Türkiye-ABD ilişkileri: 'Yaptırım krizi' sonrası neler yaşanabilir?

Türkiye-ABD ilişkileri, Washington'un İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'e yaptırım uygulama kararı almasıyla yeni bir döneme girdi.

  • 993

ürkiye-ABD ilişkileri, Washington'un İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'e yaptırım uygulama kararı almasıyla yeni bir döneme girdi.

Yaptırım kararının gerekçesi, Türkiye'de ev hapsinde bulunan ABD vatandaşı Pastör Andrew Brunson'ın serbest bırakılmaması.

Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan Washington'a yanıt geldi. Erdoğan, ABD'nin içişleri ve adalet bakanlarına yaptırım uygulanacağını duyurdu.

Tarafların attığı son adımlar, Ankara-Washington hattındaki gerginliğin hangi boyuta ulaştığını gösteriyor.

Peki "yaptırım krizi" sonrası hangi senaryolar masada?

ABD, bazı vatandaşlarının ve Türkiye'deki misyonlarında görev yapan iki yerel çalışanının tutuklanmasının ardından vize başvurularını bir süreliğine durdurmuştu. İki ülke arasındaki görüşmelerin ardından vize uygulaması yeniden başlamıştı.

Washington'un rahatsızlık duyduğu diğer bir konu ise Türkiye'nin Rusya'dan S-400 füze savunma sistemi satın almayı planlaması.

Bunun üzerine ABD'nin başta F-35 yeni nesil savaş uçakları olmak üzere Türkiye'ye büyük askeri malzeme satışını geçici olarak durdurma yolunda adımlar atması, iki ülke arasında sıkıntı yaratıyor.

Washington, Türkiye'den, İran'a uygulamayı planladığı yaptırımlara destek vermesini istiyor. Ankara ise bu talebe sıcak bakmıyor.

Türkiye'nin ABD ile ilgili en büyük rahatsızlığı ise 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin sorumlusu olarak görülen Fethullah Gülen'in iade edilmemesi.

Ankara aynı zamanda ABD'nin Suriye'de Kürt silahlı grup Halk Savunma Birlikleri'ne (YPG) destek vermesini de sıklıkla eleştiriyor.

'Karşılıklı güveni erozyona uğratan bir dizi sorun'
Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, ABD'nin yaptırım kararıyla yaşanan bu süreci, "İki NATO müttefiki arasındaki tarihte görülmemiş derinlikte bir kriz" olarak tanımlıyor:

"Sonuçta geçmişte de Türkiye ile ABD arasında sorunlar yaşandı. 1964 Johnson mektubu, 1974 Kıbrıs Harekatı sonrasındaki silah ambargosu, 2003 Irak krizi gibi. Ama geçmişteki krizler tek bir önemli konuya odaklıydı. Oysa ki bugün gelinen noktada, Türk-Amerikan ilişkileri birkaç yıldır çözülemeyen ve çözülemediği için de biriken, biriktikçe de karşılıklı güveni erozyona uğratan bir dizi sorundan muzdarip."

ABD merkezli düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu (German Marshall Fund) Ankara Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı'ya göre ise Washington'un iki Türk bakana yaptırım uygulama kararı, ABD ve Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin ve karşılıklı güvenin "zayıfladığını" gösteriyor.

Ünlühisarcıklı, yaptırımları şu şekilde değerlendiriyor:

"Bu yaptırımlar, ABD-Türkiye ilişkilerine büyük zarar vermesinin yanısıra, Türkiye'nin Batı ve NATO ile ilişkilerinin zayıflamasına yol açacak bir kısır döngüyü harekete geçirecektir.

"Üstelik ABD ve Türkiye toplumları arasında da telafisi zor bir negatif algı oluşacaktır. ABD toplumu Pastör Brunson davasını bir din adamına yönelik kabul edilemez bir insan hakları ihlali olarak görürken Türkiye'deki tüm siyasal kesimler ABD'nin bu konuda Türkiye'ye yaptığı baskıyı Türk yargısına dış müdahale ve Türkiye'ye saygısızlık olarak algılamaktadır."

Bakmadan Geçme