TBMM Genel Kurulu tutanakları: 7 Mart 2016 Pazartesi

Meclis Genel Kurulunda bütçe maratonunda son aşamaya gelindi

  • 4082

TBMM'de, 2016 bütçesi görüşmelerinde sona yaklaşıldı.

Meclis Genel Kurulunda 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edildi.

İşte TBMM tutanakları:

7 Mart 2016 Pazartesi

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)

----- 0 -----

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55'inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

KANUN TASARI VE TEKL İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (x)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Geçen birleşimde 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 5'inci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi 6'ncı maddeyi okutuyorum:

Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri

MADDE 6- (1) a) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin "Personel Giderleri" ile "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" tertiplerinde yer alan ödenekleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile gerektiğinde "Yedek Ödenek" tertibine; diğer ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde yer alan ödenekleri ise 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinde yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın kurum bütçeleri arasında aktarmaya veya Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine aktarmaya,

b) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için 2016 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak yılı yatırım programında değişiklik yapılması hâlinde, değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili kurumlar arası aktarmaya,

c) Kamu idarelerinin yeniden teşkilatlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması ve kesin hesapların hazırlanması ile ilgili olarak gerekli görülen her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri yapmaya,

ç) 18/12/2015 tarihli ve 6654 sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu ile bu Kanun uygulamaları dikkate alınarak her türlü bütçe ve muhasebe işlemlerini yapmaya ve yaptırmaya,

Maliye Bakanı yetkilidir.

(2) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde 20'sine kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu idarelerin yüzde 20'yi geçen diğer her türlü kurum içi aktarmalarını yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir. 2016 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak 2016 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerde değişiklik yapılması hâlinde bu değişikliğin gerektirdiği tertipler arası ödenek aktarması işlemlerinin tamamı 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın idarelerce yapılır.

(3) Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden hizmeti yaptıracak olan kamu idaresi, yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya yetkilidir.

(4) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yaptıracağı işlere ilişkin ödeneklerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesine aktarmaya yetkilidir.

(5) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 28/A maddesi kapsamında yaptıracakları her türlü yatırım, yapım, bakım, onarım ve yardım işlerine ilişkin ödeneklerini İçişleri Bakanlığı bütçesine aktarmaya yetkilidir. Merkezi yönetim kapsamındaki diğer kamu idareleri ise bu kapsamdaki kaynak transferlerini tahakkuk işlemi ile gerçekleştirir. Bu kapsamda idarelerce kaynak transferi yapılmış iş ve projeler ile 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde

1
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin yirmibeşinci fıkrası gereği ödenek kaydedilen tutarların ilişkili olduğu iş ve projelerde 2016 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar ve Eki 2016 Yılı Yatırım Programına uygun olarak değişiklik yapılması hâlinde bu değişikliğin gerektirdiği tertipler arası ödenek aktarması işlemlerinin tamamı ilgili kurumun talebi üzerine 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın İçişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilir. Bu fıkra kapsamında belirli bir iş veya projenin gerçekleştirilmesi amacıyla İçişleri Bakanlığı bütçesine kaynak transfer edildiği veya ödenek kaydedildiği halde, transfer edildiği veya ödenek kaydedildiği mali yılı takip eden yıl sonuna kadar kullanılamayacağı anlaşılan ödenekler, 2016 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar ve Eki 2016 Yılı Yatırım Programı ilişkisi kurulmak kaydı ile aynı veya başka bir iş veya proje kapsamında ve mevzuatı çerçevesinde kullanılmak üzere, ilgili Bakanın onayı ile Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarınca Toplu Konut İdaresi Başkanlığına aktarılabilir.

(6) Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı; cari yıl içinde aralarında yapılan hizmetlerin bedellerini karşılamak amacıyla varılacak mutabakat üzerine, bütçeleri arasında karşılıklı aktarma yapmaya yetkilidir.

(7) Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı; bütçelerinde yer alan silahlı kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin diğer bir fonksiyon tarafından yürütülmesi hâlinde ilgili ödeneği, fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak aktarmaya yetkilidir.

(8) Özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumların (B) işaretli cetvellerinde belirtilen tahmini tutarlar üzerinde gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde belirtilen net finansman tutarlarını aşan finansman gerçekleşme karşılıklarını, idare ve kurumların bütçelerinin mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek olarak eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde kamu idareleri yetkilidir. Hazine yardımı alan özel bütçeli idarelerin 2015 yılında "06- Sermaye Giderleri" ve "07- Sermaye Transferleri" giderlerine finansman sağlamak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri bütçelerinden tahakkuka bağlanan Hazine yardımlarının bu idarelerce kullanılmayan kısımları, 2016 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak mevcut veya yeni projelerin ödenek ihtiyacının karşılanmasında kullanılır.

(9) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma suretiyle yapılır. Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki idareler ve kurumlar arasındaki diğer kaynak transferleri tahakkuk işlemleriyle gerçekleştirilir. Bu işlemler karşılığı tahsil edilen tutarlar, ilgili kamu idaresince bir yandan (B) işaretli cetvellere gelir, diğer yandan (A) işaretli cetvellere ödenek kaydedilir.

(10) a) Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü bütçelerinin (özel ödenekler ve "03.9 Tedavi ve Cenaze Giderleri" ekonomik kodunu içeren tertipler hariç) mal ve hizmet alım giderleri ile ilgili tertiplerinde yer alan ödeneklerden yılı içinde harcanmayan kısımları, hizmetin devamlılığını sağlamak amacıyla bu tertiplere bütçe ile tahsis edilen ödeneklerin toplamının yüzde 30'unu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,

b) 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin 21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal kodu altında bulunan (03) ekonomik kodunu içeren tertiplerinde yer alan tanıtma amaçlı ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

c) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde yer alan ödenekten har-canmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,

ç) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesinin 26.01.31.00-04.8.1.02-1-07.1, 26.01.31.00-04.8.1.04-1-05.4 ve 26.01.31.00-04.8.1.06- 1-05.4 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

d) Hazine Müsteşarlığı bütçesinin 07.82.32.00-04.1.1.00-1-07.2, 07.82.32.00-04.1.1.00-1-05.6 ve 07.82.32.00-01.2.1.00-1-08.2 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

e) Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinin "03.1.1.01 Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Hizmetleri Yatırımları" fonksiyonu altında yer alan yatırım ödeneklerinden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,

f) İlgili mevzuatı gereğince özel gelir kaydedilmek üzere tahsil edilen tutarları, idare bütçelerinde söz konusu mevzuatta be-lirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten kullandırmak üzere genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplere aktarma yapmaya, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2015 yılından devredenler de dâhil) ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esaslar belirlemeye,

Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Evet, 6'ncı madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'na aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Tanrıkulu, süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 6'ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Öncelikle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz bu 6'ncı maddeyle, Maliye Bakanına, kurum içi aktarmalar, yedek ödenek aktarma yetkisi ve diğer kurumlarda bu alandaki ilkeleri belirleme yetkisi verilmiştir. Ancak, Maliye Bakanlığının, geçmişte söz konusu yetkilerini yetki aşımı yaparak nasıl kullandığı Sayıştayın 2012-2013 ve 2014 yılları merkezi yönetim bütçesi genel uygunluk bildirimlerinde de açıkça görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetim ve Kontrol Kanunu'na göre,

2
stratejik plana dayanmadan ve performans göstergesine bağlanmadan harcanabilecek yedek ödenek genel bütçe başlangıç ödeneğinin yüzde 2'siyle sınırlıdır, bu, kanunen açık olarak yazılmıştır. Bu tutarı aşan harcamalar için eğer ek bütçe yapılması gerekirse, o zaman bakıldığında, 2012 yılında yasal yedek ödenek miktarının yaklaşık 45 katı tutarında ve başlangıç ödeneğinin yüzde 8,9'u oranında, 2013 yılında ise gene yasal yedek ödenek miktarının yaklaşık 38 katı tutarında ve başlangıç ödeneğinin yüzde 9'u oranında, 2014'e geldiğimizde yasal yedek ödenek miktarının yaklaşık 21 katı tutarında ve başlangıç ödeneğinin yüzde 5,9'u oranında ödenek stratejik plana dayanmadan ve performans göstergesine bağlanmadan harcanmış bulunmaktadır.

Yetki aşımı bununla da sınırlı kalmamış, ikincil sonuç olarak ödenek üstü harcamalara baktığımız zaman da söz konusu aşım ortaya çıkmıştır. Bu durumu Sayıştay biraz önce de söyledim, 2012, 2013 ve 2014 yılları merkezi yönetim bütçesi genel uygunluk bildiriminde çok açıkça belirterek ortadaki uygunsuzluğu Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirine bırakmıştır. 464,1 milyar Türk lirası büyüklüğünde olan, geçtiğimiz yıl 2015 yılı bütçesinde kanuni olarak yani yüzde 2'si olarak 9,2 milyar Türk lirası yedek ödenek Maliye Bakanlığı bütçesine koyulması gerekirken bu tutar yasal oranın altında kalarak 1,5 milyar Türk lirası olmuştur. Ancak, görüşmekte olduğumuz maddenin yani 6'ncı maddenin (1) numaralı fıkrasının (a)bendiyle, ki o bentte şöyle yazıyor: "Maliye Bakanlığınca diğer kurum bütçelerinden yedek ödenek tertibine aktarılan ve kullanılan…" diye gidiyor. Maliye Bakanına verilen yetki çerçevesinde yıl içinde 30,2 milyar Türk lirası Bütçe Kanunu'nun 5'inci maddesine göre ayrılan 1,5 milyarla birlikte 31,7 milyar liraya yükseltilmiştir.

Geçmiş tüm bu yetki aşımları ortadayken sayın milletvekilleri, şimdi 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın görüşmekte olduğumuz maddenin (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle yine, Maliye Bakanlığına, hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın 2016 yılı merkezî yönetim bütçesini, neredeyse bütünüyle ve her yönüyle ortadan kaldırıp istediği şekilde yeniden yapma, değiştirme yetkisi de verilmek istenmektedir. Büyük kısmı milletimizin vergileriyle oluşan bütçede yapılacak bu kanun tanımaz keyfî harcamaları, elbette ki, bizim grup olarak onaylamamız asla mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, 1876'dan beri Türkiye'deki anayasa metinlerine "bütçe hakkı" girmiştir. Bizim en son kullandığımız Anayasa'mız madde 161'de de gene bütçe hakkına atıfta bulunarak bunu düzenler. Bu düzenleme 2005 yılında -tam tarihini de söyleyeyim- 29 Ekim 2005 yılında 5428 sayılı Kanun'la da Anayasa madde 161'e atıf yapılarak bir kanun çıkarılmıştır ve bir düzenlemeye gidilmiştir.

Şimdi, bu kadar ciddi bütçe hakkının düzenlendiği ve Anayasa'yla yasalar çerçevesinde bir hukuki formata sokulduğu ortamda, maalesef, bugün itibarıyla bütçe hakkımız ciddi manada zedelenmiş durumdadır.

Sayın milletvekilleri, bu tip düzenlemelerle yapılan uygunsuzluğa yasal bir zıh oluşturma çabasını aslında başka bir alanda da görüyoruz. Şimdi, size aktaracağım, mesela, altı yıl önce devlet yardımlarının AB mevzuatına uygun olarak verilmesi ve denetlenmesinin yasal çerçevesini oluşturan 6015 sayılı Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun'la ilgilidir. Bu kanun -biliyorsunuz- altı yıl önce yasalaşmıştı. Bu yasaya göre uygulama yönetmeliğinin, yasa gereği, 31 Aralık 2014'e kadar çıkarılması gerekmekteydi. Çıkarılacak yönetmelikle Devlet Desteklerini İzleme ve Denetleme Kurulunca devletin vatandaşlara ve şirketlere aktardığı tüm ekonomik destekler 1 Ocak 2015 itibarıyla denetlenip kamuoyuna da duyurulacaktı. Ayrıca şüpheli destekler durdurulabilecek ve hak etmeyen kişi veya şirketlere verilmiş destekler de iptal edilebilecekti.

Sayın milletvekilleri, bu konuyla ilgili 24 ve 25'inci Dönemlerde ilgili bakanlara vermiş olduğum yazılı soru önergelerim maalesef cevapsız bırakıldı. Aynı önergemi 26'ncı Dönem'de bu Hükûmet içerisinde yer alan ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısına yani Sayın Mehmet Şimşek'e de ilettim fakat enteresan olan -şimdi vereceğim tarihlere lütfen dikkat buyurun- 25 Kasım 2015'te vermiş olduğum yazılı soru önergeme ancak 2 Şubat 2016'da cevap verildi ve bu yönetmeliğin çıkarılma tarihinin -burasının altını çiziyorum- 31 Aralık 2015 tarihine ertelendiği bildirildi, şubatta verilen cevapta 2015'in Aralığına atıf yapıldı. Oysa bu konudaki gerçekler bize söylendiği gibi değil. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısına bağlı Hazine Müsteşarlığının 17 Aralık 2015 tarihli ve 36913 sayılı Kararı üzerine, Bakanlar Kurulu 21 Aralık 2015'te bir karar alarak söz konusu yönetmeliğin çıkarılmasını önümüzdeki seneye yani 31 Aralık 2016'ya uzattı. Bana bu cevap verilirken Sayın Başbakan Yardımcısına bağlı olan bir birim, Hazine Müsteşarlığı aslında Bakanlar Kuruluna yazıyı çoktan yazmış ve bunun önümüzdeki senenin aralık ayının sonuna erteleneceğini de belirtmişti. Bu karar 28 Aralık 2015 tarihli aslında Resmî Gazete'de de var; arayanlar bulabilir.

Sayın milletvekilleri, bu kararla devlet bilgi sistemlerine veri aktaracak kuruluşlarla ilgili yönetmelik bir yıl daha uzatılmış oldu. Peki, bu nedir yani bu yönetmeliğin ertelenmesi neleri kapsamaktadır? Aslında bu yönetmelik kapsamına hemen hemen bütün bakanlıklar

3
girmektedir. Bu bağlamda, bazı ürünlere bakarsak, mesela Türk ürünlerinin yurt dışında markalaşması, TURQUALITY'nin desteklenmesi, Türk malı imajının yerleştirilmesi, yurt dışı birim, marka ve tanıtım faaliyetlerinin denetlenmesi, uluslararası rekabetçiliğin geliştirilmesi, çiftçilere mazot, gübre, toprak analizi destekleme ödemesi de dâhil pek çok tebliğ aslında bu kapsamda bulunmaktadır. Yani kapsamının genişliğini anlatabilmek için bu örnekleri veriyorum ama aradan altı yıl geçmiş olmasına rağmen uygulamanın neden ertelendiği, yönetmeliğin neden çıkarılmadığı veyahut devlet desteklerinin yıllar itibarıyla nerelere, ne şekilde yapıldığı ve nasıl izlenip denetlendiği hâlen tam bir muammadır sayın milletvekilleri.

Görüldüğü üzere, ülkemizde aslında her alanda şeffaflıktan uzaklaşılmaktadır ve bu tip uygulamalar Uluslararası Şeffaflık Endeksinde de 2014'ten sonra çok dramatik bir düşüşe ülkemizin uğramasına sebep olmuştur. 2015 raporunda ülkemiz 168 ülke arasında maalesef 66'ncı sıraya gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, aslında bu Yolsuzluk Algı Endeksine de yansımıştır. Hukuk alanındaki bu gelişmeler sonucunda 2015'te Dünya Yolsuzluk Algı Endeksinde 168 ülke içinde 66'ncı duruma gelmişiz. Demek ki 13 yıldır şöyle bir baktığımız zaman ekonomimiz ve bütçemiz için şeffaflık öngöremeyenlerin yaratmış oldukları bu hazin tabloyu aslında ülkemiz, memleketimiz maalesef hak etmemektedir. Bu yüzden, Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2016 yılı merkezî yönetim bütçesini tasvip etmediğimizi tekrar belirterek Genel Kurulumuza saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.

Gruplar adına ikinci söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu'na aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

Sizin de süreniz on dakikadır.

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; ben iki gündür Cizre'deydim. Biraz da yalanları ben anlatayım Cizre'den hem de oradan bir hikâye size anlatayım diye bu resimleri getirdim. Bu fotoğrafı ben dün çektim. "Halime Teyze, Halime Ana" veya "Halime" dersiniz, bilmiyorum, evinin önünde oturan yaşlı bir kadın -adı Halime gerçekten, öyle- ve evi başına yıkılmış. Şimdi, bunu bir şey hikâyesi olarak anlatmıyorum. Bir gazeteci arkadaşla beraber dolaştık ve çocukluğu orada geçmiş, orada büyümüş bir arkadaş. Giderken, ben Halime'nin fotoğrafını çektiğim zaman bana dedi ki: "Çok huysuz bir kadındı. Çocukluğumuzda biz Dicle Nehri'ne yüzmeye giderdik, ama onun evinin önünden hayatta geçmezdik. Sürekli çay, sigara içerdi ve yalnız başına yaşardı. Hiçbir zaman çocuklarıyla beraber yaşamadı." Hakikaten, kızının evi iki ev yanında -onun ki de- "Orada kalıyor." diyorlar ama "Orada nasıl kalıyor?" dedim, çünkü o evin de aslında epey bir kısmı yıkılmış, ama, o, kızının evinde şu anda mecburen kalıyor. Ama gördüğünüz gibi kalamıyor aslında, çünkü yaşlı kadınları bilirsiniz -benim annem de öyledir, yani hiçbir zaman gelip de bizim evimizde oturmaz- kendi evlerinde oturmak isterler. Dolayısıyla, bu kadının da, aslında, gerçekten, evi başına yıkılmış ve gidip kızının evinde oturamıyor, geliyor gündüzleri kendi evinin önünde oturuyor.

Şimdi, evet, biliyorsunuz, ben, feminist bir kadınım, kadın hakları için yıllardır mücadele etmiş bir kadınım. Aslında, ben, bu kadının da öyle bir kadın olduğunu düşünüyorum. Yani bu kadının da mağduriyeti sadece yoksulluk, yoksunluk, savaş değil, bir kendi yaşam tercihiydi aslında Halime'nin; gerçekten, ortadan kaldırılmış, inkâr edilmiş durumda.

Bunun dışında çok şey gördüm tabii. Gerçekten, hani, buna, bu sıralardan hep "Ama terör, ama terör…", "Onlar yaptı, onlar yaptı." diye karşılık gelmemesinden dolayı çok memnun olacağım bunun içerisinde, çünkü gerçekten gördüğüm şeyler "terör"le falan adlandırılabilecek şeyler değildi. Yani bir şehir tamamen değil, ama önemli bir bölümü parke taşları, dümdüz olduğu hâlde -yani parke taşları gerçekten- ne hendek var ne barikat var, hiçbir şey yapılmamış olduğu hâlde, onun yanındaki evler boş olduğu için, yani 110 bin insan aslında göçe zorlandığı için orada ve 100 bin insan göçtüğü için kimi yakın köylere, kimi yakın şehirlere, boşalttıkları evlerde tahribat yapılmış. Yani nasıl birileri görev almış orada bilmiyorum gerçekten ama televizyona kurşun sıkılmış, klimaya kurşun sıkılmış, klima baltayla kırılmış ya da, işte, çamaşırlar dışarılara atılmış.

Yani, bunlarla ilgili çok fazla fotoğraf da çektim, bunları burada göstermek niyetinde değilim çünkü beni gerçekten çok fazla etkileyen, özellikle bu 8 Mart haftasında, bu kadının kendi yaşam tercihini yaşayamaması ve evinin karşısında oturan, "Ben aslında orada yalnız yaşamak istiyorum." diyen iradesinin yok edilmesi oldu.

Evet, Cizre iyi değil. Cizre'ye kapıdan -kapıdan diyorum çünkü sanki bir kapı varmış gibi- girerken de aslında, hani, gerçekten herkesin tanıdığı Meclis Başkan Vekilimiz Pervin

4
Buldan'a da kimlik soran, özellikle kimlik soran, "Ben yine de görmek istiyorum." diyen polis görevlileriyle, emniyet görevlileriyle karşı karşıya kalıyorsunuz. İnsanlar onarmak istiyorlar bir şeyleri. Yani birisi küçük bir döner koymuş, işte, birisi arabasını park etmiş normal yolun üzerine ve orada o "akrep" denen ya da işte, zırhlı küçük araçlar geçiyorlar ve sürekli anons yapıyorlar, diyorlar ki: "Buraya araçlarınızı park etmeyin." Niye? Belli değil. Kendi dükkânının önüne aracını park etmiş olan insanlar. Yani sırf, sadece, "Ben karar veririm, ben yaparım." demek için.

Ve oradaki kadınlar -birçok taziyeye gittik, maalesef orada hayatını kaybeden insanların yakınlarına; bir tanesi mesela evinden başını çıkarıp ölen Azime Aşan'ın ailesiydi- gerçekten oradaki insanlar, kadınlar özellikle, bize "Suriye'ye gidin." yani "Burada işiniz yok artık." dediler; "Bizim topraklarımız burası. Biz neden Suriye'ye gidelim Suriyeli insanlar buraya gelirken." diyorlar.

2016'da, artık bu çağda, hani herkesin hakikaten bir hikâyesi var, o yüzden bu hikâyeyi anlatmak istedim ya da gördüklerimi. Sayılar çünkü hikâyeleri anlatmıyor yani "Şu kadar insan öldü, bu kadar insan yaralandı." demek hikâyeleri anlatmıyor. Ama 2016'da bizim daha önce gördüğümüz bu hikâyeyi, bu tarihi yaşamamız gerekiyordu diye düşünüyorum ve umarım artık buna bir dur denilir ve bundan sonrasında daha barışçıl günlere hep birlikte geçeriz.

Şimdi, ikinci bir mevzu var tabii, her yerde bir yasaklama furyası. Yani yıllardır yaptığımız mitingleri biz niye yapamıyoruz kadınlar olarak bunu anlamak mümkün değil. Niye, bir gazetenin önünde protesto eden kadınlara yani bunu, gerçekten başörtü hakkını da zamanında savunmuş olan biri olarak ifade ediyorum, çok acı verici; neden onlara aynı şekilde gaz sıkılıyor? Bir gazetenin faaliyeti engelleniyor. Niye, dün kadınlar Türkiye'nin her yerinde miting yapmak isterlerken ki zaten bu en doğal şeydir. 8 Mart, genelde hafta içine denk geldiğinde hafta sonu miting yapılır, bunun için başvurulur ve her yerde büyük bir coşkuyla bu yapılır. Dün defalarca aynı şekilde İstanbul'la görüştük, valilikle görüştük örneğin. Eş Genel Başkanımız başta olmak üzere kadınlar darp edildiler, gözaltına alındılar ve buna "hayır" deyince de slogan attılar. Artık dediler ki, yani "Miting yapmıyoruz, yürüyüş yapmıyoruz, bir basın açıklaması yapacağız." Konuşuyoruz, bu basın açıklamasına da "olmaz" deniliyor. Ya, bunun üzerine artık kadınlar, evet, yani böyle bir şeyi biz kabul etmiyoruz diyerek "hayır" dediler ve (…)(X) diye slogan attılar. Ne demek biliyor musunuz? Aslında dünya âlem biliyor artık ama İstanbul polisi bilmiyor ve dediler ki: "Yasa dışı slogan atıyorsunuz." (…)(X) "Kadın, yaşam, özgürlük" demek. "Kadın, yaşam, özgürlük" kadınlar bunu ifade ettiler Kürtçe. Söyledikleri sadece buydu ve "Yasa dışı slogan atıyorsunuz." dediler. Yasa dışı olmasının nedeni aslında Kürtçe olmasıydı, başka bir şey değil. Yine, 2016'da tarihi yeni baştan yazdık, aynı noktaya geldik maalesef.

Sonra, bütün gün İstanbul'un ortasında ya da Ankara'da da bu yaşandı -sonrasında neyse ki kadınlar kutlayabildiler- ya da başka şehirlerde de oldu engelleme girişimleri. Bütün gün İstanbul'un ortasında darp, hakaret… "Dağıl, dağılma, toplan, toplanma, ayrıl, tekrar birleş" şeklinde bir 8 Mart kutlaması yaptı kadınlar ve direndiler gerçekten yani bundan vazgeçmediler. Ben söyleyeyim, ilk mitingi biz darbeden sonra -12 Eylülden- 1987 yılında yapmıştık ve gerçekten o tarihten beri Türkiyeli kadınlar da bu zulmü görmedi. Bu konuda da maalesef tarihe adınızı yazdıran bir iktidar oldunuz. Ne o kadınlar en doğal hakları olan 8 Mart kutlamasını yapacaklar… Sonra bir başka vukuat geliyor polisten ve diyor ki: -bunu izledim ben gerçekten- "Slogan atmayın, vururum!" "Slogan atmayın, vururum!" dedi polis. Yani bir polis memuruna, böyle bir hakkı, gösteri yapan kadınlara "slogan atma, vururum" deme hakkını, cüretini kim veriyor?

Şimdi, bu 2 örneğe, tabii ki çok darp, tehdit, gözaltılara bakınca soruyorum: Kim yasa dışı; kadınlar mı, Emniyet görevlileri mi, onlara bu talimatları veren savcılar mı, valiler mi yoksa onlara bu talimatları veren İçişleri Bakanı mı? Ben diyorum ki yasaklar sizin, 8 Mart bizim, kadınlar bunu kutlamaya devam edecekler.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.

Gruplar adına üçüncü söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu.

Buyurun Sayın Altaca Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyenler; hepinizi

5
saygıyla selamlıyorum. Grubumuz adına tasarının 6'ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Yeni milletvekili olduğumuz için bize soruyorlar "Vekillik nasıl bir şeymiş?" diye. Ben de diyorum ki: On dört yıllık sorunları bir dakikalık sorulara sığdırma sanatıdır vekillik. Şimdi, on dakikaya meramımızı sığdırmaya çalışacağız.

Üzerinde konuştuğum 6'ncı maddeyle ilgili olarak Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu buradaki konuşmasında çok güzel tespitlerde bulunmuştu. Evet, bütçe Anayasa'mıza göre kanunla düzenlenir. Yine 5018 sayılı Yasaya göre ödenek aktarımları da ancak kanunla yapılabilir. Yani bu yetki yasama organındadır ama üzerinde konuştuğum 6'ncı maddeyle yasama organının bu yetkisi Maliye Bakanlığına devredilmektedir.

Maalesef, bu iktidar döneminde yetki gaspları artık sınırları aşmış bulunmaktadır. Hani eski Türk filmlerinde var ya, işte, aşçı uşağa, bahçıvan şoföre gibi hakikaten Türk filmi izler gibiyiz. Yürütme her gün yasamaya, devletin başı yürütmeye, yürütme yargıya derken hepsi birden yargıya her gün yetki gaspları gerçekleşiyor. Yani biz de bu organların bir parçası olmasak tabii, elimizde patlamış mısırla gelip izleyebilirdik, eğlenceli olabilirdi ama maalesef bu hukuksuzlukları, bu gaspları üzüntüyle izliyoruz.

Bakın, deniyor ki bu minvalde "Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır." Tamam, kapatalım Anayasa Mahkemesini. Bizim Anayasa hukuku hocamız vardı, Erdal Öner. Tipik bir örneği vardı, derdi ki: "Çocuklar 1.80 boyunda, sarışın, mavi gözlü olmayanlar hukuk fakültesine giremez, diye bir yasa çıkarılsa ne olur?" Evet, şimdi ben de size soruyorum, çoğunluk sizde -şimdi 5-10 kişisiniz ama genel olarak çoğunluk sizde- bir yasa çıkarsanız deseniz ki: "Affedersiniz, uzun olmayanlar milletvekili olamaz ya da işte Cumhurbaşkanı olamaz." O zaman biz kısa boylular ne yapacağız? Bu Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı, hukukun evrensel ilkelerine aykırı bu yasayı nasıl iptal edeceğiz? Nasıl hakkımızı arayacağız? Anayasa Mahkemesi hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkelerinden birisidir. Bunu her hukukçu bilir, bir parlamenterin de herkesin de bilmesi gerekir. Hocalarımdan bahsedince aklıma geldi, bize demokrasiyi anlatırken derlerdi ki: "12 Eylül darbesi oldu, biz amfide ders anlatıyorduk, birden kapı açıldı, 2 asker geldi, bizi gözaltına aldı ve tutuklandık." Bizler öğrenciyken bu hikâyeleri dehşet içinde dinlerdik ama şimdi, bugün bu dehşeti bizzat yaşıyoruz. Daha geçen gün Bursa'nın Mudanya ilçesinde güzel sanatlar fakültesi öğrencisi olan Gizem Yerik dersteyken, evet, ders sırasındayken polis içeri girip Gizem Yerik'i sosyal medyadaki paylaşımlarından dolayı gözaltına aldı ve bu kızcağız tutuklandı hakaret ve propaganda yapmaktan. Bir gün bu hikâyeleri bizden sonraki kuşaklar da gerçekten dehşet içinde dinleyecekler ve başrollerinde de sizler olacaksınız ama kötü adam olarak rol alacaksınız. Bu rolünüzün hakkını dünde verdiniz, yürüyüş yapmak isteyen kadınlara uyguladığınız şiddetle bir kez daha gösterdiniz.

Ben, bu arada, yarın 8 Mart olması nedeniyle Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum ve 8 Martın tatil olmasıyla ilgili talebimize de herkesin desteğini bekliyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Elbette bir cumhuriyet kadını olarak, 8 çocuklu bir ailenin, çiftçi bir ailenin çocuğu olarak burada olmayı borçlu bildiğim, kadınlara birey olmasını sağlayan, doğal hakları olan seçme ve seçilme hakkını tanıyan büyük Atatürk'ü ve kadın mücadelesinde emeği geçmiş bütün kadınlarımızı da saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Sizleri de tebrik ediyorum, tam on dört yıl sonra da olsa bir kadın il başkanı atadığınız için tebrik ediyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sizde kaç tane var?

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, mart ayının bir özelliği de 3 Mart 1924'te laikliğin temellerinin atılmış olmasıdır. Bakın, size bir şey okuyacağım: "Partimiz, dini, insanlığın en önemli kurumlarından biri; laikliği ise demokrasinin vazgeçilmez şartı, din ve vicdan hürriyetinin teminatı olarak görür. Laikliğin din düşmanlığı şeklinde yorumlanmasına ve örselenmesine karşıdır. Esasen laiklik, her türlü din ve inanç mensuplarının ibadetlerini rahatça icra etmelerini, dini kanaatlerini açıklayıp bu doğrultuda yaşamalarını ancak, inançsız insanların da hayatlarını bu doğrultuda tanzim etmelerini sağlar. Bu bakımdan laiklik, özgürlük ve toplumsal barış ilkesidir."

Okuduğum bu metin size yabancı gelmiş olabilir ama bu sizin parti programınızdan alınmıştır. Yaptıklarınız bu programı bilmediğinizi ortaya koyuyor çünkü bu programı yazan ağabeylerinizi de partiden tasfiye ettiniz.

Bakın, özellikle eğitim alanında son dönemde yaptıklarınız gün geçtikçe laiklik ilkesinden uzaklaştırıyor. Eğitimi bilimsellikten uzaklaştırıp medreseleştirmeye çalışmanız hiç de doğru bir şey değil. Çünkü, hani diyorsunuz ya: "Tarihimizi bilmiyoruz, Osmanlıca öğretmediler." Osmanlı arşivlerini açın bakın, 1500'lü yıllarda gerçekleşen isyanların başını sûhtelerin yani medrese öğrencilerinin çektiğini göreceksiniz. Bu medrese öğrencilerinin yoksulluktan, işsizlikten yol kestiğini, haraç topladığını, oğlan kaçırdığını göreceksiniz. Eğer bir yerde bunların, sorunun sebebini arıyorsanız, bunu sizin uyguladığınız yoksulluk politikasında arayın.

6
Bakın, ben bir avukatım, aranızda birçok avukat arkadaş var. Bizler, ceza mahkemelerinin duruşma salonlarında suçluların her gün dini referans olarak göstermesine tanık olmuşuzdur yıllardır. Bakıyorsunuz, diyor ki: "İşte, hakim bey, ben hacca gittim de işte alkol kullanmam." Suçuna bakıyorsunuz, alkolle ölüme sebebiyet vermek. "Efendim, işte, ben 5 vakit namaz kılarım falan..." Hep dini referans göstererek kendilerini beraat ettirmeye çalışıyorlar. Bunu bir sorgulayın, neden acaba, neden?

Ayrıca, 2001 yılında, ben avukat olduğumda, insanlar borçlu olmaktan utanırlardı, sözlerini tutarlardı, yalan söylemezlerdi ama şimdi bakıyorsunuz, milyonlarca borçlu her gün -avukat arkadaşlarınıza sorun- Allah kitap üzerine yemin edip, sözler verip, günü kurtarmaya çalışıyorlar, borçlarını ötelemeye çalışıyorlar. İnsanları bu manevi değerlerden uzaklaştıran yoksulluktur, işsizliktir, sizin uyguladığınız muhtaçlık politikasıdır. Bu ülkeye gerçekten barışı, gerçekten dindarlığı, gerçekten ahlakı, gerçekten manevi değerleri getirmek istiyorsanız, bunun yolu gelir dağılımında adaletten, bunun yolu laiklikten, bunun yolu vergi dağılımındaki adaletten geçer.

Yine, emin olun, bu halkın hak aramak genlerinde vardır ve her zaman direnmesini, mücadele etmesini bilir. Yine, Osmanlı arşivlerine bakarsanız bunu görürsünüz. Sarayın ihtiyaçlarını karşılamak için Bursa'ya, Kastamonu'ya, Bolu'ya gitmiş olan insanların ora halkı tarafından nasıl kaçırıldıklarını, topladıkları buğdayların ellerinden alındığını hep görürsünüz mühimme defterlerini okuduğunuz zaman. Sizin de bu halkın cebinden aldıklarınızı bir gün halk geri alacak çünkü her gecenin bir sabahı var. Osmanlı döneminin vergi sistemine karşı Anadolu'da yüz yıllardır, özellikle Yörüklerin söylediği bir söz var, derler ki: "Şalvarı şaltak Osmanlı/ eğeri kaltak Osmanlı/ ekende yok biçende yok/ yiyende ortak Osmanlı." İşte sizin özendiğiniz sistem bu. Halkın vergi yükü altında ezildiği, ekip biçmediği -çünkü elinde bir şey kalmıyor sonuçta- ve bu anlamda, ot otlamak zorunda kaldığı, sarayın da zevküsefa içinde yaşadığı, kardeşi kardeşe kırdırdığı bir sistem. Bizim özendiğimiz sistemse: Köylüyü efendi yapan, yokluk içinde büyük yatırımlar yapan, toprak reformunu savunan, köye eğitimi, sanatı götüren, birlikte üreten, birlikte yöneten, insanca, hakça bir düzen. İşte, biz bunun için, bu bütçeye "hayır" diyoruz.

Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi şahıslar adına ilk söz, Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer'e aittir.

Buyurun Sayın Yıldız Biçer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın "Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri" başlıklı 6'ncı maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın bu 6'ncı maddesiyle Maliye Bakanına Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilerek yasalaşacak olan bütçe kanununu âdeta yeniden yapma, yeniden şekillendirme yetkisi verilmektedir.

Sayın milletvekilleri, şimdi sizlere sormak istiyorum: Madem yaptığımız kanunda her türlü değişikliği yapma yetkisi Maliye Bakanına verilmiştir, söyleyeceğimiz her şey Maliye Bakanının yetkisi karşısında beyhudedir, bizim günlerdir burada gece gündüz yürüttüğümüz bütçe görüşmelerinin, hatta bütçe kanununun, hatta Başbakanın, Hükûmetin, hatta yere göğe sığdıramadığınız sarayın ne anlamı var? Oysa Anayasa'nın 163'üncü maddesinde "Merkezî yönetim bütçesiyle verilen ödenek, harcanabilecek miktarın sınırını gösterir. Harcanabilecek miktar sınırının Bakanlar Kurulu kararıyla aşılabileceğine dair bütçelere hüküm konulamaz. Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapmak yetkisi verilemez." hükümlerine yer verilmiştir. İşte, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 6'ncı maddesine yerleştirilen bazı hükümlerle Anayasa'nın bu hükmü tamamen yok sayılmaktadır. Çünkü, bu maddeyle verilen yetki kapsamında Maliye Bakanı, kamu idarelerinin personel giderleri, sosyal güvenlik kurumlarının devlet primleri giderleri tertiplerinde yer alan ödenekleri anayasal ve yasal ilkelere aykırı olarak Maliye Bakanlığı bütçesinde bulunan yedek ödenek tertibine aktarmakta ve buradan da bazı kamu idarelerinin hizmet alımı ve sermaye giderleri tertiplerine aktararak ödenek üstü harcama kaynağı olarak kullanmaktadır. Böylece, bütçe kanunuyla Meclise getirilmiş olsa çok ciddi itirazlarla karşılaşacak olan harcama kalemleri ve popülist harcamalar âdeta bir Ali Cengiz oyunuyla mümkün hâle getirilmektedir. Bu, Anayasa'yı tanımamaktır. Cumhurbaşkanının da Anayasa'yı tanımadığı ülkemizde Hükûmet de Anayasa'yı tanımaz, Anayasa'ya uymaz ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin anayasal bütçe hakkını işte bu şekilde gasbeder.

Saygıdeğer milletvekilleri, yine 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda "Merkezî yönetim kapsamında kamu idarelerinin bütçeleri arasında ödenek aktarmaları kanunla yapılır. Personel gideri tertiplerinden, aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenek tertiplerinden, diğer tertiplere aktarma yapılamaz." hükümlerine yer verilmiş olmasına rağmen Hükûmet bu hükümleri yok sayarak

7
Anayasa'mıza göre Bakanlar Kuruluna bile verilemeyecek yetkiler Bütçe Kanunu'nun 6'ncı maddesine yerleştirdiği bu hükümlerle yalnızca Maliye Bakanına vermektedir. Anayasa'nın 7'nci maddesine göre "Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez."

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisine maliye kökenli bir Maliye Bakanı tarafından getirilen Bütçe Kanunu Tasarısı'nda bu anayasal ve yasal ilkeler yok sayılmaktadır. 5018 sayılı Kanun'un 20'nci maddesine aykırı olarak Hükûmet verilen ödeneğin üstünde harcama yapmaktadır. 21'inci maddesine aykırı olarak da merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla yapılması zorunluyken burada Maliye Bakanını yetkilendirmektedir. 5018 saylı Kanun 10 Aralık 2003 tarihinde kabul görmüştür. AKP iktidarı o kadar yoldan çıkmış durumdadır ki kendi çıkardığı kanunun bile etrafından dolanmaktadır.

Sonuç olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşları adına, temsilî demokrasinin de gereği olarak vekâleten kullanacağı anayasal bütçe hakkı bu maddeyle yok sayılmaktadır. Bu maddenin bu hâliyle kabulü Anayasa'ya aykırıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler.

Şimdi şahıslar adına ikinci ve son söz Yozgat Milletvekili Ertuğrul Soysal'a aittir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Soysal, beş dakikalık sürenizi açıyorum.

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 6'ncı maddesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle sizleri, sizlerin nezdinde aziz milletimizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.

Şu anda doğu ve güneydoğuda devam eden terör olaylarının tek hedefi, Müslüman Kürt kardeşlerimizi İslamiyet'ten ve bin yıldır kardeşlik içinde yaşadığı Türk milletinden koparmaktır. Teröristlerin dinden uzak hâle getirilmeleri ve hatta gayrimüslimlerle iş birliği içinde olmaları bunun bir delilidir. Haçlı zihniyeti de buna destek olmaktadır. Bu sebeple, terörle alakalı bazı tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Birincisi, Müslüman bir insan Müslüman bir toplumda azınlık olamaz. Bizim inancımıza göre azınlık olmanın kriteri dindir. Devletimiz laik olsa da bizler Müslüman'ız. Bizim duygularımızı, arzularımızı, fikirlerimizi, hülasa kalbimizi, aklımızı ve nefsimizi tesiri altında tutan bir unsur vardır ki o da dindir.

Batılıların ve İslam düşmanlarının terör olaylarını tahrik için kullandıkları en önemli silah olan azınlık fikrine en öldürücü darbe ancak ve ancak din ve İslamiyet'le verilebilir. Bedîüzzaman'ın ifadesinde "Kürtler ve Türklerin ve bu vatan evlatlarının yüzde 99'unun gayet kıymettar üç cevheri vardır: Birincisi İslamiyet'tir ki milyonlarla şehitlerin kan pahasıdır. İkincisi insaniyettir, üçüncüsü milliyetimizdir ki milliyetimiz bir vücuttur. Ruhu İslamiyet, aklı Kur'an ve imandır." (AK PARTİ sıralarından alkışlar) "Bundan başka bizi mahveden 3 de düşmanımız vardır. Birincisi fakirlik, ikincisi cehalet, üçüncüsü, ihtilaf ve keşmekeşliktir. Şimdi bize 3 elmas kılıç lazımdır; ta ki 3 cevherimizi muhafaza edelim ve 3 düşmanımızı da mahvedelim. Bunlardan birincisi millî birlik ve beraberliğimizdir. İkincisi, çalışmak, ilerlemek ve maddeten terakki etmektir. Üçüncüsü millet olarak birbirimizi sevmek ve saymaktır. Türkler bizim aklımız, biz de onların kuvvetiyiz; ikimiz birlikte iyi bir insan oluruz. İttifakta kuvvet var, birlikte hayat var, kardeşlikte saadet var." diyor.

En önemli unsurlardan ikincisi de ırkçılık fikridir. Başkasını yutmakla beslenen bir Frenk illetidir ırkçılık. Anadolu insanlarını birbirine bağlayan bağ kuru bir ırkçılık değildir. Zira, kuru bir ırkçılık fikri, Avrupa tarafından İslam âlemini ve özellikle Osmanlı Devleti'ni parçalamak için içimize bir Frenk illeti olarak atılmıştır.

Anadolu Müslümanları ayrı ayrı milletlerden ve kabilelerden olabilirler ancak aralarında binbirler adedince birlik bağları vardır. Yaradanları bir, rezzakları bir, peygamberleri bir, kıbleleri bir, kitapları bir, vatanları bir. Bu kadar bir birler, kardeşliği, muhabbeti ve birliği gerektirmektedir. Zaten Kur'an da aynı hakikati haykırmaktadır: "Sizi, tâife tâife, millet millet, kabile kabile yarattık. Ta birbirinizi tanımalısınız ve birbirinizdeki sosyal hayata ait münasebetlerinizi bilesiniz ve birbirinize yardım edesiniz."

Türk ve Kürt kökenli vatandaşlarımız, birbirine en çok muhtaç oldukları ve her ikisini de esir etmek için uğraşan nice dış düşmanlar varken, sırf ırkçılık fikriyle birbirine yabani bakmak ve birbirini düşman telakki etmek büyük bir felakettir. Büyük ejderhalar hükmünde olan Avrupa'nın doymak bilmez hırslarını tatmin için pençelerini açtıkları bu anda, ırkçılık fikriyle dindaşına düşmanlık ve kin beslemek çok tehlikelidir. Türklerin ve Kürtlerin o düşman pençelerine düşmelerine sebep olmaktadır.

Evet, üçüncü tespitim de, Türklerin ve Kürtlerin kaderi ve tarihi müşterek yazılmıştır. Din ile milliyetimiz et ile kemik gibi olmuştur ve birbirinden ayrılamaz bir bütündür.

Biz Müslümanlar, indimizde ve yanımızda din ve milliyet, bizzat beraberdir. Bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir. Belki din, milliyetin hayatı ve ruhudur.

"Biz şarklılar garplılar gibi değiliz. İçimizde ve kalbimizde hâkim olan din duygusudur." diyen ve bu hakikati bir asır önce gören büyük âlim Bedîüzzaman meseleyi çok

8
açık bir şekilde takdim etmektedir: "Sultan Selim'e biat etmişim, onun ittihadı İslam'daki fikrini kabul ettim. Zira, o, şark vilayetlerini ikaz etti, onlar da ona biat ettiler. Şimdiki şarklılar, o zamandaki şarklılardır."

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Fethullah Gülen ne dedi? Bir de onu, Fethullah Gülenin sözlerini anlatsana!

ERTUĞRUL SOYSAL (Devamla) - Büyük Millet Meclisinin ilk günlerinde davet edildiği Meclis kürsüsünde, dinleyiciler arasında Gazi Mustafa Kemal'in de bulunduğu mebuslara karşı aynı ikazını, şu hakikati haykırmıştır: "Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalptir, akıl ve felsefe değil. Hasmınız ve İslamiyet düşmanı olan Avrupalılar, dindeki lakayıtlığınızdan pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar ." Günümüzde geldiğimiz durum da bunu göstermektedir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Başbakan Avrupa'da yahu!

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Fethullah Gülen ne diyor bir de onu anlat bakayım. Pensilvanya'ya kaç defa gittin sen?

ERTUĞRUL SOYSAL (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle 2016 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Soysal.

Madde üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Bu on dakikalık sürenin beş dakikasını soru, beş dakikasını da cevaba ayıracağız. Sisteme giren sayın milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli Bakanım, muhtarlar seçimle geliyor, belediye başkanları seçimle geliyor, milletvekilleri seçimle geliyor. Seçimle gelen bu kişiler arasında sosyal güvenlik primleri devlet tarafından ödenmeyen tek kişi varsa muhtarlardır. Bu, Anayasa'mızın hükümlerine aykırı, demokrasiye aykırı, özgürlüklere aykırı. O açıdan, muhtarlarımızın sosyal güvenlik primlerini ne zaman ödeyeceksiniz devlet tarafından, hazine tarafından?

İki: Muhtarlarımızın elektrik, su, sekreter ve kira paraları. Bu anlamda bir kamu hizmeti ifa ediyorlar, bu anlamda mağdurlar. Muhtarlarımızın ruhsatlı silah harçları… Ben milletvekiliyim. Milletvekili seçildikten sonra bana süresiz ruhsatlı silah veriliyor. Peki, aynı şekilde, bu şekilde muhtarlara da bu harçtan muaf edilerek niye verilmiyor? Eğer harçtan muaf edilmiyorsa, kamu görevlileri nasıl görevinden sonra ruhsatlı silah alabiliyorlarsa aynı şekilde muhtarlara da bu hakkın verilmesini istirham ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Topal…

SERKAN TOPAL (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Hükûmet yetkilileri, devlet yurdunda kalmak isteyen hiçbir öğrenci açıkta kalmamalıdır. Yedek sıralamalarda, yurt kapılarında beklememelidir. Bu yüzden biz "TOKİ yurt yapsın." diyoruz. Yükseköğrenim olan her yere öğrenci sayılarını gözeterek yurt yapsın ve hiçbir genç kardeşimiz barınma kaygısı yaşamasın istiyoruz. Bu konuda sayın Hükûmetimizin yaptığı çalışmaları yeterli buluyor musunuz? Özellikle, lisansüstü eğitim gören öğrenciler yurt olanaklarından çok fazla yararlanamamaktadır. Lisans öğrencilerinden de yurtta kalması gereken maddi durumu yetersiz öğrencilerin açıkta kaldığı ama gelir durumu iyi olan öğrencilerin yurtlara yerleştiği sıkça dile getirilmektedir. Öğrencilerin aile ve gelir durumlarını beyan ettikleri bilgiler yeterince incelenmekte midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, benim sorum Maliye Bakanına ve Hükûmete: İktidar partisi grubu ve Hükûmetiniz Cumhurbaşkanı istiyor diye başkanlık sisteminden sürekli övgüyle bahsedip istemde bulunuyorsunuz. Bunu isteyenler başkanlık sisteminin eyalet sistemini getireceğini, bölünmenin temelini teşkil edeceğini biliyorlar mı? Başkanlık sistemini Cumhurbaşkanı istedi diye istemde bulunanlar, Cumhurbaşkanı paralelcilerde ve PKK'lılarda olduğu gibi "Her şeyi yaptık, başkanlığı aldık, yanlış oldu, bizi kandırdılar." derse milletvekilleri ve Hükûmetiniz bu konuda ne yapacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakandan bir isteğimiz olacak: Biraz önce ve dün Hasankeyf'ten Şırnaklı öğrenciler beni aradılar, lise son sınıf öğrencileri, 543 kişi. Şırnak ve İdil'den Hasankeyf'e gönderilmişler, orada yatılı olarak öğrenim görüyorlar, hafta sonu YGS sınavları var ve tercihleri dışındaki illerde sınava girecekler, Hakkâri, Mardin, Antep gibi. Bana ifade ettikleri, su içecek paraları bile yokmuş yani değil sınava yerine gitmek, su içecek paraları bile yokmuş. Dolayısıyla, bunların hem barınma hem de sınav yerlerine ulaşımla ilgili ihtiyaçlarının karşılanması lazım acil olarak.

9
Pazar günü sınav var. O yüzden de ya kaymakama ya valiye bir talimat vermeniz ve bunların ihtiyaçlarının karşılanması noktasında tutum almanızı talep ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Maliye Bakanına soruyorum: AKP Hükûmeti esnaf ve çiftçilerin ödedikleri BAĞ-KUR primlerini enflasyon oranının çok üzerinde, aşırı derecede artırmıştır. Birçok çiftçi ve esnaf zaten mevcut primleri bile ödemekte güçlük çekerken şu anda aşırı derecede artan primleri ödeyemez durumdadır. Birçok defa çıkardığınız torba yasalarla vergi ve primleri yapılandırdınız. Esnaf ve çiftçiler bu yapılandırmalarda bir iki taksit ödeyip ticaretin durması nedeniyle devam edemediler. Yeni bir yapılandırma düşünüyor musunuz? Bu konularda bir tedbir almayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Teşekkürler.

Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal'a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Ağbal…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Tanal, muhtarlarımızla ilgili olarak bazı sorular sordular. Öncelikle tabii, ifade etmem gerekir ki muhtarlar hukuki statü olarak BAĞ-KUR'lular, BAĞ-KUR sigortası yatırıyorlar.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değiştirelim Sayın Bakanım yani değiştirelim bunu.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ama şunu da ifade etmek lazım, 2002 ila bugünü mukayese edecek olursak muhtar aylıklarında önemli iyileştirmeler yapılmıştır. En son biliyorsunuz muhtar aylıklarını 1.000 liradan 1.300 liraya çıkardık.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Bakanım, asgari ücretin altında.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bakın, 2002 yılında 97 lira olan muhtar aylığını şimdi geldiğimiz noktada 1.300 liraya çıkarmış olduk.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Efendim, asgari ücretin altında.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Reel olarak bu dönemde muhtar aylıkları yüzde 335 oranında artırıldı. Tabii ki muhtarlarımızın mali durumları daha da iyileşsin, kendilerine sağlanan imkânlar daha da artırılsın. Hükûmet olarak bu konuda her zaman için tüm çalışanlarımıza, sosyal taraflarımıza, her zaman için hizmetin en iyisini götürmeye çalışıyoruz. Sizin söylediğiniz hususlarla da bakarız, onları da değerlendiririz ama en azından aylıkları konusunda bu dönemde önemli bir iyileştirme yapılmıştır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sosyal güvenliği ihlal edici değil yani Milletvekili Kanunu bizim lehimize değişmedi mi, onu da değiştirelim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Doğru, oturalım, konuşalım.

İkinci olarak, Sayın Topal, bu, YURTKUR'daki öğrencilere ilişkin, yurt imkânları konusunda, çalışmalarda yetersizlikler olduğunu söyledi. Bu konuda da biliyorsunuz, YURTKUR, özellikle de son dönemlerde, öğrencilerin barınma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yoğun bir çalışma içerisinde. Tabii ki yeni yurt binalarının yapımı belirli bir süre alıyor. O konuda da çalışmalar devam ediyor ama özellikle son yıllarda çoğunlukla olmak üzere, YURTKUR'un öğrenci barındırma kapasitesi bu dönemde 188 binden 450 bine çıkarıldı. İnşallah, YURTKUR, şu anda yeni bina kiralamaları yapmak suretiyle bu kapasitesini daha da artırmaya devam ediyor. İnşallah, yakın zamanda bu, öğrenci barınması konusunda çok daha önemli mesafeler alırız.

YURTKUR'a yerleştirilen öğrencilere ilişkin olarak da şunu söylemek lazım: Bu konuda bir yönetmelik var. Bu yönetmelik uyarınca, öğrenci ve ailesinin sosyal ve ekonomik durumu, öğrencinin yükseköğretim kurumuna girişte aldığı puan, öğrenci ara sınıfta ise yıl sonu başarı durumu dikkate alınarak, YURTKUR tarafından objektif olarak belirlenen ölçütler doğrultusunda değerlendirme yapılarak burs tahsisi yapılmaktadır. Değerlendirme kapsamında, 11 ayrı kurumun sisteminden veri alınmaktadır. Aynı hususlar, yine objektif bir şekilde, öğrencilerin yurda yerleştirilmesinde de uygulanmaktadır.

Sayın Aslan'ın, başkanlık sistemiyle ilgili değerlendirmeleri oldu. Yani, saygı duyuyorum ama bu konudaki yaklaşımlarımız Hükûmet olarak belli. Başkanlık sisteminin bu ülkeye hem ekonomik olarak hem siyaseten hem de ülkenin güçlenmesi bakımından önemli katkılar yapacağına inanıyoruz. Bu konuda, inşallah, ülkemiz için hayırlı olan neyse o konuda hep beraber çalışırız.

Sayın Tanrıkulu, bu, Şırnak'taki öğrenciler konusunda Millî Eğitim Müsteşarımızı arkadaşlarımız arayacak şimdi. Bu konuda gerekli olan ihtiyaç neyse, o konuda Millî Eğitim Bakanlığından...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - 543 lise son sınıf öğrencisi Şırnak ve İdil'den, sınava kadar Hasankeyf'e gönderilmişler ama sınav yerleri, işte Mersin'e çıkmış, Mardin'e çıkmış, Hakkâri'ye çıkmış. Paraları yok, sınav yerine gidecek paraları yok. Dolayısıyla, bunun karşılanması lazım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tamam, şimdi ben buradan arkadaşlara

10
söyledim, Millî Eğitim Müsteşarımızı arayacaklar konuyla yakından ilgilenecekler.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Gaytancıoğlu, "Çiftçi ve tüccar esnafa ilişkin yeni bir yapılandırma olacak mı?" şeklinde bir soru sordular. Biliyorsunuz biz hem çiftçimize hem de esnafımıza çok farklı kanallardan her zaman için desteklerde bulunuyoruz hem tarımsal destekleme ödemeleri hem sübvansiyonlu alımlar hem de çiftçilerimize sağladığımız kredi desteğiyle hakikaten tarım sektöründe bu dönemde önemli destekler verildi. Yine, esnafımıza ya faizsiz ya da düşük faizli kredi imkânları sağlandı. Bu konuda da gerçekten önceki dönemlerle mukayese edilemeyecek kadar yeni imkânlar oldu. Şu anda özel olarak bir yeniden yapılandırma konusu gündemimizde yok ama biliyoruz ki seçimden sonra esnafımıza özellikle 30 bin lira faizsiz kredi imkânı sağladık, bu da vatandaşlarımız tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandı.

Teşekkür ederim.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Ama, burada Sayın Bakan, borcu olanlara vermiyorsunuz şu anda. Asıl mağdur olanlar borcu olanlar, faizsiz krediyi borcu olmayanlara veriyorsunuz, bu konuda bir düzeltme yapılması lazım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

Böylece madde üzerindeki tüm müzakereler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde beş adet önerge vardır, önergeleri sırasıyla okutup son okunacak olan en aykırı önergeden başlamak üzere işleme alacağım.

Şimdi, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 118 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 6.maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendindeki, "... kurumlar arası " ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Musa Çam Zekeriya Temizel Kazım Arslan

İzmir İzmir Denizli

Tahsin Tarhan Ömer Fethi Gürer Tur Yıldız Biçer

Kocaeli Niğde Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 118 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki, "... fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın ..."ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Nurhayat Altaca Kayışoğlu Zekeriya Temizel Kazım Arslan

Bursa İzmir Denizli

Tahsin Tarhan Musa Çam Ömer Fethi Gürer

Kocaeli İzmir Niğde

Tur Yıldız Biçer

Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 118 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesindeki, "...bu değişikliğin gerektirdiği tertipler arası ödenek aktarması işlemlerinin tamamı ilgili kurumun talebi üzerine 5018 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın İçişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilir." ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz."

Kazım Arslan Zekeriya Temizel Ömer Fethi Gürer

Denizli İzmir Niğde

Musa Çam Tur Yıldız Biçer Nurhayat Altaca Kayışoğlu

İzmir Manisa Bursa

Tahsin Tarhan

Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 118 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Musa Çam Zekeriya Temizel Kazım Arslan

İzmir İzmir Denizli

11

Tahsin Tarhan Tur Yıldız Biçer Nurhayat Altaca Kayışoğlu

Kocaeli Manisa Bursa

Ömer Fethi Gürer

Niğde

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekle olan 118 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 6.maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin madde metninden çıkarılmasını bent sıralamasının yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Musa Çam Zekeriya Temizel Nurhayat Altaca Kayışoğlu

İzmir İzmir Bursa

Tahsin Tarhan Tur Yıldız Biçer Ömer Fethi Gürer

Kocaeli Manisa Niğde

Dursun Çiçek

İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Anayasa'nın bütçe görüşmelerine düzenleyen 162'nci maddesinin "…değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır." hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 6.maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin "Personel Giderleri" ile "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" tertiplerinde yer alan ödenekleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile gerektiğinde "Yedek Ödenek" tertibine; diğer ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde yer alan ödenekleri ise 5018 sayılı Kanunun 21. maddesinde yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın kurum bütçeleri arasında aktarmaya veya Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine aktarmaya Maliye Bakanı yetkili kılınmaktadır.

Önceki yıllar uygulama sonuçlarına bakıldığında bu bentle verilen yetki çerçevesinde Maliye Bakanı kamu idarelerinin personel giderleri ile sosyal güvenlik kurumlarına devlet primleri giderleri tertiplerinde yer alan ödenekleri, anayasal ve yasal ilkelere aykırı olarak Maliye Bakanlığı Bütçesinde bulunan "Yedek Ödenek" tertibine aktarmakta, daha sonra buradan bazı kamu idarelerinin hizmet alımı ve sermaye giderleri tertiplerine aktararak ödenek üstü harcama kaynağı olarak kullanmaktadır.

Maliye Bakanına aynı yetkiler, daha dar kapsamlı olarak daha önceki yıllar Merkezi Yönetim Bütçe Kanunlarında da verilmiştir. Maliye Bakanının söz konusu yetkileri nasıl kullandığı ise Sayıştay Genel Uygunluk Bildirimlerinde yer almaktadır.

5018 sayılı Kanuna göre stratejik plana dayanmadan ve performans göstergesine bağlanmadan harcanabilecek yedek ödenek, genel bütçe başlangıç ödeneğinin % 2'si ile sınırlı ve bunu aşan harcamalar için ek bütçe yapılacak iken, 2012 yılında yasal yedek ödenek miktarının yaklaşık 45 katı tutarında ve başlangıç ödeneğinin % 8,97'si oranında, 2013 yılında ise yasal yedek ödenek miktarının yaklaşık 38 katı tutarında ve başlangıç ödeneğinin % 9.05'i oranında, 2014 yılında ise yasal yedek ödenek miktarının yaklaşık 21 katı tutarında başlangıç ödeneğinin % 5,9'u oranında, ödenek stratejik plana dayanmadan ve performans göstergesine bağlanmadan harcanmış bulunmaktadır. Bu durum, daha önceki yıllar Merkezi Yönetim Bütçe Kanunlarıyla Anayasa ve 5018 sayılı Kanuna aykırı olarak Maliye Bakanına verilen yetkilerin sonucudur.

Maliye Bakanlığı bu işlemi yaparken son üç yıldır Milli Eğitim Bakanlığının bütçesinde yer alan personel ödeneklerini bir nevi depo ödenek olarak kullanmaktadır. Maliye Bakanlığı bütçenin başlangıcında Milli Eğitim Bakanlığına yeterli personel ödeneğini vermekte ancak yıl içinde bu ödenekten kendi yedek ödenek havuzuna aktarma yaparak Millî Eğitim Bakanlığı bütçesini ödenek üstü harcama yapmış gibi göstermektedir. Diğer bir deyişle Maliye Bakanlığı Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesindeki personel ödeneklerini kullanarak ödenek üstü harcama yapma olanağı elde etmekte, ancak bu işlemi "Ek Bütçe Kanununu" çıkarmadan perdelemektedir.

Anayasanın 163'üncü maddesinde "Merkezi yönetim bütçesiyle verilen ödenek, harcanabilecek miktarın sınırını gösterir. Harcanabilecek miktar sınırının Bakanlar Kurulu

12
kararıyla aşılabileceğine dair bütçelere hüküm konulamaz. Bakanlar Kuruluna kanun

hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapmak yetkisi verilemez" hükümlerine yer verilmiştir. Anayasanın 7. maddesinde, 'Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez' denilmektedir. Anayasanın 87.maddesinde "bütçe hakkı"nın Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu hüküm altına alınmıştır. Maliye Bakanına çerçevesi çizilmemiş, esasları belirlenmemiş alanda hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın geniş yetkiler tanınarak yasama yetkisinin devri yapılamaz.

Söz konusu düzenleme Anayasanın 7, 87, 161 ve 163. maddelerine aykırı olduğundan bu önerge verilmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 118 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Musa Çam (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasanın 161. maddesinin ikinci fıkrasında, "Mali yıl başlangıcı ile

merkezi yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla düzenlenir kuralına yer verilmiştir. Anayasanın bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin göndermede bulunduğu kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'dur. 5018 sayılı Kanun bütçe ile ilgili kanun değil, bütçenin hazırlanma, uygulanma ve kontrolünün de tabi olduğu kanundur. Dolayısı ile bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolünün 5018 sayılı Kanuna uygun olması, Anayasal bir zorunluluktur. 5018 sayılı Kanunun 21. maddesinin ikinci fıkrasına göre, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, kendi bütçeleri içinde aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesiyle belirlenen yüzde 20 oranına kadar yapacakları ödenek aktarmalarını, yedi gün içinde Maliye Bakanlığına bildirmeleri gerekirken; genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin, yüzde 20'yi geçen diğer her türlü kurum içi ödenek aktarmalarını yapma yetkisinin Maliye Bakanına verilmesi; 5018 sayılı Kanun'un 21'inci maddesinin ikinci fıkrasındaki açık kural yanında, 5018 sayılı Kanun'da "stratejik plan-performans, programı-performans hedefi/göstergesi-bütçe" bütünlüğünde hesap verebilir bir kamu mali yönetimi kurulmasının amaçlanması ve bu bağlamda Maliye Bakanına verilen ödenek aktarma yetkisinin Maliye Bakanlığı bütçesine, genel bütçe ödeneklerinin yüzde ikisine kadar konulacak "yedek ödenek" ile sınırlı tutulması karşısında bir bütün olarak 5018 sayılı Kanun'la kurulan hesap verebilir mali sistemle bağdaşmadığı ortada olduğundan "Bu idarelerin yüzde 20'yi geçen diğer her türlü kurum içi aktarmalarını yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir." cümlesi, Anayasa'nın 161'inci maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun 6'ncı maddesinin (2) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesinde, 2016 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak 2016 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerde değişiklik yapılması hâlinde, bu değişikliğin gerektirdiği tertipler arası ödenek aktarması işlemlerinin tamamının 5018 sayılı Kanun'un 21'inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "personel giderleri tertiplerinden, aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden. diğer tertiplere aktarma yapılamaz." sınırlamasına tabi olmadan idarelerce yapılacağı kurallaştırılmaktadır. Bu durum 5018 sayılı Kanun'la kurulan mali sistemle bir bütün olarak bağdaşmadığından Anayasa'nın 161'inci maddesinin ikinci fıkrasına da aykırı bulunmaktadır.

Personel giderleri tertiplerinden aktarma yapılamamasının temelinde Anayasal kurallar yatmakta. Anayasa'mıza göre, bütçeyle verilen ödenek harcanabilecek miktarın sınırını göstermektedir. Bütçeyle verilen ödenekten fazla harcama yapılamaması ve devletin, asli ve sürekli görevlerini yürüten personelin maaş ve ücretlerini zamanında ve aksatmadan ödemek zorunda olması, kamu idaresi bütçelerinin personel giderleri tertiplerine yeterli ödeneğin konulmasını ve konulan ödeneklerin başka tertiplere aktarılmamasını

13
gerektirmektedir.

Bakanlar Kurulunun 2016 Yılı Yatırım Programında yer alan projelerde değişiklik yapması hâlinde üçüncü cümleyle kamu idarelerine değişiklik konusu projelere ait bütçe ödeneklerinin tamamını 5018 sayılı Kanun'un 21'inci maddesinin üçüncü fıkrasındaki sınırlamalara da bağlı olmadan aktarma yetkisi verilmesi ve böylece yasayla yürürlüğe giren bütçe proje ödeneklerinin idari tasarrufla değiştirilmesi, Anayasa'nın 161'inci maddesinin ikinci fıkrasına, kamu idarelerine idari tasarrufla bütçede değişiklik yapma yetkisi verilmesi ise Anayasa'nın 163'üncü maddesine de aykırı bulunmaktadır.

Bu nedenlerle bu önerge verilmektedir.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum önergeyi: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 118 sıra sayılı 2016 yılı Merkezî Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 6'ncı maddesinin (5) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesindeki "…bu değişikliğin gerektirdiği tertipler arası ödenek aktarması işlemlerinin tamamı ilgili kurumun talebi üzerine 5018 sayılı Kanunun 21'inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın İçişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilir." ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Kazım Arslan (Denizli) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Yasama organı tarafından 2016 yılı Merkezî Bütçe Kanunu'nda ödenek tahsis edildiği için 2016 yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerde, Bakanlar Kurulunun yapacağı değişikliklerin, doğrudan 2016 yılı Yönetim Merkezî Bütçe Kanunu'nda değişiklik yapılması sonucunu doğurması ve değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili olarak değişikliğin gerektirdiği tertipler arası ödenek aktarılması işlemlerinin tamamının ilgili kurumun talebi üzerine İçişleri Bakanlığına verilmesi, yasama organının "bütçe hakkı"nın ilgili kurumlar ile İçişleri Bakanlığı tarafından ortadan kaldırılması sonucunu doğurduğundan, söz konusu ifade, Anayasa'nın 87. maddesine aykırıdır.

Yine bu düzenleme ile, tertipler arası ödenek aktarması işlemlerinin tamamının 5018 sayılı Kanun'un 21. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Personel giderleri tertiplerinden, aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden, diğer tertiplere aktarma yapılamaz." sınırlamasına tabi olmadan yapılmasına olanak sağlandığı anlaşılmaktadır.

Personel giderleri tertiplerinden aktarma yapılamamasının temelinde Anayasal kurallar yatmaktadır. Anayasamıza göre, bütçeyle verilen ödenek, harcanabilecek miktarın sınırını göstermektedir. Bütçeyle verilen ödenekten fazla harcama yapılamaması ve devletin, asli ve sürekli görevlerini yürüten personelin maaş ve ücretlerini zamanında ve aksatmadan ödemek zorunda olması, kamu idaresi bütçelerinin personel giderleri tertiplerine yeterli ödeneğin konulmasını ve konulan ödeneklerin başka tertiplere aktarılmamasını gerektirmektedir.

Aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden ödenek aktarılmaması ise bütçe tahminlerini gerçekçi yapmak ve Parlamentonun bütçe hakkına güvence oluşturmak üzere açıklık, samimiyet, doğruluk ve giderlerin tahsisi gibi ulusal ve uluslararası alanda kabul görmüş klasik bütçe ilkelerinin gereğidir.

Aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden diğer tertiplere ödenek aktarılmaması, ödeneğe ihtiyacı olduğu için aktarma yapılmış tertiplere, yine ödenek yetersizliği nedeniyle yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplere aktarılan ödeneklerin aktarılma amacı dışında kullanılmasını engellemek için diğer tertiplere aktarılmasını yasaklamak suretiyle bütçe tahminlerinin gerçeğe uygun yapılmasını ve Parlamentonun ödenek tahsis etmediği alanlara, bütçenin uygulaması aşamasında bazı özellikli bütçe tertiplerinin kötü niyetli ve amaç dışı kullanılması suretiyle harcama yapılmasına yönelik muhtemel girişimleri daha baştan ilkesel düzeyde yasaklayarak Parlamentonun bütçe hakkını güvence altına almayı amaçlamaktadır.

Üçüncü cümledeki, "5018 sayılı Kanun'un 21'inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "sınırlamalara tabi olmaksızın" ifadesi, 5018 sayılı Kanun'un 21'inci maddesi yanında, 5018 sayılı Kanun'la kurulan mali sistemle bir bütün olarak bağdaşmadığından Anayasa'nın 161'inci maddesinin ikinci fıkrasına aykırı bulunmaktadır.

Bu nedenlerle bu önerge verilmektedir.

14
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutacağım ve önerge işlemini bitirdikten sonra söz vereceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 118 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 6'ncı maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki "... fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın..." ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Getirilen düzenlemeyle Maliye Bakanına genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin bütçesinden hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin bütçesine fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın yani fonksiyonel sınıflandırmayı değiştirerek ödenek aktarma yetkisi tanınmaktadır. Analitik Bütçe Sınıflandırması'nda (ABS) fonksiyonel sınıflandırma, devlet faaliyetlerinin türünü göstermekte ve ödeneklerin kamu hizmetlerine, işlevlerine göre tahsis edilmesi ile bütçe politikalarının oluşturulmasında sektörel ayrımların yapılabilmesine olanak sağlamaktadır. Ödeneklerin kamusal faaliyetlere, türüne, işlevine göre tahsisi, kamu hizmetlerinin maliyetlerinin ortaya konulabilmesi, maliyet-fayda analizinin yapılabilmesi ile verimlilik, etkililik ve ekonomiklik hedeflerine ulaşılabilmesi bütçenin fonksiyonel sınıflandırmasıyla mümkün olabilmektedir.

5018 sayılı Kanun'un 15'inci maddesinin üçüncü fıkrasında "Merkezî yönetim bütçe kanununun gider cetvelinin bölümleri, analitik bütçe sınıflandırmasına uygun olarak fonksiyonlar şeklinde düzenlenir. Fonksiyonlar birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü düzeyde alt fonksiyonlara ayrılır." denilmiştir. Maliye Bakanına genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin bütçesinden hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarma yetkisi verilmesi, ödeneğin konulduğu kamu idaresi ile hizmeti yürütecek kamu idaresini değiştirmenin ötesinde, yürütülecek kamu hizmetinin fonksiyonu yanında türünü de değiştirerek bütçede yer almayan farklı bir kamusal fonksiyona, işleve veya yer alan farklı fonksiyonun ödeneğinin artırılarak ödenekten fazla harcama yapılmasını sağladığından bütçede değişiklik yapılması sonucunu doğurmaktadır.

Anayasa'nın 87'nci maddesinde bütçe hakkı yasama organına verilmiş, 161'inci maddesinin ikinci fıkrasında "Malî yıl başlangıcı ile merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla düzenlenir." denilirken, 163'üncü maddesinde ise değil Maliye Bakanına idari tasarrufla, Bakanlar Kuruluna dahi kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma yetkisi verilemeyeceği belirtilmiştir.

Maliye Bakanına genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin bütçesinden, yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, "fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın" ödenek aktarma yetkisi verilmesi, yasama organının görüşerek oyladığı bütçede değişiklik yapılması sonucunu doğurarak TBMM'nin "bütçe hakkı"nı ortadan kaldırdığından Anayasa'nın 87'nci maddesine; 5018 sayılı Kanunun 21 ve 23'üncü maddeleriyle bağdaşmadığından Anayasa'nın 161'inci maddesinin ikinci fıkrasına, bütçede idari tasarrufla değişiklik yapma sonucunu doğurduğundan ise Anayasa'nın 163'üncü maddesine aykırı bulunduğundan bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 118 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 6'ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendindeki, "... kurumlar arası " ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Zekeriya Temizel (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçesi okutuyorum.

15
Gerekçe:

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı'nın 6'ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi; "Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için 2016 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak yılı yatırım programında değişiklik yapılması hâlinde, değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili kurumlar arası aktarmaya,

(…)

Maliye Bakanı yetkilidir." hükmünü içermektedir

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun uygulanması esnasında, Bakanlar Kurulunun yani yürütme organının 2016 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'na göre hazırlanmıştır. 2016 Yılı Yatırım Programı'nda yapacağı değişikliklerin hukuksal sonuç doğurabilmesi için, öncelikle yasama organının Anayasa'nın 163'üncü maddesindeki kurallar çerçevesinde 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nu "ek bütçe" yaparak değiştirmesi ve bu değişikliğin Bakanlar Kurulu tarafından 2016 Yılı Yatırım Programı'na yansıtılması gerekmektedir. Yasama organı tarafından 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nda ödenek tahsis edildiği için 2016 Yılı Yatırım Programı'nda yer alan projelerde, Bakanlar Kurulunun yapacağı değişikliklerin doğrudan 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nda değişiklik yapılması sonucunu doğurması ve değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili olarak Maliye Bakanına kurumlar arası ödenek aktarma yetkisi verilmesi, yasama organının bütçe hakkının yürütme organı tarafından ortadan kaldırılması sonucunu doğurduğundan, bu maddedeki düzenleme Anayasa'nın 87'nci maddesine aykırı bulunmaktadır.

Anayasa'nın 161'inci maddesinin ikinci fıkrasında "Mali yıl başlangıcı ile merkezi yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla düzenlenir." kuralına yer verilmiş, fıkranın göndermede bulunduğu 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun "Ödenek aktarmaları" başlıklı 21'inci maddesinin birinci fıkrasında, "Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarımları kanunla yapılır." denilmiştir. Anayasa'nın 163'üncü maddesinde ise harcanabilecek miktar sınırının Bakanlar Kurulu kararıyla aşılabileceğine dair bütçelere hüküm konulamayacağı ve Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma yetkisi verilemeyeceği belirtilmiştir.

Bu kurallara göre, kamu idareleri bütçeleri arasındaki kurumsal ödenek aktarmaları ancak kanunla yapılabilecek iken Bakanlar Kurulunun 2016 Yılı Yatırım Programı'nda yer alan projelerde değişiklik yapması hâlinde, Maliye Bakanına değişiklik konusu projelere ait bütçe ödeneklerini kamu idareleri arasında aktarma yetkisi verilmesi ve böylece yasayla yürürlüğe giren bütçe, proje ödeneklerinin idari tasarrufla değiştirilmesi, Anayasa'nın 161'inci maddesinin ikinci fıkrası ile 163'üncü maddesine aykırı olduğundan bu önerge verilmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

6'ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6'ncı madde kabul edilmiştir.

Sayın Bayraktutan, az önce soru-cevapta da sisteme girmiştiniz ama sıra size gelmişken süre bitmişti. Zannediyorum, Artvin'in kurtuluşuyla ilgili buyurun ben size bir dakikalık süre veriyorum.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İfade ettiğiniz gibi, bugün 7 Mart, Artvin'in düşman işgalinden kurtuluşunun 95'inci yıl dönümü. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Artvin'de ve Artvinlilerin yaşadığı tüm coğrafyalarda büyük bir coşkuyla, büyük bir heyecanla kutlanmaktadır 7 Mart.

Artvin, cumhuriyet değerlerine sıkı sıkıya bağlı, verimli topraklara sahip, yurtsever insanların yaşadığı, sarı saçlı mavi gözlü dev adama sevdalı, çağdaşlığın sembolü, her ne kadar bugünlerde huzuru bozulsa da aslında huzurlu bir kenttir.

Bu duygularla, 7 Mart kurtuluş gününü birlik ve beraberlik içinde kutluyor, her daim ifade ettiğim gibi, çalışmaktan onur, paylaşmaktan gurur duyanların memleketi Artvin'in Milletvekili olarak, tüm Artvin ve Artvin sevdalılarına en derin sevgi ve saygılarımı sunuyor; ebediyete intikal etmiş gazilerimize, şehitlerimize ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına minnet ve şükran duygularımızı sunuyor; Artvin'in kurtuluşunun tüm ulusumuza kutlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Biz de tüm Artvin'i, Artvinlileri sevgiyle saygıyla selamlıyoruz, kurtuluşunu

16
kutluyoruz.

Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 7 Mart. 7 Mart 1990'da yani bundan yirmi altı yıl önce, uğradığı silahlı bir saldırı sonucunda öldürülen Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, gazeteci, aydın Çetin Emeç'i ölüm yıl dönümünde bir kez daha Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz.

Bugün bir gazetecinin, bugün bir aydının ölüm yıl dönümü. Çetin Emeç meslek ilkelerine sıkı sıkıya bağlı, gerçekleri sunabilmek için mücadele eden bir cumhuriyet aydınıydı. Çetin Emeç aydınlık bir Türkiye için mücadele verirken hain bir saldırı sonucunda öldürüldü.

Geçmişte bu ülkede Çetin Emeç gibi; Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink ve ismini burada saysak dakikalar sürecek çok sayıda gazetecimiz, aydınımız; gerçekleri söyledikleri, yazdıklarını, araştırdıklarını toplumla paylaştıkları için karanlık güçlerce katledildiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım arkadaşlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu cinayetlerin hiçbirinde arkadaki gerçek sorumlular, azmettiriciler hesap vermediler, cinayetler hâlâ daha aydınlatılmadı.

Bir zamanlar katledilen gazetecilerin yerine bugün dayak atılan, kemikleri kırılan, gerçekleri yazdığı için cezaevinde tutulan, tahliyesine devletin en tepesi tarafından tepki gösterilen gazeteciler var. Gazeteciler işsizlikle tehdit ediliyor. İş güvenceleri, patronlarının iki dudakları arasında. Artık, adliyelere haber yapmaktan çok, ifade vermek için gidiyorlar, çoğunlukla da tutuklandıkları için dönemiyorlar. Haber yaptıkları için gözaltındalar. Haber takip ederken tartaklanıyorlar. Gazete büroları kapatılıyor, birleştiriliyor ya da kayyum atanmak suretiyle gazeteleri ve televizyonları ellerinden alınıyor.

Ne yazık ki aradan yıllar geçse de bugün hâlâ daha basın özgürlüğü adına Türkiye'de bir ilerleme değil, gerileme söz konusu.

Verdiğiniz fırsat için teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özel.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi 7'nci maddeyi okutuyorum:

Diğer bütçe işlemleri

MADDE 7- (1) Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bütçesinin 38.01.02.00-09.4.2.20-2-05.2 (Öğretim Üyesi Yetiştirme Prog-ramı) tertibinde yer alan ödenek, bu Program kapsamında lisansüstü eğitim veren yükseköğretim kurumlarına, mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim alanları dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir. Ödenen bu tutar karşılığını bir yandan ilgili yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim kurumu yetkilidir.

(2) 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 43 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 44 üncü, 46 ncı, 58 inci, ek 25 inci, ek 26 ncı ve ek 27 nci maddeleri ile 19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca tahsil edilen tutarlar ve diğer gelirler, yükseköğretim kurumları bütçelerine özel gelir ve özel ödenek olarak kaydedilmez. Tahsil edilen bu

17
tutar ve gelirler, ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak kaydedilir. Kaydedilen bu tutarlar karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine konulan ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre kullandırılır.

(3) Öz gelir karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel sınıflandırmanın dör-düncü düzeyinde tertiplenen ödenekler arasında (09.6.0-Eğitime Yardımcı Hizmetler fonksiyonu altında öz gelir karşılığı tefrik edilen ödenekler arasında yapılacak aktarmalar hariç) aktarma yapılamaz.

(4) Maliye Bakanı;

a) Emniyet Genel Müdürlüğünün öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu öğrenci ve personele yapılan giderler karşılığında ilgili devletler veya uluslararası kuruluşlar tarafından ödenen tutarları,

b) NATO makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım ve onarımları için ödenecek tutarları,

c) Gümrük idarelerince tahsil edilerek Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirilen bandrol ücretlerinin yüzde 2'si oranında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı hizmetleri için söz konusu Kurumca ödenecek tutarları, aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan ilgili idare bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye yetkilidir.

BAŞKAN - 7'nci madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu'na ait.

Sayın Ahrazoğlu, süreniz on dakikadır.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın gelir bütçesinin 7'nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gelir bütçesinin 7'nci maddesi, Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında yer alan ödeneğin kullanım esaslarına yer vermektedir. Ayrıca, yükseköğretim kurumlarında ikili öğretim sonucunda tahsil edilen tutarlar ve diğer gelirlerin öz gelirler olarak kaydedilmesini ve karşılığında ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine tefrik edilen ödeneklerin gelir gerçekleşmesine bağlı olarak kullanılmasına ilişkin düzenlemeleri yapmaktadır. Ayrıca Maliye Bakanlığı da yetkili kılınmıştır. Yani Maliye Bakanlığının özerk üniversitelerin bütçelerine keyfiyeti söz konusudur. AKP'ye de bu yakışıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde üniversite sayılarının giderek artmasıyla birlikte eskiden beri süregelen birçok sorunun da arttığı görülmektedir. Yeni kurulan birçok üniversitemize yeterli öğretim elemanının bulunmaması, nitelikli idari ve teknik personel eksikliği, bina, laboratuvar, fiziki donanım eksikliği gibi birçok olumsuzluk üniversitelerimizde eğitim öğretim gören gençlerimizin geleceğini de olumsuz yönde etkilemektedir. On üç yılı aşkın bir süredir ülkeyi tek başına yöneten AKP hükûmetlerinin keyfî tutumları yüzünden birçok konuda olduğu gibi üniversitelerimizin ve bu üniversitelerimizde görev yapan personelin sorunlarının çözümüne ilişkin duyarsızlığı devam etmektedir. Üniversitelerimizin birçoğunda Kredi Yurtlar Kurumuna ait yurt ve yatak kapasitesi eksikliği nedeniyle özellikle yeni kaydolan gençlerimizin ve ailelerinin mağduriyetleri çok ciddi boyutlara ulaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, KPSS ve üniversite sınavlarında yapılan usulsüzlükler sonucu bölücü terör örgütü yanlısı kişilerin üniversitelere sızmaları sağlanmış, bunun sonucu da yüksek puanlarla öğrenci alan üniversiteler dahi PKK'nın yuvası hâline gelmiştir. Bölücü terör yanlısı öğrencilerin üniversitelerde yapılanmalarına göz yumulmuş, üniversiteler terör örgütü üssü hâline getirilmiştir. Dumlupınar Üniversitesinde ülkücü kardeşimiz Hasan Şimşek, Ege Üniversitesinde ülkücü kardeşimiz Fırat Çakıroğlu PKK'lı teröristler tarafından şehit edilmiştir. Üniversiteye PKK'lı teröristler için polis çağırmayan rektörler, Gazi Üniversitesinde ülkücü öğrenci Fırat Çakıroğlu'nun ölüm yıl dönümü münasebetiyle yapılacak bir anma toplantısına çevik kuvveti çağırmaktan çekinmemişlerdir, bu toplantının dağıtılmasını istemişlerdir.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerin birçok bölümü kapatılmasa dahi iyi bir mesleki eğitim analizi yapılmadığı için kontenjanları doldurulamamış ve öğrenciler tarafından tercih edilmemiştir. AKP hükûmetleri döneminde izlenen yanlış ekonomik ve istihdam politikaları nedeniyle son yıllarda üniversite mezunu gençlerimiz açısından daha da vahim sonuçlara ulaşılmıştır. En son, TÜİK tarafından iş gücü istatistikleri işsizlik konusundaki ağır tabloyu göstermektedir. Bu verilere göre, Türkiye nüfusu içindeki genç nüfus payının yüksek ve çalışabilir durumda olduğu düşünüldüğünde özellikle genç işsizliğin büyük bir sorun hâline geldiği görülmektedir. İşsizlik sefaletin, yoksulluğun, yokluğun, anarşinin, çatışma ve toplum girdabının temel kaynaklarından biridir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu kısmında seçim bölgem olan Hatay'la ilgili birtakım şeyler söylemek istiyorum. Hatay'ın yıllardır çözülemeyen sorunlarından bazılarını alt alta sıralamaya çalışacağım. Hatay, sahip olduğu köklü tarihi, bozulmamış doğal güzellikleri ve çok kültürlü yapısıyla verimli Amik Ovası, turizm potansiyeli, sanayisi, limanı bakımından önemli illerimizin başında gelmektedir. Hatay'da üç büyük din ve çok sayıda kültür binlerce yıl barış ve huzur içerisinde kardeşçe yaşamış ve yaşatılmaktadır. Bu bağlamda Hatay, barış ve hoşgörünün merkezi konumundadır, Hatay'ın bu özelliğini de hiçbir güç bozamayacaktır. Hatay ili doğa, dağ, yayla, deniz, kültür ve inanç

18
turizmi gibi turistik potansiyellere sahip olmasına karşın, turistik pazarlama stratejilerinin eksikliği nedeniyle turizm payından yıllardır hak ettiği payı alamamıştır. Hatay, vergi gelirleri, üretim faaliyetleri, ortaya koyduğu katma değer ve sağladığı istihdam imkânları, ülke ekonomisine önemli katkılarına rağmen yeterince tanıtılamamış, yaptığı katkıların karşılığını alamamıştır. Bakanlıkların bu dönemki bütçe üzerinde Hatay'a ayırdıkları paylar da çok küçük kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, Suriye'de meydana gelen iç savaş nedeniyle olan göç, Suriye'ye sınırı olan bölge coğrafyasını yakından ilgilendirmektedir ve etkilemiştir. Ülkemizdeki mülteci sayısı 3 milyona yaklaşmış durumdadır. Suriye'yle en uzun sınırı bulunan Hatay, göç nedeniyle, başta güvenlik olmak üzere ekonomik, sosyal, kültürel problemlerin tamamını bir arada yaşamaktadır. Suriyelilerin geçişi sırasında ülkeye kaçak mal girişi de kontrol edilememiş, bu şekilde getirilen mallar ya sokaklarda ya da Suriyelilerin açtıkları iş yerlerinde satılmaktadır. Bu durumda da özellikle Antakya merkez olmak üzere, Reyhanlı, Kırıkhan ve diğer ilçelerin esnafı zor duruma düşmüştür. Hatay kent ekonomisi alanındaki sorunların başında ise yüksek işsizlik oranı, sanayi sorunu, tarımdaki desteklerin yetersizliği, kara taşımacılığındaki çıkmazlar, demir çelik sektöründeki sıkıntılar ve Suriye konusundan dolayı turizme vurulan darbeyi söyleyebiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hatay Dörtyol ilçemizde askerî er eğitim birliği ve askerî havaalanı olarak kullanılan yaklaşık 45 hektarlık bir arazi TOKİ'ye devredilmiş durumdadır. Dörtyol şehir merkezinin tam ortasındaki bu alan, betonlaşması, trafik ve altyapı sorunlarıyla birlikte Dörtyol'u yaşanılabilir bir kent hâlinden çıkaracaktır. Dörtyollu hemşehrilerimiz, bu arsanın, halkın ve gelecek nesillerin sosyal aktivitelerini yapabilmeleri için yeşil alan olarak bırakılmasını ve belediyeyle TOKİ'nin iş birliği yaparak, yeni yerler gösterilerek TOKİ'nin Dörtyol'da bir farkındalık yaratmasını beklemektedir.

Hatay'ın büyükşehir olması sonucunda köyler mahalleye dönüşmüş ve Hatay'da 2/B Yasası neticesi arazilerin satışına başlanmıştır. İskenderun'un bazı köylerinde araziler 4 liraya satılırken Akarca Köyü ve civarındaki araziler 30 ile 60 lira arasında bedel ile satılmakta, burada da yeniden bir haksızlıklar meydana getirilmektedir. Hatay'a bu haksızlıklar reva görülmemelidir.

On dört yıldır tamamlanmayan Menzelet Sulama Projesi kapsamında Tahtaköprü Barajı setti yükseltilerek depolama kapasitesi artırılmalıdır. Orman ve Su İşleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken burada konuşan bir hatip Hatay Amik Ovası'nın yüzde 90'ının sulandığını ve bütün sulama işlemlerinin bitirildiğinden bahsetmişti. Ancak, gerçekler öyle değil: Tahtaköprü Barajı'nın bitirilmemesi, Amik Ovası'nın sulanması set yüksekliğine bağlıdır. Eğer bu set yükseltilmezse Reyhanlı'da yapılan barajın da hiçbir şey ifade etmeyeceğini söylüyorum.

Ova çiftçisi Hükûmetten laf değil, kesin bir tarih beklemektedir. İskenderun Demir-Çelik Fabrikasının özelleştirilmesi sonucu işçilere yüzde 11 hisse verilmiştir. Bu hisseler 2014 yılına kadar vakıf tarafından yönetiliyordu ancak 2014 yılından sonra işçilere devredildi. Şirket üç kez sermaye artırımı yaparak işçilerin önündeki yüzde 11 olan bu hisselere yüzde 4,93'e düşürmüştür. İSDEMİR'de çalışan işçiler bu mağduriyetlerin giderilmesi için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - …sizlerden yardım beklemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime burada son verirken yüce Meclisi ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygıyla selamlıyor, bütçenin milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ahrazoğlu.

Gruplar adına ikinci söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Müslüm Doğan'a aittir.

Sayın Doğan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

On dakikalık sürenizi başlatıyorum.

HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli üyeler; 2016 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 7'nci maddesi üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 26 Şubat 2016 tarihinde YÖK üyeliğine atanan Hayati Develi'nin yayımladığı bir kitap var -Eylül 2011 baskısında- kitabın adı "Osmanlı Türkçesi Kılavuzu." Bu kitabın 205'inci sayfasında "Dualar ve Beddualar" başlığı adı altındaki bir madde altında -aslında bunu hak etmiyorsunuz vekiller olarak, aslında bu sözcükleri bile ağzıma almak, çok önemli bir yerde bunları ağzıma almak istemiyorum ama yine de bunu sizin bilgilerinize sunmak istiyorum- diyor ki: "Kötü ayin yapan Kızılbaşlar, Allah onları kıyamete kadar aşağılık ve adi etsin."

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu çağda, böyle bir sözüm ona bir akademisyenin kaleme aldığı Beddualar ve Dualar… Kimden aktarırsa aktarsın, bir kitapta yer alabilecek bir

19
husus değildir bu aslında. Burada sözüm ona o akademisyen nefret suçu işlemiştir. Bunun derhâl YÖK üyeliğinden alınması ve burada savcıları da göreve çağırıyorum, bu nefret suçu işleyen hakkında işlemin yapılmasını istiyorum.

Değerli milletvekilleri, neoliberal ekonomi modelinden rant tipi spekülatif ve devlete bağımlı bir ekonomi modeline geçen AKP Hükûmeti için bu politikaların gerçekleştirilmesi, ilk günden beri işçinin, çiftçinin, besicinin emeğe bağlı ve sektöre bağlı sömürüsünde yatmıştır.

Ülkedeki sermaye birikimini, devletten alınan ihalelerle inşaat sektörüne bağlayan bu anlayış, toplumun üretiminden düşürülmesini getirmiştir. Bu üretimden düşürmenin toplumsal maliyeti açıktır ki, AKP Hükûmetine, yoksullaşmış olan büyükçe bir toplumsal kesimin bağımlı kılınmasıdır.

Bu kapsamda, ekonomik verilerin toplumsal etkilenme adına en önemli göstergelerinden biri istihdam ve işsizlik meselesidir. AKP iktidarının on iki yıllık işsizlik ortalaması yüzde 10,8 olmuş, son açıklanan Kasım 2014 verilerine göre işsizlik yüzde 10,7 olarak gerçekleşmiştir. Tam on iki yıldır işsizlik düşmemiş ancak AKP iktidarının maskesi maalesef düşmüştür. 2001 yılında yüzde 6,6 olan işsizlik, son verilere göre 2015'te 10,7'ye çıkmış yani katlanmıştır.

İşsizlik oranındaki tüm istatistiki manipülasyonlara rağmen böylesi yüksek bir işsizlik oranı ülke için büyük bir iktisadi ve sosyolojik yıkımın da göstergesidir. Bu göstergenin bir boyutu toplumun gittikçe daha fazla siyasi iktidara bağımlı hâle gelmesi iken diğer yandan ülkenin kalkınma ve büyüme modellerinin istihdam yaratmaktan uzak olduğu gerçekliğidir.

Ekonomi modelini siyasi iktidarın etrafında kümelenmiş oligarşik rant gruplarının sermaye artırımına sevk eden AKP Hükûmetinin bu anlayışı sonucunda 2002'de toplam olarak icra dosyası 8 milyon, 2012'de toplam icra dosyası 21 milyon olmuştur. Aynı şekilde sosyolojik açıdan üretimden düşürülen ve finans sömürüsü çarkına dâhil edilen Türkiye halkları "sanal tüketim" dediğimiz bir tüketim biçimiyle geleceği de dâhil olmak üzere teslim alınmakta, üretimden dışlanmanın getirdiği geçimlilik sıkıntısıyla da finans kurumlarına kurban edilmektedir.

Bu bağlamda, yurttaşın bankalara 2002'de 6,6 milyar borcu varken yurttaşların bankalara 2013 Ekim itibariyle borcu 322 milyar miktarına çıkmıştır. Bu borcun ortaya çıkmasının gerçek nedenine bakmakta yarar vardır. Türkiye'de AKP Hükûmeti döneminde tarım, hayvancılık ve üretime dair sektörler tedrici bir şekilde dışlanmışken hizmet sektörüne ağırlık verilmiş ve özellikle teknolojik gelişimle desteklenmeyen bu politikalar yurttaşlarımıza ağır bir faturaya sebep olmuştur.

Değerli milletvekilleri, 2002 yılında imalat sanayinin millî gelir içerisindeki payı yüzde 18 idi. Dünya imalat sanayi üretimi liginde Türkiye 15'inci sıradaydı. 2002'den 2012'ye geldiğimizde imalat sanayinin millî gelir içerisindeki payı yüzde 15,6'ya indi. İmalat sanayi liginde, sıralamasında ise ilk 15'inci sıradan düşülmüştür.

Nitelikli üretememe eksenli yürüyen AKP iktisat politikalarının bu yıl öngörülen bütçesi de halkın ekonomisi kategorisinde yer alan sorunları çözmeye muktedir olmadığını net bir şekilde ifade edebiliriz. Bu kapsamda AKP'nin 2016 bütçesi ve hem 2002 yılından beri sürdürdüğü ekonomi politik yaklaşımını hem de 2016 yılına özel çatışmayı ve şiddeti merkezine alan bir niteliği barındırdığını söylemek yanlış olmayacaktır. 2016 bütçesinin en büyük kalemini oluşturan 182,8 milyar TL olan "cari transferler"in içinde yer alan iki kalem, bütçenin emek/sermaye karşısındaki durumunu da ortaya koymaktadır. Örneğin "emeklilere ek ödeme" kalemindeki ödenek bütçenin yüzde 1,3'ünü yani 6,4 milyarı, buna karşılık "işveren sigorta primi 5 puan indirimi" kalemi ödeneği, bu kalemdeki ödeneği yüzde 2'sini 9,9 milyar TL olarak oluşturmaktadır. İlk kalem sadece yüzde 102'lik bir gerçekleşme yaşarken ikinci kalemdeki gerçekleşme yüzde 112,7 olmuştur.

Yine "cari transfer" başlığı altında yer alan ve "belediyelere yardım/denkleştirme" kalemi için ayrılan ödenek bütçenin sadece binde 1'ini oluştururken, bu kalemin 2015 yılı gerçekleşmesi yüzde 91,5 olmuştur yani başlangıç ödeneğinin altında bir kullanım gerçekleştirilmiştir.

Savunma ve güvenlik içerikli mal ve hizmet alımlarına ayrılan pay bütçenin yüzde 2,6'sı olurken, sağlık için mal ve hizmet alımlarının payının

sadece binde 1'de kalması, bu kalem için yapılan mal ve hizmet alımları gerçekleşmesinin sadece yüzde 89,4 olarak gerçekleşmesi Hükûmetin önceliklerinin halkın refahını artırmaya dönük alımlardan ziyade savaşa dönük harcamalardan yana olduğunu ve yukarıdaki tablo özellikle yılın ikinci yarısındaki Suruç ve Ankara katliamları göz önüne alındığında, nasıl şiddet, korku ve kaosa dayalı bir strateji izlendiğini de gözler önüne sermektedir.

Bu kaosta sorunlarına en fazla değinilmeyenler ise emekliler ve emekçiler olmuştur. AKP, 2008 yılında bu olumsuz uygulamaları da gerekçe göstererek sosyal güvenlik sistemini emekçiler için tamamen güvence olmaktan çıkartan ve özelleştirmenin yolunu açan 5510 sayılı Yasa'yı çıkartmıştır. Emeklilik yaşının 65'e, hak kazanmak için gerekli prim ödeme gününün ise 7.200'e yükseltildiği bu yasayla Türkiye'de mevcut çalışma koşulları içinde

20
sosyal güvenlik haklarından yararlanmak neredeyse olanaksız hâle gelmiştir.

Aynı yasa sağlık sistemini de piyasaya açarak sağlık hakkını ortadan kaldırmıştır. Hükûmet, özel sigorta şirketlerince sunulan bireysel emekliliğe verdiği teşviklerle kamu sosyal güvenlik sistemini tamamen tasfiye etmek niyetindedir. Sağlık bütçesine ayrılan payın da yine çok önemli bir kısmı özel sağlık kuruluşlarına ve ilaç şirketlerine kaynak olarak aktarılmakta, katkı payları ve özel sağlık sigortası için ödenen bireysel sağlık harcamaları arttırılmaktadır. Sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarının artması, düşük gelirli toplum kesimlerinin giderek yoksullaşmasına neden olmakta bu da emekçileri kötü ve güvenliksiz çalışma koşullarına rıza göstermeye zorlayan bir etken hâline gelmektedir.

Bireysel emeklilik sisteminin yaygınlaştırılması ve buna ilişkin mali teşvikler, bu alan pek çok hem hükûmet programında hem de eylem planında yer almıştır. Bu alan ayrıca Hazine ve SPK gibi bazı kamu kurumunun dâhil olduğu bir alandır. Önümüzdeki dönemde eylem planında da yer aldığı şekliyle sistemin bir nevi herkes için zorunlu olması veya yarı zorunluluk benzeri uygulamalar ile geliştirilmesi hedeflenmektedir. Sistemde şu an 43 milyar TL birikmiş durumdadır. Asıl amaç diğer pek çok ülkede olduğu gibi emeklilik sorumluluğunu devletten alıp, çalışanlara devretmektir. Bu sistem altında çalışanların emeklilik gelirleri de finansal

sistemin isleyişine dayalı olacaktır. Aslında finansallaşmanın bu kadar hızlanmasında emekliliğin piyasaya bırakılmasının çok büyük payı vardır. Öyle ki dünyada toplam para 30 trilyon ABD dolarını geçmiş durumda rakamlar olarak ortaya çıkmıştır.

Türkiye için ilave bir sorun bu sistemin katılımcılar için çok maliyetli olmasıdır. ABD'de örneğin yüzde olarak 0,3 - 0,4 gibi bir yıllık maliyet varken, bu Türkiye'de yüzde 2'lerde seyretmektedir.

Maliye Bakanı bütçeyi sunuş konuşmasında sosyal yardım harcamaları için 2016 yılı bütçesinde 43,1 milyar TL kaynak ayırdıklarını belirtmiştir. Ancak, bu kaynağın detaylarına bakıldığında bunun çok önemli bir kısmının Milli Eğitim Bakanlığının bütçesinde yer alan öğrencilere eğitim, harç ve burs desteği, Fatih Projesi ve taşımalı eğitime ayrılan ödeneklerden, Sağlık Bakanlığı bütçesinde yer alan "özürlü evde bakım desteği" gibi kalemlerden, Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesinde yer alan ödeme gücü olmayanlara prim desteği ve 65 yaş üstü ve muhtaçlara yapılan maaş ödemelerine ayrılan ödeneklerden oluştuğu görülecektir. Yani asıl olarak eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik harcamalarının birer parçaları olarak görülmesi gereken ve ilgili bakanlıkların bütçesinde yer alan bazı harcamalar sanki ilave sosyal yardım harcamaları gibi sunulmaktadır.

Yani netice itibariyle emekliyi, emekçiyi, işsizi dışlayan, buna ek olarak da çatışmalarla karşıtlıklar yaratıp arkasına kendi siyasi gündemini saklamayı amaçlayan bir Hükûmet bütçesiyle karşı karşıya bulunduğumuzu belirtiyor, bu anlayışı, kati surette bu bütçeyi reddettiğimizi ifade etmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Doğan.

Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Çetin Arık'a aittir.

Sayın Arık, sizin de süreniz on dakikadır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Meclisi ve ekranları başında bizi izleyen yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.

İçinde bolca rakam olan ama özünde halktan yana hiçbir şey bulunmayan, milletin derdine derman olmayan bir bütçeyle karşı karşıyayız.

Sayın Genel Başkanımız 26 Şubat tarihinde yaptığı konuşmasında bütçeyi, bir bütçenin nasıl harcanması gerektiğini bir ilkokul öğrencisinin de anlayabileceği çok yalın bir dille anlattı. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, dinimizde devlet bütçesi, yani beytülmal, hak ve adalet temelinde kullanılması için devlet büyüklerine teslim edilmiş bir emanetten başka bir şey değildir. Mal halka aittir, hak ile alınması, hak edene harcanması, gerek alır iken gerek harcanırken haksızlıktan kaçınılması gerekir.

Şimdi, ben 78 milyon yurttaşımızın vicdanına sormak istiyorum: AKP hükûmetleri hak edenden mi alıyor, hak edene mi harcıyor, gerek alır iken gerek harcarken haksızlıktan mı kaçınıyor?

Değerli milletvekilleri, serveti bir yüzükle ölçülemeyecek kadar çok olan ve servetinden dini için vazgeçen Hazreti Ebubekir vefatından önce bakın ne diyor: "Müminlerin işlerini üzerime aldığımdan beri haklarından bir dinar veya bir dirhem hesabıma geçirmedim. Karnımızda, yediğimiz onların yemeklerinin kötüleri, sırtımızda, giydiğimiz giysilerin sert ve kabalarıdır. Yanımızda şu deve, şu Habeşli köle ve şu kumaştan başka Müslümanların fey'inden hiçbir şey yoktur. Öldüğümde onları da Ömer'e devredin ve beni bunlardan kurtarın." diyerek devlet mallarının harcanmasındaki hassasiyeti dile getiriyor. (CHP

21
sıralarından alkışlar)

Bakınız, değerli milletvekilleri, 2014 yılında geçim sıkıntısı nedeniyle 256 yurttaşımızın intihar ettiği ülkemizde milyonlarca liralık makam aracına "çerez parası" diyebilen, koluna 750 bin liralık saat takabilen bakanlar varsa böyle bir hassasiyetten söz edebilir misiniz? Hayır, edemezsiniz. Bir taraftan, garip gurebadan, fakir fukaradan, asgari ücretliden vergisini kuruşu kuruşuna alacaksınız; diğer taraftan, havuz medyasına para aktaran, millete küfreden iş adamının vergi borcuna gelince 422 milyonluk vergi borcunu sıfırlayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin sıfırladığınız vergide tüyü bitmemiş yetimin hakkı yok mu? Burada hak ile alınıp, hak ile harcandığından bahsedebilir misiniz? Hayır, edemezsiniz. Tekrar söylüyorum: "Hükûmetler beytülmal üzerinde yani devletin malı üzerinde sadece ve sadece emanetçidir, onlara düşen görev, bu emanete ihanet etmemektir. İhanet edenler bunun hesabını elbet bir gün vereceklerdir. Eğer bunun hesabı bu dünyada verilmezse kıyamet gününde mutlaka verecektir. Devlet malından çalınan her şey kıyamet gününde hainlerin boynunda asılı olarak gelecektir."

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Hani, dinden bahsetmeyecektik, anlaşma vardı, dini terminoloji kullanmayacaktık? Biz kullanınca sıkıntı.

ÇETİN ARIK (Devamla) - Evet, on dört yıllık iktidarınız boyunca bütçeler yaptınız, her zaman da istikrardan bahsedip durdunuz. İstikrar konusunda aslında hakkınızı teslim etmek gerekir. Örneğin, hep dilinizden düşürmediğiniz millet konusunda çok istikrarlısınız; millete küfreden yandaş iş adamlarınızı istikrarlı bir şekilde kalkındırırken, toprağını, suyunu, havasını, ağacını, çevresini, hakkını, hukukunu koruyan yüce milletimize de istikrarlı bir şekilde biber gazını, tazyikli suyu, polis copunu reva gördünüz. Merakımdan soruyorum; bu millet size ne yaptı da neyin hesabını soruyorsunuz?

İstikrardan söz etmişken kandırılma konusunda da çok istikrarlısınız. Bugün adına "paralel örgüt" dediğiniz, cemaat sizi kandırdı. Dün Oslo'da, İmralı'da türlü pazarlıklar yaptığınız, PKK sizi kandırdı. Birlikte tatil yaptığınız kardeşiniz Esad sizi kandırdı. Sınır kapısını açtığınız, lahmacunlarla besleyip silahlarıyla Türkiye'den geçişine izin verdiğiniz, 1.600 yaralısını tedavi ettiğiniz, başındaki ismi Ankara'da ağırlandığınız, PYD sizi kandırdı. Müttefikiniz, can dostunuz, karşısında ayak ayak üstüne attığınız Amerika sizi kandırdı. Sizin öfkeli çocuklar da sizi kandırdı. Hani şu devlet protokolünü hiçe sayıp ayağına gittiğiniz Suudiler var ya, onlar da sizi kandırdı. (CHP sıralarından alkışlar) Yakında 11'inci Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün, Bülent Arınç'ın, Hüseyin Çelik'in, Suat Kılıç'ın da sizi kandırdığını söylerseniz hiç şaşırmayız. (CHP sıralarından alkışlar) Yine merakımdan soruyorum, gerçekten bu kadar saf mısınız, yoksa bu milleti saf sanıyorsunuz?

Söylerken gerçekten dilim titriyor ama şehit sayısında da istikrar sağladınız. Tek başına iktidar olunca istikrar olacaktı, dolar yükselmeyecekti, şehit gelmeyecekti, analar ağlamayacaktı. Ne oldu? Dolar zirve yaptı. 7 Hazirandan sonra kaç kınalı kuzu toprağa düştü biliyor musunuz? Kaç ananın yüreği yandı? Kaç çocuk babasız kaldı, kaç kadın eşsiz? Hiç vicdanınız sızlamıyor mu şehit cenazelerinde saf tutarken veyahut şehit tabutuna yaslanıp nutuk atarken, boynu bükük şehit çocuğunun başını okşarken?

Şunu da peşinen söylemek istiyorum. Bu vatan için, bu bayrak için hepimiz seve seve şehit olmaya hazırız ama siz teröristlerle iş birliği yaptınız, iktidarınız uğruna terör örgütünün sırtını sıvazladınız. (CHP sıralarından alkışlar) Terör örgütü şehirlere bombalar yığarken, tuzaklar kurarken, lojistik destek sağlarken, vergi daireleri kurup para toplarken, kimlik kontrolü yaparken ne olmasını bekliyordunuz?

Bu arada bu milletin bir vekili olarak onlarca insanımızı şehit eden teröristin evine taziye ziyaretine giden bir milletvekilinin bu yüce Meclis çatısı altında bulunmasını da içime sindiremediğimi söylemek istiyorum.

Evet, "Ele verir talkını, kendi yutar salkımı." istikrarınıza da diyecek yok. Amerika'da 3 Müslüman genç öldüğünde Obama'ya "Biz siyasiler ülkemizde işlenen cinayetlerden sorumluyuz. Halk size oyunu verirken 'Benim can güvenliğimi, mal güvenliğimi sağlayacaksın.' diye veriyor." diye sormayı biliyordunuz. Fransa'da IŞİD saldırısı olduğunda "Siz bu insanları niye takip etmediniz, sizin istihbarat teşkilatınız çalışmıyor mu?" diye sormasını biliyorsunuz. Peki, Suruç'ta, Ankara'da, Sultanahmet'te mısır mı patlattılar Allah aşkına? (CHP sıralarından alkışlar) Neden bu ülkenin vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlayamıyorsunuz? Bırakın başkalarına akıl vermeyi, bu ülkenin insanlarının can ve mal güvenliğini koruyun artık.

İstikrarlı olduğunuz bir diğer konu ise çark etme istikrarı. Bu konuda, kimse sizin elinize su dahi dökemez. (CHP sıralarından alkışlar) Bakınız, Anayasa Mahkemesinde Can Dündar ve Erdem Gül'le ilgili kararın ardından mahkeme kararını tanımayan sizler, bir zamanlar mahkeme kararlarına saygı çağrısı yapıyordunuz. Saygı çağrısı yaptığınız davaları hatırlıyorsunuz değil mi? Hani şu savcılığını üstlendiniz davalar var ya, onlar. Sizin savcı olduğunuz davalarda insanlar büyük acılar çektiler, Kuddusi Okkır, Yarbay Ali Tatar sizin savcılığını yaptığınız kumpas bedelini canlarıyla ödedi. Mecliste Sayın İlhan Cihaner'i,

22
Sayın Dursun Çiçek'i, Sayın Mustafa Balbay'ı gördüğünüzde hiç yüzünüz kızarmıyor mu? Yok, "kumpasmış" dediniz iş bitti. (CHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Şimdi de siz paralel yapının avukatlığını yapıyorsunuz.

ÇETİN ARIK (Devamla) - Davalar gibi, yerli ve millî konusunda da çark ettiniz siz. Bakınız, Başbakan iken yerli malı kullanılması için genelge gönderiliyordu, 400 yerli ve millî vekil isteniyordu ama iş saraya gelince çatı sistemini Almanya'dan, mermerlerini Hindistan'dan, ağaçlarını Hollanda ve İtalya'dan getirdiniz. Sizin sarayınız bile gayrimillî kardeşim, sarayınız bile gayrimillî.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sizin çatı da Pensilvanya'dan!

ÇETİN ARIK (Devamla) - Velhasıl, bütçede olmasa da istikrar konusunda gerçekten başarılısınız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Çöktü, çatı çöktü!

ÇETİN ARIK (Devamla) - Halkı aldatma, yandaşı kayırma istikrarınızdan dolayı bir gün size ödül bile verirler. "Ödül" demişken aklıma geldi, can dostunuz, elinden ödül aldığınız…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - 2019'a gel! Çatı çöktü!

ÇETİN ARIK (Devamla) - Kaddafi'nin ödülünün, paralarının akıbeti ne oldu?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, boş ver; 1 Kasıma gel, 1 Kasıma!

ÇETİN ARIK (Devamla) - Sıfırlayabildiniz mi?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen 1 Kasıma gel bakalım!

ÇETİN ARIK (Devamla) - Kaddafi'den aldığınız parayı sıfırlayabildiniz mi?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bir de 1 Kasıma gel! Sandıkta ne oldu, onu söyle!

ÇETİN ARIK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bütçeler memleketin ve milletin dertlerine derman olmak için yapılır. Eğer, siz bütçeyi memleketin ve milletin dertlerine derman olmak yerine değil de kendi dertlerinize çare olsun diye yapar ve kullanırsanız, bütçeniz her zaman açık verir; hak ile alınmaz, hak ile harcanmaz, sonra da millete küfredenin vergi borcu sıfırlanır. İşte, sizin yaptığınız bütçenin özeti bu. Bu nedenle sizin yaptığınız bütçeye "hayır" oyu vereceğiz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Vay, vay! Ama 1 Kasımı söylemediniz, onu da söyle, onu da söylemek lazım! Onu söylersen tamam, eleştirilere cevap veririz.

BAŞKAN - Grupları adına konuşmalar tamamlanmıştır. Şahıslar adına…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Sayın İnceöz, buyurun.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Biraz evvel hatip konuşmasında "Teröristlerle iş birliği yaptınız, iktidar olma uğruna bütün bunları yaptınız." şeklinde ağır ithamlarda bulunmuştur. Sataşmadan 69'a göre söz talep ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın İnceöz, iki dakika süre veriyorum sataşmadan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben doğrusu hatip arkadaşımızı da tanıyorum, "siz, siz!" diye işaret ederken şunu sormadan geçemeyeceğim: Aslında "siz" diye işaret ettiğiniz Türkiye'nin toplamıdır. Biz birlikte Türkiye'yiz, bunu unutmamak lazım. Ama "siz, siz" diye ötekileştirdiğiniz her konuşmada hakikaten şunu özellikle belirtmek istiyorum ki…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Aman, aman "ötekileştirme" diyene bakın!

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Ya, bunu en çok siz yapıyorsunuz, "ayrıştırıcı" dili en çok siz kullanıyorsunuz, sonra da grubumuza dönüp sanki ötekileştirmeyi biz yapıyormuşuz gibi… Bu konuda da çok maharetlisiniz! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Onun için, yani burada bir kere bunu düzeltmek lazım.

"Teröristlerle iş birliği yaptınız falan, filan…" Yani, bunlar gerçekten çok ağır, çok çirkin ithamlar; aynen iade ettiğimi belirtmek istiyorum, reddediyoruz bunları. Eğer, bir söz söyleyecekseniz burada, teröristlerin cenazesini ziyaret edenlere söz söyleyin. Teröristlerin cenazesine gidip başsağlığı dileyenlere söz söyleyin. Ama bugün onlarla beraber ittifak yapıyor gibi, onları, teröristleri görmeden, onlara göz kapatarak, burada gelip bizi "Teröristlerle iş birliği yapıyorsunuz." şeklindeki ağır ithamları kabul etmemiz mümkün değildir, bunun böyle bilinmesi lazım.

Elbette ki biz, otuz beş yıldır süren bir konuda ciddi bir irade koyduk. Bu iradeyi koyarken de "siyasi hayatımıza mal olsa bile" diye bu iradeyi ortaya koyduk ama dönüp dönüp, temcit pilavı gibi bunları ısıtıp ısıtıp getiriyorsunuz. Gören de zanneder ki siz başka

23
bir ülkede yaşıyorsunuz, başka bir ülkenin analizini yapıyorsunuz. Artık, gelin kendi ülkemiz içerisinde bu konudaki net duruşumuzu, terörle mücadele konusundaki tüm partilerin net duruşunu burada gösterelim.

Bununla birlikte, Külliye, milletin külliyesidir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Hayır.

ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli) - Külliyen yalan, külliyen yalan!

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Artık bu alanda sıkışmaktan kurtulun, milletin meselelerine, gündemimize hâkim bir şekilde asıl gündemimize dönelim diyorum.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Kaçak saray, kaçak. Kaçak saray, kaçak.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Külliyeden ve Sayın Cumhurbaşkanımızdan daha başka politika üretmeye devam edin. Ne yaparsanız yapın, milletimiz nezdinde itibarsızlaştıramayacaksınız.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne projeniz var, onu bir söyleyin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanın, üniversite yapın ya. Allah Allah! Yapabiliyorsanız buyurun.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hadi bakalım. Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanın.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Yapabiliyorsanız buyurun.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Üniversite yapın, türbe yapın, ne isterseniz onu yapın. Kazanın… Hodri meydan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan… (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın İnceöz konuşmasında grubumuzu "Terör örgütüyle ittifak yapar gibi." diyerek itham etmiştir. Cevap hakkımızı kullanmak istiyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Hayır, öyle bir itham yok.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sen niye alınıyorsun Özgür Bey ya?

BAŞKAN - Sayın Özel buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İki dakika veriyorum, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

Buyurun.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Taziyeye giden milletvekillerinin isimlerini söyle. İlgezdi, Tanrıkulu… Bunlardan haberin var mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hepinize saygılar sunuyuorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri çıkacak, bu kürsüde eleştirilerini dile getirecek.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Hakaret etmeden.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bu eleştirileri dikkatle dinlediniz. Şimdi hakaret ithamında bulunan arkadaş geçerken "Muhalefet dediğin böyle olur." diyordu ama daha sonra duyduğu bazı şeylerden rahatsız oldu.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ama o zamana kadar bir şey söylememiştin Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Şimdi, milletvekilimiz yeni şeyler de söyledi ama itiraz ettiklerinizi ilk kez duymuyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu muhatabına, Başbakana şunu söylüyor: "Sen bu ülkede Başbakanken, bu ülkenin Cumhurbaşkanının Başbakan olduğu, senin Dışişleri Bakanı olduğun dönemde gerek dış politikada yarattığınız zafiyet, gerek bunun daha sonra iç politikaya yansımaları ve Türkiye'de PKK terör örgütü -siz bu ülkeye Hükûmet ederken- bu ülkenin kentlerine, bu ülkenin ilçelerine yığınaklar yaptılar, tuzaklar döşediler, barikatlar kurdular. Siz bu barikatlara karşı devlet olma sorumluluğu içinde davranmak yerine, valilere 'Duymayın.', istihbarata 'Görmeyin.', askere 'Bunlara ses etmeyin.' diyen sizdiniz."

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Yok öyle bir şey, nerede var? Neye dayanarak söylüyorsun bunu?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - "Bu yaptığınız iş terör örgütüne yardım ve yataklıktır." diye söylüyor, cevap alamıyor.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Şimdi siz ne yapıyorsunuz? Velev ki öyle oldu, siz ne yapıyorsunuz şimdi?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bunu milletvekillerimiz kürsüden söyler. Ben grup başkan vekilinin bu konuda cevap vermedeki zorluğunu anlıyorum.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Grup başkan vekilisin, hâlâ yalandan medet umuyorsun ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ama, sıkıntı şurada: Başınızdaki kişi sorulan soruya cevap

24
verip Türkiye kamuoyunu rahatlatamadığı için bugün bu zorlukla karşı karşıyasınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Taziyeye giden milletvekilleriniz kim? Terörist cenazelerine giden milletvekilleriniz kim?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Başka sorular da soruyoruz. Sorduğumuz soru şu: O biraz önce söylediğiniz "Külliye milletin dediniz." ya, külliyen yalan. O "külliye" dediğiniz yer bir kaçak saray. Soruyoruz "Maliyeti ne kadar?" Cevap veremiyorsunuz. Soruyoruz "Kaddafi'den aldığınız parayı nereye verdiniz?" Cevap veremiyorsunuz. Önce buna cevap verin, sonra çıkın milletvekilimize cevap verin.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, ne projeniz var onu söyleyin, ne projeniz var? Millete anlatın projenizi, millete anlatın; sonra 1 Kasımda kaybetmeyin kardeşim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir saniye.

Sayın Baluken, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Sayın İnceöz grubumuzu kastederek "Taziyeye giden milletvekillerinin olduğu gruba söyleyin." diye sataşmada bulundu.

BAŞKAN - Sayın Baluken, size de iki dakika süre vereceğim. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu taziye meselesiyle ilgili görüşlerimizi defalarca burada ifade ettik. AKP Hükûmeti her sıkıştığında HDP üzerinden bir linç kampanyası yaratıp kendi sorumluluğu içerisinden sıyrılmaya çalışıyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - CHP'li vekilleri kastettik, sizi değil; siz zaten açık, meydanda her şey.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - İlk gün, bakın, siz iktidarsınız, Genelkurmayın 50 metre ötesinde, İçişleri Bakanlığının 200 metre ötesinde, Meclisin 500 metre ötesinde eğer bombalar patlayıp insanlar yaşamını yitiriyorsa burada sorumluluk size aittir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Terörde, terörde, terör örgütünde. "Sorumluluk terör örgütünde." demiyorsun hiç.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Siz HDP üzerinden bir gündem yaratarak bu işin içerisinden sıyrılamazsınız. İlk gün bir deklarasyon linçiyle işin içinden sıyrıldınız. Sağ olsun size bu konuda çok yardımcı olan iki muhalefet partisi var. İkinci gün de, sonrasında da bir taziye linçi üzerinden bu işin içinden sıyrılmaya çalışıyorsunuz. Taziye linçini de Başbakan ve Cumhurbaşkanının çıkıp olayın failiyle ilgili verdiği bilgilerin tamamı yanlış çıktıktan sonra, bu işi yapan örgütün vermiş olduğu bilgiler, doğrudan çıktıktan sonra bu işin içinden sıyrılmak için yapıyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Bunun savunulacak bir tarafı yok. Yani taziye de savunulmaz. Sayın Baluken, taziye savunulmaz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Ben buradan taziyenin dinen, ahlaken, vicdanen, insani açıdan ne anlama geldiğini sizlerle tartışacak değilim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Canlı bomba, canlı.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Siz, farklı düşünebilirsiniz. Taziye, ölen kişiyle kurulan bir hukuk değildir, ölen kişinin yaptığını onaylamak asla değildir, orada geride kalanların yasını paylaşmayla ilgili bir ritüeldir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - IŞİD teröristine de gidin o zaman.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Fazla konuşmayın bu konuda. Hem sizin milletvekilleriniz hem de CHP'nin vekilleri bölgede bu tarz taziyelere hep gidiyorlar, doğru da yapıyorlar, olması gereken odur.

Teşekkür ederim.

FATMA BENLİ (İstanbul) - O insan sokakta yürürken ölmedi, 28 insanı katletti. Aynı şeyi söyleyemezsiniz. 61 insan yararlandı ya! Bu kadar mı basit bu ya!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Biraz daha konuşursanız o resimleri getirir gösteririm.

BAŞKAN - Evet, şahıslar adına….

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, Sayın Baluken konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisinin -daha doğrusu "İki muhalefet partisi." dedi, Mecliste kendileri dışında iki muhalefet partisi olduğu için şüphesiz bizi kastetti- iktidar partisine bu konuda yardım ettiğini söyledi. Bu konuda cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Özel, isterseniz tutanaklara geçsin, yani bu polemiği çok fazla

25
uzatmayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kürsüden yapılmış bir sataşmanın…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Ben sataştım, evet.

BAŞKAN - Peki, buyurun iki dakika veriyorum, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi, terörü bir insanlık suçu olarak görür. Cumhuriyet Halk Partisi, kimden, nereden gelirse, amacı ne olursa olsun, terör eylemlerini ve teröristlerini kınar.

Bu konuyla ilgili olayın yaşandığı gün dört partinin ortak deklarasyon imzalaması noktasındaki talebe partimiz adına olumlu cevap verdik. Daha sonra, yapılan görüşmelerden sonra metin üzerinde bir partinin imza atmamış, atamamış, atmaktan imtina etmiş, kendi pozisyonunu farklı tarif etmiş olması ile Cumhuriyet Halk Partisinin terörü kınayan bir bildiriye imza koyması arasında bir şey yok. Koyabilsek dördümüz, en doğrusuydu. Koyamadıysak biz koyduk, pozisyonumuz doğru, sonuna kadar da savunuruz. Sizin pozisyonunuzla ilgili de bir değerlendirme falan yapmış değiliz.

Taziye konusunda milletvekilimizin tutanaklarını okurlarsa -Sayın İnceöz orayı kaçırmışlar- tam da onu söyledi, o taziye meselesiyle ilgili çok net bir şey söyledi ama ben başka bir şey daha söyleyeyim burada. Bu kürsüde şunu söyleme imkanı varken, düne kadar kol kola girdiğiniz, birlikte bu ülkenin ordusuna kumpas kurduğunuz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Bugün de siz berabersiniz. Bugün onları destekliyorsunuz siz. Siz sahip çıkıyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …perişan ettiğiniz insanlara şimdi diyorsunuz ki siz: "Biz hukukun yanındayız, biz insan haklarının yanındayız, biz suç işleyenin hiçbir zaman yanında olmadık." Ama, şimdi Boydaklar tutuklandı ya bakın "Hukuki bir gerekçe var." diyor Başbakan. Boydakların tutuklanma gerekçesinde ne söylüyor? "Bu kurum, bu kuruluş SAP diye -SAP var ya- bir program kullanıyor, bu diğer tüm paralel şirketlerde de var." Buradan bağlantı… Kafayla onaylıyorsun. İnsan birazcık… Yani bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür. Bu SAP dediğiniz program, Türkiye'nin ilk 500 şirketinin 300'ünde kullanılıyor. 1974'ten beri var, 126 ülkede temsilciliği var ve bu program…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …azılım ve çözüm üreten bir program. Dünyada on binlerce şirkette kullanılıyor. Bu kadar cehalet, ancak tahsille mümkündür.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya milletin avukatlığını yapın! Bırakın, devletin avukatlığını yapın! Paralelin avukatlığını yapmayın! Milletin avukatlığını yapın! Yapmadığınız için sandıkta kalıyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Özgür Bey, onların avukatları var.

BAŞKAN - Şahısları adına ilk söz İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Baluken, bakın "Sizin pozisyonunuzla ilgili bir değerlendirme yapmıyorum." dedi zaten. Yapmadı.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Açıkça söyledi onu.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sataşma var.

BAŞKAN - Neden sataştı?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Hayır, yani böyle bir…

BAŞKAN - Hayır, nerede sataşma var? Bakın, Sayın Özel kürsüde şu ifadeyi kullandı: "Sizin pozisyonunuzla ilgili bir değerlendirme yapmayacağım." dedi ve sizin pozisyonunuzla ilgili en ufak bir değerlendirme yapmadı.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Hayır, söylediği cümlelerden bizim, olayı kınamadığımız şeklinde bir anlam çıkıyor.

BAŞKAN - Hayır. Hangi cümlede ne dedi, tam olarak bana söyleyebilir misiniz Sayın Baluken?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Her üç siyasi partinin olayı kınadığını, bir siyasi partinin buna katılmadığını, bundan imtina ettiğini…

BAŞKAN - Şimdi, bildiriyi imzalamama noktasında bir değerlendirme yapmayacağını söyledi. Peki, bu, bir vakıa değil mi? Bildiriyi imzalamadınız? E bununla ilgili bir şey yok ki!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Müsaade edin de biz ona cevap verelim. Siz, bizim adımıza değerlendirmeyin. Allah Allah!

BAŞKAN - Sayın Baluken, bakın, sizin ne şahsınıza, ne grubunuza yönelik böyle bir…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Grubumuza yönelik açık bir sataşma var.

26
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, sataşma…

BAŞKAN - Bana söyleyin.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Diyorum işte "Olayla ilgili üç siyasi parti kınadı, bir siyasi parti bundan imtina etti." dedi. Ondan dolayı sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Baluken, söz vereceğim ama lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biz, o vahim olayı ilk andan itibaren burada kınadık ve hepiniz de buradaydınız. Ancak bizim katılmadığımız şey, hesap vermesi gereken, bu olayla ilgili sorumluluk üstlenmesi gereken AKP Hükûmetiyle ortaklaşa hazırlanmış bir deklarasyonun altına imza atmaktır.

Onun için de zorladık. Onun için de dedik ki: Suruç, Diyarbakır, Ankara ve Sultanahmet katliamlarını ve Cizre'deki, Silopi'deki vahşet bodrumlarında yaşanan o vahşet tablosunu da metine yedirelim. Kabul etmediniz.

Ben, şimdi, size söyleyeyim: MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural'ın Doğan Kubat'a yazdırdığı, bilgisayar başında yazdırdığı bir metine imza atmak zorunda değiliz. Bizim pozisyonumuz son derecek nettir. AKP gibi on gün içerisinde 170 insanın, sivil insanın cenazesini bir bodrumdan çıkarmış olan bir Hükûmetle, bir olayın sorumluluğu açısından, aynı metne niye imza atmak zorunda olalım? HDP olarak biz kendi özgün duruşumuzu gösteriyoruz.

Yani AKP çıkıp olayı kınıyor. İçişleri Bakanı Twitter'dan kınıyor. Ya sen kınama mercisinde olan bir pozisyonda değilsiniz, değilsin. Hesap verme pozisyonunda olan bir sorumluluğa sahipsin. Suruç için de öyle, Diyarbakır için de öyle, her iki Ankara için de öyle, Sultanahmet içinde öyle. Sizin yanıldığınız nokta burası. Siz onların kınamasına ortak olacağınıza onlardan hesap sormalısınız.

Bu taziye meselesine gelince de… İki grubunuza da tekrar söylüyorum. Bizi takip edeceğinize, aynı şekilde doğru olarak, insani davranan vekillerinizin durumuyla önce ilgilenin, sonra buraya gelin.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - 60'a göre söz talebimiz vardı.

BAŞKAN - Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Önce Sayın Kubat'ı dinledikten sonra ben konuşma…

BAŞKAN - Efendim, isterseniz 60'a göre yerinizden mikrofonunuzu açalım.

Sayın Kubat'tan başlayalım.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Yani, ama sataşma var.

BAŞKAN - Kürsüde de verebilirim. Doğru, haklısınız. Nasıl arzu edersiniz.

Sisteme girin Sayın Kubat.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Başkanım, iki dakika, kürsüden…

BAŞKAN - Buyurun, iki dakika, sataşmadan söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, lütfen ama… Yani burada kalkıp da başka isimler vererek zorlama yollu bir sataşmaya da meydan vermeyelim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Olanı söylüyorum. Aynen olan öyle.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Gerçekleri öğreniyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok değerli arkadaşlar; bir hususun açıklığa kavuşturulması bakımından söz aldım.

Sayın Baluken az önce… Geçen hafta, Ankara patlamasından sonra, o elim olaydan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerle teröre karşı ortak bir irade oluşturulması yönünde prensipte yapılan anlaşma çerçevesinde ortak bir metin hazırlanması noktasında bir çalışma yaptık. Bu tür çalışmalar daha önce de yapılmıştı. Bu görüşmeler esnasında değerli grup başkan vekillerimizin her biri konuya ilişkin yaklaşımlarını… Çünkü bu metinler oluşturulurken her grubun kendine göre hassasiyetleri var. Bir kelime üzerinde bile bazen yoğun tartışmalar olabilir. Biz o görüşmeler çerçevesinde, ortak akılla, Cumhuriyet Halk Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekillerinin yaklaşımlarını alarak… Tabii, bunların metne dökülmesi, elbette biri yazacak, üzerinde tekrar oynamalar yapılır, eklenir, çıkarılır.

27
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Nasıl yazıldığını da söyleyin işte, biz de onu söylüyoruz.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Bilgisayarda yazılır zaten Sayın Baluken, elimizle yazacak hâlimiz yok.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Kim söylüyordu, kim yazıyordu; onu söyle, ben onu söylüyorum.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Şimdi, Sayın Baluken'in de o metne, bir kısım, özellikle sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde devletin yetkili kolluk kuvvetleri tarafından yapılan meşru operasyonlarda meydana gelen hadiselerin de bu metne dâhil edilmesi noktasında ısrarı oldu.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Meşru operasyonlar değil; gayrimeşru, sivillerin katledildiği olayları dedim, ne meşrusu!

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Sivil değil o, terörist, ne sivili ya! Terörist ile sivili karıştırıyorsunuz.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Sayın Baluken, üç siyasi parti grubu da bu şekilde bir ifadenin metinde yer almasının doğru olmayacağını belirttiler. Sayın Baluken olayı kınadıklarını ancak bu metni bu şekliyle kabul etmediklerini, bu nedenle de imza koyamayacaklarını… Sayın Baluken de bunu teyit edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Ve diğer grup başkan vekillerimizle birlikte bu konu neticede değerlendirildikten sonra üç siyasi parti grubu bu ortak bildiriyi imzalayıp kamuoyuna deklare etmiştir. Olay bundan ibarettir.

Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler.

Sayın Akçay, buyurun, size de iki dakika süre vereceğim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, o gün o patlama anındaki o saatlerde bütün grup başkan vekilleri ve Meclis Başkan Vekili olmak üzere birlikteydik, anbean birlikte tezekkür edildi, değerlendirildi ve ortak kaleme alınan bir metindir. Elbette, grup başkan vekilleri, Oktay Bey de ben de veya Cumhuriyet Halk Partisi de veya Sayın Baluken de bu konuya ilişkin metne hangi ifadelerin konulması gerektiği görüşünü ifade etmişlerdir. Bu, tabii, dikte ifadesini, dikte anlayışını doğru bulmadığımı ifade etmek isterim.

Ayrıca, biz -örnek için söylüyorum- Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün terör olaylarını "ama"sız ve "fakat"sız kınamışızdır bugüne kadar yani Suruç olaylarını da Diyarbakır mitingindeki patlamayı da Ankara Tren Garı'ndakini ve bugüne kadar olan bütün terör eylemlerini de lanetle ve şiddetle reddetmişizdir. Bu, Milliyetçi Hareket Partisinin bir tutarlılığının ve ilkeliliğinin gereğidir ve bundan sonra da bu tutumumuzu elbette devam ettireceğiz.

Tabii, Sayın Baluken bunu kınadığını, bu olayı, son Ankara patlaması hadisesini kınadıklarını, kürsüden de ve sözlü olarak da ifade etti. Fakat o ortak metin 4 imzayla çıkabilseydi daha şık, güzel olurdu. O metni gayet iyi hatırlıyorum, şu anda yanımda yok ve ezberimde de değil ama aslında Ankara'da o anda yapılan patlamayı merkez almakla birlikte, geçmişteki bütün terör olaylarını da kınayan bir metindi yani imzalamaya mani bir hâl yoktu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Tabii, bunun gerçek gerekçesini Sayın Baluken bilir.

Teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN - Evet, Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yerimden olabilir, şey değil.

BAŞKAN - Kürsüden 2 defa konuştunuz Sayın Özel, bir de yerinizden mi konuşacaksınız?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ama üzerinde tekrar değerlendirme…

BAŞKAN - Tamam, hadi, bir dakika süre veriyorum Sayın Özel, bir dakikada toparlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Uzatmadan şunu söyleyeceğim: Bir metin var, önce 4 parti birden imza atmak istiyor, o veya bu şekilde bu mümkün olmuyor. Dediğim gibi, ben kimin niye atmadığıyla ilgili de bir değerlendirme yapmadım ama şöyle bir gerçek var, o imzanın hemen akabinde şunu çok net söyledik: Adalet ve Kalkınma Partisi bizlerle birlikte imza atarak kendi sorumluluğundan

28
sıyrılmaya çalışmasın. Sorumlu bakanları, ilgili… Aslında bürokrata böyle bir davet şık değil ama artık MİT'in Başkanının partili bir Başkan olmasından da yolla onları istifaya davet ettik ve bunun dışında bir şey yok. Ha, farklı görüşler olabilir, mesela bugün dikkatle takip ediyoruz, HDP'li Altan Tan taziye ziyaretini ve çadırı doğru bulmadığını, bunun teröre destek anlamına geleceğini söylüyor. O yüzden bu konularda "Tencere dibin kara, seninki benden kara." yerine herkes kendi pozisyonunu doğru tarif etmeli, başka partilerin kurumsal kimliklerine de saldırıda bulunmamalı.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi açısından bir hususu ifade edeyim.

O gün deklarasyonla ilgili yapılan o çalışmadan önce ya da sonra ben burada Cumhuriyet Halk Partisinin AKP'nin hesap vermesi ve sorumluluk taşımasıyla ilgili herhangi bir değerlendirme yaptığına tanıklık etmedim, tam tersine AKP'li hatipten başlayarak kürsüde yapılan o konuşmaları hep beraber ayakta alkışladıklarını gördük. Biz bu tutumun iktidar partisinin sorumluluğunu örtbas etmek olduğunu düşünüyoruz. O nedenle de bu tarz durumlarda kendi özgün tavrımızı ortaya koymaya devam edeceğiz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir defa, tabii, terörün kaynağı ne olursa olsun, kimden gelip kime karşı işlenirse işlensin; cinsi, rengi, ırkı, tanımı yapılmadan, şiddet nereden gelirse gelsin, hep birlikte o şiddeti bizler de lanetliyoruz, kınıyoruz.

Bu vesileyle…

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ben de tutanaklara girmesi bakımından ifade ediyorum: Milliyetçi Hareket Partisi olarak tabii o ortak bildiriye imza atmak ayrı bir hadisedir, topyekûn teröre karşı durma anlayışını ifade etmek güzel bir davranıştır ve milletimizin de beklediği bu. Bu, tabii, asla iktidarın sorumluluğunu kaldırmayan, bunu göz ardı etmeyen bir tutumdur. İktidarın sorumluluğu devam ediyor. Kaldı ki olayın ilk saatlerinden beri, başta Sayın Başbakanın, hükûmet sözcülerinin yaptıkları birtakım yanlış, tutarsız ve olaylardan ne kadar kopuk olduklarını gösteren konuşmaları ilk eleştiren biziz ve ben de bu konuyu sıklıkla dile getirdim. Ülkede meydana gelen her olaydaki sorumluluk devam etmektedir, Hükûmetin üstündedir. O ayrı bir bahistir.

BAŞKAN - Sayın Akçay, tutanaklara geçmiştir.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Evet, şimdi şahıslar adına ilk söz İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'e aittir.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu Demir, süreniz beş dakikadır. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben biraz, mülteci kadınlardan söz etmek istiyorum yine 8 Mart Haftası nedeniyle ama ondan önce gerçekten yani o kadar uzun yıllardır duyduğumuz bir laf ki bu, "Terör nereden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin, hangi yerden gelirse gelsin." Yani böyle bir şey yok. "Nereden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin." dediğiniz zaman siz alıp…

BAŞKAN - Bana sataşmada bulunmuyorsunuz değil mi Sayın Kerestecioğlu?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Yok, yok herkese. Yani sataşma değil sadece bir değerlendirme yapmaya çalışıyorum Sayın Başkan, estağfurullah.

Sadece hani derler ya topu atmış oluyorsunuz bir yerlerden. Şimdi, bir ülkede 6-7 Haziran öncesinden beri yüzlerce insan öldüğünde, yüzlerce insan öldüğünde, ben tasnif etmiyorum, nereden, oradan, buradan, asker, polis, gerilla, sivil diye bir şey yapmıyorum.

29
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Terörist.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Onu söz söyleyin, ben demiyorum.

"Kimden gelirse gelsin." diyebilir misiniz? Yani siz bu ülkeyi yönetiyorsanız eğer hiç mi idarenin… Hani hukukta okuduk yıllarca, pozitif yükümlülüğü vardır, sorumluluğu vardır, hesap verirliği vardır, cezasızlık diye bir şey yoktur. Emniyet görevlilerinin, güvenlik görevlilerinin, askerin sorumluluğu vardır. Yani, insanlar, farklı ülkelerde en ufak, küçücük bir yolsuzluk nedeniyle istifa ediyorlar, intihar ediyorlar. Kimse intihar etsin demiyoruz ama hesap versin, gerçekten hesap versin. Ve aynı şekilde, muhalefet etmek de cesur olmaktır biraz. Cesaretle gerçekten bu ülkede barışın kurulmasını istiyorsanız, gittiğiniz yerlerde yaptığınız raporlamaları cesaretli bir şekilde paylaşmanız ve duyurmanız lazım.

FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Neyi bildirecek?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - "O terörü de kınıyoruz, bu terörü de kınıyoruz." diyerek arkasında hiçbir değerlendirme yapmadan, kime ait olduğunu bilmeden bir şey kınayamazsınız çünkü o zaman arkası gelir, gerçekliğini görmemiş olursunuz.

FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Kimden geldiği belli.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Yani, nedir aslında? Bunu kim yapmıştır, IŞİD mi yapmıştır? Yok, işte öbürünü -"PKK" diyorsunuz- o mu yapmıştır? Devlet terörü müdür bu? Olayın arkasında devlet var mıdır, istihbarat var mıdır? Bütün bunları değerlendirmeden "Nereden gelirse gelsin." diyemezsiniz. Ayrıca, iktidarda olduğunuz sürece de "Nereden gelirse gelsin." diyemezsiniz.

FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Kimden geldiği belli, belli.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Biz diyebiliriz, biz diyebiliriz ama siz diyemezsiniz çünkü hesap vermesi gereken iktidarda olandır. Bunu sadece AK PARTİ iktidarı için söylemiyorum. Şu anda CHP de olsa, MHP de olsa, HDP de olsa aynı şekilde hesap vermek zorundadır.

FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Genelleme yapmayın.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Yani, ben, bir gün bu Mecliste, gerçekten, terör nedir, başıboş bir şey midir yoksa felsefi olarak nedir, tartışabilmeyi çok istiyorum. Umarım, böyle bir tartışma da açarız.

Kadınlara gelince, evet, sabah konuşmamda söylediğim gibi, Cizre'deki kadınlara "Suriye'ye gidin, siz de oraya göç edin." diyen güvenlik görevlileri gibi, aynı şekilde Suriye'den maalesef göç etmek zorunda kalan ve Türkiye'ye gelen mülteci kadınlar göç ederken defalarca ölümle yüzleşirler.

Şimdi, bir kaçak olarak yalnız yola çıktığınızı düşünün. Suriyeli mülteci kadınlar tecavüze ve tacize uğramamak için günlerce uyanık kaldıklarından, üstelik bu şiddet polisler ve göç alanında çalışan kişilerce de sürdürüldüğünden, insan kaçakçılarının kendileriyle cinsel ilişki pazarlıkları yaptıklarından bahsediyorlar. Kadınlar için savaş sadece ölüm değil, cinsel şiddet ve tecavüz anlamına da geliyor. Bugün Türkiye'de Suriyeli kadın mültecilerin çoğu Türkçe bilmiyorlar, çoğunlukla ev içinde kaldıklarından hem Türkçeyi öğrenemiyorlar hem de yaşadıkları ortamı tanıyamıyorlar.

Bölgede çalışma yapan uzmanlar, Türkiye'de, özellikle sınır illerinde küçük yaşta, 12-13 yaşında kız çocuklarının dahi seks işçiliğine zorlandığını belirtiyorlar. Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneğinin İstanbul sorumlusu Gizem Al Kadah, iş bulamadığı için çaresizlik nedeniyle seks işçiliği yapan kadınlar arasında trans Suriyeli göçmen kadınların da çok yaygın olduğunu söylüyor. Gerçekten, herkes kendi topraklarında ve barış içinde yaşamalı, buna sebep olmamalıyız. Maalesef sürem kalmadığı için daha fazlasına şu anda değinemiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, İç Tüzük 60'a göre yerimden söz talebim var.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken, bir dakikada toparlayın.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Deminki tartışmadan önce söz almak istemiştim ama tartışma çıkınca konu arada kaynamasın diye tekrar söz istedim.

Sayın Müslüm Doğan, grubumuz adına madde üzerine konuşan sayın hatibimiz çok önemli bir konuyu dile getirdi. Bir YÖK üyesinin, Hayati Develi adındaki bir YÖK üyesinin Alevi halkıyla ilgili, Alevi inancıyla ilgili yazmış olduğu ve tamamen nefret suçu barındıran o kitabı, o içeriği ve o zihniyeti buradan şiddetle kınadığımızı, YÖK gibi darbeye ait olan bir kurumun içerisinde bu tarz faşist zihniyetlerin yuvalanmasıyla birlikte ülkemizin ve halklarımızın nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu ifade etmek için söz istedim.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

30
BAŞKAN - Teşekkürler.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi söz sırası şahıslar adına ikinci ve son konuşmacı Kırıkkale Milletvekili Mehmet Demir olacaktır.

Sayın Demir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sürenizi başlatıyorum, beş dakikadır.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bütçeyle, Türkiye'nin imkân ve kaynaklarını adil yöneterek ülkemizi geliştirmeye, milletimizi mutlu etmeye çalışıyoruz. Bu ülkenin her karış toprağına sahip çıkıyor, her bir vatandaşımızın emanetini başımızın üstünde taşıyoruz.

Bütçemiz, insanı esas alan, milletin refah seviyesini yükseltmeyi esas alan bir bütçedir. Siyasetimizin ve bütçemizin gayesi insandır. İnsan onurunu, adaleti, hakkaniyeti, mazlumu, garip gurebayı esas alan bir siyaset anlayışıyla hazırlanmış bir bütçedir.

Maalesef muhalefet partilerimiz lokal siyaset yaparak Türkiye'nin tamamını temsil edememektedir. Hep beraber Türkiye'nin her yerinde siyaset yapabilirsek çözemeyeceğimiz hiçbir problemimiz yoktur. Hiç kimse Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve AK PARTİ'ye muhalefet ederek Türkiye'yi zaafa düşüremez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kimse, Türk ve Kürt kardeşliğini bozamaz; kimse Sünni ve Alevi birlikteliğini bozamaz; kimse demokrasimize, hukukumuza zarar veremez; kimse ama hiç kimse Türkiye'nin bileğini bükemez, sırtını yere getiremez; bu, böyle biline. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ'yle ve AK PARTİ hükûmetleriyle Türkiye'de çok şey değişti ve gelişti. AK PARTİ'yle birlikte milletimiz siyasetin, siyaset dışı araçlarla dizayn edilmesine asla izin vermedi. Milletimiz, siyaset mühendisliğine de siyaset mühendislerine de gereken dersi 1 Kasım seçimlerinde sandıkta vermiştir, vermeye de devam edecektir. Meşru siyasetin tahkimi, Türkiye demokrasisinin on beş yıldır en büyük kazanımıdır. Bugün Türkiye'de muhalefetin karakteri menfilik üzerine, AK PARTİ ve Cumhurbaşkanlığı karşıtlığı üzerinedir. Bu karşıtlık sizlere asla netice getirmez.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; siyaset anlayışımızla eski Türkiye'den kalma tabuları yıktık, yasakları kaldırdık, eski Türkiye siyaset anlayışına son verdik. Eski Türkiye, yasakların olduğu, istikrarsızlığın, yoksulluğun çığ gibi büyüdüğü bir Türkiye'ydi; umutlarını yitirmiş, gözlerinin âdeta feri sönmüş bir Türkiye'ydi; eski Türkiye, kuruluştaki ruhtan, heyecan ve birliktelikten hızla uzaklaşan bir Türkiye'ydi. Dedelerimiz de babalarımız da bizler de gerçekten çok büyük acılar yaşadık. Ne bu güzel ülke ne de bu aziz millet yaşananları hiç ama hiç hak etmedi. Ölümler, gözyaşları, yoksulluk, umutsuzluk hiç de hak etmediğimiz, layık olmadığımız bir hayat tarzıydı, yine de milletçe hayata tutunduk. On beş yıl önce bir kadın başörtüsüyle bırakın çalışmayı, okula bile gidemezdi.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Nasıl gidemezdi ya? Üniversite hocasıyım, otuz sene hocalık yaptım, sen niye yalan söylüyorsun?

MEHMET DEMİR (Devamla) - 1999 yılında eski bir milletvekilimiz Sayın Merve Kavakçı işte bu salonda bir lince uğratıldı.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Otuz sene üniversitede hocalık yaptım, nasıl giremiyordu? Siz uydurdunuz!

MEHMET DEMİR (Devamla) - Bugün artık ülkemizde, on beş yıl sonraki kazanımlarımızla başörtülü kardeşlerimiz üniversitelerimizde, işte, bu Meclis salonlarında rahatça oturabiliyorlar.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Ben sana ispat ederim, yalan söylüyorsun!

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Çözümsüz hâle getirdiniz!

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Ben sana on beş yıl öncesini ispat ederim, yalan

31
söylüyorsun!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim lütfen.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Çözümsüz hâle getirdiniz! "Çözelim." dediğimizde gelmediniz!

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Yalan söyledi, yalan!

MEHMET DEMİR (Devamla) - Ne oldu, ne oldu? Bu arkadaşlarımız başörtüsüyle bu Genel Kurulda oturdu da ne oldu? Laikliğe halel mi geldi, cumhuriyete halel mi geldi? Laiklik de cumhuriyet de daha da güçlendi. Allah'a hamdolsun, Türkiye normalleşiyor, demokrasimiz güç kazanıyor.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Oradan ekmek çıkmaz!

MEHMET DEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; konuşmama son verirken şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. 7 Haziran seçimlerinden sonra Kırıkkale'mizde şehit düşen kardeşlerimizi isimleriyle anmak istiyorum: Muhammet Fatih Sivri, Musa Saydam, Nurettin Öztürk, Yılmaz Dikmen, Bekir Ferhat Kaya, Nebi Gündoğan, Mustafa Sağlam, Erdem Ertan, Mustafa Nohut, Uğur Şahin, Yusuf Alsancak, Osman Kaplan'a ve bu millet için sıcak kanlarını bu topraklara akıtan genç kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özel, hayırdır, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, şerle işimiz yok.

BAŞKAN - "Şerle işimiz olmaz Allah'ın izniyle." diyorsun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tabii, hayır, öyle şerle ne işimiz olur ama şöyle bir durum var: Şimdi, tamam, anlıyoruz, zor kürsü bulunuyor, süre dar, ön seçim mön seçim yok, kararı verecek seçicilere kendini beğendirme telaşı…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Esasla ilgili bir şey söyle. Konuşmasının içeriğiyle ilgili konuş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …o kısımlara bir şey dediğim yok ama sonuna geliyorsunuz, işte, "Başörtülü kardeşlerimiz bu salonda oldu, ne oldu?" Kardeşim, geçen dönem Cumhuriyet Halk Partisi Grubu buradaydı. İşte grup başkan vekillerinizin yüzü burada, geçmiş dönem milletvekillerinizin yüzü burada. İthamda bulunduğunuz bu partinin milletvekilleri, başörtülü insanlar ötekileştirilirken buna karşı mücadelenin parçası olmuş insanlar. Aklınızda size birilerinin öğrettiği birtakım algılar üzerinden sakın bize sataşmaya çalışmayın.

İkincisi, bir sorun bakalım, geçen sefer buraya başörtüsüyle girmek isteyen milletvekili, örneğin eczacı meslektaşım Mardin Milletvekilinizin tedirginliğine karşı Özgür Özel ona ne söylemiş? Bir de dönün, partinizin kurucu başkanına şunu sorun: "Sen 4 kere, 3 kere liste yaptın, neden başörtüsüne sahip bir milletvekilini listeye koyma cesareti göstermedin de taa 2014 yılına kadar bunu bırakıp bunu Parlamentoda bu grupların özverisiyle ve bu grupların sağladığı katkıyla çözdün?" "O cesareti niye göstermedin?" diye sor, ondan sonra bize konuş. (CHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Anayasa Mahkemesine kaç kere gittin?

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Vay, vay, vay! Özgür, ne katkı, ne katkı!

BAŞKAN - Şimdi madde üzerinde…

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) - Sayın Özel… Sayın Özel…

BAŞKAN - Sayın Demir, bir saniye…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Anayasa Mahkemesine dava açtığın günleri unuttun.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Anayasa Mahkemesine kim dava açtı?

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) - Sayın Özel, ben 3'üncü sıradan 81 bin oyu 105 bine çıkararak gelmiş bir milletvekiliyim. Saygı göstereceksin sen bana.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Kim dava açtı?

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Özgür, ne katkısında bulundun? Dava açtın, dava. Ne katkısı?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Kim açtı davaları? Nur Serter ne yaptı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kılıçdaroğlu "O sorunu ben çözerim." demeseydi o sorun hâlen çözülmüyordu burada.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Yok ya! Dava açan kimdi ya?

BAŞKAN - Her milletvekili saygıdeğerdir, milletin iradesiyle buradadır. Başı açık da, başı örtülü de bizim birinci sınıf vatandaşımızdır.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

32
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır. Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sisteme giren sayın milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim. Sayın Tüm…

MEHMET TÜM (Balıkesir) - Teşekkür ederim Başkan.

YÖK üyeliğine atanan Hayati Develi'nin Alevilerle ilgili sarf ettiği sözleri şiddet ve nefretle kınıyorum. Anayasa'nın 10'uncu maddesine göre "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir." denmektedir. Bu maddeye göre Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesinden yurttaşlar eşit oranda faydalanmalıdır. 2016 bütçesinde Diyanete ayrılan pay 6,5 milyar civarındadır. Bu bütçeden Alevi yurttaşlarımız pay alacak mıdır? Bir inanç grubuna ayırdığınız bu bütçe Anayasa'nın 10'uncu ve 24'üncü maddelerine aykırı değil midir? Yurttaşlar arasında ayrım gözeterek Anayasa'yı ihlal etmiş olmuyor musunuz? Alevi ve diğer inanç grubundaki yurttaşlarımız vergi vermiyor mu? Neden kamu bütçesinden pay alamıyorlar? Kişisel olarak vicdanen rahat mısınız? Bu bütçe ayrıştıran, ötekileştiren bir bütçe değil midir?

BAŞKAN - Seri sorarsanız çok sayıda milletvekilimiz sorabilir sayın milletvekilleri.

Sayın Topal… Yok.

Sayın Tanal… Yok.

Sayın Aydın…

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Mart yakın tarihimizin zaferler ayıdır. 18 Mart 1915 yılında Çanakkale'de simgeleşen Türk milletinin ve vatanının esaret altında tutulamayacağı kararlılığı ve iradesi Millî Mücadele meşalesi olan Erzurum'da 1918 tarihinde yeniden tezahür etmiştir. Zaferlerimiz 25 Şubat İspir'le başlamış, 12 Mart şehrin kurtuluşuyla taçlanmış ve 7 Nisan Şenkaya'yla noktalanmıştır. Buradan emperyalizme karşı "Vatan bütündür, parçalanamaz." millî iradesini temsil eden kahraman şehrin kahraman evlatlarının bayramlarını kutlar, sevgi, saygı ve muhabbetlerimi sunarım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler.

Sayın Yurdakul…

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sayın Bakan, üniversite hastanelerimizde artan hasta sayılarına rağmen personel sıkıntıları had safhadadır. Özellikle asistan, hemşire ve yardımcı sağlık personeli açısından büyük bir sıkıntı var ve üniversite hastanelerimiz bunları döner sermayeden almaktadırlar. Bu personelimize kadro verilerek bütçeden karşılanmasını düşünüyor musunuz?

Ayrıca, burada çalışan personelimizin, sağlık personelimizin özlük haklarının düzeltilip almış oldukları döner sermayenin, az miktarda olan döner sermayenin emekliliğe yansıtılmasını düşünüyor musunuz?

Sosyal Güvenlik Kurumunun üniversitede yapılan işlemler için ödediği düşük fiyatları günümüz gerçeklerine göre düzeltip artırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Çaturoğlu…

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Sayın Başkanım, benimki soru değil.

Bilindiği gibi, 7 Mart 1983 tarihinde, Zonguldak Türkiye Taşkömürü Armutçuk Müessese Müdürlüğüne bağlı maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 103 madencimiz hayatını yitirmişti. Ben, bu patlamada hayatını kaybeden 103 maden şehidimize ve bugüne kadar ülkemizin Soma dâhil bütün maden ocaklarında hayatını kaybeden şehitlerimize, Cenab-ı Allah'tan rahmet ve mağfiret, ailelerine de sabır diliyorum.

Bu yüce Meclisin çatısı altında maden ocaklarında iş kazalarının bir daha

33
yaşanmaması için, madencilerimizin çalışma şartları, ücretleri ve iş güvenliği gibi konularda gerekli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bundan sonra da günün değişen şartlarına göre bu düzenlemeler yapılmaya devam edecektir. Cenab-ı Allah, bu gibi faciaları ve buna benzer acıları bir daha ülkemize ve insanımıza yaşatmasın diyor, maden şehitlerimizi rahmet, minnet…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tor…

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. İ

Sayın Bakan, Sur ilçesinde üç aydan fazla süreden beri devam eden terörist eylemler nedeniyle çok sayıda şehit verilmiştir. Öte yandan, Diyarbakır'ın ekonomik ve ticari can damarı Sur ilçesi büyük ölçüde boşalmıştır, esnaf da perişandır. Göç eden vatandaşlarımız nerelerde konaklatılmaktadırlar? Devlet konaklama ücreti ödemekte midir? Ödemekteyse fert başına günlük kaç lira ödenmektedir? 2016 yılında Ocak, Şubat, Mart aylarında toplam kaç lira ödeme yapılmıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Son olarak, Sayın Tuncer, size de söz verelim.

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, yaklaşık on yıldır yapılmaya çalışılan ve bir türlü bitirilemeyen Amasya çevre yolu için, Resmî Gazete'de yayımlanmasına rağmen bir türlü inşaatına başlanılmayan Merzifon İktisadi İdari Bilimler Fakültesinin eğitime başlaması için, çiftçiyi refaha kavuşturacak ve bölge ekonomisine önemli bir katma değer sunacak olan ancak altı yıldır bitirilemeyen Aydınca Barajının tamamlanması için, Gümüşhacıköy, Suluova ve Taşova devlet hastanelerindeki uzman doktor açıklarının sonlandırılıp doktor ataması yapılması için, kapatılan ve ilçe halkına eziyete dönüştürülen Göynücek ilçesi adliyesinin tekrar açılması için 2016 bütçesinden Amasya'ya pay ayrılmış mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal'a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Ağbal.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım, tabii, bütçeden her alanda, sosyal hizmet alanında, sağlık alanında, eğitim alanında vatandaşımızın ihtiyaç duyduğu hizmetler için daha fazla kaynak ayırmak için elimizden gelen her türlü çabayı gösteriyoruz. Nitekim, son on dört yılda devlet bütçesinde gerçekten her alanda önemli ölçüde artışlar yapılmış ve vatandaşın ihtiyaç duyduğu hizmetleri daha kaliteli bir şekilde alması sağlanmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi de bu anlamda yıllar itibarıyla artış göstermiş, özellikle de din hizmetlerinin daha etkin, verimli bir şekilde yapılması için bütçeden gerekli ödenekler ayrılmıştır. Bütçelerimizi hazırlarken mevcut yasalar çerçevesinde, yasaların belirlediği sınırlar içerisinde bütçelerimizi hazırladığımızı da özellikle belirtmek isterim.

Sayın Yurdakul üniversite hastanelerine ilişkin olarak bir kısım hususları dile getirdi. Biliyorsunuz, AK PARTİ hükûmetleri döneminde sağlık hizmetlerine erişimin artırılması, sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması anlamında önemli mesafeler kaydedildi. Bu bakımdan, üniversite hastaneleri de sağlıkta hizmet sunumu bakımından önemli bir rol üstlendi. Sağlık hizmetleri içerisinde üniversite hastanelerinin payı bu dönemde arttı. Eskiden hatırlarsanız, vatandaşımız üniversite hastanelerine kolayca ulaşamazdı, şimdi rahatlıkla üniversitede sağlık hizmetlerini alabiliyorlar.

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Şimdi de alamıyorlar.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tabii ki, gelişen ve artan hizmetler birtakım mali konularda üniversitelerimizin sıkıntılarla karşılaşmasına da neden olmuştur. Bu konuda da Kalkınma Bakanlığımızın koordinasyonunda üniversite hastanelerinin bu sorunlarının çözümü için çalışmalar yürütülmektedir. Hatta bugün de bu konuyla ilgili bir toplantı sabahleyin yapıldı. Üniversite hastanelerimizin hem kapasitelerinin artırılması hem personelin artırılması ortaya çıkan maliyetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde karşılanması için de bir çalışmayı yürütüyoruz. Onun için, buradaki konuları biliyoruz. İnşallah, üniversitelerimizle ve YÖK'le de istişare etmek suretiyle bu sorunların üstesinden geleceğiz.

Burada özlük haklarıyla ilgili olarak söylemek gerekirse de… Tüm kamu personelinin özlük haklarının artırılmasında olduğu gibi sağlık çalışanları da bu dönemde özlük haklarının artırılması bakımından önemli imkânlara kavuşmuşlardır. Üniversite hastanelerine dönük olarak, döner sermaye ödemelerinin seviyesinin o üniversite hastanesinde elde edilen döner sermaye gelirine bağlı olduğunu da bilmek lazım, bunu da söylemek lazım.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Emekliye yansıtılacak mı Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bu son dönemde PKK terör örgütü tarafından doğu ve güneydoğu illerinde ve bazı ilçelerde meydana getirilen terör olayları

34
sonucunda gerçekten, vatandaşlarımız büyük mağduriyetler yaşamıştır. Devlet bu vatandaşlarımızın karşılaştığı her türlü mağduriyetlerini azaltmak, ortadan kaldırmak için yoğun bir çaba sarf etmektedir; her anlamda, barınma, yeme içme, ulaşımlarının sağlanması, çocuklarının eğitimi, sağlık hizmetlerinin karşılanması bakımından çok yoğun bir çalışma sürdürülmektedir. Bu konuyla ilgili olarak gerek valilerimiz gerek bakanlıklarımız gerçekten yoğun bir mesai yürütmektedir. Özellikle bulundukları yer dışına giden vatandaşlarımızın gittikleri yeni yerlerde ikametgâhlarının sağlanması, barınma ihtiyaçlarının karşılanması bakımından, ihtiyaç duydukları mali imkânların da kendilerine sağlanması bakımından gerekli çalışmalar süratle yapılmaktadır. Devlet bütün gücüyle vatandaşımızın yanındadır, vatandaşımızın ihtiyaçları sonuna kadar karşılanacaktır ama terörle de sonuna kadar mücadele edilecektir ve terörün kökü de kazınacaktır.

Saygı sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

7'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birleşime 14.30'a kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 13.54

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, 8'inci maddeye geçmiştik.

Şimdi 8'inci maddeyi okutuyorum:

Mali kontrole ilişkin hükümler

MADDE 8- (1) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri;

a) Arızi nitelikteki işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla yıl içinde bir ayı aşmayan sürelerle hizmet satın alınacak veya çalıştırılacak kişilere yapılacak ödemeleri,

b) İlgili mevzuatı uyarınca kısmi zamanlı hizmet satın alınan kişilere yapılacak ödemeleri,

c) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununun 25 inci maddesi gereğince aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere yapılacak ödemeleri,

ç) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası gereğince çalıştırılan geçici personele yapılacak ödemeleri,

bütçelerinin (01.4) ekonomik kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak şekilde yaparlar ve söz konusu ekonomik kodu içeren tertiplere ödenek eklenemez, bütçelerin başka tertiplerinden (bu ekonomik kodu içeren tertiplerin kendi arasındaki aktarmalar ile 6 ncı maddenin üçüncü fıkrası kapsamında yapılan aktarmalar hariç) ödenek aktarılamaz ve ödenek üstü harcama yapılamaz. Ancak, özelleştirme uygulamaları nedeniyle iş akitleri feshedilenlerden 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası hükmü çerçevesinde anılan kamu idarelerinde istihdam edilecek personel ile bu ekonomik kodu içeren tertiplerden yapılması gereken akademik jüri ücreti ödemeleri için gerekli olan tutarları ilgili tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

(2) Bu Kanuna bağlı (T) işaretli cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok acil ve zorunlu hâllere münhasır olmak kaydıyla ilgili bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.

(3) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, sürekli işçileri ile 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kanuna göre çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01.3) ile (02.3) ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödenekleri aşmayacak sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler. Bu işçilerle ilgili toplu iş sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve sigorta prim artışı nedeniyle meydana gelecek ödenek noksanlıkları Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile "Yedek Ödenek" tertiplerinde yer alan ödeneklerden aktarma yapılmak suretiyle karşılanabilir. Bu fıkrada belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar dışında (söz konusu ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için birimler arası aktarmalar hariç) hiçbir şekilde ödenek aktarması yapılamayacağı gibi bütçenin başka tertiplerinden işçi ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücreti de ödenemez. Bu fıkradaki ödenek aktarmasına ilişkin kısıtlamalar, kendi bütçe tertiplerinden aktarma yapılması koşuluyla TÜBİTAK için uygulanmaz.

(4) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin harcama yetkilileri, sürekli işçiler ile 5620 sayılı Kanuna göre çalıştıracakları geçici işçilerin fazla çalışmaları karşılığı öngörülen ödeneğe göre iş programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma yaptırmamak ve ertesi yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler. Deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar Kurulu kararları uyarınca yaptırılacak fazla çalışmalar ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin ilama bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir şekilde ödenek aktarması yapılamaz.

35
(5) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından uluslararası anlaşma, kanun ve kararnameler gereği üye olunan uluslararası kuruluşlar dışındaki uluslararası kuruluşlara, gerekli ödeneğin temini hususunda Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınmadan üye olunamaz ve katılma payı ile üyelik aidatı adı altında herhangi bir ödeme yapılamaz.

(6) Ekonomi Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının uluslararası anlaşma, kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine (katılma payı ödemeleri dâhil) beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.

(7) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerince işletilen eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, çocuk bakımevi, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderleri, münhasıran bu tesislerin işletilmesinden elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu yerlerde, merkezi yönetim bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2016 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.

BAŞKAN - 8'inci madde üzerinde grupları adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya'ya aittir.

Sayın Karakaya, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı'nın "Mali kontrole ilişkin hükümler" başlığı olan 8'inci maddeyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Madde toplam 7 fıkradan oluşmakta ve bu maddede, geçici hizmet karşılığı ödemelere ilişkin, yine (T) cetvelinde yer alan taşıtların satın alınmasına ilişkin, işçilerin bütçede öngörülen fazla çalışmalarının düzenlenmesine ilişkin, uluslararası kuruluşların üye aidatlarına ilişkin, yine, sosyal tesislerde çalıştırılacak personel istihdamına ilişkin bazı düzenleme ve usulleri getirmektedir. Bu maddede yer alan hususların geçmiş yıllarda da farklı başlıklarda yer aldığını görüyoruz. Kimisi geçici işçi çalıştırmayla ilgili, kimisi taşıt alımıyla ilgili başlıklarda yer almış.

Şimdi, buradan anlayacağımız şu ki bu "Mali kontrole ilişkin hükümler" başlığı altında, bütçe büyüklüğü içerisinde belki çok fazla ağırlığı da olmayan, mali kontrolle de alakası bulunmayan, esas itibarıyla harcama yetkisi verilmiş bazı kalemleri görüyoruz.

Yine, gerek eski Muhasebei Umumiye Kanunu'nda gerekse 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda, aslında bir harcamanın gerçekleştirilebilmesi için ya ilgili kanunda yetki verilmesi ya da taahhüt işlerinde olduğu gibi ilgili mevzuata istinaden hazırlanmış olan sözleşmelerde yer verilmesi gerekiyordu. Bu uygulamanın öncelikle genel usul ve esaslara aykırı olduğunu ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasası'nı çıkardık. Bu yasa, kamu mali yönetimi açısından bakıldığında bir mali reform olarak ifade edildi. Aslında bu yasanın tasarısı 57'nci Hükûmet döneminde hazırlanmıştı. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu yasa tasarısın hazırlanmasında katkı verdik ancak bu yasanın denetim kısmıyla ilgili bazı katılmadığımız yanları da vardı. Fakat yasa çok hızlı bir şekilde 2003 yılında gündeme alındı ve yasallaştırıldı. Denetimle ilgili çekincelerimizin de hâlâ olduğunu ifade edebilirim. Ki o dönemlerde, tasarının hazırlandığı dönemlerde biliyorsunuz Amerika Birleşik Devletleri'nde "Enron", "Dotcom", "Worldcom" adlarında ifade edilen ve dünyanın birçok yerinde yankı uyandıran skandallar olmuştu, bağımsız denetim skandalları olmuştu. 5018 sayılı Yasa'yla birlikte getirilen denetim sistemine baktığımızda, aslında Kıta Avrupası hukuk sistemini kabul etmiş olan Türkiye'de ve denetim yapısı, kamu yönetimi de buna göre şekillenmiş olan ülkemizde, eskiye dayalı kontrol ve teftiş kurullarını esas alan denetim yapısı, Anglosakson hukuk sistemine uygun olarak kamu hukukunun olmadığı bir kamu yönetimi anlayışıyla yöneticiye bağlı iç denetçi ve paraya dayalı dış denetim yapısına dönüştürüldü. Şu anda -dış denetim konusu- kamudaki dış denetimin Sayıştay denetimiyle yapıldığını ifade edebiliriz. Ancak geçen ay, ocak ayında yine bir torba kanun içerisinde buradan bir yasa geçti. Bu yasada borsada işlem gören şirketlerin kamu hisselerinin yüzde 50'nin altında olduğu ve bağlı ortaklıklarda bağımsız denetim şirketleri tarafından hazırlanmış olan denetim raporları esas alınarak Sayıştayın denetim raporu hazırlayacağı şeklindeki çıkan yasanın dışarıdaki yansıması: "Sayıştay devre dışı bırakılıyor, dev şirketler denetimden kaçırılıyor." diye kamuoyuna anlatıldı. Amerika Birleşik Devletleri, biraz önceki söylediğim skandallardan sonra denetim yapısını değiştirdi ve ciddi kısıtlamalar getirdi, kamu gözetimini devreye soktu.

Değerli milletvekilleri, 5018 sayılı Yasa'ya baktığımızda, şu anda üzerinde konuştuğum, adı o şekilde belirtilmiş olan, yani "Mali Kontrol" olarak ifade edilen kavramın tanımını görüyoruz: "Kamu kaynaklarının belirlenmiş amaçlar doğrultusunda ilgili mevzuatla belirlenen kurallara uygun, etkili, verimli ve ekonomik bir şekilde kullanılmasını sağlamak için oluşturulan kontrol sistemiyle kurumsal yapı, yöntem ve süreçleri ifade eder." diyor. Ama maddenin içerisine baktığımızda bu tanımla zerre bir alakasının olmadığını görüyoruz.

Yani mali disiplin, biliyorsunuz, tabii ki önemli. Niye önemli? Makroekonomik istikrar açısından önemli, para politikalarının etkinliğinin sağlanması açısından önemli, kaynak

36
dağılımındaki etkinlik açısından önemli, uluslararası ekonomik çevrelerin bakış açısından önemli. Yani, aslında tabii, bu, mali disiplinle de doğrudan alakalı. Mali disiplin mali reformla oluyor. Mali reform mali kurallarla mümkün olabiliyor. Bu kurallar da eğer uygulanıyorsa ve bu uygulamalar denetlenebiliyorsa işte o zaman hayata geçirilebiliyorsa bir anlam ifade ediyor.

Doğru bilginin anlamı ya da doğru bilgi nedir dediğimizde, usulüne uygun, standartlarına uygun, denetlenmiş bilgi demektir. Peki, Hükûmet yıllardır mali reformdan bahsediyor, gören olmadı. Getirdiği kurallara da zaten kendisi uymuyor. AKP hükûmetlerinin en karakteristik özellikleri kontrol ve özellikle de denetimden kaçma özellikleridir. AKP iktidarları kendilerini denetimsizleştirmek için aslında denetimi iktidarsızlaştırmışlardır. Yasama denetimi işte burada. Soru önergelerine, araştırma önergelerine, gensorulara ne kadar cevap verebiliyorlar, hepimiz birlikte yaşıyoruz. Örneğin bir araştırma önergesi, et fiyatlarıyla ilgili getirdiğimizde, burada, iktidar partisi yetkilileri, sözcüleri, bunları boş iş olarak görmüşler, araştırmaya dahi değer bulmamışlardır. Yargıya bakışı ve yargının hâli ortada. Kamu idarelerinin denetiminde Sayıştay devre dışı bırakıldı. 1996 yılından bu yana performans denetimi yapan Sayıştay, özellikle 5018 sayılı Yasa'yla birlikte, performans denetimini sadece yüzeysel olarak yapan bir kurum hâline getirildi. Sayıştay raporlarında artık standartlığı görüyoruz, standart bir şekilde yazılmış, önümüze konulan raporlar üzerinden biz burada bütçe hakkını ve denetim hakkını kullanmaya çalışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, tabii, 5018 sayılı Yasa'da çok güzel şeyler var; 62 tane yönetmelik çıkarılmış, esas, usul, rehber birçok şey yayımlanmış, standartlar belirlenmiş -iç denetim standartları- iç denetçi kadroları verilmiş -Maliye Bakanımız da burada- ama verilen iç denetçi kadrolarının, 2 bin küsur kadronun yüzde 47'si kullanılmış, yüzde 53'ü kullanılmamış, iç denetim yapılmıyor. 5018 sayılı Yasa'yla birlikte -"reform" diyoruz ama- yaptığınız tek bir şey var; kamu idarelerini de denetimden uzaklaştırmak oldu.

Yine, çok önemli bir konu: Kamu-özel ortaklığıyla ilgili projelere ilişkin hazine garantisi ve borç üstlenimleriyle ilgili husus da mali disiplini bozma açısından önemli bir sorun olarak karşımıza geliyor. Biliyorsunuz, geçmişte de benzer "finanslama modelleri" adı altında bu tür uygulamalar yapıldı, bu millet bunun bedelini ağır ödedi; hatta daha eskilere gidersek Osmanlı'da da benzer şeyler yapıldı ve Düyun-ı Umumiye'yle sonuçlandı.

Ben hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum, bu bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ancak bu bütçenin bu milletin sorunlarına çözüm olmayacağını da ifade ederek bütçenin karşısında olduğumuzu da ifade etmek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Karakaya.

Şimdi, söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Saadet Becerikli'ye aittir.

Sayın Becerikli, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SAADET BECERİKLİ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün görüşülmekte olan 2016 bütçe tasarısı üzerine partimiz adına görüşlerimizi ifade edeceğim.

Kurumlara ayrılan bütçeler, yasayla ve mevzuatla belirlenen kalemlerin yanında, toplumsal hayattaki denkliklerin, toplumsal hiyerarşinin nasıl oluştuğuna dair izler de taşır. Bütçe kullanımının adil olmaması, kurumsal demokratikleşmenin sağlanmaması, adil bölüşüm çıtasını yükseltecek ve köklü demokratikleşmeyi sağlayacak yargı düzenlemelerinin yapılmaması, her geçen gün denetimi zorlaşan yasama faaliyetleri, kuvvetler ayrılığının silikleştirilmesi, bir bütün olarak halklar aleyhine ve egemenler lehine toplumsal bir düzen şekillendirmektedir. İnsanlarımızın her geçen gün daha da yoksullaştığına ve adaletsizliğin her geçen gün toplumu daha fazla çürüttüğüne şahitlik etmekteyiz.

Orta Doğu'da yaşanan savaşlar nedeniyle, büyük çoğunluğu Suriye'den gelen milyonlarca insan Türkiye üzerinden bulabildikleri bütün yollardan Avrupa'ya geçmek istemektedirler. Bu zorlu göç yolculuklarında yüzlerce insan Avrupa'ya gitmeye çalışırken yaşamını yitirmiş ve yitirmeye devam etmektedir. Bunun yanında, Avrupa'ya geçmek isterken yakalanan göçmen sayısı, Suriye'deki iç savaş ve devamında gerçekleşen vekâlet savaşından sonra yıllara göre artış göstermiştir. 2011 yılında göç yollarında yakalandığı belirtilen kişi sayısı 549'ken, 2012 yılına geldiğimizde bu sayı yaklaşık 5 kat, 2013'te 16 kat, 2014'te ise yaklaşık 30 kat artmıştır. Rakamların soğukluğu, göç yollarında içine düşülen suyun soğukluğuna yaklaşmasa da bir insanlık trajedisi, tarihin bu kesitinde, gözümüzün tam da önünde yaşanmaktadır. Bu trajedilere bir de devletlerin kendi sistemlerini ve yaşam standartlarını korumak adına giriştikleri kirli pazarlıklar da eklenince göç yollarında yaşamlar, tarihin karanlığına itilen hayatlar hepimizin hafızasına işlenmektedir. Aylan Kurdi şahsında, yaşamını yitiren bütün göçmenleri, zorla göç ettirilen bütün insanları saygıyla anıyorum. İnsanların göç yollarında olması sadece bir Avrupa hayalî olarak ifade edilemeyecek kadar önemlidir. Bu nedenle, göç ve göçmen politikaları mutlaka evrensel insani değerlere göre gözden geçirilip revize edilmelidir. Barınma, sağlık ve eğitim hakkı

37
şeklî düzenlemelerle değil, gerçek evrensel hukuk bağlamında düzenlenmek durumundadır. Bu bağlamda, belki de yapılması gereken en önemli şey barışçıl bir dış politikanın hayata geçirilmesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kürt coğrafyasını 4 ayrı parçaya bölen ve coğrafyada tarihî savaş çizgisini oluşturan Sykes-Picot Anlaşması'nın 100'üncü yılındayız. Coğrafyamızdaki halkların iradesi dışında çizilen sınırlar halklarımız arasında hükmü olmayan ancak sistemsel ayrılığı yaratan bir sonuç doğurmuştur. Halklar arasında çizilen bu yapay sınırların yaratacağı etkiler 1921 Anayasası'nda öngörülmüş ve Kürt halkının Osmanlı'dan bu yana var olan özerk yapısı anayasal güvenceye kavuşturulmuştu ancak 1924 Anayasası coğrafyanın çoğulcu yapısını yok sayan ve bu yapay sınırları tanımayan bir bakış açısıyla oluşturulmuştur. İşte içeride ve dışarıda savaş politikasının ortaya çıkışı coğrafyamızdaki çoğulculuğun reddiyle başlamaktadır. Bugün, Kutülamare'deki birlikteliği örnek verenlerin Kutülamare'den sadece on altı gün sonra imzalanan Sykes-Picot Anlaşması ve devamında ortaya çıkan tarihsel savaş çizgisine sahip çıkmaları barışçıl politika sahibi olmak değildir.

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kronikleşen sorunların çözülmemesinin faturası bugün Türkiye halklarının tamamına kesilmiş durumdadır. Başta Kürt sorunu olmak üzere sistemsel hataların devamında ortaya çıkan sonuçlar hâlen neden ve gerekçe olarak kullanılmaya devam edilmektedir. Kürt halkının varlığının inkârı 29 isyanın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Son kırk yıldır yaşanan çatışmalı süreçte 50 binden fazla insan yaşamını yitirmiştir. Tüm bu çatışmalı sürecin sonlandırılması ve Kürt sorununun Türkiye'nin demokratikleştirilmesi bağlamında çözümü için Sayın Abdullah Öcalan'la devlet heyeti arasında başlayan görüşmeler doksan üç yıllık cumhuriyetin köklü demokratikleşmesi için şimdiye kadarki en büyük fırsattı. Yaklaşık üç yıl boyunca devam eden görüşmelerin oturduğu temel eksen sorunların Türkiye'nin demokratikleşmesi temelinde çözümüdür. Bu bağlamda etkisi tüm halklarımızı etkileyecek olan bu sürecin heba edilmemesi için Hükûmete defalarca uyarılarda bulunduk. Ancak, tüm uyarılarımıza rağmen Sayın Öcalan'la yapılan görüşmelerin müzakere aşamasına geçmeden kesilmesi, Dolmabahçe mutabakatının yok sayılması ve halka yönelik katliam girişimleri bir sonuç olarak hendek ve barikatları karşımıza çıkarmıştır. Varto'da, Silvan'da, Derik'te, Silopi'de, Cizre'de, Sur'da ağır vahşet uygulanmış ve şehirler yakılmış. Cizre'de yaralı ve sivillerin isim isim bilgileri Hükûmet ve kamuoyuyla paylaşılmasına rağmen vahşi şekilde katledilerek cenazeleri tanınmaz hâle getirilmiştir. Yürürlükteki bu katliam ve savaş politikalarını uygulayanlar karşısında her zaman barış çağrımız devam edecektir. Gelinen aşamada, var olan sorunların çözümü, hendek ve barikatların kaldırılması, kamu güvenliğinin tesisi ancak anlamlı bir müzakere sürecinin gerçekleşmesinden geçmektedir.

Kamu güvenliğinin en maliyetsiz yolu barıştır. Hükûmetin savaş çizgisindeki ısrarı, onun ardılı olduğu hükûmetlerle aynı noktaya getirmiştir. Hükûmet bugün artık, 1984'ten itibaren kendisinden önceki 5 Cumhurbaşkanı, 10 Başbakan, 10 Genelkurmay Başkanı, 7 MİT Müsteşarı, 15 Emniyet Genel Müdürü ve 6 olağanüstü hâl valisiyle aynı noktaya gelmiştir. Bu açıkçası çözümsüzlüğün kısa bir özeti gibidir. 26 sınır ötesi kara, yüzlerce hava operasyonları, 1987-2003 arasında bölgede on altı yıl boyunca uygulanan OHAL, JİTEM, Hizbullah gibi özel savaş araçları, sayısı 85 bini bulan korucu ordusu ve sayısı 10 bini aşan bir özel harekât timiyle kimler gelmiş kimler geçmiştir. Ancak, Kürt sorununu bu savaş çizgisiyle çözememiştir ve eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un 5 kez "Bitirdik." dediği bu savaşta 50 binden fazla kişi hayatını kaybetmiş ve ülke ekonomisi ise 500 milyar dolarlık bir kayba uğramıştır. Kürt sorununun kansız ve maliyetsiz olan diyalog ve müzakere yoluyla çözülmesi, 2013'te, Amed nevrozunda Sayın Öcalan'ın mektubunun okunmasıyla başlayan sürece kadar denenmemişti. Tarihsel bir fırsat olarak karşımıza çıkan bu sürecin bir anda rafa kaldırılması, Dolmabahçe mutabakatının reddedilmesi ve Kürt sorunun çözümünde geçmişin iflas etmiş güvenlikçi politikalarının hayata geçirilmesi her yeni günü ölüm haberleriyle karşılaştığımız bir ülke gerçekliğini beraberinde getirdi. Komşumuz Suriye'nin içerisinde bulunduğu durumu iyi analiz ederek, itildiğimiz iç savaş tehlikesinden sıyrılmanın yolunun bulmalıyız.

Bugün bu Meclis çatısı altında olan bizlerin, hamasi söz ve yersiz sataşmalar, gerçek sorunların tarihselliğine ve derinliğine denk gelmeyen tutum içerisinde olması halk iradesinin etkisizleştirilmesine neden olmaktadır. Siyasi kurumun itibar yitirmesi, siyasi elit yaratan mekanizmaları ortaya çıkarmaktadır. Rasyonel olması gereken yapıların siyasi elitleşmesi, nerede kesişeceği belli olmayan çizgilerin ilkesiz birlikteliği ve daha birçok şey 12 Eylül darbe anayasasının yarattığı yozlaşma ve demokratikleşmeme sorunudur. Yeni, anayasa iddiası taşıyan siyasi iktidarın, bugün darbe Anayasa'sını 12 Eylül'den bile daha fazla sahiplenmesi siyasi iktidar şahsında bir araya gelen İslami mücadele geleneğe de vurulmuş en büyük darbedir. Tarih önümüze koymuştur ki Türkiye'nin sorunu bir demokratikleşme sorunudur. Tamamıyla demokratikleşmeyen bir Türkiye Kürt sorununu çözemez, tamamıyla

38
demokratikleşmeyen bir Türkiye Alevi sorununu çözemez, demokratikleşmeyen bir Türkiye'de adalet tesis edilemez.

Bir bütün olarak halklarımızın özgürlüğü ve eşit birlikteliğini sağlamak, örülen yapay sınırların ve duvarların anlamsızlaşması köklü bir demokratikleşmeyle mümkündür. Bunun sağlayıcısı da demokratik bir anayasadır. Esasen, kamu güvenliğini sağlayacak olan tek şey özgürlüklerin ve hakların anayasal güvenceye alınmasıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Parlamentoda bulunan siz değerli milletvekillerini şahsım ve partim adına bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, gruplar adına üçüncü konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Veli Ağbaba olacaktır.

Sayın Ağbaba, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Tabii, bütçeyle ilgili rakamlar çok konuşuldu, ben bütçe dışında, rakamlar dışında birkaç konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, öncelikle AKP Grubunu parti olarak kutlamak istediğimi belirtmek istiyorum. Niye kutluyorum? Çünkü AKP gelmiş geçmiş şimdiye kadar, belki dünyada örneği olmayan algı yaratmayı becerebilen bir parti. Kadrolarıyla birlikte, gazetecisi, yazarı çizeriyle beraber bazen siyaha beyaz, bazen beyaza siyah deme becerisine sahip.

Değerli arkadaşlar, bunu anlatırken bir ekip kurulmuş, bu ekipte herkes var, milletvekili var, gazeteci var, düşünce kuruluşu yöneticisi var, unvanında profesör yazanlar var, dönek solcular var, jöleliden, -İngiliz anahtarının ne olduğunu bilirsiniz- İngiliz anahtarları var, kiralık kalemler var; geniş bir kadro. Bu kadro, bu ekip şefleri ne derse onu tekrarlıyor. Bu kadro, reisin başkanlığında her şeye karar veriyor. Bu kadro, sizin eseriniz değerli arkadaşlar. Ve bu kadronun bir eseri daha var ki onunla da övünmelisiniz. Bakın, bu kadronun yani AKP'nin yani sizlerin vatanseveriniz Sedat Peker, hayırseveriniz Rıza Sarraf. (CHP sıralarından alkışlar) Bu resme iyi bakın, bu, sizin hayırseveriniz Rıza Sarraf. Vatanseveriniz Sedat Peker, hayırseveriniz Rıza Sarraf.

Değerli arkadaşlar, kimin terörist olduğuna bu kadro karar veriyor. Kimin ne zaman vatansever olduğuna da bu kadro karar veriyor. Bakın, hatırlayın belki… Kimler terörist olmuş bu kadro tarafından, kimler terörist ilan edilmiş bir hatırlayalım: Değerli arkadaşlar, bu kadronun teröristbaşı, terör örgütünün başı kimdi? İlker Başbuğ. Bu İlker Başbuğ ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm olmuştu. Bu gördüğünüz, şimdi yüzüne bakarken utandığınız bu İlker Başbuğ'a iyi bakın, terör örgütü lideri olarak ceza yedi, yargılandı. Yine, bir terörist var ki o da -bu ara ekranlarda çok çıkıyor- eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı. Dikkatlice bakın, o size bakıyor çünkü.

Değerli arkadaşlar, yine bir kanser hastası var ki Türkiye'nin gelmiş geçmiş en çağdaş, en başarılı sivil toplum yöneticisi, bu da Türkân Saylan değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bir kanser hastasını terör örgütü üyesi olarak ilan ettiniz.

Yine, bakın bugünlerde, gazeteci Nedim Şener… Nedim Şener de geçmişte sizin terörist ilan ettiğiniz insanlardan biriydi. Bir bakın, bazen burada karşılaşırsınız, bazen Meclis kürsülerinde, sıralarında karşılaşırsınız, bakarken gözlerinizi kaçırmayın, eğer kaçırırsanız, ben burada resimlerini, Mustafa Balbay'ın ve Tuncay Özkan'ın resimlerini size göstermek istiyorum.

Bakın, bu bir diğer terörist, bu da yüzü kanlı terörist Ahmet Şık değerli arkadaşlar.

Yine, bakın bunlar da darbeci teröristler. Darbeci teröristler, burada milyonlarca terörist var. Bunlar da Gezi eylemlerinde dünyanın gelmiş geçmiş en barışçıl, en şanlı eylemini yapan Gezi'deki gençler. Bunlar, son dönemde yaratmış olduğunuz teröristler. Birisi daha var ki, ismi Beyaz'dı, rengi de beyaz oldu sayenizde, korkusundan tir tir titredi, yaptığı programda, sadece barış isteyen Ayşe Öğretmene destek verdiği için, Beyaz dışında, stüdyo konukları, ayrıca, ta, o programı izleyenler dâhi terör örgütü yöneticisi olarak yargılandı.

Yine, bakın "Çocuklar ölmesin maça gelsin." diyen bir terör grubu daha. Bu da takım, bu da terör grubu.

Yine, bakın arkadaşlar, şu serbest, bu yasak. Bakın, bu serbest. Maçlarda bunu yapmak serbest ama şu yasak. Bu da Deniz Naki, son model terörist.

Ha, değerli arkadaşlar, bir terör grubu daha buldum size, o da geçtiğimiz hafta, şunlara bakın, ellerinde silahlar, uzun namlulu toplar tüfekler, bunlar da Artvinli, Karadenizli teröristler. Bunlar da yöresel terörist değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, değerli arkadaşlar, dün Sayın Elitaş, hani, hayır yapmış diye, bağış yapmış diye, terör örgütüne, paralel terör örgütüne bağış yapmış diye suçladı ya, muhtemelen, buradan soruyorum size, Kayseri'ye, AKP'ye: "Acaba, dün Fethullah terör örgütüne yardım eden Boydak ailesi -lütfen, soruyorum- AKP'ye yardım etti mi etmedi mi? Yardım etti mi etmedi mi?" İstikbal'den, Boydak grubundan AKP, 2002'den beri para aldı mı almadı mı bunu

39
merak ediyorum, cevabını bekliyorum. Bakın, bir terörist daha arkadaşlar, bu da Boydak grubunun teröristi.

Değerli arkadaşlar, yeteneklisiniz, kutluyorum, yeteneklisiniz. Bakın, siz, bir zamanlar resmî yayın organınız…

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, herkesi terörist ilan ediyorsun, öyle şey olur mu?

VELİ AĞBABA (Devamla) - Evet, ne yapayım? AKP yapıyor, ben değil.

Altına ismi okunacak şekilde Zaman gazetesini alıp geziyordunuz ya… Bakın, Cumhurbaşkanı ödül alıyor. Kim veriyor? Terör örgütü üyesi veriyor. Kim? Ekrem Dumanlı. Kime vermiş? Başbakana. Şimdi ne? Bu da terör örgütünün yayın organı.

Değerli arkadaşlar, bu konuda mahirsiniz, ustasınız. Bu konuda hakkınızı yememek lazım. Bakın "Benim başörtülü bacılarıma saldırıldı." sözü var ya, o Kabataş'ta alçakça bir iftira, bir yalandı ama şimdi gerçek olan bir görüntü var, bakın da utanın!

Bakın, bu gerçek ama, bu gerçek, bu montaj falan değil, bu Elif Çakır'ın röportajı değil, bu canlı çekilmiş bir resim. Buna bakın, şu resimlere bakın, şuna bakın, bakın, bakın, siz de bakın, siz de bakın arkadaşlar.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ne dediğini anlamıyoruz!

VELİ AĞBABA (Devamla) - Kafan kalın olabilir, kafan kalın.

Bakın, bir de…

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Hakaret edemezsiniz!

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, lütfen…

VELİ AĞBABA (Devamla) - Önce onu uyaracaksınız…

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Böyle bir şey yok!

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, bir saniye…

VELİ AĞBABA (Devamla) - Önce onu uyaracaksın.

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, kaba ve yaralayıcı dil kullanamazsınız.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Önce o terbiyesizlik yapmayacak, ahlaksızlık yapmayacak.

BAŞKAN - Böyle temiz bir dille konuşmaya sizi davet ediyorum.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Önce onu uyaracaksın Sayın Başkan.

Terbiyesizlik yapmayacak. Ne dediğine bakın, ne söylediğine bakın.

BAŞKAN - Bakın, siz de temiz bir dille konuşmak zorundasınız.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, bir de…

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, istirham ediyorum, lütfen ve konuya da dönmenizi istirham ediyorum.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Oraya söyleyin.

BAŞKAN - Bu şekilde herkesi itham ederek konuşma sürdürülemez.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Bir de aday teröristleri var yani stajyer teröristleri var, aday teröristler. Hani aday öğretmen var ya, bir de aday teröristler! Onlar kim? Geçmişte alkışladığınız, ayakta alkışladığınız. Kimmiş bu? Sayın Abdullah Gül, Sayın Abdullah Gül.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Stajyer, stajyer!

VELİ AĞBABA (Devamla) - Bu ne yapıyor? Şu anda Kayseri'de staj yapıyor. Bir yıl sonra Reis emrederse o da stajını bitirip terörist olacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, iyi bakın...

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, lütfen kişilerle ilgili ifadeler kullanırken kimseyi itham etmeden, ilzam etmeden yaralayıcı sözlerden men ediyorum sizi. Lütfen…

VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, onur kırıcı bir şey kullanmıyorum.

Bakın, Sayın Bülent Arınç; bu da aday, bu da stajyer terör örgütü üyesi olmaya aday. Ben yapmıyorum. Bakın, bir başkası da bu, arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu iş yarın buradaki grupta bulunanlar… Çünkü geçen yıl, geçen dönem konuşuyordum gülüyorlardı bana. Arka sıralarda oturan bir milletvekili şu anda cezaevinde terör örgüt üyesi olarak, yöneticisi olarak yatıyor. Siz de kendinize dikkat edin. Buna karşı çıkmazsanız, her muhalifin terörist ilan edilmesine bir şey demezseniz, bir gün siz de terör örgütü üyesi olabilirsiniz.

Değerli arkadaşlar, bakın bir de şu son dönemle ilgili birkaç şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugün Türkiye'de son yedi ayda yaşananlar bir başka ülkede yaşanmış olsaydı örneğin Gine'de, örneğin bir başka Afrika ülkesinde yaşanmış olsaydı en az 20 hükûmet istifa ederdi. Bakın, Türkiye'nin her yanında bombalar patlıyor Suruç'ta 33 kişi, Ankara'da 29 kişi, 104 kişi, Sultanahmet'te 12 kişi canlı bombalarla katledildi. Kimin canlı bombaları, kimin beslediği… Suruç, Ankara birinci katliam ve Sultanahmet katliamı. Bizim tespitimiz, dünyanın tespiti AKP'nin sırtını sıvazladığı, zaman zaman okşadığı "öfkeli gençler" dediği, sınır kapılarını açtığı bu topraklara gelmiş geçmiş en cani IŞİD terör örgütü tarafından bu insanlar katledildi. Ne denildi Ankara katliamından sonra? Sorumluluk bizim değil, güvenlikte zafiyet yok. Ne denildi 29 insanın katlinden sonra? Güvenlik zafiyeti yok. 12 kişi katledildi, "Zafiyet yok".

Değerli arkadaşlar, zafiyet olabilmesi için kaç kişinin ölmesi gerekiyor merak

40
ediyorum. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun bu katliamlarda 1 siyasetçi sorumluluk sahibi olur, öder. Bakın, ne diyorsunuz? Övünüyorsunuz, diyorsunuz ki: "Üçüncü köprüyü biz yaptık." Evet, "Havaalanını biz yapıyoruz."

Arkadaşlar, bu kadar katliam oluyor onları başka ülkelerdekiler mi yapıyor? Nasıl ki bu iyi işlerin sorumluluğunu üstleniyorsanız yapılan katliamların da sorumluluğunu üstlenmelisiniz. Bu nedenle sorumlu bir milletvekili olarak bir çağrı yapmak istiyorum. Hükûmet yönetemiyor, istifa edin. Bu kadar insanın katledilmesine göz yuman, görmezden gelen, katilleri besleyen Hükûmeti istifaya davet ettiğimi belirtmek istiyorum.

Yine, güneydoğuda askerler, polisler şehit oluyor. 300'e yakın insan şehit oldu. Kimin sayesinde? Sizin sayenizde. Geçmişte bunların yuvalanmasına, ağır silahları götürmelerine izin verdiniz. Şimdi izliyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, buradan bir suç duyurusu da yapacağımızı söylemek istiyorum. AKP terör örgütünün gelişmesine, yerleşmesine destek vermiştir. AKP terör örgütüne… Özür diliyorum, AKP, terör örgütünün gelişmesine, yerleşmesine destek vermiştir. Bu konuda suç duyurusunda bulanacağımızı belirtmek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, az önce, sayın konuşmacı kürsüdeyken AK PARTİ Hükûmetinin yanlış algı yarattığını ve Türk milletini yanılttığını ifade ettiler. Cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim, iki dakika süre veriyorum, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçenin sonuna geldik. Her partimiz, birçok vekilimiz, vekillik sıfatına yakışır şekilde, olgun, suhuletle bütçe merkezli konuşmaya devam ediyor. Ancak, bazen, arada bir sadece uğrayıp giden, söyleyeceğini, hakaretini, polemiğini yapıp giden vekiller de oluyor.

NURETTİN YAŞAR (Kayseri) - Var, var.

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Görüldüğü gibi, görüldüğü gibi, görüldüğü gibi!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Gönül ister ki her vekil asgari oranda taşın altına elini koysun, beraber bütçeyi konuşalım.

Az önce çok talihsiz bir konuşma izledik, çok talihsiz bir konuşma dinledik. Ancak, değerli arkadaşlar, zerre kadar şikâyetçi değiliz. Biz anlatsak toplum belki inanmayacak, ama herkes kendi gözüyle görüyor, kulağıyla duyuyor; kim paralelin yanında kim değil, kim terörün yanında kim değil; Ergenekon sanıklarının yargılanma sürecinde hâkimlerin yaptığı yanlışlar bugün revizeyle düzeltirken kim buna karşı çıkıyor kim karşı çıkmıyor, bunu görüyor. Hiç şaşırmıyoruz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Komiksiniz, komik.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bağırabilirsiniz, hiç önemli değil.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Çok komik oluyorsunuz, çok komik.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, 2 kardeş kavga edip düşman olabilir. Ancak, 2 düşman kardeş olmuşsa 3'üncü kişinin talimatını biz biliriz. O yüzden, ben, niçin paralelle kavga ettiğimizi tüm toplumunun takdirine bir daha sunuyorum. Yargıyla ilgili işlemleri buraya getirip de AK PARTİ'nin kararıymış gibi sunmanızı da esefle karşılıyorum.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - 2010 referandumunu ben mi yaptım?

BÜLENT TURAN (Devamla) - Daha sorumlu anlayış bu ülkenin geleceği adına daha anlamlıdır. Ama aynı şeyleri on dört sene yaptınız; hakaret, iftira, tehdit, zerre kadar korkmadık, korkmayacağız. Toplum aynı şeri yapıdan farklı şeyler bekleyenlerin seçimlerde defterini dürdü ve dürecek.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, bizce, bu Parlamentodaki bütün sayın milletvekilleri vekillik sıfatına yakışır hâldedir. Sayın Grup Başkan Vekilinin ithamı talihsiz olmuştur. Sayın Veli Ağbaba da en az Sayın Grup Başkan Vekilimiz kadar vekillik sıfatını layığıyla taşıyan ve hak eden bir kişidir. Çok açık bir sataşmadır. Keşke olmasaydı ama oldu. İki dakika söz hakkı doğar Veli Bey'e.

BAŞKAN - Sayın Altay, ben iki dakika söz hakkı vereceğim ama, bakın Sayın Altay…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Neden veriyorsunuz Sayın Başkan, fikrimizi

41
söylemeyecek miyiz? Neler söyledi o da…

MEHMET METİNER (İstanbul) - Sizin yüzünüzden Meclisi bırakacağız ya!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi bütçeyle alakalı olarak bir insicam oluştu. Her 4 dört siyasi parti grubu da, geçmiş teamüllere dayanarak da, bir şekilde bir noktaya taşıdık, artık yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Arkadaşımıza "Kalın kafalı" dedi. Ayıptır ya! Vallahi sizin yüzünüzden Genel Kurulu terk edeceğiz.

BAŞKAN - Burada Sayın Ağbaba'nın az önceki söylemlerini sizler de duydunuz. Ona karşı mümkün mertebe sataşmadan birtakım ifadeler kullanmaya çalıştı. Dilerseniz bunu bu şekilde bence kapatalım, yani bu işi, polemiği uzatmayalım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Tabii, hay hay. Veli Ağbaba yeni bir sataşmaya mahal vermeyecektir. Ancak konuşmasında ben bir hakaret, şahsiyatla uğraşma görmedim.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - "Kalın kafalılar…" Aynen iade etmek lazım.

MEHMET METİNER (İstanbul) - "Kalın kafalısın" dedi, yapma kardeşim ya! Böyle bir şey olur mu ya!

BAŞKAN - Şimdi, isim isim vererek herkese yönelik…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hükûmetin kimi terör örgütlerine yardım ve yataklık yaptığı malumdur. Biz bu konuda dediği gibi zaten suç duyurusunda da bulunacağız. Ben burada bir şahsiyatla uğraşma görmedim ama Sayın Grup Başkan Vekilinin Sayın Ağbaba'nın şahsiyatıyla uğraştığı çok açık.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Ya, nasıl milletvekili arkadaşımıza "Kalın kafalı" diye şey yapar ya?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Takdir sizin. Sataşmadan Sayın Ağbaba'ya söz hakkı talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Sayın Başkan…

MEHMET METİNER (İstanbul) - Sayın Başkan, bir milletvekili arkadaşımıza nasıl "kalın kafalı" diye hakaretler edilir ya!

BAŞKAN - Bir saniye…

Buyurun Sayın Tin.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Başkanım, şimdi, biraz önceki hatip dedi ki: "Kafan kalın, anlamazsın." dedi. Bana sataşmada bulunmuştur.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - O da sataşmadır, evet.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tin.

İki dakika, önce size söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, biraz önce dedim ki: "Bunlarla neyi söylemek istiyorsun, neyi belirtmek istiyorsun?" dediğimde, orada Sayın Milletvekili, ne yazık ki, Meclise ve vekilliğine yakışmayacak şekilde "Kafan kalın anlamazsın." diye laf attı. Yani bu bence çok saygısızca bir şey.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - İade et! İade et!

ŞAHİN TİN (Devamla) - Bizim milletvekilleri olarak, milletvekilleri olarak aslında birbirimize hitabın bu şekilde olmaması gerektiğini düşünüyorum.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Misliyle iade et kendisine ya!

ŞAHİN TİN (Devamla) - Çünkü burada herkesi, birbirini, halkımızı, milletimizi yanıltarak burada herkesi terörist ilan etmiş gibi göstermek AK PARTİ'nin ya da burada "AK PARTİ dün işte, bunlarla iyiydi, bugün neden bu şekilde oldu?" diye milleti yanıltmaya çalışmak bence doğru bir şey değil. Ben şuna inanıyorum, benim dediğim şudur: Eğer bu devletimize, milletimize hainlik yapan, bölücülük yapan her kimse, dün eğer iyiyse, bugün de devletimize, milletimize yanlış yapıyorsa biz onun her zaman karşısındayız ve o gereken şekilde yargılanacaktır ve mahkûm edilecektir; bunu da herkes böyle bilmeli. Onu bu şekilde, bizi yanıltacak şekilde, halkımızı yanıltacak şekilde anlatmanın hiçbir anlamı yoktur. Bu şekilde bir muhalefeti de ben kabul etmiyorum ve bu şekilde saygısızlığı da kabul etmiyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Düzelteceğiz tamam.

ŞAHİN TİN (Devamla) - Aynı şekilde de size iade ediyorum sözlerinizi.

Evet, teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, az önce konuşmamda sadece zamanın hakkı için, usul ekonomisi için çok dikkatli konuştum; hiçbir vekile hakaret etmedim.

BAŞKAN - Evet, doğrudur.

42
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Çok dikkatli konuştum. Aslında hak ettiği çok farklı şeylerdi, çok ağır şeyler söylemişlerdi. Fakat sürenin kısa olması açısından az önce arkadaşımızın ifade ettiği meseleyi atladık. Eğer böyle bir ifade varsa, sayın vekilimizin iddia ettiği gibi bir alçakça iddia varsa bunu mutlaka sayın vekilin revize etmesi lazım, özür dilemesi lazım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Alçak denmez, o iddiaya alçakça denmez; saygısızca denilebilir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ancak, böyle bir şey yoksa lafım yok. Ama bir daha diyorum: Kürsüden bir vekilimize böyle bir ifade kullanılmışsa bunun mutlaka özrü gerekir.

Lütfen, tutanaklara bakmanızı istiyorum.

BAŞKAN - Şimdi, sayın milletvekilleri, bir defa İç Tüzük'e göre de gündeme bağlılık ilkesi geçerlidir yani her açıklama isteyen ya yerinden ya da sataşma, aslında ne olursa olsun gündemdeki konudan ayrılmamayı emreder ama ne yazık ki bazı konuşmalar özellikle bazı konuşmacılar tarafından yapıldığında tamamen gündemin dışında yeni polemikler oluşturmaya dönük de olabiliyor.

Dolayısıyla hepinizden istirhamım, kim olursa olsun, hangi gruptan olursa olsun, muhakkak ki meramınızı da dile getireceksiniz ama gündeme bağlılık ilkesi uyarınca da gündemdeki konulardan ayrılmamayı da özellikle istirham ediyorum. Karşılıklı konuşmaların yapılmaması, bu polemiklerin uzatılmaması, hepimizin dikkat etmesi gereken hususlardır.

Sayın Ağbaba'ya da az önceki ifadesinden dolayı bir düzeltme hakkı tanıyorum. Lütfen, Sayın Ağbaba bunu bu şekilde de…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bir dakika, bir dakika…

BAŞKAN - Evet.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, biz sataşmadan söz istedik. O sözü vereceğinizi beyan…

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Altay, az önceki ifadesini doğru buluyor musunuz Sayın Ağbaba'nın?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hayır hayır.

BAŞKAN - Siz doğru buluyor musunuz?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Söyledim, onu da…

BAŞKAN - Tamam işte, onu düzeltme…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Şöyle maniple etmeyin: "Ben Ağbaba'ya düzeltmesi için söz veriyorum." derseniz, bu olmaz. Ağbaba kendine yakışanı yapar ancak siz sataşmadan dolayı söz veriyorsunuz.

BAŞKAN - İnşallah, ben Sayın Ağbaba kendine yakışanı yapacağını düşünüyorum.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, öncelikle sizin tutumunuzu da kınadığımı belirtmek istiyorum. Ne konuşacağımıza, nerede konuşacağımıza, kimi eleştireceğimize siz karar veremezsiniz.

BAŞKAN - Ben karar veririm ama Sayın Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Hiç kusura bakmayın.

BAŞKAN - İç Tüzük ona karar veriyor, açın bakın.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Tüzük'te ne yazıyorsa ona uyarız.

BAŞKAN - Tamam. Ben ona bundan sonra uyacağım…

VELİ AĞBABA (Devamla) - Siz, bize karışamazsınız.

BAŞKAN - …ve sizi konuşmaktan yeri geldiğinde de men edebilirim, kusura bakmayın.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Kusura bakmayın, hiç edemezsiniz. Tüzük'ün dışına çıkamazsınız.

BAŞKAN - Tamam Tüzük'ü uygulayacağım.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Tüzük'ün gereğini yaparsınız.

BAŞKAN - Tamam.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Ben burada hiçbir arkadaşıma hakaret etme babında bir şey söylemek istemedim. Onu da üzdüğüm için üzgünüm yani böyle bir ifade…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Özür dile özür!

VELİ AĞBABA (Devamla) - Özür filan dilemem, onun söylediklerine bakacaksınız önce, okuyacaksın tutanağı ondan sonra.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Özür dileyeceksin.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, ben burada sizin zorunuza gitse de eleştiriler yapıyorum. Ne diyorum? Diyorum ki: Dün el ele, kol kola verdiğiniz, beraber hukuk katliamları yaptığınız, beraber kol kola yürüdüğünüz, size destek olan, size

43
referandumda hep beraber el ele, kol kola verip… Hani diyordu ya: "Ölülerimizi kaldırıp oy kullandıralım." Onları hatırlatıyorum. Utanıyor musunuz? Bu benim problemim değil. Ben bunları hatırlatacağım.

Bakın, İlker Başbuğ'u ben mi terörist ilan ettim? Siz "Bu davaların savcısı benim." demeniz mi? Demediniz mi? İlker Başbuğ'u, Türkan Saylan'ı, İlhan Selçuk'u…

Mustafa Balbay nerede, Mustafa Balbay, "Darbeci Mustafa Balbay" Eline ömründe silah almamış darbeci yaptınız.

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Özür dilediler mi?

VELİ AĞBABA (Devamla) - Orada Mustafa Balbay bakın bakalım, yüz yüze gelin bakalım.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Cumhuriyet Mitingleri ortada.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Bunu yapan sizsiniz, bu katliamları yapan sizsiniz. Hukuk katliamını yapan sizsiniz. Bakın, kimin terörist olduğuna siz karar veriyorsunuz. Bir grup bir araya geliyor, kim terörist? Böyle bir şeyi hatırlatmaya devam edeceğim.

Ayrıca, bu son süreçte yaşanan ölümlerin sorumlusu Hükûmettir. Nasıl ki "Üçüncü köprüyü ben yaptım." diyorsa; nasıl ki "Üçüncü havaalanını ben yaptım." diyorsa bu ölümlerin sorumlusu da Hükûmettir yani sizsiniz. Bakın, Dağlıca saldırısında 16 asker şehit oldu, bir gün boyunca ulaşılamadı. Ne dedi Cumhurbaşkanı? "400 vekil verseydiniz bu olmazdı." dedi, hani Dağlıca'da 16 gariban yavru katledildi ya, işte o zaman. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Hiç öyle demedi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Turan, bir saniyenizi alacağım, buyurun, oturun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, izin verirseniz…

BAŞKAN - Sayın Turan, söz vereceğim, bir saniyenizi alacağım.

Bakın, sayın milletvekilleri, şimdi, görüşmelerde genel düzeni yazan 65'inci madde: "Genel Kurulda söz kesmek, şahsiyatla uğraşmak ve çalışma düzenini bozucu hareketlerde bulunmak yasaktır." Başkanın söz kesmesi -Sayın Ağbaba siz de bakabilirsiniz- 66'ncı madde: "Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir." Siz zaten konuya gelmediniz, biliyorsunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Konu neydi?

BAŞKAN - Gündemdeki konu bellidir açıp maddeye bakarsanız.

"İki defa yapılan davete rağmen, konuya gelmeyen milletvekilinin aynı birleşimde o konu hakkında konuşmaktan menedilmesi, Başkan tarafından Genel Kurula teklif olunabilir. Genel Kurul, görüşmesiz işaret oyu ile karar verir."

Yine, konuşma üslubunu içeren 67'nci madde: "Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet eder. Başkan, gerekli görürse, o kimseyi o birleşimde salondan çıkartabilir." Şimdi, devamında birtakım maddeler var. "Siz nereden alıyorsunuz?" diyorsunuz, bakın, ben sadece sizin şahsınıza dönük olarak değil, genel bir uygulama olarak bugüne kadar mümkün mertebe bu hususları çokça uygulamamaya çalıştım ama lütfen, istirham ediyorum tüm saygıdeğer milletvekillerinden, tüm sayın milletvekillerinden; konuşmamızı yapabiliriz, üslubunuz önemlidir, içeriği sert bir şekilde yapabilirsiniz ama sataşmadan, hakaret etmeden, kimseyi tahkir etmeden, itham etmeden, karalamadan bunu yapmak elbette herkesin hakkıdır. Yani, ben her söylediğinize katılmak zorunda değilim ama saygıyla her bir milletvekili de sizi dinlemek durumunda.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Şahsi eleştiri bu.

BAŞKAN - Ama, siz de bunu yaparken -tüm milletvekilleri için diyorum- lütfen bu kurallara uyarak her birimiz konuşmalarımızı tamamlarsak…

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - …bence Genel Kurulun verimli çalışma ortamı sağlanması açısından da hepimizin insicamı açısından da yakışan bu olur diye düşünüyorum.

Tekrar teşekkür ediyorum.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, bir şey söylemek istiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Turan'a söz vermiştim ama…

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Bir saniye efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ben konuşuyorum Sayın Başkan.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Biraz önceki yaptığınız uyarıyı…

BAŞKAN - Bir saniye, Sayın Turan'a söz vermiştim.

Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Böyle bir şey yok arkadaşlar!

Sayın Başkanım, az önce CHP'li vekilin kürsüde ifade etmiş olduğu, sokakta söylenmeyecek olan laf, burada geçilecek laf değildir. Bununla ilgili İç Tüzük'ün 160'ncı

44
maddesinin (3)'üncü fıkrası "Kaba ve yaralayıcı sözler sarf etmek." diye ifade eder. Bu, kınamayı gerektiren bir disiplin suçudur. Ya, özür dilemesini veya size bununla ilgili işlem yapılmasını talep ediyoruz ısrarla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, bu konuyla ilgili bir düzeltme yapmayı düşünüyor musunuz?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ben gerekeni söyledim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, iktidar partisinin…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Arkadaşlar, "kalın kafalı" dedi ya!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ya, bir dakika arkadaşlar ya!

BAŞKAN - Sayın Altay konuşuyor, lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - İktidar partisinin niyeti belli ki muhalefeti burada susturmak. Bunun için de… (Gürültüler)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Yapmayın ya! Ayıp ya, vallahi ayıp ya!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Arkadaşlar, bir dakika, rica ediyorum ya!

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Susturmak değil, hakaret ve nezaket dışındaki…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Belli ki iktidar partisi muhalefetin eleştirilerine tahammül edemez bir hâle gelmiştir psikolojik olarak. Sayın Ağbaba Sayın Milletvekilinden de… "Üzdüğüm için üzgünüm." demek, bir anlamda odur.

Sayın Turan, arkadaşın bana benim ağza alamayacağım, senin de alamayacağın laf etti. Ne yaptınız? Veli Ağbaba'ya kınama vereceğiz; evet, tamam, kabul. O arkadaşınıza da… Yok, sizi kastetmiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Kimi diyorsun Sayın Başkan?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Beni göstermeyin!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - 3 Birleşim önce… Adana Milletvekilinize geçici çıkarma vereceğiz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bilmiyorum onun ne olduğunu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Adaletse böyle olur!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Altay!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hayır, bir saniye Sayın Başkan!

BAŞKAN - Bir saniye, ben bir şey söyleyeceğim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Altay, eskileri mi karıştıracağız, yapmayın!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Ağbaba'nın arkadaşımıza söylediği söz İç Tüzük'ün 160, 161'inci maddelerinin uygulanacağı bir söz değildir. Eğer onu uygulamaya kalkacaksak bu Parlamentoda adam kalmaz ya, Genel Kurulda adam kalmaz, olur mu öyle şey!

BAŞKAN - Sayın Altay, bakın, az önce o ifadenin doğru olmadığını siz de söylediniz. Şimdi, bu ifadeden dolayı "Ya, kusura bakmayın, kastımı aştım, özür diliyorum." demek de bir erdemdir. Bu bir ifadeden dolayı, başka bir şey değil ki bu.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ben gerekeni söyledim.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Şimdi, kalın kafalılığı mı savunuyorsunuz orada?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, bu lafın 10 kat daha talihsizi, daha yaralayıcısı söylendi bu Mecliste. Ne oldu size birden bire böyle? Böyle bir şey olmaz!

BAŞKAN - Geçmişte söylenenler oldu, ceza verilenler oldu, verilmeyenler oldu.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Kalın kafalılığı mı savunuyor orada grup başkan vekili?

BAŞKAN - Şimdi, bakın…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, işin tadını kaçırmayalım! Daha ağır laflar edildi burada; sizden bize, bizden size!

ŞAHİN TİN (Denizli) - "Kalın kafalı" demeyi mi savunuyorsunuz?

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Altay, bu konuda…

ŞAHİN TİN (Denizli) - Özür dilemesi gerekiyor burada!

BAŞKAN - Ya, Sayın Tin, kabul.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Neydi o Adana milletvekilinin adı ya? "Lan" dedi adam bana ya Bülent Bey.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Kim bilmiyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Mehmet Şükrü nerede?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan…

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ama bakın, siz onu savunuyorsunuz, haksız olduğunuz için ondan sonra da savunuyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Kim savunuyor sayın vekilim? Hoş değil, yakışık almaz dedik, tamam.

ŞAHİN TİN (Denizli) - O zaman özür dilesin gelsin de.

45
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, biz Engin Bey'in ne kadar nezaketli bir kişi olduğunu biliriz, eskiden beri vekilliğini de biliriz, kulislerdeki efendiliğini biliriz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ya, benim efendiliğimi konuşmak sana düşmez.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Kendi arkadaşını savunmak zorunda kalmaktan onun da hicap duyduğunu biliyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bak, bak, niyet okuyuculuğu da var bunların.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ancak, Sayın Başkan, bu ifade görmezden gelinecek bir ifade değildir. Eğer bu konuda işlem yapmazsanız sizi de kınayacağım, onu da söyleyeyim. Böyle bir şey olmaz!

BAŞKAN - Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bir insana en ağır ifadede bulunulmuş "Bunu görmeyin." diyorlar. Olur mu böyle bir şey? Ya özür dilemeli, ya disiplin cezası verilmeli.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hayır.

BAŞKAN - Sayın Turan, az önce…

Siz bu konuda bir şey diyor musunuz? Az önce…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ya, Veli Bey daha ne desin kardeşim?

ŞAHİN TİN (Denizli) - Özür dilemesini talep ediyorum ben ya da disipline verilsin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ya, bir kırbaç alın, gelin bir de bizi terbiye edin be! Ayıp ya! "Üzdüğüm için üzgünüm." dedi ya.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bağırmadan, bağırmadan. Niye bağırıyorsun ki?

BAŞKAN - Sayın Altay, bir saniye. Bakın…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, bu tartışmayı uzatmanız yersiz, bu tartışmayı uzatmanız yersiz.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ben davamı açacağım zaten.

BAŞKAN - Sayın Altay, bakın, bu konuyla ilgili bu üzüntülerini, üzgünlüğünü ifade etmesi… Açalım bir dakika yerinde... Bu zor bir şey değil ya.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Arkadaş gereğini söyledi Sayın Başkan. Bunun daha ağırı yüzlerce kez söylendi bu Mecliste. Neler hatırlıyorum, benim hafızamda neler var. Ben diyorum ki: Hem size hem AKP'ye ne oldu birdenbire?

BAŞKAN - Sayın Altay, ben nezaketinizi biliyorum. Bu konulara…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - "Bunun için üzgünüm." dedi. Bu, özürdür, anlayana özürdür. Bunu anlamayana bin kere daha özür dilesen daha yetmez zaten. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞAHİN TİN (Denizli) - Hayır. Özür dilesin o zaman, çıksın özür dilesin.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Ayıp, ayıp!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - "Anlayana" derken de sen mi hakaret ettin?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bülent, uzatma şu işi, uzatma. "Bunun için üzgünüm." dedi.

BAŞKAN - Ben bir tutanaklara bakayım o zaman.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bakın, ondan sonra bakalım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hayır. Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Turan, tutanaklara bakacağım, konuşacağız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Tahrik var, adam tahrik etmiş orada.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Tahrik etmedim ben. "Biz senin dediğini anlamıyoruz." dedim, o kadar.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Engin Bey, bir dakika.

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Altay, tahrik ayrı bir şey. Sizin nezaketinizi son derece bilen insanlarız Sayın Altay. Yani burada… Özür erdemdir ya.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Konuştuğuma bakarsınız. Bak tutanağa, bak tutanağa.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Tutanaklara bakın.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bakın tutanaklara.

BAŞKAN - Tamam, tutanakları alalım sayın milletvekilleri.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan…

KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Sayın Başkan, çıkar neyle çıkarsa!

BAŞKAN - Siz oturun lütfen, size söz hakkı vermedim.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Oturuyoruz zaten.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Turan, tutanaklara bakacağım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkanım, tutanaklar ihtilaf olduğunda delildir. Sayın grup başkan vekili ve konuşmacı bunu dediğini kabul ediyor, "Ağır değil." diyor.

BAŞKAN - Tutanaklara bakacağım ben.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ee, ona da siz mi karar vereceksiniz?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bunu iade etme hakkımız var.

BAŞKAN - Ben tutanaklara bakacağım, tutanaklara bakacağım.

46
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, dediğini kabul ediyor, ne tutanağından bahsediyorsunuz?

BAŞKAN - Tutanakları istedim Sayın Turan.

Evet, şahıs…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sizi ısrarla 163'ü uygulamaya davet ediyorum.

BAŞKAN - Tutanaklara bakacağım Sayın Turan.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, bir sözüm vardı.

BAŞKAN - Şahısları adına ilk söz…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan… Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkanım, Sayın Milletvekilimin bir meramı var. Bunu sormak durumundasınız. Sayın Turan ayağa kalktığı için kendisi nezaket gösterdi, oturdu.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Evet.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bir meramını dinlemek durumunda değil misiniz? Merak ediyorum.

BAŞKAN - Şimdi, bir saniye… Benim öyle bir zorunluluğum yok, Sayın Altay, öncelikle. Tabii öyle bir zorunluluğum yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Nasıl yok!

BAŞKAN - Hayır yok, öyle bir zorunluluğum yok. Ben ihtiyaç olduğu zaman gerçekten de ciddi gördüğüm zaman söz verebilirim belki.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, eylem yapmıyor, milletvekilimin bir meramı var.

BAŞKAN - Zorunda değilim ama.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, söz verdiniz, grup başkan vekili ayakta olduğu için ben oturmak durumunda kaldım. Lütfen, bir söz verin, bir şeyler söyleyeceğim. Bakın, biraz önce Veli arkadaşımıza uyarıda bulundunuz ama burada Osman diye bir kardeşimiz var. İnanın, kimseyi konuşturmuyor. Özür dilerim, sözüm Meclisten dışarıya. Burada, pazarcı gibi, tellal gibi bağırıyor. Ama siz hiç ses çıkarmıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Şimdi, bakın… Bakın... Bakın, siz bir şey açıklarken başka birine sataşıyorsunuz. Yani böyle bir şey olmaz.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Ama hiç ses çıkarmıyorsunuz.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Allah aşkına, birine hakaret yapmıyor. Sapla samanı mı karıştırıyorsunuz ya?

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Burada olmayan birinin hakkında konuşuyorsunuz, ayıp ya!

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Hakaretle bunu niye karıştırıyorsunuz ki? Onda da bir hakaret var, öbürü sataşıyor.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Seviyeyi düşünürken de sen seviyeyi düşürdün!

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (x)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119)

BAŞKAN - Efendim, şahısları adına ilk söz İstanbul Milletvekili Garo Paylan'a aittir.

Sayın Paylan, buyurun efendim. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tartışmaya bir cümle edeyim. Biz burada konuşurken defalarca buradan duymazdan geldiğimiz, Sayın Ağbaba'nın söylediğinden çok daha ağır ifadeler tutanaklara geçiyor Sayın Başkan. Lütfen, öncelikle… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Veli Ağbaba'yı savunmak sana mı kaldı?

47
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Sizin tutanaklardaki ifadeleriniz de ortada.

GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın, ben söyleyeyim. Ben kimseye asla hakaret etmedim. Hayatımda da etmedim ve etmeyeceğim de. Hiçbirimiz birbirimize hakaret etmeyelim.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Senin tutanaklardaki hakaretin ortada.

GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın, şiddet şiddeti, nefret dili nefret dilini getirir. Benim çağırım, hiçbirimiz birbirimize bunu yapmayalım.

Değerli arkadaşlar, ben gündeme geleyim. Sayın Bakan, dün servet tartışması oldu. Hani toplumun yüzde 1'i servetin ne kadarını alıyor tartışması oldu ve benim de tespit ettiğim, tekrar da teyit ettiğim rakamlara göre, AKP iktidara geldiğinde nüfusun yüzde 1'i servetin yüzde 36'sına sahipti. Bugün nüfusun yüzde 1'i servetin yüzde 54'üne sahip.

Bu nasıl oldu? Bakın, pasta büyüdü, evet. Ama pastanın yüzde 36'sını yüzde 1 alırken, bugün yüzde 1 pastanın yüzde 54'ünü alıyor. Bu adaletsiz. Bu gidişat da adaletsiz.

Bu niye oluyor? Çünkü ciddi bir rant dağıttınız. Çok ciddi bir rant dağıtıldı. Özellikle imar rantlarıyla 100 milyarlarca dolar bugünkü rakamlarla ama bu, vergilendirilmedi. Bunu vergilendiremedik çünkü "Nereden buldun?" diye soramıyorsunuz.

Bu "Nereden buldun?"u sağlamazsak… Bakın, siz, asgari ücreti 1.000 liradan 1.300 lira yaptık diye özel sektör "Yandım anam." diyor diye şikâyet ediyorsunuz. Ama geçen yıl 1 Ocak 2015'te asgari ücret 1.000 liraydı ve 434 dolardı. 1 Ocak 2016'da 1.300 yaptınız ama 426 dolara düştü, yükselmedi. Alım gücü, evet, dolar ciddi anlamda yükseldi ama dolar karşısında yükselmedi.

Ve bir şey daha var: Bakın, 1 Ekimde - bunu çok iyi biliyorsunuz. Buna cevap vermenizi istiyorum. Bu önemli çünkü- asgari ücret 1.230 liraya düşecek. Yani sizin vaadinizin altına düşecek. Ama siz, sanıyorum, bütçeyi ona göre hesapladığınız için bununla ilgili adım atılmayacak gibi işaretler veriyorsunuz. Oysa bir şey vaat ettiniz 1.300 lira olacak diye. 1 Ekim, 1 Kasım, 1 Aralıkta maaş alınacak. Bunlar 1.230 lira mı olacak, 1.300 lira mı olacak? Bunun lütfen cevabını verin. Çünkü, bakın, pasta büyüyor ama pastanın büyüğünü yine nüfusu yüzde 1'i alıyor.

Bunu geriye dönüştürmenin yolu maliye politikasıdır, başka bir şey değildir. Maliye politikasıyla ranta, sermayeye vergiyi koyarsınız, özellikle de imar rantlarına. Bakın, üretenlere daha az dokunalım. Üreten, yatırım yapan, istihdam yapana daha az dokunalım, kabul. Ama ranttan geçinenleri, hayatta bir taşın üzerine bir taşı koymayıp sırf imar alıp milyarlarca dolar götürenleri vergilendirmemiz gerekiyor. Bu da emlak rantlarının vergilendirilmesiyle olur ve bu çerçevede bütün emlakin de… Dün biraz sohbet ettik.

Gerçekten, bakın, şimdi, siz gidin Ankara'da bir daire alın. "Kaç para bu daire?", müteahhit size der ki: "400 bin lira." "İyi, hadi, hayırlı olsun. Alıyorum 380 bin liraya." Tapuya gidersiniz, "Kaç para?" "100 bin lira gösteriyoruz." "Niye?" "100 bin lira göstermemiz gerekiyor." "Kalanını açıktan ver." Ne oldu? Bir anda bütün tasarruf, 300 bin lira, kara para ak para oldu. Vergilendiremediğimiz her para, bu anlamda, son yıllarda özellikle, ranta gidiyor, inşaatçılara gidiyor ve oradan da vergilendiremiyoruz. Çünkü gerçek değerleriyle ortaya koyamıyoruz.

Bunun için benim tekrar önerim, dün burada önerim: Bir mali milada ihtiyaç var. Herkes bu mali miladı… Bakın, Zekeriya Temizel yaptı, uygulanamadı. AKP o mali miladı geri çekti ve "Nereden buldun?" diye soramıyor. Bütün rakamları, gerçek anlamda, herkes bir sefer beyan etsin. Mali bir milat yapalım; bütün rantlar, gayrimenkuller gerçek değerinde beyan edilsin. Bir seferlik, aklanması için bunun, bir servet vergisi konsun. Bu da bütün sosyal politikalarımızı finanse edecek şeydir. Sonra Maliye Bakanımız Türkiye'nin en güçlü insanı olsun. Ama tabii ki bağımsız bir vergi denetim sistemi kurulsun, özerk. Ve ondan sonra orantısız olarak artan her rakam sorulsun. Vergi levhasında 3 lira yazıp da her ay kredi kartında 50 lira harcayanlardan hesap sorulsun. Öyle, pastanın yüzde 54'ünü yüzde 1'e dağıtmakla adalet sağlanmaz. Adalet adil maliye politikasıyla olur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahıslar adına ikinci söz Adıyaman Milletvekili İbrahim Halil Fırat'a aittir.

Sayın Fırat, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 8'inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti hükûmetleri olarak, yapılan planlamalar ve projelerle ülkemizi nereden nereye getirdik. On dört yıl önce, üç gün içinde bankacılık ve finans sektörü yerle bir edilen, üç gün sonrasını gördüğü zaman şükreden, iflasın eşiğinde bir ülke iken şimdi bu coğrafyanın en güçlü ve itibarı sayılır bir aktör ülkesi olduk. Bugünümüze nasıl geldiğimizi unutmamalıyız. Bakın, aziz milletimiz geçmişini unutmamaktadır.

48
Cesaretle ve kararlılıkla, tüm sorunların üzerine giden AK PARTİ Hükûmetlerimiz, milletimizin sırtında ağır yük oluşturan bütçeleri yük olmaktan çıkarmış, milletine yatırım götüren, hizmet eden hâle getirmiştir. Böylelikle, ülkemizin kronikleşmiş sorunlarına neşter vurarak, ekonomide, sağlıkta, sosyal hayatta ve diğer tüm alanlarda birçok değişimi gerçekleştirerek devrim niteliğinde reformlar gerçekleştirmiştir.

2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde 85,7'si faiz ödemelerine giderken bugün vergi gelirlerinin yüzde 13'ünün faiz ödemelerine gittiği ortadadır.

Yüzyılların ihmalini gideren KÖYDES ve BELDES projelerini biz uyguladık. Duble yollarından yüksek hızlı trenine, sağlıktan eğitime, ekonomiden turizme, tarımdan savunmaya birçok alanda yatırım ve hizmetler gerçekleştirdik. Halkımızın birçok demokratik kazanımlarına imza attık.

2002 yılından bu yana 450 bin derslik açarak, eğitimin altyapı ve derslik sorununu büyük oranda çözdük. Geçmişte her ilde üniversite yoktu. Bugün Adıyaman'ımızda Adıyaman Üniversitesinin 20 binin üzerinde öğrencisi bulunmaktadır.

On dört yılda, ulaşım ve lojistik altyapılarında büyük ilerlemeler kaydederek duble yol ağının 24 bin kilometrenin üzerine çıkarıldığı, yüksek hızlı tren işletmeciliğinde dünyada 8, Avrupa'da 6'ncı sırada olan, küresel ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde ekonomik dengeleri koruyan bir ülke konumundayız.

Milletimizin, ekonomik ve sosyal refahını en üst seviyeye çıkarmak için 1 Kasım seçimlerinde verdiği vaatlerin bir kısmını bir ay içerisinde gerçekleştiren bir AK PARTİ Hükûmeti vardır.

Gücümüzü halktan alarak söz verdik, yapıyoruz. Ne aldattık, ne de aldanan olduk. Bir ibadet anlayışı içerisinde hizmete hep devam dedik. Milletimize hesap vermekten kaçan ve korkan bir anlayış içerisinde hiç bulunmadık.

Sayın milletvekilleri, iktidara geldiği günden bugüne kadar sürekli olarak oylarını artırarak ilerleyen ve her geçen gün halkın daha fazla teveccühünü kazanan bir hükûmetin 14'üncü bütçesini gerçekleştiriyoruz. Her bütçemiz daha fazla hizmet getirdi. 2001 yılında "Aydınlığa açık, karanlığa kapalı." diyerek çıktığımız yolda milletimizin güvenini ve teveccühünü boşa çıkarmadık. Milletimizle gönül köprüleri kurarak onlara hep doğruları söyledik. AK PARTİ olarak hizmette ayrımcılık yapmadık. Hamdolsun, halkımız bunun karşılığında AK PARTİ'ye desteğini hiç esirgemedi.

Bakın, kendi seçim bölgemiz Adıyaman AK PARTİ'ye yüzde 69,5 oranında destek olmuş. Sincik ilçemiz kendi rekorunu kırarak bir kez daha Türkiye 1'incisi olmuştur. Adıyamanlı hemşehrilerimize teşekkür ediyoruz, Allah kendilerinden razı olsun.

Büyümeyi ve istihdamı artırmak ve ülkemizin refah seviyesinin artırılmasını sağlamak ve sürdürmek için hazırlanan bütçemizde bugün eğitime ayrılan pay 109,3 milyar liradır, 2002 yılı bütçesine denk bir bütçedir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Adıyaman'a ne kadar ayrılmış? Adıyaman'a bütçeden ne kadar ayrılmış?

İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) - 2002 yılında sadece sosyal yardım ve hizmete 1,3 milyar lira kaynak ayrılmışken 2015 yılında 28,5 milyar lira olarak gerçekleşmiştir.

AK PARTİ hükûmetleri olarak her zaman mazlumun yanında yer aldık, zulme ve zalime karşı dik durduk. Ülkemizin üzerinde oynanan oyunların farkındayız. Gelişen ve kalkınan bir Türkiye'ye engel olmaya çalışan güçlerin olduğunu görüyoruz. Bugün içeride ve dışarıdaki fitne ve nifak odaklarının oyunlarına gelmemeliyiz. Milletle derdi olmayanlar, kan ve gözyaşından medet umarlar. Her şeye rağmen kardeşliğin, barışın, sevginin dilini konuşarak, birlik olmak için hep mücadele vereceğiz.

Bütçenin hayırlı olmasını diliyor, tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.42

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sayın Özel, Sayın Altay; pek kısa bir söz talebiniz olmuştu.

Sayın Özel, buyurun.

49

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Biraz önce bütçenin son günlerine yaklaştığımız bu süreçte, birazcık, karşılıklı tansiyonun yükseldiği anlardan birini daha yaşadık.

Öncelikle, hem size hem tüm partilerin Meclis başkan vekillerine oturumları yönetirken gösterdikleri anlayış, demokratik tavır için teşekkür ediyoruz. Elbette, zaman zaman Başkanlık Divanının tutumuyla bağdaşmadığımız noktalar oluyor, itiraz ediyoruz, usul tartışmaları yapıyoruz ama sonuçta, hepimiz Başkanlık Divanına karşı kullandığımız dilde son derece dikkatliyiz, dikkatli olmak zorundayız çünkü tarafsız ve bu yüce Meclis halkımızı temsil eden bir makamdır, öncelikle onun altını çizmek isteriz.

Onun dışında, geçmiş tutanaklara bakıldığında, gerçi arkadaşımızın ifadelerinde de kendisi de ifade ettiği şekilde, kastının o olmadığını söylediği bazı ifadeler de var. Bizim, dün bir hususta oluşan ortak mutabakatta olduğu gibi bugün de kaba, yaralayıcı sözlerin kullanılmaması, bu konuya hepimizin özen göstermesi konusunda mutabakatımız tam. O konuda özenli tavrımızı sürdüreceğiz.

Size de bundan önce olduğu gibi bundan sonra da oturumlarda başarılar diliyorum.

Teşekkür ederiz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, Sayın Özel'in açıklamalarını memnuniyetle takip ettik.

Esasen, Mecliste müzakereye dayalı bir dilin teşekkülü karşılıklı katkılarla oluşur. Dile ilişkin şunu söylerler: Biz meramımızı dille anlatırız, kelimelerle anlatırız ama aynı zamanda, konuştuğumuz dil de bizi anlatır. Hangi kelimeleri konuşuyorsak bu, aynı zamanda bizim karakterimizi, muhakeme biçimimizi, kafamızın çalışma usulünü ortaya koyar. Başkalarına, ötekilere hangi dille, hangi kavramlarla eleştiri, analiz getiriyorsak bu, aynı zamanda bizim kimliğimizdir. O bakımdan, söylenen sözleri aynı zamanda kişinin kendi kimlik deklarasyonu olarak görmek lazım.

İkinci husus, bu kürsüde yapılan konuşmalar. Önce kişi kendisi için konuşur, çok doğru, adıyla soyadıyla kendisi için konuşur; aynı zamanda partisi için konuşur, aynı zamanda Meclis için konuşur. Vatandaş burayı izlerken Meclisteki konuşmalar diye bakar. Dolayısıyla kendisini, partisini ve Meclisi o kürsüde konuşma yapan herkesin düşünmesi ve muhakemesini, kullandığı dili bunun üzerine kurması gerekir.

Biz kapa, yaralayıcı ifadelerin sehven veya bilinçli bir tarzda kullanılması hâlinde, esasen parti gruplarının genel dili bu olmamakla birlikte, teşekkül eden atmosfer dolayısıyla o dilin arkasında saf tutmak gibi garip bir durumun ortaya çıktığını görüyoruz. Bu sevimli değil, bu uygun değil, bu Meclisin kastına da hizmet eden bir yaklaşım değil.

Eminim ki biraz önceki tartışmada Sayın Ağbaba'nın kullandığı kelimeyi CHP'nin değerli vekilleri onaylamazlar, öyle bir kelimenin arkasında saf tutma gereğini de duymazlar. Bunun başka örnekleri de vardır diğer partiler için. Sonuçta bizim kastımız ve derdimiz bu ülkenin meselelerini tartışmaksa o polemikçi dilden, o haddini bildirme, lafı gediğine koyma, karşı tarafı bir bakıma taciz edecek, hop oturtup hop kaldıracak bir dil kullanmamak gerektiği açıktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Eleştirileri yapacağız ama Meclisin onu müzakere muhakemesine, aklına katkı olduğunu da hiçbir zaman unutmayacağız.

Bu çerçevede, bundan sonra ümit ederim ki Meclis böyle bir dille müzakerelere devam eder.

Saygılarımla…

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bostancı'ya ben de katılıyorum ama tek sorunumuz kaba ve yaralayıcı dil değil. Burada iktidar partisinin çoğunluğundan kaynaklı bir kürsüdeki hatiplerimize taciz sorunu yaşıyoruz. Nitekim, Sayın Ağbaba'nın ağzından çıkan, kendisinin de tasvip etmediği laf bir toplu tacizin neticesi olarak bir yol kazasıdır, böyle de bakabilmek lazım. Ben

50
Parlamentoda…

ŞAHİN TİN (Denizli) - Allah Allah. Ne dediğini…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - İşte şimdi olduğu gibi, şimdi başladınız.

Parlamentoda böyle yol kazaları olur, hiçbirimiz de tasvip etmeyiz ama tasvip etmememiz gereken bir şey daha var, özellikle iktidar partisi grup başkan vekillerine düşen bir görev daha var. Yerinden laf atma bir ritüeldir, sataşma bir ritüeldir, bunlar işin olması gereken güzel yanlarıdır ama toplu taciz başka bir şey. Bizim bu arkadaşların yani Sayın Bostancı'nın, Sayın Özel'in söylediklerine bunu da eklememiz gerekir. Hep söylediğim bir şey var: Elbette en ağır eleştirileri yapacağız, siz de yapabilirsiniz en ağır eleştirileri, bunda hiçbir tereddüt yok. Biz Hükûmeti eleştirdiğimiz için siz daha çok savunma mekanizması kullanacaksınız, savunma durumunda olacaksınız, bunlarda bir sorun yok. Sorun, siyasetin bir nezaket ve vicdan işi olduğunu unutmayacağız, bizim muhalefet olduğumuzu unutmayacağız. Bizden hiçbir zaman iltifat beklemeyeceksiniz, dünyanın en güzel işini bile yapsanız sizi eleştireceğimiz muhakkaktır ve bu çerçevede bir parça sağduyuyla bunları sineye çekeceksiniz. Hakareti asla tasvip etmem. Üç gün önce gene söyledim: Cumhurbaşkanını da eleştireceğiz, yerden yere vuracağız ama Cumhurbaşkanına burada bir hakaret olursa önce ben itiraz ederim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tabii ki burada hepimizin arzu ettiği -İç Tüzük'ü de Anayasa'yı da bir tarafı bırakalım- insan olarak diyalog yöntemlerini açık tutarak temiz bir dille birbirimize hitap edip eleştirilerimizi de mümkün mertebe sert bir şekilde yapmak ama itham etmeden, ilzam etmeden, iftira atmadan, karşılıklı birbirimizi yaralamadan bunu yapalım. Evet, bir hatip varken kürsüde -iktidar muhalefet fark etmez, diğer sayın milletvekilleri katılmayabilir ama- insicamını bozmadan da dinlemek durumundalar, ona da katılıyorum. Dolayısıyla, burada bütün siyasi parti gruplarının ve tüm milletvekillerinin kaba ve yaralayıcı sözlere karşı olduğunu görüyorum. İnşallah bundan sonraki süreçte de Meclisimizin mehabeti için de milletimizin onurunu temsil eden bu Meclisin seviyesi bakımından da son derece güzel bir müzakere ortamı sağlanacaktır diye düşünüyorum. Tabii ki kötü söz muhatabını değil, hatibini bağlar. Dolayısıyla, söz söyleyenler aynı zamanda kendi kişiliklerini de ortaya koyarlar, bunu da herkes çok iyi biliyor.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Bu vesileyle biz işleme kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu bağlamda, soru-cevap işleminde kalmıştık madde üzerinde.

Soru-cevap on dakika süreyle yapılacak ve bu on dakika sürenin beş dakikasını soruya, kalan beş dakikasını da cevaba ayıracağız. Dolayısıyla, sisteme giren sayın milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim.

Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Bakanım, Niğde Havaalanı ve Niğde Tıp Fakültesi için bütçeden 2016 yılında ayrılan para var mıdır, varsa ne kadardır?

İki: Yedi ayda yüzde 240 artış gösteren trafik sigortaları için bir düzenleme yapılması düşünülmekte midir?

Üç: Temel tüketim mallarında katma değer vergisinin sıfırlanması düşünülmekte midir? Ağır borç yükü altındaki ücretli ve emekçilerin borç faizlerinin tamamen silinmesine,

51
işçi ve ücretlilere borç ödeme kolaylığı getirmeye yönelik bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Bakana soruyorum: Suriye Devlet Başkanı Esad'ı devirmek için 3 milyona yakın Suriyeli muhalifleri misafir etmeye başladık. Şimdiye kadar bu sığınmacılar için harcadığımız paranın 10 milyar dolar olduğu söyleniyor. Bu paranın yatırım değeri, en az 5.000 kişinin çalışabileceği bir fabrika demektir. Suriyeli mültecilere daha ne kadar para harcayacağız? Bu gidişle daha kaç fabrika parası havaya gidecek? Bütün komşularımızla ilişkilerimiz ne zaman düzelecek? Boşuna harcanan bu paranın hesabını kim verecek?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Demir…

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Balıkesir Gönen ilçesinde bir amatör spor karşılaşmasının 32'nci dakikasında 17 yaşındaki aday hakem Halil Berke Aygün, sahada sağlık ekibinin bulundurulmaması nedeniyle yaşamını kaybetmiştir. Bakanlığın ihmali sonucu genç bir sporcu yaşamını kaybetmiştir. Aslında bu bir cinayettir. Eğer orada bir sağlıkçı olsaydı o çocuğumuz küçük bir müdahaleyle kurtulabilirdi.

Sayın Bakan, amatör spora yeterince para ayırmadığınız için sizin de sorumluluğunuz var. Türkiye'deki amatör maçların hemen hemen tümünde sağlık ekibi bulunmamaktadır. Ambulans yok, ATT yok, doktor yok. Birçok amatör spor karşılaşmasına gittiğimde ben de sağlık ekiplerinin olmadığını görüyorum ve yetkililere soruyorum. Spor ve Gençlik Bakanlığı yetkililerinin sorumluluğu Sağlık Bakanlığına attıklarını, kulak arkası yaptıklarını görüyorum. Sayın Bakan, amatör spor karşılaşmalarında ambulans ve sağlık ekibi bulunmadığı için geleceğin sporcuları ya yaralanıyor ya da sakat kalıyorlar.

BAŞKAN - Sayın Tor…

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, güneydoğuda, Silvan, Sur, Cizre gibi ilçelerde terörist eylemler neticesinde binlerce aile yıkılan evlerini terk ederek göç etmişlerdir. Hepimizin bildiği bir konu. Buna bağlı olarak, özellikle Sur gibi ticaretin can damarı olan ilçede esnafın durumu da çok kötü hâle gelmiştir. Diyarbakır Sur'dan telefon eden bir esnafımız "Çay, şeker için 50-100 TL'ye muhtaç hâle geldik." demektedir. Terör eylemleri nedeniyle güç durumda kalan esnafa bu zamana kadar devlet olarak ne destek verdiniz, açıklar mısınız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Tarhan...

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Kocaeli Darıca'da Millî Eğitim Müdürlüğü prefabrik bir binada hizmet veriyor. Darıca Kaymakamlığının binası ise ciddi risk altında, otuz beş-kırk yıllık bir bina. Emniyet Müdürlüğünün binası yok. Ayrıca, Darıca'nın vergi dairesi, sigorta müdürlüğü ve tapu müdürlüğü yok. 182 bin nüfusa sahip Darıca bu durumda. Adı ilçe ama aldığı hizmetler açısından ilçe gibi değil. Bu haksızlığın bir an önce giderilmesi, riskli binalara ilişkin tedbirlerin alınması için neden bekleniyor?

BAŞKAN - Sayın Ahrazoğlu...

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - 657 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesinin (C) fıkrasına göre çalışanlar yani 4/C'li personel maaş ve özlük haklarından kaynaklanan haksızlığa uğramışlardır. Sayın Başbakan 1 Kasım seçimleri öncesinde bir radyo konuşmasında 4/C'lilerin durumunu düzelteceğini belirtmişti. Buna göre, Başbakanın söz verdiği şekliyle 4/C'li personelin durumları ne zaman düzeltilecek?

Ayrıca, EUROCONTROL tarafından Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile Devlet Hava Meydanlarına yatırımlarından dolayı personele doğru ödenekler verilmektedir. Devlet Hava Meydanları bu ödeneklerden tahsil ettiği kısmı personeline verirken Meteoroloji Genel Müdürlüğü personeline bunları ödememektedir. Bu, eşitlik ilkesine aykırı değil midir? Bu durumun düzeltilmesi için girişimde bulunacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Şimdi soruları cevaplandırmak üzere Sayın Bakanın mikrofonunu açıyoruz.

Maliye Bakanımız Sayın Naci Ağbal, buyurun.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Gürer'in Niğde Tıp Fakültesiyle ilgili olarak sorduğu soruyla ilgili şu anda elimde hazır bir bilgi yok fakat üniversitelerimizin bütçelerini her yıl artan şekilde karşılıyoruz, harcamalarında da üniversitedeki genişlemeye bağlı olarak artış meydana geliyor, biz de bütçe imkânları çerçevesinde bunları karşılıyoruz. Niğde Üniversitesiyle ilgili olarak da özel bir sıkıntı varsa ayrıca görüşmek isterim.

Trafik sigortaları konusunda Başbakan Yardımcımız Sayın Mehmet Şimşek bir

52
açıklama yapmıştı. Şu anda konuşulan sıkıntıları gidermek üzere Hazine Müsteşarlığı bünyesinde bir çalışma yapılıyor, tamamlandığında gerekli yasal değişiklik Başbakanlığa gönderilecektir.

Katma değer vergisi oranları konusunda… Biliyorsunuz, AK PARTİ hükûmetleri döneminde, özellikle düşük ve orta gelirli grupların, ailelerin kullandığı temel tüketim malzemelerinin katma değer vergisi oranları sürekli bir şekilde indirim konusu yapılmıştır. Özellikle sebze meyve teslimlerinde, gıda ürünleri teslimlerinde, yine eğitim öğretim hizmetleri teslimlerinde, tekstil, konfeksiyon teslimlerinde katma değer vergileri önemli ölçüde indirilmiştir. Hatırlarsanız, en son yine yem ve gübrede de katma değer vergisi tamamen sıfırlanmıştı.

Emeklilerimizin mali ve sosyal haklarına ilişkin olarak da önemli iyileştirmeler yapıldı. En son, yine geçen sene temmuz ayında ve bu senenin ocak ayında emekli aylıklarımızda da önemli iyileştirmeler yapıldı.

Farklı kaynaklardan yapılan borçlanmalarla ilgili olarak da zaman zaman düzenlemeler yaptığımız bilinmektedir.

Sayın Arslan Suriyelilere harcanan parayla belli ölçüde yatırımların yapılacağını söyledi ve hatta, bir ifade daha kullandı, hakikaten üzüldüm yani "boşuna harcanan para" ifadesi kullanıldı.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Aynen, doğru.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yani, gerçekten üzücü bir cümle olduğunu da söylemem lazım. İnsani yardım diye herkesin kullandığı bir kavram var, insani yardım. Evrensel bir cümledir, Türkçe karşılığının da biliyoruz ne olduğunu. Suriyeli kardeşlerimiz oradaki yönetimin meydana getirdiği olağanüstü ve insanlık dışı terör sonucunda ülkelerini terk etmek zorunda kalmışlardır ve Türkiye bu insanlara bağrını açmıştır. Bugüne kadar, yaklaşık 10 milyar dolar civarında bir harcama yapılmıştır.

Öncelikle, Türkiye bu harcamayı yaparken hiçbir şekilde bu harcamanın bir başka harcamayla mukayesesini asla yapmamıştır. Bu hepimizin birbirimize karşı bir insanlık borcudur. Dolayısıyla, bu çerçevede bir yaklaşımı da çok doğru bulmadığımı belirtmek isterim.

Sayın Demir amatör spor kulüplerine ilişkin olarak, amatör spor dallarındaki müsabakalarda sağlık hizmetlerinin yeterli olmadığına dair değerlendirmelerde bulundu. Tabii ki hem amatör spor hem de profesyonel spor dallarında daha uygun koşullarda faaliyetlerin yürütülmesi noktasında Gençlik Spor Bakanlığımızın, Sağlık Bakanlığımızın çalışmaları var. Fakat şu anda benim elimde bu konuda bir bilgi yok. İlgili bakanlarımızla da sizin belirttiğiniz hususları kendileriyle de ayrıca konuşacağım.

Sayın Tor bu terör örgütünün son dönemde meydana getirdiği olaylar neticesinde zarar gören vatandaşlarımızın zararlarının karşılanması, mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında Hükûmetimiz tarafından yapılan faaliyetler hakkında bir soru sordular. Bu bölgede terör örgütünün meydana getirdiği her türlü sıkıntının üstesinden gelmek için valiliklerimiz, Hükûmetimiz, bakanlıklarımız gece gündüz çalışıyor. Oturdukları yerlerinden başka illere giden vatandaşlarımızın oradaki konaklama ihtiyaçlarının karşılanması, barınma ihtiyaçlarının karşılanması, çocuklarımızın, gençlerimizin eğitim ihtiyaçlarının karşılanması, sağlık ihtiyaçlarının karşılanması ve o bölgede terör örgütü tarafından meydana getirilen ağır tahribatın yaralarının sarılması için her türlü gayreti gösteriyoruz, bundan sonra da göstermeye devam edeceğiz.

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Sayın Bakan, ben "vatandaş" demedim; "esnaf" diyorum "esnaf". Anlamadınız…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Tarhan Darıca'da bir kısım kamu hizmet binalarına ilişkin olarak sıkıntıları olduğunu belirtti.

BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O konuda ben ilgili bakanlıklarla görüşeceğim, bir bilgi yok ama.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

8'inci maddeyi…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, bir söz talebim var, özür dilerim.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - 8'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

53
Öncelikle, yine üzücü bir haber aldık; Adıyaman ilinin -seçim bölgenizin- Gerger ilçesindeki bir maden ocağında bir patlama meydana gelmiş, "Hacı Demirel" adında 1 işçi hayatını kaybetmiş ve "Kadir Aslan" adında da 1 yaralı var. Hayatını kaybeden emekçi kardeşimize Allah'tan rahmet, yaralıya da acil şifa diliyoruz, Adıyaman'a da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Tabii, bu konularda Meclisin geçmiş dönemde hazırlamış olduğu işçi sağlığı ve iş güvenliği ilgili, maden güvenliğiyle ilgili "Soma Raporu" olarak kamuoyunda bilinen bir rapor var ama geçen dönem gündeme alınamamıştı. Bunun mutlaka bu dönem gündeme alınması ve ilgili bakanlıkların bunun üzerinden çalışmalar yapması, bu tip acıları tekrar tekrar yaşamamızın önüne geçecektir, onu vurgulamak istedim.

İkinci bir husus da, Sayın Bakan, milletvekilimizin sorusundan sanki Suriyelilere harcanan paranın boşa harcanan para olarak anladığını ve üzüldüğünü söyledi. Tabii, öyle anlaşılırsa hepimiz üzülürüz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tutanaklara bakabilirsiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Doğrusu şudur: "Adalet ve Kalkınma Partisinin, yaptığımız tüm uyarılara rağmen dış politikada yapmış olduğu hataların sonucu ortaya çıkan bir mülteci krizi ve buna harcanan paralar keşke daha doğru yerlerde harcanabilseydi." Ama ülkemize sığınanlar varsa -özellikle sosyal demokrat bir parti olarak- oraya yapılacak harcamaların boşa harcama olduğunu söylememiz söz konusu değil.

Vekilimizin kastını yanlış anladınız. Mesele tamamen şundan ibaret: Sizin hatalı dış politikanızın ürünü olan Suriye'de yaşananlar ve devamında mülteci krizi. Burada yaşananların boşu boşuna yaşandığını, daha doğru yönetilebileceğini kastediyoruz.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkanım… Sayın Başkanım…

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, 9'uncu maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Yatırım Harcamaları, Mahalli İdareler ve Fonlara İlişkin Hükümler

Yatırım harcamaları

MADDE 9- (1) 2016 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sari işlere (kurulu gücü 500 MW üzerinde olan baraj ve HES projeleri, Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının İyileştirilmesi ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı Projesi, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca gerçekleştirilecek şehir içi raylı ulaşım sistemleri ve metro yapım projeleri ile diğer demiryolu yapımı ve çeken araç projeleri hariç) 2016 yılında başlanabilmesi için proje veya işin 2016 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde 10'undan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler 2016 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.

(2) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin, yatırım programında ödenekleri toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden makine- teçhizat, büyük onarım, idame-yenileme, tamamlama ile bilgisayar yazılımı ve donanımı projelerinin detay programları ile alt projeleri itibarıyla tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış projeler ile ilgili işlemlerde 2016 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esasları uygulanır.

(3) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçelerine yatırım projeleri ile ilgili olarak yapılacak ödenek ekleme, devir ve aktarma işlemleri 2016 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Kararda yer alan usul ve esaslara göre yatırım programı ile ilişkilendirilir.

(4) 2016 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu değişiklikler için 2016 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Kararda yer alan usullere uyulur.

54
(5) 3152 sayılı Kanunun 28/A ve 6360 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin yirmi beşinci fıkrası gereği 2016 yılı bütçesine devren kaydedilecek ödenekler, Kalkınma Bakanlığına bilgi vermek kaydıyla proje sahibi ilgili kurum tarafından Yatırım Programında yer alan projelerle ilişkilendirilir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bitince bir söz talebim olacak.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde, biliyorsunuz, yüz güne yaklaşan sokağa çıkma yasağı uygulaması devam ediyor. Bugün Sur'dan aldığımız haberler son derece kaygı verici. Sabahtan beri özellikle sokağa çıkma yasağının uygulandığı mahallelere yönelik yapılan bombardımanlarda içeride bulunan çocuk ve kadınların da olduğu onlarca yurttaşın ağır bir şekilde yaralandığı, yer yer bazı yerellerden de 50'ye yakın yaralının olduğu bilgisi bize iletildi. 7'sinin durumu ağır, şuurlarının kapalı olduğu ifade ediliyor. Gün boyu Hükûmet yetkilileri ve devlet yetkilileriyle yapmış olduğumuz görüşmelere rağmen hâlâ bu yaralıların tahliyesini gerçekleştiremedik. Bu tahliyenin gerçekleşmemesi durumunda Sur'da yaralanan onlarca yurttaşımızın -ki dediğim gibi bazı yerel kaynaklar 50'ye yakın yurttaştan bahsediyor- katledilmesi ve ikinci bir Cizre vahşetinin ortaya çıkması gibi bir durum maalesef önümüze gelebilir. Umarım, aklıselim hâkim olur; umarım, Sur'daki bu mevcut insani trajedi yeni bir vahşet tablosuyla sonuçlanmaz. Bu konuda girişimlerimizi sürdürüyoruz.

Buradan da tekrar Hükûmet yetkililerine, devlet yetkililerine bir çağrıda bulunmak istiyorum: Yaralanmış ve hastaneye nakledilmeyi bekleyen insanları, bir hukuk devletinin, bir sosyal devletin yapması gereken şey neyse, o şekilde bir an önce hastaneye nakletmeyle ilgili bir süreç işletmeleri gerektiğini ifade ediyorum.

Teşekkür ederim.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Evet, şimdi, 9'uncu madde üzerinde gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Mustafa Mit'e aittir.

Sayın Mit, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA MİT (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 9'uncu maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Meclis tarafından kabul edilen Onuncu Kalkınma Planı'nın gerçekleşemeyeceği anlaşıldığından Aralık 2015'te Bakanlar Kurulu tarafından 2016 ve 2018 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program ortaya konulmuştur. Bütçe ve planlar bütün fertleri alakadar eder, onun için bu belgelerin gerçeği yansıtması gerekir. Sizlere sadece bir rakam vermek istiyorum: AKP'nin 2011 seçim beyannamesi hedeflerinde 1,076 milyar dolar olan gayrisafi yurt içi hasıla geçen yıl ortaya konulan Orta Vadeli Program'da 850 milyar dolar, 2015 yılı gerçekleşmesi ise 722 milyar dolardır. Bir diğer rakam, Onuncu Kalkınma Planı'nda 2018 yılına ilişkin 15,966 dolar olarak gösterilen fert başına yıllık millî gelir, Orta Vadeli Program'da 10,656 dolar olarak revize edilmiş yani yüzde 33 yanılma vardır. Çokça telaffuz edilen, olmadığı hâlde varmış gibi gösterilen istikrar bu mudur?

Şubat 2016 itibarıyla Ekonomi Güven Endeksi 14,8 gerilemiştir. Bunu başka faktörler de etkilemiş olabilir ancak Hükûmet bu faktörleri de ortadan kaldırmak, ilan ettiği hedefleri her hâlükârda gerçekleştirmek zorundadır. Bu Hükûmetin ve bu bütçenin inandırıcılığı yoktur. Merhum Alparslan Türkeş'in kurduğu Devlet Planlama Teşkilatını hatırlamak, hakkını da teslim etmek gerekiyor. AK PARTİ iktidarı Devlet Planlama Teşkilatını kapatmıştır, şimdi

55
yapılanlarsa gerçekleşme ihtimali olmayan planlarla uğraşmaktır.

Bütçe Kanun Tasarısı'nın 9'uncu maddesi yatırımlarla alakalıdır. Devlet yatırımlarının ekonomiyi etkilemesi, yönlendirmesi tabiatı icabıdır. Maddenin (1)'inci bendinde proje adına tefrik edilen ödenek başka bir projeye kullanılamayacağı ifade edilmektedir. Bu bütçede yatırım ödeneklerinin yerine toplulaştırılmış projeler, topluca ödenekler ayrılmıştır. Bu nereden geliyor? Bakanlar Kurulunca kabul edilen 2016 yılı programının uygulanması, koordinasyonu ve izlenmesine dair karardan gelmektedir. Bu kararnamenin 31'inci maddesinde kuruluşların proje revizyon taleplerini 15 Aralık 2016'ya kadar Kalkınma Bakanlığına göndereceği, bu taleplerin de yıl sonuna kadar sonuçlandırılacağı bildirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, 2016 yılı bütçesinde yatırımlar için 60 milyar TL ödenek ayrılmıştır. Mukayese olsun diye söylüyoruz, 2016 yılında faiz ödemelerine de 56 milyar TL ödenek ayrılmıştır. Bizim yatırımdan anladığımız ülkemizin kalkınmasına katkı sağlayacak, istihdam yaratacak, ekonomiyi kırılganlıktan kurtaracak dengeli ve güvenli kılacak üretime yönelik olan yatırımdır. AK PARTİ iktidarları döneminde bu manada hiçbir yatırım gerçekleştirilmemiştir. İktidar çevreleri daha yeni yeni "üretim" demeye başlamışlardır. Yatırım ile tasarruflar arasında ilişki vardır. Maliye Bakanımız bütçe sunumunda, ekonomide sağlanan güven ve istikrar ortamının da etkisiyle finansmana erişmenin kolaylaşması, özel tasarrufların gayrisafi yurt içi hasılaya oranını yüzde 11,2'ye indirmiş demektedir. Tasarruf oranlarından birkaçını ifade edelim: Çin'de yüzde 47,4; Güney Kore'de yüzde 35,7; Hindistan'da yüzde 29,3; Endonezya'da yüzde 31,7 ve Meksika'da 19,7. Bu ülkeler, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler kategorisinde sayılmaktadır.

Özel tasarrufları teşvik etmek maksadıyla oluşturulan bireysel emeklilik sistemi de yanlış kurgulanmıştır. Bireysel emeklilikte yüzde 25 oranındaki devlet katkısıyla oluşan fon devletin iç borçlanmasında kullanılmakta yani devlet kendi parasına faiz ödemek durumunda kalmıştır. Bu faiz sigortalıya yansıtılsa diyeceğimi yok ancak bu faiz, sigorta şirketlerine aktarılmaktadır.

Şimdi, takibe düşenler hariç 26 milyon kişinin tüketici kredisi ile kredi kartları borçlarının toplamı 600 milyar dolardır yani neredeyse bir yıllık gayrisafi yut içi hasılaya eşittir. Bu 600 milyar dolar, çalışılacak, yemeden, içmeden kesilecek ve ödenecek. Peki, asgari ücretli bunu nasıl ödeyecek?

Yıllardır söylenmesine rağmen, AK PARTİ Hükûmeti tasarruf eksiğini gidermek maksadıyla, satacak hiçbir şey kalmadığından, gözünü şimdi milletin kefen parası olan yastık altında biriktirdiği altınlara dikmiştir. Şimdi, Hükûmet "Altın şeklinde tutulan tasarrufların sisteme çekilmesi için çeşitli mekanizmalar geliştireceğiz." demektedir. Şimdi, elde avuçta kalana gözünü dikti Hükûmet. Tasarruf yoksa yatırım yoktur, borç alırsınız. "Yabancı sermaye bu açığı karşılasın." denilirse on üç yıllık yabancı sermaye girişlerine bakılması gerekmektedir. Bankaların sendikasyon kredileri, devlet tahvilleri, borsa ve döviz spekülasyonları, bunların ülkemize ne katma değer sağladığını da Hükûmete sormak gerekir.

TÜİK verilerine göre, 2015 yılı 15 ila 24 yaş işsizlik oranı yüzde 18,6'dır. Reel işsizlik miktarı ise 6 milyon civarındadır. Bunlar iş alanı İstiyor, bu insanın gücü ekonominin dışında kalıyor.

Şu kadar üniversite kurduk deniliyor. Sayın Bakan, kaç üniversitemiz sizin kriterlerinize uygun üniversitedir? Daha değişik bir anlamla, dünyada denkliği kabul edilmiş kaç tane üniversitemiz vardır? İşsizliği aşağı çekmek üzere oluşturulan yüksek liselerin, eğitilmiş iş gücü arayan ekonomiye katkısı ortadadır. İşverenler kalifiye eleman aramakta, gençler ise iş aramaktadır.

Başbakan ve Maliye Bakanının sunumlarında bazı yatırımlardan bahsedilmektedir. Yapılan işin kötüsü olmaz, bizim itirazımız kaynakların verimli kullanılmadığınadır, adama göre yatırım projesi icap etmeyedir. Hızlı trenle alakalı sözleşmelerde 57'nci Cumhuriyet Hükûmetinin imzası vardır. Sayın Başbakan Başkentray Projesi'ni hayata geçirdiğini söylüyor. Çalışan iki hat var. Çayyolu hattı ne hikmetse çok yavaş, Sincan hattı ise proje hatası olarak aktarmalı olarak çalışmaktadır, Keçiören hattı ise Allah'a emanet, yılan hikâyesine dönmüştür.

Kıbrıs'ın içme suyu ihalesi yapıldı, 1,5 milyar dolar harcandı. Sonuç olarak Kıbrıs Hükûmetiyle suyun dağıtımı, ücretlendirmesi gibi konularda anlaşma sağlanamadığı için proje bugün ortada beklemektedir. Başbakan, iktidara geldiklerinde 26 havaalanı olduğunu, bunu 55'e çıkardıklarını söylemektedir. Mevcut askerî havaalanlarını sivil uçuşa açmayı yatırım olarak ifade etmek doğru değildir. Kaç tane yeni havaalanı yapılmıştır, bunun söylenmesi gerekmektedir.

Hazır üretim ünitesi olan tarım sektörüne yapılan yatırımlar ya yanlış olmuş ya da böyle yatırımlar yapılmamıştır. Çünkü dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden birisi olan Türkiye canlı hayvan, pamuk, buğday, hatta mercimek, ot, saman, nohut gibi maddeleri ithal eder hâle gelmiştir.

56
On üç yıllık AKP iktidarı döneminde en yoksul yüzde 20'lik kesim millî gelirin yüzde 6,5'unu; en zengin yüzde 1'lik kesim ise millî gelirin yüzde 54'ünü almaktadır. En zengin yüzde 1'lik kesimin aldığı pay son on yılda yüzde 43 oranında artmıştır. Hükûmet buna da itiraz edebilir ancak gerçekleri değiştiremez diyor, bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde ikinci söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Alican Önlü'ye aittir.

Buyurun Sayın Önlü. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe, teknik olduğu kadar politik bir konudur ve iktidarların toplumsal meselelere ilişkin politik tercihlerini de yansıtır. Ülkemizde çevre, tarım, ekoloji, enerji ve kalkınmanın hep bu politik tercihler sonucu bir yıkımı, talanı, rantları olarak da yeniden şekillendirmiş ve bugün geldiğimiz noktada yoksulluğun, açlığın, çoraklığın mekânı ve alanlarına dönüştürmüştür. Öznesi insan ve doğa olan bu alanlarda şimdiye kadar kurumuş dereler, tekelleşmiş tarım, alabildiğince rant hüküm sürmektedir. Teknik verileri konuşabiliriz ama pek de bir anlam ifade etmediğini kaç gündür tartışarak görüyoruz. Anlayışı ortaya koymak daha önemlidir. Bu anlayışın da insancıl olmadığı açıktır ve ortadadır. Artık bundan sonra bu rant ve talan anlayışının alternatiflerini konuşmak ve inşasını geliştirmek başta gelecek nesillere olmak üzere herkesin lehine ve hayrına olacaktır. Ancak AKP iktidarının bugün anlayışının değil inşa etmeyi tartışmayı, buna tahammül etmesi… Bütün bu alternatiflerin gelecek AKP'siz dönemlerde mümkün olabileceği tüm toplum tarafından artık kanıksanır hâle gelmiştir. Her gün yeni rant ve talan alanları yaratan, ekonomiyi sadece yandaş müteahhitlerin kazancıyla değerlendiren, sadakayı sosyal politika olarak yutturmaya çalışan, işçi cinayetlerine kaza süsü veren, doğa talanını kalkınma kılıfı olarak bizlere sunan ve Türkiye'yi buna inandırmaya çalışan bir icraat içindedir. Türkiye halklarının buna inanması, idam kürsüsüne kendi kendine tekme vurması anlamına gelecektir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; bu topraklarda yeterince idam edildik, yeterince açlığa, yoksulluğa maruz bırakıldık, inancımız, kimliğimiz, dilimiz yeterince yok sayıldı ama buna karşı hiç taviz vermeden direndik. Siz "millet" dedikçe, biz "insan" dedik. Siz "devlet" dedikçe, biz "Devlet değil, insanlık için onur" dedik. Siz "ecdadımız" dedikçe, biz insan-ı kâmillerin yoluna daha sıkı sarıldık. Siz, toplumu tek dil, tek din, tek mezhep ve bireyleri birbirine düşman kıldıkça, biz, yetmiş iki milleti ve doğayı aynı nazarda gördük.

Çoğunuz da bilirsiniz ki Halide Edip'in Çakırcalı Efe'ye bir sorusu var. Bilmeyenler varsa, bunu hiç dillerinizden düşürmediğiniz millî bir örnek olarak da öğrenmekte fayda var.

Halide Edip, "Ahaliye neden bu kadar zulmediyorsunuz?" diye sorar Efe'ye. Efe de "Tebaayı yönetmek ya ilimle olur ya da zulümle olur, bende de ilim yok." der. İşte ilmi olmayanların zulümden umduğu medet, bugün tüm insanlık değerlerinin sınırlarını zorlamış durumdadır.

AKP Hükûmetinin, enerji, tarım, çevre, kalkınma politikaları doğa sınırlarına dayanmıştır. Ormanlar, dağlar, akarsu yatakları, yer altı zenginlikleri, göller, ekonomik ve siyasal çıkarlar doğrultusunda talan edilmiştir. Artık neredeyse yağmalanacak doğal bir kaynak kalmamıştır. Yüzyıllardır doğayla uyum içerisinde yaşayan yerel topluluklara ait sosyal, ekonomik ve kültürel değerler, devlet politikalarından kaynaklı ciddi bir yıkımla karşı karşıyadır. Doların yeşilini doğanın yeşiline tercih etme tutkusu, geleceğimizi zehirlemekte ve ipotek altına almaktadır. AKP'nin kalkınma politikalarını temsil eden TOKİ, HES, maden ve karakollar ayrı bir yıkım ve geleceksizleştirme çabasından başka bir şeyi temsil etmemektedir. Kentlere mal bulmuş mağribi gibi çöreklenen TOKİ anlayışı en kadim kültürleri ortadan kaldırmaktadır.

Başta İstanbul olmak üzere birçok yerde tarihî ve kültürel doku, yerini ucube yapı ve toplumsal ilişkilere bırakmıştır. Fetih hırsıyla doğa kültür ve tarihi tanımazlık had safhaya çıkmış, yağmaya dönüşmüş ve mevcut olana tüm Vandallığıyla saldırarak rant amaçlı ekonomik bir öncü olma yönünde hızla ilerlemektedir. TOKİ'nin neredeyse ele geçirmediği tepe kalmamış, yeşillik namına ne varsa talan edilmiş, ucube mimarisiyle AKP döneminde bir çığır açmıştır.

Tarihî İstanbul Yarımadası'nda yükselen gökdelenler, tarihî yarımadadaki eserlere gölge olmuştur. Hamasi millî ecdat nutuklarını dillerinden düşürmeyen AKP'nin, ecdatlarının eserlerine, tarihî bilincine ve hukukuna saygısı da bu kadardır. Bu gaflet ifade edildiğinde ise bol hamasetle sürekli dillerinden düşürmedikleri: "İnşallah, maşallah."

Kalkınma adı altında, yerel toplulukların ve halkların yaşam alanları ellerinden alınıyor, göçe zorlanıyor ve asimilasyona tabi tutuluyor. Bugüne kadar yapılan 1.500 baraj ve HES projesinden kaynaklı, 400 bin insan topraklarından göç etmek zorunda kalmıştır, bir o

57
kadarı da yaşamı elinden alınmışken yapımı planlanan en az 2 bine yakın baraj ve HES projesiyle de bir milyona yakın insan etkilenmek durumunda kalacaktır.

İnsanlık tarihi ve kültürümüz açısından da önemli olan yerleşim alanları, kültür mirasımız sular altında bırakılmaktadır. Kültürel ve ekolojik bir soykırımla ve ekolojik kırımla karşı karşıya kalmaktayız. Hükûmet, baraj ve HES projeleriyle yerel kültürleri ve özgünlükleri tek tipleştirmek ve bu projelerle de kültürleri, inançları, farklılıkları devletin kontrolüne almaya çalışmaktadır. Kürdistandaki HES ve barajların yanı sıra sadece Karadeniz'de 1.300'e yakın HES planlanmaktadır.

Gelelim başka bir boyuta. Dünyanın hiçbir ülkesinde baraj ve HES projeleri askerî amaçlı yapılmaz. Ama AKP döneminde, Devlet Su İşlerinin 2007 yılı Faaliyet Raporu'nda belirttiği gibi, 2007 yılında Yatırım Programı'na etüt kapsamında, sınır güvenliği sebebiyle alınan "su şişirme bentleri" adı altında 11 barajın kati proje ihalesi yapılmıştır. AKP Hükûmeti, uluslararası literatüre bir yenisini daha eklemiştir: Güvenlik barajları. Devlet Su İşleri 2008 yılında, askerî amaçlı, Şırnak'ta 7, Hakkâri'de 4 baraj yapmıştır. Devlet yetkililerinin de açıkça, hiç gizlemeden ifade ettiği gibi, bu barajların enerji ve sulama amaçlı olmadığı dile getirilmiştir. Barajların tamamlanmasıyla Şırnak-Uludere, Hakkâri-Çukurca'ya kadar olan sınır boyu suyla doldurulacak, böylelikle, güya, sınırların güvenliği bu barajlarla sağlanmış olacaktır.

Bugün kürdistan illerinde, Bingöl, Mardin, Diyarbakır ve Dersim'de planlanan baraj ve HES projeleri bu amaçla hayata geçirilmek istenmektedir. Dersim'de Munzur Vadisi üzerinde yapılmak istenilen 4 güvenlik barajı Dersim-Bingöl, Dersim-Erzincan sınırlarını birbirinden geçilmez hâle getirmiştir.

Artvin, Dersim halkının kutsal mekânları, inanç yerleri ve kültürü sular altında bırakılmak istenilmektedir. Artvin Cerattepe'de insanlar sırf yaşadıkları kentin ranta kurban gitmemesi için demokratik haklarını kullanırken insanlık adına utanç verici şekilde saldırılara maruz kalmıştır. Buna da, kendine "hukuk devleti" denmektedir. Tabii ki, sevsinler hukukunuzu. Aslında iki gündür tartışılan AKP ekonomi ve yatırım mantığının nasıl inşaata dönüştüğünü… O zaman bu mantığın devleti de müteahhit devletidir, ancak müteahhit devleti diyebiliriz.

Keyfilik ve yasa dışılık hat safhada. Bu hat safhalığı öyle birisine rahmet okutuyor ki Hitler bile Berlin'de yargıçlara "Kanun dışına çıkmayın." diyebilmiştir ama AKP Hükûmeti -defalarca da örnek aldığı, Cumhurbaşkanının da örnek aldığı- buna rahmet okutacak pratikleri sergilemektedir.

Sayın vekiller, hukuk için hiçe sayan, çalıp çırpan, hesabını vermeden millete ahlak dersi veren, kadın bedeni üzerinde siyaseti bir hak olarak gören, insanların bedenini yerde sürükleyen, milletin anasına küfredenlerle iş tutan ve bunu bir icraat olarak meşru bir şekilde halkımıza yansıtan bu anlayışı kınıyoruz. Sizin bu anlayışına karşı halk da çıkar "Ben de sizin hukukunuzu, icraatınızı tanımıyorum." der. Tabii ki yerden göğe de haktır ve bu direnme meşrudur.

Artvin'den Dersim'e…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) - …Geziden sonra, Cizre'den Silopi'ye kadar her alanda insanlar adalet arar, barış arar, özgürlük arar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, yerimden bir açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Teşekkür ediyorum.

Bu kürdistan illeri meselesi geçmişte de çok tartışıldı. Bunu söyleyen arkadaşların, bu ifadeyi kullananların "türkistan" illeri neresi, orayı da bize işaret etmesi lazım. Bu da fiilen Türkiye'yi zihinlerde bölme anlamına gelir. Türkiye'nin her yerinde Kürtler ve Türkler vardır, var olmaya devam edeceklerdir. Hep beraber demokratik, özgür bir ülkede geleceğe, ortak kadere birlikte gideceğiz. Tarihi şahit göstererek "Geçmişte buraların ismi kürdistandı, şimdi de 'kürdistan' şeklindeki telaffuza niçin itiraz ediliyor?" demek doğru ve haklı değildir. Geçmişte imparatorluklar vardı. İmparatorlukların siyasal yönetim biçimleri farklıydı. Adlandırma da, vilayet sistemi de, yönetim ile halk arasındaki ilişkiler de bugünkü rejimle mukayese bile edilemeyecek tarzda, bambaşka bir tarihî bağlamdaydı. Şimdi, yaşanan onca değişmeyi, demokrasinin teşekkülünü, halkın rızasını esas alan yönetimlerin kurulmasını bir millet olarak ortak geleceğe yürüme işini ıskalayıp etnikçi bir tahayyül ile farklı tasavvurun anlamına gelebilecek tarzda kimlik kurmanın bir unsuru olarak, tarih yağma ve talan edilerek

58
bu ifadelerin burada kullanılmasını kınıyorum ve uygun bulmuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, sadece benim değil, bu anlayışla davranan, tarihin yağma ve talan edilmesine karşı çıkan Türklerin, Kürtlerin, bu ülkede yaşayan herkesin, demokratik bir ülkenin vatandaşları olması idealine bağlı olan herkesin ortak kanaatidir.

Bunun dışında da tabii sayın konuşmacıya söylenecek çok söz var, onlara da Hükûmet herhâlde gerektiğinde cevap verecektir.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Sayın Baluken, siz de sisteme girmişsiniz, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Şimdi, ben başka bir konu için girmiştim ama Sayın Bostancı açık bir şekilde grubumuza sataştı yani tarihî gerçekleri talan etmekle suçladı. Sataşmadan cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun iki dakika süre veriyorum. Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buradan tekrar hararetli bir kürdistan tartışması açma niyetinde değilim. Sayın Bostancı, aslında çözüm süreci komisyonunda başkanlık yapmış bir milletvekili olarak ve akademisyen kimliğine sahip bir milletvekili olarak kürdistanın, kürdistan coğrafyasının tarihsel, siyasal, toplumsal, sosyolojik, coğrafik, ekonomik açıdan nasıl bir realiteye tekabül ettiğini buradaki birçok milletvekilinden daha iyi biliyor ama özellikle bu tartışmayı bir bölünme paranoyası üzerinden ele almasını kabul etmek mümkün değil. Biz kürdistan realitesini dile getirirken asla Türkiye'nin bölünmesi üzerinden, halkların ayrışması üzerinden bir çerçeve ortaya koymuyoruz. Tam tersine, geçmişle yüzleşme ve bu konuda tarihsel hakikatlerle birlikte bir çözüm arayışının bu ülkedeki temel meselelere çözüm getireceğini söylüyoruz.

Şimdi, idari sistemle ilgili, mevcut rejimle ilgili ve muhtemelen anayasal düzenle ilgili yaptığınız atıflarla da gözlerimiz yaşardı Sayın Bostancı. Yani bu ülkede, en azından, bütçe görüşmelerinin olduğu bu on günlük süre içerisinde defalarca mevcut Anayasa'yı tanımadığını kimin ifade ettiğini belirttik. Fiilî bir rejim değişikliği olduğunu, Türkiye'de artık mevcut yasalar, Anayasa ve mevzuat doğrultusunda bir işleyişin olmadığını kimin ifade ettiğini belirttik. Keşke niyet okuma üzerinden birtakım paranoyaları harekete geçirme anlayışı yerine, siz o dönemde bu hassasiyet içerisinde olsaydınız.

Burada her siyasi parti kendi siyasi programını, tarihsel perspektifini, toplumsal, sosyolojik çözümlemesini, analizini özgürce ifade etme hakkına sahiptir. Sizin belirttiğiniz görüşler, partinizi ya da şahsınızı bağlayıcı nitelik taşıyan görüşler olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - HDP'yle ilgili bu şekilde bir tartışma açmanızı doğru bulmuyorum.

Teşekkür ederim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Baluken konuşmasında, "bölünme paranoyası içerisinde olduğumuz" şeklinde bir ifadeyle açık bir sataşmada bulunmuştur. Bu çerçevede 69'a göre söz talep ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bostancı, size de iki dakika süre vereceğim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Baluken, paranoyanın klinik tıptaki karşılığını okumuşsunuz muhakkak ama bildiğim kadarıyla psikiyatrist değilsiniz. Burada kişisel bir teşhisten hareketle, öyle anlaşılıyor ki neticede işi kolektif bir algıya getiriyorsunuz. Kimsenin bölünme paranoyası içerisinde olma durumu yok. Kişisel olarak ben kafayı yemiş birisi olsam dediğinizi böyle okuyabilirim ama bu ülkede yaşayan insanların çok büyük bir kısmı yaşanan terörist saldırı karşısında "Bu ülke bir beka problemi yaşıyor, bu ülke bölünmek isteniyor." diye düşünüyorsa herhâlde buna paranoya diyemezsiniz. Otuz yıldır PKK denilen bir terör örgütü silahla sahada insanların kanını döküyor hem Kürtlerin hem Türklerin ve bu işi etnik temelde bir mücadele olarak takdim ediyor, arkasına, dökülen kan üzerinden bir mistisizm koyuyor. Şimdi, insanlar arasına kin, düşmanlık, husumet tohumlarını ektiğinizde bunun gideceği yer neresidir Sayın Baluken? Bunun gideceği yer… Kanın, dehşetin, şiddetin olduğu bir yerde insanları birleştirmek için ne kadar çaba sarf

59
ederseniz sarf edin, o kan, şiddet, o terör örgütünün varlığı ve girişimleri her zaman bölünmeyi akıllarda tutar. O yüzden, bölünme konusu bu insanların, bu milletin her zaman aklındadır, her zaman buna ilişkin bir endişe taşırlar, hem Kürtler taşırlar hem Türkler taşırlar. Önemli olan, eğer bölünmeye itiraz ediyorsak teröre karşı çıkmaktır, şiddete karşı çıkmaktır, kardeşleri birbirine kırdıran anlayışa karşı çıkmaktır. Ama, buna karşı çıkmak yerine bir tür bu etnikçi tasavvuru tahkim edecek tarzda bir dille konuşmak, Kürdistan gibi mevzuları da bunun parçası yapmak uygun bir davranış değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Yani, hepimiz sizin gibi konuşmalıyız öyle mi?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Hepiniz benim gibi konuşmak durumunda değilsiniz.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Ya da sizin gibi düşünmeliyiz!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Öyle mi?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Herkes "Türkiye" demek zorunda! Öyle herkes keyfine göre isim veremez!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Keyfiyet esasen hayli katmanlı bir konudur ama bölünme meselesi bir paranoya filan değildir Sayın Baluken.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Baluken, Sayın Akçay da söz istemişti ama. Sayın Akçay'ı bir dinleyeyim öncelikle, sonra sizi tekrar dinleyeceğim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ben söz istiyorum.

Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Şimdi, biraz evvel HDP adına kürsüde konuşan konuşmacı özellikle sıklıkla ihsas ettirerek "Kürdistan", "Kürt illeri" ifadelerini sıklıkla kullanıyor. Şimdi, bundan evvel de defalarca reddettik, kınadık, tekrar bu sözleri reddediyoruz ve kınıyoruz. Geçmişe yapılan bu referanslar da doğru değil, tarihen bir kere doğru değil. Ayrıca, bu bir paranoya değil bir endişedir, bu endişeyi haklılık kazandıracak otuz yıldır bir terör faaliyeti ve saldırıları var ülkede. Bunları görmezden gelmeyelim. İşte, Türkiye'nin bazı yörelerini Kürdistan yapma faaliyetidir. Burada, kürsüde dile getirilenle terör örgütünün amaçladığı arasında da hiçbir fark yoktur. Burası Türkiye Cumhuriyeti'dir ve illerimizin, şehirlerimizin isimleri de bellidir. Bunları kürsüde dile getirmekle değiştireceklerini zannedenler fevkalade yanılırlar fakat bu da toplumu aşırı derecede ajite etmeye yönelik sözlerdir.

Ayrıca, şimdi, bu tartışmalara girmeyi yersiz bulurum ama "Kürdistan" denilen yerler de Türkiye sınırları içerisinde değil, onu gidip başka yerde arasınlar. Burası Türkiye'dir. Bir yere Kürt illeri dersen o zaman başka etnik isimler mi takılacak? Yani yasal olmayan birtakım tanımlamalar mı yapılacak? Bunları daha evvel de siz de dile getirdiniz Sayın Başkan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Akçay.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Fakat burada ilginç olan bir husus daha var. HDP'nin bu konudaki polemiklere ve tartışmalara cevap verirken daha evvel Başbakan veya şimdiki Cumhurbaşkanının sözlerine ve AKP'li yetkililerin sözlerine atıf yapması ve geçmişte de bunların bu "Kürdistan" lafını sıklıkla kullandıklarına gönderme yapması da AKP'nin ve iktidarın bu konuda ciddi bir şekilde ders almasını gerektiren bir husustur. Zamanında düşünülmeden ve nereye gelip gittiğini düşünmeden söylenen laflar gün geliyor karşılarına çıkıyor. Hani meşhur bir söz vardır "Dün yediğiniz hurmalar, bir gün sızı tırmalar." diye, artık bu da tırmalamaya başlıyor.

Diğer ilginç olan bir husus da şimdi, konuşmaları dinlerken AKP Grubuna baktım, son derece sükût içerisinde, en küçük bir tepki yok. Oysa sayın konuşmacı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirmiş olsaydı herhâlde bazı başlar neredeyse tavana doğru zıplayıp olmadık tepkiler gösterecekti. Millî olmak ve gayrimillî olmak arasında burada da bir ölçü kurmaya çalışmalarını ben AKP Grubuna tavsiye ederim. Yani, kişileri bu kadar savunan ama milletin değerlerine, varlığına gereken şuurla, bir millî şuurla sahip çıkamayışlarına da ben ayrıca dikkatleri çekiyorum ve uyarıyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akçay.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, hem Sayın Bostancı hem de Sayın Akçay yine bölünme üzerinden partimize sataşmada bulundular. Grubumuza…

60
BAŞKAN - Buyurun, yerinizden ben size de…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Hayır, hayır, sataşmadan…

BAŞKAN - Buyurun o zaman, iki dakika burada verelim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Grubumuz adına Ahmet Yıldırım cevap verecek.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Başkan, HDP'ye ve AKP'ye gösterdiğin hoşgörüyü biz de bekliyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Herkese hoşgörüyü gösteriyorum Sayın Altay.

Buyurun Ahmet Bey.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, Sayın Naci Hocam, siz bir gerçekliğe gözünüzü kapatarak o gerçekliğin somut delillerini, maddi delillerini ortadan kaldıramazsınız. Sadece işte tarihsel bir döneme atfederek onu öyle arkaikleştirme sürecini yaşatamazsınız. Bakın, iki ay önce hem Cumhurbaşkanı hem Başbakan, Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanını ağırladı; orada Irak Bayrağı'yla değil, Kürdistan Bayrağı ile Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı yan yana beklediler. Kaldı ki biz Türkiye'deki Kürtlerin "kürdistan" kavramını kullanırken bu ülkenin bölünmesine hizmet etmediğimizi… Bunu bir etnik gönderme temeline zorla siz sıkıştırmak suretiyle bir davranış biçimine rota verme eğilimi içerisinde olabilirsiniz. Ama şunu söyleyelim, şu çok net ortada: "Rumeli" kavramından rahatsız mısınız Sayın Hocam?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Yok, değildir.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - "Rumeli" kavramından rahatsız mısınız? Kullanılıyor, bir realitedir, bir coğrafyanın adıdır. "Kapadokya" kavramından rahatsız mısınız? Bir kavramın kullanılması onun yasal veya idari olarak tanımlanması zorunluluğunu gerekli kılmaz. "Rumeli" bir idari veya yasal çerçeve içerisinde tanımlanan coğrafyanın adı değildir.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Sizin niyetiniz başka, niyetiniz.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Aynı şekilde, "Kapadokya" yasal olarak tanımlanmış bir idari bölgenin, ilin, ilçenin, eyaletin adı da değildir. Ama, emin olun, siz bugündeki korkularınızdan sıyrılırsanız çok daha rahat bir biçimde bunların tartışılması zeminini toplumsal bir barış içerisinde yakalamış oluruz.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Bunlar tartışılmayacak konular.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Bostancı, bir saniyenizi alacağım.

Sayın milletvekilleri, daha önce de benzer tartışmalar burada yaşandı. Tabii burada bir yerin tarihî ve coğrafi bağlamından koparılarak konuşulması ayrı bir şey, tarihî anlam yükleyerek konuşmak ayrı bir şey. Türkiye Cumhuriyeti'nin merkezî ve mahallî idareler yapılanmasının esasları Anayasa'mızda çok açık ve net bir şekilde 126 ve 127'nci maddelerinde düzenlenmiştir. Bu esaslar dâhilinde, Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde hâlihazırda mevcut "kürdistan" adıyla ya da "Kürt illeri" adıyla herhangi bir idari ve coğrafi birim bulunmamaktadır.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - O zaman bunu Cumhurbaşkanına da oku Sayın Başkan. Bunu Cumhurbaşkanına da okuyun çünkü "Fiilî olarak rejimi değiştirdim." diyor, mahallî ve idari sistemi tanımadığını söylüyor, ona da bir hatırlatın.

BAŞKAN - "Kürdistan", "Kürt illeri" ifadesinin bağlamından koparılarak tarihî ve coğrafi bir terim olarak kullanılmasından ziyade, Türkiye sınırları içerisindeki bir bölgeyi ayrı bir egemen, hukuki ve siyasi varlık biçiminde göstermek ve bu şekilde zikretmek doğru değildir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 3'üncü maddesine göre "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür." Yine, Anayasa'nın 14'üncü maddesinde, Anayasa'da yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirinin devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılmayacağı belirtilmektedir. Dolayısıyla, tarihî bağlamından koparılarak farklı bir şekilde bunun kullanılmasının doğru olmadığını daha önce de ifade etmiştim, bir kez daha ifade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KADRİ YILDIRIM (Siirt) - Niyet okuyorsunuz!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi "Kürt illeri" derken siz Türkiye'de 81 ilin, bu illerin ne şekilde tanımlandığını hepiniz çok iyi biliyorsunuz; 7 coğrafi bölgeyi, bölgelerin isimlerini çok iyi biliyorsunuz. Anayasa ve ilgili mevzuatta bunlar çok açıktır. Sorarlarsa "İstanbul nerenin ili?" "Bir başka il nerenin ili?" Bu çok önemlidir ve dolayısıyla ben…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, isterseniz şuraya gelin, öyle konuşun.

61
Başkanlık Divanında Genel Kurulu yönetiyorsunuz.

BAŞKAN - Evet, Genel Kurulu yönetiyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - AKP Grup Başkan Vekili adına konuşamazsınız!

BAŞKAN - Genel Kurulu Anayasa'dan aldığım yetkiye, İç Tüzük'e uygun olarak yönetiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bizim partimizin ilettiği görüşler kürsüden ifade edildi, siz niyet okuyamazsınız, onlarla ilgili yorum yapamazsınız!

BAŞKAN - Ben niyet okumuyorum, ben bu ülkenin…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Mahallî ve idari düzenle ilgili bu kadar hassasiyetiniz varsa…

BAŞKAN - Evet…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Öncelikle, "Bu ülkede fiilî olarak rejim değişikliği olmuştur." diyen, başkanlık sistemine geçildiğini ima eden Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili de yorum yapın.

BAŞKAN - O bir hükûmet sistemi meselesidir, öteki başka bir meseledir ve bu arada…

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Anayasa ihlali, aynı şeydir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Anayasa ihlali, aynı şeydir.

BAŞKAN - …bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunmak tüm parlamenterlerin asli görevidir, ben de görevimi yerine getiriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Görevinizi yerine getirmiyorsunuz, kişisel yorum yapıyorsunuz. Biz de sizin bu tavrınızı kınıyoruz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Bostancı, buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, Rumeli denildiğinde ülke bölünecek diye bir endişeye kapılsaydım bu paranoya olurdu, Kapadokya denildiğinde bölünecek endişesine kapılsaydım paranoya olurdu ama niçin belli kavramlar kullanıldığında bu ülkedeki insanlar bölünmeye ilişkin bir kaygı duyuyorlar?

LEZGİN BOTAN (Van) - O da sizden kaynaklanıyor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Çünkü arkasında kan var, dehşet var…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Senin hissiyatın öyle.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - …bir terör örgütünün zulmü var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O yüzden, insanlar bu ülkenin birliğini düşünmek lüzumunu hissediyorlar, kimsenin, hiçbir etnik kimlikle bir problemi yok.

LEZGİN BOTAN (Van) - Kanuni döneminde bölünme şeyi mi vardı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Demokratik zeminde Kürtler, Türkler, bu ülkede yaşayan herkes haklarını arayabilir, işte kürsü. Arıyorlar haklarını, konuşuyorlar, mesele o değil.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - İşte, kürsü orada, yasaklamaya çalışıyorsunuz.

BAŞKAN - Evet, Sayın Bostancı, tutanaklara geçmiştir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Mesele, bu ülkenin birliği için demokratik zeminleri uygun bir şekilde kullanmak Sayın Baluken, başka yerlere gönderme yapmaya gerek yok.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Tutanaklara geçmesi açısından birkaç cümle ifade edeyim.

BAŞKAN - Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Naci Bostancı'ya da son konuşmasından ötürü teşekkür etmek lazım. Bunun objektif bir yorum değil, kendi subjektif hissiyatı olduğunu ifade etti. Hiçbirimiz, buradaki hiçbir milletvekili, hele hele HDP Grubu Sayın Bostancı'nın ya da herhangi bir milletvekilinin subjektif hissiyatına göre tarihsel, toplumsal, coğrafik, sosyolojik olayları ve olguları değerlendirmezler, bunu böyle bilmeniz gerekiyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, tabii, bir tartışma yürütülüyor, Adalet ve Kalkınma Partisinin saygıdeğer milletvekilleri de kendi grup başkan vekillerini dinliyorlar, alkışla destek oluyorlar, inanıyorlar, güveniyorlar, içselleştiriyorlar, seçim bölgesine gidiyorlar, bunları tekrar ediyorlar ama 17 Kasım 2013 günü bir eline Şivan Perver'i, bir eline İbrahim Tatlıses'in elini alan Recep Tayyip Erdoğan o gün "Kürdistan" dediğinde, o gün

62
öncelikle Bülent Arınç, Emine Erdoğan ve İbrahim Tatlıses göz yaşlarını tutamadığında -İbrahim Tatlıses sonra aday adayı olduğunda, adaylıklar açıklandığında bir kez daha göz yaşlarını tutamayacaktı- o gün burada tepkiler vardı "Ülkenin Başbakanı 'Kürdistan' kelimesini niye kullanır?" diye. Sayın Naci Bostancı değil ama o günkü mevkidaşları, aynı görevi yapan arkadaşlar çıkıyorlardı buraya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Arkadaşlar, açalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …"Kürdistan" kelimesinden korkulacak bir şey olmadığını, bin yıllık dostluk ve kardeşliğin Sayın Başbakanın söylemleriyle pekiştiğini, o manzarada rahatsız olunacak ne olduğunu söylüyorlardı.

Şimdi, siyasette tutarlılık bir erdem, tutarsızlık utanılacak bir şey. Ben, HDP'nin, MHP'nin, CHP'nin kendi pozisyonlarıyla ilgili bir şey demiyorum ama Allah aşkına, yarın karşınıza bunu koyarlar. Bugünkü grup başkan vekilinin buradaki ifadeleri ilk kez, özgün ve arkasında durulabilir gibi geliyor olabilir ama 2013 Kasımını karşınıza koyarlar, insan içine çıkamazsınız. Bunu hatırlatıyorum, başka bir şey demiyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Özel, utanılacak bir tutarsızlık içinde olduğumuzu söylemiştir, bu açık bir sataşmadır.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu polemiği bitirelim, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sataşalım Başkan, sıkıntı yok.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Cumhurbaşkanı "Kürdistan" demiş. Sataşmayın Cumhurbaşkanına, burada yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Cumhurbaşkanımıza sataşma Naci Bey, Cumhurbaşkanımıza sataşma.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Arkadaşlar, daha iki gün önce CHP'li vekiller bir açıklama yapmışlardı "Çözüm sürecini tekrar başlatmak gerekir." diye. Doğrusu, merak ediyorum, nasıl yapacaksınız? Bu dil ve bu tavırla, bu yaklaşımla "çözüm süreci" derken siz ne anlıyorsunuz?

Kıymetli arkadaşlar, otuz yıl kan akmış, 36 bin insan hayatını kaybetmiş. Bu ülkede demokratik süreçleri güçlendirmek ve insanları kucaklamak için çözüm sürecini başlatıyorsunuz. İnsanların yaralarına dokunmak istiyorsunuz, iyileştirmek istiyorsunuz, aradaki kan gölünü aşmak, kardeşliği sağlamak istiyorsunuz. Elbette sahaya çıkacaksınız, insanlarla konuşacaksınız, herkese dokunacak bir dille konuşacaksınız. Mesele, kavramları, kelimeleri hangi bağlamda kullandığımız? Eğer bu ülkenin birliği, dirliği, bölünme iddialarının ötesinde kardeşliği kurmak için bütün sözlüğü kullanabilirsiniz, her şeyi kullanabilirsiniz. Kelimelere anlamını veren kastınızdır, kastınız.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bravo Sayın Bostancı, bravo!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Cumhurbaşkanı da, Başbakan da, çözüm sürecinin failleri de bu ülkenin kardeşliğini kurmak için ne kullandılarsa onu kullandılar, o dili kullandılar, insanları kucaklamak için kullandılar.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Vallahi bravo!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Dilin kemiği yok.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Siz de iyi bilirsiniz ki aynı sözler, aynı cümleler bir ağızda düşmanlığın, başka bir ağızda dostluğun cümleleri olabilir.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bravo!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Size serbest, bize yasak mı Hocam, onu bir söylesene?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Evet, olabilir, dil böyle bir şeydir. AK PARTİ'nin durduğu yer bu ülkedeki demokratik zeminleri güçlendirmek, halkı kucaklamaktır. Bu ülkeye meydan okuyan terör örgütü varsa ona karşı da mücadele etmektir. Dün durduğumuz yer buydu, bugün buradayız, yarın da aynı yerdeyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bostancı, bravo vallahi!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Özel…

Sayın Baluken, niye söz istediniz?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Sayın Bostancı bir kez daha… (Gürültüler)

BAŞKAN - Bir saniye sayın milletvekilleri, lütfen.

63
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Cumhurbaşkanıyla aynı kelimeyi kullanırken bile kastın farklı olduğunu söyleyerek bir kez daha grubumuza sataşmada bulundu.

BAŞKAN - Sayın Baluken, lütfen, bitirelim bu tartışmayı.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Hayır, hayır, açık sataşma var.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Buyurun, bitirelim.

İki dakika veriyorum, bitirelim bunu.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Pardon, ben farklı anladım.

BAŞKAN - Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bostancı, bir psikiyatrist değilim ama iyi bir hekimim. Psikiyatriyle ilgili de yeterince bilgim var, o bilme özel bir ilgim de var. O nedenle, kullandığım bütün kavramları çok dikkatli bir şekilde kullanırım. Paranoid bozuklukla, bir kavram üzerinden paranoya tanımlaması yapmak tamamen ayrı anlamlara gelir, onu sizin bilmeniz gerekiyor ama görebildiğim kadarıyla siz biraz müneccimlik yapmaya başlamışsınız.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - "Hezeyan"ın da ne anlama geldiğini biliyorsunuz değil mi, "hezeyan"ın?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Yani, aynı kelimeyi kimin ağızından çıktığına göre yorumlama ve ona göre reaksiyon gösterip göstermeme tavrını gelip bu kürsüden savunuyorsunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - "Kelime" değil, yaklaşım, üslup.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ağzından çıkınca "kürdistan" kelimesi masum, herhangi bir bölünme anlamı, bir bölünme kavramı taşımıyor ama HDP'li bir milletvekilinin ağzından çıkınca "Bunların niyeti bozuk, bunlar zaten art niyetli, o nedenle şu anlama geliyor." gibi...

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Öz yönetimden bahseden sizsiniz Sayın Baluken!

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Yani, kusura bakmayın ama Sayın Bostancı, hem kendinizle çelişiyorsunuz hem de akademiadaki o kimliğinize, entelektüel birikiminize yakışmayacak bir çaresizlik içerisine giriyorsunuz. Biz, herhangi bir kişinin, ne Cumhurbaşkanının ne de geçmişe dair atıf yaptığımız kişilerin o kelimeleri "kürdistan" tanımını kullanmasından dolayı da burada kullanıyor değiliz. Bir realite olduğu için, o realitenin varlığına sonuna kadar inandığımız için, o realiteyi kabul etmenin Türkiye'nin ve Orta Doğu'nun temel meselelerine gerekli bütün çözümleri getireceğine yürekten inandığımız için burada ifade ediyoruz. O nedenle, lütfen, siz de HDP'ye karşı burada tanımlamalar yaparken niyet okumaktan, falcılık yapmaktan vazgeçin.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Cumhurbaşkanının da Başbakanın da dili, dün de bugün de yarın da kardeşliğin dilidir. Kardeşliğin dili şudur: Terör örgütünü de göreceksin, düşmanlık yapanları da göreceksin, bu ülkenin kardeşliği için uğraşanları da göreceksin. Demokratik zeminleri güçlendireceksin. Bizim yaptığımız bu. Ama, terör örgütüne kör olanların kardeşlik adına konuşmaları kolay olmaz, söylediğim de bu aynı zamanda.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Yine sataştı bana.

Sayın Başkan...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Evet Sayın Özel, buyurun, size ne diye sataştı? Sormak durumundayım Sayın Özel, kusura bakmayın.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, aslında tabii, hepimiz çoktan seçmeli sorularla yetişmiş bir nesiliz, tam da sorunuz öyle, "Çoktan bir tanesini seçin." diyorsunuz.

BAŞKAN - "F" hiçbiri, o da bir seçenek.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hiçbiri olursa ayırmam, hepsi efendim, hepsi, "e" seçeneği, hepsi, bütün söylediklerine cevap vereceğim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Değil, değil.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Olmaz efendim.

BAŞKAN - Bir tane söylediklerini söyleyin, bir tane söyleyin Sayın Özel, grubunuza yönelik olarak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Peki.

Geçtiğimiz günlerde grubunuza mensup 2 milletvekili bölgeye gidip çözüm sürecini…

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkan, bir tutanak alsın, beceremedi.

BAŞKAN - Tamam buyurun.

Hayır tamam, doğru Sayın Özel'in sözüne ben itibar ederim, tüm grup başkan

64
vekillerinin aynı şeklide.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Şimdi, tabii, bir milat daha yaşıyoruz, bir eşik daha atladık. Bugüne kadar AKP'nin dün ak dediğine bugün kara, bugün kara dediğine ak dediği çok oldu. Bunu Alevi açılımında gördük, Ermeni açılımında gördük, çözüm sürecinde gördük, yaşadığımız bir çok şeyde. Hatta farklı farklı fikirlerin, farklı farklı sözcüleri biri bir tarafta başka bir şey söyledi, iki gün sonra diğeri başka bir şey söyledi. Gün geldi onun arkasında durdunuz, ona sırtınızı döndünüz; gün geldi diğerine yüzünüzü döndünüz, bu tarafa sırtınızı döndünüz, algıyı yönettiniz. Ama, bugün Sayın Bostancı rekor deniyor, kendi rekorunu geçiyor, aşıyor. Şimdi, "kürdistan" kelimesine tepki gösteriyorsunuz.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Gene sataştı.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - 2013'te Sayın Cumhurbaşkanının bu kelimeyi söyleyişini söylüyoruz…

MURAT DEMİR (Kastamonu) - Tam ne demiş tam, siz bunu söyleyin, tam ne dediğini söyleyin.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …ve grubunuzu yanılttığınızı da söylüyoruz, çıkıp burada kendi yöntemlerinizle inkar edebilirsiniz, dedi ama şöyle demişti… Ama şimdi acayip bir şey yaptınız. "Kürdistan" kelimesi Sayın Cumhurbaşkanının ağzında barış, kardeşlik, dostluk; başkasının ağzında başka anlamlar.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Öyle demedim ben.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Özel, vallahi yorulduk takip etmekten ya, bir sabit dur.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ve Cumhuriyet Halk Partisine şunu söylediniz: Siz çözüm sürecini, daha doğrusu, bölgedeki sorunu, Kürt sorununu nasıl çözeceksiniz? Bir: Samimiyetle çözeceğiz. Size söylediğimiz, geçmişte yapmadığınız, bugün sözümüze geldiğiniz gibi Hükûmet odaklı bir yöntemle değil, Parlamento odaklı bir yöntemle yapacağız. Bazı partileri yok sayıp, bir partiye dışarıda sarılıp, başka yerlerde mutabakatlar yapıp, işinize geldiğinde de ondan cayıp, tekrar eski günlere dönüp kan akıtarak, eski günlere dönüp bu ülkenin tekrar analarının göz yaşının akmasına sebep olarak değil, samimiyetle, bu Parlamentoda milletten bir şey gizlemeden, tutamayacağınız sözler vermeden, gizli ajandamız olmadan yapılıyorsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati. 17.18

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.35

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55'inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (x)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu

65
Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı:119) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın Baluken, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, demin "Kürdistan" kavramı üzerinde yaratılan o tartışmada Halkların Demokratik Partisi olarak biz görüşlerimizi son derece net ifade ettik. O tartışmayı tekrar uzatmak niyetinde değilim ama yaklaşık dört beş oturumdur sadece sizin yönetmiş olduğunuz Genel Kurulda her "Kürdistan" kelimesi geçtiğinde bir niyet okuma üzerinden Anayasa'ya atıf yaparak bunun uygun olmadığını söylüyorsunuz. Oysaki mevcut Anayasa'ya göre "Kürdistan" isminin geçtiği siyasi partiler şu anda Türkiye'de siyasi çalışmalarını yürütüyorlar -tek tek isim saymayayım buradan- ve bu partilerin bazılarında program olarak federatif çözüm önerisi var, bazılarında da bağımsızlık çözüm önerisi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Toparlıyorum.

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Baluken.

Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Dolayısıyla yasal ya da anayasal açıdan sizin belirtmiş olduğunuz şekilde herhangi bir çekince, herhangi bir sakınca söz konusu değildir. Siz tamamen kişisel yorumlarınızı katarak HDP üzerinden bir niyet okuma anlayışıyla her "Kürdistan" kelimesi geçtiğinde özellikle bu tartışmayı açıyorsunuz. Anayasa'yla ilgili eğer somut bir kriter istiyorsanız dediğim bu konuyu önce bir inceleyin, ondan sonra bu tartışmaları burada başlatın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Bostancı…

Siz de açın sistemi isterseniz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sadece kayıtları geçmesi için ifade ediyorum: Sayın Cumhurbaşkanımızın Diyarbakır'da yapmış olduğu konuşma, orada bulunan ve Kuzey Irak'tan gelmiş olan misafirleri çerçevesinde "Kuzey Irak Kürdistan'daki dostlarımı muhabbetle selamlıyorum." şeklindeki cümlenin içindeki Kürdistan'dır. Buna dikkat çekerim. Bağlamından çıkartıp buradan bir eleştiri yazmak yanlıştır.

Kayıtlara geçsin diye bu durumu ifade ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Evet, 9'uncu madde üzerinde…

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Akçay, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, sizin bu konuda gösterdiğiniz hassasiyeti ben çok doğru buluyorum. Meclis Başkan Vekili olarak zaman zaman anayasal hatırlatmalar yapmanız aslında diğer başkan vekillerinin de ve başta da Sayın Meclis Başkanının da her vesilede bu konuyu hatırlatmasında büyük fayda var. Tabii siyasi parti temsilcilerinde doğal olarak bir polemik doğuyor. Ancak sizin konumunuz daha farklı. Bu konuda bugüne kadar yapmış olduğunuz konuşmaları takdirle ve şükranla karşıladığımızı ifade etmek istiyorum.

Şimdi, Sayın Bostancı, tabii, bugün biraz izahlarda haklı olarak kendisinden kaynaklanan nedenlerden dolayı değil de Sayın Cumhurbaşkanı ve AKP'nin diğer sözcülerinden kaynaklanan sıkıntılar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

66
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Çünkü bir önceki söylediklerini tevil etmek zorunda kaldı fakat maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin Başbakanlığı döneminde Sayın Erdoğan'ın bu konudaki yanlış ve çelişkili tutumları maalesef tartışmaları bugün bu noktaya kadar getirdi. Şimdi Diyarbakır'daki konuşmayı diyor Sayın Bostancı ama biz AKP grup toplantısında Sayın Erdoğan'ın ne dediklerini gayet iyi biliyoruz MHP ve CHP milletvekillerini hedef alarak, işte Meclis kayıtlarını da göstererek. Bugün HDP'nin birtakım tezlerine haklılık kazandırmaya yönelik konuşmaları şimdi de karşılarına getiriyorlar. Burada yapılması gereken, elbette ülkemizin, milletimizin birliğini, bütünlüğünü tesis edecek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Akçay, lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Yani, bu tür tanımlamaların anayasal olması, idari ve yasal olup olmaması fevkalade önemlidir. Ülkeyi yönetenler, siyasi sorumluluk alanlar mutlaka, anayasa, yasalar ve idari bakımdan bunları düşünmek durumundadırlar. Dolayısıyla, ağzımızdan çıkanı kulağımızın duyması ve ileride bunların ne gibi komplikasyonlara yol açabileceğini, bilhassa karar alıcıların ve devleti yönetenlerin çok iyi hesaplamaları gerekir. Elbette, bunları bugün öne süreceğiz. Sen, bir yerde, birileriyle oturup (…)(x) ağlayacaksın, şehit cenazelerinde göstermediğiniz ağlamaları o zaman göstereceksiniz, birlikte birilerinin başlından konfetileri temizleyeceksiniz, aradan zaman geçince de biz "Bunları yapmıştınız." diye söylemeyeceğiz. Bu da olmaz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akçay.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, malumunuz, Genel Kurul görüşmelerinde gündeme bağlılık ilkesi geçerlidir. Ayrıca "açıklama hakkı" çerçevesinde sayın sözcülere karşılıklı sataşmadan dolayı söz verdim. Karşılıklı konuşmalar yapılmış, düzeltmeler yapılmış ve cevaplar verilmiştir her gruptan. Açıklama hakkı karşılıklı kullanılmıştır.

Artık, gündem üzerindeki görüşmelere, müsaadenizle, kaldığımız yerden devam edelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, Sayın Başkan… Sayın Başkan, hayır.

BAŞKAN - Olsun, her grubun talebi var. Ben izninizle şu anda…

Tekin Bey, çoktandır burada bekliyor, söz sırasını bekliyor.

Sayın Bingöl'ü, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, konuşmalarını yapmak üzere kürsüye…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Üç grup konuştu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, üç gruba söz verip Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna söz vermediniz.

BAŞKAN - Size vermedim mi?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Vermediniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Vermediniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamam, tekin Bey'den sonra size de veririm Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, Sayın Başkan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, ben yerimden söz almadım. Ben, çıktım, "Kayıtlara geçsin." diye konuştum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tekin Bey, grubumuzun konuşmacısıdır.

BAŞKAN - Evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Grubunun açıklamasından sonra konuşacak.

BAŞKAN - Tekin Bey'i çok beklettiniz ama.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Grubunun açıklamasından sonra konuşacak. Böyle bir şey yok!

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Özel. Böyle bir şey de yok, böyle bir şey de yok!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Üç gruba söz verdiniz.

BAŞKAN - Tamam, ben size de vermeyeceğim demiyorum, size de vereceğim, takdir edeceğim.

Sayın Bostancı da girmemişti sisteme, o da söz istedi. Ben Tekin Bey'den sonra ikinize de söz veririm.

Buyurun Sayın…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ya, hayır, şu doğru değil.

BAŞKAN - Ya bakın, bir defa bir işleme başladık Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım, içeride oturduk, konuştuk.

67
BAŞKAN - Evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yerimizden gruplara söz vereceksiniz.

BAŞKAN - Size de vereceğim, tamam.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İlk önce Sayın Bostancı kalktı, tutanaklara…

BAŞKAN - Sisteme girmedi o.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sisteme girmedim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Önce Sayın Baluken, yerinden Sayın Bostancı, sonra Sayın Grup Başkan Vekilimiz, sırada Cumhuriyet Halk Partisi varken bu doğru değil Sayın Başkanım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Ben sisteme girmedim.

BAŞKAN - Sayın Özel, bakın, ben size de söz vereceğim arzu ederseniz. Bakın, konuşmacıyı davet ettim. Şimdi Sayın Bostancı da istiyor, siz de istiyorsunuz, belki tekrardan sataşmalar olacak, ben bu konuşmayı bitireyim, bu konuşmadan sonra vereyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, yerimizden sözü verin bu işi burada bitirin. "Ondan sonra"sı olmaz.

BAŞKAN - Peki. Bir daha söz vermeyeceğim, ona göre.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Peki, siz bilirsiniz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel, hadi.

Sayın Bostancı, siz de istiyor musunuz?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Evet.

BAŞKAN - Sayın Bingöl, kusura bakmayın, sizi davet ettim ama bekleyeceğiz biraz daha.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - O zaman bizler de isteriz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel, toparlayalım hemen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, Sayın Bostancı'ya, aradan önce, Sayın Cumhurbaşkanının Başbakan olduğu dönemde -tarihini de verdik, 2013'ün 17 Kasımında- yaptığı konuşmayı hatırlattım. O önce Sayın Cumhurbaşkanının bunu başka amaçlarla söylediğini, başkalarının başka amaçlarla söylediğini söyledi. Ama geldiğimiz noktada Sayın Cumhurbaşkanından doğrudan aktarıyorum: "Osmanlı'ya baktığımız zaman, o güçlü Osmanlı'da, mesela çok daha enteresan, Lazistan eyaleti var, Kürdistan eyaleti var, iniyoruz güneye, yine aynı şekilde eyalet sistemleri var. Niye? Osmanlı güçlü, oralarda hiç çekinmeden rahatlıkla bunları vermiş. Seçilmiş belediyeyi kabul ediyorsun, seçilmiş valiyi niye kabul etmiyorsun? Etnik bir unsurun büyük şehir belediyesini kazanmasından korkulmamalı, güçlen, sen de kazan."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Güçlü Türkiye eyalet sisteminden korkmamalı." Bağlamından kopmasın, kurucu Genel Başkanınızın sözlerini tekrar ediyorum, sonra "CHP bunları dedi." dersiniz. "Güçlü bir Türkiye'nin asla eyalet sisteminden korkmaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, 'Üniter yapı noktasındaki yaklaşım tarzı aslında bununla alakalı bir şey değil. Siz eyalet sisteminde de üniter yapıyı muhafaza edebilirsiniz. Tamamıyla bunu atıp götürme diye bir şey yok. Biz 'Federal yapı' diyoruz. 'Federal yapı nedir? Orada geliyor toplanıyor zaten.' diyerek eyalet sisteminin gerekliliğine vurgu yaptı."

Şimdi, bunları tekzip edeceksiniz edin. Biz bir gerçeği ortaya koyuyoruz; bu kadar. Başka bir şey demiyorum.

Teşekkür ediyorum.

KADRİ YILDIRIM (Siirt) - Çok doğru söylemiş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sizin pozisyonunuza bir şey demiyorum ama…

KADRİ YILDIRIM (Siirt) - En doğrusunu söylemiş.

BAŞKAN - Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Biraz önce başka bir tartışma yaşandığında CHP'nin kıymetli Grup Başkan Vekili Engin Altay Bey dedi ki: "Siz dünyanın en doğru, en güzel işlerini de yapsanız biz muhalefet olarak eleştireceğiz kardeşim; muhalefetin görevi budur." Doğru. Biz denizin üzerinde yürüsek bile siz "yüzme bilmiyorsunuz" diye bizi eleştireceksiniz bunu kabul ediyoruz sizin de ifade ettiğiniz gibi.

Mesele şu: AK PARTİ'nin durduğu yer çok belli. O söylendi bu söylendi; bu tartışmalar uzar gider. Bizim durduğumuz yer bu ülkenin kardeşliğidir, terörden, katliamdan, kan dökülmesinden uzakta demokratik zeminlerin güçlendirilmesidir. Sayın Cumhurbaşkanının

68
da, Sayın Başbakanın da tarih içinde her yerde söylediği sözlerin bağlamı da budur, anlamı da budur. Bunu başka yerlere çekmenin manası yok.

Ayrıca, ben tevil çabası içinde falan da değilim. Sayın Cumhurbaşkanının Diyarbakır'da yapmış olduğu konuşmanın bir kardeşlik konuşması olduğunu söyledim. Söylediğim de, Sayın Barzani'nin yanında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Bostancı siz de.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - … misafirler var orada, çeşitli yerlerden gelen misafirler. Onların geldikleri yerlere selam göndermek amacıyla "Kuzey Irak Kürdistan'ındaki dostlarımıza da muhabbetle" diyor. Şimdi, alıp bu lafları şartlar, şartlar içerisinde başka bir bağlama taşımak doğru değildir, bu ülkeye faydalı bir iş de değildir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Cumhurbaşkanını boşa çıkarıyorsun ya! Allah Allah!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Herkes durduğu yer neresi ona baksın ve söylediği sözleri bunun üzerine anlamlandırsın. Hiçbir tevil, hiçbir saptırma, hiçbir başka türlü çaba, gayret söz konusu değildir. Bizim yerimiz kardeşliktir; her zaman da buradayız.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bostancı.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi açısından ifade edeyim. Yani kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleriyle ilgili tahribatı düzeltmek ama Sayın Bostancı resmen onu yaptı.

Sadece Diyarbakır konuşması değil, Sayın Bostancı, partinizin grup toplantısını eğer takip etmiyorsanız Google'dan girip bakın.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Hepsinde oradaydım.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Gerek grup konuşmasında gerekse o tarihlerde katıldığı televizyon programlarında açık bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanı "kürdistan" tanımlamasının ne anlama geldiğini ve buna karşı çıkmanın da nasıl bir cehalet örneği olduğunu ifade etmiştir, kendi cümleleriyle söylüyorum. Sayın Bostancı Erdoğan'ın cümlelerini burada açık bir şekilde çarpıtmıştır.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Tekin Bingöl'ü kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Bingöl, söz sırası sizde. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı bütçesi üzerinde partim adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Bütçede esas olan… Biraz konunun dışına çıkılmıştı, bütçeyle ilgili konuşmak istiyorum, kafamda şekillendirdiğim konuşmamı geri plana iteceğim.

BAŞKAN - Yok, siz yine bütçeyle ilgili konuşun Sayın Bingöl, öyle içerikli bir konuşma bekliyoruz inşallah.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Biraz ortalık sakinleşsin diye bütçe üzerinde biraz konuşacağım.

Bütçede esas olan bütçe disiplinidir, bütçenin dengesidir ve gerçekleşme oranıdır. Bütçeler bu kriterlere göre değerlendirilirler ve on üç yıllık AKP iktidarının bütçelerini bu kriterlere göre değerlendirdiğimizde, sonuç tümünde olumsuz çıkmaktadır. Örneğin on üç yıllık AKP iktidarının bütçelerindeki gerçekleşme tümüyle açıkla sonuçlanmıştır, bütçelerin tamamı açık vermiştir ve AKP'li yöneticiler bu açığın bir kısmını Maastricht Kriterlerine göre normal olarak değerlendirilirler. Doğrudur, o kriterlere göre yüzde 3'ün altındaki bütçe

69
açıkları normal ve tolere edilebilir olarak değerlendirilir ancak on üç on dört yıl boyunca hazırlanan bütçeler disiplinden uzaksa bütçe dengesi sağlanamıyorsa ve hepsinden önemlisi bütçe eğer ciddi açık veriyorsa dönüp bu bütçelerdeki açıkları ve disiplinsizliği bazı kriterlere gönderme yaparak savunmak bir çaresizliğin ifadesidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de çok ciddi bir yönetim sorunu vardır. Türkiye ekonomisi kötü ellerde yönetilmektedir. O nedenle hazırlanan bütçeler de sağlıksız ve Türkiye gerçekleriyle örtüşmeyen bütçeler olmuştur.

Türkiye'nin çok ciddi ekonomik sorunları vardır. Çok şükür ki, çok daha büyük ekonomik sorunlar yaşanmıyor ama zannedilmesin ki, bu, AKP'nin hazırladığı bütçeler ve ekonomi politikalarından kaynaklanıyor. İşin aslı petrol fiyatlarındaki düşüş yanı sıra FED, Avrupa Merkez Bankası gibi kuruluşların aldıkları kararlar gibi dış etkenler nedeniyle çok ciddi ekonomik sorunlar yaşamıyoruz.

Ama Türkiye'nin çok temel bir sorunu, on dört yıldır AKP'nin Türkiye'nin başına bela ettiği en temel sorundur, o da gelir dağılımındaki adaletsizliktir. Türkiye'de hükûmet edenlerin hiçbir zaman katma değeri yüksek ürün üretmek gibi bir dertleri olmamıştır, Türkiye'de Hükûmet edenlerin marka değeri yaratacak bir dertleri olmamıştır, istihdam olanaklarını artıracak bir dertleri olmamıştır.

Sonuç itibarıyla, bu büyük gelir dağılımı adaletsizliği Türkiye'nin en büyük sorunudur ve bu sorun, AKP iktidarları süresince 2'ye katlanan bir yoksulluğun sonucunu getirmiştir.

Bakın, değerli milletvekilleri, her ülkenin sınıfları vardır, zenginleri vardır, orta sınıfı vardır, yoksulları vardır. Türkiye'de de bu böyleydi ama maalesef AKP iktidarları sınıf değişikliğine yol açtı. Artık, Türkiye'de orta sınıftan bahsetmek herhâlde gerçekçi olmasa gerek. Peki, ne oldu? Türkiye'nin zenginleri yok artık, AKP zenginleri ve Türkiye'nin fukaraları var; yoksulluk bu kadar derinleşmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye gelir dağılımı adaletsizliği sıralamasında OECD'nin yayınladığı en son raporda Şili ve Meksika'nın gerisinde en kötü 3'üncü ülkedir. Düşünebiliyor musunuz, dünyanın yardım ettiği Afrika ülkelerinin bile gerisindeyiz. Bu kadar derin bir yoksulluğun içerisinde Türkiye halkı debelenip duruyor. Bunun tek sorumlusu, ülkeyi kötü yönetenlerdir. Türkiye'de elbette bu derin sorunların yanında çok temel başka sorunlar da var, o da şudur: Bütün ülkelerin bir ulusal politikaları olur. Bu ulusal politikalar bugünden yarına değişmez, yıllardır denenmişliklerin, yaşanmışlıkların, jeopolitik konumların ve birçok olgunun sonucunda ortaya çıkar ama AKP iktidara gelir gelmez iki şeyi yaptı: Bir, liyakati yok sayarak, uzmanlığı yok sayarak bütün kamu kurumlarında müthiş bir kadrolaşmaya gitti. O da yetmedi, çok daha temel bir şey yaptı: Az önce bahsettiğim o ülke politikalarının tümünü ters yüz etti, kendince politikalar üretti. Eğitimde, dış politikada, tarımda, hayvancılıkta tümünü ters yüz etti. Düşünün değerli milletvekilleri, bu ülke kendi kendine yetmesinin dışında, birçok ülkenin karnını doyuruyordu. Elin etini, sütünü biz veriyorduk; şimdi biz, elin etine, samanına, buğdayına muhtaç hâle geldik. İşte bu, AKP'nin yarattığı Türkiye. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, dış politika içler acısı. Öyle bir noktaya geldi ki Türkiye, o kadim topraklarda birlikte kardeşçe yaşayan insanlara düşmanlık tohumları ektiler. O topraklarda Hristiyanlar, Ezidiler, Sünniler, Şiiler, Halep'inde de Şam'ında da birlikte yaşıyorlardı. Onlar Kürt'tü, onlar Türkmen'di, Onlar Arap'tı ama şimdi o topraklarda, o halkların gözyaşları ve kanları o topraklara akıtılıyor. Peki, kim ya da kimler sorumlusu? Bu sorunlara önce iktidar olanların kendilerinin bakmaları ve araştırmaları gerekiyor. Ne yaptık değerli dostlar? Yıllardır akrabalık duygularıyla yaşadığımız bu topraklara utanç duvarları ördük. Dünyada Berlin Duvarı vardı, yıkıldı; sadece ve sadece İsrail Filistinli kardeşlerimizi o duvarın arkasına mahkûm etti, şimdi biz utanç duvarları örüyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Peki, Suriye'de utanç duvarları ördük, yarın gerginlik yaşadığımız diğer komşularla; Irak'la da, İran'la da, Bulgaristan'la da, diğerleriyle de aramıza utanç duvarları mı öreceğiz? Bu, Türkiye için utanılacak bir şeydir. Bu kürsüde konuşan, bu sırada oturan arkadaşlarımızın hepsi bir temel duygu içerisinde oturuyorlar. Onlar da Türkiye'nin neresinde olursa olsun haksızlığa karşı durmak; inancı, yaşam tarzı ve hangi kitleye mensup olursa olsun nerede bir haksızlık varsa oraya koşup duran arkadaşlarımız. Cerattepe'delerdi, Soma'dalardı, Roboski'deydiler, hiçbir şekilde kafalarının arkasına bir şey yazmadılar. Ama gelin görün ki bizim yol arkadaşlığımız ölümüne yol arkadaşlığıdır, bizim yol arkadaşlığımızda ayrılıklar olsa bile onu kendi sinemize hapsederiz. Gelin görün ki yıllarca kol kola arka kapılar arkasında bir sürü başka işler peşinde koşanlar, iki gün önce o başörtülü kardeşlerimizin yerlerde sürünmesine, copa ve gaza mahkûm ettiler. Daha da kötüsü, daha da acınılası, bu topraklarda ilk kez başörtüsüne kan bulaştı. Bu ayıp da onu yaşatanlara yeter. (CHP sıralarından alkışlar)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Bugüne kadar neredeydiniz? Bu konuda en son laf söyleyecek insanlar sizlersiniz. Bırakın Allah aşkına başörtüsünü.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Değerli dostlar, son söz, sık sık kullanılır "Haksızlığa

70
karşı susan dilsin şeytandır." Bugün, Türkiye'de yaşananlar karşısında dimdik ayakta durmayan, haksızlığa direnç göstermeyen, haklının yanında olmayanlar bir gün gelecek tarih karşısında hesap verecekler.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için ifade etmek istiyorum: Sayın konuşmacının ifade etmiş olduğu "Başörtüsünde kan var." ifadesi kabul edilebilecek bir ifade değildir. Oradaki mesele "başı açık" veya "başı kapalı" diye okunacak mesele değildir. Orada, hukuk açısından bir kararın uygulanması söz konusudur. Polis uygulamasından kaynaklı bir fotoğrafı hep beraber gördük ama oradaki sıkıntıya "Başı açıkların sıkıntısıydı, örtülülerin sıkıntısıydı." demek yanlıştır, paralelle ilgili iddiadan kaynaklı mahkeme kararının uygulanması sonucudur.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Turan.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, herhâlde o gazı da AKP değil, devlet atmış, devlet. Suçu yok arkadaşların, devlet atmıştır.

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, lütfen…

Evet, Sayın İsrafil Kışla, ben Sayın Bayraktutan'a da bir dakika süre vermiştim Artvin'in kurtuluşuyla ilgili, size de bir dakika süre vereceğim aynı şekilde.

Buyurun.

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Bugün, Artvin'in düşman işgalinden kurtuluşunun doksan beşinci yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yakın tarihimizde 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Rus Savaşı sonrası Artvin için kırk yıllık çileli bir dönem başlamıştır. Daha sonra, diplomatik ve askerî mücadeleler sonucu Şükrü Bey komutasındaki Türk birliğinin 7 Mart 1921'de Artvin'e girmesiyle Artvin ebediyen ana vatana kavuşmuştur.

Kurtuluş coşkusunu yaşadığımız bu tarihî günde, Artvin'i bizlere emanet eden kahraman ecdadımızı bir kez daha şükranla, minnetle yâd ediyor, vatan için canını feda eden bütün şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyor, Artvinli hemşehrilerimi bu kutlu gününde, kurtuluş gününde saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kışla.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi şahıslar adına ilk söz Ankara Milletvekili Nihat Yeşil'e aittir.

Sayın Yeşil, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

NİHAT YEŞİL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 9'uncu maddesi üzerinde, yatırım harcamaları üzerine söz almış bulunmaktayım.

Konuşmama başlamadan önce, değerli gazeteci Çetin Emeç'i ve faili meçhul cinayetlere kurban gitmiş aydınları… 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü gelmeden yerde sürüklenen kadınlarımızın coplanmaması için demokrasi uğruna şehit olmuş tüm şehitlerimizi…

71
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Ne kadar düşünceli gördüm sizi, teşekkür ediyorum, çok düşüncelisiniz efendim.

NİHAT YEŞİL (Devamla) - Sağ olun.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Keşke bunu yıllar önce de gösterebilseydiniz, bu düşüncenizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hep gösterdik.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim lütfen.

Buyurun Sayın Yeşil.

NİHAT YEŞİL (Devamla) - Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü saygıyla selamlıyorum, aynı şekilde, kadın olduğunuz için sizin de gününüzü kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Saygıdeğer arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bir ülke için yatırımlar ekonomik büyümenin ve toplumsal kalkınmanın temel araçlarıdır. Bunun için bütçelerde yatırımlara ayırılan paylar ekonomimizin gidişatını görmek açısından son derece önemlidir.

2016 bütçe hedeflerinde gerçekleştirme tahminî harcamalarının 2015 yılına göre yüzde 3,2 oranında azaldığını görmekteyiz. Geçtiğimiz yıl yatırım harcamalarına 58 milyar 605 milyon lira ayrılmışken bu yıl bütçeden yatırım harcamalarına ayrılan miktar 56 milyar 729 milyon liraya gerilemiştir. Yatırım harcamalarında yaşanan 1 milyar 876 milyon liralık bu daralma, ülkemiz için daha az ekonomik büyüme, daha az toplumsal kalkınma demektir; vatandaş için daha az iş, yoksulun sofrasında daha az aş demektir.

Yatırım harcamalarındaki bu düşüş, on dört yıllık AKP iktidarının yarattığı talanın ve israfın sonucudur. Bu talan ve israfın sonucunda 2002 yılında cari büyüklüklerle 366 milyar lira olan toplam borcumuz, 2015 yılında 2,5 trilyon lirayı aşmış bulunmaktadır. Bu korkunç boyutlardaki borç yükü, zaten açlık ve yoksulluk sınırında ezilen vatandaşın omzuna, kaldıramayacağı bir yük yüklemiştir.

Buradan AKP Hükûmetine sesleniyorum: Her fırsatta "IMF borçlarını ödedik." diyorsunuz. IMF borçlarını kim ödedi? Yoksullukla mücadele eden bu halk ödedi. Peki, siz ne yaptınız? On dört yılda ülkeyi daha ağır bir borç batağına sürüklediniz. Halkı, kendi borçlarınızı ödemeye mahkûm ettiniz.

Saygıdeğer milletvekilleri, üretimde dışa bağımlılık, kayıt dışı ekonomi, iç ve dış borçlanmalardan kaynaklanan bütçe açıkları, kamunun yeteri kadar yatırım yapmasını imkânsız kılmaktadır. Bu yüzden AKP hükûmetleri on dört yıldır doğrudan kamu yatırımı yapmak yerine, kamu özel iş birliğiyle yatırım yapmanın peşine düşmüştür. Elbette ki kamu özel iş birliği ekonomik kalkınma için önemlidir. Ancak, programsız bir iş birliği büyük maliyetli projelerde yatırım aracı olarak kullanmak, fazladan maliyet ve finansman riskleriyle karşı karşıya kalmak demektir.

Kalkınma Bakanlığı verilerine göre, kamu özel iş birliği sözleşmelerinin toplam büyüklüğü -2015 fiyatlarıyla- 115 milyar doları geçmiştir. Örneğin 14 milyar dolar tutarındaki üçüncü havalimanı; 9,9 milyar dolar tutarındaki sağlık kampüsleri; 2,4 milyar dolar tutarındaki Kuzey Marmara Otoyolu ve üçüncü köprü, 7,6 milyar dolar tutarındaki Gebze-İzmir Otoyolu gibi büyük maliyetli projelerin bazılarından bahsetti. Bu tür büyük maliyetli yatırımlar fazladan ekonomik risk oluşturmamak için, bütçeye eklenerek doğrudan kamu tarafından finanse edilmelidir. Aksi takdirde, yaşanabilecek en ufak bir krizde, özel şirketler devletten hazineden yüzde 10 fazladan para alarak bütçemize 35 milyarlık fazladan açık verecektir. Bölgesel istikrarsızlıkların giderek yükseldiği bir dönemde, iktidarın böyle bir ekonomik riski göze alıyor olmasının akla uygun hiç bir açıklaması olamaz.

Oluşan bu bütçe açıklarını kapatmak için, vatandaşın ekmeğine, suyuna, doğal gazına, elektriğine art arda yeni zamlar yapılacak, yoksulun gözünün yaşına bakmadan, yükselen vergilerle, vatandaşın bu borçlarını ödemesi istenecektir. Bizim bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

Saygıdeğer milletvekilleri, yapılan yatırımların, kamusal ihtiyaca dönük, çağdaş dünyanın gereklerine uygun, ihale, yapım ve işletim süreçlerinde denetlenebilir projeler olarak tasarlanması, hem yasal bir zorunluluk hem de siyasi bir sorumluluktur.

Yatırımlar açısından bir diğer önemli konu ise, yatırım alanlarının önceliğinin belirlenmesi meselesidir. Yatırım önceliği, toplumun yakın geleceğine doğrudan yön verir. Yatırım önceliklerinin politik çıkarlar doğrultusunda değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİHAT YEŞİL (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika içinde tamamlayacağım.

BAŞKAN - Özür diliyorum Sayın Yeşil, hiç kimseye söz vermedim. Hak ve adalet bunu gerektiriyor. Siz tamamlayın ama, kürsüde o şekilde tamamlayın, tutanaklara geçiyor.

NİHAT YEŞİL (Devamla) - Ben bu duygu ve düşüncelerle tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum, çok sağ olun.

Şimdi şahısları adına ikinci ve son söz Manisa Milletvekili Murat Baybatur'a aittir.

Sayın Baybatur, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz beş dakikadır.

MURAT BAYBATUR (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 mali yılı bütçesi 9'uncu maddeyle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

72
AK PARTİ hükûmetlerinin bütçeleri insan odaklıdır. İktidarımız "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." mantığıyla hareket eder.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Kim söylemiş bu sözü?

MURAT BAYBATUR (Devamla) - Bu bağlamda bunu da bütçeye net bir şekilde yansıtmıştır. Eğitimden sağlığa, sosyal güvenlikten ulaştırmaya kadar insani sermayemizi zenginleştirecek adımlar hükûmetimiz tarafından atılmıştır.

AK PARTİ iktidarları döneminde, sosyal hizmetler alanında çocuklarımıza yönelik bakım hizmeti verilen kuruluş sayısını 83'e, engelli vatandaşlarımız için engelsiz yaşam merkezi sayısını 43'e, yaşlı ve bakıma muhtaç vatandaşlarımız için ise huzurevi sayısını 28'e çıkardık. İhtiyaç sahiplerini belirlemek, ihtiyaçlarına göre sosyal hizmetleri sunmak ve takiplerini yapmak amacıyla toplam 41 adet sosyal hizmet merkezi açılmıştır.

AK PARTİ iktidarları döneminde, ön üç yıl boyunca "Önce insan, önce sağlık." diyerek en büyük yatırımlarımızı sağlık sektörü üzerine yaptık. 2003-2015 yılları arasında yataklı hastane ve birinci basamak sağlık tesisiyle birlikte toplam 2.585 adet sağlık tesisini hizmete sunduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Tarım sektörüyle ilgili önemli kanunlar çıkararak tarımda büyümeyi hedefledik. Tarımsal hasılada Avrupa'da 4'üncü sıradan 1'inci sıraya yükseldik. Çiftçilerimize verilen tarımsal nakit desteğini 1,8 milyardan 10 milyar TL'ye çıkardık. Hayvancılık ve prim desteklerinde önemli oranda artışlar yaptık. Güvenilir gıda arzı ve kontrol hizmet standartlarını yükselttik. 2006 yılında tarım sigortası uygulamasını başlattık.

Organik tarım uygulamalarında önemli gelişmeler sağladık. Hayvancılıkla ilgili önemli projeleri hayata geçirdik. Yeni projelerimiz çerçevesinde gübre ve yem ürünlerindeki yüzde 8 olan KDV oranının tamamen kaldırdık.

Kırsal Kalkınma Projesi'yle tarımsal tesislere hibelerin yanı sıra 60 bin kişiye istihdam sağladık.

İktidarlarımız döneminde, on iki yıl önce toplam 6.101 kilometre olan bölünmüş yol ağını 18.162 kilometreye, toplamda da 24.280 kilometreye çıkardık.

Hava yolunu kullanmak bir ayrıcalıktı, bir sınıf atlamaktı, hava yolları halkımızın hava yolları oldu. 26 olan havalimanı sayısını 2015'te 55'e çıkardık.

Tünel, köprü ve viyadükler yapıyoruz. Dağları deliyor vadileri aşıyoruz. Kentlerimiz, bölgelerimiz arasındaki mesafeyi daraltıyoruz. 2003'te toplam uzunluğu 50 kilometre olan 83 tünelimiz vardı. 2014 sonu itibarıyla toplam uzunlukları 207 kilometre olan 227 tünele ulaştık.

Hükûmetimiz, demir yollarını öncelikli iyileştirilmesi gereken sektör olarak belirledi. Yeni bir demir yolu seferberliğine dönüşen bu tercih sonucunda yılda ortalama 134 kilometreden 18 kilometreye düşen demir yolu yapımı, yılda ortalama 135 kilometreye tekrar ulaşmıştır.

Yapılan yatırımlarla ülkemiz hızlı trenle tanışmış, 13 Mart 2009 tarihinde Ankara-Eskişehir arasında başlayan hızlı tren taşımacılığı 23 Ağustos 2011 günü Konya'ya, Temmuz 2014 tarihinde de İstanbul'a ulaşmıştır. Ülkemizi baştan başa hızlı tren hatlarıyla örmek için ise gerek proje gerekse yapım çalışmaları hızla devam etmektedir. 2023 yılında 10 bin kilometre hızlı tren hattına ulaşmayı inşallah hedefliyoruz.

Daha önce yüzde 80 dışa bağımlı olan savunma sanayimizi millîleştirerek dışa bağımlılıktan kurtardık. 2015 yılında ASELSAN, TUSAŞ gibi firmalarımız dünyanın en büyük 100 savunma sanayi firmaları sıralamasında yerini almıştır. Millî teknolojiyle, ALTAY, ATAK, insansız hava aracı ANKA, yeni nesil roket, seyir füzeleri, tanksavar füzeleri ve güdümlü roketleri kendi teknolojilerimizle üretir hâle geldik. Türkiye'nin ilk millî savaş gemisi Korvet Projesi'yle birlikte donanmamız bugün tamamen millîleştirilmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu vesileyle, AK PARTİ iktidarının 14'üncü bütçesi olan 2016 yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baybatur.

Böylece, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sisteme giren sayın milletvekillerine beş dakika süreyle soru sorması için süre vereceğim, kalan beş dakikayı da Sayın Bakana tanıyacağım.

Sayın Tanal, gene 1'inci sıradasın.

Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Türkiye'de varlık şirketleri hizmetleri var. Bu varlık şirketleri biliyorsunuz bankadaki 100 bin TL alacağı 10 bin TL'ye satın alıyor ve o bankanın sahip olduğu tüm haklara yani 100 bin TL'yi tahsil etmeye çalışıyor ve bunun üzerine vatandaşımız hakikaten mağdur oluyor ve aynı zamanda bu varlık şirketleri beş yıllık vergiden de muaf. Bu vergi adaleti açısından kabul edilebilir bir durum değil. Bu konuyla ilgili bir çalışmanız var

73
mı?

Bir başka soru: İstanbul'da öğrenci olan birisinin almış olduğu öğrenci pasosu belediye açısından Ankara'da geçerli değil, Adana'da geçerli değil, Antalya'da geçerli değil. Yani ülke genelinde öğrenciler bu anlamda bir sıkıntı yaşanmakta. Bu pasoların her tarafta geçerli olması için bir uygulama geliştirilebilir mi?

BAŞKAN - Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - 1) Yaşa takılarak emekli olamayanlar için yeni bir düzenlemeyle ilgili, mağduriyetlerini giderme yönünde bir çalışma var mıdır?

2) Esnafların sosyal güvenlik primlerinde esnaflar lehine olacak bir düzenleme yapılması düşünülmekte midir?

3) Geçmiş dönemlerde ekonomik sorunlar nedeniyle durumu kötüye gitmiş, icralık olmuş esnafların işlerini yeniden düzene koymaları konusunda sicil affı çıkarılması düşünülmekte midir?

4) Asgari ücretin yeni düzenlemesiyle yurt dışında emekli olacak olanların yatırması gereken prim oranı değişmiştir. Oran artışı, emeklilik primlerinde yurt dışında emekli olacak olanlar için artış getirmiştir. Bu tür bir sorunun asgari ücretle ilgili yasal düzenlemede düşünülmemesi mağduriyet yaratmaktadır. Yeni bir düzenleme düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Şimşek, buyurun.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, seçim bölgem olan Mersin Tarsus Gülek beldesinde 2/B arazileri satışa çıkmış, yalnız, komisyon tarafından konulan fiyatlar çok yüksektir. Bu arazilerin birçoğunun içerisinde elli yüz yıllık binalar vardır. Fiyatlar 25 ve 140 TL arası konulmuştur. Bu fiyatların tekrar gözden geçirilerek yeniden tespit yapılmasını bölge halkı talep etmektedir.

Mersin'de Akdeniz Oyunları kapsamında, Tevfik Sırrı Gür Stadı'nın yerine şehir dışına yeni bir stat yapılmıştır. Bunun karşılığında Mersin Tevfik Sırrı Gür Stadı'nın arsası TOKİ'ye devredilmiştir. Deniz sahilindeki, şehir içerisinde bu kadar daralmanın olduğu bir bölgede buranın ranta teslim edilmemesi, buranın şehir meydanı yapılması Mersin halkı tarafından talep edilmektedir.

Bir de yine, köy yerleşim planları çerçevesinde Mersin Tarsus'un birçok köyünde köy yerleşim planları yapılmış, hazine adına tapular çıkmıştır. Yalnız, bunların devrinde vatandaş birçok sorunla karşılaşmaktadır, bunları devirleri yapılamamaktadır. Bu konuda da yardımcı olursanız…

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Çam…

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan, atanamayan öğretmenlerle ilgili olarak 2016 yılında kaç kadro tahsis etmeyi düşünüyorsunuz?

Geçtiğimiz günlerde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı, Bakanlıkla ilgili olarak, ziraat mühendisi, veteriner, gıda mühendisiyle ilgili talepleri olduğunu söyledi. Bununla ilgili bir kadro tahsisi var mı?

Meclisimizde her kademede çalışan 4/C'liler var. Burada çalışan arkadaşlarımız var, stenolar var, kavas arkadaşlarımız var, ofislerde çalışan arkadaşlarımız var. 4/C'li arkadaşlarımız kadro beklemektedirler. Bunlarla ilgili bir çalışma var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu yıl hem turizmcilerimiz hem de çiftçilerimiz uygulanan yanlış dış politikanın sonucunda ciddi gelir kaybıyla karşı karşıya. Dün Fethiye-Antalya yolu seracılarımızın ürettikleri, satamadıkları domatesi dökmeleri sonucu kapandı. Hem turizmcilerimiz hem de tarımla uğraşan vatandaşlarımız ciddi gelir kayıplarıyla karşı karşıyadır.

Muğla'da çok ciddi olarak hem turizmciler hem de köylüler hazineye ait araziler kullanmaktadır. Bu kullandıkları alanlardaki ecrimisilleri bu sene yarı yarıya düşürmeyle ilgili bir çalışmanız var mı, yok mu? Bu turizm paketiyle yaptığınız taksitlendirme sıkıntıyı çözecek cinsten değildir çünkü hem turizmcinin hem de çiftçinin ciddi gelir kaybı var. Muhakkak bu ecrimisillerin azaltılması gerekmektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Son olarak, Sayın Tarhan…

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sayın Bakan, yanlışlıkla düzenlenen ödeme emirlerine karşı idari itiraz yolu mevcut olmayıp vergi yargısında hak aranmaktadır. Vergi mükellefleri, idarenin iş yükünü azaltması amacıyla idari itiraz yolunun açılması konusunda çalışmalarınız var mıdır? 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Kanun'un 58'inci maddesinde değişiklik yapılmalıdır.

74
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere Sayın Bakana söz veriyorum.

Buyurun Sayın Ağbal.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Tanal varlık yönetim şirketlerine ilişkin bir soru sordular. Biliyorsunuz, bu 2001 bankacılık krizinden sonra bankalarımızın bir daha böyle bir finansal krize girmemeleri için çok önemli bir yapısal reform yapılmıştır. Bu yapısal reformun bir parçası olarak da banka bilançolarında bulunan tahsili güç varlıkların, varlık yönetim şirketlerine devredilmesi suretiyle tahsili öngörülmüştür. Bu anlamda, varlık yönetim şirketleri kurulmuştur. Böylelikle bu şirketler banka bilançosundaki varlıkları edinmek suretiyle bunları normal hukuk yollarıyla tahsil etmeye çalışmaktadırlar. O dönem, yine, varlık yönetim şirketlerinin tahsil sırasında karşılaşabilecekleri ilave maliyetleri azaltmak için damga vergisi gibi harç vergilerinde istisna getirilmiştir. Yine, o dönemde beş yıllık bir kurumlar vergisi istisnası getirilmiştir. Bunlar süreli istisnalardır. Bu konuda şu anda özel olarak bir çalışma yapmamaktayız.

İkinci olarak, öğrenci pasosuyla ilgili söylediğiniz hususta herhangi bir çalışma yok ama şunu söyleyebilirim: AK PARTİ hükûmetleri döneminde, biliyorsunuz, öğrencilerle ilgili olarak yaptığımız en önemli düzenlemelerden bir tanesi yükseköğretimde üniversite harçlarının kaldırılması olmuştur. Dolayısıyla, öğrencilerimiz, birinci öğretimde okuyan öğrencilerimiz artık üniversite eğitimini hiçbir harç ödemeksizin tamamlama imkânına kavuşmuşlardır.

Sayın Gürer gerek emeklilerle ilgili gerek SSK kesintileriyle ilgili bir çalışmamız olup olmadığını sormuşlardır. Biliyorsunuz, sosyal güvenlik kesintilerine ilişkin olarak 2008 yılında yaptığımız bir düzenleme var. Bütün esnafımız için 5 puan sigorta primi indirimi yaptık. 2016 yılı bütçesinden bu amaçla yaklaşık 22 milyar liralık bir kaynak ayırdık. Dün de bahsetmiştim, bu kaynağı Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarıyoruz. Yani esnafımız 22 milyar TL tutarında bir primi ödeme yükünden kurtulmuş durumdadır. Ayrıca, en son seçim beyannamemizde söyledik, daha sonra bunu realize de ettik; 10'dan az işçi çalıştıran küçük esnafımızın da ilave 6 puan sigorta primi indirimi düzenlemesini de yaptık. Dolayısıyla esnafımız da ortalama aylık 350-400 lira civarında bir sosyal güvenlik primini daha az ödeme imkânına kavuşmuştur.

"Yurt dışında emekli olacaklar için asgari ücret artışına bağlı olarak prim artmıştır." şeklinde bir değerlendirme yapıldı. Bu konuyu Çalışma Bakanımızla görüşeceğim, bilgim olan bir konu değil, detaylarını kendisiyle paylaşacağım.

Sayın Şimşek 2/B arazilerini nasıl değerlendirdiğimizden öte anladığım kadarıyla ilde fiyatların yüksek olduğu şeklinde bir değerlendirmede bulundu. Uygun görürseniz bir inceleme yaptıralım.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Dosya vereceğim size.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Memnuniyetle, siz verirseniz onu bir inceleme yaptıralım yani son derece özen gösteriyoruz. Bir, fiyatların o bölgede, o ilde, köyde normal alım satım fiyatına uygun olarak belirlenmesi konusunda gerçekten yoğun bir çabamız var. Bir de farklı köyler, farklı ilçeler arasındaki fiyatların da birbirleriyle tutarlı olmasına önem veriyoruz ama olabilir ki bir hata varsa da onunla inşallah ilgileniriz.

Bu şehir stadıyla ilgili olarak özel bir bilgim yok. TOKİ'ye devredilmiş ama yani tabii ki kentlerimizde daha fazla yeşil alan olsun, kentlerimizde daha fazla park olsun, o hepimizin istediği bir şeydir.

Sayın Çam öğretmenlerimizle ilgili bir soru sordu. Biliyorsunuz şubat ayında 30 bin öğretmen atadık, 2002-2016 döneminde de bugüne kadar 542 bin öğretmen atadık, öğretmenlerimizin özlük haklarını da bu anlamda iyileştirdik. Bütçe imkânlarımız çerçevesinde tabii ki biz de isteriz daha fazla öğretmen atayalım.

Tarım Bakanlığındaki açıktan atamalarla ilgili olarak Tarım Bakanımızla görüşüyoruz, kendisinin bir açıklaması oldu zaten. Çalışma Bakanımız, ben ve Tarım Bakanımız bu konuda bir çalışma yapıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bitirin isterseniz cümlenizi.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tarım Bakanlığı bünyesinde istihdam edilecek özellikle ziraat mühendisi, veteriner arkadaşlarımızla ilgili talepler konusunda 3 Bakan çalışma yapıyoruz, inşallah en yakın zamanda da onu bitiririz.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

MUSA ÇAM (İzmir) - 4/C'lilerle ilgili bir şey söylemediniz.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır. Şimdi önergeyi okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

75
Görüşülmekte olan 118 sıra sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 9'uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki "(kurulu gücü 500 MW üzerinde olan baraj ve HES projeleri, Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının iyileştirilmesi ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi inşaatı Projesi, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca gerçekleştirilecek şehir içi raylı ulaşım sistemleri ve metro yapım projeleri ile diğer demiryolu yapımı ve çeken araç projeleri hariç)" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Nurhayat Altaca Kayışoğlu Zekeriya Temizel Kazım Arslan

Bursa İzmir Denizli

Tahsin Tarhan Ömer Fethi Gürer

Kocaeli Niğde

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin birinci fıkrasında parantez içindeki projeler için, 4734 sayılı Kanun'un 5'inci maddesinin beşinci fıkrası ile 62'nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin uygulama dönemi içinde örtülü olarak yürürlükten kaldırılmaktadır.

Anayasa'nın 161'inci maddesinin dördüncü fıkrasında, bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağı açık bir şekilde belirtilirken 163'üncü maddesinde bütçede değişiklik yapılabilmesi esasları ayrıca düzenlenmiş, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma yetkisi verilmemiştir.

641 sayılı Kalkınma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 32'nci maddesi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 19'uncu maddesinin ikinci fıkrası ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 5'inci maddesinin beşinci fıkrası ile 62'nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi değiştirilmeden, bütçe kanunuyla 641 sayılı KHK, 5018 sayılı Kanun ve 4734 sayılı Kanun'daki söz konusu kuralları yok sayan veya bu kurallara aykırı düzenlemeler öngören ya da bu kuralları askıya alan düzenlemeler yapılması, Anayasa'nın 87, 88, 89 ve 161'inci maddelerindeki kurallarla bağdaşmamaktadır.

Bütçe kanunları ile ilgili anayasal kurallar karşısında, yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe yasaları ile değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı düzenlemeler yapılması olanaksız olduğundan bu önerge verilmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

9'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.26

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.39

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55'inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

10'uncu maddeye geçmiştik.

10'uncu maddeyi okutuyorum:

Mahalli idarelere ilişkin işlemler

MADDE 10- (1) Maliye Bakanlığı bütçesinin;

a) 12.01.31.00-06.1.0.07-1-05.2 tertibinde yer alan ödenek, 13/1/2005 tarihli ve 5286 sayılı Kanun uyarınca il özel idarelerine devredilen personelin aylık ve diğer her türlü mali ve sosyal haklarına ilişkin ödemelerini karşılamak üzere il özel idarelerine,

76
b) 12.01.31.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) kapsamında köylerin altyapı ihtiyaçları için il özel idareleri ve/veya köylere hizmet götürme birliklerine,

c) 12.01.31.00-06.1.0.09-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Su Kanalizasyon ve Altyapı Projesi (SUKAP) kapsamında belediyelerin içme suyu ve atıksu projelerini gerçekleştirmek üzere İller Bankası Anonim Şirketine,

tahakkuk ettirilmek suretiyle kullandırılır. SUKAP kapsamında ihtiyaç olması hâlinde genel bütçe kapsamındaki ilgili kamu idaresi bütçesine veya özel bütçeli idare bütçesine ödenek aktarılabilir. Bu fıkra kapsamında ilgili idarelere yapılan Hazine yardımları haczedilemez ve üzerine ihtiyati tedbir konulamaz.

(2) Birinci fıkranın (a) bendine göre yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından birlikte belirlenir.

(3) Birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerinde yer alan ödeneklerin, 2016 Yılı Yatırım Programında belirlenmesini müteakip, KÖYDES Projesi için iller bazında; SUKAP için ise belediyeler bazında dağılımı, kullandırılması, izlenmesi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanır.

BAŞKAN - 10'uncu madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'a aittir.

Sayın Yılmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

MHP GRUBU ADINA SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; merkezi yönetim bütçesinin 10'uncu maddesi -mahallî idarelere ilişkin işlemlerle ilgili- üzerinde MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, 2004 yılında mahallî idareler seçimleri yapıldı. Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığına Adalet ve Kalkınma Partisinden Aytaç Durak aday oldu ve seçimleri kazandı. Beş yıl boyunca Aytaç Durak, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından neredeyse göklere çıkarılacak şekilde övgüye mazhar bir belediye başkanlığı yaptı. 2009 yılında aynı Aytaç Durak Milliyetçi Hareket Partisinden aday oldu. Yaklaşık 2.800 küsur oyla seçimi aldı ama seçimlerin açıklanması neredeyse bir ay sürdü ve seçimleri aldığı andan itibaren birtakım yandaş medya başta olmak üzere AKP'nin birtakım yetkili ağızlarından Aytaç Durak'la ilgili "Yolsuzluğun içerisine batmış bir belediye başkanıdır." diye birtakım ifadeler, yazılar çıkmaya başladı. Netice itibarıyla, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli bir devlet adamlığı örneği vererek, bir ahlaki ölçütü ortaya koyarak "Hakkında iddialar varsa aklansın gelsin." dedi ve Adanalının oylarıyla seçilen Aytaç Durak aradan altı ay geçmeden İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturmanın selameti açısından iki aylığına görevden alındı. Biz bekledik ki bu soruşturma bir an önce neticelenir, suçu varsa suçlu ilan edilir, suçu yoksa da Adanalının iradesinin karşılığında görevine iade edilir. Ama bu süreç dört buçuk yıl boyunca devam etti değerli arkadaşlar ve 2014 yılında 29 Martta yapılan seçimlerin hemen ertesi günü, 30 Mart sabahı Aytaç Durak'la ilgili herhangi bir suç unsuru bulunamadığı için görevine iade edildi.

Şimdi, isminde "adalet" olan Adalet ve Kalkınma Partisine soruyorum: Beş yıl sizin belediye başkanlığınızı yapacak, göklere çıkaracaksınız, Milliyetçi Hareket Partisinden seçilecek, dört buçuk yıl Adanalının iradesine ipotek koyacak şekilde haksız yere görevden alacaksınız ve bu haksızlığınızı da Hükûmet olarak ilan edeceksiniz ve diyeceksiniz ki: "Herhangi bir suç bulunamamıştır.", 30 Mart sabahında görevine iade edeceksiniz. 30 Martta yeni belediye başkanı seçildi. Peki, bu Adanalının iradesinin hesabını kim verecek? Hani siz diyordunuz ya "Millet iradesine saygı duyalım, her şeyin üstünde millet iradesi var." Millet iradesi sizi seçtiği zaman en üstün millet iradesi, ama millet iradesi muhalefeti seçtiği zaman millet iradesine ipotek koyan bir anlayışa sahipsiniz.

Şimdi, gelelim 2014 seçimlerine. 2014 seçimlerinde yine istediğiniz olmadı. Milliyetçi Hareket Partisi, Adana'da 30 bin oy farkla Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kazandı ama bir ay boyunca mazbatası verilmedi Milliyetçi Hareket Partisinin belediye başkanına. Dönemin bakanlığını da yapan Adana Milletvekili Ömer Çelik, yanında Adana Valisi, yanında Adana Emniyet Müdürü sandık sandık geziyordu, sandıkta bir operasyonla acaba Milliyetçi Hareket Partisinin kazandığı belediyeyi Adalet ve Kalkınma Partisine alabilir miyiz diye. Ama orada Milliyetçi Hareket Partisinin her bir ferdi, Adanalı her seçmen oyuna sahip çıktı ve Milliyetçi Hareket Partisinin o seçimleri kazandığını Yüksek Seçim Kurulu atadı. Mazbatasını ne zaman aldı? Bir ay sonra aldı.

Yine, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı seçilir seçilmez başlandı, işte, "Hakkında soruşturmalar var, bugün görevden alınacak, yarın görevden alınacak.", işte, "Yarın tutuklanıyor."; başta havuz medyası olmak üzere boy boy haberler yapıldı. Birtakım "Ak trol" dediğimiz sitelerde, twitterlarda, işte, "Cuma günü Adana Büyükşehir Belediye Başkanı tutuklanıyor.", "Salı günü tutuklanıyor."

Değerli arkadaşlar, sonuçta Adana Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten bir buçuk yıl sonra, cumhuriyet savcılığında hakkındaki bir iddiadan dolayı yurt dışına çıkış yasağı konuluyor.

Şunu açıkça ifade ediyorum: Kim kul hakkı yemişse sonuna kadar boğazına dursun.

77
Kim kamunun malını hiç etmişse sonuna kadar boğazına dursun. Biz, adaletin, her bir şekilde kul hakkını savunacak, devletin, milletin hakkını savunacak şekilde sirayet etmesini canı gönülden istiyoruz. Adaletin kararlarına boynumuz kıldan ince ama eğer adaleti iktidarın sopası hâline getirip de bunu muhalifleri sindirmeye yönelik bir hâle getirmişseniz, buna karşı da dik dururuz. Ülkücü bir belediye başkanını hiç kimseye yedirmeyiz. Adana'nın iradesini hiç kimseye yedirmeyiz.

O zaman bu iddialarla ilgili bahsediyorsanız ben size bir iki tane iddiadan bahsedeceğim.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, değil mi, Kadir Ağabeyiniz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Muhallebici.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bakın, hepinizin malumu, Otogar-Bağcılar hafif raylı sistem ihalesi. Bu ihale yapılıyor. Ne kadara yapılıyor? 173 milyon 357 bine. Doğru mu? Kilometresi kaça mal oluyor, kaça geliyor? 41 milyon civarına geliyor. Burayı bir firmaya ihale ediyor, bu gayet normal bir olay ama bu Bağcılar'da 4 kilometre, 1 kilometre keşif artışı yapıyor. Burada kamudan gelen, ihaleden gelen kişiler var. Yüzde 20, yüzde 30 oranında artış yapabilirsiniz, buna da amenna ama tutuyor, Bağcılar'dan Başakşehir'e kadar 17 kilometrelik bir iş yaptırıyor İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Arkadaşlar, ihale yok, ihale yok, 17 kilometre.

Size örnek olsun diye söylüyorum; kamu böyle soyulur, kamu böyle zarara gelir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Yapma şimdi ya!

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Varsa bilgin, belgen cevap verirsin.

Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy metrosu 16 kilometre. 733 milyon dolara mal oluyor. Bu ihale sizce ne kadara mal oluyor, biliyor musunuz? 1 milyar 182 milyona mal oluyor. Bu hattın kilometresi kaça geliyor? 36 milyon 654 bin lira, ihaleli yaptığı için, aynı belediye. Burayı ihalesiz yaptığı için 69 milyon 525 bin liraya mal oluyor kilometresi.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ne kadar, 2 katı mı?

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - 2 katı değerli arkadaşlar.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bir şey değil!

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - O yol kilometreye göre değil Sayın Vekil.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Şimdi, kilometre başına fark ne kadar? 32 milyon. Kamu zararı, ihale yapmadığı için ne kadar? 530 milyon dolar değerli arkadaşlar, 1,5 katrilyon yapar, Adana bütçesinin tamamına yakını.

Şimdi, size bir şey soruyorum: Bu 17 kilometreyi.. Elinizi vicdanınıza koyun, kamudan gelenler var. Sen kamudan geldin. İhalesiz burayı verebilir mi değerli arkadaşlar? İhalesiz veriyor. İhale artışı ne kadardır? İster 2886'ya göre yapın, isterseniz 4735'e göre yapın, yüzde 20 ve yüzde 30'dur. Bakanlar Kuruluyla bunu yüzde 40 artırabilirsiniz ama Sayın Kadir Topbaş yüzde 700 artırmış değerli arkadaşlar. 36 milyona mal olacak iş 69 milyona mal olmuş.

İşte, kamu hakkı arıyorsanız burada. Ve şu anda bununla ilgili mahkemeler devam ediyor. Burada bir suç vardır. Peki, bu Belediye Başkanına yurt dışı yasağı koyuyor musunuz? Koymuyorsunuz.

Peki, Ankara Belediye Başkanı… Bu Hükûmetin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç -ben söylemiyorum, ben söylesem "Muhalefet yapıyor, ne olacak canım?" dersiniz ama- sizin Bülent Ağabey'iniz, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç diyor ki: "Ankara parsel parsel satılıyor." Parsel parsel satılırken bununla ilgili bir tane soruşturma var mı? Yurt dışı yasağı var mı? Yok, koyamazsınız.

Peki, Adana'da, Kanuni Üniversitesine "İmar değişikliğine yer verdi." diye imar müdürü dâhil 4-5 kişi FETÖ terör örgütüne yardımdan içeride.

Hemen Gölbaşı'ndan gelirken Samanyolu Outlet vardı, Samanyolu Outlet. Kimdi bunun sahibi? Kim verdi bunu Samanyolu Outlet'e? Peki, bu, FETÖ terör örgütüne yardım ve yataklık etmek değil mi?

Şimdi, burada şunu yapıyorsanız: "Bizden olanlar her türlü suç işleme özgürlüğüne sahip ama bizden değilseniz her türlü suçu size isnat ederiz." diyerek bu işleri geçiştiremezsiniz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, hakkında 1,5 katrilyonluk ihaleye fesat karıştırma, görevi kötüye kullanma iddiası olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyla ilgili yurt dışı yasağı koymayacaksınız ama hakkında hâlâ daha bir iddia ortaya konmamış, herhangi bir işlem yapılmamış Adana Büyükşehir Belediye Başkanına yurt dışı yasağı koyacaksınız. Adanalıyı, Adana Büyükşehir Belediye Başkanını seçen seçmeni "seçmen" kabul etmiyor musunuz? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı istediğini yapacak, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı istediğini yapacak, onlara serbest ama Adanalıya bu algıyı oluşturacaksınız. "Nasıl olsa beş yıl boyunca Adanalının iradesine ipotek koyduk, yeniden ipotek koyarız." Buna izin vermeyeceğiz değerli arkadaşlar. Adaletin kestiği kılıca boynumuz kıldan incedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

78
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Ama hiç kimsenin, adaleti iktidar sopasına dönüşmesine müsaade etmeyeceğiz.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, az önceki sayın konuşmacı konuşmasında hukuki temeli olmayan birtakım iddialarda bulundu, kendimize ait belediye başkanımızla beraber.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Nasıl, nasıl?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Onunla ilgili cevap vermek istiyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sizinle ilgili bir iddia yok.

Sayın Başkan, Sayın belediye başkanı...

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Belediye Başkanımızla ilgili Sayın Başkan.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Belediye başkanımızla ilgili dedi.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Belediye başkanıyla ilgili. Ne iddiası?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - "Kürsüden cevap verin." dedin.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İki dakika süre veriyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkanım, sataşma yok ki neye göre söz veriyorsunuz anlamıyorum.

BAŞKAN - Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sataşma yok ki! Sataşmadan nasıl söz verdiniz Sayın Başkan? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Beyefendi, bunu belediye meclisinde konuşmadı, burada konuştu.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Niye rahatsız oluyorsunuz? "Cevap versin." dediniz ya cevap verecek işte.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sataşma yok ki!

BAŞKAN - Bir saniye durun, Sayın Günal…

Sayın Turan, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyanın hiçbir yerinde, olmayan bir iddiayı ortaya koyacaksın, ardından da cevap hakkını tanımayacaksın, böyle bir şey olabilir mi? Yapmayın gözünüzü seveyim ya.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - "Sataşma var." deme.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Hem söylüyorsunuz hem iddiada bulunuyorsunuz. Allah'tan ki millet buna inanmıyor artık, avantajımız, faydamız o.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ya, neyse, cevap vereceksen ver hadi o zaman!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, Seyfettin Bey -sağ olsun, severiz, sayarız- zaman zaman buraya çıkıyor, çok ilginç iddialarda bulunuyor. Hepsinin cevabı verildi, hâlâ aynı şeyi bir daha söylüyor.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Hayır, hiç cevap verilmedi ki.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hadi söyle, var mı yok mu!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Az önce Adana Belediyesi iddialarıyla ilgili kendisi cevaplar vermeye başladı. Ancak, nereden bağladı, nasıl bağladı bilemiyorum, İstanbul Belediye Başkanımız hakkında da daha önce konuştuğumuz, görüştüğümüz, yargıya konu olmuş, defaten beraat almış, kapanmış bir konuyu bir daha buraya getirdi.

Ben İstanbul'da uzun yıllar siyasi görev yaptım, konuyu çok iyi biliyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sonra tayini çıktı, Çanakkale'ye gitti.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bağcılar metrosu, İstanbul ulaşımında en önemli eşiklerden bir tanesidir. Daha hızlı olsun diye, daha çabuk olsun diye kanuna uygun olarak, usule uygun olarak uzatılan bir hat var.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - İhale var mı, açıkla!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Yapılan metronun Bağcılar'ın sonrasında devam eden 17 kilometresi var aynı şartlarda devam eden.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - İhale var mı, ihale? İhaleyi göster.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Dolayısıyla, ihalesiz yapılma hakkı da kanuna uygun olarak yapılmıştır aynı şartlarda. Bununla ilgili…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Burada hiç böyle bir kanun yok ki!

BÜLENT TURAN (Devamla) - …bir şey varsa gidin mahkemeye, bunu iddia edin, bunu tartsın.

79
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hangi maddeye göre?

BÜLENT TURAN (Devamla) - Hangi belediyenin ne yaptığını herkes çok iyi biliyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hangi maddeye göre Sayın Turan?

BÜLENT TURAN (Devamla) - Kaldı ki Kadir Topbaş'ın şahsıyla ilgili tüm İstanbul'un ittifak ettiği bir husus var. En hassas olduğu konulardan bir tanesi, bu tarz iddiaların karşısında olmaktır. Her şeyi söyleyebilirsiniz ama bu… İnsaf!

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - İnsaf!

BÜLENT TURAN (Devamla) - İnsanların beyefendiliğiyle, olmayan şeyleriyle ilgili bunu yapmanız doğru değil.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hangi maddeye göre ihalesiz yapmış Sayın Turan, söylesenize!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Arzu ederseniz çıkışta size izah ederim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hangi maddeye göre Sayın Başkan? Nerede, hani ne söyledi şimdi?

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - İddialarla ilgili şahsıma sataşılmıştır. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sataşmadım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Yılmaz, vereceğim ama polemikleri uzatmayalım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Neden dolayı veriyorsunuz Sayın Başkan, ne dedim?

BAŞKAN - Bakın, bir de şöyle bir istirhamım var: Burada olmayanlarla ilgili birtakım iddiaları gündeme getirmek doğru değil.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, ne dedim de sataştım?

BAŞKAN - Bunu farklı mecralarda kullanabilirsiniz ve buna ilişkin varsa da gerekli cevaplar verilir.

Buyurun, yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Değerli arkadaşlar, bakın, Bülent Turan çıktı, hukukçu kimliğiyle benim söylediklerimi teyit etti, teşekkür ediyorum.

Yani, 17 kilometrelik Bağcılar-Başakşehir'le ilgili bir tane ihale yok değerli arkadaşlar. İçinizde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan bürokratlar var. Yüzde 700 artış diye… Türkiye'de ihaleler 2886 ve 4735'e göre yapılır. Şimdi, bununla ilgili -doğru, ihalelerde artış vardır, görülemeyen, öngörülemeyen birtakım yapılar çıkar, mevzuatlar çıkar- kanun koyucu yüzde 20, yüzde 30 oranında artış hakkı vermiştir, Bakanlar Kuruluyla da bu hakkı yüzde 40 olarak ifade etmiştir. Ama İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yüzde 700 ihale artışını hangi maddeye göre yapıyor Sayın Bülent Turan, hangi ihale kanununda bu var madem avukatlığını burada yaptınız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının? Ben burada bir şeyi söylüyorum… Ve bu davalık, bu dava da bitmedi değerli arkadaşlar, benim söylediğim o. Buyurun, bütün belgeleri burada, "İstanbul 21'inci Asliye Ceza Mahkemesi Sayın Hakimliğine" burada, şu anda bu dava görülmekte. Ben de tam onu söylüyorum: Daha kendisine dava açılmamış, kendisiyle ilgili iddiaları vuku bulmamış Adana Büyükşehir Belediye Başkanının Ceyhan'da belediye başkanlığı yaptığı dönemle ilgili, bir davayla ilgili siz Adana Büyükşehir Belediye Başkanına yurt dışı yasağı koyuyorsunuz da hakkında 1,5 katrilyonluk kamu zararı olmasıyla ilgili dava açılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına niye yurt dışına çıkış yasağı koymuyorsunuz diye ben bir ikiliği, bir iki yüzlülüğü, bir tarafgirliği ortaya koyuyorum. Yoksa gene söyledim: Adalet rayında işlesin, bununla ilgili hiçbir sıkıntımız yok ama Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi önemli bir görevde bulunan kişiye yurt dışı yasağı koyarsanız, yurt dışı projeleri var, yurt dışından alacağı krediler var. Yurt dışına çıkamayan bir büyükşehir belediye başkanını itibarsızlaştırmaya kimin hakkı var? Ben burada bunu ifade ediyorum. Ondan dolayı Topbaş gündeme gelmiştir.

BAŞKAN - Evet, sayın milletvekilleri, tabii burada olmayanlarla ilgili yargılamaları yapmasak çok daha iyi olur. Bu takım iddiaların yeri mahkemelerdir, mahkemeler kararlarını verir, doğru ya da yanlış…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yargılama yok ki, soruyor ya. O zaman maddeyi söyleyin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ama burası yeri değildir. Burada olmayanlarla ilgili birtakım ithamlarda bulunmanın doğru olmadığını…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Olur mu canım? "Olmayanlarla…" Burası Meclis, burası Meclis yani herkes burada, nasıl olacak; herkes burada, nasıl olacak?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kurumla ilgili. Bunun açıklığı kavuşması lazım. Burada bunu konuşmayacağız, neyi konuşacağız?

80
BAŞKAN - Ciddi ithamlar. Varsa elinde belgesi olan mahkemeye gider, kararı mahkeme verir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Turan, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, az önce kıymetli konuşmacı konuşmasını yaparken -sehven olduğunu düşünüyorum- "Kadir Bey'in avukatı" diye ifade ettiler. Ben, AK PARTİ'nin Grup Başkan Vekiliyim, Kadir Topbaş da bizim belediye başkanımız. Dolayısıyla, her vekilimiz, bizim Belediye Başkanımızla ilgili yanlış bir ifade varsa cevap verme hakkına sahiptir. Kadir Topbaş'la ilgili, 4'üncü dönem kazanıyor olması İstanbul'u bir cevaptır zaten.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bırakın! Söyle o zaman, niye?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Fakat onun ötesinde, yasaya aykırı bir işlem varsa, kanuna aykırı bir işlem varsa…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Makul buluyor musun…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Niye bağırıyorsunuz?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - …yurt dışına çıkış yasağının ona konmamasını?

BAŞKAN - Sakin olun Sayın Günay, lütfen…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hayır, niye bağırıyorsunuz? Hayır, niye bağırıyorsunuz?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bir soru soruyoruz, soru çok net.

BAŞKAN - Lütfen sakin olun.

İddiaları gündeme getirdiniz, Sayın Grup Başkan Vekili de cevap veriyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde hem iddia edip hem savunma almadan hüküm verme diye bir şey olamaz. İstanbul Belediyesinin kanuna uygun olarak yaptığı bir çalışmayı burada sayın konuşmacı eleştirdi. Ben de diyorum ki bunu biliyorum, inceledik, meseleye hâkimiz, hiçbir usulsüzlük yok.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - O zaman cevap ver, hangi maddeye göre verdi bu 1,5 katrilyonluk yeri?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Varsa bununla ilgili mahkemeye gitsin, iddia etsin. Bu mahkemenin konusu, buranın konusu değil.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Hangi maddeye göre verdi?

BAŞKAN - Tutanaklara geçmiştir, teşekkür ediyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, çok affedersiniz ama diyorsunuz ki: "Burada olmayanı konuşma." Sayın Yılmaz'ın söylediğinde ne sataşma var?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Niye bağırıyorsunuz konuşurken?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bir dakika, ben de konuşuyorum. Benim sesim çıksın diye… Sen benim sesimi ne yapacaksın, ayar mı vereceksin? Dur!

BAŞKAN - Sayın Günal, lütfen…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkanım, ne sataşma var?

BAŞKAN - Sizinle ne alakası var peki bu tartışmanın? Sayın Yılmaz ile Sayın Turan arasında, sizinle ne alakası var?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Milliyetçi Hareket Partisinin belediyesiyle ilgili bir şey söyleyeceğim. Bu kadar taraflı olmayın Başkanım.

BAŞKAN - Taraf olmuyorum da… Adil yönetmeye çalışıyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Turan, bakın…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Seyfettin kendisi söyler ya, sen niye söylüyorsun? Sen niye söylüyorsun? Seyfettin söyler ya!

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Osman, bir dur ya! Bir söyleyeyim de ondan sonra…

BAŞKAN - Sayın Günal, hemen buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Yılmaz'ın söylediği çok net. Bir dava var.

BAŞKAN - Davayı çözecek olan da mahkemedir, burası değildir. Sayın Turan'ın da dediği o.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkanım, bir dur ya! Allah, Allah!

BAŞKAN - O da net.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - İki yerde dava var. Bir: Bizimkinde henüz tekemmül etmemiş bir dosya oluşma aşamasında, yurt dışına çıkış yasağı var. Sizinkinde mahkeme devam ediyor, yok… "Bunu nasıl yapıyorsun?" diyor.

BAŞKAN - Gruplar adına…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - İkincisi de diyor ki: "17 kilometreyi hangi kanuna göre…"

BAŞKAN - ...ikinci söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkanım, bu kadar olur mu ya?

BAŞKAN - Ya, tamam, tutanaklara geçti, söyleyeceğini söyledin.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bırakın, sözümü söyleyeyim ya!

BAŞKAN - Söyledin, bitir, tamam.

81
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Nasıl bitir? Seninki ile benimki karışıyor.

Bir daha soruyorum, sana da soruyorum o zaman…

BAŞKAN - Söyledin Sayın Günal, tutanaklara geçti, tamam.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - 17 kilometre…

BAŞKAN - Sizinkinde "Yurt dışı yasağı var, öbüründe yok." diyorsunuz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ya, Başkan, bir dur ya!

BAŞKAN - Tamam, anlaşıldı.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Allah rızası için bir dursana, ben bitireyim de öyle konuş ya! Ya, bir şey söylüyorum, bir cümle söyleyeceğim. "17 kilometreyi hangi kanunun hangi maddesine göre verdin?" dedi, bu kadar ya!

BAŞKAN - Söylediniz, o da cevap verdi.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bunda sataşma yok yani bunu anlamadım ben, gerçekten anlamadım. Bunda nerede sataşma var, anlamadım.

BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyoruz.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - İkinci söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'a aittir.

Sayın Fırat, Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

HDP GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Mersin) - Sayın Divan, sayın milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

İlkokul öğrencisiyken o dönemler 3'üncü sınıftan başlamak üzere "Yurttaşlık Bilgisi" diye bir dersimiz vardı. Bilmiyorum hâlen devam ediyor mu. Orada temel kavramlar ilkokul diliyle o öğrencilere öğretilirdi. Orada mesela milletin çok güzel, çok beğendiğim bir tahlili vardı, "Kıvançta ve tasada bir olan ve bir ülke etrafında birleşmiş olan halka 'millet' denir." diye tarif edilirdi ve bu milletin ülkeyi yönetmek üzere, bir arada ve yaptırım gücüne de sahip olmak üzere manevi bir şahsiyeti bulunan yapıya da "devlet" denirdi. Bugün Türkiye'ye baktığımız zaman, bu bize ilkokul 3'üncü sınıfta öğretilen, tasada ve kıvançta bir olan ve bir ülke etrafında birleşmiş olan halkı görebilmek mümkün değil. Ülke ikiye ayrılmış vaziyette. Bir kısmı diğer kısmın üzüldüğüne seviniyor veya o üzülen kesim diğer tarafın sevindiği bir şeye -bu taraf- üzülüyor ve müşterek bir ülkü de yok. Yani maalesef varmış olduğumuz kötü nokta burası.

Şimdi, oldukça uzun bir süredir bütçeyi görüşüyoruz ve sonuna geldik. Bütçelerin yapımı, aslında doğrudan doğruya devletin demokratik olup olmamasıyla ilgili, çok uzun süre önce müstebit iktidarlara karşı, krallara karşı halkın Meclisinin kralın yapmış olduğu keyfî harcamaları sınırlamak için bir demokratik atılımdı. Ancak bugün tartışmakta olduğumuz bütçenin maddelerine dikkat ederseniz, çok enteresan şekilde 1982 Anayasası'nın temel hak ve özgürlüklerine benziyor. 82 Anayasası'nın temel hak ve özgürlüklerinde özgürlüklere ve haklara baktığınız zaman ilk cümle çok güzeldir. "İnsanların seyahat hürriyeti vardır." Ama ondan sonra bir "ancak" kelimesi gelir. Toplum sağlığı, genel ahlak vesaire vesaire vesaire hâllerinde bu hak sınırlandırılabilir. Bu Meclisin, yani halkı temsil eden bu Meclisin, yürütmeyi denetleyebilmesi için en önemli argüman olan bütçe bu şekilde delinmiş olur, denetleme imkânı ortadan kalkmış olur ve doğrudan doğruya yasama Meclisi, yürütmenin emrinde olan, onun denetleyemeyeceği bir yapıya kavuşturulur. Tabii, bu yapılanma yanlış bir yapılanmadır ve toplumu demokratik bir yapılanmadan otoriter bir yapılanmaya doğru yönlendirir. Hatta, bu otoriter yapılanma öyle noktalara varır ki hayret edersiniz. Mehdi

82
iddialarından hilafet, halife olma iddialarına kadar giden bir sürecin başlangıcında olduğunuzun bir süre sonra farkına varırsınız ve artık onun bir dönüşü yoktur çünkü özgürlükler ve demokrasi öyle bir şey ki, bunları sınırlandırmaya ve güce tapmaya başladığınız andan itibaren artık sizin için devletlerin var olma nedeni olan kanun ve demokratik olması için gerekli olan hukuk ortadan kalkmış olur. Ve bir süre sonra meclisler, yasama meclisleri ve hatta bunun yanında yargı birilerinin iki dudağı arasında çıkan emir ve talimatlara dönüşür ve o hâle gelir ki 7 Haziran seçimleriyle aradan üç ay sonra değişen 1 Kasım seçimleri arasındaki trajik milletvekili değişimlerine sebep olabilir. Bu, insanları korkutur; bu, meclisleri korkutur. Çünkü, düşünün ki, siyasi partiler bir genel seçime giriyor ve bu genel seçimde kazanabilecekleri milletvekili adaylarını halka sunuyorlar ama dönüp bakıyorsunuz, üç ay sonra yüzde 80 fire vermiş olan listeler ortaya çıkıyor. Bu listeleri incelediğinizde -mesela, misal olarak vermek isterim- İstanbul 3'üncü Bölge 2'nci sırada başarılı olan bir adayı 1 Kasım seçimlerinde görebilmek mümkün olmaz veya Bingöl'ün 1'inci sırasında olan bir adayı, ki çok büyük bir farklılık olmamasına rağmen, maalesef göremezsiniz. Nedeni de sorgulayamazsınız, onlar da sorgulama imkânına sahip değildir. Çünkü, bu meclisler eğer geçmişe baktığınız zaman genelde yüzde 50 yenilemeyle karşı karşıya bulunan meclislerdir ama her milletvekili kendisini bundan sonraki dönemde de bu Meclisin bir üyesi olarak gördüğü için, bir şekliyle maalesef liderlerinin emir ve komutalarını veya komutlarını dinlemek zorunda olurlar. Aslında, bunu çok uzun tartışabilmek mümkün ancak ben sözlerime Nazım'ın çok sevdiğim bir şiirinin son mısralarıyla nokta koymak isterim. Dünyanın en tuhaf mahluku olarak nitelendirdiği insana şu şekilde hitap eder son kelimeleriyle: "Koyun gibisin kardeşim/ Gocuklu celep gösterince sopasını/ katılırsın sürüye/ ve onurla yürürsün salhaneye."

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Kendinizi tarif ettiniz!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Evet, doğru.

Nereden anladınız sizi tarif ettiğini?

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Siz çok iyi tanıdığım için.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim lütfen.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, burada söz atmak çok kolaydır ama ben cevap vermesini çok iyi bilirim çünkü sizin bu sıralarınızdan geldim. Bu partinin kurucusuydum dolayısıyla çok iyi tanırım…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Partinin kurucusu değildiniz!

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Doğru, Siyasi ve Hukuki İşler Başkanlığı yaptığınız zaman ben il başkanıydım, bizimle görüşme tenezzülünde bile bulunmadığınızı iyi hatırlıyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim lütfen.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Gerek görmemişim demek ki sizinle görüşmeyi.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - İyi biliyoruz Dengir Bey bunları.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlar…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - O yüzden yoksun zaten.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - O yüzden, biz buradayız, siz yoksunuz zaten.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - AK PARTİ artık sizi gerekli görmedi.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - AK PARTİ'nin farkı bu.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Bağırmayın, bağırmayın.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, istirham ediyorum, lütfen…

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Sayın grup başkan vekilim, isterseniz susturun, yoksa ben susturmasını bilirim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bu üslup iyi bir üslup değil Sayın Başkan.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Neyi susturuyorsun ya!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Ben bu vesileyle hepinizi yine saygıyla selamlıyorum.

Korkunun ecele faydası yok.

MURAT DEMİR (Kastamonu) - Evvel Allah, hiç korkmuyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - O korkuları yaşadınız galiba, içinize kadar işlemiş.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Bir süre sonra, bundan sonraki dönemde karşılaşmama ihtimalimiz yüzde 50'dir, ona göre karar verin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - O korkuları yaşadın, içine kadar işlemiş galiba.

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen hangi sıralarda olacaksın?

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Ben yokum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - …ben o sandalyeleri bırakabilme gücünü kendimde buldum.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Biz, pazara kadar değil, mezara kadar olanlardanız.

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Ha, görüyoruz!

83
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sayın Fırat, medeni ölüsünüz, medeni ölü.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - İçine kadar sinmiş.

BAŞKAN - Şimdi, madde üzerinde gruplar adına son söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Seyit Torun'a aittir.

Sayın Torun, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA SEYİT TORUN (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 10'uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımızı sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Temel bir tespiti yaparak başlamak istiyorum. Bugün Türkiye, her alanda AKP iktidarının yarattığı ağır bir buhran yaşıyor, derin bir yönetim krizi içerisinde. Karşımızda, Anayasa'da tanımlanan yetkilerini aşan bir Cumhurbaşkanı var, unvanını ona kaptırmış bir Başbakan ve buradan başlayıp yerel yönetimlere kadar sirayet eden derin bir yönetim krizi. Sonuçlarını ise Suriye'den Cizre'ye, Rusya'yla yaşanan krizden Cerattepe'ye kadar dört bir yanda yaşıyoruz.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidara gelirken ne dedi? "Türkiye'yi aşırı merkeziyetçilikten kurtaralım. Demokrasiyi ancak güçlü bir yerinden yönetim anlayışıyla inşa edebiliriz. Yetkiyi merkezden yerele taşıyalım." dedi. Peki, ne oldu? Yerel yönetimlerin faziletlerini anlattıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bugüne kadar görülmemiş merkeziyetçi bir yönetim anlayışını yarattınız. Yaşanan kriz yönetilemiyor, hatta krizi yönetmek adına yapılan her hamle krizi daha da derinleştiriyor. Siyasi ve toplumsal sorunların hiçbirisine siyaset marifetiyle çözüm üretemediniz, her şeyin izlendiği, fişlendiği, arşivlendiği bir süreçte hukuku ayaklar altına alarak seçimler yaptınız, apar topar büyükşehirler oluşturdunuz. Bu, siyasi ahlak açısından vahim bir durumdur. İşte, AKP iktidarı tam da bunu yapmıştır.

Değerli milletvekilleri, bunu kabul edemeyiz. Merkeziyetçi anlayışın en çarpıcı örneği 6360 sayılı Kanun'dur. Bu kanunla 16 büyükşehir sayısı apar topar 30'a çıkarıldı ve birçoğu da nüfus taşınarak, birçoğu da belki de yasa gasbedilerek yapıldı ve sonuçta, apar topar yapılan bu yasa, şimdi yeniden revize edilmek mecburiyetinde kalındı ve önümüzdeki günlerde de tekrar bu Parlamentoya gelecek ve yeniden bir büyükşehir yasası yapacağız. Bu illerdeki il özel idarelerini kapattınız, beldeleri ve köyleri mahalle yaptınız. Bunu yaparken kime sordunuz, bu beldelerde, köylerde yaşayanlara mı sordunuz, sivil toplum kuruluşlarına mı, meslek odalarına mı yoksa başka bir kuruma mı? Herhangi bir araştırma yaptınız mı, yaratacağı sonuçlara ilişkin bir değerlendirme yaptınız mı? Hayır, bunların hiçbirini yapmadınız. Hangi kafayla, hangi gerekçeyle hazırladınız hiç kimse bilmiyor. Apar topar oyladınız ve yasayı yaptınız. Bu anlayış demokratik değildir, Meclis iradesine de burada yaşayan milyonlarca yurttaşımıza da büyük haksızlıktır, kabul edilmesi de mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, "ademimerkeziyetçilik" diyerek gelenler Türkiye'de yönetim sistemini darmadağın etmiştir, yetki karmaşası içerisinde bir yerel yönetim düzeni kurmuş ve tepesine de keyfî bir merkeziyetçiliği ihdas etmiştir, merkezin gücünü, yetkisini azaltmıştır. Sizden önce 3.228 olan belediye sayısı 1.397'ye inmiştir. 1.500 belde belediyesi, 16.082 köyün tüzel kişiliğine son verilmiştir. Bunları yaparken de köyde, kırsalda yaşayan vatandaşlarımızın da maalesef mağduriyeti ortaya çıkmıştır. Yaşamsal değeri olan mera alanları da maalesef ellerinden alınmıştır. İşte, AKP'nin demokrasi anlayışı budur. Aynı nüfus grubuna sahip olduğumuz Almanya'da 8.500, Fransa'da 36.500 belediye var. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı imzaladığımız bölümlerini değil, imzalamadığımız bölümleri biz maalesef uyguluyoruz. Kimseye sormuyoruz, uluslararası yükümlülüklerimize uymuyoruz, yerel yönetimlerimizin yarısını da ortadan kaldırıyoruz. Peki, hangisi demokratik? Anlaşılıyor ki büyükşehirleri yaparken amacımız vatandaşın sorununu çözmek değil inisiyatifi tek elde toplamakmış. Bütün bu karmaşanın geri planında ise AKP'nin her gün biraz daha çürüyen, yolsuzluklara bulaşan rant düzeni, kendilerine yontarak kullandığı imar düzeni vardır.

Köyde, kırsalda yaşayan vatandaşlarımızı hiç düşünmediniz. Onlar köylü gibi yaşamaya, üretmeye, tüketmeye devam ediyor ama kentli bir vatandaş gibi vergi ödemeye mahkûm ediliyor. Ertelemelerin süresi dolduğunda, emlak vergisinden muaf tutulma süresi bittiğinde sayaç bedelinden harçlardan katılım paylarına kadar birçok ödemeye muhatap olacaklar. Su gibi, kanalizasyon gibi, sosyal alanlarda -ki hiçbir hizmetten faydalanamayacak ama- şehirli gibi bir bedel ödemek zorunda kalacaklar yani külfetler vatandaşımızın sırtına, faydalar küçük bir mutlu azınlığa.

Buradan iktidarı uyarmak istiyorum. Bugün temel sorunumuz kırsal ekonomilerin, köylümüzün ve çiftçilerimizin yaşamında çökme noktasına geldiğidir. Çiftçi ekip dikemiyor, ürettiğini sattığında ise maliyetini karşılayamıyor. Süt üreticisi, narenciye üreticisi, fındık

84
üreticisi perişan. Fındıkla geçimini sağlayan bir bölgenin milletvekili olarak yakından biliyorum, fındığın bugünkü fiyatı 8 lira 75 kuruş; 3,5 milyar dolarlık bir ihracat getirisi sağlayan fındık maalesef yerlerde sürünüyor. Bu mudur karşılığı? Bu mudur üreticini yanında olmak? Fındıkta durum neyse diğer ürünlerde de durum tıpatıp aynısı. Çiftçimiz aldığı zirai kredilerin, tüketici kredilerinin altında ezilmiş; ne ürününe sahip çıkıyoruz ne de sorunlarına. Size düşen, bu kırsal ekonomilerin canlandırılması için çareler üretmektir. İmar rantlarının peşinde koşmaktan vazgeçin, kırsal yerleşmelerin, kentlerin sorunlarıyla ilgilenin.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı, partizan bir biçimde, Türkiye'nin dikkate değer bir coğrafyasını ve nüfusunu büyükşehir mantığına teslim etmiştir. Bu partizan tavrın en vahşi örneğini il özel idarelerinin büyükşehirlerde tasfiye edilişinde gördük. Ne yazık ki bu kurumların tüm varlıkları belediyelere devredilirken muhalefet partilerini dışladınız; partizanca bir tavırla, CHP'li belediyeler başta olmak üzere içlerini boşalttınız, yandaş belediyelere peşkeş çektiniz. Bu anlayışı asla kabul etmiyoruz. Bununla birlikte, sanılmasın ki büyükşehir ve ilçe belediyeleri bu yönetim anlayışından nasiplerini alıyor. Sorun bakalım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına, İstanbul sınırları içerisinde yapılmakta olan o devasa projelerden kaçında fikri sorulmuş. Cumhurbaşkanı sadece Başbakanın yetkilerini kullanmıyor; hukuk, mevzuat dinlemeden aynısını büyükşehirlerde, özellikle de İstanbul'da da yapıyor. Üstelik sadece Cumhurbaşkanının müdahalesi de değil karşı karşıya olunan; Şehircilik Bakanlığını, Kültür Bakanlığını, kent düşmanı TOKİ'yi de unutmayalım.

Stratejik alanları "özel proje alanı", "yenileme alanı" diye çevirip kimseye bir şey sormadan kafalarına göre şekillendiriyorlar. Kentlerin şekillenmesinde projeler hukuksuz, bütüncül bir planlama anlayışı maalesef yok. Diğer yandan, yetki paylaşımında da kaynak paylaşımında da önemli sorunlar var. Belediye başkanları kapı kapı bakanlıkları dolaşıyor, sorunlarını çözmek için mesaisini bölgesinde değil, Ankara'da harcıyor. Kısacası, değerli milletvekilleri, Türkiye'nin düzeni bozulmuştur. Bu yönetim sistemi içinde yerel yönetimler hedeflerinden hızla uzaklaşan, günü kurtarmaya çalışan, bunu yaparken ranta teslim olan bir anlayış içindeler. Sonuç olarak, AKP projesi tükenmiştir. Bu tükenmişliğin en çarpıcı biçimde gözler önüne serildiği yer de yerel yönetimler olmuştur.

Ayrıca, Cumhurbaşkanınca durmadan saraya toplanıp propaganda aracı hâline getirilen muhtarlarımıza seslenmek istiyorum: Sizlerin kanalıyla halkımıza siyasi mesajlar gönderen hukuk bilmez, kanun tanımaz bir Cumhurbaşkanının çıkarlarına ve siyasi emellerine alet olmayınız, unutmayın ki bu yol doğru değildir.

Sözlerimi vatandaşlarımızı ve yaşadıkları bölgeleri asla AKP'nin insafına bırakmayacağımızı belirterek tamamlamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Biliyoruz ki bütün kadınlarımız birçok alanda olduğu gibi yerel yönetimler alanlarında da hak ettikleri şekilde temsil edilemiyorlar. Burada kadınlarımıza bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak gerekli sorumluluğu alıp kadınların yerel yönetimler alanında da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYİT TORUN (Devamla) - …temsiliyetine ilişkin dikkate değer adımlar atacağımızı ifade etmek istiyor, tüm kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyor, yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımıza saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Aylin Nazlıaka'yı unutma, Aylin Nazlıaka ne oldu?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne oldu, Ordu'da seçim kaybettin galiba? Kaybettin değil mi? Enver Yılmaz gömdü seni.

BAŞKAN - Evet, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahıslar adına ilk söz Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet'e aittir.

Buyurun Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizin süreniz beş dakikadır.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mahallî idarelerle ilgili Bütçe Kanunu'nun 10'uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, bizi izleyen sevgili vatandaşlarımızı ve Kocaelili hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

10'uncu maddede geçen KÖYDES ve SUKAP'la ilgili çekincelerimiz vardır, şöyle ki: Maliye Bakanlığı bütçesine KÖYDES ve SUKAP kapsamında konulan ödeneklerin dağıtımı ve denetimine ilişkin usul ve esaslar Yüksek Planlama Kurulu tarafından belirlenmektedir. Ancak, o Kurulun kimin elinde olduğu, Kuruldan çıkan kararlarla kaynakların hangi belediyelere aktarıldığı, bu aktarımların adil olmadığı da ortadadır. 2016 yılında KÖYDES'e ve SUKAP'a tahsisi yapılacak ödenek ile geçmiş dönemleri kıyasladığımızda bu projeler için ayrılan kaynaklar yüzde 60 oranında azalmıştır. Tabii, bahane olarak diyeceksiniz ki: "Belediye ve köy sayılarımız azaldı." Evet azaldı, o meşhur, evlere şenlik Büyükşehir

85
Yasanız nedeniyle köy ve belediye sayılarımız azaldı. Hatta bu yasayla birlikte maalesef, belde ve köyleri sahipsiz bıraktınız, hizmeti vatandaştan uzaklaştırdınız, köylümüzü yüksek vergiler ve maliyetler ödemeye mahkûm ettiniz; üstelik tarım alanları yok edildiği hâlde ve geçim kaynakları elinden alındığı hâlde. Aynen bizim Kandıra köylerimizde olduğu gibi. Bununla birlikte, pek çok ilde kapatılan belediye binalarını çürümeye terk ettiniz ama o binaların, bizim millî servetimiz olduğunu, tarladaki İbrahim amca, pazardaki Ayşe teyzemin cebinden çıkan paralarla yapıldığını unuttunuz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Onun dışında, maalesef, Hükûmetiniz, kendinden olmayan belediye başkanlarına "Ya AKP'ye geçersin ya da bütçeyi zor alırsın." diyerek, baskı altında tutarak, etik olmayan bir siyasetle iktidarınıza muhtaç etmektedir.

İşte bu sebeple, yıllar önce AKP'ye söylemedikleri laf kalmayan ancak AKP'ye geçtiklerinde rekorlar kitabına girecek büyüklükte U dönüşü yapan, isimleri malum Sayın Bakanlarımız gibi parti değiştirmek zorunda kalan birçok belediye başkanımız vardır.

Mahallî idarelere verilen önemin muhtarları sarayda toplamak olduğuna inanılan bizim ülkemizde belediyelerimizin yüzdükleri borç batakları da, maalesef, ortadadır. Birinciliği benim seçim bölgem olan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi kimseye kaptırmıyor maşallah. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Doğru, 4 milyar doları siz bıraktınız. Ben mi bıraktım bu borcu belediyeye, siz bıraktınız.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) - Türkiye'nin en borçlu, hatta sadece Türkiye'nin değil, Avrupa'daki birçok belediye arasında en borçlu belediyesidir. Üstelik ne yazık ki Türkiye'de en çok kaynak aktarılan ama bir o kadar da borçlu olan bir belediyedir Kocaeli Büyükşehir Belediyesi.

Bakın, sadece bir rakam vereceğim, borcuna girmeyeceğim. Borcuna ilişkin yıllık ödediği faiz miktarı sadece 400 milyon liranın üzerindedir arkadaşlar. Borcun aslını varın siz düşünün artık.

Biraz da ilçelerimizden bahsetmek istiyorum. Gebze, İzmit, Derince, Karamürsel gibi birçok belediyede belediye şirketleri eliyle yapılan yolsuzluklar, ranta dönüşen kentsel dönüşüm, lüks araç kiralarına ödenen paralar, günlük 4.400 lirayı bulan ve pasta, baklavaya harcanan denetimden muaf temsil ağırlama bütçelerinin de israfı ortadadır.

"Yol yaptık, yol yaptık." diye övünüyorsunuz ya, özellikle Kocaeli vekilleri dâhil olmak üzere, şu Karamürsel'in içinden geçirdiğiniz beton yolu bir görmenizi rica ediyorum. O kaza yolundan, o kaygan yoldan vatandaşın nasıl bıktığını da bir görmenizi istiyorum.

Yaptığınız bütçeler ülke için iyi olmasa da Hükûmet ve yandaşları için gayet iyi! Vatandaşın bütçesi ise çok şükür ve inşallah ekonomisinden ibaret. Her fırsatta "istikrar" diyorsunuz ya, istikrar, oy verenleri değil, tek başına gelenleri doyuruyor. (CHP sıralarından alkışlar) "Büyüme" diyorsunuz, sadece zenginleri büyütüyorsunuz. Sadaka vermekle hor gördüğünüz işçinin kıdem tazminatına bile göz diktiniz. Ama şunu sakın unutmayın değerli arkadaşlar: Oturduğunuz koltukları, bindiğiniz arabaları, lüks hayatları o işçiye ve emekçiye borçlusunuz. (CHP sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar)

Peki, hesap veriyor musunuz, şeffaf mısınız? Hayır. Çünkü korkuyorsunuz, hesabı temiz olanın muhasebeden de korkusu olmaz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Son olarak diyorum ki: Ailesini trilyonluk yapıp mağdurluk taslayanlarla, İsrail'le el ele aşk yapıp Filistin'e ağlayanlarla, teröristlerle el sıkışıp milliyetçilik oynayanlarla mücadelemiz daha da kararlı bir şekilde devam edecektir. (CHP sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar) Zalimin AKP'si varsa mazlumun da Cumhuriyet Halk Partisi vardır (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum, saygıyla selamlıyorum.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Çakır, buyurun.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Sayın Başkan, değerli konuşmacı konuşmasında "Sahip olduklarınızı işçi ve emekçilere borçlusunuz." dedi. İşçi ve emekçiler başımızın tacıdır. Onun dışında yanlış beyanlarda da bulundu yüce Meclise.

Sataşmadan söz istiyoruz.

BAŞKAN - Buyurun iki dakika süre veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Zeki Aygün konuşacak.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aygün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyin lütfen.

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşmacı

86
olan arkadaşımız Fatma Hanımı tabii tanıdık bu dönemde, kendisine de geçmiş olsun diyorum, geçmiş bir hadiseden dolayı. Ve aramıştım ama cevap vermediniz, mesaj atmıştık.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Seçmene…

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Tabii bu seçmenlere ne kadar ulaştığınızı da buradan…

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Yüzde 56, yüzde 56.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Milletvekili arkadaşınıza bu kadar ulaşamıyorsanız seçmenlere nasıl ulaşıyorsunuz bilmiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ayıp ya! Hiç yakışmadı, hiç!

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Bakın… Neyse, siz şimdi lafımı bölmeyin. Bakın, biz Kocaeli'ne geldiğimiz zaman.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - …2004'te büyükşehri aldığımız zaman İzmit'in içine girenler o günden bilir, affederseniz burnumuzun şeyi kırılıyordu kokudan.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Doğru söylemiyorsun!

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - E5'in üzerinde petrol istasyonu açan sizin belediyenizdi. Onu geçiyorum, bugün belediyeye gönderilen paranın yüzde 40'ı kesiliyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yüzde 7 Kocaeli Büyükşehir'den kesiliyor ortalama.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - 40 milyon lira geliyorsa bunun 18 milyon lirası kesiliyor. 13 yıldan beri bu kesildi. Eğer bu paralar kesilmesiydi bizim yapmış olduğumuz hizmetlerin 2 katını yapacaktık. Bu para niye kesiliyor biliyor musunuz? İşte o meşhur sizin Yuvacık Barajı'nızdan dolayı, o 1 milyar dolara ihale yaptığınız bugünkü aynı barajın…

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Aynısını siz yapıyorsunuz Körfez'de.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - …2 katı, yarısının şeyini biz 120 milyon liraya yaptık, biliyorsunuz Kandıra'da.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Namazgâh Barajı gölet, gölet, doğru söylemiyorsun!

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Ama siz, onu uluslararası şebekelerle beraber bu ülkeye 3 milyar dolara mal ettiniz, onun borcunu ödüyoruz. Eğer o borcu bugün biz ödememiş olsaydık, biz bugün Kocaeli'ne yaptığımız hizmetin en az 2 katını yapardık. Ama maalesef bunları bildiğiniz hâlde yine burada gelip belediyemize laf atıyorsunuz.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Hazine garantisi…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Teşekkür ederiz bu tartışmayı açtığın için.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Eğer bir yolsuzluk varsa, elinizde belge varsa hukuk devletindeyiz, niye mahkemeye gitmiyorsunuz? Ama sizin tescilli bir hırsızlığınız var olduğu hâlde bunu görmezlik…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Nereden?

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Yuvacık Barajı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Nereden? Kim ceza aldı?

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Yuvacık Barajı'ndan…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 20 defa dava açtınız, 20 defa! Çok ayıp ediyorsun!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Mahkeme usule bakıyor, esastan bakmıyor. Eğer fiyat analizi üzerinden gidilseydi bu konuda yargılanırdınız.

BAŞKAN - Sayın Aygün, süreniz dolmuştur.

ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Kaplan Hürriyet.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Efendim, özellikle şahsıma dönük, yaşadığım özel bir konuyla da ilgili dile getirmiştim. Onunla ilgili…

BAŞKAN - Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İki dakika süre veriyorum.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Konuların hepsine girmeyeceğim ama yaşadığım o kötü günlerle ilgili, Sayın Vekilimizin, bölge vekilimin söylediği şeyi gerçekten ayıpladığımı ifade etmek istiyorum. Çünkü gerçekten zor günler geçirdik eşimle ve ailemle birlikte. Evladım gibi büyüttüğüm, evladım kadar çok sevdiğim canım kardeşim neredeyse eşimin ölümüne sebep oluyordu. Bugün mucize eseri benim eşim hayatta. İnşallah Allah size yaşatmasın, Allah düşmanıma yaşatmasın. Ama eğer, Allah korusun, sizin başınıza böyle bir şey gelseydi, eşiniz ölüm döşeğinde can çekişiyor olsaydı siz telefonlara mı bakardınız? Bir kere bunu sormak istiyorum size Sayın Vekilim. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Ama sonradan dönebilirdiniz.

87
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ayıbın da ötesi. Ayıbınla otur. Ayıp!

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) - Kaldı ki birçok arkadaşıma dönemediğim için tek tek yazı gönderdim, teşekkür yazısı, mesajlara, her türlü, bütün vekillerime yazı gönderdim, teşekkür yazısı, yanımda yer aldıkları için, destek oldukları için. Size de mutlaka, makamınıza gelmiştir. Bunu da buradan ifade etmek istiyorum. Ama bölge vekili olarak, özellikle büyüğüm olarak, abim olarak görüyorum sizi, neden böyle bir konuya girdiniz, anlamadım. İnsanların özeliyle ne olur uğraşmayın. Burada derdimiz ülke meselesi. Kentimizi daha ileriye götürmek ise, kenti konuşalım, ülkeyi konuşalım, birbirimizi eleştirelim ama özel hayatlara girmeyelim. Allah hiç kimseye, size de, düşmanıma da, Rabbim kimseye yaşatmasın. Ama böyle bir şeyi bir kere daha kınıyorum burada dile getirdiğiniz için.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Aygün, bu polemiği kapatıyoruz, lütfen.

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Hayır, ben şunu söylemek istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Söyleme bir şey ya!

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Bakın arkadaşlar, ben burada Fatma Hanım'ı üzmek için konuşmadım. Burada şunu vurgulamak istedim: Ben Fatma Hanım'ı insani olarak aradım, geçmiş olsun demek için aradım. Evet, o ara dönemeyebilirdi ama daha sonra dönmediği için… Yani, milletvekili arkadaşına dönmeyen vatandaşla nasıl irtibat kurar? Onu vurgulamak istedim. Ama üzüldüyseniz özür dilerim. Sizi kırmak için değildi bu. Bir insani görev…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tamam. Neyse… Olmadı ama.

BAŞKAN - Bir saniye sayın milletvekilleri.

Şahısları adına ikinci söz…

Bir saniye.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Ne oldu? Hayırdır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bizim dönemimize ait, belediyemize ait haksız ithamlarda bulunmuştur. Biraz evvel nasıl Grup Başkan Vekiline kendi belediyesiyle ilgili düzeltme…

BAŞKAN - Tamam Sayın Akar, sakin ol, size de vereceğim.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Peki, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - İki dakika süre veriyorum.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim, lütfen.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Değerli milletvekilleri, gerçekten biraz evvel yani hicap duyarak izledim konuşmanızı ve hangisine cevap vereceğimi bilemiyorum iki dakikalık süre içerisinde.

Bir; burnunun direğinin kırılmasını önledik. Türkiye'de ilk defa entegre çöp tesisini biz yaptık, Kocaeli'nde yaptık. "Türkiye'nin on sekiz tane ihtiyacı var, gerekiyor." diyen sizin Bakanınızdı ve hatta o dönemde ruhsat vermemek için uğraştınız. İlk defa marinasıyla, sahil düzenlemesiyle bütün çöpleri kaldırdık ve orada stokladık. Siz o zaman yoktunuz bile; belki de Kocaeli'ne taşınmamıştınız. Neyse…

E-5 üzerinde petrol varmış… Ya, başka yere petrol yapılmaz, dağın başına yapılmaz CENGİZ gibi. E-5'in üzerine yapılacak, başka yere yapılmaz.

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - E-5'in ortasında, ortasında!

HAYDAR AKAR (Devamla) - Evet, doğrudur, yeri yanlıştı kaldırılmıştır; bunu da geçtim.

Asıl önemlisi, Namazgâh bir baraj değil, Namazgâh bir gölet. Yuvacık Barajı bizim zamanımızda yapılmadı. Belediye bize aitti. Hazine Müsteşarlığının, Devlet Planlamanın ve o dönemin Cumhurbaşkanı… ANAVATAN iktidarı döneminde yapıldı; suçlanan onlardır.

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Hazineyi inkâr mı ediyorsunuz?

HAYDAR AKAR (Devamla) - Bizim belediye başkanımız ve hiçbiri ceza almadı.

Yüzde 40 kesilme olayına gelince; ne senin Karaosmanoğlu ne de benim Sirmen dönemim topladıkları 1 kuruş su parasını hazineye ödemediler. Nasıl bugün hazine teminatı veriyorsunuz Körfez Geçişi'nde, havaalanında…

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - 200 milyon dolarlık projeyi 300 milyon dolara mal ettiniz.

HAYDAR AKAR (Devamla) - Dinle!

… Boğaz Köprüsü'nde? Yarın o müteahhit "Ben ödeyemiyorum, kaçtım." dediği zaman hazine ödeyecek bu paraları. Aynı o şekilde İzmit Belediyesi parayı hazineye ödettirmiştir sizin zamanınızda da, bizim zamanımızda da. Bununla ilişkin olarak hazine, İzmir'den, Eskişehir'den yüzde 40 keserken belediyelerin borçlarına ilişkin, Kocaeli Belediyesinin ortalaması sadece yüzde 7'dir.

Lütfen dersine çalış ondan sonra bu kürsüye gel Kocaeli'yi konuş diyorum Sevgili

88
Zeki Ağabeyciğim. Hiç konuşma, otur! Konuştukça ben burada sana çakarım bak söyleyeyim yani!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Seçimi niye kaybettiniz o zaman?

HAYDAR AKAR (Devamla) - Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Bence Kocaeli milletvekilleri olarak sizler kuliste şöyle bir çay için de ortaklaşa bu işi çözün.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Dışarıda bir konuşsunlar bunlar!

BAŞKAN - Evet, evet, Kocaeli'ye, Kocaeli vekillerinin hepsini de teşekkür ediyoruz.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, söz sırası şahıslar adına Batman Milletvekili Ataullah Hamidi'ye aittir.

Sayın Hamidi, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sizin süreniz beş dakikadır.

ATAULLAH HAMİDİ (Batman) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 10'uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri döneminde yapılan bütçelere baktığımızda mali disiplinin ve ekonomik istikrarın kökleşmesini temin ettiklerini görmekteyiz. Geride bıraktığımız on üç bütçenin sağladığı kazanımlara yenilerini ekleyecek 2016 yılı merkezî yönetim bütçesini görüşüyoruz.

AK PARTİ hükûmetlerinin efsanevi başarı hikâyesini sürekli kılacak olan bu bütçe, 2023 ve sonraki hedeflere doğru azimli, istikrarlı, sabırlı ve kararlı yürüyüşün bir ifadesidir. Bir yılı aşan ileri bir bakış açısıyla hazırlanan 2016 yılı bütçesi, aynı zamanda tüm mazlumların, masumların ve kimsesizlerin hamisi bir devletin bütçesi mahiyetindedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetlerinin bugüne kadar hemen her alanda ortaya koydukları başarı hikâyesi tesadüf değildir. AK PARTİ anlayışında, millet zemininde siyaset yapmak ve milletle beraber yürümek vardır. AK PARTİ'nin ortaya koyduğu her başarının hamurunda iyi niyet ve samimiyet vardır. Milletimizin de iyi niyet ve samimiyet gördüğü AK PARTİ'ye artan bir desteği vardır. Dolayısıyla AK PARTİ gücünü milletten alıyor ve bu güçle de milleti hakkıyla temsil edip talep ve duyarlılıklarına cevap veriyor. Bütün himmeti ve gayreti milleti için olan ve bütün mesaisini milletin parlak istikbaline ayıran AK PARTİ hükûmetlerine yapılan her türlü beyhude hücumlar milletten dönmüştür.

Ancak şunu da ifade etmek isterim ki yeni Türkiye'nin inşası yolunda; duble yollar, yüksek hızlı trenler, sağlıktaki değişim ve dönüşümler, her ile üniversite ve havaalanları gibi burada saymakla bitiremeyeceğimiz her alanda devrim niteliğindeki hizmetleri yeterli görmüyor, eksik ve noksan kalan tarafları da tespit ediyor ve kabul ediyoruz.

Ancak, en önemli husus, iktidar, muhalefet ve toplumun her kesimiyle birlik ve beraberlik içinde bütün gayretimizi milletimizin yüksek istikbaline hasretmemiz ve bu anlayışla hareket etmemizdir.

İşte, milletimizin refahını daha da yükseltecek olan 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı'nın her bir maddesinin bu anlayışla hazırlandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı'nın 10'uncu maddesi kapsamında ödenek ayrılan KÖYDES; 2005 yılında 79 ilde hayata geçirilen ve merkezi bütçeden finanse edilen entegre bir kırsal altyapı projesidir.

Bu projeyle 2005-2015 döneminde toplamda yaklaşık olarak 9,54 milyar TL ödenek tahsis edilmiştir. 2016 yılında 392 milyon TL ödenek aktarılması planlanmaktadır. Batman ilimizdeki KÖYDES Projesi'nin on yıllık uygulamalarında 130 milyon TL kaynak tahsis edilmiştir.

89
Yine 10'uncu madde kapsamında ödenek ayrılan diğer bir proje de Su Kanalizasyon ve Altyapı Projesi olan SUKAP'tır. 2010 yılında başlatılan bu projeyle nüfusu 25 bin ve daha az olan belediyelere yüzde 50 oranında hibe sağlanmaktadır. SUKAP programına 2011-2016 döneminde toplam 3,2 milyar TL ödenek ayrılmıştır. Batman ilimizdeki projelere de 9,8 milyon TL hibe sağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "Halka hizmet Hakk'a hizmettir." anlayışıyla bütün vatandaşlarımızı kucaklayan yeni Türkiye yolunda halkımızı yeni hizmetlerle buluşturmak için, barışın ve kardeşliğin yerleşmesi ve kökleşmesi için kararlı ve istikrarlı adımlarla yürümeğe devam edeceğiz.

Bu vesileyle, milletimize ve memleketimize güzel hizmetler yapmış ve ebediyete intikal etmiş olanları rahmet ve minnetle anıyor, hayatta olanlara da şükranlarımı sunuyor, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam diliyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın hayırlı olmasını diliyor, emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Yüce heyetinizi hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Hamidi.

Böylece konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz. Sisteme giren sayın milletvekillerine söz veriyorum beş dakika süreyle.

Evet, Sayın Topal, Sayın Tanal'ı geçmişsiniz bu sefer.

Buyurun Sayın Topal.

SERKAN TOPAL (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Hatay ilimizde hazineye ait kaç adet arazi vasıflı taşınmaz bulunmaktadır? Tarım arazilerinin satışıyla ilgili olarak 27 Nisan 2015 tarihinde sona eren başvuru süresi içinde kaç başvuru yapılmıştır? Bu süre içerisinde başvuru yapamayanlara yeni bir hak verilecek midir? Ayrıca, Hatay'da hâlâ elektrik kesintilerine çözüm üretilemedi. Bu konuda hassasiyet bekliyorum. Hatay halkı bu konuda mağdur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, çıkardığınız 2/B kanunu 2/B sorununu çözeceğine daha da karmaşık hâlâ getirdi. Bir kısım vatandaşlarımız zamanında müracaat edemedi, bir kısmı rayiç bedellerden dolayı yerini alamadı, bir kısmı da yaşanan ekonomik kriz sebebiyle taksitlerini ödeyemediği için çaresiz duruma düştü.

Yine, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan hazineye ait tarım arazileri de bu 2/B kapsamındaki satışlara dâhil edilmedi. Hâlbuki birçok beldede ve ilçe merkezine yakın tarım arazileri, bunların hiçbir kamu hizmetine ihtiyacı yokken, köylü bunları yıllardır kullandığı hâlde, bu kapsama alınmadı. Şimdi, bu konuda bir değişiklik yaparak köylünün kullandığı tarım arazilerinin 2/B kapsamına alınmasını düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Bakanlığınızda rücu mekanizması işliyor mu, işletiliyor mu? Onu öğrenmek istiyorum. Zira, örneğin, Bursa'dan bir iki örnek vermek istiyorum. Bursa'da bölge adliye mahkemesi açılacaktı, bunun için bina kiralandı, tadilatlar yapıldı vesaire. Ne kadar olduğunu bilmiyoruz ama yine birkaç milyon harcanmıştır herhâlde. Aynı şekilde, hızlı trenle ilgili olarak da temel atıldı, tüneller kazıldı, o proje de çöpe atıldı, orada da bir 480 milyon lira harcandığı biliyoruz. Bu milyonlar boşa mı gidecek yoksa ilgili kişilere rücu ediyor musunuz?

Teşekkürler.

BAŞKAN - Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın bakanlar; sorum Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına: Bakanlığınızda kaç kamu aracı vardır? Bakanlığınızda kaç araç kiralanmıştır? Bakanlığınızda kiralık araçlar var ise aylık kirası toplam ne kadardır? Bakanlığınıza bağlı kirada bulunan taşınmazlar kaç tane? Taşınmazlar için Bakanlığınızda aylık ne kadar kira ödenmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Evet, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı yok burada ama…

Sayın Akar, buyurun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Bakan, Kocaeli ili 2004 yılında büyükşehir oldu. Kocaeli büyükşehir yapılırken bunun yanında da ilçeler oluşturuldu; Kartepe ilçesi, Dilovası, Çayırova, Başiskele ve bir de bir ilçemiz daha oluşturuldu ve bu ilçelerimizin hepsinin nüfusu 100 binden büyük ilçelerimiz. Fakat, bu ilçeler, on iki yıl geçmesine rağmen, ilçe oluşturulduktan sonra on iki yıl geçmesine rağmen, bugün hâlen, örneğin Kartepe ilçesinde

90
saat 17.00'den sonra hizmet verecek bir hastanemiz yok, adalet dairesi yok, noter yok, hükûmet konağı gibi olması gereken kamu kurumlarının bulunmadığı bir gerçek bugün. Bunları yapmayı planlıyor musunuz? Her gün büyükşehirleri artırırken ve ilçe sayısını da bu şekilde büyükşehirlerde yeniden organize ederken bunları düşünmediniz mi? Bunu sormak istiyorum.

Bir de Kocaeli iline özel, İstanbul ve Kocaeli iline özel Hazine arazilerinin şahıslara satışı bir kanunla yasaklanmış, Hazine arazilerinin şahıslara satışı bir kanunla yasaklanmış. Niçin şahıslara Hazine arazisini satmıyorsunuz? Ecrimisillerini ödeyenler, yıllarca kullananlar…

BAŞKAN - Sayın Kuyucuoğlu…

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Mersin Üniversitesinin 100 milyonu aşan piyasa borcu vardır. Özellikle hastaneye malzeme verenlerin 2012 yılından alacakları bulunmaktadır. Alacaklı esnafları iflas noktasına gelmiştir. Hastaneye malzeme vermiyorlar. Hastaneler kendi malzeme ve ilaçlarını, hastalar kendi ilaç ve malzemelerini kendileri alıyorlar. Bu soruna nasıl bir çözüm düşünüyorsunuz?

İkinci sorum: Kadrolu personelle aynı görevi yapmalarına rağmen gerek iş güvencelerinin olmaması gerekse ücret politikası açısından mağduriyet yaşayan vekil ebe ve hemşirelerimiz zor koşullar altında görevlerine devam etmektedir. Sağlık Bakanlığımızın vekil ebe ve hemşirelerin kadroya geçirilmesi gibi bir çalışması var mıdır? Varsa bu ne zaman gerçekleşecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Evet, şimdi soruları cevaplandırmak üzere sözü Sayın Bakana bırakıyorum.

Buyurun Sayın Ağbal.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Bildiğiniz üzere, uzun süredir vatandaşlarımın beklediği bir konuydu 2/B arazilerinin satışı. Bu anlamda, gerçekten, belki de cumhuriyet tarihinde en fazla sayıda hazine taşınmazı satışa konu oldu. Bugüne kadar yaklaşık olarak 774 bin vatandaşımız 2/B kanunu çerçevesinde müracaatta bulundu, bunlardan 684 bininin 2/B taşınmazları bakımından hak sahibi olduğu tespit edildi ve bunlardan 575 bin hak sahibine 428 bin adet taşınmazın satış işlemlerini gerçekleştirdik. Toplam satış tutarı 8 milyar lira. Bugüne kadar bunun yaklaşık 4 milyar lirasını tahsil ettik, kalan tutarın da tahsil işlemlerine devam ediyoruz.

Yine aynı kanunda belediye mücavir alan sınırları dışında bulunan hazine taşınmazlarının, tarım arazilerinin satışını da düzenledik. Bu düzenleme çerçevesinde de yaklaşık 258 bin vatandaşımız müracaatta bulundu. Tarım arazilerinin satışına ilişkin olarak kıymet takdir çalışmaları hemen hemen tamamlanmak üzere. Nisan ayından itibaren vatandaşlarımıza satış işlemlerine başlayacağız. İnşallah, bu da vatandaşlarımız için büyük bir imkân olur. Çünkü, yıllardır işledikleri, sürdükleri tarım arazilerini, böylelikle, uygun satış fiyatıyla alma imkânına kavuştular. Böylelikle, hem bu taşınmazların mülkiyetini edinmiş olacaklar hem de çiftçi kayıt sistemi üzerinden bu taşınmazlarla ilgili olarak tarımsal desteklerden yararlanma imkânına kavuşacaklar.

Tabii, bu arada, hem 2/B'deki taşınmazlar bakımından hem de tarım arazileri bakımından bir kısım vatandaşımız başvurularını süresinde yapamadıklarını, yeni bir imkân tanınması hâlinde başvuru yapacaklarını zaman zaman dile getiriyor. Bunlar hepimize, sayın vekillerimize, bizlere de geliyor. İnşallah, bu anlamdaki talepleri de, tarım arazilerinin satışıyla ilgili yeni bir süre verilmesiyle ilgili talepleri de değerlendiriyoruz. Aynı konuda, taksitlerini süresinde ödeyemeyen vatandaşlarımız da söz konusu. Bunlarla da ilgili bir çalışma yapıyoruz. İnşallah, biz de isteriz ki vatandaşlarımıza, hak sahibi olan vatandaşlarımıza bu satış işlemlerini yapabilelim. Sistemden çıkan vatandaşlarımızda tekrar taksitlerini ödemek suretiyle mülkiyetle ilgili bu sıkıntılarını çözebilsinler.

Sayın Erdoğan'ın tarım arazilerinin 2/B kanunu çerçevesinde müracaat edip de taksitlerini ödeyemeyen vatandaşlarla ilgili bir soruları oldu, ona da cevap verdim bu şekilde.

2/B kanunu içerisinde biz tarım arazilerinin satışını düzenledik ancak bir kısıt koyduk, dedik ki: "Eğer belediye mücavir alan sınırları içindeyse bu tarım arazileri, bu kanun kapsamında satışı söz konusu değil." Buradaki amacımız da şuydu: Biliyorsunuz, gerçekten, köyde, kırsalda tarım arazilerini kullanan vatandaşlarımızın böyle bir beklentisi vardı ama belediye mücavir alan sınırları içerisinde böyle bir satış imkânını, indirimli satış imkânını getirdiğimiz zaman, hani, beklemediğimiz bazı mahzurları meydana gelebilirdi.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - O belediyelerin çoğu kapandı.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Çünkü, biliyorsunuz, bunlar kıymet itibarıyla tarım arazisi olsa da imar planı bakımından, mücavir alan sınırları bakımından ileriye dönük olarak değerlendirmeleri farklı noktalarda yapılabilirdi. Biz burada istedik ki belediye mücavir alan sınırları dışında olan tarım arazilerini vatandaşlarımıza doğrudan

91
satabilelim. Yoksa, belediye mücavir alan sınırları içinde olan taşınmazlarımızı bugün vatandaşımız istediğinde ihale yapmak suretiyle zaten satabiliyoruz. Ama, bu getirdiğimiz düzenlemenin amacı doğrudan satış.

Biliyorsunuz, büyükşehir belediyesi mücavir alanı sınırları bakımından da kanuna bir ölçü getirdik. Bu büyükşehir belediye mücavir alan sınırlamasına ilişkin düzenleme yapılmadan önceki hâliyle belediye mücavir alan sınırlarını esas aldık. Dolayısıyla, bu belediye mücavir alan sınırlarını il sınırlarıyla bir araya getirdiğimiz tarihten önceki sınırı esas aldık. Orada da dikkat ettik.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Şimdi, başka bir şey yapıyorlar. Kentsel dönüşüm ilan edip orayı kendilerine alıyorlar.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Kayışoğlu, sanıyorum "Bursa'da birtakım kamu yatırımlarının yapılmasına ilişkin olarak bir rücu mekanizması var mı?" dedi. Genel anlamda tabii ki kamu zararına neden olan kamu görevlilerinin eğer kamu zararına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.

10'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime otuz dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.51

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55'inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi, sayın milletvekilleri, 11'inci maddede kalmıştık.

11'inci maddeyi okutuyorum:

Fonlara ilişkin işlemler

MADDE 11- (1) Türk Silahlı Kuvvetlerine stratejik hedef planı uyarınca temini gerekli modern silah, araç ve gereçler ile gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı yatırımları için yıl içinde yapılacak harcamalar; 7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve diğer ayni ve nakdî imkânlar birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii İcra Komitesince tespit edilecek esaslar çerçevesinde karşılanır.

(2) Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden birinci fıkra hükümleri gereğince tespit edilecek tutarları; Emniyet Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden zırhlı araç, uçak ve helikopter, insansız hava araçları (İHA), uçuş simülatörü ve Elektronik Harp (HEWS) projesine ilişkin tutarları; Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden motorbot alımına yönelik tutarları; Orman Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden Helikopter Alım Projesine ilişkin tutarları; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden araştırma gemisi alımına yönelik tutarları; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi ödeneklerinden petrol ve doğalgaz boru hatları entegre güvenlik sistemi tedarikine ilişkin tutarları; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden Afet Sonrası Görüntü İşleme İstasyonu Kurulması Projesine ilişkin tutarları; Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumuna bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Kurum bütçesine kaydedilen ödeneklerden yüksek hızlı rüzgar tüneli yapımına yönelik tutarları; Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden Özgün Helikopter Projesi Sertifikasyonu, Bölgesel Uçak Projesi Sertifikasyonu ve diğer uçuşa elverişlilik sertifikasyonu faaliyetlerine dair projelere ilişkin tutarları; ilgili hizmetleri gerçekleştirmek üzere Savunma Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye ilgisine göre; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından sorumlu Başbakan Yardımcısı, Millî Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Sağlık Bakanı, Orman ve Su İşleri Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı veya Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı yetkilidir.

(3) Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak tutarları bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

(4) İlgili yıllar bütçe kanunları uyarınca, yürütülmesi öngörülen projeler için Savunma Sanayii Destekleme Fonuna aktarılan tutarlardan kullanılmayan kısımlar, Savunma Sanayii Destekleme Fonundan ilgili genel bütçeli idarenin merkez muhasebe birimi hesabına; özel bütçeli idarelerde ise muhasebe birimi hesabına yatırılır ve ilgili idarenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen tutarlar karşılığını ilgili idare bütçesine ödenek kaydetmeye genel bütçeli idarelerde Maliye Bakanı, özel bütçeli idarelerde ise ilgili özel bütçeli idare yetkilidir. Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dışındaki idarelerde ödenek kaydı yılı yatırım programı ile ilişkilendirilerek yapılır.

92

BAŞKAN - 11'inci madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan'a aittir.

Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)

On dakikalık sürenizi başlatıyorum.

MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 11'inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, sizleri ve ekranları başında Meclisimizi seyreden bütün hemşerilerimizi, bütün vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Ben, 2016 bütçesinin kimlerin derdine çare olduğunu, kimlerin derdine çare olmadığını konuşmak istiyorum.

Görüşmekte olduğumuz bütçe, elbette yandaş medya için güzel. Bu bütçe, vergi borçları sıfırlanan iş adamları için güzel. Bu bütçe, gemiciklerini İsrail açıklarında yüzdürebilen veliahtlar için güzel, gemiciklerine gemi katabilenler için güzel. Bu bütçe, bütün Artvinlilere rağmen Cerattepe'de arkasına devletin polisini, jandarmasını alabilenler için güzel. Bunları çoğaltmak mümkün arkadaşlar ama ben, daha çok bu bütçede kimlerin derdine çare yok onları soracağım, onları konuşacağım.

Bir 2B Kanunu çıkardınız, 2B meselesi çözüleceğine, işler daha da karıştı. Şimdi, ben, bu 2B Kanunu çıkarken, özellikle sahil bandındaki köylülerimizin hangi sıkıntılarla karşılaşacağını hem Genel Kurulda hem Komisyonda uzun uzadıya anlatmıştım.

Sayın Bakanım, o sahillerde belirlediğiniz fiyatlarla hiçbir köylünün o 2B arazilerini satın alabilmesi mümkün değil.

Yine, biraz önce bu belediye ve mücavir alan sınırları içindeki tarım arazilerini soru olarak da sordum. Zaten, 557 tane belediyeyi ismen sayarak kapattınız. Ayrıca Büyükşehir Kanunu'yla da bir o kadar belediyeyi kapattınız ve şimdi o beldeler kapandıktan sonra bunlar köyden daha kötü oldu ama oradaki vatandaşların kullandıkları hazine arazilerini bu kapsamda satın almalarının önünü kapattınız. Şimdi, oraya vatandaşın yıllardır ektiği biçtiği, içinde evi bağı olan o arsaları, arazileri şimdi birileri ihaleye girerek satın alacak, çünkü vatandaşın hiçbir indirimden yararlanması mümkün değil.

Şimdi, bütün AKP sözcüleri "Öğrenci harçları kalktı." diyor, Sayın Bakan da biraz önce söyledi. Ama ikinci öğretimde okuyan, hatta daha zor şartlarda okuyan, çalışarak okuyan garip gureba öğrencilerden -adını değiştirdiniz- harç almıyorsunuz, katkı payı alıyorsunuz. Bu bütçe bu gençlerin derdine çare olacak mı Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Olacak.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Yarın YGS sınavı var, üniversiteye giren çocuklarımızdan Kredi Yurtlar Kurumu kapısında yurt müracaat edip bekleyen çocukların yarıdan fazlasına yurt veremediğini Gençlik ve Spor Bakanı burada dün kendisi ifade etti. Bu bütçe yurt bekleyip de kapıdan içeriye giremeyen çocuğun derdine çare olacak mı?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Olacak.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - İnşallah, göreceğiz.

Bu bütçe sarı sendikalara üye olmadığı için kıyıma uğrayan memurların derdine çare olacak mı? Turizmde çalışan vatandaşlarımız var, bunların kimi dört ay, kimi beş ay, kimi altı ay, en fazla yedi-sekiz ay çalışıyor. Bu sebeple turizm sektöründe çalışan kardeşlerimiz ne kıdem tazminatı alabiliyor ne de işsizlik ödeneğinden yararlanabiliyor. Bu bütçe bu kardeşlerimizin derdine çare olacak mı? Bu bütçe taşeron firmalarda çalışan kardeşlerimizin daimi kadrolara geçmesini sağlayabilecek mi? Bu bütçe 4C'lilerin sorunlarını çözebilecek mi? Bu bütçe 3.600 ek gösterge bekleyen polislerin derdine çare bulacak mı? Emniyette amir sınıfında olup da polis memuruyla emeklilikteki özlük hakları aynı duruma gelen Emniyetin içindeki hiyerarşiyi altüst eden o torba kanunda getirdiğiniz sıkıntılara çare olabilecek mi?

Bu bütçe işsizliğe çare olacak mı? İktidara geldiğiniz günden bugüne kadar işsizlik hem oran olarak hem de işsiz sayısı bakımından arttı. "Ben üniversiteyi bitirdim artık, kendi ayaklarımın üstünde durmak istiyorum, bir yerde çalışmak istiyorum." diyen kardeşlerimizin kaç tanesinin derdine çare olacak bu bütçe? Bu bütçe mülteci sorununa çare mi olacak, yoksa mülteci sorununu biraz daha derinleştirecek mi?

Devri iktidarınızda adalet çöktü, bu bütçe adaletin sağlanmasına katkı sağlayabilecek mi? İşinize gelmedi mi Anayasa Mahkemesi dâhil bütün mahkemelere saldırıyorsunuz ama işinize geldi mi "Ne yapalım, mahkemeler böyle karar verdi." diyorsunuz. Bu bütçe bu derdi ortadan kaldıracak mı?

Uyguladığınız dış politikayı konuşmak bile aslında zaman kaybı. İhracat düşme eğilimini sürdürüyor, ihracatı artırmak için rekabet edebilecek nitelikli üretimin artırılması lazım, büyüme lazım. Bu bütçe büyüme bütçesi mi, yoksa hep eleştirdiğiniz gibi rant bütçesi, rantiye bütçesi, statükoyu koruma bütçesi mi?

Suriye krizi ve terör sebebiyle turizm sektörünü zor bir sezon bekliyor.

93
Rezervasyonlar zaten düşük, iptaller var, başta küçük işletmeler olmak üzere, turizmciler, bu sezon iş yerini açıp açamama derdine düşmüş. Sektörün önemli sorunları var, açıkladığınız destek paketi küçük işletmelere hiç dokunmadı.

Biraz önce "Turizmcilerimizin ecrimisil bedellerini düşürecek misiniz?" diye sordum, cevap bile vermediniz. Bu bütçe turizmcilerin derdine çare olabilecek mi? Bu bütçe borcunu ödeyemediği için icraya düşen vatandaşımızın derdine çare olabilecek mi?

Perşembe günü Milas'ta tarım fuarına katıldım, orada çiftçilerimizle, üreticilerimizle buluştuk. Süt üreticileri çaresiz, ürettikleri sütü satamıyor, sütünü satamayınca yem alamıyor, sonuç, et fiyatları düşmeden inekleri kestirmek. Bu şekilde sürdürülebilir bir et üretimi devam ettirilebilir mi? Bu kaçıncı et krizi? Sıkışınca hemen ithalata koşun. Üretici kazanırsa sizin ithalatçılarınız kazanamaz. Bu bütçe et üreticisinin, süt üreticisinin derdine çare olacak mı?

Portakalın kilosunu 25 kuruşa satamayan narenciye üreticisi vardı bugün gazetelerde. Bu üretici ne yapsın? Bahar geldi. İki tane yolu var, ya ağaçlarını kesecek ya da o ağaçlara bakacak, gübre verecek, ilaç verecek, su verecek. Ama nasıl? Bu bütçede ona sahip çıkacak herhangi bir düzenleme var mı? Narenciye üreticisini ayakta tutacak düzenleme var mı?

Emekliye 100 lira verdiniz, ancak gariban köylünün, esnafın SGK primine 2 kat salma saldınız. Gariban esnaf, gariban köylü bu SGK primlerini nasıl ödeyecek, hiç düşünmediniz. Bu bütçe esnafın, çiftçinin derdine çare olabilecek mi?

Dün seracılarımız satamadıkları domatesleri yola döktüler, Fethiye-Antalya kara yolunu kapattılar. İktidar sıralarından kimsecikler duymadı. Dün seracılarımızla görüştüm. "Maliye Bakanı ile Tarım Bakanına birer kamyon domates gönderelim. Belki derdimizi duyarlar ama kamyon paramız yok." diyorlar. Kendileri eğer bu konuda bir finansman sağlarlarsa, Maliye Bakanı karşılayacaksa ben haber vereceğim, gönderecekler.

Bu şartlarda çiftçi, üretici ne yapsın? Borcu, derdi gün geçtikçe artıyor. Bu çiftçi bu şartlarda nasıl üretim yapsın? Seracının kullandığı tohum pahalı, gübre pahalı, ilaç pahalı ama önünü hiç görmeden üretim yapmak zorunda. Yani, sizin politikanızı, yarın ne yapacağınızı ne ben kestirebiliyorum ne de köylü kestirebiliyor. Köylü gariban, bir umut, her sene, gene bağına bahçesine gidiyor, çalışıyor, üretiyor ama şimdi, düşünün, daha mart ayında durum bu. Esas üretim nisandan sonra daha yoğunlaşacak. O saatten sonra bu üretici bu ürünlerini nereye götürecek Sayın Bakan?

Bütün komşularla sıfır sorundan başladınız, her yeri sorun hâline getirdiniz.

Bu soruları çoğaltmak mümkün değerli arkadaşlar ama bu saydığımız ve sayamadığımız, birçok insanın, zorda olan, garibanın derdine çare olacak hiçbir hüküm yok bu bütçede.

O sebeple, biz ne diyoruz? Baştan beri sorduğumuz bu sorulara vereceğiniz bir tek cevap: "Hayır" diyeceksiniz. O zaman, bizim de sizin kimsenin derdine çare olmayan, sadece yandaşa yoldaşa çare olan bu bütçeye diyeceğimiz bir tek şey var: Kocaman bir hayır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum: (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ikinci söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan'a aittir.

Buyurun Sayın Çelik Özkan.

HDP GRUBU ADINA BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; asıl görevi, Türkiye halklarının kalıcı barışını tesis etmek olan, Türkiye'nin demokratikleşmesi için yasalar yapmak ve halkların eşit ve özgür bir Türkiye'de yaşamasının yasal zeminini hazırlamak olması gereken Parlamentonun günlerdir konuştuğu tek şey, Türkiye'yi hem içte hem dışta savaşa sürükleyen politikaların besleyicisi niteliğindeki savaş bütçesidir. Üzerinde konuşacağım 11'inci madde nasıl bir savaşa hazırlık yapıldığının hükme bağlandığının aşikâr hâlidir.

Bakınız, Türkiye'de güvenlik harcamaları millî gelirdeki paydan çok büyüktür. Ancak her ne kadar Türkiye, güvenlik harcamalarını kamufle etmeye çalışsa da, askerî ve güvenlik harcamalarına ayrılan bütçe sebebiyle Birleşmiş Milletler denetiminden kurtulamayacaktır.

Bütçe hazırlanırken bazı bakanlıklara verilen, ayrılan bütçelere baktığımızda, bu bütçenin neyi hedeflediğini çok net ortaya koyabiliyoruz. Şöyle: Millî Savunma Bakanlığına 26 milyar 117 bin TL, Millî İstihbarat Teşkilatına 1 milyar 636 bin TL, Emniyet Genel Müdürlüğüne 20 milyar 253 bin TL, Jandarma Genel Komutanlığına 8 milyar 84 bin TL, Adalet Bakanlığına ise 10 milyar 316 bin TL bütçe ayrılmıştır. Bu , 2016 bütçesinin bir savaş bütçesi olarak tasarlandığının gayet açık bir hâlidir.

Savaşa ayrılan bütçe Türkiye'de insan haklarına, adalete, eğitime, sağlığa, kadın ve çocuklara, ekolojiye ve daha birçok alana ayrılan bütçeden katbekat daha fazla. Maddi içeriğine baktığımızda, iktidarın komşularla sıfır sorun politikasının tamamen çökmesi sebebiyle 11'inci maddeye yüklenen anlam da değişmiştir. Türkiye'yi, içeride ve dışarıda, ciddi bir savaşa sürüklemeye çalışan Hükûmet, savunma sanayisi için en üst seviyede yatırımlar yaptığını bu bütçeyle bir kez daha ortaya koymaktadır. Ancak topu, tankı, silahı

94
aylardır kendi topraklarına ve yurttaşlarına karşı kullanan Hükûmetin bu yatırımlarla içteki savaşı daha da tırmandırmak istediği açıktır.

Biz isterdik ki bugün barış bütçesini konuşalım. Onarıcı adaleti, cezasızlığın önlenmesini, bunun için kamu kaynaklarının nasıl kullanılacağını konuşalım. İnanın, burada sözü edilen rakamların çok daha azını ayırarak bu ülkeyi barış ülkesi hâline dönüştürebiliriz.

Görüşülen 11'inci maddede sözü edilen alımlar ve kaynak aktarımlarının tamamı bütçenin savaş politikalarına göre tasarlandığını bir kez daha gösteriyor. Doğrudan savaş araçları, silahlar ve bunların teknolojik altyapı yatırımları ile maden arama, petrol boru hattı güvenliği gibi ekolojik kültürel zenginliği sermayeye dönüştürme girişimleri düzenlenmiştir. Bu girişim de iktidarın otoriter, savaşçı politikalarının bir parçasıdır.

Bütçede merkezileşme, harcamaların merkezden yapılması ağır basıyor. Bu durum, yerelin katılımına izin vermediği gibi, yerelin ihtiyaçlarını da görünmez kılıyor. Bu mantık, erkek egemen sistemin ürünüdür. Bir bütçe, metne dökülmeden önce, bütçede kadın ve erkekler açısından dengesizlikler var mı, kadın ve erkeklerin faydalanma düzeyinde orantısızlık var mı, var ise hangi ek kaynaklarla bunlar giderilebilir, toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefleyen harcamalar nelerdir ve bunlar gibi birçok soruyu cevaplayabilen bir bütçe olmalıydı ancak bugün biz bu soruların kıyısından bile geçemiyoruz. Buradan bütçenin cinsiyetlendirilmemiş olduğu sonucu çıkmaktadır. Bu durum, kadınların, azınlıkların, farklı toplumsal kesimlerin beklentileri ve isteklerini görünmez kılmıştır. Mecliste kadın vekillerin sayısı şayet fazla olmuş olsaydı, bugün bu bütçe emin olun ki çok daha farklı tasarlanmış olacaktı.

Sözü gelmişken, dün biliyorsunuz ki Kadıköy'de 8 Mart etkinlikleri çerçevesinde bir miting yapılmak istendi. Aynı anda Sayın Davutoğlu'nun da yine kadınlarla buluşması vardı. Bana göre çok talihsiz bir tesadüf oldu. Şöyle ki: Sayın Davutoğlu, Sayın Başbakan konuşmasında dedi ki: "Kim kadına karşı şiddet uygularsa aslında kendi güçsüzlüğünü gösterir, kendi onursuzluğunu gösterir."

Dün Kadıköy'de tamamen barışı isteyen, kadın haklarını savunan ve kadının daha çok görünür olmasını amaçlayan, kadınlara yapılan bu şiddeti aynı şekilde açıklıyorum ben de, aynı şekilde tanımlıyorum. Bu sebeple dün kadınlara yapılan şiddeti tekrardan kınamakla birlikte tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü'nü buradan kutluyorum.

Kadınların emekleri, bedenleri ve kimliklerine dönük saldırılarla baş etmeyi hedefleyen, savaşı değil, halklar için adil bir barışı savunmayı gündemine alan bir bütçenin hazırlanması gerekirken bizler bugün iktidarın kendi politikalarıyla özdeşleşmiş savaş bütçesi gündemiyle ilgileniyoruz. Peki, kalıcı hâle getirmeye çalıştığımız savaş bütçesi yaşamlarımıza, geçmiş ve güncel deneyimlerimizle nelere yol açıyor, bir bakalım.

Göç: 1990'lardan daha farklı şekilde seyreden zorunlu bir göç hâli var şu anda. Kırk yıla yaklaşan süreç insanların köylerini, meralarını, ovalarını ellerinden almıştı. Bugün ise hiçbir hukuki dayanağı olmayan sizin adına "sokağa çıkma yasağı" dediğiniz, orada yaşayanların ise "devletin ablukası" dediği uygulamalarla o zorla tutunmaya çalıştıkları kentleri yeniden ellerinden alınmak isteniyor. Uzaktan izlemesi kolay ancak bir enkaz üzerinde "Burası benim evim, gitmeyeceğim." diyen ve evlatlarını yitiren anaların bu dik duruşunu bizler Cizre'de, Sur'da, Silopi'de gördük. Orada bir yıkım var, evleri başlarına yıkılan bir halk var. Yaşamları, hayalleri yarıda bırakılan bir halk var. Zannetmeyin ki bu halk sizlerden TOKİ'nin yapacağı 60 metrekarelik evi bekliyor. Hiç şüpheniz olmasın ki bekledikleri tek şey, uğruna yıllardır bedel verdikleri Kürt sorununun çözümü ve onurlu bir barıştır.

Bu savaş bütçesiyle halka reva gördüğünüz katledilen siviller, çıplak bedeni teşhir edilen kadınlar, DNA'sı birbirine karışmış insanlar ve sayısız savaş suçudur.

Bunlar ülkenin yalnızca bir tarafında yaşananlar. Öte yandan, ülkenin batısında ise farklı etnik kimliklerin ve inançların linç ve nefret kültürünün hedefi hâline geldiği bir süreci yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın sadece bir etnik kimliği kabul etmesi ve koruması nedeniyle öldürülen, iş yerleri yağmalanan, farklı ayrımcılık türleriyle karşı karşıya kalan binlerce yurttaş var. İnsanların etnik aidiyetlerinin küfre dönüştürüldüğü bir ülkedeyiz artık. Bunların hepsi savaş bütçesinin, savaş ideolojisinin toplumsal yaşama yansımalarıdır.

Ezcümle, tek bir kesimin zenginleşmesini, tek bir partinin otoritesini güçlendirmesini, tek bir anlayışın hâkim olmasını ve tek bir kimliğin üstün kılınmasını amaçlayan bütçenin aksine, tüm Türkiye halklarının barış isteminin, Türkiye'nin demokratikleşmesinin, halkların eşit ve özgür bir Türkiye'de yaşamasının koşullarının esas alındığı bir bütçenin konuşulması, görüşülmesi ve kalıcı hâle getirilmesi elbette tüm Türkiye halklarının beklediği bir durumdur.

Ancak, bizler biliyoruz ki bütçe görüşmelerinin nasıl devam ettiğini, alt komisyon çalışmalarının nasıl yapıldığını… Ne yazık ki demokrasinin sadece sayısal anlamda, nicelik anlamda çoğulculuktan ibaret olduğu bir parlamentodayız.

Ancak, benim inancım şu ki şu anda Sur'da, sivil insanların olmadığına inandığınız o Sur'da her gün siviller, çocuklar, gençler çıkartılıyor.

95
HAMZA DAĞ (İzmir) - PKK terör örgütü müdür?

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) - Diyarbakır Valiliği bunları açıklıyor, sivil oldukları ve çocuk olduklarına dair görüntüler paylaşılıyor. Yaşam haklarının korunmasını bekleyen, sizlerden, bizlerden yardım bekleyen, el uzatmamızı bekleyen insanlara Parlamento olarak da bir el uzatabiliriz diye umut ediyorum.

Tekrardan hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gruplar adına son konuşma, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ'a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Gökdağ.

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 11'inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü de buradan kutluyorum.

Değerli arkadaşlar, 11'inci madde fonlara ilişkin bir maddedir, Savunma Sanayii Destekleme Fonu'nun kullanılmasına ilişkin bazı hususları düzenlemektedir.

Sayın milletvekilleri, fon gelirleri de devletin diğer geliri gibi bir gelir çeşididir. Fon işlemleri bu maddeyle genel bütçeden ayrı değerlendirilmektedir. Bu durum bütçe içinde ayrı bir bütçe oluşturulmasına yol açmakta ve bütçede bütünlüğü ortadan kaldıran görüntüye neden olmaktadır ve denetimini zorlaştırmaktadır. Bütçe bütünlüğüne zarar veren bu anlayışın kaldırılarak fonların genel bütçeye alınması ve genel bütçe içinde ilgili bakanlığın bütçesine dâhil edilmesi gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, günlerdir burada bütçe üzerinden Türkiye'nin sorunlarını, çözümlerini, ihtiyaçlarını, önceliklerimizi ve hassasiyetlerimizi konuşuyoruz. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki: Bütçe bir kaynaklar ve harcamalar dengesidir. Harcamalar vatandaşlar ve ülkenin ihtiyaçları için yapılır, kaynak da vatandaştan alınan vergilerdir. Vatandaştan toplanan vergilerle oluşan bütçenin gelirinin de giderinin de denetlenmesi işin doğasından kaynaklanan vazgeçilmez bir ilkedir. Bütçenin şeffaflığı ve yasallığı da bu nedenle gereklidir. Vatandaşın, verdiği vergilerin nereye harcandığını, usulüne uygun harcanıp harcanmadığını bilmesi en doğal hakkıdır. Bütçe hakkı tüm bu ilkeleri içinde barındıran bir haktır.

Değerli arkadaşlar, bütçe hakkı boş bir kavram değildir, tarihi temel hak ve özgürlüklerin tarihi kadar eskidir. 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nin 14'üncü maddesi kamu harcamalarına ve bu harcamaların finansmanını oluşturan vergilere, bu vergilerin miktarına, süresine ve tahsil usulüne millet karar verir." der. Bu ilke bugün dahi tüm kapsamıyla geçelidir. Ancak bu bütçe anlayışının üzerinde tartıştığımız tasarının hiçbir noktasında olmadığını görüyoruz. Bütçe anlayışınız, üzülerek görüyorum ve söylüyorum ki şeffaf değil, denetlenebilir değil, adil değil, hesabı verilebilir değil. (CHP sıralarından alkışlar) Yönetim anlayışınızdaki keyfilik en çarpıcı şekilde bütçe üzerinden kendisini göstermektedir. Siz istediğiniz kadar kendinize demokrat deyin istediğiniz kadar ekonomik büyümeden bahsedin, karneniz bütçedir ve halkın yaşadığı sefalettir. Tek başına iktidara geldiğiniz on üç yılda işsizliği büyüttünüz, yoksulluğu büyüttünüz, on üç yılda ülkenin, yurttaşın borç rakamlarını büyüttünüz, ekmeğin, suyun, elektriğin fiyatını büyüttünüz, esnafı perişan ettiniz, protestolu senet tutarını 0,8 milyardan 10,1 milyar TL'ye çıkardınız, karşılıksız çek tutarı 2,2 milyardan 27,3 TL'ye çıktı.

Vekili bulunduğum Gaziantep'te esnaf arkadaşlarla görüşüyoruz, siftah etmeden kepenk kapatıyorlar. Siz bu esnaftan vergi alıyorsunuz. Bu durumda olan esnafın BAĞ-KUR prim ödemesini yüzde 35 artırdınız, 438 lira olan en düşük basamaktaki prim ödemesini 570 liraya çıkarttınız. Sadece Gaziantep mi? Türkiye'deki bütün esnafın durumu aynı. Sadece esnaf mı? Hayır, işçinin de, çiftçinin de, emeklinin de, işsizin de, üniversite mezunu gençlerin de durumu aynı, hepsi perişan.

Nasıl bir ekonomi politikası ki dünyada gıda fiyatları düşer, bizde artar; dünyada petrol fiyatları düşer, bizde artar; asgari ücrete küçük bir zam yapılır, temel ihtiyaçlara yapılan zamlarla misliyle geri alınır. Dün Sayın Bakan İstanbul'un iki yakasını bir araya getirdiklerini söyledi. Sayın Bakan, vatandaşın iki yakası bir araya gelmiyor, vatandaşın. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, baktığımızda, bütçeyi ağırlıklı olarak çalışanlardan, ücretlilerden, küçük esnaftan ve hatta iş bulamayan yurttaşımızın temel gıda maddelerinden aldığınız vergilerle oluşturuyorsunuz. Fakir fukaranın içtiği sudan, kullandığı elektrikten, yediği ekmekten vergi alıyorsunuz. Vergi almadığınız tek şey soluduğumuz hava, onu da rant uğruna kirletiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, maalesef, gördüğüm tablo, burada halkımızın gözlerinin içine baka baka gerçeklerin saklanması, yanlış bilgilerin verilmesi ve sayıların çarpıtılması oldu. Gelir dağılımındaki dengesizlik giderek büyürken, fakir daha fakir, zengin daha zengin olurken fakir kesimin zenginleştiğinden söz ediyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bütçeye baktığınızda, hiçbir umut yok, hiçbir vizyon yok, hiçbir hedef yok; hep bir şeyi kapatma, gizleme, bir şeylerin eksikliğini saklama çabası görülüyor. İktidara geleli on üç yıl geçmiş, Başbakan köklü reformlardan bahsediyor, katma değeri yüksek üründen bahsediyor. Hangi politikayla? Hiçbir şey belli değil. Başbakan Yardımcısı

96
Mehmet Şimşek de yapacakları reformlarla ülkenin algısını iyileştireceklerini söylüyor. Değerli arkadaşlar, bunu on üç yıldan beri iktidarda olan AKP'nin Başbakanı ve Başbakan Yardımcısı söylüyor, zannedersiniz ki ülkeyi başkaları yönetiyor. Ama Sayın Şimşek önemli bir konunun altını çiziyor; ülkenin algısı iyi değil. Nasıl iyi olsun ki? Basın özgürlüğünün kalmadığı, hukukun ayaklar altına alındığı, yargı kararlarına uyulmadığı ve uyulmayacağı Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilen ülkenin algısı nasıl iyi olsun? Hiçbir şeyin hesabının verilmediği bir ülkenin algısı iyi olabilir mi? Halk verdiği vergilerin nereye harcandığı bilmek istiyor değerli arkadaşlar. Hem kul hakkından söz edeceksiniz hem harcanan paranın hesabını vermeyeceksiniz. Bir sarayın hesabını veremediniz değerli arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, bütçe halk bütçesi olmalı, içinde halk olmalı; esnaf, işçi, memur, üretici, emekli, işsiz bütçede sorunlarına çözüm görmeli. Halkın öncelikleri önemsenmeli; yandaşa değil vatandaşa yönelik olmalı. Bu "Ben yaptım, oldu." mantığından, bu keyfilikten vazgeçin değerli arkadaşlar. Sizi hukuka davet ediyorum, hesap verebileceğiniz bir noktada kalmaya davet ediyorum.

Biz ne zaman buraya çıksak, yaptıklarınızla ilgili bir eleştiri getirsek sıralarınızdan hemen oy oranınızı söylüyorsunuz. Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; aldığınız oy üzerinden keyfiliğinizi meşrulaştıramazsınız. Meşru kalmanın yolu hukukun içinde kalmaktır, Anayasa'ya ve yargı kararlarına saygı duymaktır. Bakın, insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen Hitler, yüzde 89,93 oyla Cumhurbaşkanı oldu ama iktidarı bittiğinde intihar etti; döneminde suçuna ortak olanlar bir tarla faresi gibi saklandılar, yakalananlar yargıda hesap verdiler. Daha geçtiğimiz günlerde, o dönemde suça ortak olan bir görevli yetmiş yıl sonra yakalandı ve şimdi yargı önünde hesap verecek. Bu devran hep böyle devam etmez arkadaşlar, hesap döner sizi de bulur.

Ben sözlerimi gönül eri, sevgi adamı Yunus Emre'nin sözleriyle bitirmek istiyorum. "Olsun be aldırma Yaradan yardır/ Sanma ki zalimin ettiği kârdır/ Mazlumun ahı indirir şahı/ Her şeyin bir vakti vardır."

Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahıslar adına ilk söz, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım'a aittir.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyon aşamasından Genel Kurula kadar, gerek geçici bütçe gerekse merkezî yönetim bütçesi görüşülürken, bütçenin şüphesiz bir Türkiye bütçesi olarak önümüze geldiğini ama Türkiye'deki hangi sınıf ve zümrelerin daha avantajlı, kimlerin ise dezavantajlı pozisyonunu daha fazla derinleştirdiği konusundaki kaygılarımızı, bizatihi, resmî verilerle dile getirmeye çalıştık. Aslında, bu bütçeyi, Hükûmetin, siyasi iktidarın 64'üncü Hükûmet Programı'nda da belirtildiği üzere, yapmak istedikleri bazı yasal değişikliklerle, çalışma yaşamına dönük bazı yasal değişikliklerle birlikte ele aldığımızda, aslında bütçenin kime hizmet edeceğini, kimin avantajlı pozisyonuna daha fazla güç katacağını hep birlikte, maalesef, üzüntüyle izleyip göreceğiz.

Bir defa, AKP döneminin en önemli özelliklerinden biri, taşeronluğu hep bir istisna olarak dile getirip, bunu ortadan kaldıracağını söylemesidir ama gelinen nokta itibarıyla, taşeronluk artık bir istisna olmaktan çıkmış, genel uygulama hâlini almıştır. Benzer bir senaryoyu son iki buçuk, üç aydır, maalesef, kısmi zamanlı çalışma yani esnek çalışma yasalarında yapılan değişikliklerle de görmekteyiz. Sanki esnek çalışma bir istisnaymış ve kısmi zamanlı çalışma, özellikle, kadının çalışma yaşamındaki pozisyonunu daha avantajlı hâle getiriyormuş gibi sunulsa da göreceğiz, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde, özellikle, kısmi zamanlı yani esnek çalışma giderek sıradanlaşacak, yaygınlaşacak, çalışma yaşamının değişmez bir kaidesi hâline getirilerek taşeronluğa rahmet okutacak bir çalışma gerçekliği, çalışma yaşamı gerçekliğiyle karşılaşacağız.

Bu konuda, özellikle son bir yıldır, siyasi iktidarın sıklıkla dile getirdiği ve özellikle, 64'üncü Hükûmet Programı'na da dercettiği, "özel istihdam büroları" adı altında, maalesef, adı, kavramsal çerçevesi bile insanın çok ağırına gidebilecek "kiralık işçi" sistemini getirmeye çalışmaktadır. Peki, bu özel istihdam büroları üzerinden kiralık işçi neye tekabül ediyor, yapılmak istenen değişiklikle çalışma yaşamındaki emekçilerin pozisyonu bundan sonra ne olacak? Bir defa, özel istihdam büroları üzerinden yapılacak değişiklikle bu yasanın çıkması durumunda: Bir, artık emekçilerin yıllık izinleri yasal dayanaktan yoksun hâle gelecek. İki, kıdem tazminatıyla ilgili kökten kaldırma ve emekçilerin bir birikimi olarak, arkasında güvence olarak duran kıdem tazminatı ortadan kaldırılacak. Üç, toplu iş sözleşmesi hakkı emekçilerin elinden alınacak. Dört, artık sendikalılık diye bir kavram neredeyse tarihe karıştırılarak sadece bazı sarı sendikaların güdümüne konulmakla eş değer hâline getirilecektir.

Düşünün, burada özel istihdam büroları neyi ifade ediyor? İŞKUR'un özellikle görevini

97
sermayeye vererek… Sermaye gidecek bir daire tutacak, işveren 100 metrekarelik bir dairede özellikle bazı kurumlara dağıtılmak üzere işçilerin çalışma yaşamındaki pozisyonunu ve hayati önemdeki geleceklerini derdest edecektir. Burada işçinin, düşünün, iş yeri 100 metrekarelik bir büro ama çalıştığı yer devasa fabrikalar olacaktır. Örneğin, Sayın Bakan, işçinin sigorta primi o özel istihdam bürosu tarafından yatırılmadı, maaşı geciktirildi ya da hiç ödenmedi, izni kullandırılmadı veya işten atıldı, muhatap kim biliyor musunuz? Yargı, hukuk, Çalışma Bakanlığı, İŞKUR falan değil, muhatabı özel istihdam bürosu yani sermaye olacak. Böyle bir realiteyle karşı karşıyayız. Yasada olduğu üzere, üç yüz elli dokuz gün veya daha kısa süreli bir akitle çalıştırılmaya başlanan emekçinin yıllık izni ortadan kaldırılacak. Belki de 1.500 işçinin çalıştığı bir otomobil fabrikasında tüm işçiler kapı önüne konacak ve kavramı ağır olan "kiralık işçi" adı altında özellikle güvencesiz ve işverenin lehine bir çalışma sistemini beraberinde getirecek olan bir realiteyle karşılaşılacağı üzüntüsünü bütün emekçiler kaygıyla beklemektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahıslar adına ikinci ve son söz, Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç'e aittir.

Buyurun Sayın Yavuz Gözgeç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11'inci madde hakkında söz almış bulunmaktayım. Öncelikle teröristlerle canını ortaya koyarak mücadele ederken şehit olan asker ve polisimize, terör olaylarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına sabrıcemil niyaz ediyorum.

Maalesef barışı, Türkiye'yi hedef alan terör ve teröristlerle mücadele edilirken birileri bunun adına savaş demekte ısrar ediyor. Ortada eğer bir savaştan söz edilecekse bu PKK terör örgütünün öncelikle Kürtlere, vatandaş olma bilincine, kardeşliğe karşı savaşıdır. Yine, birileri bir yandan teröristlere tek laf dahi etmezken elinde silah olanların, çukur kazanların yanında saf tutup "Barış istiyoruz." diyor. Bu samimi olmayan tavır bana Bakara Suresi'nin 11'inci ve 12'nci ayetlerini hatırlatıyor. Ayetlerde mealen buyuruluyor ki: "Kendilerine bozgunculuk yapmayın, fesat çıkarmayın dendiği zaman: "Bizler sadece ıslah edicileriz, barıştan yanayız." derler. İyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir fakat bilmezler, anlamazlar." (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çok şükür ki halkımızın feraseti vardır, bugün herkes safını belirlemek zorundadır. Biz kardeşlikten, insan onurundan Türkiye'den yanayız. Terörle mücadelemizde halkın başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu, inanmış 317 dava adamı ve onların ardındaki halkımızın duaları var oldukça kazanan Türkiye olacaktır.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin hem içeride hem dışarıda güçlü ve aynı zamanda millî bir savunmaya sahip olması, vatandaşlarımıza güçlü bir Türkiye'de var olmanın güvenini ve onurunu yaşatmaktadır. Bu noktada eski Türkiye'den bahsetmek istiyorum. Tarih, 15 Ocak 1981, bir gazetenin manşetten verdiği haber: "Anıtkabir'in bayrak direğinin ipini artık biz yapıyoruz." Yapılan ip içinde 4 milimetrelik çelik tel bulunan bir ip. Kendi ipini yapmış olmaktan gurur duyan eski Türkiye'den kendi uçağını, uydusunu, savaş gemisini yapan yeni Türkiye'ye. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eski Türkiye'de olumsuzluklardan bahsedilirken, bahane üretmek adına "Burası Türkiye, olur böyle şeyler." derdik; oysa bugün, hayallerimizin gerçekleştiği yer olarak, güvenle, onurla "Evet, burası Türkiye." diyoruz. Cumhurbaşkanımız, kurucu Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın milletimize kazandırdığı, bana göre en önemli unsur güvendir, umuttur, hayal edebilmektir. Eski Türkiye'de hayal etmekten dahi korkan bizler, bugün, hayal etmeyi ve hayallerimizi gerçekleştirmeyi öğrendik.

Her alanda olduğu gibi, savunma sanayisi alanında da zihniyet dönüşümüyle "Dışa bağımlı olmak zorunda değiliz; evet, biz yapabiliriz." dedik. On üç yıl önce, yüzde 80 oranında dışa bağımlı, uluslararası silah şirketlerinin tekelinde olan bir savunma sanayisi varken; bugün, AR-GE harcamaları, stratejik dönüşümle dünyanın en büyük 100 savunma sanayisi firması arasında 2 firmamız bulunmaktadır: ASELSAN ve TUSAŞ. Zaman kısa olduğu için diğer projelerin hemen isimlerinden bahsetmek istiyorum: Millî ATAK helikopteri, ALTAY tankı, ANKA, KARAYEL, BAYRAKTAR insansız hava araçları, MİLGEM savaş gemileri, HÜRKUŞ eğitim uçağı, GÖKTÜRK uyduları, HİSAR füzeleri. Artık, savunma sanayisi sektörü güvenlik güçlerimize ürün üretmekle yetinmiyor, halkımızın refahı için de var gücüyle çalışmaya devam ediyor. Yeni başlatılan millî bölgesel yolcu uçağı projesi bunun en güzel örneğidir.

Bu inovasyonun ve AR-GE çalışmalarının artarak devam etmesi için, darbe ruhundan arınmış, insan onurunu temel alan yeni bir anayasaya ihtiyacımız vardır. Tüm partiler aslında 1982 Anayasası'nın darbe anayasası olduğunda hemfikirdir. Yapılan tüm kısmî değişikliklere rağmen darbe ruhu ortadan kalkmamıştır çünkü bir darbenin ürünüdür ve milletin katılımı olmadan yapılmıştır. Anayasanın yapılması tüm halkımızın bizden beklentisidir ve hiçbir gerekçe yeni bir anayasa yapılmasından kaçınmanın bahanesi olamaz.

98
Son olarak, bugün Kadınlar Günü. Tüm kadınlarımızın Kadınlar Günü'nü kutluyorum ve Erdem Bayazıt'ın dizeleriyle selamlamak istiyorum tüm kadınlarımızı: "Kadınlar bilirim ülkeme ait/ Yaslandın mı çınar gibidir onlar/ Sardın mı umut gibi."

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yavuz Gözgeç.

Madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Sisteme giren sayın milletvekillerine soru sorması için söz vereceğim.

Evet, Sayın Topal, yine birinci sıradasınız, buyurun.

SERKAN TOPAL (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 06/02/2014 tarih 6518 sayılı Kanun'la gazi ve şehit yakınlarına eğitim durumlarını ibraz ettikleri takdirde sınavsız unvan değişikliği hakkı verilmiştir. Ancak, bu kanun bazı kurumlarda uygulanırken, bazı kurumlarda ise uygulanmamaktadır. Bu kanunun bütün kurumlarda uygulanması için bir genelge yayımlamayı Hükûmetiniz düşünmekte midir?

Diğer soru: Hatay ilimizde geçen, Hassa Tüneli'ni sormuştum, Sayın Bakan bütçe ayrıldığını dile getirmişti. Hassa Tüneli'ne ne zaman başlanacak?

Diğer soru: Hatay'da 400 bin Suriyeli olduğu için ek bütçe ayırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, akaryakıt sektöründe özellikle ana dağıtım şirketlerinde maalesef otomasyon sistemi kurulmamış, binlerce istasyonda kurulan sistem 100 tane ana dağıtım firmasında kurulmamıştır, bunun acilen kurulması gerekmektedir. Ana dağıtım firmalarının pazarlamada irsaliye yerine anlık faturaya geçmesi gerekmektedir. Bunlar yapılmadığı sürece bu sektörde haksız kazanç devam edecektir. Mazotun litresi normalde 3 TL iken kaçak mazot 2,5 TL yazılarını görmeye devam edeceğiz.

Bir de özellikle seçim bölgem olan Mersin'de fabrika Mersin, vergi dairesi İstanbul; iş yeri Mersin, vergi dairesi Silopi; iş yeri Mersin, vergi dairesi Van. İnsanlar denetimden kaçma adına iş yerlerinin olduğu bölgede vergi dairelerine kayıt yaptırmıyorlar, özellikle denetim yapmanın zor olduğu bölgeye kayıtlarını yaptırıyorlar, bunlara önlem almanızı ve vergi tahsilatını daha iyi yapmanızı belirtir, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz önce kürsüde de belirttim. Seracılar aradılar şimdi, bir serada şu anda üretilen domatesin maliyeti 1; 1,5 lira, haldeki fiyatı 50, 60 kuruş ancak marketteki fiyat da 3, 4 lira. Üreticiler diyor ki: Bu bizim emeğimizi yiyenlerle ilgili Maliye Bakanının bir çözümü var mı?

Ayrıca, "Eskiden köylü milletin efendisiydi, şimdi biz köleliğe de razıyız, yeter ki karnımız doysun, bu şartlarda karnımız doymuyor." diyorlar. Sayın Bakan, ayrıca vatandaşlar arasında gene bir vergi affından bahsedilmektedir. Bakanlığınızın bu vergi affıyla ilgili yeni bir çalışması var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Karabıyık…

LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler.

Sayın Bakan, on dört aydır ilk defa şubat ayında ihracat bir miktar baz etkisiyle yüzde 3 arttı ama on iki aya baktığınızda 143 milyar dolardan 139 milyar dolara geriledi. Tüketim malları ithalatı ise hızla artıyor; işte, ocak ayında geçen yıl 94 milyon dolarken şimdi 101 milyon dolar sebze ve meyve ithalatında gerçekleşme oldu, hayvan ithalatında ise geçen ocak ayında 9 milyon dolardı şimdi 35 milyon dolar. Bunlar bazıları. Ara malı ithalatı ise düşüyor tam tersine çünkü üretimin de düştüğü açık.

Sayın Bakan, sunumunuzda sürdürülebilir yüksek büyümeyi düşük cari açıkla gerçekleştireceğinizi ifade ettiniz. Peki, bunları neye bağlıyorsunuz? Bu tabloda nasıl olacak? Hangi eylem planınızla hangi ekonomi programınızla ne zaman olumlu etkisini görmeyi düşünüyorsunuz? Bu veriler ne zaman, nasıl düzelecek?

Teşekkürler.

BAŞKAN - Sayın Bektaşoğlu…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sorum Sayın Bakanımıza.

Malumunuz olduğu üzere ülkemizde uygulanan ekonomik politikalar gereğince borçsuz ve mağdur olmayan esnaf kalmadığı, hatta esnaflığın tamamen bitme noktasına geldiği bilinmektedir. Benzer durum KOBİ'ler ve sanayi kuruluşları için de geçerlidir.

Sayın Bakan, Hükûmetinizin esnafların içinde bulunduğu bu kötü durumu iyileştirmeye yönelik bir politikası, bir çalışması var mıdır? Örneğin, temsil ettiğim Giresun'da kayıtlara

99
göre sadece bu yıl içinde esnaf odasına kayıtlı 512 esnaf iş yerini kapatmış, kepenk indirmiştir; geçen yıl bu sayı 676'dır. Şu anda Giresun'da 33 bin esnaf için icra takibi başlatılmış, 7 bin dolayındaki esnafın da henüz icraya intikal etmemiş senetleri ve çekleri bulunmaktadır. Bu vesileyle bu mali af gündeminizde midir?

Teşekkür ederim, saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Tanal, bu sefer size söz veremeyeceğim.

Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere Sayın Bakana söz vereceğim, eğer artan süre kalırsa sıra sizde Sayın Tanal.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Sayın Topal'ın sorularıyla ilgili olarak şu anda elimde bir bilgi yok, eğer uygun görürseniz ilgili kurumlardan bilgileri alır, bir sonraki zamanda inşallah verelim.

Sayın Şimşek akaryakıt istasyonlarıyla ilgili olarak birtakım hususlara değindi. Hakikaten uzun zamandır bu akaryakıt sektöründe hem kayıt dışılıkla hem de kaçakçılıkla mücadele anlamında önemli çalışmalar yapılıyor. Hem Gümrük ve Ticaret Bakanlığı hem Maliye Bakanlığı hem emniyet birimlerimiz ortaklaşa çalışmalar yapıyor. Bu anlamda bir eylem planı da uygulamada hem gümrüklerde akaryakıt kaçakçılığının engellenmesi hem de yasa dışı akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili kapsamlı düzenlemelerimiz var. Ayrıca Maliye Bakanlığı olarak özellikle akaryakıt istasyonlarında akaryakıtın kayıtlı bir şekilde satılmasıyla ilgili olarak teknolojik birtakım düzenlemeleri de yapıldı, bunlar da uygulamada ama sizin söylediğiniz konular son derece önemli konular. Arkadaşlarımız da notlarını aldılar. O konularda da gerekli araştırmaları yaparız. Ben de bu uyarınızdan dolayı teşekkür ediyorum.

Sayın Erdoğan seralarda üretilen domatesin marketlerdeki fiyatlarına ilişkin olarak daha yüksek olduğundan bahisle bir değerlendirmede bulundu. Bir de köylünün milletin efendisi olması hasebiyle birtakım sıkıntıları olduğundan bahsetti. Fakat benim elimdeki veriler özellikle AK PARTİ Hükûmetleri döneminde gerçekten tarım kesimine yönelik yapılan desteklerde önemli ölçüde artışlar olduğunu gösteriyor.

Bakın, 2016 yılında tarım kesimine yaptığımız desteklerin toplam tutarı 15,2 milyar lira. Ayrıca yem ve gübrede biliyorsunuz KDV'yi kaldırdık, yaklaşık 2,4 milyar lira da bu yolla çiftçimize bir destek sağladık. Dolayısıyla 2016 yılında çiftçimize 17,4 milyar lira bir destek veriyoruz.

MUHARREM VARLI (Adana) - Çiftçinin verdiği verginin onda 1'ini vermiyorsunuz!

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ayrıca yine özellikle sulama yatırımları, gölet yatırımları, özellikle Tarım Bakanlığının sahada, kırsal kesimde çiftçimize sunduğu hizmetler sayesinde de tarımda verimliliği artıran önemli düzenlemeleri yaptık. Tabii ki tarımsal ürünlerin tarladan tüketiciye veya bahçeden tüketiciye gelişi sırasında haksız birtakım kazançların oluşmasıyla ilgili olarak da biz de aynı şeyi düşünüyoruz. Kesinlikle burada birtakım rekabet eşitsizlikleri veya haksız kazançlar varsa bunlarla ilgili de gerekli çalışmaları yapacağız. Zaten ben de uzun zamandır bunu söylüyorum. Özellikle üretim kanallarında, dağıtım kanallarında sektörde yani tarım sektöründe ciddi bir çalışma yapıp inşallah bu konudaki, özellikle de enflasyon üzerinde baskı oluşturan haksız rekabet uygulamalarına son vermeyi planlıyoruz.

Vergi affı şeklinde -bir sonraki soruda da ifade edildi- mali af yönünde Bakanlığımız tarafından yürütülen herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Yeniden yapılandırma bakımından meseleyi ele alacak olursak da, biliyorsunuz geçen sene ağustos ayında vergi ve SGK prim borçlarının yeniden yapılandırılması düzenlemesini yaptık. Şu anda bu uygulamada devam ediyor. Dolayısıyla yeniden yapılandırma veya vergi affı bağlamında herhangi bir çalışmamız bulunmamaktadır.

Sayın Karabıyık, ihracatla ilgili bir değerlendirmede bulunduktan sonra "Sürdürülebilir büyüme olarak hangi vasıtalarla, hangi araçlarla, ne yaparak bu sürdürülebilir büyümeyi kalıcı kılacaksınız?" şeklinde bir soru sordular. Bizim -bunun ip uçları demeyeyim- bunun yol haritası Hükûmet Programı'mızda var. Hükûmet Programı'mızda defaatle ifade ettik, tabii ki en önemli husus yapısal reform olarak ilan ettiğimiz 6 alandaki yapısal reformları bir an önce hayata geçirmemizdir. Ekonomimizin temellerine baktığımızda gerek bankacılık kesimi olsun gerek mali disiplin olsun bu noktalarda da ülkemiz gerçekten aynı durumda olan gelişmekte olan ülkeler içinde oldukça olumlu bir görünüm sergilemektedir. Tabii ki küresel anlamda hem dış ticaretin daralması hem de küresel kırılganlıkların arttığı bir dönemden geçiyoruz. Türkiye'nin bu dönemde yapması gereken enflasyonu daha aşağı seviyelere çekmek. Zaten son açıklanan rakamlar da enflasyonun aşağıya geleceğine işaret ediyor.

Cari işlemler açığı ülkemiz açısından önemli. Burayla ilgili de özellikle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

100
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.

11'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

12'nci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Hazine garantili imkân ve dış borcun ikraz limiti ile borç üstlenim taahhüt limiti ve borçlanmaya ilişkin işlemler

MADDE 12- (1) 2016 yılında, 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre sağlanacak; garantili imkân ve dış borcun ikraz limiti 4 milyar ABD dolarını aşamaz.

(2) 1 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendi ile belirlenen başlangıç ödeneklerinin yüzde 1'ine kadar ikrazen özel tertip Devlet iç borçlanma senedi ihraç edilebilir.

(3) 2016 yılında 4749 sayılı Kanunun 8/A maddesi çerçevesinde Hazine Müsteşarlığınca sağlanacak borç üstlenim taahhüdü 3 milyar ABD dolarını aşamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal'a aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Günal.

On dakikalık sürenizi başlatıyorum, buyurun

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, siz de yaptınız. Arkadaşlarımıza "Burada dini fazla alet etmeyelim." dedik ama az önce yine sayın hatip geldi, ayet okudu. Şimdi ben de size buradan reklam olmasın diye kitabı yeniden göstermiyorum. Torbadaki hukuk kitabının 1'inci sayfasında…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ben biliyorum o kitabı.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Hangi ayetti?

Osman biliyor, bak.

Biliyorsan bilmen lazım. En başında, Nisa Suresi'nin 135'inci ayetiyle başlıyor. Kitabın giriş sayfasının takdim kısmında. Allahutaala Nisa 135'de diyor ki: "Ey iman edenler, haktan yana olup var gücünüzle, bütün işlerinizle adaleti gerçekleştirin. Allah için şahitlik eden insanlar olun. Bu hükmünüz ve şahitliğiniz isterse bizzat kendiniz, anneniz, babanız veya yakın akrabalarınız aleyhinde olsun, isterse onlar zengin veya fakir bulunsun çünkü Allah her ikisine de sizden daha yakındır." diyor ve devamında da "Onun için, sakın nefsinizin arzusuna uyarak adaletten ayrılmayın. Eğer dilinizi eğip bükerek gerçeği olduğu gibi söylemekten çekinir veya büsbütün şahitlikten kaçarsanız iyi bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır." diyor; ben de size Nisa 135'inci ayeti hatırlatıyorum sadece. Yani böylece kitabı göstermemiş oldum. Osman bakıyor ama, okusaydın en başında bunun olduğunu bilecektin Osman Bey.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Torba yasayla ilgili tecrübelerinizi paylaşıyorsunuz.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Tabii, burada "zengin ve fakir" deyince bir an aklıma geldi. Niye ayet okudum? Gazete kupürlerine bakıyordum, haberlere arada, gündemde ne var diye. Baktım, bizim buradaki zengin, ihracatçı ödülü alan bir iş adamının, hayırsever mi hayırsever iş adamının İran'daki ortağı yer yüzüne fesat karıştırmaktan idam cezası almış. Onun üzerine, şahitlikler aklıma geldi, kalkan parmaklar aklıma geldi; onun için o ayeti okudum ve herkes vicdanında bunun bir muhasebesini yapsın. Acaba o aklamalar yapılırken bunlar aklımızda mıydı diyerek onu söylemek istedim. Tabii, onlar bunu yaparken...

Bu maddede borçlar var, hazine borçları var, garantiler var. Sıkça dile getirilir ve dün Sayın Bakan da yine siyaset yapacağım diye getirip bize IMF'nin borçlarını yeniden söyledi. Ya, benim burada dilimde tüy bitti Sayın Bakan Müsteşarken de dinlemiştir, sizler de dinlediniz ama yani bir taraftan borç alıp bir taraftan borç ödeyip, bir taraftan dayılanıp sonrasında tekrar borç alıp o ödediğinizi de ödemiş gibi yapmak ne kazandırıyor ben anlamıyorum. Kaç defa söylemiştim "Sayın Erdoğan'ın danışmanları yanlış bilgi veriyor." diye; demek ki bürokrasiden, bakanlardan gidiyormuş onu da görmüş olduk ki aynı hatayı işlemeye devam ediyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Borç var mı yok mu Mehmet Ağabey? Bitti borç.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ya, işte, ben sana anlatmıştım Osman, sen yeni değilsin, biliyorsun yani.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Mayısta bitti ya, Mayıs 2013, son taksit ödendi bitti.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - O söylediğiniz borcun, o "bitti" dediğiniz borcun 10 milyarını kendiniz Mayıs ayında 2005'te almıştınız. Devletin borcunda, şu anda, kaç yıldır alınan borçlar devam eder.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Şu anda var mı Mehmet ağabey? Yok.

101
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Söyleyeceğim şimdi geliyorum. IMF'ye borç kalmadı.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - IMF'ye borç yok, tamam, bitti, tamam.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Nemalar ödendi mi? KEY'ler ödendi mi?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi, dönüyoruz. İyi de zaten o ödediğiniz borcun son 10 milyarı sizin borcunuzdu diyorum, biz almamıştık. Evet, evet, ödediğiniz borcu "Biz IMF'yle çalışmayacağız." derken -bakın, tarih söylüyorum- Mayıs 2005'te siz yenilediniz. 10 milyar dolara yakın bir borçtu, SDR karşılığı alındığı için yaklaşık karşılığını söylüyorum. Ondan sonrasını zaten kendi aldığınız borcu ödüyorsunuz, fark etmiyor.

Şimdi, yiğitlik burada değil. Dün söyledim, gayrisafi yurt içi hasılayı söyleyip hava atıyorsunuz. Peki, bu vatandaşın borcu nereye gitti? O gayrisafi yurt içi hasıla…

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Ev aldılar, araba aldılar.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Orası değil, vatandaş dediğimiz o değil sadece. Vatandaşın aldığı yetmiyor, gayrisafi yurt içi hasılaya…

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Evlerini yenilediler.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Beyefendi, dur, bir sakin ol, anlatıyorum ben yavaş yavaş. Dersin sonuna hemen gelip de ne yapacaksın yani? O zaman anlayamazsınız.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Mehmet Hoca, bunlar iktisat talebesi değil, anlamaz hepsini.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Arkadaşlar, o gayrisafi yurt içi hasılayı özel sektörün yurt dışından aldığı borçla finanse ettik. Siz ne diyorsunuz? "Bizim borcumuz yok." Peki, bunu kim ödeyecek? Yani bu aldığımız vergileri kazanırken adamlar neyle yatırım yapıyor? Borçla yatırım yapıyor. Peki, nereye gelmiş? Vatandaşınkini de söyleyeyim. Vatandaşınki de, doğru, ev almış vatandaş, peki, ne olmuş? Tüketici kredisi borcu, hani "Nereden nereye?" diyorsunuz ya 2002'den bu yana; 2,3 milyardan 305 milyara çıkmış. Ne olmuş? Aldığı evin parasını mı ödeyebilmiş vatandaş?

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Nereye gitmiş o para?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Dönelim; kredi kartı borçları nereden nereye gelmiş? 4,3 milyardan 77 milyara çıkmış, şimdi daha da çıkmış.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Havaya mı harcadı? Bir şeyler almıştır.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Tabii, tabii, havaya değil işte, aldı ama borçlu hâlâ, yani evler bankanın Bayram kardeş. Henüz yok, ipotekli onlar.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - Bu kadar hareket var yani.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ne kadarını döndürdüğünü BDDK'ya kaç defa söyledik. Vadesine bir ay kala, iki ay kala ödenmemiş olan borçlardan -Sayın Bakana da söyledim- acaba ne kadarı yenilendi, ne kadarı normal yeni kredi, ne kadarı canlı değil canlandırılmış kredidir, bir çalışın dedim.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - Alışveriş var.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Dolayısıyla, vatandaşın bankalara toplam borcu topu topu 6,6 milyardan 382 milyara çıkmış.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - Alım satım var, alım satım.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yani tüketici kredisi borcu tam 134 kat armış. Onun için bu borçlarla vatandaş tüketim yapıyor. O tüketimin üzerinden bu şirketlerin ürettiği malları alıyor. Dolayısıyla, bu borçlar da elimizde, 500 milyar lirayı aşmış borcu kim ödeyecek? Vatandaş ödeyecek. Dolayısıyla, buralarda biraz daha -efendim anlamadım- dikkatli olmamız lazım.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Hükûmete güven var.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Hükûmete güven belli oluyor, onun için elimizdeki rezervler eriyip gidiyor. Ben size sordum, "Sayın Bakan söylesin." dedim, söylemedi. Bir daha sorayım: "1 milyar doların üzerinde fiziki sermaye yatırımı son on üç yıl içerisinde bir tane örnek verin, ben bilmiyorum." dedim. Yani alışveriş merkezi, el değiştirme, özelleştirmeden bahsetmiyorum, yeni kurulmuş bir fabrika.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Tosyalı Çelik…

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Kayseri'de gidip atölyeleri yan yana koyup, efendim, tamir edilenleri 1.000 tane, bilmem 100 tane açıyoruz değil.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Ya, bu ihracat nereden geldi?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Adana, Osmaniye, Tosyalı Çelik var.

MEHMET GÜNAL (Mehmet) - Kaç para?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - 1 milyar dolar.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Getir bakalım, 1 milyar olmuş mu? 1 milyarlık olmuş mu, bak bakalım.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bak, Tosyalı Çelik.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Kim yapmış? Kim yapmış diyorum?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Özel sektör özel sektör. Tosyalı Çelik…

102
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Onu söylemiyoruz. Bak yine anlamadınız, doğrudan yabancı sermayeden bahsediyordu Sayın Bakan. Ben onu sordum.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - Çankırı'da lastik fabrikası var.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Yabancı sermaye lastik fabrikası var, Çankırı. Bak söylüyor yabancı sermaye.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Kim yapmış?

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - Japonlar…

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Kaç para?

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - 520 milyon dolar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bak, bak.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - En babası oymuş demek ki. Ben sana 1 milyar dolardan bahsediyorum.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin Sayın milletvekilleri.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Demek ki, en fazla yapan -onu da kontrol edeceğim- 520 milyonmuş, bakacağız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Et, tabii et.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Hani o arkadaşımıza cevap olsun diye söylüyorum. El âlem 100 milyardan bahsediyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - SOCAR yatırım yapıyor, 5 milyar dolar.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - El âlem 100 milyarlardan bahsediyor yabancı sermaye dediği zaman.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - SOCAR 5 milyar dolar.

ERHAN USTA (Samsun) - On yıldır izin bekliyor, on yıldır.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sağa sola elinizdeki özelleştirme sayesinde satmakla olmuyor Osman.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Azerbaycan yabancı sermaye 5 milyar dolar.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Osman, sen bu işleri… Bak biz güreş işine karışmıyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya Ağabey sordun, söyleyelim şimdi. Mehmet Ağabey, yapmayın, gözünü seveyim.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Biz güreşe karışmıyoruz, fazla bilmediğin konulara sen girme, dur.

KEMAL AYDIN (Erzurum) - Osman, Bakan Bey'e ayıp oluyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ama sordun söylüyorum. SOCAR…

MEHMET GÜNAL (Devamla) - "500" diye bildi, işte, 1 milyar yok yani görüyorsun, onun için…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hayır, SOCAR 5 milyar dolar.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sayın Bakan söylesin, onlarda envanter vardır, ekonomi bakanımız geliyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - TANAP Projesi 10 milyar dolar.

BAŞKAN - Sayın Bak…

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Kanal projesi sizin rant projeniz. Rant rant, oralara sokma beni.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, 10 milyarlık proje değil mi?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Eğer oraya girersen çıkamazsın bak, az önce sordum daha, Babek Zencani'nin ortağı Türkiye'de duruyor, yeni ihracat ödülü alacak diyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, 10 milyar dolarlık proje değil mi?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Oralara girmeyelim. Ben size bir şey anlatıyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, TANAP'ı söyledim.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, fiziken üretim yapmazsak bu borçları ödeyemeyiz, onu anlatmaya çalışıyorum. Yabancı sermayede gelmediği gibi, portföy akışlarında da sıkıntı var çünkü sadece bizde değil, uluslararası çevrede eskisi kadar likidite bolluğu olmadığı için böyle bir sıkıntı var. Bu borçları ödemek için de bizim üretimden yana, sanayiden yana birtakım önlemler almamız lazım, ihracatı artıracak önlem almamız lazım.

Osman, dinlemeden bağırıyorsun.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ama, Koç yatırım yaptı 1 milyar dolar; TÜPRAŞ'a ek yatırım yaptı 1 milyar dolar.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Size öneri getiriyorum. Dolayısıyla, bunları oturacağız… Böyle bağırmayla olmaz, buradan hava atmayla da olmaz. Bunun kanununu getireceksiniz, sektörel, dar bölgeli, öncelikli sektörlere -dönüşüm programlarında da çoğu yer alan, eksiği olmakla beraber- alanlara bir an önce yatırımı artıracak önlem alacağız.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - AR-GE Kanunu'nu çıkardık işte.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Size yapmamız gerekeni söylüyorum. Buradan örnek

103
verirken… Eleştirmek istersem çok şey var da derdimiz o değil. Ne yapmamız lazım? Bütçe bitiyor, önümüzdeki süreç gelecek inşallah. Gereksiz, lüzumsuz, böyle kayıkçı kavgalarıyla… Karşılıklı sataşma güzel geliyor, belki Osman alıştı buna ama yani arkasından da biraz icraat yapmamız lazım; bütçeye bitiyor, ona göre.

Arkadaşlarımız öncelikli kanunları, grup başkan vekilleri, Bakanlar Kurulunda konuşsunlar. Bizim de Milliyetçi Hareket Partisi olarak -bunu eleştirmek için söylemiyoruz- yapmamız gereken şeyler var, almamız gereken önlemler var ki bu krizi de bir an önce dikkate alarak içinden çıkalım diyoruz.

Bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Günal.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Başkanım…

BAŞKAN - Aslında, Osman Bey'e sataştınız Sayın Günal ama siz Osman Bey'e sataştınız ama…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Efendim, sataşma var, sataşma yaptı. Bu konuşmadan sonra söz istiyorum.

BAŞKAN - Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Van Milletvekili Adem Geveri'ye aittir.

Buyurun Sayın Geveri. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ADEM GEVERİ (Van) - "…"(x)

BAŞKAN - Sayın Geveri, tutanaklara geçmiyor biliyorsunuz. Herkesin anladığı ortak dilden konuşmanızı istiyoruz.

ADEM GEVERİ (Van) - "…"(x)

BAŞKAN - Sayın Gevheri, resmî dil Türkçedir, Türkçe dışında hiçbir dilde tutanaklara kayıt düşmüyor, ona göre.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Aman Allah'ım!

ADEM GEVERİ (Devamla) - Değerli Başkan, saygıdeğer arkadaşlar; hepinizi selamlıyorum.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Arapça ayet okununca ses yok!

ADEM GEVERİ (Devamla) - Malum, biliyorsunuz, bir bütçe görüşmesi daha yapıyoruz ama maalesef bu bütçe görüşmesi sadece ekonomik kalkınmaya yönelik, tamamen sermayedar ve özellikle kapitalist çevrelerle birlikte sadece bir zümrenin menfaati için hazırlanmış masabaşı bir bütçedir. Doğal olarak da bizim baştan itibaren karşı çıktığımız ve sonuç itibarıyla da reddedeceğimiz bu bütçe; adaletten, haktan ve hukuktan maalesef tamamen yoksundur.

Düşünün, ana dilini bile konuşamayan ve ana dilinin mücadelesini bu serbest kürsüde bile veremeyen bir kardeşiniz olarak, özellikle de çok değer verdiğiniz bir din kardeşiniz olarak, maalesef, insanlık adına ve inançlarım adına utanç duyuyorum.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Konuşuyorsun ya!

ADEM GEVERİ (Devamla) - Umut ediyorum ki devletin özellikle darbeci anlayışla oluşturduğu bu kanunların getirdiği bu yasaklar, bir gün özgürlük mücadelesi veren insanların sayesinde kalkacaktır. Hepimiz adına sevindirici bir imtihanı başarmış olalım ki Rabbül âlemin diğer dünyada bizi bundan hesaba çekmesin.

Elbette ki açmak isterdim ama Sayın Cumhurbaşkanı gibi şov olmasın diye zarf içinde getirdiğim bu yüce Kur'an, Kürtçe. Diyanetin -bütün- doksan yıl boyunca yaptığı tek çalışmadır. Bu çalışmayı, maalesef, bir seçimin propaganda malzemesi yaptığı hâlde, bugün bu Kur'an-ı Kerim meali, yüce Kur'an-ı Kerim meali tek bir okulda, tek bir medresede ve tek bir üniversitede maalesef okutulamamaktadır.

REŞAT PETEK (Burdur) - Serbest.

ADEM GEVERİ (Devamla) - Kim şov yapıyor, onu sizin takdirinize bırakıyorum.

REŞAT PETEK (Burdur) - Kur'an-ı Kerim'in Kürtçesini de biz yapmışız, özgürlük gelmiş. Teşekkür etmeniz lazım!

ADEM GEVERİ (Devamla) - Bu Kur'an-ı Kerim'i 5 defa yasaklandığı hâlde yayınladık, 6'ncısında, halkımızın hizmetine sokulması için Diyanete verdiğimiz hâlde, maalesef, bir siyasi çıkara emel edildi ve nitekim bugün sadece raflarda kalmış durumdadır.

REŞAT PETEK (Burdur) - Teşekkür etmeniz lazım. Kürtçe kürsüde de konuştun, müdahale eden yok.

ADEM GEVERİ (Devam) - İşte burada okumak isterdim birkaç ayetini, sabahtan beri ayet okuyan, hadis okuyan arkadaşlara; bizde adalet ve haktan, hukuktan bahseden yüce ayetlerden birkaç örnek vermek isterdik ama, maalesef, buradaki faşizan, retçi ve inkârcı

104
anlayışınızdan dolayı bu yüce Kur'an'ın içinde Kürtçe kalacaktır.

REŞAT PETEK (Burdur) - Hepiniz okudunuz, insaf! Bütün arkadaşların okudu. Hiç olmazsa arkadaşlarınızın okuduğuna sahip çıkın.

ADEM GEVERİ (Devam) - Evet, değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bugün Dünya Kadınlar Günü. Maalesef, Dünya Kadınlar Günü'nü burada kutlamakla birlikte, dışarıda kadınlarımız inim inim zulüm çarkları altında inlemektedir. Bizler için, dini bütün Müslümanlar için namus olduğunu iddia ettiğimiz kadınların, bugün, başları yarılmakta, çırılçıplak -af buyurun- teşhis edilmekte ve maalesef sokaklarda sürünerek, itilip kakılarak zindanlara tıkılmakta, yüce, kutsal olan örtüsü bile, maalesef, başından alınmaktadır.

NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş) - Dağlardaki, kamlardaki kadınlara niçin gitmiyorsunuz?

ADEM GEVERİ (Devam) - Nitekim, bugün bile Kürt davasının, demokrasi mücadelesinin öncü kadroları olan HDP'nin buradaki bir milletvekili olarak demokrasi mücadelesi verirken, hâlâ, ailesi başörtüsünden mağdur olan bir milletvekili arkadaşınızım ve nitekim bu hak mücadelesini onurla taşımaktayım.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - Yanlış partidesin o zaman.

ADEM GEVERİ (Devam) - Umut ediyorum, inşallah, sizler de bunu görür, 12 Eylülden beri mağdur edilen bu başörtülülerin haklarını iade edersiniz, sonra gelip burada onun övgüsünü herkesle paylaşırsınız.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - Sen o zaman yanlış partidesin ya.

ADEM GEVERİ (Devam) - Siz, inşallah, doğru partidesiniz.

NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş) - Elhamdülillah.

ADEM GEVERİ (Devam) - Doğru partideyseniz bu eksikleri, demokrasinin yüz karası olan bu hak gasplarını yerine getirirsiniz, biz de yaptığınız iyi şeyleri nasıl takdir ediyorsak bu yapacağınız güzel şeyleri de takdir edeceğiz.

Evet, değerli arkadaşlar, maalesef, üstattan bahsedildi, üstadın sözlerinden bahsedildi ama Abdülhamit'ten beri, Kemalist, cumhuriyetçi, retçi rejimden beri ve bugün yine on iki-on üç yıldır iktidarda olan AK PARTİ Hükûmetine rağmen hâlâ üstadın bir vasiyeti yerde kalmakta, üstüne bir de cenazesi ortada yok, mezarı ortada yok.

MURAT BAYBATUR (Manisa) - Bizle mi alakalı o?

ADEM GEVERİ (Devamla) - Umut ediyoruz inşallah onu bulursunuz. Van'da da bir tane kendi vasiyeti olan bütün İslam alemi için önerdiği çok dilli bir üniversiteyi de kurarsınız, bizleri de hem sevindirir hem mahcup edersiniz. Ama, maalesef, siz adaleti ıskaladığınız için, kalkınmayla kafayı yediğiniz için sizin bu saatten sonra hakkı hukuku yerine getirebilme cesaretiniz maalesef bitmiştir.

Evet, değerli milletvekili arkadaşlarım, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 12'nci maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubunun görüş ve önerilerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Umut ederim, yeten, kalan vaktimde bir şeyler paylaşmaya çalışacağım. Adaletsizliklerinizi biraz dile getireceğim.

ADEM GEVERİ (Devamla) - Merhum Malcolm X'in güzel bir sözü vardır: "Bize kalmayacak dünya için bize kalacak günahlar biriktiriyorsunuz." Bu sözden her Müslüman kendi nefsi için birçok tavsiye ve uyarı çıkarabilir. Bu söz üzerine, en çok da bugün iktidar fitnesiyle imtihan edilen AKP'li arkadaşlar düşünmelidir. Belki vicdanları sarsılır, kendilerine gelirler ve kendilerine bizzat çekidüzen verirler. Neden mi kendilerine çekidüzen vermeleri gerekiyor? Çünkü, şu an üzerinde konuştuğumuz 12'nci maddeyi hazırlayanların ve burada hararetle savunanların dünya hırsı çoktur, vicdanları çürümüştür. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

LEZGİN BOTAN (Van) - Sayın Başkan, bir müdahale edin ya! Bu ne ciddiyetsizlik ya!

ADEM GEVERİ (Devamla) - Evet, maalesef, para, güç, hırs, ihtiras, körlük, acımasızlık iktidarın değişmez birer özelliğidir. Bunlar insanın nefsini okşayan, egosunu besleyen, insanı sarhoş eden şeyler, onu biliyorsunuz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Bravo !

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Sayın Başkan, lütfen müdahale eder misiniz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Yaşar, lütfen…

ADEM GEVERİ (Devamla) - Bunlar önlem alınmaz ve ölçü kaçırılırsa insan zulmün karanlık girdabında boğulup gidecektir.

Değerli milletvekilleri, isminin içinde adalet kelimesi geçen ve kendini dinî referansla tanımlayan kadrolar tarafından yönetilen AKP iktidarının adalet ilkesine uygun hareket etmediğini hep beraber üzülerek izliyoruz. Unutmamak gerekir ki İslam yer yüzünde iman ve adalet ilkeleri olmaksızın anlaşılmaz ve hâkim kılınmaz. Müslümanlar arasında adalet ilkeleri yok olup gitmişse zaten Müslümanların Müslümanlıklarından da söz etmek mümkün olmaz. Adalet ilkesi Müslüman bireyler ve

105
topluluklar arasında bir eşitliğin, bir uyumun ve dengenin sağlanmasını emreder. Üstat Bediüzzaman Said Kürdi der ki: "Tam ve mükemmel olan adaleti bir ferdin hakkının bütün insanlar için de olsa feda etmeyen adalettir."

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - 6-7 Ekimde Van'da külliyeyi niye yaktınız?

ADEM GEVERİ (Devamla) - Buyurun işte gerçek Üstat Said Kürdi'ye sizi arkadaşlar, davet ediyorum.

Böyle bir adalete hiçbir kimsenin en küçük hakkının bile çiğnenmemesi esastır. Bir şahıs kendi rızasıyla hakkından vazgeçmediği müddetçe bütün insanların faydası için de olsa onun hakkı çiğnenemez. İlahi adalet için bir insanın hukuku bütün insanların hukuku kadar kıymetlidir. O hukuku çiğneyen bir kimse bütün insanlara zarar vermiş olur ve maalesef zulmetmiş olur, bu da onun ahireti için -üzülerek belirtiyorum- son derece kötü bir akıbettir.

Bu vesileyle, hak, adalet ve hürriyetin hüküm sürdüğü yarınlara kavuşmak temennisiyle sizlere saygılarımı arz ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, sayın hatibin iki gündür aslında İç Tüzük'le de bağdaşmayan, başlangıcı, ortası sonu arasında fikren kopuklukların içinde de grubumuza, partimizin kurucusu Mustafa Kemal'e, onun ortaya koyduğu kurucu iradeye, ideolojiye yönelik söylediği sözlerini duyuyoruz. Bazı sözler var, hakikaten çıkıp cevap vermek gerekiyor. Biraz önce de benzer bir saldırıyı yapmış olan iktidar partisinden bir sayın milletvekili bunu hatırlatarak -ki onun o sözlerinden sonra bu Meclis çok tatsız olaylar yaşamıştı- ardından da kendisinin hangi şartlarda gazetelere manşet olduğunu ve Grup Başkan Vekilimiz Sayın Levent Gök tarafından kendisine verilen cevabı hepimiz hatırlıyoruz.

Bu bütçe görüşmelerinin önemine, buradaki grupların birbirine göstermeye çalıştıkları nezakete, burada söylenen söze, o gün söylenen söze, o gün verdiğimiz cevapları aynen tekrar etmek dışında bir şey söylemiyoruz.

Bu sözü almışken, Meclise dün de yaptığım bir hatırlatmayı size de yapmak istiyorum Sayın Başkan: Murathan Mungan'ın "Üç Aynalı Kırk Oda" kitabını pek çoğumuz biliriz. Orada bir kasiyer kız vardır -daha doğrusu 8 Marttan önce "kız" da demeyelim, doğrusu genç bir kadın- kasiyer bir genç kadın. Herkesin gözünün o kadar önündedir ki kimse onu aslında görmez; gelir, geçer, o genç kadındaki değişiklikleri kimse görmez. Herhâlde bizler açısından böyle bir durum Parlamento içerisinde görev yapan kadınıyla erkeğiyle stenograf arkadaşlarımız için geçerli. Meclisin tüm komisyonlarında tam tutanak istiyoruz. İleride birleşeceğiz belki aynı anda birkaç tane araştırma komisyonu olacak, tutanak hizmeti oraya da verilecek. Türkiye'nin dört bir yanına gidilecek, tutanaklar tutulacak. Meclisin stenograf sayısı yetersiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Toparlıyorum.

Yetersiz olduğu için inanılmaz bir mesai vermek zorundalar. Dün gece ikide bitti, üç buçuk gibi herkes evine gitti; biz sabah on bir de cenaze gibi geldik buraya, o arkadaşlar mesaiye bizden çok önce geldiler.

Bu konuyu Sayın Meclis Başkanına, Başkanlık Divanına taşıyınız ve kaçta biterse bitsin mesai alamayan, tatil hak etmeyen, insanlık dışı şartlarda, Anayasa'daki angarya yasağına rağmen çalışan arkadaşları görün.

Bir de, onların bizi gördüğü bizim onları görmediğimiz ama çok da ihtiyaç duyduğumuz Meclis TV çalışanları var. Onlar da stenograf arkadaşlardan farksız durumdalar. Meclis TV'nin durumundan çok şikâyet edemiyoruz, korkuyoruz, onu özelleştirirsiniz, Albayraklar falan alır diye.

MUSA ÇAM (İzmir) - Belki de kayyum atanır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Belki Türkiye'nin en tarafsız yayın kuruluşu bir kayyum eliyle ya da Albayraklar eliyle bu özelliğini kaybeder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM TUNÇ (Kütahya) - Belki İş Bankası alır ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN - Toparlayın ama isim vermeyin. Yani, kimseyi zan altında...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Oradaki espriyi herkes anladı, iktidara yakın bir kuruluşun eline geçer diye.

Şunu söylüyoruz: Meclis TV çalışanlarına, stenograflara hem insan kaynağı olarak takviye lazım hem özlük hakları olarak hem de çalışma şartlarının iyileştirilmesi lazım. Bu konuyu dün Ayşe Nur Bahçekapılı'ya ilettik. İktidar partisinden de seçilmiş bir Meclis Başkan

106
Vekili ve bu konulara duyarlılık gösterdiğinden emin olduğumuz bir Meclis Başkan Vekili olarak sizden de hassaten rica ediyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, teşekkürler.

Biraz önceki hatip son derece eklektik bir konuşma yaptı. Türkiye'nin yaşadığı demokratik gelişmeleri de yok sayan retçi ve inkârcı bir yaklaşımla bütün bunları dile getirdi. Ülkeler, demokrasi, özgürlük, insan hakları, bunlara ilişkin mecralar geliştikçe toplumsal, politik, kültürel problemlerini bu tür zeminlerde konuşurlar ve kasıtları da ortak geleceği kurmaktır, barışı ve kardeşliği kurmaktır. Bu ülkede yaşayan herkesin hakkını, hukukunu hesaba katan bir dil, hassasiyetleri hesaba katan bir yaklaşımla bütün bunları dile getirmektir. Esasen sayın hatibin konuşmasında bu hassasiyetlerin olmadığını düşünüyorum. Şöyle ki: Etnik kimliğe ilişkin problemler olabilir, bunları müzakere edebilirsiniz ama yaşanan gelişmeleri, geçmişteki o retçi ve inkârcı politikaların nasıl ortadan kaldırıldığını, bugün Türkiye'nin mevcut şartlarında bu konuların ne kadar özgürce tartışıldığını hesaba katan, yapılanları gören, bunun üzerine yine ortak bir duyarlılıkla ne yapılmasını talep ediyorsanız dile getiren bir yaklaşım barışçıdır, kardeşlik esaslıdır. Ama sürekli yapılanları reddeden, "retçi ve inkârcı" denilirken, tam tersine, yapılanlara karşı retçi ve inkârcı bir politikayla, krizi derinleştirme kastıyla bir diskur oluşturmak barışa ve kardeşliğine hizmet değildir.

İslami bir dil kullandı, bu da eklektik bir dil. Eğer Saidi Nursi'nin hayatını bilseydi, Saidi Nursi'nin o Saidi Kürdi ismini, tanımlamasını, mahlasını geçmişte bıraktığını, Saidi Nursi ismini tercih ettiğini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Saidi Türki olacaktı da (!)

BAŞKAN - Toparlayayım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - …Türklerin ve Kürtlerin kardeşliği için ne kadar çaba gösterdiğini değerli konuşmacı bilirdi eklektik kalmasaydı.

Saidi Nursi'nin hatırasına saygı göstermek, onun yaşadıklarına, söylediklerine, mektubatlarına, oradaki yaklaşımına saygı gösteren bir dille konuşmakla olur, yoksa oradan üç tane cümle alıp etnik kimlikçi bir tasavvurun arkasına koyarak değil.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, bir saniye…

Ben de bir açıklama yapma gereği hissediyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkçe, Anayasa'ya göre resmî bir dildir ve hepimizin ortaklaşa kullandığı, birbirimizi anlamamızı sağlayan ortak dilimizdir. Her birimizin ana dili farklı olabilir, benim de ana dilim Kürtçedir, ben de Türkçeyi sonradan öğrendim ama önümüzde bir Anayasa ve İç Tüzük var. O mevzuata göre, burada faaliyet sürdürmek durumundayız.

Tüm anadillere saygı duyuyoruz. Ana dilin öğrenilmesi, ana dilin önündeki tüm engellerin kaldırılması için en çok uğraş verenlerden biriyim ve bu noktada da gelinen mesafeyi hepiniz çok iyi takdir ediyorsunuz, görüyorsunuz.

Dolayısıyla, tüm ana dillere saygı duymanın ötesinde, ana dili farklı olan başka milletvekilleri de var, ana dili Türkçe dışında başka bir dillerden olan üyeler de var. Bu çeşitlilik, aslında bizim bir zenginliğimizdir ancak burada, Genel Kurulda, konuşmacıların sözlerinin herkes tarafından tam olarak anlaşılması, tüm üyelerin konuşulanı anlaması ve tutanaklara geçebilmesi için ortak dilimiz ve aynı zamanda Resmî Dilimiz olan Türkçenin kullanılması anayasal bir mecburiyettir.

Bu çerçevede, herkesi konuşmalarını yaparken Anayasa'ya ve İç Tüzük'e uymaya bir kez daha davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Yıldırım, sizi dinliyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan, Sayın Bostancı "eklektik bir dil, etnikçi bir dil" kullanmak suretiyle arkadaşımıza kullandığı dilden ötürü sataşmıştır, İç Tüzük madde 69'dan ötürü cevap versin

107
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Hayır, hayır, "dilden ötürü" demedi, "dilden ötürü" demedi.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ne alakası var ya!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Eleştiri, eleştiri. Neresi sataşma?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Tespit yaptı Sayın Başkan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - "Eklektik bir dil" demek ne zamandan beri sataşma oldu Sayın Yıldırım?

AHMET YILDIRIM (Muş) - Etnik kimlikçi bir dil.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Tabii…

BAŞKAN - Sayın Geveri mi konuşacak?

AHMET YILDIRIM (Muş) - Evet.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Neden konuşuyor Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sataşmadan dolayı.

İki dakika süre veriyorum ama Sayın Geveri, bakın, bizim de bu söylediklerimize sizler de kulak verin. Burada bu Meclisin mehabetine uygun bir şekilde bu çalışma ortamını sürdürelim.

Buyurun.

ADEM GEVERİ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emin olun, burada, bu ortamda, biliyorsunuz bir Kürt olarak konuşmak çok zordur. Bu açıdan… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Hayır, ne ilgisi var.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ne demek istiyorsun ya!

AHMET YILDIRIM (Muş) - Bakın, ne kadar zor işte, ne kadar zor.

LEZGİN BOTAN (Van) - Dinle, dinle!

ADEM GEVERİ (Devamla) - Bir önce dinleyin, bir önce dinleyin arkadaşlar.

BAŞKAN - Bir saniye sayın milletvekilleri, bir saniye, dinleyin.

ADEM GEVERİ (Devamla) - Biz burada bunu söylerken elbette ki Allah'tan başka kimseden korkmuyoruz ve milletimiz bizi seçmiş, burada elbette ki konuşacağız siz ne derseniz deyin. Fakat psikolojik olarak ruh hâlimiz açısından size anlatmak istiyoruz meseleyi.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Senin ruh hâlin.

ADEM GEVERİ (Devamla) - Bu meseleyi çözmemiz için elbette ki her türlü yol ve yöntem meşru, her türlü yol ve yöntem için hazırız. Ve bununla ilgili defaatle partim ve kamuoyunda vicdan sahibi, kanaat sahibi bütün insanlar, "İslami çözümden tutun bütün demokratik, beşeri çözümlere, hepsine varız." diye burada beyan ettiler, dışarıda beyan ettiler.

ADEM GEVERİ (Devamla) - Bu açıdan, hiçbir spekülasyona sebep olmadan… Elbette ki, üstat, "Saidi Kürdi" de demiş, "Saidi Nursi" de demiş. Nurs da kürdistanın bir köyüdür, elbette ki o köyün ismiyle de iftihar duyuyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - İnsaf, insaf.

ADEM GEVERİ (Devamla) - Lemalarda da, diğer bütün kitaplarda da bu isimler geçtiği gibi… Bunlarla ilgili, bırakın ismini, mezarını dahi ortaya çıkartmaya cesaret edemiyorsunuz, bu hangi adalete sığar? Bunu bir halledin ondan sonra…

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Faşistlik yapma, faşistlik yapma.

ADEM GEVERİ (Devamla) - Ana dilimde konuşmam benim meşru, demokratik ve İslami bir hakkımdır. Bu hakkı yerine getirmemi faşist, cuntacı bir Anayasa engelleyemez, engellemeyecek, bunun için Hükûmet ve iktidar olanlar derhâl buna bir çözüm bulmak zorundasınız. Bu noktada elbette ki biz de destek vermek için hazırız. Bunun dışında başka bir kastımız, başka bir niyetimiz söz konusu değil. AK PARTİ'nin bu faşizan anlayış içerisinde bulunan insanları elemesini istirham ediyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Sayın Geveri, öncelikle "Bir Kürt olarak konuşmak çok zor." tabirinize katılmıyorum.

Burada, her bir milletvekili, etnik yapısı ne olursa olsun milletin iradesiyle burada ve şu özgür kürsüde, kendini çok özgür bir şekilde ifade ediyor, bundan sonra da ifade etmeye devam edecektir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Neyi söyleyememiş daha!

BAŞKAN - Dolayısıyla, lütfen çarpıtmayalım, bir algı operasyonu da yürütmeyelim bu konuda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

108
AHMET YILDIRIM (Muş) - Pardon Sayın Başkan…

BAŞKAN - Ne demek "Bundan sonra konuşma?"

AHMET YILDIRIM (Muş) - Ben demedim ya! Ben öyle bir şey demedim, nereden çıkardınız?

BAŞKAN - Kim dedi?

AHMET YILDIRIM (Muş) - Ben demedim.

Ben sadece, her hatipten sonra yorum yapma zorunluğunu ve bir siyasi temele dayandırarak yorum yapma zorunluluğunuzu kabul etmiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Pervin Buldan'dan öğrenmiş.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Bu siyasi bir reflekstir, Divan Başkanlığınıza da denk düşmüyor.

BAŞKAN - Bu konuşmayı sağlayan, burada özgür konuşma ortamını oluşturan buradaki Divandır. Divan da bugüne kadar, herkese olduğu gibi kim olursa olsun Sayın Geveri'ye de özgür bir şekilde konuşması için hak verdi, kusura bakmayın.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Bir defa da iktidarın konuşmasından sonra cevap verin, neden hep muhalefete cevap veriyorsunuz?

BAŞKAN - Herkes aynı şekilde eşit haklara sahiptir, kim olursa olsun, milletvekili olması yeterli.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, gruplar adına son söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı'nın. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Yarayıcı.

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HİLMİ YARAYICI (Hatay) - Sayın Başkan, değerli üyeler; 2016 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 12'nci maddesi üzerine Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

"Kimi der ki kadın,

Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.

Kimi der ki kadın,

Yeşil bir harman yerinde,

Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.

Kimi der ki ayalimdir, boynumda taşıdığım vebalimdir.

Kimi der ki hamur yoğuran,

Kimi der ki çocuk doğuran.

Ne o ne bu ne döşek ne köçek,

Ne ayal ne vebal.

O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.

Yavrum, annem, karım, kız kardeşim hayat arkadaşımdır."

Sözlerime başlamadan önce, kadınlarımızın Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

Bugün burada normal bir ülke parlamentosunda olduğu gibi ekonomi, rakamlar, borç garantileri gibi konularda konuşmak isterdim. Kurumların üçte 2'sinin Sayıştay denetiminin yapılmadığı, dolayısıyla kurumların bütçelerini nasıl kullandıklarını bilemediğimiz; denetim, hukuk ve yargının iktidarın emrine verildiği, gençlerimizin sokak ortasında vurulduğu, faillerin yargılanmadığı; tankla, topla, yerleşim yerlerinin yerle bir edildiği; sivil, asker ve polis ölümlerinin sıradanlaştığı bir ortamda rakamları konuşmak, emin olun, içimden gelmiyor.

Havuz müteahhitlerinize "proje" adı altında nasıl kaynak yarattığınızı, ihaleleri nasıl ve ne karşılığında paylaştığınızı, projelere nasıl hem hazine garantileri sağlayıp hem de on

109
iki yıllık gelir garantileri verdiğinizi anlatmak isterdim. Kendi medyanızı yaratmak adına iş adamlarına salma salarak bir çırpıda nasıl 650 milyon dolar topladığınızı, ardından üçüncü havalimanı ihalesini nasıl verdiğinizi, bu iş adamlarının da verdikleri salmayı halkımızdan tahsil etme yaratıcılıklarını konuşmak isterdim. Üçüncü havalimanı ihalesini yaptıktan sonra proje üzerinde sürekli değişiklikler yaparak nasıl haksız rekabet yarattığınızı, havuzculara diyet borcunuzu ödemek için lehlerine nasıl düzenlemeler yaptığınızı, hatta müteahhitlerin bulması gereken finansmanı onların yerine nasıl bulduğunuzu anlatmak isterdim.

"Mega" olarak adlandırdığınız projelere yurt dışından kredi bulunamaması nedeniyle, ihtiyaç duyulan finansmanı ülkedeki kamu bankalarının yurt dışı "offshore" şubelerinden alarak nasıl sanki yurt dışı finansmanıymış gibi sunduğunuzu da konuşmak isterdim. Bu nedenle, kamu bankalarının hazine garantileri içindeki payının 2004 yılında yüzde 20'lerden bugün yüzde 80'lere ulaşmasının nedenlerini konuşmak isterdim. Sermayesi yüzde 100 hazineye ait Devlet Hava Meydanları İşletmesinin borç üstlenmesi yoluyla projelerin finansman risklerini üstlenmesine rağmen borç üstlenmesinin şirket borcu olarak değerlendirilerek nasıl ülkenin dış borcu olarak gösterilmediğini, buradaki kalem kurnazlıklarını konuşmak isterdim. Üretimimizin çok çok üzerinde borçlanarak başka ulusların tasarruflarıyla nasıl pembe tablolar yarattığınızı konuşmak isterdim. Kısacası, bugün, burada iktidarın mali borçlanmalarını, hazine garantilerini, borçlanma limitlerini konuşmak isterdim. Yarattığınız pembe tablolara rağmen, Yunanistan'ın yaşadığı türden bir krize koşar adım ilerlediğimizi konuşmak isterdim. Krizler yaşanır, çok ağır bir maliyeti olsa da üstesinden gelinebilir. Bu yüzden, bugün ben iktidarın bir başka borçlanması üzerinde durmak istiyorum. Bu borç öyle bir borç ki iktidarın asla ama asla ödemeyeceği bir borçtur.

Gelelim iktidarın borçlarına. Bir kişinin Başkanlık hevesi uğruna ülkeyi bir iç savaşın eşiğine getiren politikalarıyla neden olduğu sivil ve asker ölümleriyle, Reyhanlı'da, Cilvegözü'nde, Suruç'ta, Diyarbakır'da, Ankara'da önlemediğiniz canlı bomba saldırılarıyla yüzlerce canımızın ölümleriyle, Berkin'in, Ali İsmail'in, Mizgin'in, Helin'in ve daha yüzlerce gencimizin ve çocuğumuzun canını alarak, Soma'da, Ermenek'de yaşanan maden facialarının yanı sıra denetim mekanizmalarını işletmeyerek on üç yıllık iktidarları boyunca en az 16 bin işçimizin iş cinayetlerinde ölmelerine neden olmakla halka can borçlusunuz, can. (CHP sıralarından alkışlar)

Kararını beğenmedikleri mahkemelerin yargıçlarını değiştirerek, hâkim ve savcıları birer emir kuluna dönüştürerek, kör topal olsa da işleyen bir hukuk sistemini tümden ortadan kaldırarak adalet borçlanmıştır bu Hükûmet.

Temiz bir çevre için doğanın katledilmesine karşı insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkan her türden gösteriye en acımasız müdahaleyi eden, halkın sesini kısmaya çalışan bu iktidar özgürlük borçludur.

"Gezi sürecinde camide içki içtiler. Benim türbanlı bacıma saldırdılar." Bu kadar delillerini gösteremedikleri yalanlarıyla önce özür sonra dürüstlük borçludurlar.

Sorunları barış içerisinde çözme yerine şiddeti kutsayan politikalarıyla, tüm stratejisini toplumu bölme ve kutuplaştırma üzerine kurarak insanlarımızı birbirine düşman kılmakla bize kardeşliğimizi borçlusunuz.

"Faili meçhullerin üzerine gideceğiz, 1990'lı yıllarda yaşananların hesabını soracağız." diyerek yarattıkları sahte umutların üzerine Roboski katliamını yaratıp tüm faili meçhul davaları beraatla sonuçlandırarak umudu ve hakikati borçludurlar.

Cizre'nin, Sur'un, binlerce yıllık tarihî ve kültürel birikimlerini tank ve top atışlarıyla yerle bir etmesiyle bize Mezopotamya'nın kültürel mirasını borçlanmıştır.

On üç yıllık iktidarları boyunca HES'leriyle, madenleriyle, birer ucubeye dönüşen TOKİ projeleriyle, doğaya düşmanlığı ilke edinmeleriyle doğamızı borçlanmıştır.

700 milyarlık kol saatleriyle, saraylarıyla, milyon dolarlık makam arabalarıyla lüks ve şatafatını Diyanet İşleri Başkanına kadar bulaştırmasıyla tevazu borçlanmıştır.

Düşünme yetilerini başka iradelere teslim edenlerin Can Dündar ve Erdem Gül'ün tahliyesine ilk anda "Sevindik." açıklamalarını ertesi gün saray talimatıyla "Karşıyız."a çevirmeleriyle çark etmeyi sıradanlaştırarak erdem borçlanmıştır.

Ülkenin kaderini tek bir adamın dudaklarından çıkacak sözlerine bırakarak Parlamentoyu bir figüran konumuna düşürmekle, baskı ve sindirme politikalarıyla, farklı seslere tahammülün yok edildiği faşist bir karaktere bürünen yönetim anlayışlarıyla demokrasi borçlanmıştır.

Eğitimden bilime hemen her alanda kamusal hayatı dinsel ve mezhepçi bakışla düzenleme hamleleriyle, Alevi vatandaşlarımızı ibadetlerini düzenleme niyetleriyle bizlere laik bir ülke borçlanmıştır.

Bilim yuvaları olması gereken üniversiteleri, bilimsel buluş ve çalışmaları yerine mescitleriyle tartıştırarak tüm üniversiteleri birer ilahiyat fakültesine çevirme gayretiyle, ilk ve ortaöğretim kurumlarını birer imam hatip okuluna çevirerek eğitimi ölü yıkayıcılığı

110
öğrenme seviyesine indirgemekle bu ülke gençliğine çağdaş, bilimsel eğitim borçlanmışlardır.

Ülkeyi komşularla sıfır sorun politikasından komşularıyla kavga eden ve bölgesinde sorun yaratan ülke konumuna dönüştürmekle vatanımıza ve dünyaya barış borçlanmışlardır.

Yıllardır Arap, Kürt, Türkmen, Alevi, Sünni, Hristiyan, Ermeni, Yezidi, birçok farklı etnik yapı ve dinî inancın bir arada yaşadığı Suriye'de dünyanın en gerici rejimlerinin iş birliğiyle kışkırttıkları iç savaşta yüz binlerce insanın ölümüne, milyonlarcasının mülteci konumuna düşmesine neden olmakla Suriye halklarına barış ve dirlik içinde bir ülke borçlanmışlardır.

Hatay'ımızı cihatçı katillerin, savaş üssü ve geçiş güzergâhına çevirmeleriyle Suriye iç savaşında insanların kanına giren, mezhep savaşlarını körükleyen, canileri sokaklarımıza salarak halkın korku ve tedirginlik içinde yaşamlarını sürdürmelerine neden olmalarıyla Hatay'ımıza barış ve hoşgörü borçlanmışlardır. Devasa borçlar karşısında rakamların hiçbir hükmü yoktur.

Hepinize saygılarımla. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi şahıslar adına ilk söz Erzurum Milletvekili Kamil Aydın'a aittir.

Buyurun Sayın Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayırlı akşamlar dileklerimle bütçe merkezli çeşitli maddeler üzerinde konuşan arkadaşlara ilaveten ben de 12'nci madde üzerinde konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Fakat bugünkü konuşulanlardan hareketle bolca dinî referansları kullandık, özellikle Allah'ın ayetlerinden bahsedildi.

Arkadaşlar, Allah'ın ayetleri nasıl insan olmanın kurallar manzumesidir, nasıl bir hayat teşkil etmenin kurallar manzumesidir. Burada kendi siyasi pozisyonlarımızı savunmak ya da pozisyon almak için okunulan şeyler değildir sadece, kendimizin ilke ve düstur edinmemiz gereken kurallar manzumesidir. Dolayısıyla, ben böyle bir şey yapmayacağım. Dolayısıyla, referanslar silsilesinde de Allah'ın ayetleri bellidir, kurallar bellidir, Peygamber'in sünneti bellidir. Ama şimdi yaptığımız yanlışlar noktasında, biz ayetleri nasıl okuduklarımızla haşrolup sınava çekilmeyeceğiz yani o ayetlerden ne anladık, hangilerini uyguladık, hangilerine rağmen aksi istikamette işler yaptık, o anlamda yaptıklarımızla sıygaya çekileceğiz. Dolayısıyla "Nasıl okudunuz, ne kadar güzel okudunuz, aferin." gibi bir muhatap göremeyeceğiz, "Ne yaptınız?" denilecek.

Değerli milletvekilleri, "Ebuzer el Gıfari" diye bir zatımuhterem vardır, bilirsiniz. Ben kendi adıma öyle bir pay çıkardım. Yani herkesin sustuğu bir dönemde, işte okuduğumuz o Allah'ın ayetlerinden aldığı güçle, ilhamla israfın haram olduğunu, herkesin sustuğu bir zamanda israfın haram olduğunu haykıran bir Allah dostudur. İlk Müslüman olanlardandır, Resulullah onun için ona "Abdullah" demiştir ama 80 yaşında sürgünler yaşamıştır, niye? Sebebi şudur: "İsraf haramdır." demiştir çünkü ondan şaşalı bir saray yapmak için cevaz istenmiştir. O da bunun israf olduğunu, böyle bir şeyin olamayacağını söylemiştir ve hakkı, hakikati savunarak seksen yaşında sürgünü göze almıştır.

Şimdi, biz de bütçe konuşuyoruz. Bakın, bütçede israf kalemlerimiz o kadar çok ki. Birilerinin basite alıp "çerez parası" dediği rakamlar ve bunun gibi bir sürü israf kalemleri… Efendim, birkaç gündür arkadaşlarımız çok güzel ifade ettiler, teknik analizlerini yaptılar. Bakın, on dört yılda 17 kat artan bir örtülü ödenek bütçemiz var, milyarları aşan bir örtülü ödenek bütçemiz var, hatta yapılan bu artışlar birkaç üniversitenin genel bütçesine denk geliyor. Hâlbuki biz bu bütçeyi gerçek ihtiyacı olanlara, o çerez parası dediğimiz, hafife aldığımız rakamları… Ben inanıyorum ki taşeron kardeşlerimize… Bugün bir mektup aldım, size de geliyordur bu tür mesajlar: "Hocam, hafta sonları okulda kurslar var, kurslarda görev alıyorum. Taşeron işçiyim, ücret alıyorum, cumartesi pazar on-on iki saat arası hizmet ediyorum, aldığım para 9 TL." diyor. Allah'tan korkun! Üstadın şiirlerinden okuyanlar oldu. Şimdi, buradan sesleniyorum: Bu, 1'e 9, 9'a 1 değil mi? Kurt kuzuya yapar mı böyle bir taksim? Gelin -o çerez paralarını- bu kardeşlerimizin emeklerinin karşılıklarını alın terleri soğumadan verelim.

Efendim, bir başka şey, Şu aralar Büyükşehir Yasası'nı değiştirmeyi düşünüyorsunuz, iktidar partisi olarak söylüyorum sizlere. Niye? Çok güzel, biz bunun çıkmasında sakınca görmüştük ama sokaklara bombalar döşenince, mayınlar döşenince akıl başa geldi. Ama, sadece nedeni o değil, değiştirin, değiştirelim hep beraber. Niye? Onun içinde sömürü de var.

Çiftçinin, üreticinin sorunlarını anlattı arkadaşlarımız. Bugünlerde süt biraz bol diye tüccarın elinde kaldı gariban çiftçi, gariban besici. 1,15 TL olan süt, 85 kuruşlara, 90

111
kuruşlara kadar çekildi. Şimdi, Sayın Bakanımı dinledim geçen, diyor ki: "Ben dedim ki: 'İlgili şirketler toplanın, süt tozu yapın, ben de alayım, destek olayım.'" Ya, köylüden sütü al da Allah rızası için, her türlü sosyal destek yardımı yapıyorsun, sütü de bedava dağıt, ne olur ki yani? Bunu niye yapamıyorsunuz, niye öteliyorsunuz?

Şimdi, bir de köyde babadan, dededen kalma vakıf arazileri var, cami arazisi var bu Büyükşehir Yasası içerisinde. Buna Büyükşehir Yasası'yla el koyduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL AYDIN (Devamla) - Bir an önce bunu düzeltelim, hem madden hem manen vebal altındayız, hak sahiplerine iade edelim, onlar atalarından kalan vakfiye mallarını istedikleri şekilde kullansınlar.

Bir başka şey, yarın Kadınlar Günü'müz, şimdiden kutlu olsun. Ama, biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, yüce Meclisin heyeti olarak, inanın, Aylan bebekten büyük bir üzüntü yaşadık, uluslararası kamuoyunda çok büyük sıkıntılar yaşadık, yüzümüz kızardı, bir Özgecan olayı yaşadık. Bakın, şimdi, şunu ben yabancı basından aldım. Şu kardeşimin resmi inanın beni çok rahatsız etti. Ne üçgenim ne ikizkenarım ne paralelim ama bir Allah'ın kulu olarak bir kardeşimin böyle bir muameleye maruz kalmasından rahatsızım. Onun için yarınki kutlamalarımızda, lütfen, bunları da gündeme getirelim diyorum, saygıyla selamlıyorum hepinizi.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.

Şimdi, madde üzerinde son konuşmacı İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcu olacaktır.

Buyurun Sayın Babuşcu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bütçe görüşmelerimizin sonuna doğru yaklaştığımız bir süreçte 12'nci madde üzerine ben de söz almış bulunuyorum.

12'nci madde, hazine garantili imkân ve dış borcun ikraz limiti ile borç üstlenim taahhüt limiti ve borçlanmaya ilişkin hususları düzenliyor. Yani bütçenin güvenlik ortamında sağladığı güvenlik zemininde uluslararası kredi temini için, özellikle büyük projelerle ilgili, finansman teminine dair düzenlemeyi bu maddeyle gerçekleştiriyoruz. Bu madde kapsamında hâlen devam eden üçüncü havaalanı projesi ve üçüncü köprü projesi gibi bunların finansman temini, işte bu görüştüğümüz maddeye dayalı olarak gerçekleştiriliyor.

Ben, şimdi sizlere bu dev projelerle ilgili, özellikle dün Boğaz'ın iki yakasını tekrar birleştirdiğimiz, 3'üncü defa birleştirdiğimiz, üçüncü köprünün son tabliyesinin kaynak töreni üzerine burada söz alan Sayın Baluken'in konuşmasıyla ilgili birkaç hususa değinmek istiyorum. Sayın Baluken burada yok ama grup başkan vekili arkadaşlar herhâlde iletirler. Sayın Baluken sözüne başlarken "Son derece vahim bir tablo yaşandı bugün." diyerek başladı. Emekçilerin ikramiye talebiyle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oradaki patrona, işverene, sermaye sahibine "Ramazandan önce ver de sadaka saysınlar, zekât sayılsın." gibi, bizce çok kutsal olan kavramları iğdiş eden, istiskal eden, tahkir eden, tezyif eden bir açıklamada bulundu.

Şimdi, ben Sayın Baluken'in şahsında şunu ifade etmek istiyorum ve Sayın Baluken bu sadaka kültürünün bütçenin hazırlama mantığında da olduğunu söyleyerek devam etti bu tezyifine, tahkirine.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Türkçe konuşabilir mi acaba? Türkçe rica etsek.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Şimdi, ben şunu söylemek istiyorum: Şu ana kadar, HDP Grubundan buraya gelip hutbe okuyan arkadaşlar oldu, hadis nakleden arkadaşlar oldu, tefsir yapan arkadaşlar oldu.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Eyvah, eyvah, eyvah! "Tahkir"i anlamamışlar Sayın Başkan, bir daha söyleyin.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Bak, hutbeyi anlarsınız.

Sayın Baluken bu arkadaşlara sorarak buraya gelseydi, hiç olmazsa o arkadaşlar hâlâ bu kavramların kutsiyeti üzerinde bir hassasiyet taşıyorlarsa ona bu tahkiri yapmamalarını söyleyebilirdi.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Onun kendi aklı var.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Kendi aklını kullanamıyor demek ki.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Bu, iş mi yani?

BAŞKAN - Sayın Babuşcu, lütfen…

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - İkincisi, değerli arkadaşlar, üç aydır burada sizlerden o kadar çok hutbe, hadis, tefsir dinledik ki, neredeyse sizin partinin adı -bizim Hasan Turan kardeşimin söylediğine göre- "Halkların Dindar Partisi" olarak değişecek yani, öyle geçecek literatüre.

HASAN TURAN (İstanbul) - Aynen öyle.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ne hor gördün.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Şimdi, ben şunu söylemek istiyorum: Bakın, değerli

112
arkadaşlar, bu kavramlar bizim için hem kutsaldır hem ibadidir hem de mübarektir ve bu kavramlar üzerine, bu kavramların iğdiş edilmesine dönük bir suçlama olursa biz buna dair savunmamızı her dem yaparız.

Tabii, sadaka taşının ne demek olduğunu Sayın Baluken bilmeyebilir. Bizim medeniyetimiz, sokaklarında ihtiyaç fazlası olanın fazlasını getirdiği, ihtiyaç sahibi olanın da oradan ihtiyacı kadarını aldığı bir dayanışma kültürüdür. Bunu bilmek gerekir.

LEZGİN BOTAN (Van) - Yani, sadece senin medeniyetin mi?

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Ama, öyle anlaşılıyor ki bunu sadece sizin bilmeyişiniz değil, aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi Denizli Milletvekili Kazım Arslan da bilmiyor. Eğer bilmiş olsa idi buraya çıkıp Suriyeli kardeşlerimiz için "sığınmacı" lafıyla başlayıp, "Suriyeli mültecilere daha ne kadar para harcayacağız?" demeyip, "Bu gidişle daha çok fabrika parası havaya gidecek." gibi, aynı şekilde tahkir edip "Harcanan bu paranın hesabını kim verecek?" diye sormazdı.

Değerli arkadaşlar, bir şeyi daha ifade etmek istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanımızın ya da Sayın Başbakanımızın, konjonktürel…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - …olarak "kürdistan " ya da Şivan Perver ve "…"(x) türküsü üzerinden kısır ve yoz tartışmalar yapmayın çünkü bugün terörle bir mücadele var.

ADEM GEVERİ (Van) - İşinize gelince "konjonktürel olarak…"

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Ya bu mücadele yöntemiyle terör ortadan kaldırılacak ya da teröristler silahlarını gömerek bu ülkeyi terk edecek ama o koşullarda da yine bu sorunla yüzleşeceğiz.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Kırk yıldır aynı yöntem. Zaten yapmadınız mı?

BAŞKAN - Sayın Babuşcu, süreniz doldu. Teşekkür ediyoruz.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - O zaman yüzünüz olsun diye, bu tür karalayıcı ifadelerde bulunmamanızı tavsiye ederim.

Özür dilerim, sürem yetmediği için ama bunu söylemem lazım.

BAŞKAN - Sayın Babuşcu, lütfen, bitirelim, toparlayalım.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Mesela, yine MHP'li bir hatibin burada çıkıp İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızla ilgili tamamen safsataya dayalı…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Dikkate alalım mı, "konjonktürel" mi bu da?

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - …bir iddiada bulunmuş olması gerçekten çok abesle iştigaldir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, niye uyarmıyorsunuz? Yani, şimdi, gecenin bu saatinde oldu mu?

BAŞKAN - Sayın Babuşcu, lütfen, süreniz doldu ama Sayın Babuşcu.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Bugün, değerli arkadaşlar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş on iki yıldır İstanbulluların tercihiyle hizmet ediyor…

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Başkan, müdahale edecek misiniz?

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - … ve o hatibin söylediği konu…

BAŞKAN - Sayın Babuşcu, lütfen, süreniz doldu.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - …mahkeme kararıyla beraatla sonuçlanmış…

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Muhalefetten bir milletvekili olsa böyle mi davranacaksınız?

BAŞKAN - Herkese yapıyorum aynısını, az önce Kâmil Bey de burada tamamladı, müsaade ettim.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Peki, müdahale edin o zaman.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - …mahkeme kararı olan bir konudur.

Arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Babuşcu.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Senin grup başkan vekilin söyledi "Dava devam ediyor." diye.

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) - Mahkeme kararı, söylemeyelim mi?

BAŞKAN - Sayın Yıldırım…

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Babuşcu birinci dakikadan sonra konuşmasını tümüyle burada bulunmayan grup başkan vekilimiz ve partimize sataşarak geçirmiştir. İç Tüzük 69'a göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun, iki dakika süre veriyorum.

Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

113

AHMET YILDIRIM (Muş) - Şimdi, bakın, diğer partiler kendileri adına şüphesiz, yapmış olduğu -sataşma değil- hakareti düşünür, cevap verirler ama şunu söyleyeyim Sayın Babuşcu: Bakın, arkadaşlarıma da sordum, tutanaklardan da bakabilirsiniz; "Sadakayı ve zekâtı isteyen kendi rızasıyla verebilir." dedi grup başkan vekilimiz ama işçinin emekçinin alın terini sadakaya indirgemek herhâlde iktidarınızın artık şanından oldu.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Öyle değil, öyle değil.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Bakın, ne ile övünüyorsunuz? Her yıl artan, sosyal yardım yapılan yurttaş sayısını büyük bir övgüyle dile getiriyorsunuz. Sadaka değildir, alın teridir, kendi alın teriyle geçinen insanlardır.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Değil, değil, o da değil.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Bir dakika ya! Lütfen ya!

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Yanlış söylüyorsun, doğru değil ya!

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Zaten, düşük ücretlerle çalıştırılmayı, taşeronlaştırmayı, kısmi zamanlı, esnek çalışmayı, güvencesizliği kendi konuşmamda dile getirdim ama şunu söyleyeyim: Bakın, iktidarınız döneminde, on üç yılda kredi kullanım ve borçlanma oranı yüzde 6.800 arttı, 2002'den 2015'e kadar. Tekrar söylüyorum: Bireysel kredi borcu yüzde 6.800 artı; aynen, sosyal yardım alan yurttaş sayısının artması gibi.

Bir de şunu söyleyeyim: Çok fazla üsttenci bir dil kullanıyorsunuz. Hani, başkasını eklektik dil, etnik dil kullanmakla suçluyorsunuz ama ben de bir başka üstadın cümlesiyle bitireyim -çok fazla üsttenci olmayın- "Yüksekliği aradım, tevazuda buldum; zenginliği aradım, tevekkülde buldum." Lütfen, biraz kanaatkâr olun ve insanları sizin ifade ettiğiniz gibi, hakir bir dille çok suçlamayın. Birine "safsata", birine, işte, "yanlış anlayan", "Anlamaz." vesaire gibi söylemler size de, bu Meclis çatısı altındaki hiç kimseye de yakışmıyor.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Günal…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Babuşcu, "safsata" diyerek doğrudan bizim konuşmamıza atıfta bulunarak sataşmıştır, kısa bir söz talep ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

İki dakika da size söz veriyorum.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Kazım Bey, size de vereceğim.

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabii, çok kısa sürede söyleyebilirim ama Sayın Babuşcu galiba benim söylediğim, Nisa Suresi'nin 135'nci ayetinin hepsini dinlememiş herhâlde. Güzel güzel başlıyor, dün de yaptı yani ya da siz konuşmayı tam dinlemediniz "safsata" dediğiniz şey şuydu, çok net söylüyorum.

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) - Safsata, safsata.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - "Sayın Topbaş'ın cezası devam ederken bir yurt dışına çıkma yasağı var mıydı? Şu anda, henüz yeni açılmış bir davada Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanımıza neden yurt dışı yasağı koydunuz? Projeleri var." dedi. Bunu bir ikilem olarak görüyor musunuz yoksa az önce de söylediğiniz gibi, burada da konjonktüre göre değişiyor mu veya şahsa göre değişiyor mu, ben merak ediyorum. Az önce dediniz ki: "Konjonktürel olarak söylenmiş bir şey." Yani dünkü konjonktürde o zaman bir bakıyorsunuz, canciğer kuzu sarması olduklarınız bugünkü konjonktürde "paralel devlet" oluyor ve terör örgütü oluyor. Dün beraber görüştüklerinizle şimdi bugün kavga etmek için bizi de araya katıyorsunuz. Madem oraya bir şey söyleyeceksin, kalkıp -tam bitmişken- MHP'yi karıştırmanın ne anlamı var Sayın Babuşcu? Artık il başkanı değilsiniz, artık milletvekilisiniz, buranın âdetlerini, örfünü, töresini öğrenin, ona göre söyleyin.

Bakın, bir daha söylüyorum: Neden? İçinize siniyor mu? Bak, burada diyor ki: "Eğer, dilinizi eğip bükerek gerçeği olduğu gibi söylemekten çekinir veya büsbütün şahitlikten kaçarsanız, iyi bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır." Ben de diyorum ki: Sayın Hüseyin Sözlü'ye yapılanla Topbaş'a yapılanı aynı buluyorsanız sizin vicdanınıza havale

114
ediyoruz. Buna niye itiraz ediyorsunuz, ben anlamadım. Bunun da nesi safsatadır?

HASAN TURAN (İstanbul) - Erzurum milletvekiliniz ayet okudu, sizi bağlamıyor mu?

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Bağladığı için konuşuyor, vicdanımın sesi o. Çifte standart yok, herkes aynı yani. Allah'ın kılıcı öyle, yandaş yok.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yani bunda safsata olacak bir şey yok. Onun için biz de size soruyoruz. Burada bir ikilik var. İşinize geldiği zaman hukuk öyle, işinize gelmediği zaman böyle. "Anayasa Mahkemesi bizim istediğimiz gibi karar verirse iyi, vermezse gayrimillî veya terör örgütü." O zaman olmaz. O nedenle ben onu okudum, hukuku ve adaleti hatırlattığı için okudum, siyaseten okumadım. Belki, umulur ki -Allahutaala her ayetin sonunda dinliyor- dinlersiniz diye öyle söyledik.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Babuşcu, bir saniye…

Daha bu uzayacak. Ben, Kazım Bey'e de bir söz vereceğim. Sabaha kadar buradayız. Takdir Sizin.

Buyurun Sayın Aslan.

Size de iki dakika süre vereceğim.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, biraz önce sorumu sorarken mültecilere karşı olma yönünde değil, mültecilerin memleketimize, ülkemize gelmesine sebebiyet veren AKP iktidarının uygulamış olduğu yanlış dış politikadan dolayı kaynaklandığını söylemek istedim.

Şimdi, üç sene önce Esad'la kardeş oluyorsunuz, beraber oturuyorsunuz…

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Konjonktürel.

KAZIM ARSLAN (Devamla) - …ve Schengen vizesi oluşturmaya çalışıyorsunuz, barışçı bir komşuluk ilişkisi sürdürüyorsunuz ama ertesinde hemen ne değişiyorsa, nasıl oluyor da Suriye politikasına…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ya, ne değiştiğini sen bilmiyor musun?

KAZIM ARSLAN (Devamla) - …Esad'a müdahale etmeye kalkıyorsunuz ve Esad'a müdahale ettikçe…

MUSTAFA KÖSE (Antalya) - Nasıl katillerle birlikte oluyorsunuz, onu söylesene sen?

KAZIM ARSLAN (Devamla) - …de o da mültecileri ülkemize göndermek suretiyle Türkiye'yi zor durumda bıraktığını söylemek istiyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, 400 bin insan öldü ya! Ne yapacak, bekleyecek mi orada?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İşte, sizin dostunuz yaptı onu, dostunuz, bravo!

KAZIM ARSLAN (Devamla) - Arkadaşlar, dinleyin, ben bunu söylemek istedim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - 400 bin insan öldü, rejim 400 bin insanı öldürdü.

KAZIM ARSLAN (Devamla) - Biz durup dururken bu 10 milyar doları AKP iktidarının uygulamış olduğu yanlış dış politikadan dolayı ödemiş olduk.

MUSTAFA KÖSE (Antalya) - "Durup dururken" mi Esad'a karşıyız biz?

KAZIM ARSLAN (Devamla) - Bakın, Avrupa ülkeleri ne kadar zengin, alıyorlar mı mültecileri? Bize vasıfsızlarını göndermek, vasıflılarını kendilerinde bırakmak suretiyle rüşvet teklif ederek Türkiye'yi mülteciler ülkesi yapmak istiyorlar.

Bakın, işçinize vermiyorsunuz, çiftçinize vermiyorsunuz, köylünüze vermiyorsunuz, esnafınıza vermiyorsunuz…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hepsine destek veriyor ya!

KAZIM ARSLAN (Devamla) - …herkesin sırtına biniyorsunuz, arkasından bu harcamaları yapmak zorunda kalıyorsunuz. Neden? AKP iktidarının uygulamış olduğu yanlış dış politikadan değerli arkadaşlarım, bunu söylemek istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati. 22.24

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55'inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

115
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, yerimden söz talebim var, çok önemli, acil.

BAŞKAN - Kavaslar bekliyor Sayın Özel, unutmayasınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bekliyor, bekliyor valla, yoksa fotokopiyi kendimiz çekeceğiz!

BAŞKAN - Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, yani, Mecliste nasıl bir ortam var ki bir dokun bin ah işit. Meclis bütçesi üzerinde görüşürken çok şeyden bahsettim. O gün eksik kalan birkaç arkadaşımız, birkaç grup vardı ki çok önemliydi. Bugün de Murathan Mungan'ın kitabından atıfla bahsederken, tabii, dile getirmeyi unuttuğumuz -hani böyle et ile tırnak deniyor, burada tartışmaları oluyor; biz tırnak olalım, onlar et olsun- kavas arkadaşlar hep yanımızda, hep bizimle birlikte. Bir de hem ekonomik durumlarının çok kötü olduğu hem izinlerinin olmadığı hem çalışma şartlarının çok kötü olduğunu söylüyorlar, siz de içeride şahit oldunuz. Bu eksikliği özellikle gideriyoruz.

Ayrıca, kimsesi olmayan Basımevi personeli, biz hani hemencecik görüşebilelim diye yirmi dört saat nöbette duran Basımevi personeli "Bizi gören, duyan yok mu?" diyor. Halkla İlişkilerde her türlü zorluğa göğüs geren personel, zaman zaman bizlerin kaprisini çeken personel...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım, tamamlayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tamamlayalım, çok önemli.

BAŞKAN - Yalnız, saymaya başlarsanız yine unutacağınız çıkar; söyleyeyim Sayın Özel, mutlaka unutacağınız çıkacak.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Temizlik görevlileri var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tabii ama onları da siz mutlaka tamamlayacaksınız Sayın Başkan.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Çay ocağında çalışanlar var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kürsüde, hem Kanunlar Kararların değerli personeli, ayrıca kürsüdeki teknik personel, bu personel ve konuşmamda esas uzun uzun bahsettiğim taşeron personel ki o konudaki hassasiyeti Başkanlık Divanına bütün arkadaşlarımızın taşıyacağını düşünüyoruz. Ama, yani bu kadar yakınımızda çalışıp bu kadar mağdur ettiğimiz insanların olduğunu burada hep beraber görüyoruz, siz de şahit oldunuz. İlk Divan toplantısında bu konuda sizden çok ciddi bir açılım bekliyoruz Sayın Başkan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özel.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel

116
Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı:119) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, 12'nci madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sisteme giren sayın milletvekillerine beş dakika süreyle sorularını sorması için söz vereceğim.

Sayın Topal'ın devriyle Sayın Erdem, Sayın Erdem'e devretti.

Buyurun Sayın Erdem.

EREN ERDEM (İstanbul) - Sayın Bakan, kamu brüt borç stoku artış gösteriyor, kamunun iç borçları on üç yılda ne kadar artmıştır? Kişi başına kamu brüt borç stokunun yansıması nedir? Ve aynı zamanda şu çok önemli: Burada herkes IMF'e olan borcun bittiğini söylüyor. Kamu brüt borcun artışı ve geldiği nokta IMF'e olan borcun bitmesi üzerinden değerlendirilir ve mukayese edilirse bu ikisi arasında nasıl bir ilişki vardır? Türkiye borçsuzlaş mıdır, yoksa Türkiye'nin borcu artmış mıdır, bu konuda bir on üç yıllık bir açıklama yaparsanız seviniriz.

BAŞKAN - Sayın Çam…

MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir önceki soruda 4/C'yle ilgili yanıtı tam olarak alamamıştım.

İkinci sorum da 2014 Temmuzunda sizin de müsteşar olarak katılmış olduğumuz bir torba kanunda bazı alacakların yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir düzenleme yaptık. Bu yapılan yeniden yapılandırmada gelinen sonuç nedir, ne kadar mükellef başvuruda bulundu, ne kadar tahsil edildi, bununla ilgili bir bilgi almak isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle bugünkü yönetiminizden dolayı size teşekkür ediyorum. Ahmet Aydın Bey bugün en başarılı Meclis Başkan Vekilliği yönetimini yaptı kendi adına olan yönetimler içerisinde, her zaman bu şekilde yönetim bekliyoruz; herkesin kanunlara, yasalara uyması gerekiyor, Türkiye Cumhuriyeti'nde bir kanun, yasa varsa herkesin uyması gerekiyor, bunu hatırlattığınız için size teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Benim yaşım 47, aslında Bakan Bey'e soru soracaktım ama bugün bu konuşmalar olduktan sonra soru sormayacağım. Kırk yedi yıldır Türkiye Cumhuriyeti devletinde bana gittiğim hiçbir yerde Türk mü, Kürt mü, Arap mı, Alevi mi olduğum sorulmadı. Okula derse girdim normal bir vatandaş gibi, hastanede sıraya girdim normal bir vatandaş gibi. Bu ülkede ferdî yanlışlıklar herkese yapılmış olabilir, her birimiz ferdî olarak bir yanlışlıkla karşı karşıya kalmış olabiliriz ama devlet olarak hiç kimse, mensup olmaktan onur ve şeref duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti devletini suçlayamaz. Bunu suçlayanları kınıyorum ben. Türk- Kürt kardeştir diyorum, ayrım yapan kalleştir.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Şimşek, teveccühünüz için ayrıca teşekkür ediyorum. Rabbim mahcup etmesin inşallah.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan her seçim döneminde 4/C'liler için kadro verileceği söyleniliyor ama maalesef, 4/C'lilerle ilgili bugüne kadar her seçimde verilen söz yerine getirilmedi. Bu söz ne zaman yerine getirilecek? Tüm kamuoyu bunun cevabını bekliyor.

Bir başka sorum da şu: Daha önce, Büyükşehir Yasası çıkmadan önce yani o dönemde belediyenin sınırları, otobanlar ücrete dâhildi ancak bu Büyükşehir Yasası çıktıktan sonra sınırlar hâliyle şehirlerin dışına taşmış oldu. Bu anlamda baktığımız zaman, ulaşım bir kamu hizmetidir, kamu hizmetlerine iktisadi kâr getirir amacıyla bakılmaması lazım. Otobanların o

117
giriş ve çıkışları biraz daha uzak mesafelere alınamaz mı büyük şehirlerdeki trafik rahatlığı açısından?

Teşekkür ederim.

Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Rusya, Ukrayna, Mısır gibi ülkelere işlenmiş deri satan Niğde-Bor deri üreticileri bu ülkelerle yaşanan sorunlar nedeniyle dış satım yapamamaktadır. Bor dericileri kapasitelerini düşürmek zorunda kalmışlardır. Bölge için önemli iş ve iş kapısı olan dericiliğin desteklenmesi yönünde çalışmalar var mıdır? Deri Organize Sanayi Bölgesi'nde yer altından elektrikle su çıkarılmaktadır. Su ve elektrik faturalarında, sektör sorunu nedeniyle indirim yapılması yönünde bir çalışma var mıdır? Niğde'de dericiliğin gelişimi için de ayakkabı fabrikası kurulması yönünde bir çalışma ve teşvik düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim.

Öncelikle, birçok emeklimiz bizleri arayarak maaşlarından kesinti yapıldığını, 24 ya da 25 lira gibi bir kesinti yapıldığını söylüyor, bunun nedenini soruyorlar.

Bir de -dün sormuştum- yine, emekli astsubaylarımız "Bize tazminat sözü verdi Hükûmet, bunu yerine getirmedi." dediler. Cevap verildi ama farklı bir cevap verildi intibakla ilgili. Onların sordukları başarı tazminatı. Bunu tekrar sormamı istiyorlar. Ben de tekrar size iletiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

Sayın Ok…

Sayın Durmaz...

Kısa olsun yalnız, yirmi bir saniyeniz kaldı.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Bakanım, daha önce de sormuştum, Karadeniz'i İç Anadolu'ya bağlayan otoyol Tokat'tan geçmedi. Ünye-Akkuş-Niksar yolu bu yıl ihale edilecek mi, onu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

Çok kısa oldu, güzel oldu.

Sayın Bakan, soruları cevaplandırmak üzere söz sırası sizde.

Buyurun.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Erdem kamu borçlarıyla ilgili bir soru sordular. Şimdi, brüt kamu borç stoku var, net borç stoku var, bir de uluslararası karşılaştırmalarda kullanılan AB tanımlı borç stoku var. Bu göstergelerin hepsi itibarıyla bakıldığında, Türkiye, gerçekten kamu borç sürdürülebilirliği bakımından hem gelişmekte olan ülkeler arasında hem de diğer ülkelerle genel olarak karşılaştığımızda gayet iyi durumda. Bugün Türkiye'nin uluslararası kırılganlıkla ilgili bir değerlendirme yapıldığında en güçlü olduğu yönlerden bir tanesi borcun seviyesi, kamu borcunun seviyesi. Gerçekten son derece hem AB ülkeleri ortalamalarına göre hem gelişmiş ülke ortalamalarına göre hem gelişmekte olan ülke ortalamalarına göre borç yükü bakımından son derece olumlu sürdürülebilir bir seviyede. Zaman zaman burada gündeme getiriliyor, borcun belli bir tutardan belli bir tutara artırıldığından bahsediliyor, borcun arttığından bahsediliyor.

Ben size basit bir örnek vereceğim: Aylık geliri 750 lira olan bir vatandaşı düşünün, ayda 750 lira bir geliri var, bunun da ayda 100 lira taksit ödediğini düşünün ama diğer taraftan geliri 5 bin lira olan bir kişi var. Bu kişinin de ayda 200 lira taksiti var diyelim. Şimdi bakıldığında borç taksiti olduğunu varsayalım. Aylık ödemesi gereken borç tutarı olarak baktığımız zaman birisi ayda 75 lira ödüyor birisi ise ayda 200 lira ödüyor. Fakat gelirlerine baktığım zaman birisinin geliri 750 lira birisinin geliri 5 bin lira. Türkiye'de olan budur. Türkiye'de millî gelir büyümüştür, borç büyümüştür ama millî gelir daha fazla büyümüştür. Millî gelir daha fazla büyüdüğü için borçların sürdürülebilirliği bakımdan uluslararası karşılaştırmalarda Türkiye bu bakımdan hep olumlu performansıyla tespit edilen bir ülke durumundadır. Daha çarpıcı bir örnek vereyim. 2002 yılında ifade ettiğiniz borç seviyesi üzerinden ödenen -merkezî yönetim bütçesi için söyleyeceğim- o borç seviyesi üzerinden yılda ödenen faiz tutarı 51 milyar TL'ydi. Peki şimdi bugün ifade ettiğiniz borç tutarı üzerinden ödediğimiz yıllık faiz tutarı ne kadar? 56 milyar lira. Kaç yıl aradan geçmiş? 14 yıl aradan geçmiş. Arada gerçekleşen bütün enflasyonu bir düşünün. Peki nasıl oluyor da borç tutarı bu kadar arttığı hâlde sizin ifadenize göre yıllık ödenen faiz bu kadar aşağıda kalıyor? Neden? Enflasyon düştü. Reel olarak ödenen faiz düştü. 2002 yılında kamu borcuna ödenen yıllık reel faiz yüzde 25'di, şu anda yüzde 3'ler seviyesinde. Bugün gelişmiş olan ülkelerle ilgili olarak en fazla konuşulan konulardan bir tanesi yüksek borçlu olsa bile, mesela diyelim ki Japonya, yüksek borç seviyesi var, ama bakıyorsunuz bunun maliyeti son

118
derece düşük. Dolayısıyla sadece borç tutarlarını karşılaştırıp da buradan bir olumsuzluk çıkarmayın. Gelire bakın, ödeme kabiliyetine bakın. Türkiye bugün kamu borç sürdürülebilirliği bakımından hem kendi ligindeki ülkeler arasında hem de gelişmiş ülkeler arasında gerçekten herkesin gıptayla baktığı bir ülke durumundadır.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Allah Allah.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Çam, yeniden yapılandırmayla ilgili bir soru sordunuz. Arkadaşların bana getirdiği nota göre, 6552 sayılı Kanun kapsamında 4,7 milyon mükellefimiz yeniden yapılandırma kanunundan yararlanmış durumda. Bu kapsamda, bugün itibarıyla tahsil edilen toplam tutar 9 milyar TL. Yeniden yapılandırma kanunu kapsamında 9 milyar lia bugüne kadar tahsilat yapılmış.

4C'lilerle ilgili Sayın Tanal bir soru sordu. Biliyorsunuz, 4C'liler özelleştirme sonrası kamuda istihdamı sağlanan personelimiz. Bu arkadaşlarımızla ilgili olarak da önemli iyileştirmeler yapıldı. Biliyorsunuz daha önce on ay olan çalışma süreleri 2010 yılında önce on bir aya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

12'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Herhâlde konuşmacılar feragat edecek, soru cevap da girilmeyecek. Bir temenni olarak… (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın, alkış aldı, ona göre. Konuşmacılar feragat etse daha büyük bir alkış alacak tüm Meclisten.

Şimdi 13'üncü ve son maddeyi okutuyorum:

Gelir ve giderlere ilişkin diğer hükümler

MADDE 13- (1) 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 51 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi ile 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca il özel idareleri ve belediyelerin ileri teknoloji ve büyük tutarda maddi kaynak gerektiren altyapı yatırımlarında Kalkınma Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kabul edilen projeleri için yapılacak borçlanmalar, 5302 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 5393 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi kapsamında hesaplanan faiz dâhil borç limitinin hesaplanmasına dâhil edilir. Ancak, il özel idareleri, belediyeler ve bunların bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde 50'sinden fazlasına sahip oldukları şirketler tarafından Avrupa Birliği ile katılım öncesi mali iş birliği çerçevesinde desteklenen projelerin finansmanı için yapılan borçlanmalar, çok taraflı yatırım ve kalkınma bankalarından doğrudan veya İller Bankası Anonim Şirketi aracılığıyla yapılan borçlanmalar ile SUKAP kapsamında yürütülecek işler için İller Bankası Anonim Şirketinden yapılan borçlanmalarda söz konusu borç stoku limitine uyma şartı aranmaz.

(2) Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin politik risk kapsamında yapacağı tahsilatın ve Bankanın faaliyet kârlarından Hazineye tekabül eden temettü tutarlarının ve olağanüstü yedek akçelerinin tamamı veya bir kısmı, Bankanın politik risk alacağına mahsup edilebilir. Söz konusu mahsup işlemlerine Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan; mahsup işlemlerini Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine mahiyetlerine göre ilgili Devlet hesaplarına kaydettirmeye ve bu işlemlere karşılık gelen tutarları bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan da Hazine Müsteşarlığı bütçesinin ilgili tertibine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

(3) 2006 yılından önce katma bütçeli olan idarelerden 5018 sayılı Kanunla genel bütçe kapsamına alınanların ilgili mevzuatında belirtilen kurum gelirleri, genel bütçe geliri olarak tahsil edilir.

(4) 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamındaki tabii kaynakların ve tesislerin işletme haklarının devrinden elde edilen gelirlerin tamamı genel bütçeye gelir kaydedilir.

BAŞKAN - Evet, madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Erhan Usta.

Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından alkışlar)

On dakikadır süreniz.

MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sözlerime başlamadan önce yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum ekranlarının başında bizleri izliyorlar.

Ben bu maddede yatırımlar üzerinde konuşacaktım fakat Maliye Bakanına teşekkür etmek istiyorum, yani o kadar güzel bir pas verdi ki konuşmanın bir kısmından vazgeçeceğim ve şimdi o verdiği pası değerlendireceğim.

Şimdi, 2002 yılında 3.500 dolar kişi başı gelirimiz, bugünkü paraya getirirsek 4.200 dolara geliyor dolarda da enflasyon olduğuna göre. Şimdi, bu yıl OVP'de yazan yani Hükûmetin tahmini, kişi başı gelir 9.200 dolar.

Şimdi, 2002 yılında -bunu arkadaşlarımız iyi dinlesin lütfen- kişi başı hane halkı borcu neydi? Hane halkı borcu 4,8'di. Bunu kişi başı gelire uygulayalım. Yani 2002 yılında insanların, fertlerin borcu 4.200 doların yüzde 4,8'i 202 dolar yapar. Bugün 9.200 dolar, evet, gelirimiz var. Hane halkı borcu neye yükseldi? Yüzde 55'e yükseldi. 9.200 dolar gelir var ama yüzde 55 borç var; 5.060 dolar. Yani 4.200 dolar geliriniz vardı, 202 dolar kişi borcu vardı, şimdi 9.200 dolar gelirimiz var fakat 5.060 dolar borcumuz var. Daha bunun üzerine ben dış borçları koymayacağım. 406 milyar dolar dış borcu var bu ülkenin, bunu 77

119
milyona bölün, buradan da 5.272 dolar dış borç yapar, bu ülkede yaşayan he bir ferde düşen dış borç. Yani bu hesap böyle yapılır Sayın Maliye Bakanı. Şimdi, arkadaşlar, ama ben bu polemiklere girmeyeceğim, amacımız üzüm yemek, amacımız bağcıyı dövmek değil. Bu ülkeyi kalkındırmak istiyoruz, bu ülkeyi büyütmek istiyoruz, bu ülkeyi geliştirmek istiyoruz.

Bakın, yatırım konusu son derece önemli. Büyümek istiyorsak yatırım yapmamız lazım. Yatırım için ne lazım? Kaynak lazım. Kaynak nedir? Tasarruftur; yani bir ülkenin kendi kaynakları kendi tasarruflarıdır. Kendi tasarrufları yetmezse -bizim gibi ülkelerde tasarruflar yetmiyor genel olarak- dış tasarrufa müracaat edersiniz. Bizim tasarrufumuz ne? Millî gelirin yüzde 15'ine düştü, bu, 2000 öncesi yüzde 20'lerdeydi. Bakın, gelişmekte olan ülkelerde, bizim emsalimiz ülkelerde bizde yüzde 15 olan tasarruf oranı yüzde 32. İşte, o yüzden, onlar hızlı büyüyor, işte, o yüzden ben hep onları örnek veriyorum, bizim rakip ülkelerimiz onlar çünkü. O yüzden, gelişmekte olan ülkelerde büyüme farkı açıldı, geçmişte çok düşük olan büyüme farkı şimdi son derece fazla açıldı. İşte, o yüzden, 2002 yılında gelişmekte olan ülkelerin 2,27 katı kadar kişi başı gelirimiz varken şu anda bu 1,94'e düştü. Niye? Tasarruf yapmıyoruz, tasarruf yapmadığımız için yatırım yapmıyoruz. Şimdi, yatırım ihtiyacı var. Bakın, dünkü konuşmalarımda ifade ettim. 2003-2015 döneminde 468 milyar dolar cari açık verildi dedik. Şimdi, kendi tasarrufunuz yoksa ne yapacaksınız? Dış tasarruf kullanacaksınız. Bunun adı da nedir? Cari açıktır yani dışarıdan kullandığımız kaynağa biz "cari açık" diyoruz, iktisatçılar bunu bilir, tasarruf yatırım farkı.

Şimdi, geçen on üç yılda 20 milyar dolar cari açık vererek yaptığımız yatırımın yüzde 20,6 olduğunu söylemiştim, millî gelire oran olarak ve yıllık ortalama. Arkadaşlar, bu çok önemli, 20 milyar dolar cari açık verilmiş, bütün bir -AKP'den önceki on üç yılda- on üç yılda ve her yıl ortalama yüzde 21,6 yatırım yapılmış. Ama şimdiki dönemde, AKP döneminde 468 milyar dolar cari açık vermişiz hem borçlanmışız hem ülkenin taşını toprağını her şeyini satmışız, cumhuriyetin bütün kazanımlarını satmışız, bütün işletmelerini satmışız ve ondan sonra geldiğimiz nokta da yüzde 20,4'lük yatırım yapabilmişiz ancak. Bunu görmemiz lazım.

Şimdi, tabii, şunu söyleyeyim ben. Gelişmekte olan ülkeler ne kadar yatırım yapıyor? Onlar bizim… Şu anda bakın, yüzde 20,4 dedim AKP'nin on üç yılı boyunca… 2016'da hedefi de yüzde 21, biraz ortalamanın üzerine çıkıyor. Ama gelişmekte olan ülkelerin yatırımı nedir? 2014 rakamını söylüyorum yüzde 31,6. Yani bizim yüzde 20'lerde olan şeyimiz gelişmekte olan ülkeler ortalamasında yüzde 31. İşte, o yüzden yatırımımızı artırmamız lazım, tasarrufumuzu artırmamız lazım.

Bir defa yatırımı artırmak için de tasarrufu artırmak gerekiyor. Tasarrufu artırmak için de ne yapmamız gerektiğini de biraz sonra söyleyeceğim ama oraya geçmeden önce…

Tabii, şunu kabul etmek lazım: Adalet ve Kalkınma Partisi reklamı iyi yapıyor. Yani birkaç tane böyle sembolik yatırımla hakikaten herkesi etkileyecek şimdi. Şu üçünü köprüyü beş yıldır konuşuyoruz, daha proje başlamadan son gününe kadar her gün televizyondan duyuyoruz. Yapan herkesten de Allah razı olsun, ona da hiçbir diyeceğimiz yok. Ama arkadaşlar, yapılan bütün yatırımlar, bu ülkede yapılan bütün yatırımlar az önceki söylediğim rakamlarda vardır. Geçmişte, işte, Atatürk Barajı yapılmıştır, Keban Barajı yapılmıştır, büyük otoyollar yapılmıştır, şunlar yapılmıştır, bunlar yapılmıştır. Bu konuştuğumuz her şeyin devlette bir hesabı vardır. Bu hesap, az önceki verdiğim hesaptır. Bu hesaba göre AKP öncesi on üç yılda, AKP sonrası on üç yıla göre yıllık ortalama -az önce 1,2 oran olarak söylediğimiz rakam söyleyeyim- 26,5 milyar TL yatırım yapılmıştır. Bakın, her yıl ortalama üst üste 26,5 milyar TL 2015 yılı fiyatlarıyla AKP öncesi dönemde bu döneme göre yatırım yapılmıştır. Ama onlar reklam yapmayı bilmiyordu, bugünküler reklamı iyi bildiği için herkesi etkiliyor ama bunu büyümeden görüyoruz, bak, geliyoruz, şimdi büyümenin düşmesinde bunu görüyoruz. Bu yüzden bunlar önemlidir. Devletin hesaplarından konuşuyoruz, hepsi Kalkınma Bakanlığının, TÜİK'in Maliye Bakanlığının hesaplarıdır.

Şimdi, tabii, bugün bir başkası için söylendi, ben de Maliye Bakanı için söylüyorum, hakikaten, rekordan rekora koşuyor Maliye Bakanı, enteresan bir şey söyledi dün akşam, dedi ki: "Efendim, 1973 yılında Boğaziçi Köprüsü yapıldı, 1988 yılında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yapıldı, 1990'lı yıllarda bir şey yapılmadı." Yani, şimdi, Maliye Bakanının yatırım ihtiyaç analizi bu. Yani, işte, 1970'lerde yapılmış, 1980'lerde yapılmış, 1990'larda… Bakalım, aynı mantığı devam ettirelim. 1973 ve 1988 arasında kaç yıl var? On beş yıl var. 1988'den sonra yapılmış mı? Üzerine on beş yıl koy, kaç oluyor? 2003. Kimin dönemi? AKP dönemi. Yapmayan kim? AKP. 2003'te yapması gereken… Bu mantığa göre, Sayın Maliye Bakanının mantığı kabul edilebilir bir mantık mıdır? Değildir elbette. Ama, kendi mantığıyla cevap veriyorum. 2003'te yapmanız lazımdı bu köprüyü. Ne yaptınız? 2016'da açıyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ne yapalım? Ülkeyi batırmışsınız.

ERHAN USTA (Devamla) - On üç yıl geciktiniz, tamam mı? Bunun hesabını önce bir vermeniz gerekiyor.

Şimdi, yatırım yapılması lazım. Yatırımın da üretken alanlara yapılması lazım.

120
Konuta, AVM'ye yaptığınız yatırımın bu ülkeye hiçbir faydası yok.

Şimdi, rant oluşturmak için sürekli -özellikle TOKİ de bu alanda kullanılıyor, diğer kaynaklar da kullanıyor- konut üzerinden, AVM üzerinden Türkiye'de bir yatırım furyası var.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Devletin yaptığı AVM var mı? Devletin yaptığı bir AVM göster bana.

ERHAN USTA (Devamla) - Bunun önüne geçmemiz lazım. Hükûmetin bu konuda eylem planında tedbiri olduğunu biliyoruz. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisinin de seçim beyannamesinde rant vergisine yönelik tedbir vardır. Ben burada, Meclisteki konuşmadan, diğer siyasi partilerin de rant vergisine katıldığını… Bir an evvel bu gelsin, bu rant vergisini getirelim. Bu ülkenin kurtuluşu buradadır. Zaten az olan kaynaklarımızı üretken olmayan, hiçbir şey üretmeyen, yabancıların "Non tradable" dedikleri alanlara yatırıyoruz sürekli arkadaşlar. Zaten kaynak yok, az olanı da gidiyoruz bir yere yatırıyoruz.

Bir husus da şu: Özellikle, kamu-özel iş birliği kapsamında yatırım yapılan bazı yatırımlar -hepsi için demiyorum bakın, İzmit Körfez Geçişi'ne hiçbir şey dediğim yok- bir ihtiyaçtır, yapılması lazım, özel sektörün önünü açar ama bu şehir hastaneleri bu ülkeyi batıracak. Bakın, bunu hep beraber yaşayacağız, keşke yaşamasak ama bu şehir hastaneleri bu ülkeyi batıracak. Birkaç nedenle batıracak. Bir tanesini söyleyeyim, yapılan bir yanlış da şu: Bir defa, hesabı kitabı yok, bunu hiç kimsenin bildiği yok, ne kadar yük geldiğini bildiği yok. Ben defalarca, saatlerce Plan ve Bütçe Komisyonunda bununla ilgili olarak konuştum, hiç kimse cevap vermedi, Kalkınma Bakanlığı da veremedi, Maliye Bakanlığı da veremedi. Yükümlülüklerimiz neler, vuku muhtemel yükümlülükler "contingent liabilities" nedir bunların diyorsunuz? Çıt yok, hiç kimsenin bir şey bildiği yok.

Diğer bir sıkıntı da ne biliyor musunuz arkadaşlar? Zaten az yatırım yapıyoruz, hani üretken olmayana yapıyoruz filan diyoruz ya. Bir de ya bir sermaye stoku var, onu yıkıyoruz, yerine bir başkasını yapıyoruz. Elde ne var? Yani bir tane, şunu yıkıyorsun, bunu yapıyorsun, aslında elde başlangıçtaki var ama kaynaklarımızı oraya aktardık. Ve unutmayalım, yirmi yılda 468 milyar dolar cari açık kullanarak bu yatırımlar yapılıyor. Yani bu millet borçlanıyor, bu millet… İşte 33 milyar dolarlık gayrimenkulü satılıyor, 131 milyar dolarlık… Doğrudan yatırım diyoruz, hoş geliyor insana, doğrudan yatırım filan diyorsun. Karşı olduğum için filan değil; gelsin, sıfırdan yatırım yapsın ama benim bankamı satın alıyor, gıda şirketlerimi satın aldı. İşte burada rakamları var, 131 milyar doların yani yaklaşık 48 milyar doları finans sektörüne gelmiş, 34 milyar dolar diğer hizmetlere gelmiş. Hepsi cari açık doğurucu şeyler, kâr transferleri dolayısıyla cari açığı kronikleştiren hususlar. Sadece gıdaya 8 milyar dolar gelmiş; üç tane, beş tane yatırım ya vardır içerisinde, ya yoktur. İşte bu nedenle 2023 hedefleri mevta olmuştur arkadaşlar.

SALİH CORA (Trabzon) - Hedefi gerçekleştireceğiz.

ERHAN USTA (Devamla) - Bakın, 2018'in beş yıl öncesini, beş yıl sonrasını alalım. 2018 öncesi beş yıl nedir? 2013-2018: Ortalama kişi başı gelir artışı -0,3; 2013'ün altında. Hükûmetin hedefini söylüyorum, 2018 hedefi 2013'ün altındadır, -0,3 yıllık ortalama. 25 bin dolar tutturmak için ne yapmak gerekiyor? Dolar cinsinden her yıl üst üste yüzde 20 kişi başı gelir artışı gerekiyor, o yüzden mevta olmuştur. Eğer, biz bugünü 2023'te koruyalım. Bu kafayla gidilirse, çok şükredelim Cenab-ı Allah'a. O yüzden, yüzde 20… Bakın, kümülatifte yüzde 133 kişi başı gelir artışı ihtiyacı var. O yüzden diyorum ki dürüst olun, bu millete dürüst söyleyin. Hâlâ 2023 hedeflerini bu şekilde konuşmak, gerçi konuşamaz oldular artık da…

SALİH CORA (Trabzon) - Daha dokuz yıl var ya!

ERHAN USTA (Devamla) - Dokuz yıl değil, işte 2018 hedefleri. Bakın, bütün rakamlar sizin rakamlarınız.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Usta.

Madde üzerinde gruplar adına ikinci söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan'a aittir.

Buyurun Sayın Çelik Özkan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

HDP GRUBU ADINA BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… (Gürültüler)

Ancak, yan taraftaki konuşma benim konuşmama izin vermiyor.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen. Sayın Çelik Özkan kürsüde.

Sayın Erhan Usta, buyurun efendim, yerinize alalım sizi.

ERHAN USTA (Samsun) - Bilgi istiyorlar arkadaşlar.

BAŞKAN - Tamam, sonra çay sohbetinde bilgi verirsiniz.

ERHAN USTA (Samsun) - Bana biraz daha fazla süre verin, bunların hepsini anlatayım Sayın Başkan.

121
BAŞKAN - Çay sohbetinde… Buyurun bir çaya davet edin.

Sayın Çelik Özkan, yeniden başlatıyorum.

Buyurun.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Teşekkür ederim, sağ olun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum yeniden.

Şimdi, bütçenin 13'üncü maddesi üzerine birkaç kelamımız olacak bizim de partimiz adına.

Bu maddede bahsedilen Su Kanalizasyon ve Altyapı Projeleri Programı'nın, kısa adı SUKAP olan projenin belediyelere altyapılarını geliştirmeleri için sunulan bir proje olarak tanımlanıyor. Program, belediyelerin borç stokuna bakmadan uygun krediler veriyor, ancak gelin görün ki hangi belediyenin bu krediye uygun olduğunu Kalkınma Bakanlığının bünyesi altında çalışan Yüksek Planlama Kurulu belirliyor. Peki, bu kurul ve üyeleri kimlerden oluşuyor diye baktığımızda: Kurulun bakanlardan oluştuğu, kurula Başkanlık Başbakan tarafından yapılıyor, öyle belirlenmiş. Şimdi, arkadaşlar, bu da kurul kararının siyasi, denetimsiz ve şeffaf olmadığının bir göstergesi. Geçen haftalarda burada bir kanun tasarısı konuşuluyordu, kişisel verilerin korunmasına ilişkin. Burada bir kuruldan bahsettik. Önümüzdeki günlerde, muhtemelen, bu Parlamentoda görüşülmesi beklenen insan hakları ve eşitlik kurumuna ilişkin de bir tasarı gelecek, yine burada da bir kurum söz konusu. Bu kurumların işleyişine ve oluşumuna baktığımız zaman, tamamı Hükûmet üyelerinden oluşan bir kurul ve alınacak olan kararların tamamının siyasi olacağı bugünden net. Şimdi, bu kurumların sadece isimlerinin olması fakat altlarının tamamıyla boşaltılmış olduğu ne yazık ki karşımıza çıkan bir sonuç. Belli ki bir sistemin temelini kurmaya çalışıyorsunuz bu Parlamentoda ama en azından bu kadar açık, aleni bir şekilde yapmayın.

Bunun yanı sıra, SUKAP kapsamında yapılacak iş, aslında belediyelerin yapması gereken bir iş. Belediyelere yeterli bütçe verilmediği için büyük altyapı yatırımlarında belediyeler merkezî idareye ve bu örnekte olduğu gibi Hükûmete bağımlı hâle getiriliyor. Önemli olan, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, mali desteklerin yerele aktarılarak bu gibi büyük yatırımların belediyeler eliyle yapılabilmesinin sağlanması iken her konuda olduğu gibi, iktidar her hizmeti merkezileştirmeyi esas alıyor ve su gibi temel bir ihtiyaç için bile yatırımlar siyasi iktidarın inisiyatifine bırakılıyor. Kurulun yapısı iktidar üyelerinden oluştuğu için iktidar belediyelerinin bu projeden daha fazla yararlanacağı riski açıktır. Kaldı ki SUKAP'tan hangi belediyenin ne kadar faydalandığı konusunda net bir bilgiye ulaşamıyoruz. Buna ilişkin bir soru sorduğumuz da il, ilçe olarak herhangi bir tasnif karşımıza çıkmıyor, veriler yalnızca toplam rakamları gösteriyor.

Maddenin (4)'üncü fıkrasında elektrik üretimine ilişkin bir hüküm bulunmakta. Türkiye, elektrik üretimi ve su konusunda doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülkedir. Enerji üretimini ekolojik yapıya uygun, doğayı tahrip etmeyen yollarla sağlayabilecekken Türkiye'nin doğası enerji yatırımları için imha ediliyor. Sermayenin talanına açılan binlerce dereyle ekolojik yaşam yok ediliyor. Yaylalardan arkeolojik eserlere, her şey enerji için kurban ediliyor. Sadece birkaç örneği sizlerle paylaşmak istiyorum.

Doğal güzelliği, tarihî ve kültürel dokusu yok edilen Hasankeyf'te, Munzur'da, Zeugma'da ve şimdi doğası tahrip edilmek istenen Cerattepe'de ve birçok yerde HES girişimleriyle ekolojik bir yıkım yapılmak isteniyor. Kızılderili bir söz var, burada değinmek istiyorum, bana göre bunu özetliyor: "İnsan tabiattan uzaklaştıkça kalbi katılaşır." Ben bu Parlamentodaki hiç kimsenin kalbinin bu kadar katılaştığına inanmak istemiyorum. Bu sebeple bundan sonraki politikaların doğayı, ekolojiyi koruyacak nitelikte olması gerektiğini belirterek sözlerime devam etmek istiyorum.

SUKAP'tan ziyade, burada SUKAP gibi bir projeyi konuşmak yerine neden yerel yönetimlerin güçlendirilmesini konuşmayalım? Bize göre en önemli sorun buradaki çözüm yerel yönetimlerin güçlendirilmesi. Bizler Halkların Demokratik Partisi olarak bir model öneriyoruz. Bunu parti tüzüğümüzde, gündemimizde de, programımızda da ve bütün alanlarda da belirtiyoruz. Bu modelin tartışılacağı yer elbette ki bu Parlamento çatısı altıdır ve elbette ki bu model anayasal çerçeveler nezdinde ele alınmalı ve tartışılmalıdır. İktidar 19'uncu yüzyıldan kalma tekçi ve merkeziyetçi sistemde ısrar etmektedir. Ancak bu sistem Türkiye'nin çoğulcu yapısına uygun değildir. Sadece Kürtler yararlanmasın diye Avrupa Özerklik Şartı'na dahi çekinceler konmuştur. Bizim önerdiğimiz model toplumun tüm sorunlarının çözümünün devletten beklenmediği, sivil ve bağımsız toplum örgütlenmeleri aracılığıyla toplumun kendi sorunlarına bizzat kendilerinin çözümler geliştirdiği daha pratik, daha demokratik ve daha katılımcı bir sistemdir. Esnemeyen, demokrasiye açık hâle gelmeyen, en basit demokratik talepleri bile bastırmaya çalışan mevcut devlet zihniyeti ve uygulamaları sorun çözücü kabiliyetinin olmadığını bizlere gösteriyor. Bunun sebebi toplumun taleplerinin küçültülmesi, merkezî otoritenin ise güçlendirilmesidir.

Arkadaşlar, karşımızda tarihî fırsatları sürekli masa devirerek kaybeden bir iktidar var. İktidar demokratik müzakere ve çözüm sürecini nasıl devirdiyse bugün demokratik anayasa yapım sürecini de istikrarlı bir şekilde başkanlık sistemi dayatmasıyla zora sokuyor. Türkiye'nin toplumsal yapısı cumhuriyetin demokratikleşmesini ve demokratik bir anayasayı zorunlu kılmaktadır. Bu talepleri dile getiren akademisyenler, gazeteciler, aydınlar, seçilmişler tehdit ve baskıdan kurtulamıyorlar. Seçilmişlerimize yönelik

122
tutuklamalar, gözaltıları ve bu baskıcı tavır daha yeni değil; Ağustos 2015'ten bu yana neredeyse her gün bir belediyemizin eş başkanı, ya görevden uzaklaştırılıyor ya gözaltına alınıyor ya da tutuklanıyor. En yakın örneği Sayın Davutoğlu'nun, Sayın Başbakanın Silopi -yani tırnak içerisinde belirtmek istiyorum- ziyaretinde gözaltına alınan ve Sayın Davutoğlu Silopi'deyken tutuklanan sevgili eş başkanımız Sayın Emine Esmer. Sayısı yüzleri aşkın siyasi seçilmişlere yönelik bu siyasi soykırım süreciyle savaş konseptinin bir parçası olarak Demokratik Bölgeler Partisi belediyeleri âdeta bir hizmet üretemez hâle getirmeye çalışılıyor. Aynı zamanda bu müdahalelerle kadın mücadelesinin emek emek ördüğü ve kurumsallaştırdığı eş başkanlık sistemi kadınların karar alma mekanizmalarında yer alabilmeleri engellenmek isteniyor.

Günlerdir fezlekelerle ilgili birçok gelişme yaşandı. Fezlekelerle, tutuklamalarla bir tehdit fırtınası sürüp devam ediyor. Fezlekelerle ilgili partimiz gerekli açıklamaları yapıyor, yapmaya devam edecek. Ancak "millî irade" demeyi marifet edinmiş AKP esas yüzünü bugün apaçık ortaya koyuyor. 90'ların ruhunu benimsemiş bir parti olduğunu kanıtlamak için muazzam bir çaba içerisinde ancak biz buna inanmak istemiyoruz. Çünkü neden? AKP on dört yıl önce iktidara geldiğinde ilk eleştirdiği ve kabul etmediği ve değiştireceğini taahhüt ettiği işte bu uygulamalardı ve değiştirmeyi taahhüt ettiği diğer bir husus ise faili meçhullerdi. Fakat bugün Cizre'de, Sur'da, Silopi'de yeni yüzleşme alanlarını açtığının bana kalırsa farkında değil. Onun yanı sıra, şayet 1994 yılında gözaltına alınan ve tutuklanan sevgili büyüklerimizin, değerlerimizin bugün halk nezdinde hangi yerde yer aldıklarını sizlere hatırlatmak isterim ve o gün bu uygulamalara sebebiyet verenlerinse yine halkın yüreğinde hangi gözle bakıldığını tekrardan hatırlatmak isterim. Geçmişte bu tutuklamalar yapıldı, faili meçhuller oldu, bugün politikalarınızı tamamen değiştirdiniz. Soruyorum: Ne için, bunlarla neyi kazanabilirsiniz? Yıllarca dilinize pelesenk ettiğiniz ileri demokrasi hakikaten bu mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) - Son olarak, gerçek demokrasi, kalıcı barış, istikrar, birlik ve bütünlük için ekonomiden çevre sorunlarına, sağlıktan eğitime, kültür ve sanattan kadın özgürlüğüne bir bütün toplumun özgürce yaşaması için savaş politikalarından vazgeçilmeli ve kalıcı barışın inşası için herkes sorumluluk almalıdır.

Teşekkür ederim tekrardan. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler.

Şimdi, gruplar adına son söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'ya aittir.

Buyurun Sayın Dudu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEVLÜT DUDU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 13'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlarken tüm dünya kadınlarının 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum.

Biraz önce burada bir tartışmaya hep birlikte tanıklık ettik, Saidi Nursi üzerine bir tartışma. Bu çatı altında bulunmalarını bu Meclise ve cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e borçlu olanların, ona yine bu çatı altında hakaret edilirken kılını bile kıpırdatmadan izleyenlerin Saidi Nursi'ye methiye dizmekte birbirleriyle yarışmalarını gerçekten üzülerek ve ibretle izlediğimi ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP'nin kendi koyduğu, AKP hükûmetlerinin kendi koyduğu 2023 hedeflerinden hızla uzaklaşmakta olduğumuzu 2016 bütçesi bize somut ve açık bir biçimde gösteriyor, ifade ediyor.

Burada müzakere etmekte olduğumuz bütçe, âdeta Türkiye'yi Orta Doğu'nun otoriter rejimlerine dönüştürmeyi hedefleyen sürecin bütçesi. Bu bütçe, laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı açılan savaşı finanse eden bir bütçe.

Değerli milletvekilleri, AKP, son günlerde yine bir "enkaz" ve "yeni Türkiye" edebiyatı başlattı. Bir yandan, doksan yıllık cumhuriyet dönemini enkaz olarak nitelerken asıl enkazın kendi yönetimlerinde geçen son on üç, on dört yıla ait olduğunu görmezden geliyorlar. Diğer yandan, bu enkazı yani kendi yarattıkları cehennemi vatandaşa yeni Türkiye adı altında lolipop şekeri kıvamında sunmak istiyorlar. AKP'nin diline pelesenk olmuş yeni Türkiye, aslında tek adam saltanatına dayanan, Orta Çağ'ın zifirî karanlığının ta kendisidir. Yeni adı altında gizlenmeye çalışılan hedef, demokratik laik Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılarak, Erdoğan'ın saltanat tahtına oturtulmasıdır.

İşte, ben, şimdi, sizlere zamanım elverdiğince yeni Türkiye'nin yani AKP'nin Türkiye'sinin bir fotoğrafını sunacağım.

Değerli milletvekilleri, gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasında hak ihlali olduğuna hükmeden Anayasa Mahkemesi kararını tanımadığını söylemekten kaçınmayan Cumhurbaşkanı ve ona destek veren Adalet Bakanı halkın gözünde açıkça suç işlemişlerdir. Adalet Bakanı kararı yargıya müdahale olarak yorumluyor. Ancak Anayasa Mahkemesi, o hükmü Anayasa'dan aldığı anayasal bir yetkiye dayanarak vermiştir. Bu durumda, açıkça söylüyorum: Ya bu Adalet Bakanının hırsı aklının hırsı aklının önüne geçmiştir ya da aldığı

123
hukuk fakültesi diplomasında bir problem vardır. Anayasa Mahkemesi kararını beğenirsin ya da beğenmezsin ama o kararı yargıya müdahale olarak değerlendiremezsin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Eleştirebilir.

MEVLÜT DUDU (Devamla) - Hele hukukçuysan hele de Adalet Bakanıysan bunu hiç yapamazsın, yapmamalısın.

Değerli milletvekilleri, 12 Eylül ruhunu, 12 Eylül faşizminin ruhunu taşıyan Anayasa'yı değiştirmek istedik ama AKP'nin parlamenter rejimi yıkmayı amaçladığı sürecin ortağı olmayı da reddettik, bu oyuna gelmedik. Biliyorsunuz ki, Anayasa mutabakatı için AKP son tarih olarak 30 Haziranı belirledi. Bu sürede başkanlık kampanyası yürüterek alenen demokrasiyi sona erdirmek istemektedir. Zaten Erdoğan bundan yirmi yıl önce demokrasinin kendisi için bir tramvay olduğunu, istediği durakta ineceğini söylemekten çekinmemiştir, işte o durak başkanlık sistemidir. AKP yeni Anayasa'yla ilk 4 maddeyi değiştirerek cumhuriyet rejimini ve kurucu ilkelerini ortadan kaldırmak istemektedir, buna asla izin vermeyeceğiz.

Değerli milletvekilleri, AKP'nin yeni Türkiyesi toplumu kamplaştırmış, mezhepçi bir anlayışa dayanmış sayısız çalıştaylar düzenlemesine karşın Alevi kesime verdiği sözleri tutmamış, cemevine ibadethane statüsü vermek bir yana Sünni-Alevi kutuplaşmasını artırmış bir Türkiye'dir. AKP'nin Türkiyesi yeni değildir, tam tersine eskidir, cumhuriyet öncesi dönemi getirmek istemektedir. (CHP sıralarından alkışlar)

AKP'nin Türkiyesi terör örgütü PKK ile gizliden gizliye Oslo'da, İmralı'da pazarlık yapmış, Kandil'den gelenleri Habur'da militan kıyafetiyle karşılamış, çadır mahkemeleri kurmuş dönemin adıdır. AKP'nin yeni Türkiyesi teröristbaşının mektupların büyük şenlikler hâlinde Diyarbakır'da okutup alkışlatmış, "çözüm süreci" adı altında PKK'nın şehirlerde, ilçelerde silah depolamasına, hendek kazmasına, evleri cephaneliğe dönüştürmesine göz yumuş dönemin adıdır. PKK'ya silah bıraktıracak süreci işletmek bir yana milliyetçiliği ayağının altına aldığını bağıra bağıra haykıran Recep Tayyip Erdoğan 7 Haziran 2015'te başkan olamayacağını anlamıştır. İşte bu tarihten itibaren milliyetçilik maskesi takıp, elindeki medya gücü üzerinden vatandaşın algısıyla oyuncak gibi oynamıştır. İşte, o yüzden AKP'nin Türkiye'si gerçeklerin maskelendiği dönemin adıdır. O gün, askere "vur" emri verdirtmeyen AKP, bugün yurdun dört yanında şehit cenazelerinde ağıtlar yaktırmaktadır.

Değerli milletvekilleri, "Komşularla sıfır sorun" diye yola çıkan AKP'nin, diplomaside sıfırı tükettiği dönemin adı AKP'nin yeni Türkiye'sidir.

Stratejik derinliğin stratejik rezilliğe dönüştüğü, Irak, İran, Rusya, Suriye'yle köprülerin atıldığı dönemin adıdır. Rusya uçağını düşürdükten sonra Suriye sınırına uçak kaldıramayacak hâle düşülen dönemin adı yeni Türkiye'dir.

Suriye'de cihatçıların MİT tırlarıyla silahlandırıldığı, beslendiği, IŞİD terörünün tırmandığı dönemin adı AKP'nin yeni Türkiye'sidir.

3 milyona varan mültecisi, kevgire dönen sınırlarıyla teröristlerin Türkiye'ye rahatça girip, Sultanahmet'te, Reyhanlı'da, Ankara'da, Suruç'ta bomba patlattığı, yüzlerce masum insanımızı hayattan kopardığı, iç güvenliğin sona erdiği dönemin adıdır.

MİT'in AKP'nin oyuncağı olduğu, bitirildiği, muhalif seslerin ve gazetecilerin cezaevine gönderilerek gözdağı verildiği, hukukun ve adaletin ayaklar altına alındığı dönemin adıdır.

Değerli milletvekilleri, yeni Türkiye, işçi haklarının yok edildiği, taşeronların devlet eliyle yaygınlaştırıldığı, kıdem tazminatının yok edilmek istendiği, kiralık işçi düzenlemeleriyle Atatürk'ün kaldırdığı "amelelik" kavramının yeniden diriltildiği dönemin adıdır.

Sanayileşmeyi dinamitleyen AKP Türkiye'si, kendi yerli demir çelik üreticisini Rusya ve Çin kaplanlarına teslim eden, binlerce çelik işçisini işsiz bırakan zihniyetin Türkiye'sidir. Hukuksuz özelleştirmelerle işçi haklarının gasbedildiği dönemin adıdır.

Vatandaşın günler süren elektrik kesintilerine mahkûm edildiği dönemin adıdır.

AKP'nin Türkiye'si, iktidarın elindeki hukuk cellatlarının adaleti yok ettiği dönemin adıdır. Generallerin, aydınların, gazetecilerin, muhalif olanların cezaevinde çürütülüp, sonra "Biz yapmadık, paraleller yaptı." savunmasıyla hukuksuzluğu itiraf ettiği dönemin adıdır. 17-25 Aralık 2013'te soygunun tescillendiği dönemdir yeni Türkiye. Bu yüzden, vatandaş artık bu tarihleri "hırsızlık haftası" olarak nitelemektedir.

Yanlış dış politika, ekonomik dengelerimizi de bozmuş, dış ticaret hacmini tepetaklak hâle getirmiştir. Asgari ücreti 1.300 lira yapan Hükûmet, kötü giden ekonomi yüzünden kaşıkla verdiğini kepçeyle almaktadır. Özetle, AKP'nin yeni Türkiye'si, hukuksuzluğu haykıran kaçak saray Türkiye'sidir. Halk yoksulluğa ve işsizliğe mahkûm edilirken Erdoğan ve avanesinin devlet kadrolarını işgal ettiği dönemin adıdır yeni Türkiye.

Ama değerli milletvekilleri, şunu iyi bilin ki tarih geriye akmaz. AKP'nin sonu kendi milletinin, Türk milletinin elinden olacaktır. Ve bu millet bir gün gelecek, AKP'yi de, yeni Türkiye safsatasını da tarihin tozlu raflarına kaldıracaktır.

124
Bu düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahıslar adına ilk söz, Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor'a aittir.

Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 13'üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Daha önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumu bütçesi üzerinde konuşmuştum. Birkaç hususa daha değineceğim, daha sonra 13'üncü maddeye geçmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, benim buradaki konuşmam konjonktürel olmayacak. Tabii "Dün dündür, bugün bugündür." de demeyeceğim, gömlek de çıkarmayacağım. Geçmişte çok ceket çıkardık, bunu da antrparantez belirtmek istiyorum ve burada gerçeklerden bahsedeceğim.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi merkezî yönetim bütçesi rakamı 570 milyar liradır, 570,5 milyardır. Bunun içerisinde yatırım bütçesi de 51,8 milyardır, 51,8 milyar. 2015'te bu rakam 56,9 milyardı. 2015'e göre yaklaşık 5 milyarlık bir azalma söz konusudur.

Eskiden, bildiğiniz gibi, kara deliklerden bahsedilirdi KİT'lerin borçlarından dolayı. Bugün en büyük kara delik, bildiğiniz gibi, Sosyal Güvenlik Kurumudur. Sosyal Güvenlik Kurumunun bütçe transferi 2016 yılında 91 milyar, açık da 11,3 milyar olarak öngörülmüştür. Açık artı transfer 102,3 milyar liradır, yani, eski parayla 102 katrilyondur, kısaca. Değerli milletvekilleri, bunu ne kadar aşağı çekersek ülkemiz için çok büyük faydalar sağlayacaktır. Yatırım bütçemiz de 51,8 milyardan daha yukarılara çıkacaktır. Peki, SGK'nın finans gereksinimini daha da azaltmak için ne yapabiliriz? Maliye Bakanımız da burada. Hiç şüphe yok ki yapılacak ilk iş kayıt dışıyla mücadeledir. Bunu burada belirtmek istiyorum.

Burada çok kıymetli bir bayan arkadaşımız konuşurken okuduğu şiirde "Kadınları biliriz." dedi. Evet, kıymetli milletvekilleri, biz de kadınları biliriz. Merdiven altlarında, gayrisıhhi, zor şartlarda, kaçak çalıştırılan kadınları biliyoruz. Dünya Kadınlar Günü nedeniyle emekçi, çoğunun başı kapalı, garip, sahipsiz, sigortasız -yüzde 90- bu kadınlarımızı saygıyla selamlıyorum.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Onların sahibi burada, burada.

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) - Bunlara sigortalı günler diliyorum.

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Niye böyle bir ayrım yapıyorsunuz?

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) - Geçen on beş yıllık iktidarı döneminde AKP bu kesim için bir adım bile atmamıştır, kimse kusura bakmasın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu konuşmanın neyine itiraz ediyorsunuz?

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Başı örtülü olan ile olmayan ayrımı yok. Niye böyle bir ayrım yapıyorsunuz? Başörtüsünü sömürmeyin. Kabul etmiyorum böyle bir ayrımı, ayıp.

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) - Kıymetli milletvekilleri, bakınız, 102 milyarlık Sosyal Güvenlik Kurumu açığını azaltmadan Türkiye'nin refaha erişmesi, yatırım bütçesini artırması mümkün değildir. Bunun yolları var. Bakınız, ilk önce 666 sayılı Kararname'yle eşit işe eşit ücret politikası belirlendi. Bu yanlıştır, eşit unvana eşit ücret verildi.

Kıymetli milletvekilleri, şimdi, bakınız, SGK'nın 60-70 milyar alacağı var piyasada. Bu alacağı tahsil etmeden, zaman aşımına uğratılmış miktarları zaman aşımına uğratmadan, şüpheli alacak hâline gelmiş büyük miktarları çözmeden siz asla başarılı olamazsınız.

Bakınız, burada, sizlere bir iki örnek vermek istiyorum, Sayıştayın raporlarında bunlar geçiyor: Şüpheli alacak miktarı 2013'te 19,3 milyarken 2014 yılında bu 1,2 milyara düşmüş. Katrilyon, 18,1 katrilyon azalmış. Bu para tahsil edilmedi. Tahsil edilmiş olsaydı hazineden transfer yapılmazdı. Evet, zamanaşımına uğrattığınız kurum alacağı 2,3 katrilyondur eski parayla.

Kıymetli arkadaşlar, bunları çözmenin bir yolu Sosyal Güvenlik Kurumuyla ilgili ayrı düzenlemeler yapmanızdır. Sosyal Güvenlik Kurumunun açıklarını azaltmadan, transferleri azaltmadan başarılı olamazsınız, bu ülke de ileri gitmez. Ne olacak? Zamanım az, kısa kesiyorum. Bakınız, ikramiye ödenmiyor, mahkemeye verdiler, kazandılar. İkramiyeyi ödetin, fazla mesaiyi artırın, bir simit parasına cumartesi, Pazar gelip gitmesin. Ayrıca, ek ödeme verin diyorum. Bunları çözmeden, Sosyal Güvenliğin bütçe transferlerini azaltmadan başarılı olmamız mümkün değildir.

Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Tor.

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Kavakcı…

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Sayın konuşmacı başı örtülü-başı açık diye ayrım

125
yapıyor. Acaba kendileri bu başı örtülülere… (MHP sıralarından gürültüler)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ya, ne ayrımı!

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Ayıp ya, ayıp!

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Gecenin bu saatinde işine bak hadi ya!

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Saatin önemi yok.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Buradan bir şey çıkmaz. Söylediğin adama bir bak, ne dediğini bir dinle önce. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖMER ÜNAL (Konya) - Dinleyin, bir dakika bir dinleyin ya! Saygı gösterin, bir dinleyin!

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Ben bu ayrımdan rahatsız olduğumu başı örtülü bir kadın olarak ifade etmek istiyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Önce bir dinle ne dediğini de ondan sonra…

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Bir de başı örtülü kadınların hakları şimdi mi akıllarına gelmiş, bunu da sormak istiyorum müsaadenizle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Bak ya, ayıptır ya, ayıp!

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Başkanım…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, polemiğe girmeyelim.

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Hayır, hayır…

BAŞKAN - Tamam, Sayın Tor, polemiğe girmeyelim, bu işi bitirelim.

Buyurun.

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Başkanım, ben bunların hakkını savunurken herkes pıstı, gelin göstereyim size.

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - "Bu" diyemezsiniz. Evet, 1999'daki hak savunmayı biliyorum ben. Hatırlıyoruz milletvekilinin hakkını nasıl savunduğunuzu?

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Gel göstereyim, gel göstereyim, gel göstereyim.

BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, günün son konuşmacısı ve 50'nci konuşmacı aynı zamanda madde üzerinde konuşan Kastamonu Milletvekili Metin Çelik.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Veciz bir konuşma bekliyoruz günün bu saatinde.

METİN ÇELİK (Kastamonu) - Teşekkür ediyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 13'üncü maddesi üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve televizyonları başında bizleri izleyen saygıdeğer vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu, AK PARTİ'nin 14'üncü bütçesi. AK PARTİ'nin 14'üncü bütçesini yorumlarken, üzerine söz söylerken bundan önceki 13 bütçeyi nasıl kullandığına bir bakmak gerekiyor. Nasıl kullandı AK PARTİ on üç yılda bu bütçeleri? Sağlıkta ne yaptı, ulaşımda ne yaptı, eğitimde ne yaptı?

Evet, değerli milletvekillerimiz, muhalefetten milletvekillerimiz tabii muhalefet görevleri gereği geliyorlar, bazı konulardan bahsediyorlar, görevlerini yerine getiriyorlar ancak bakın, değerli milletvekilleri, 2002 yılında AK PARTİ iktidara geldiğinde sağlıkta nasıl bir hizmet sunumu vardı? Evet, çok basit örnekler vereceğim size.

Değerli milletvekilleri, bıçak parası diye bir şey vardı. Daha on üç yıl önce AK PARTİ iktidara geldiğinde…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Gene var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Gene var, gene var, gene var.

MUSA ÇAM (İzmir) - Şimdi hançer parası oldu; hançer, hançer, hançer oldu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hançer parası oldu.

METİN ÇELİK (Devamla) - Hayır, hayır, hayır. Bakın, hastanelerde ölü bebekler rehin alınıyordu, rehin. Unutmadı bu millet o günleri.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Gene var, gene var.

MUSA ÇAM (İzmir) - Millet şimdi hastanede rehin kaldı; rehin, rehin. Senet imzalatıyorlar, senet.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim sayın milletvekilleri.

METİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, niye rahatsız oluyorsunuz bunlardan? Rahatsız olmayın.

LEZGİN BOTAN (Van) - Millet şimdi hastaneye artık giremiyor.

BAŞKAN - Bırakın konuşsun sayın milletvekilleri.

METİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın kendi ilimden bahsedeceğim size. Kastamonu'da 1.070 tane köy var, 20 tane ilçe var. Kastamonu'da 2002 yılında kaç tane

126
acil ambulans var biliyor musunuz? Sadece 2. Şu anda kaç tane var biliyor musunuz? 52 değerli milletvekilleri, 52 değerli milletvekilleri, 52. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 2 nerede, 52 nerede?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Milleti hasta etmişsiniz, bak, ona göre düşün.

METİN ÇELİK (Devamla) - Gülmeyin, gülmeyin, Sağlık Bakanlığı sizdeydi.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Onlar gülüyor da biz onlara gülüyoruz.

METİN ÇELİK (Devamla) - Gülmeyin, gülmeyin! Sağlık Bakanlığını sizden aldık biz.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Onlar da gülüyorlar da biz ona gülüyoruz.

METİN ÇELİK (Devamla) - Gülmeyin, gülmeyin!

Değerli milletvekilleri, bakın, ulaşımda neredeydik? Türkiye örneğini zaten hepiniz biliyorsunuz. 6 bin kilometre bölünmüş yol yapmıştık, ne kadar sürede? Seksen yılda 6 bin kilometre bölünmüş yol yapmışız.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Ne kadar duble yol yaptınız? Bir de onu söyle!

METİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanımız, o günkü Başbakanımız ne dedi? Sayın Cumhurbaşkanımız, o günkü Başbakanımız "15 bin kilometre bölünmüş yol yapacağız." dediğinde hepiniz güldünüz, değil mi?

SALİH CORA (Trabzon) - "Hayal" dediniz.

METİN ÇELİK (Devamla) - "Hayal" dediniz, "Hayal." Çünkü "Olmaz." dediniz. Bu milleti "Olmaz."lara alıştırmıştınız.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Ne kadar özelleştirme yaptı? Bir de onu söyleseniz. Bir de özelleştirme rakamlarını söyleseniz.

METİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, kusura bakmayın, sataşmak için söylemiyorum bunları, bunlar gerçekler.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Bir dış borç rakamlarını söyleseniz.

METİN ÇELİK (Devamla) - Evet, bugün ne kadar yaptık değerli milletvekilleri? 18 bin kilometre bölünmüş yol yaptık…

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Mayınlı mı, mayınsız mı?

METİN ÇELİK (Devamla) - …on üç yılda 4 katına çıkarttık, 4 katına değerli milletvekilleri. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Kastamonu'da ne kadar vardı? Sadece 47 kilometre.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Yolu gösterdiniz kendinize, yolsuzluğu…

METİN ÇELİK (Devamla) - Sen hiç merak etme, ben daha oraya geleceğim.

47 kilometreden 300 kilometreye çıkardık, 300. (AK PARTİ sıralarından alkışlar

Değerli milletvekilleri, bundan rahatsız olmayın. Milletin memnun olduklarından zaten siz rahatsız oluyorsunuz.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Yapılan yoldan Allah razı olsun da şu yolsuzluğu anlatsanız hakikaten yani.

METİN ÇELİK (Devamla) - Başka ne yaptık? Bakın, IMF'ye 24 milyar dolar borcumuz vardı, değil mi? Bir milletvekili arkadaşımız geldi, bunu küçümsedi, dedi ki: "24 milyar doları ödemekle ne olmuş?" Değerli milletvekilleri, bakın, Merkez Bankamızın rezervi sadece 25 milyar dolar.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Oraya girme, eridi gitti şimdi.

METİN ÇELİK (Devamla) - Yani Merkez Bankamızdaki rezerv IMF'ye olan borcumuza ancak yetiyordu.

Evet, değerli milletvekilleri, bugün Türkiye ihracatını 30 milyar dolardan 5 katına çıkardı, 150 milyar dolara çıkardı.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) - İthalatı söyle, ithalatı!

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - İthalatı da söyle!

METİN ÇELİK (Devamla) - Bunlar gerçekler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, fazlaca vaktim kalmadı. İşçilerin, memurların, emeklilerin ücretlerinde reel anlamda çok ciddi iyileştirmeler sağladık. Evet, bir başka konuşmamda bu iyileştirmelere tekrar değineceğim inşallah.

Ben, bu bütçenin, 2016 yılı bütçesinin milletimize, ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli hatip konuşmasını yaparken…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ya, icraattan rahatsız olma Özgür!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İcraattan rahatsız olan yok.

Değerli hatip, konuşmasını yaparken grubumuza sataşmada bulunmuş…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne dedi?

ÖMER ÜNAL (Konya) - Yol yaptık diye mi sataştı?

127
BAŞKAN - Bir saniye sayın milletvekilleri…

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Değerli hatip, konuşmasını yaparken sağlık hizmetlerinden bahsedip, geçmişte alınan katılım payları, bugün alınan katılım payları konusunda doğruyu söylemeyip grubumuza hitaben "Sizin dönemizde" deyip bir…

BAŞKAN - Sizin döneminizle mi mukayese etti?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - SSK'yı anlatmadı, ondan galiba, SSK'yı anlatmadı!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hiç ilgilisi yok.

Cevap hakkımızı kullanmak istiyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Savaş Ay'ın programını izlemediniz galiba! SSK hastanelerini anlatmadı, SSK'yı kim batırdı anlatmadı!

BAŞKAN - Sayın Özel, söz vereyim de, tamam da böyle zorlamaya gerek yok. Siz deyin ki: "Ya, ben iki dakika konuşmak istiyorum bir grup başkan vekili olarak."

"Günün son konuşmacısı" dedik, isterseniz son konuşmacı olarak Metin Bey kalsın, siz yerinizden konuşun. Yani, sataşma değil de açıklama olarak söz vereyim ben size.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yok, kürsüden cevaplamamız lazım.

BAŞKAN - Peki, buyurun, iki dakika veriyorum hadi bu saatte. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Başkanım, o yolları en iyi ben bilirim, son konuşmacı benim olmam lazım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bence hiçbir mahsuru yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şimdi, önemli olan, bütçe görüşmesi yapıyoruz, müzakereler ne kadar uzarsa, bu, iktidar için gurur vesilesi olması lazım. "Bir maddede konuşma yapılmasa mı?" diye bir şakayı bile alkışla karşılamak, aslında bütçe gibi önemli bir müzakereyi işlevsizleştirmek anlamına gelir. Elbette, buraya çıkan arkadaşlar iktidar partisi olma sorumluluğuyla görevlerini yapacaklar ama gerçeklerden uzaklaşmamak lazım.

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelmeden önce hastalardan emekliyse yüzde 10, çalışırsa yüzde 20, raporluysa eğer yüzde 0 katılım payı alınırdı, bunun dışında herhangi bir ödeme yoktu. Bugün gelinen noktada 11 çeşit katılım payı alınıyor ve bu yüzde 10-20 hâlâ var ama muayene ücreti devlet hastanesindeyse 5 lira, üniversitedeyse 12 lira. Yazılan reçete için, muayene reçeteyle sonuçlandıysa 3 lira reçete parası...

SALİH CORA (Trabzon) - Eczanelere gidebiliyorsunuz, isteyen istediği eczaneye gidebiliyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - ...sosyal güvenlikten sorumlu Sayın Bakan burada, size yazılan ilacın en ucuzu ödeniyor, aradaki fark hani diyoruz ya: "Teyze devlet bu ilacı ödüyor." diye her yazılan kutu ilaç için ek 1 lira, özel hastane fark ücreti...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - SSK'yı anlat SSK'yı, Özgür Bey, SSK'yı anlat.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - ...tetkik fark ücreti, istisnai sağlık hizmeti...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - SSK'yı anlat, SSK'yı.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - ...fark ücreti, muayeneye erken geldin fark ücreti, muayene için...

SALİH CORA (Trabzon) - İlaç bedellerini yüzde 80 indirdik.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -...randevu almak için 4 lira telefonla ücret...

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Telefon mu vardı ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - ...istisnai sağlık hizmetlerinden yararlanma farkı, ayrıca bir tetkik var, tetkiki öne çekmek için üniversite hastanesinde dahi dört ay sonraya MR yazmış cumartesi gel, 200 lira ver fark ücreti.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - SSK'da kuyruk vardı, ilaç kuyruğu vardı, kapılarda kuyruk vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sayın Bakan burada, eskiden ağırlıklı ortalaması yüzde 12 olan cepten harcamalar yüzde 45'e çıkmış durumda.

SALİH CORA (Trabzon) - İsteyen istediği eczaneye gidebiliyor.

BAŞKAN - Bitmiştir Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sizin eseriniz övünebilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - SSK'yı da anlatsaydın Özgür Bey. SSK Genel Müdürlüğünü anlatsaydın.

HÜSNİYE ERDOĞAN (Konya) - Sayın Başkan...

128
BAŞKAN - Sayın Erdoğan siz niye söz istiyorsunuz?

Buyurun.

HÜSNİYE ERDOĞAN (Konya) - "Başörtülüler" diye bize sataştı, ben de bir cümle...

BAŞKAN - Hayır, hayır Sayın Erdoğan o konu kapanmıştır, lütfen.

HÜSNİYE ERDOĞAN (Konya) - Lütfen, Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemi yapacağız.

HÜSNİYE ERDOĞAN (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sisteme giren sayın milletvekillerine ben sırasıyla söz vereceğim.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Sayın Başkan...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, yol, yol, yol, yol... "Yolu da bilirim yolsuzluğu da." demişti, son konuşmacı olacak.

BAŞKAN - Sayın Erdoğan 1'inci sırayı aldınız.

Buyurun.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Sayın Başkan...

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu sene hem köylüler hem de turizmciler çok ciddi bir sezonla, sıkıntılı bir sezonla karşı karşıya. Köylülerin ve turizmcilerin ecrimisillerini düşürecek misiniz, böyle bir çalışmanız var mı?

İkincisi: Geçtiğimiz 2008-2009 yıllarında mali krize girip ödeme güçlüğüne giren sonradan borcunu, derdini ödeyen ancak yeniden iş kurmak istediğinde bankalardan kredi alamayan çok ciddi esnaflar, sanatkârlar var. Bunlarla ilgili bir mali af düşünüyor musunuz, sicil affı düşünüyor musunuz?

Gene, şu anda Çek Yasası işlemez durumda; ticaret yapılamıyor, kimse alacaklarını alamıyor. Bu iş yarın adaletle çözülemeyince başka yerlere gider. Bu Çek Yasası'na yeniden bir düzen vermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Topal…

SERKAN TOPAL (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bildiğiniz gibi, Suriye savaşı nedeniyle başta Hatay olmak üzere bütün sınır kapıları kapandı dolayısıyla oradaki halkımız şu anda mağdur, esnafımız mağdur, çiftçimiz mağdur. Artık, turist de oraya gelemiyor şu süreçte. Bu yüzden, bütün bunları göz önünde bulundurarak esnaf ve çiftçimizin vergi ödemelerinin ve kredilerinin bu sıkıntılı süreçte en az yıl bir yıl ertelenmesini talep ediyorum. Siz Hükûmet olarak böyle bir uygulamayı düşünüyor musunuz? Oradaki esnaf ve çiftçi adına talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Hürriyet…

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, İstanbul'un su ihtiyacı için Kocaeli Kandıra'nın 18 köyünü sular altında bırakacak Sungurlu Barajı nedeniyle yerinden yurdundan edilecek köylülerimize barınma hakları için yeni bir yer gösterecek misiniz? Baraj alanında şimdiden rantçılar devrededir. Arazileri ucuza kapatmaya çalışan rantçılarla ilgili bir inceleme başlatacak mısınız?

Bir de asrın felaketi Gölcük depreminden bu yana Kocaeli'de 150 bini aşkın yeni konut inşa edilmiştir ama zorunlu olan DASK poliçelerinde aynı oranda artış olmaması sizce anormal değil midir? Elektrik, su abonelik işlemleri DASK olmadan yapılamazken 200 bine yakın DASK'sız binaları nasıl açıklayacaksınız?

BAŞKAN - Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Maliye Bakanlığında Gider bölümü için kurum içinde uzmanlık sınavı açmayı düşünüyor musunuz? Eğer açılacak ise ne zaman açılacak?

Soru 2) 1 kilometre otobanın ortalama maliyeti ne kadardır?

Soru 3) Kayyum tarafından el konulan şirketler, televizyonlar, gazetelerin kayyum atandığı tarih itibarıyla Maliyeye vergi borçları var mıdır?

Soru 4) Düzce Belediyesine oradaki atıklar için Avrupa Birliği fonundan ve merkezî idare tarafından ne kadar para gönderildi? Bu paraların ne kadarı harcandı?

Soru 5) 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 59'uncu maddesi uyarınca istisnai memurluğa 2002 tarihinden bugüne kadar kaç kişi alındı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Demir…

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Üniversite asistanları mutsuz, umutsuz ve karamsar. Sayın Bakan, üniversitelerimiz gerek eğitim gerek akademik yayın açısından sizin on üç yıllık döneminizde epey gerilere düştü. Yayında İran bile bizim önümüzde. Akademik yaşamımızın geleceği olan asistanlar yani 50/D, ÖYP ve diğerleri, iktidarınız tarafından akvaryumun çöpçü balıkları gibi yani

129
akademik yaşamın taşeronları olarak görülüyor. Üniversitemizin ve akademik yaşamımızın geleceği olan başta 50/D'liler olmak üzere, sizin Bakanlık döneminizde geleceklerine umutla bakabilecekler mi? 4/A ve 4/C kadroları verilecek mi?

İkinci sorum: Kastamonu Tıp Fakültesi dokuz yıldır Hacettepede. Kastamonu milletvekilleri acaba ilgilenip de tıp fakültesini taşıyacaklar mı? Para mı bulamıyorlar acaba veya para mı vermiyorsunuz Sayın Bakan?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere sözü Sayın Bakana veriyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, iki, üç arkadaşımız sorabilirdi yani.

BAŞKAN - Süre kalırsa vereceğim çünkü süre kalmadı.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Erdoğan turizm sektörü ve tarım sektöründe vatandaşlarımızın karşılaştıkları problemlere ilişkin olarak yapabileceklerimizle ilgili bir soru sordular. Bilindiği üzere, Sayın Başbakanımız turizm sektörüyle ilgili olarak kapsamlı bir paketi yakın geçmişte açıkladı. O paket içerisinde turizm işletmelerinin karşılaştıkları finansal güçlüklerin kolaylaştırılması, kamu idarelerine, özellikle Maliye idaresine ödedikleri kiraların ve ecrimisil bedellerinin üç yıl süreyle taksitlendirilmesine ilişkin kapsamlı bir düzenleme yaptılar.

Yine, çiftçilerimizle ilgili olmak üzere de bizim, biliyorsunuz, tarım arazilerinin çiftçilere uygun koşullarla satılmasına ilişkin bir düzenlememiz oldu, 258 bin çiftçimiz de bu düzenlemeden yararlandı. Her zaman biz çiftçimizin yanında olduk. Bakın, 2016 yılında çiftçilerimize doğrudan doğruya 15,4 milyar lira tarımsal destek ödemesi yapacağız. Yine, yemde ve gübrede katma değer vergisi oranını düşürdük. Bu yolla, çiftçilerimize 2,4 milyar lira ilave kaynak sağlıyoruz. Bunları da özellikle söylemek isterim.

Herhangi bir şekilde, şu anda mali afla ilgili bir düzenleme hazırlığımız olmadığını önceden de zaten söylemiştim.

Sayın Topal, esnaf ve çiftçi borçlarına ilişkin olarak bir soru sordular, o konuda gerekli açıklamayı biraz önce yaptım ama özellikle, biliyorsunuz, hem seçim beyannamemizde hem de Hükûmet programında…

SERKAN TOPAL (Hatay) - Hatay'la ilgili…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hatay'daki konuları detaylı olarak bilmiyorum, araştıracağım, uygun görürseniz, o konuda bilgi vereceğim.

Özellikle, esnafımızın ihtiyaç duyduğu finansmana daha kolay erişmesi, vergi yüklerinin azaltılması kapsamında önemli düzenlemeler yaptık yakın zamanda hem seçim beyannamemizde hem de Hükûmet programımızda bunlara yer vermiştik. Biliyorsunuz, emekli esnafımız üzerindeki sosyal güvenlik destek primi kesintilerini tamamen kaldırdık. Yine, esnafımıza 30 bin liraya kadar faizsiz destek verme imkânı getirdik. Biliyorsunuz, Türkiye'de yaklaşık 750 bin civarında basit usul mükellefimiz var, basit usulle vergilendirilen esnafımız var, onların 8 bin liraya kadar olan kazançlarından vergi almayacağız.

Yine, genç esnaflarımız için, genç müteşebbislerimiz için yeni bir düzenleme getirdik ve ilk defa mükellef olan gençlerimize üç yıl süreyle, yıllık 75 bin liraya kadar olan kazançlarından vergi almayacağımızı söyledik.

Yine, özellikle, küçük illerimizde faaliyet gösteren esnaflarımız başta olmak üzere, 52 ilimizde, 10'dan daha az işçi çalıştıran işletmelerimizde 6 puan indirimini getirdik. Böylelikle, yaklaşık 200 bin civarında esnafımız bu düzenlemeden yararlandı. Dolasıyla, her zaman AK PARTİ hükûmetleri esnafın da, çiftçinin de, çalışanın da, emeklinin de, vatandaşın da her zaman yanında olmuştur, yanında olmaya devam edeceğiz.

Sayın Hürriyet, bu baraj inşaatıyla ilgili bir soru sordunuz ama detaylara vâkıf değilim. Bir baraj inşaatı nedeniyle eğer kamulaştırma yapılacaksa mutlak surette vatandaşın hak ettiği kamulaştırma bedellerinin ödenmesi asıldır. Zaten, böyle bir çalışmayı -ilgili bakanlık- eğer Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yapıyorsa o kapsamda bir yürüyen çalışma vardır ama uygun görürseniz, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünden arkadaşlarımız bilgi alsınlar, biz sizinle bu bilgileri paylaşalım.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - DASK'la ilgili…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bu, DASK'la ilgili de inanın şu anda bilgim yok. Bunu da araştıralım -Kocaeli'de- Hazine Müsteşarlığından da onu soralım, o bilgileri de alalım.

Sayın Tanal, Maliye Bakanlığı gider bölümünde çalışan arkadaşlarla ilgili bir konuyu gündeme getirdiler. Gelir bölümüyle ilgili de böyle bir konu var. Tabii, daha önce gelir bölümündeki arkadaşlarımız için 3 defa sınav yapıldı, gider bölümündeki arkadaşlar için de 1 defa sınav yapıldı ama ben biliyorum ki özellikle genç arkadaşlarımızdan bu yönde bir talep var.

Sayın vekilim, diğer konularda elimizde bilgi yok.

130
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Bakan, artık bir söz verin ya şu sınav için. Hani tahta oturdunuz, bir söz verin artık ya.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Tanal'ın sorduğu diğer konularla ilgili olmak üzere de…

Arkadaşlar, bu çalışan arkadaşlar bizim arkadaşlarımızdır, hepsini seviyoruz, canla başla çalışıyorlar, gayret ediyorlar, emek veriyorlar ve devlete, millete hizmet ediyorlar. Biz o konuda arkadaşlarımızın durumlarını biliyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bir sınav sözü verin, bir sınav sözü.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Bakanım, sevmeyin, sınav açın, ekonomik durumlarını düzeltin, ödeneklerini düzgün verin, sevmeniz böyle olsun dostum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Açın bir sınav, hadi bu bütçede bir tane iş yapın ya, bir güzellik yapın.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Değerli arkadaşlar, Sayın Tanal'ın sorduğu diğer konularla ilgili olmak üzere de yazılı olarak cevap vereceğim.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Erdem ve Sayın Çam; kısa kısa olmak üzere sorularınızı alabiliriz.

Sayın Erdem… Yok.

Sayın Çam…

MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, 2B arazilerinden elde edilen gelir ne kadardır? Ama biliyoruz ki birçok vatandaşımız, köylümüz, 2B arazilerindeki tespit edilen değer yüksekliğinden dolayı başvuru yapamadılar. Önümüzdeki günlerde tekrar değer saptamasıyla ilgili bir değerlendirme var mı?

İkincisi de…

BAŞKAN - Tamam, yeterli, Sayın Çam.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Çam'a teşekkür ediyorum.

2B arazileri kapsamında yaklaşık 500 bin kadar taşınmaz sattık. Az bir miktar hak sahibi bu başvuruları yapmadı ama zaman zaman bu tür talepler geliyor, aynı talep tarım arazilerinin satışı bakımından da geliyor. Biz, Bakanlık olarak gelen bu talepleri değerlendireceğiz. Ben daha önce de açıklama yaptım, tarım arazileriyle ilgili yaklaşık 258 bin vatandaşımız başvurdu ama 150 bin vatandaşımızın daha başvura bileceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla aynı kapsamda 2B arazileriyle ilgili de bu kapsamda bir çalışmayı yaparız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi bitmiştir.

Yalnız Sayın Soluk'a söz vereceğim demiştim bir dakikalık ve kısa bir şey, yol konusu olunca…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ama o uzar gider Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun, bir dakika.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; çok teşekkür ediyorum.

Buradaki havadan rahatsız olduğumu rahatlıkla ifade edebiliyorum, kullanılan terimlerden dolayı, birbirimize hitabet tarzımızdan dolayı. Ancak bir şeyden dolayı son derece de mutluyum. Buradaki gerginlik dışarıya kesinlikle çıkmıyor, bu da insanı gerçekten mutlu ediyor.

Bunu ifade ettikten sonra, gerçekten büyük bir coğrafyaya sahibiz, zor bir coğrafyaya sahibiz. Sayın milletvekilimizin de ifade ettiği gibi, yollarımız yoktu. Tekerin döndüğü yere yol demiştik ama o tekerin döndüğü yerler, şimdi zengin ülkelerde, lüks içerisinde araç kullanan ülkelerde olduğu gibi, biz de artık araçlarımızı zevkle kullanabiliyoruz.

Bir şeyi ifade etmek istiyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - 1 milyar 650 milyon...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Erdoğan'a da bir dakika verelim, bu gecenin hayrına.

Sayın Erdoğan...

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Sayın milletvekilleri, hakikaten, Türkiye'de... (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Millet sizi anladı, teşekkür ediyoruz Sayın Soluk.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Gerçekten, tekerin döndüğü yerler... Vatandaşın

131
cebindeki... (Gürültüler)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Soluk, tutanaklara geçmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tabii ki bütçedeki son kürsü nöbetim olduğu için birkaç hususu ifade etmek istiyorum.

Öncelikle, tabii, bugün Adıyaman ilimizin Gerger ilçesine bağlı Yeşilyurt köyündeki bor madeninde gerçekleşen patlamada hayatını kaybeden özel güvenlik görevlisi Hacı Demirel kardeşimize Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Yine, yaralı olan Kadir Aslan kardeşimize de Allah'tan acil şifalar diliyorum.

Yine, yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün tüm dünyada ve ülkemizde kadınların eşitlik, kalkınma ve daha huzurlu bir hayat özlemlerini ve isteklerini dile getirdikleri birlik ve beraberlik günü olarak kutlanmasını diler, bu vesileyle tüm kadınlara sağlık, mutluluk ve başarı temenni ediyorum.

Peygamber Efendimiz (SAV) Veda Hutbesi'nde şöyle buyuruyor: "Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Kadınlar size Allah'ın bir emanetidir, onları koruyup kollayınız." şeklinde buyurmaktadır. Dolayısıyla, toplum olarak bu emanete saygı duymak, onların haklarını gözetmek her bireyin özen göstermesi gereken bir sorumluluktur.

Bu duygu ve düşüncelerle tüm kadınların gününü kutluyorum. Sadece bir gün değil, her daim buna riayet etmemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum ve teşekkür ediyorum.

Yine, sayın milletvekilleri, evet, bütçenin son kürsü nöbeti olduğu için ben, şimdiden bu bütçenin milletimize ve Hükûmetimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Bu vesileyle bugüne kadar yoğun mesai harcadığımız birleşimleri yöneten Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan, başkan vekilleri ve kâtip üyelerine, parti gruplarımızın, tüm grupların başkan vekillerine, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan ve üyeleri başta olmak üzere tüm milletvekillerine ve ailelerine, Hükûmet üyelerine katkıları ve katılımları için teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ayrıca, çalışmalarımıza yasama, idari ve teknik hizmetleriyle destek veren idari teşkilatımızın Genel Sekreteri ve yöneticilerine, Divanda yakın destek sağlayan Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı idareci ve yasama uzmanlarına, bir hafta aralıksız çalışmasıyla bütçe metinlerini basan basımevine, Komisyon aşamasında yoğun emek sarf eden Bütçe Başkanlığımızın çalışanlarına, sözlerimizi kayda geçiren stenograflara, Genel Kuruldaki teknik sistemi çalıştıran işletme birimi teknik personeline, sürekli hareket hâlinde taleplerimize yetişen kavaslara, bire bir çalıştığımız danışman ve sekreterlerimize, tüm partilerin grup çalışanlarına, görüşmelerimizi yansıtan Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonu çalışanlarına, sağlık çalışanlarına, güvenlik hizmetlerini özveriyle yerine getiren koruma personeline, hazırladıkları güzel yemekleriyle lokanta çalışanlarımıza, yoğunluğumuzu alan çay ve kahveleriyle çay ocakçı ve garsonlara, ulaşımımızı sağlayan şoförlere, temizlik hizmetlerini veren personele, çalışmalarımızı kamuoyuyla paylaşan tüm Parlamento muhabirlerine, velhasıl Meclisimizin bütün çalışanlarına ve televizyon aracılığıyla bizleri takip eden tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

Evet, kapatmadan önce, daha doğrusu oylamasını yapmadan önce son sözü Hüsnüye Erdoğan'a verecektik Kadınlar Günü münasebetiyle, az önce verdik, geri kapandı.

Sayın Erdoğan, buyurun.

Size de bir dakikalık süre veriyorum.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.

Saat on ikiyi iki geçiyor yani 00.02, gerçekten, Kadınlar Günü'nde konuşuyorum. Millî iradenin tecelli ettiği bu çatı altında bugünleri gösteren Rabb'ime hamdü senalar ediyorum. Yalnız, sitemim, buradaki bize "başörtülü", "başörtüsüz" diye ayrım yapan vekillere…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yapma artık sitem, yapma sitem.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Aferin Ramazan sana, aferin.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Artık, biz bu ayrımı gerçekten istemiyoruz. Başörtülü, başı açık her türlü kadının temsilcisi olarak buradayız elhamdülillah ve onları en iyi şekilde savunmaya, ileriki günlere, istikbalimize taşımaya Allah için söz veriyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan…

132
BAŞKAN - Sayın Günal…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Müsaadenizle, böyle parmak sallayarak, sayın hatip bizim söylediğimiz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bir saniye sayın milletvekilleri, bir saniye, Sayın Günal'a söz verdim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, şimdi, sizi çok iyi anlıyoruz, kapanırken ama… Ben Sayın Ramazan Coşkun'u ve arkadaşların bu tavrını anlamadım. Gece gece…

BAŞKAN - Coşkun değil ki…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Buradan da söyleyebilirim, kürsüye çıkmama gerek yok, hepsini arkadaşlar not alır.

BAŞKAN - Buyurun, buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Böyle bir şeyin söylenilmesi hiç yakışıklı değil hem de Dünya Kadınlar Günü mesajı verirken, arkadaşımızın söylediğini çarpıtarak, Milliyetçi Hareket Partisinin o konuda…

BAŞKAN - Her türlü ayrıma herkes karşıdır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - …Adalet ve Kalkınma Partisine destek verdiğini siz çok iyi biliyorsunuz.

BAŞKAN - Evet, her türlü ayrıma hepimiz, tüm milletvekilleri karşıdır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Çünkü buradaydınız, "başörtülü", "başörtüsüz" diye bir ayrım olmaz. Bütün kadınların haklarını korumak zorundayız. Bunun üzerinde en fazla hassasiyet gösteren bir partiye böyle yapılmasını...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - …Sayın Ramazan Coşkun'un gelerek bu konuşmayı araya sokmasını gecenin bu saatinde kınıyorum.

BAŞKAN - Ramazan Coşkun değil, Ramazan Can. (AK Parti sıralarından gürültüler)

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ben gayet iyi söyledim size…

Burada, bakın, siyaset yapmak isterseniz biz onu yaparız.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz. Yo, yo, siyaset yapmıyoruz.

Her türlü ayrıma karşı olduğumuzu hepimiz ifade ediyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Biz onu yaparız ama yazıktır, günahtır. Yani, en çok desteği veren bir partiyi… Arkadaşımızın söylediği "Onların sömürülmesine izin vermeyin." dedi yani hâlâ anlamamışsınız.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri…

MELİKE BASMACI (Denizli) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Efendim?

MELİKE BASMACI (Denizli) - Sayın Başkanım, tutanağa geçmesi açısından ben söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun, söyleyin.

MELİKE BASMACI (Denizli) - Şunu unutmamak lazım ki, eğer kadınlar bugün burada Mecliste özgürce konuşabiliyorsa, sokağa çıkabiliyorsa bunu Mustafa Kemal Atatürk'e borçludur. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (x)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim

133
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Evet, Sayın milletvekilleri, 13'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Böylece programa göre 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın oylanmamış maddeleri ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın maddelerinin görüşmelerini ve oylamalarını yapmak için 8 Mart 2016 Salı günü saat 11.00'de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı geceler diliyorum.

Kapanma Saati: 00.06

Bakmadan Geçme