Haydi Erdoğan, unutulmazlar arasında yerini al (Lafla peynir gemisi yürümez)
Mustafa Toygar
- 3880
Diğer milletleri bilemiyorum ama bizim geçmiş tarihimize baktığımızda, unutulmazlar arasında yerini alanlar ülkesini yönetirken fütühat yapanlardır.
İnsanın biyolojik ömrü Allah’ın takdir ettiği kadardır ve her canlı ölümü tadıcıdır.
Ancak insan fıtratında ilelebet yaşama duygusu vardır. Bunun yolu da unutulmazlar arasına ismini yazdırmaktır.
Okuma-yazması olmayan dağdaki çoban dahi iki bin küsur yıl önce yaşayan Metehan’ı bilir, kalbinde yaşatır.
Ülkesini yönetenler, çok büyük hizmetler yapmış olsalar da belli bir süre sonra unutulmaya mahkumdurlar. Çünkü, bilim ve teknolojinin de gelişmesi ile kendisinden sonra gelenler çok daha büyük işler yapmaya muktedir olacaktır.
Cumhuriyet Döneminin iki unutulmazı…
Birincisi tartışmasız Atatürk…
Bin yıl da geçse gönüllerde yaşamaya devam edecektir.
İkincisi, Bülent Ecevit…
Evet, Ecevit’in iktidarlarına baktığımızda “rezalet” kelimesi ile ifade edebileceğimiz kötü bir yönetimden bahsedebiliriz.
İnanın, yüz yıl sonra Ecevit’in bu başarısız yönetimleri unutulacaktır ama onu torunlarımız “Kıbrıs Fatihi” olarak anacaklardır.
Üstelik bugünkü şartlara göre, olağanüstü imkansızlıklar ve bağımlılıklara rağmen Kıbrıs’a çıkartma kararı verilmiştir.
Bir defa TSK’nın kullandığı; silah, teçhizat ve araçlarının neredeyse tamamı ABD ve NATO’dan temin ediliyordu. İhracatımız 2 milyar Dolar civarındaydı. Bugün ise 150 milyar Dolar civarında….
Bugün; silah, teçhizat ve araçlarımızın pek çoğunu üretiyor hatta dış satımını dahi yapabiliyoruz.
Erdoğan, “Kerkük-Musul Fatihi” olarak unutulmazlar arasında yerini alabilir.
Türkiye İdlib’e asker gönderiyormuş, amaç bölgedeki çatışmaları önlemekmiş…
Misak-ı Milli sınırlarımıza dahil Türk Yurtları olan Kekük ve Musul bölgelerini de içine alan, Türkiye’nin güvenliğini de tehlikeye düşürecek ikinci bir Yahudi Devleti kuruluyor. İsrail pasaportlu Mossad Barzani Irak Hükümeti ile yakında görüşmelere de başlıyor.
“Türkiye güçlü bir devlet” deniyor…
O vakit Türkiye’nin gücünü gösterme vakti gelmedi mi?
Kerkük- Musul, Kıbrıs kadar önemli, belki daha çok…
İdlib’le vakit öldürüp, milleti oyalamayın…
Korkmayın, ABD Türkiye’ye savaş açamaz. Dünkü eyaletimiz Irak’a karşı dahi yedi düveli toplayarak giriştiği savaşı eline yüzüne bulaştırdı.
Amerika Türkiye’yi gözüne kestirebilseydi, Kıbrıs’a çıkartma yaptığımızda yapacağını yapardı.
Amerika o tarihlerde sadece Türkiye’ye silah ambargosu uyguladı. Bugün zaten ABD Türkiye’ye istediği silahları vermiyor.
Evet, PYD-YPG gibi terör örgütlerine 10 bin tır dolusu silah veriyor ama Türkiye’ye parasıyla dahi istediği silahları vermiyor.
Bugün Türkiye, 1974 yılına göre her bakımdan kat ve kat daha güçlüdür.
Kerkük ve Musul’u esaretten kurtaracak bir cesur yürek aranıyor-bekleniyor..
En az Ecevit kadar yürekli bir lider, tarihe adını altın harflerle kazıyacak bir lider bekliyoruz…
Kerkük Çığlığı
... Irak çok mu ırak?...
Oğuzam
Yedi koldan
Selçuklu şah-ı sultanlarım adım atmış otağıma
Ne zaman ki
Yalın ayak koşmuşam Kafkas cephelerine
Çanakkale’de etten duvar olmuşam
Nasıl ki
Öyle ki
Lord planları tayin etmiş kaderimi
Türk menem demişem
Duy hele
Kollarım kırılmış omuzlarımdan
Beterin beteri var…
Türk menem…
Bayatlardan Türkmenem…
Damarlarındaki asil kan
Aslına çektiğin ırk menem…
Yaprağın asılı dallar
Gövdeni taşıyan kök menem…
Yolunu gözleyen yar
Aşkınla çarpan ürek menem…
Can içre canan bilmişem gavim gardaş, nerdesen…
Yirmidört boydan gelmişem Orta Asya’dan…
Yayından fırlayan ok
Huduttan hududa atılan mızrak
Deli havalar soluyan kısrak gibi esmişem…
Az gitmişem, uz gitmişem
Dere tepe düz gitmişem…
Kuş uçmaz kervan geçmez dağları
Göçebe adımlarla gezmişem…
Irağı yakın, yurdumu Irak eylemişem…
Tırnaklarımla oymuşam tortu kayaları
Kıraç toprakları gözyaşlarımla sulak etmişem…
Kızgın tohumlar serpmişem
Emek vermişem
Aşa getirmişem…
Türk illerine haber salmışam gavim gardaş, nerdesen…
Kapıda karşılamışam civan mert erlerimi
Başım gözüm üstüne berhudar ağırlamışam…
Musul’da Zengiler
Kerkük’te Kıpçaklar
Erbil’de Beg Teginliler
Yiğit yatağı Atabegler kurmuşam...
Dokuz başlı tuğlar aparmışam yad ellere
Türk’ün adını âlemlere duyurmuşam…
Bayındır Kızanı torunlarımı kucaklamışam
Bahar coşkusu Akkoyunlar gibi ovalara yayılmışam…
Sultan Cined’in emaneti
Şah İsmailimle pişirmişem ham yanlarımı
Ocağımda tüten Safevi ateşiyle alev alev yanmışam…
Genç Osmanlıyla açmışam Bağdat’ın kapısını
Cahiliye devrini hepten kapatmışam…
Dil, din ve ırk özgürlüğüyle donatmışam halkları
Çıra gibi aydınlatmışam kör karanlık tarihi
Çevreme ilim, irfan, ışık saçmışam…
Derin hülyalara dalmışam gavim gardaş, nerdesen…
Türk birliğine diş bilemiş düşman
Çapraz fişek silahıma davranmışam…
Zırnık ödün vermemişem haa sevgimden
Korkmamışam heç
Ölümleri kuşanmışam…
Sarıkamış harekâtına katılmışam…
Buz kesmiş yüreğim Allah-u Ekber Dağlarında
Katmer katmer kefensiz donmuşam…
Göğüs göğüse çarpışmışam Allah vekil
Bir adım geçirmemişem gâvuru öteye
Üst üste cansız yığılmışam…
Harb-i cihanlarla zayıflamışam
Güçten kudretten düşmüşem heyhat
Yeraltı kaya yağlarım sulandırmış ağızları
Hemhal manda manda paylaşılmışam…
Et ve tırnak misali ayrılmışam
Süt kuzu yavru gibi koparılmışam Anadolu’dan
Yılanlar tıslamış
Köpekler hırlamış ardımdan
Sahipsiz kalmışam gavim gardaş, nerdesen…
Misak-i Milli sınırlar dışına çıkarılmışam…
İtilmişem, kakılmışam, horlanmışam külliyen
Tekme tokat yerlere yatırılmışam…
Dağ ayılarının önüne atılmışam yaralı
Çöl develerinin hörgücüne tepe taklak asılmışam…
Türkçe söylemişem
Eskiyaka’da kurşunlara dizilmişem…
Emeğimin hakkını istemişem
Gavurbağ’da linç edilmişem…
Adalet beklemişem
İplere gerilmişem…
Eşitlik yeğlemişem
Zab suyu kana bulanmış
Altunköprü’de ekin gibi biçilmişem…
El insaf vicdan dilemişem
Zindanlara sürülmüşem…
Çığlıklarım katlimin sâlası
Diri diri gömülmüşem gavim gardaş, nerdesen…
Kimliğim değiştirilmiş
El-Temim olmuş Türkmen Kerkük
Hafızalardan kazınmışam…
Baas Baas bağırmışlar partizanca
Kin kusmuşlar yüzüm barabarı
Evimden yurdumdan göçe zorlanmışam…
İşkencelerle yoğrulmuşam…
Gözlerim kan çanağı
Fincan fincan oyulmuşam…
Ölmem yetmemiş kâfire
İp sarılmış cesedime
Sokaklarda dolaştırılmışam…
Cıncık gibi ortalığa saçılmış cism-i bedenim
Lime lime dağılmışam gavim gardaş, nerdesen…
Biri getmiş, ötekiler gelmiş…
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşam…
Mavzerler çevrilmiş üzerime
Tetiklere sarılmış Puştlar
Merhamet beklerken, zulüm bulmuşam…
Böyük devletlerin böyük oyunu
Okumak yazmak yok…
Di gah gel…
Yok etmek Türk’ün soyunu
Çoraplar örülmüş
Çuvallar geçirilmiş başıma
Aslanım; kediye boğulmuşam…
Dilim damağıma bağlanmış
Düşünmem, konuşmam, kızmam yasak…
Başın kaldırıp bakmak
Gözün ucuyla süzmek ne cüret…
Elim ayağıma dolanmış
Oturmam, yürümem, gezmem yasak…
Taş kesilmişem gavim gardaş, nerdesen…
Di gel ölem di gel…
Adına gurban olam di gel…
Alnına kanım çalam di gel…
Bayrağım göğün mavi gülü, ay yıldızım sen…
Yurdum Türkmen eli, can özüm sen…
Soyum sopum Türkoğlu, yüzüm sürdüğüm izim sen…
Oy men ölmüşem gavim gardaş, nerdesen…
Şiir: Ali Yaşar