlerinin savaş sürdürmesi olduğu ileri sürülüyor. Buna göre, Suriye devleti ile içteki grupların çatışması devam ediyor.

 

Ancak, merhum Erbakan yıllarca önce dillendirmişti. "Suriye'yi işgal edecekler!"

 

Bir çokları, o zamanlar gülerek geçiyordu. Erbakan'ı hayalcilikle eleştiriyordu. Suriye'de her şey yolunda idi. Sürekli komplo teorileri ile nereye kadar gidilebilirdi? Çoğunluğun söylediği buydu.

 

Erbakan siyaset sahnesinin önde gelen şahsiyetlerinden olsa da; esaslı bir iktidara hiç bir zaman sahip olamadı. O kadar destek alamadı. Siyonizm tehlikesi de neydi?

 

Erbakan vefat etti. Genel kabul görür oldu. Daha fazla anılır oldu. Bu yönden, Muhsin Yazıcıoğlu'yla aynı kaderi paylaştı. Yiğit yalnızken bu dünyayı terketti, sonunda kahraman oldu.

 

Tabii, Erbakan'ın geçmişteki sözleri de sosyal medyada daha fazla dolanmaya başladı. Ancak, herkesin işine gelen tarafıyla. Sonrası, ver gazı. Erbakan da bir insandı ve Allah rahmet eylesin; ancak bir şeyleri çok evvelden görmüştü. Kaynağı nedir bilemem ama, komplo denilen, zamanında izahı güç olan, belki de o dönemde oy kaybettiren, o sözler günümüz için baş tacı oldu. Baş tacını bırakın onlar bizzat ortaya çıktı, çıkmaya başladı.

 

Erbakan'ın Suriye meselesinde söylediklerinin ilki, ifade ettiğim üzere; "Suriye'yi işgal edecekler!"

 

Bu elbette önemli. Ama daha önemlisi; "Asıl hedef Türkiye!"

 

Peki, işgalciler kim? Plan ne?

 

Erbakan Hoca bunlara da cevap veriyor; "Yahudi lobisinin etkisinde olan Haçlı-Siyonist ittifakı, Arz-ı Mev'ud'u İsrail'e katma planı çerçevesinde Suriye'nin derhal işgal edilmesini istiyor."

 

O zaman, sabahtan akşama kadar yüzlerce kanalda konuşan yorumcular, uzmanlar neyi tartışıyor? Bu tartışmalar hangi gerçeğe götürüyor? Hangi başarıyı sağlıyor? Bir gün böyle söylüyorlar? Olmuyor ! Sonra dönüp başka şeyler söylüyorlar !

 

İzlediğim kadarıyla, yorumcular, uzmanlar, bilirkişiler Suriye'nin iç sahasında, taraflar arasında kaybolup gitmiş durumda.

 

Biri Suriye'ye "askerle girme" fikrinde, diğeri sadece "Esad'la anlaşma peşinde", bir diğeri ise "ABD veya Rusya" çizgisinde.

 

Merhum Erbakan'ın uyarılarını da dikkate aldığınızda, işin başında hatalar yapıldığı açık. Eğit donat da neyin nesi ! Bu uzmanlar 'eğit donat'ı o günlerde desteklemiyorlar mıydı? Şimdi neyi konuşuyorlar?

 

Sanki Erbakan "Suriye'yi işgal edecekler" dediğinde Suriye'de demokrasi vardı ! Erbakan Hoca, Suriye'nin iç halini göre göre "Suriye'yi işgal edecekler" demişti.

 

Suriye rejimini destekliyorum dememişti, ancak işgalcileri de teşhir etmişti. Oyuna gelmeyin demişti. Oyunlar sayesinde bu bölgede "belirsiz ortamlar" oluşturulmasının sakıncalarını ifade etmişti.

 

Ve sonrası kukla devletçikler. Siyonist işgalin öncüsü devletçikler. Hedefleri belliydi. Planları açıktı. Peki niye oyuna gelindi?

 

Suriye'de belirsizlik alanlarının oluşturulması dünya güçlerinin buraya yerleşmesine ve Suriye'nin bütünlüğünün yok olmasına yol açtı. Türk dış politikası, burada yanlış bir noktada durdu.

 

Diğer yandan, daha önce İran lehine davranılmışken, İran'la Suriye üzerinde anlaşmazlığa düşüldü. Bu da başka bir hata oldu. İran'la ayrılığa düşülmesinin gerekçesi neydi? Ne kazandırdı?

 

Burada bir nokta ile şu konuya değinirsek; Türkiye yazılı ve görsel basınında, o günlerde, İran'ın yayılmacılığını sıkça habercilik diye ortaya koyanların kimler olduğu, hangi tarafta oldukları, amaçlarının ne olduğu, bu gün olanları önceden bilip bilmedikleri araştırılmalıdır diyoruz. Biz de ehli sünnetiz ancak bölgesel denkleme dış güçleri katmak daha da bir tutumdur. Bunun için, bölgenin güçlerini veya sizin için kötü görünse de başkaları için önemli şahsiyetlerini suçlamak veya şeytanlaştırmak ne kadar doğrudur?

 

Ancak, geçmişe dönülerek hataların geri alınması mümkün değil. Artık, mevcut durum üzerinden gitmek lazım.

 

Şahsi önerilerime geçmeden önce, buraya kadar izah ettiğim konuları yeniden kısaca ortaya koyarsam, şunları ifade etmeliyim:

 

1- Erbakan Hoca'nın uyarıları üzerinden de gittiğimizde; Suriye meselesine doğrudan askerle müdahale etmek, o bölgede kalıcı olamayacaksanız, yeni muhtemel belirsiz alanlar ortaya çıkararak, Siyonizmin hedeflerine katkı sağlamak anlamına gelecektir.

 

2- Bir diğer yandan karmaşaya Türkiye'nin girmesi anlamını da taşıyacaktır.

 

3- Bunun yanında, Esad'ın da dengeler arasında hareket ettiği düşünüldüğünde, sırf Esad'la anlaşma da Suriye meselesinde tek başına çözüm olamayacaktır.

 

4- ABD ve Rusya'nın payandası olmak ta bağımsız ve kendi gelişmesini sağlamaya çalışan bir Türkiye için katkı sağlayamaz. Karmaşayı önleyemez. Siyonist hedeflere ulaşılması için, alttan alta planları dahilinde hareket eden bu güçlerin Türkiye ve bölge ülkelerinin lehine hareket etmesi beklenemez.

 

Buradan; bu iş nasıl çözülecek sorusunu sorup, cevaplamaya geçersek;

 

& O zaman, Türk dış politikası yeniden gözden geçirilerek, İran ve diğer bölge ülkeleri ile mutabakat sağlanmalıdır. Sadece Türkiye ve İran arasında bu konuda bir anlaşma imzalanmalıdır. Ve ilan edilmelidir.

 

& Bu kapsamda Esad da bu anlaşmanın tarafı olmalıdır. Bu durumda, bölgede büyük güçlerin hedeflediği devletçiklerin etrafı bölgesel büyük devletler tarafından, öncelikle sınırlandırılmalıdır.

 

& Yani, "Ey büyük devletler! Siz ne yaparsanız yapın bu işin çevresi ve geleceği bize aittir" denilmelidir.

 

& Bunun yanında; ABD ve Rusya temel belirleyici unsur kabul edilmemelidir. İmzalanacak anlaşmaya bu ülkeler davet edilmemelidir.

 

& Bölge ile ilgilenmelerini gerektiren bir durum olmadığı bildirilerek, ülkelerine dönmeleri istenmeli ve ilan edilmelidir.

 

& Ve asıl noktada; bütün olan bitenin bir "Siyonist proje" olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bu kapsamda, hedefin Türkiye, bölge ve bunların yaşam alanı olduğu unutulmadan gecikmesizin adımlar atılmalıdır.

 

& Siyonist adımların her birine, dünyanın her noktasında, gerekli ve yeterli şekilde cevaplar verilmelidir.

 

& Tüm İslam ülkelerinde ve tüm dünyada, siyonist işgalci zihniyete karşı sivil toplum örgütleri eliyle karşı tavır koyulmalıdır. Siyonist işgalci zihniyetin gerçek yüzü ortaya çıkarılmalıdır.

 

& Siyonist işgalci zihniyetin, o ülkelere ve toplumlarına karşı da zararlı olduğu ortaya konulmalıdır.

 

& Bunun yanında, hem ABD'nin hem Rusya'nın hem de diğer batılı ülkelerin, hem kendi ülkelerinde hem de diğer ülkelerde neden oldukları insan hakkı ihlalleri, terörist gruplara destekleri ortaya konulmalı ve tüm dünyada özellikle aklı selim ülkelere, aklı selim toplumlara, aklı selim insanlara yazılı olarak, sözlü olarak, görüntülü olarak bildirilmelidir.

 

& Netice itibariyle, siyonist İsrail bu bölgede belirleyici olmaktan çıkartılmalı, işgal ettiği toprakları terketmelidir. Bu durumdan kurtulmak için gizliden gizliye güdülen politika ve yürütülen çalışmalar beyhudedir.

 

Bu konuda ilerleyen süreçte görüşlerimi ifade etmeye devam edeceğim.

 

Allah (c.c.) yar ve yardımcımız olsun.

 

Selam ve dua ile.

Yazarın Diğer Yazıları