Hakkı Öznur: Başbuğ Türkeş 'iftiranameyi' Nurettin Soyer'in yüzüne fırlattı
Ülkücü fikir ve siyaset adamı, araştırmacı yazar Hakkı Öznur'un 12 Eylül darbesi ile ilgili yaptığı tarihi açıklamasının ikinci ve son bölümü
(İKİNCİ BÖLÜM )
Ülkücü fikir ve siyaset adamı, Ülkücü Hareket’in kanaat önderlerinden Alperen kadroların ağabeyi, araştırmacı yazar Hakkı Öznur’un 12 Eylül darbesi ile ilgili yaptığı tarihi açıklamasının ikinci ve son bölümü:
MHP DÜŞMANI BAŞSAVCI NURETTİN SOYER, MHP’Yİ KAPATTIRMAK İSTİYOR
Saat 02.30’du. İhtilal anonsu daha yapılmamıştı. Aynı saatlerde Bolu’daki komando tugayının Ankara’ya gönderilmiş olan taburundan bir “özel tim” Mamak Nizamiyesi’nden dışarı çıktı. Hedefi Bahçelievler’di.
MGK Genel Sekreteri Haydar Saltık ve Başsavcı Nurettin Soyer ikilisinin MHP ve Ülkücü Hareket’e yönelik planlı ve programlı çalışmaları doğrultusunda, emirleri altındaki özel güçler devreye sokuldu ve karanlık MHP baskını böyle başlamıştı. 12 Eylül gecesi, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nın bünyesinde yer alan Başsavcı Nurettin Soyer’in emriyle POL-DER’li solcu polisler ve askerler, kanunsuz bir şekilde MHP Genel Merkezi’ni bastılar.
(BİRİNCİ BÖLÜMÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN)
Genel Merkez’de vaktinden önce başlatılan arama Bolu Komando Tugayı’ndan gelen bir askerî timle polislerden oluşan karma bir ekip tarafından el fenerlerinin ışığı altında yürütüldü. Polislerin ekip şefi konumundaki Başkomiser Dürüst Oktay ile Zeki Kaman MHP camiasının tanıdığı isimlerdi. Emniyet teşkilatı içerisinde solcu polislerle kurduğu POL-DER isimli ideolojik örgütün lider kadrosu içerisinde yer alan ve tutumları nedeniyle ilgili makamlara sık sık şikâyet edilen bu polisler, Başsavcı Nurettin Soyer’in Mamak’ta kurduğu özel ekibin seçkin elemanlarıydı.
Hiçbir siyasi parti, MHP hariç, ihtilal gecesi aranmadı ve basılmadı. Ama MHP, gece saat 02.30’da asker-polis karışımı özel timler tarafından basıldı. MHP Genel Merkezi’nin baskınında başta Nurettin Soyer olmak üzere POL-DER’li Zeki Kaman ve Dürüst Oktay gibi özel tim görevlilerinin bulunması da bu baskının gerçek amacını ortaya koyuyordu
MHP Genel Merkezi’ne gece gelerek her türlü arama ve tarama işlerini yaparak kamuoyunda MHP’yi suçlu duruma düşürmek isteyen Nurettin Soyer’in tek amacı, Milliyetçi Hareket’i 12 Eylül mahkemelerinde yargılamaktı.
EVREN: “SOYER, ARKANDAYIM, İSTEDİĞİNİ YAPABİLİRSİN”
Hava Hâkim Albay Nurettin Soyer, 1980 başında darbeyi planlayanlar tarafından Ankara 4. Kolordu Komutanlığı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi Başsavcılığı’na atanır. Nurettin Soyer, Kenan Evren’i ve Konsey üyelerini ziyaret etmiştir. Ardından onlarla toplantı yapmıştır. Konseyin, başta Türkeş olmak üzere MHP yöneticilerinin, Ülkücü kuruluşların yöneticilerinin tutuklanmaları taleplerini yerine getirecekti. Beşli çeteye, MHP aleyhine hazırladığı sahte delilleri, gerçek dışı düzmece haberleri göstermiş ve onların onayını almıştır. Evren’den cesaret alan Soyer, Konsey üyelerine “Sizin desteğiniz devam ettiği müddetçe Türkeş ve arkadaşları asla cezaevinden çıkamaz.” diyordu.
Evren, Konsey üyelerinin de bulunduğu toplantıda askeri savcı Hava Albay Nurettin Soyer’e, sivil ve askeri savcılar bulmasını, üzerinde çalışması talimatını verdi. Soyer, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası için 20 sivil, 6 askeri savcı ile çalıştı. Bunlara verilen emir; MHP’nin kapatılması, MHP ve Ülkücü Hareket mensuplarının cezalandırılması ve cezaevlerinde uzun yıllar yatmalarıydı.
12 Eylül sonrası başbakanlık yapan emekli Oramiral Bülent Ulusu (18. Türkiye Başbakanı 21 Eylül 1980-13 Aralık 1983) Nurettin Soyer’in Konsey ile olan ilişkisini ve onlara MHP aleyhine yaptığı konuşmayı şöyle anlatmıştır:
“Savcı, Milli Güvenlik Kurulu’na yani Konsey’e MHP ile ilgili iddiaları anlatırken oradaydım, dinleyince dehşete kapıldık. Tam teşekküllü ameliyathane, cephanelikler, sandıklar dolusu silah, Genelkurmay’ı dinleyen teknik donanım vs. anlatılınca Konsey ‘Hemen dava açın’ dedi!”
SOYER: EVREN VE SALTIK DESTEK VERDİ. YOKSA MHP DAVASI AÇILMAZDI.
Beşli Konsey’den aldığı güç ile Soyer ve arkadaşları MHP ve Ülkücü Kuruluşların yöneticileri başta olmak üzere ülkücüleri uyduruk senaryo, düzmece belge ve yalancı şahitlerle tutuklamışlar zindanlara doldurmuşlardır. Askeri Savcı Soyer ve emrindeki asker-polis karışımı solcu çete, Beşli Konsey’i arkalarına alarak Mamak’ta her türlü hukuksuzluğu yapmışlardır.
Evren’in maşası Nurettin Soyer, Doğu Perinçek’in yazarlarından olduğu ve Aydınlıkçılar tarafından çıkarılan, haftalık “2000’e Doğru” dergisine, MHP davasıyla ilgili yaptığı açıklamada, MHP Davası’nın açılması için en büyük desteği Kenan Evren’den gördüğünü bir kez daha itiraf etmiştir. Yeminli Ülkücü düşmanı Soyer, 9 Ekim 1988 tarihli Perinçek’in dergisinde şunları ifade etmiştir: “Şunu kesinlikle söyleyeyim: Ben olmasaydım MHP iddianamesi ve soruşturması çok yumuşak geçer giderdi. Onun için Türkeş Efendi bana “Komünist” diyor başka bir şey demiyor”. Soyer, Türkeş ve arkadaşlarının idamla yargılanması için Evren- Saltık ikilisinden destek aldığını itiraf etmiştir.
SAVCI SOYER’İN ADAMI İŞKENCECİ POLİS ŞEFİ ZEKİ KAMAN: TÜRKEŞ’İN DEFTERİNİ DÜRMEKLE MEŞGULÜZ
MHP Genel Merkezi’ne gece gelip her türlü arama ve tarama işlerini yaparak, kamuoyunda MHP’yi suçlu duruma düşürmek isteyen Soyer’in tek amacı, Milliyetçi Hareket’i 12 Eylül mahkemelerinde yargılamaktı.
Direkt Kenan Evren’e bağlı askeri savcılıkta, savcılık karakolu kurulmuştu. Bu karakolun yanında C-5 adlı işkence merkezi vardı. POL-DER’ li Polis şefleri Zeki Kaman, Dürüst Oktay burada Ülkücüler aleyhine özel çalışma yürütüyorlardı. MHP ve Ülkücü kuruluşlarla ilgili evraklar ülkücü düşmanı bu polis şefinin ve onunla birlikte çalışan polislerin elindeydi. Nurettin Soyer 12 kişiden oluşan Zeki Kaman ekibine Ülkücüleri gözaltına aldırıyor, işkence ettiriyordu. Bütün bu yaşananlar Soyer’in bilgi ve talimatıyla olmuştur.
Dönemin bir askeri yetkilisi, Savcı olmayan polis şefi, Zeki Kaman’ı Savcıların olduğu yerde görünce, “siz burada ne yapıyorsunuz? sizin burda ne işiniz var? diye sormuştu. Savcı Soyer’e ve Konsey’e güvenen Zeki Kaman ise cevaben “Türkeş Amcanın defterini dürmekle meşgulüz” diyordu. Zeki Kaman denilen alçak bu cüreti Nurettin Soyer’den ve cunta rejiminden alıyordu. Hakim ve savcılardan olması gereken dosyalar POL-DER’li çetelerin elinde geziyordu.
MHP VE ÜLKÜCÜ DÜŞMANI SAVCI NURETTİN SOYER, 220 ÜLKÜCÜNÜN İDAMINI İSTEDİ
1978 Aralık ayında meydana gelen Kahramanmaraş olaylarından sonra 13 ilde Sıkıyönetim ilan edildi İktidarda olan CHP bu özel dönemde görev yapacak hakim ve savcılar için özel çalışma yürüttü. CHP’li Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık bu iş için Müşaviri solcu Binbaşı Hakim Olcay Mis’i görevlendirdi. Sosyal demokrat-sosyalist- marksist görüşlere sahip kim varsa sıkıyönetimin yargı kadrosu yapıldı. Nurettin Soyer bunlardan biriydi. Dönemin Ankara Sıkıyönetim Komutanı müfrit MHP karşıtı olan Nihat Özer kendisi gibi MHP ve Ülkücü düşmanı Soyer’i vakit geçirmeden başsavcı yaptı.
‘MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’ ile 3 Mayıs 1944 olayları nedeniyle yapılan yargılamalar arasında büyük bir benzerlik vardı. 1944 yılının ardından 37 yıl geçtikten sonra 19 Ağustos 1981’de Mamak’ta yapılan ilk mahkemede milliyetçiler yine benzer iddialarla suçlanmıştı.
1944 yılında Türk milliyetçilerine kumpas kurdular. İddianameyi Çankaya Köşkü’nde hazırladılar. 12 Eylül 1980 sonrası açılan “MHP ve Ülkücü kuruluşlar davası”nın askeri savcısı, Ülkücü düşmanı Nurettin Soyer de MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın iddianame dedikleri iftiranameyi Genelkurmay Karargahı’nda, ordu içindeki mezhepçi “Saltık Çalışma Grubu” ile birlikte hazırlamıştır.
12 Eylül 1980 sonrası açılan MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın iddianamesini de askeri savcı, Ülkücü düşmanı Nurettin Soyer Genelkurmay karargâhında, ordu içindeki mezhepçi “Saltık Çalışma Grubu” ile birlikte hazırlamıştı. Türk mahkemelerinde, Türk milliyetçileri yargılanmaya kalkışıldı.29 Nisan 1981 tarihinde 945 sayfalık bir iddianame ile başlayan davada milliyetçi hareketin lideri Alparslan Türkeş ve Ülkücü gençlik lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun içinde bulunduğu 220 Ülkücünün idamı istenmiştir.587 sanıklı, MHP ve ülkücü kuruluşlar davası iddianamesinin hazırlanması yedi ay on gün sürdü. Mütalaası bir yılda tamamlandı.
KENAN EVREN’İNİN MAŞASI , CUNTA REJİMİNİN ADAMI : NURETTİN SOYER
Dünyanın en insafsız, hukuktan en nasipsiz savcısı Nurettin Soyer, iddianame adlı itirafnameyi yazarken yardımcılarından biri Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu idi. Savcı Soyer, Uğur Mumcu gibi bazı solcu yazar ve gazetecilerle görüşüyor, onlardan MHP ve Ülkücüler aleyhine neler yapabilirizi konuşuyordu.
MHP aleyhine yapılan haber ve yazı dizileri, 12 Eylül rejiminin dört elle sarıldığı malzemeler olmuştur. 12 Eylül 1980 sonrası açılan MHP ve Ülkücü kuruluşlar davasında dönemin savcıları ve 12 Eylül darbecilerinin yayınladığı “Anarşi raporlarında” kaynak olarak Aydınlık gazetesi, TİKP’in basın bültenleri ve diğer dönemin Solcu gazete ve dergilerinden faydalanılmıştır.
Bu iddianame hukukun rafa kaldırıldığı ideolojik bir rezalettir .İddianamede anlaşılmaz bir pervasızlıkla, kaynak belirtmeye bile gerek görülmeden bir Marksist’in eserinden satır satır alıntılar yapılmıştır. Böylelikle hukukî bir metin olma mecburiyeti bir tarafa bırakılarak, ideolojik bir suçlamaya dönüşen iddianame, MHP yöneticileri tarafından şiddetle eleştirildi. İddianamenin tutarsızlığı belgelerle, tarihî olaylarla ortaya konuldu.
Darbeden hemen sonra bazı gazetelerde, “İyi ki 12 Eylül olmuş. Yoksa MHP, Türkiye’de büyük bir darbe ve katliam yapacaktı” haberleri çıkmıştı. Bu haberin arkasında, MHP aleyhine bilgilerin sızdırılmasında, yazdırılmasında, Cuntanın infaz aparatı Nurettin Soyer’in parmağı vardı.
MİLLİYETÇİ HAREKET’İN LİDERİ TÜRKEŞ CUNTA REJİMİNE VE CUNTANIN MAHKEMESİNE MEYDAN OKUDU
1944 yılında Çankaya Köşkü’nde, 12 Eylül sonrası Beşli Konsey-Evren-Saltık çalışma merkezinde Türk milliyetçilerine kumpaslar kurdular. Milliyetçi hareketin lideri Türkeş, bir ABD/NATO projesi olan 12 Eylül darbesine eğilmedi, küresel diktatör ABD’nin “Bizim Çocuklar” dediği “Beşli Çete”ye, cuntanın mahkemelerinde meydan okudu,
Cunta Mahkemesi üç kişiden oluşuyordu. Başkan Hava Albay İrfan Yücesan, duruşma Hâkimi Albay Vural Özenirler, Hv. Hâkim Yzb. Fahir Kayacan’dan oluşuyordu. Mamak mahkemesinde ilk sırada olan MHP lideri Alparslan Türkeş, yazmış olduğu kitaplarla kürsüye yürümüştür. Savcılık, iddianamede Türkeş’in kitaplarını tamamen çarpıtmış, alttan bir üsten bir kelime alıp birbirine katmış, suç delili olarak kullanmıştı. Türkeş savcının alıntı yaptığı kitapların sayfalarından savcının iddialarını, çarpıtmalarını tek tek çürütmüştü. Bu arada iddia makamını teşkil eden Hv. Hâkim Albay Nurettin Soyer, sesini çıkaramıyordu. Başbuğ Türkeş, Masa başında hazırlanan yalanlarla, iftiralarla dolu 945 sayfalık düzmece iddianameyi, Mamak mahkemelerinde suratlarına fırlattı.
Milliyetçi Hareketin lideri Türkeş mahkemelerin başladığı ilk günden itibaren iddia makamını,savcıları( Savcıların baş Soyer’i) en ağır bir dille eleştirdi. Mamak mahkemesinde tarihi bir olay yaşanmıştır. Diktatörün adamı , Konseyin Savcısı, sol çevrelerin yere göğe sığdıramadığı ve ülkücülere yaptığı zulümlerden dolayı alkışladığı sahip çıktıkları Savcı Nuretttin Soyer iftiralarla dolu iddianameyi okurken Başbuğ Türkeş “Biz 945 sayfalık ,baştan aşağı yalan ve iftira ile dolu olan bu iddianame ile idam istenerek buraya getirildik.” Ve 945 sayfalık iddianameyi eli ile havaya kaldırıp o gür sesi ile haykırdı:“ BU BİR İDDİANAME DEĞİL,İFTİRANAMEDİR!..”
Başbuğumuz Türkeş ne savcılık sorgusunda ne mahkemelerde başını öne eğmedi. Mahkemede iddianame denen iftiranameyi defalarca kaldırıp heyete karşı salladı ve kürsüye vurdu.
TÜRKEŞ NE SAVCILIK SORGUSUNDA NE MAHKEMELERDE BAŞINI ÖNE EĞMEDİ
Milliyetçi Hareketin lideri Türkeş14 Ekim 1981’de yapılan duruşmada suçlamalara karşı savunmasına şu cümlelerle başlıyordu:
“Bir siyasi davanın, idam talebiyle yargılanan bir numaralı sanığı olarak burada bulunuyorum. Hakkımızdaki iddianameyi dinledik. Talep edilen cezaları öğrendik. Şimdi de usûl gereği bize söz verilmiş bulunuyor. Sizlerden tek bir ricam var: Sözlerimi kesmeden dinleyiniz. Karşınızda sizlerin şu anda tanıdığınız üniformayı 37 yıl şerefle taşımış, Türkiye´nin son yirmi yıllık tarihi içinde emsali görülmedik düşmanlıkların ve emsalsiz sevgi bağlılıkların hedefi olmuş, bu dünyanın bin türlü kahır ve mihnetinden geçmiş bir insan konuşuyor.