Deli Pedro, Akdeniz'de
Gazeteci Rahim Er, Rusya'nın Suriye politikasını, Ortadoğu'da değişen dengeleri analiz etti.
İşte o yazı:
“Orta Doğu” denen havzanın göbeğinde ve kavimler kavşağında olan Suriye, Tunus, Libya, Mısır ve Yemen’e benzemedi. O, önce yer aldığı bölgeyi sarstı. Bölgeye dair sarsıntı devam etmekte. Askerî, siyasi, iktisadi, iç ve dış göçlerle sosyal hareketlilik şeklinde devam eden bu sarsıntıların bir kısmı şimdilerde bölge çanağını aşıp Avrupa’ya dayandı. Askerî ve stratejik boyutuyla da Rusya’yı bölgeye çekti. AB, göçmen kriziyle fikren ikiye ayrılmış vaziyette. Akdeniz ve Ege’nin göçmenlere mezar olması, Macaristan başbakanının faşizan vicdansızlığı yarınlarda da unutulmayacaktır. Çok dikkat çekici bir gelişme de Moskova’nın Suriye’nin Akdeniz sahilindeki Lazkiye şehrinde tahkimat yapmasıdır. Aslına bakılırsa Rusya, Lazkiye’de mevcuttu. Şimdi o mevcudiyetini uçaklar, tanklar, toplar, ağır silahlar ve askeriyle takviye etmekte. Putin idaresi, hava ve deniz yoluyla Beşar Esed’e destek ulaştırmakta.
Hafız Esed’in 13 Kasım 1970’te darbeyle iş başına gelmesinden itibaren Suriye, bir Sovyet peykine dönmüştü. O da sanki Bulgaristan, Romanya gibi bir doğu bloku ülkesiydi. SSCB, Balkanlar ve güneyden Suriye ve devrin el Fetih örgütüyle Türkiye’yi kuşatmıştı. PKK bu “Sovyet peyki Suriye”de palazlandı.
Ruslar, Çar Deli Petro’dan beri sıcak denizlere ve bu maksatla da Akdeniz’e inme gayesindedirler. Açık denizlere gidemeyen devlet büyük devlet olamaz. Bizde Sultan İbrahim’in deliliğinin yakıştırma olması gibi Ruslarda da Çar Petro’nun deliliği yakıştırma olabilir. SSCB şeklen ve zikren üniversal bir ideolojiydi. Dini afyon sayar, işçi iktidarını vaad eder, sınıfsız bir toplum inşa etme hülyaları güderdi vs.
Ama; bu SSCB ana omurgada Rus karakteristiğine aitti. Bundan dolayıdır ki Deli Petro’nun gösterdiği ulusal hedefi çarlar değil, komünist diktatörler hayata geçirdiler. Onlar, Suriye üzerinden Akdeniz’e inip Lazkiye’ye yerleştiler. Şimdi bültenlerdeki “Ruslar, Lazkiye’yi üs edinmek istiyorlar” haberini garipseyerek dinliyoruz. Dünden ve coğrafyadan habersizlik bu kadar mı olur? SSCB sadece Hafız Esed’e destek olmadı. Filistinli gençlerin İsrail zulmü karşısındaki çaresizliklerini ideolojisi hesabına enerjiye tahvil etti. Diğer yandan Akdeniz’in güney yakası için de Cemal Abdünnasır’a da koruyucu oldu. Mısır, pembe bir sosyalizm yaşadı. Son Sisi darbesi rejisörleri sadece batılılar değildir: Sovyetler mirasçısı Yeni Çarlık Rusyası da o dramı sahneye koymada vardı.
Velhasılı, Amerika Vietnam’da, Irak’ta kaybettiği gibi Suriye’de de kaybediyor. Suriye, bölge için âdeta infilake hazır bir bomba. Beşar Esed’in intihar bombacısından farkı yok. Türkiye kamuoyu şunun farkında değil. Esed’in iki milyon İranlıyı vatandaşlığa kabul ettiği iddia edilmekte. Sünnileri dışarı gönderirken onların yerine Şiileri doldurmaktaymış. Rusya ve İran’dan yardım gören ve Çin’den de dolaylı destek gören Beşar Esed’le Suriye fiilen parçalanmıştır. Diktatör Esed, yarın Moskova’ya giderek Şam’ın anahtarını Vladimir Putin’e takdim edebilir. Rus askerleri de Hür Suriye Ordusu karşısında Rus askeri kıyafetleriyle veya Suriye kıyafetiyle muharebeye girişebilirler. Bu takdirde Ankara ve Washington hangi şıkkı devreye sokacaktır? Bir tarafta, göçmenlerden ürken AB, diğer tarafta buzdan heykel misali Çar Putin! Ukrayna boşuna halledilmedi, Kırım sebepsiz yere hazmedilmedi. “Soğuk Savaş Dönemi” şekil değiştirerek geri geliyor sanki.