Olay röportaj! Muhsin Yazıcıoğlu ölüme nasıl gitti? MİT'çinin şok telefonu

Merhum BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun dava arkadaşı Ökkeş Şendiller, yazarımız Mustafa Toygar'a bomba açıklamalarda bulundu

  • 20314

Bugün BBP'nin kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun "helikopter kazası"nda vefat edişinin 7. yıl dönümü...

Aradan 7 yıl geçti o "kaza"nın sırrı aydınlatılamadı.

Onlarca soru hala cevap bekliyor.

Vefatından önce Muhsin Yazıcıoğlu'nun etrafının kasıtlı olarak boşaltılıp, birileriyle donatıldığı iddiası doğru mu?

"4 aydan beri benim sırtım döşek görmedi. Allah'tan korkun. Benim Çağlayancerit'te ne işim var, beni öldürecek misiniz?" diyenYazıcıoğlu nasıl Çağlayancerit'e götürüldü?

Muhsin Yazıcıoğlu'nun Kahramanmaraş'a gidişi niçin Ökkeş Şendiller'den saklandı?

Yazıcıoğlu'nun şehadeti ile Çözüm Süreci'nin bir alakası var mı?

Muhsin Yazıcıoğlu dosyasını kapatan savcı mükâfatlandırıldı mı?

“Dosyayı kapatamazsınız” diyen mahkeme heyetine ne oldu?

Haber Platosu'nun usta röportajcısı Mustafa Toygar sordu, BBP kurucularından, Yazıcıoğlu'nun "dava arkadaşı" eski milletvekillerinden Ökkeş Şendiller cevaplandırdı.

(HABER PLATOSU ÖZEL) (MUSTAFA TOYGAR)

mustafa@haberplatosu.com

ÖKKEŞ ŞENDİLLER RÖPORTAJI / BİRİNCİ BÖLÜM

RÖPORTAJIN 2. BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ

Mustafa Toygar: Şehadeti öncesinde Muhsin Başkan'ın etrafının kasıtlı olarak boşaltılıp, birileriyle donatıldı gibi bir iddia var, ne dersiniz?

Ökkeş Şendiller: Ben baştan beri aynı kanaati taşıyorum; bunu daha önceden de yazdım çizdim. İnternete girip de helikopter kazasında “Sorular Ökkeş Şendiller” diye yazarsanız o şeyler çıkar. “Büyük Birlik Partisi ne yapmak istiyor?” diye ikinci bir yazı yayınladım ben. Onu da internete girdiğiniz zaman bulabilirsiniz, ben adres olması bakımından söylüyorum. Ben baştan beri söyledim. Çünkü şehadet olayından önce Çağlayancerit meselesinin helikopter tutulmasına kadar, o konunun detaylı araştırılması lazım. Ben bu konuda Devlet Denetleme Kuruluna, Malatya'daki özel yetkili savcıya da dört saat ifade verdim. O zaman da söyledim. Ben aynı kanaatteyim. Buradan başlamak lazımdı. Yani Muhsin Yazıcıoğlu'nun Çağlayancerit'e gitmesi büyük bir yanlıştı. Kazaya kadere inanan insanlarız biz ama Çağlayancerite seçim sonuçları itibariyle bakarsanız benim Çağlayancerit'te Maraş bölgesi olması hasebiyle 30 sene emeğim vardı. Hiçbir zaman için 3. parti olamadım, 4. parti oldum hep. Çünkü Çağlayancerit'te insanlar oyu resmen satıyorlar. Paranız ne kadar varsa o kadar oy alırsınız.


Benim haberim olsaydı, Muhsin Başkan'ı o Çağlayancerit meselesinden vazgeçirirdim. Benim haberim olmadı. Bunların hepsini detaylı bir şekilde gerek Malatya özel yetkili savcısına, gerek Devlet Denetleme Kuruluna, gerekse Meclis Komisyonuna dilimin döndüğü kadar anlattım. Anlatmaya da devam ediyorum. Ben baştan beri çok net olarak söylüyorum bu bir operasyondu, bu bir suikasttı.

"4 AYDAN BERİ BENİM SIRTIM DÖŞEK GÖRMEDİ. ALLAH'TAN KORKUN. BENİM ÇAĞLAYANCERİT'TE NE İŞİM VAR, BENİ ÖLDÜRECEK MİSİNİZ?"

Zaten rahmetliyi Mardin'den arıyorlar, Mardin'de kendisi kazadan birkaç gün önce "4 aydan beri benim sırtım döşek görmedi. Allah'tan korkun. Benim Çağlayancerit'te ne işim var, beni öldürecek misiniz?" diyor. Muhsin Başkan telefonda görüşüyor, yanında da Hasan Hüseyin Bozok var Mardin'de.

Çözüm Süreci'nin olmaması için iki kişinin olmaması gerekirdi. Birisi, Deniz Baykal'ın siyasette olmaması lazımdı, ikincisi Muhsin Yazıcıoğlu'nun olmaması lazımdı. Bundan dolayı mı suikast yapıldı? Sebeplerinden birisi bu olabilir. Niçin? Çünkü vatandaşın güveneceği bir siyasi lider yok. Vatandaşın itimat edeceği, sözüne güveneceği kimse kalmadı. Onun için de bunların olmaması lazımdı.

Mustafa Toygar: Kahramanmaraş'a gideceğinden sizin haberiniz var mıydı?

Ökkeş Şendiller: Haberim yoktu tabi, neticede ben burada bir sakatlık olduğunu şuradan da düşünüyorum. Mesela benim helikopter düşene kadar da haberim olmadı Maraş'a gittiğinden. Hatta birçok arkadaşımız aradı beni telefondan. Telefona çıktığım zaman da "oh" dediler. Ne oldu dedim ya? “Muhsin Başkan'ın helikopteri düştü” dediler. Arkadaşlar şunu düşündüler herhâlde; "Maraş'a gittiyse Muhsin Başkan, Ökkeş Bey de yanındadır. Helikopterdedir." diye düşünerek öyle aradılar. Ama benim helikopter düştükten sonra haberim oldu mesela. Niye? Benim karşı çıkacağımı biliyorlardı hepsi de. Bunları daha önce konuştum ben. Daha o Çağlayancerit'ten Belediye Başkan adayı dedikleri Mustafa Çolak, Kızılcahamam'da aday ilan edilip geldiklerinde ben burada Kahramanmaraşlı ekiple görüştüm. Onlara da söyledim ben. “Muhsin Başkan gelse başkanım, siz gelseniz...” Dedim ki; "Hayır, ne ben gelirim, ne Muhsin Başkan gelir." Hatta aday olan çocuğa dedim ki, bir buçuk sene önce; "Ben gelmem, ayağıma altın da döşesen ben Çağlayancerite gelmem. Ama şunu yaparım, sen eğer 4. parti olarak değil de 3. parti olarak çık oradan, benim bir evim var bir arabam var, satar senin bütün masraflarını karşılarım” diye de vaat de bulundum. Ama ne oldu netice? Yine parti oradan 4. parti olarak çıktı.

BİZİM HABER EDİLMEMEMİZ KASITLIDIR

Mustafa Toygar: Muhsin Yazıcıoğlu'nun şehadetine rağmen yine orada 4. parti oldunuz. Başkan'ın oraya gideceğini sizden saklamaları kasıtlı mı?

Ökkeş Şendiller: Tabii Muhsin başkan gibi bir dünya güzeli, dünya iyisi, dünyanın güzelliği için kendini helak edebilecek bir insan. Orada şehit olmasına rağmen, yine 4. parti olarak çıktı. Netice; buradan da şunu açıklıkla ifade ediyorum. Bizim haberimizin olmamasının sebebi de kasıtlıdır. Yani ben partiden istifa etmiştim ama Allah var biz Muhsin Başkan'la hiç irtibatımızı koparmadık, Muhsin başkanın bizim söyleyeceğimize her zaman için dikkat edeceğini de bilirim. Benim haberim olsaydı, Muhsin Başkan'ı o Çağlayancerit meselesinden vazgeçirirdim. Benim haberim olmadı. Bunların hepsini detaylı bir şekilde gerek Malatya özel yetkili savcısına, gerek Devlet Denetleme Kuruluna, gerekse Meclis Komisyonuna dilimin döndüğü kadar anlattım. Anlatmaya da devam ediyorum. Ben baştan beri çok net olarak söylüyorum bu bir operasyondu, bu bir suikasttı. En azından arama kurtarma çalışmaları sabote edildi, aramama kurtarmamaya dönüştü. Onun haricinde Muhsin Başkanla ilgili mahkemede de diğer görüşmelerimiz de sorulan şuydu; "Niye Muhsin Başkan hedef olsun?" Ben bu işin suikast olduğunu bugün daha net görüyorum.


2006'da Reyhanlı'da bir miting yaptık. Çok kalabalık olmadı ama hani bu mayınlı araziler, satılmış verilmişti biliyorsunuz. O zaman İsrail'in arkasında olduğu bir kısım şirketler oraya girdi. Oraya gittiğimizde rahmetli Yazıcıoğlu çıktı "Türkiye kuşatılmak isteniyor buradan, ben TSK yetkilileriyle görüştüm. Siyasi iktidar finansmanını sağlasın, bu mayınlı araziyi temizlemenin gücü bizim silahlı kuvvetlerimizde var. Silahlı kuvvetlerimiz bu araziyi temizlesin, bizim şehit ve gazi yakınlarımızdan buraya bir iskân yapalım, hem şehitlere ve gazilere vefa borcumuzu ödeyelim hem de Türkiye'nin bu 860 km'lik sınırını da kontrole almış olalım" diye açık açık söyledi. Onun neticesin gündem oluştu ve o şirketlere verilmedi. Şimdi mesela sebeplerden birisi bu olabilir.

Mustafa Toygar: Bugün bakıldığında taraflı tarafsız, seven sevmeyenin neredeyse tamamına yakını bunun bir suikast olduğunu söylüyor. Hükümet bu olaya nasıl bakıyor?

Ökkeş Şendiller: Bugün baktığımda ben bu işin suikast olduğuna daha çok inanıyorum dememin sebebi şu; Muhsin Yazıcıoğlu'na millet belki oy vermemiş olabilir ama onu bir annenin kızına hediye ettiği bir kolye gibi sandığının en mutena köşesinde tutuyordu. Diyordu ki bu insan, bu ekip lazım olacak. Hep öyle baktılar. Bizim zamanımızda da beraber çalıştığımız dönemlerde de anketler yapılıyordu. “Kendi partime vermezsem Büyük Birlik partisine oyumu veririm” diyenlerin oranı %80 idi. Yani 2. partiydik biz hep. Dolayısıyla sözüne itibar edilen, güler yüzlü, insanları tümden kucaklayan, hepimiz bir kilimin desenleriyiz ifadesi çerçevesinde, Büyük Birlik Partisi, Genel Başkan rahmetli Yazıcıoğlu dahil hepimiz için söylüyorum. Edirne'de ne konuşursak Van'da onu konuşuyorduk. Diyarbakır'da aynısını konuşuyorduk, Sivas'ta aynısını konuşuyorduk. Bizim böyle bir durumumuz vardı. Her kesimden en azından tepki almıyorduk. Şimdi böyle olunca bu süreç müreç rezaleti işte bugün yaşıyoruz. Allah şehitlerimize rahmet eylesin, gene bugün 3-4 tane şehit var. Bakın şu yaşadığımız olayın bütün sorumlusu; süreç ve süreci yönetenlerdir.

ÇÖZÜM SÜRECİ'NİN OLMASI İÇİN BAYKAL VE YAZICIOĞLU'NUN SİYASETTE OLMAMASI GEREKİRDİ

Mustafa Toygar: Yazıcıoğlu'nun şehadeti ile Çözüm Süreci'nin bir alakası var mı diyorsunuz?

Ökkeş Şendiller: Bana göre bu sürecin olması için iki kişinin olmaması gerekirdi. Birisi, Deniz Baykal'ın siyasette olmaması lazımdı, ikincisi Muhsin Yazıcıoğlu'nun olmaması lazımdı. Bundan dolayı mı suikast yapıldı? Sebeplerinden birisi bu olabilir. Niçin? Çünkü vatandaşın güveneceği bir siyasi lider yok. Vatandaşın itimat edeceği, sözüne güveneceği kimse kalmadı. Onun için de bunların olmaması lazımdı.

İSRAİL'Lİ ŞİRKETLERİN REYHANLI'YA GİRMESİNE ENGELLEDİK, “MAYINLARI TEMİZLEYELİM, ŞEHİT AİLELERİNİ YERLEŞTİRELİM” DEDİK, SUİKASTİN BİR SEBEBİ BU SEBEP OLABİLİR

Hatırlarsanız 2006'da biz Reyhanlı'da bir miting yaptık. Çok kalabalık olmadı ama hani bu mayınlı araziler, satılmış verilmişti biliyorsunuz. O zaman İsrail'in arkasında olduğu bir kısım şirketler oraya girdi. Oraya gittiğimizde rahmetli Yazıcıoğlu çıktı "Türkiye kuşatılmak isteniyor buradan, ben TSK yetkilileriyle görüştüm. Siyasi iktidar finansmanını sağlasın, bu mayınlı araziyi temizlemenin gücü bizim silahlı kuvvetlerimizde var. Silahlı kuvvetlerimiz bu araziyi temizlesin, bizim şehit ve gazi yakınlarımızdan buraya bir iskân yapalım, hem şehitlere ve gazilere vefa borcumuzu ödeyelim hem de Türkiye'nin bu 860 km'lik sınırını da kontrole almış olalım" diye açık açık söyledi. Onun neticesin gündem oluştu ve o şirketlere verilmedi. Şimdi mesela sebeplerden birisi bu olabilir. Çünkü Muhsin Yazıcıoğlu'nun şöyle bir özelliği vardı. Bizim Misak-ı Milli sınırlarımızın dışında kalan gerek Balkanlar'da, gerek Kafkaslar'da, gerek Ortadoğu'da, Irak'ta, Suriye'de, dışarıda kalan Türkler, geçmişteki cumhuriyet hükümetleri zamanında çok ciddi manada sıkıntı çektiler. Onun için de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne çok fazla güvenleri yoktu. Ama Muhsin Yazıcıoğlu'nun, Büyük Birlik Hareketinin kadrosuna çok güveniyorlardı. Yani hatırlayın; son zamanlarda Ruslar, Çeçenistan'la ilgili bir sürü Çeçen komutanı şehit ettiler İstanbul'da. Suikasta kurban gittiler. Çoğu gazetelerde haber bile olmadı o zaman. Ama Muhsin Yazıcıoğlu bu işlerin takipçisiydi, onlar da bizim kadroya çok ciddi bir şekilde güveniyorlardı. Bu manada da bir sürü sıkıntılar var. Efendim, falan yaptı, filan yaptı diyemeyiz. Böyle bir şeyi deme durumumuz da yok.

ERDOĞAN “BEN BOP'UN EŞ BAŞKANIYIM” DEDİKTEN SONRA BİZ KAYBETTİK HER ŞEYİ

Mustafa Toygar: Büyük Ortadoğu Projesi ile bir alaka kurulabilir mi?

Ökkeş Şendiller: Bölgemizdeki olanlara bakarsak Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en kuşatılmış dönemini yaşıyor. Şu anda etrafımız tamamen kuşatılmış durumda. Recep Tayyip Erdoğan “ben Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanıyım” dedikten sonra biz kaybettik her şeyi. Hükümet komşularla sıfır problem politikasıyla başladı. Şu anda hiç komşumuz kalmadı. Bir tek Barzani var orada. Barzani de biraz ayağı yere bastı mı “ben bağımsızlık ilan edeceğim, Ben Kürt devletini kurdum” deyip duruyor. Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölüm zamanlaması tam da en çok ihtiyaç olunduğu zamanda yapıldı. Şimdi bunu geçiyoruz. Bunu âlem de biliyor.

“YEDİLER ADAMI”

Demin siz de ifade ettiniz. Bugün Türkiye'de kime sorsanız, kimi görseniz bunun kaza olmadığını söyler. Ben gerçekten her seferinde daha çok üzülüyorum. Mesela İstanbul'a gidiyorsunuz bir piyasa taksisine biniyorsunuz. Adam sizi tanıyor işte, ilk dediği “başkanım, genel başkanı yediler diyor ya”. Benim anam vefat etti geçen sene Allah rahmet eylesin. Vefat edene kadar her lafı açıldığında, her televizyonda gördüğünde oturdu ağladı “yediler adamı” diye, o bölgeden de olunca. Şimdi Türk toplumunda böyle bir şey var, demin dediğiniz gibi seveninde sevmeyeninde böyle bir sevdası vardı. Bunu cenaze töreninde de görüyorsunuz.

GÜL "BU HELİKOPTERİN PARÇALARINI KEÇİLER Mİ SÖKTÜ? ELİMDE CD VAR" DEDİ

Mustafa Toygar: Peki, mahkeme aşamasına gelelim, mahkeme tarafından başlangıçta hiç üzerine filan gidilmedi. Ondan sonra Muhsin Başkan'ın eşi Gülefer Yazıcıoğlu'nun gayretleri, zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Devlet Denetleme Kurulunu harekete geçirmesi, ondan sonra da hadisenin mahkemeye intikal edişi. Bugün mahkeme hangi aşamada?

Ökkeş Şendiller: Aslında ilk etapta Devlet Denetleme Kurulu iyi çalışma yaptı. Ben yakinen biliyorum. Arkasından Malatya'da özel yetkili mahkeme vardı biliyorsunuz. Oradaki savcı arkadaş çok ciddi çalışma yaptı. Öbür taraftan yurt içinden ve yurt dışından kaza - kırım ekipleri geldi. Yani bu işi bilen teknik adamlar geldi. Helikopterde inceleme yaptılar, parçalarını incelediler, bir sürü çalışma yapıldı. Hatta helikopterden parçaları sökenlerden 8-9 kişi tutuklandı o zaman. Sivil ve asker kişilerden tutuklananlar oldu. Sizin dediğiniz gibi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Almanya'ya giderken bir açıklama yaptı hatırlarsanız. "Bu helikopterin parçalarını keçiler mi söktü. Elimde CD var." dedi. Onun üzerine biraz hareketlendi mesele, fakat sonradan bunlar özel yetkili mahkemeleri ve savcılarını kaldırdılar. Özel yetkili mahkeme Malatya'da kaldı. Dosyayı Maraş'a gönderdiler. Maraş'ta da Asliye ceza mahkemeleri kuruldu biliyorsunuz bu işlere bakacak şekilde. Devam ediyordu mahkeme. Biliyorsunuz bu helikopterin düşme anıyla ilgili 4,5 dakikalık bir radar görüntüsünün olmadığı ile ilgili çalışmalar oldu. Sonradan o tutuklananlar bırakıldı. Sonra da tutuklu kimse kalmadı.

ARAMA VE KURTARMA DEĞİL “ARAMAMA VE KURTARMAMA” OLARAK TARİHE GEÇTİ

Önceki sene hükümette bir hareketlenme oldu. Yani helikopterin düşmesinden ziyade arama kurtarma, aramama kurtarmama olarak tarihe geçti. Engellediler. Eğer engel olmasalardı, daha sonra helikopterin enkazına ulaşan köy korucuları, o gün ulaşmışlardı oraya 500 metreye kadar gidiyorlar, jandarma salmıyor, bırakmıyor onları. Ne zamana kadar, perşembe gününe kadar, üç gün orada kaldı. Gene o korucular jandarmayı atlatarak gittiler. Jandarmayı atlatıp gittikten sonra o çocukları gözaltına aldılar. Onların telefonlarına el koydular. Onlara baskı yaptılar “Niye gittiniz?” diye.

DEVLET HELİKOPTER DÜŞTÜKTEN 1,5 SAAT SONRA ORAYA KESİN İNDİ. BU İNKAR EDİLEMEZ

Öyle tahmin ediyorum, pazartesi gününe kadar ulaşmayacaklardı. Yalnız burada ifade etmem lazım Allah da biliyor, kul da biliyor; o gün akşam helikopter düştükten bir buçuk saat sonra devlet oraya indi. Oraya kesin indiler. Hiç bu inkar edilemez. Burada söyleyemeyeceğim, mahkemelerde filan ifadelerimiz var, hiç tereddütümüz yok o konuda. Oraya o gün indiler.

En yakın arkadaşlarımızla beraber olduğumuz bir dönemde MİT'ten birisi aradı "Muhsin Yazıcıoğlu şehit oldu, helikopterin altında." dedi bir arkadaşımıza. İki dakika sonra beni aradı o arkadaş "Falanla görüşen bendim ağabey! Helikopterin altında olan Muhsin Başkan değil, Sivas il 2. başkanı. Başkan helikopterin 15 metre uzağında” dedi. Aynen de öyle çıktı. O gün saat 6 civarındaydı. Onun için biliyorum ki inanıyorum ki oraya ulaştılar. Ama hangi maksatla yapıldı onu bilemem. Operasyonun hedefi neydi onu bilemem.

SEÇİM RİSKE GİRER DİYE BU ŞEYİ ENGELLEDİLER

Ama sıkıntı burada şuydu; bizim Alperen Ocakları, Nizam-ı Âlem Ocakları devletin bir kısım birimleri tarafından, radikal vurucu kırıcı işte operasyon yapan gibi bir algıyla algılandı. Hâlbuki öyle bir şey yok. Kesinlikle yok ama bunların şeyi şuydu herhâlde; şehit olduğu duyulursa bunlar ortalığı yakar yıkar olay çıkarırlar, seçim de pazar günüydü biliyorsunuz. Seçim riske girer diye bu şeyi engellediler ama o gün akşam oraya indiler.

MİT'TEN BİRİSİ ARADI, ‘MUHSİN BAŞKAN HELİKOPTERİN 15 METRE UZAĞINDA” DEDİ, DOĞRU ÇIKTI

Ben burada yine söylüyorum. Bizim en yakın arkadaşlarımızla beraber olduğumuz bir dönemde MİT'ten birisi aradı "Muhsin Yazıcıoğlu şehit oldu, helikopterin altında." dedi bir arkadaşımıza. İki dakika sonra beni aradı o arkadaş "Falanla görüşen bendim ağabey! Helikopterin altında olan Muhsin Başkan değil, Sivas il 2. başkanı. Başkan helikopterin 15 metre uzağında” dedi. Aynen de öyle çıktı. O gün saat 6 civarındaydı. Onun için biliyorum ki inanıyorum ki oraya ulaştılar. Ama hangi maksatla yapıldı onu bilemem. Operasyonun hedefi neydi onu bilemem. Çünkü bu tür operasyonlarda hedef vuruldu diyelim ki, yaşayıp yaşamadığı teyit edilmesi gerekir. Hatta İsmail Güneş o gazeteci çocuk biliyorsunuz 1-1,5 saat konuştu. Fakat helikopterin içindeyim ayağım kırık çıkamıyorum diye bas bas bağırdı.

SAVCI “BEN DAHİL KİMSE BU DOSYANIN ÜZERİNE GİDEMEZ, GELECEĞİNİ, MESLEĞİNİ RİSKE ATAMAZ” DEDİ

Mustafa Toygar: Ama yine de yerini tespit edemediler?

Ökkeş Şendiller: Hayır, inanın 20 dakika sonra İletişim Daire Başkanlığı koordinatlarını Genelkurmaya da, Emniyete de her tarafa ulaştırdı. Yani savcılık tarafından tespit edildi bunların hepsi. Şimdi bu noktada vatandaşın da kafasında hepimizin olduğu gibi; bu bir suikasttı. Ama şekli nedir, nasıl yapıldı onu biz bilemeyiz. O teknik bir iş. Bildiğiniz gibi daha sonra 2014'te dosya Kahramanmaraş'a gittikten sonra oraya Ankara'dan Adalet Bakanlığı'ndan müfettişler gönderdiler. Bu müfettişlerin gelmesiyle beraber Adliye'nin içinden aldığım habere göre, “dosyayı kapatacaklar” dediler. Onun üzerine görüşme yapıldı. Bir savcıya görev verildi, Habip Korkmaz diye. Şu anda mükâfat olarak Çorlu'da başsavcı. Habip Korkmaz'a arkadaşlar gittiler avukatlar ve aileden birisi… Dediler ki böyle “Dosyayı kapatacakmışsınız, sizlere görev verilmiş”. Dediği şu "Arkadaşlar ben dâhil Türkiye'de hiçbir Cumhuriyet Savcısı bu dosyanın üzerine gidemez, geleceğini ve mesleki kariyerini riske atamaz." Bu ifadeden dolayı da HSYK'ya arkadaşlarım bu savcıyı şikâyet ettiler. Ama savcı sonradan dosyayı kapattı. Çorlu'ya Başsavcı yapıldı. Hanımı da orada Sağlık Müdürü yapıldı. Ben bunu daha önce televizyonda söylediğim için benim hakkımda 50 bin TL'lik tazminat davası açtı. Mahkeme de görülüyor şu anda. Bu Meclise intikal etmiş, soru önergesi verilmiş. Sen dosyayı kapatanı başsavcı yaptın, dosyayı kapatamazsın diye tekrar iade eden Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesinin başkanını ve üyelerini de sürgün etmişsin. Bunu da MHP Kocaeli Milletvekili soru önergesi olarak bakana bunu sormuş. Tabii savcı sorumlu olduğu mahkemeden dava açtırdı bizim hakkımızda, buradaki maksat da şu "Ökkeş Bey'in ismi var, medyatik bir adam ben bunun hakkında dava açarsam bu Muhsin Yazıcıoğlu davasını üstüne gidemezler” diye gözdağı vermek için onu yaptı. Fakat şunu biz hep hatırlattık onlara, "Değil ki yargılanmak, biz ipe gitsek Muhsin Yazıcıoğlu davasının peşini bırakmayacağız." dedik. Satın aldıkları adamlar olabilir, kullandıkları adamlar olabilir. Ama nefesimizin sonuna kadar bu işi mücadelesini vereceğiz. Burada bunu ifade ederken hani o meşhur hikâye var; oduncular ormana odun kesmeye giderken ağaçlar ağlarmış, ne fayda oduncunun baltasının sapı bizden diye. Ben şimdi buradan sormak istiyorum, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanlığından ayrıldıktan sonra o karmaşa döneminde benim yine bir organizasyonla geldiğini düşündüğüm Yalçın Topçu...

YALÇIN TOPÇU'YA SUÇLAMA

Mustafa Toygar: Evet ben onu soracaktım, Muhsin Başkanın şahadetinden önce genel sekreter şahadetinden sonra genel başkan olan Yalçın Topçu, bu olaylar aydınlatılmamış bir sürü şüphe varken, önce hükümette yer aldı biliyorsunuz, bugün ise Cumhurbaşkanının baş danışmanı. Olayın aydınlatılmasına yardımcı oluyor mu?

Ökkeş Şendiller: Daha önce Yalçın Topçu'nun televizyonlarda ifadesi var, biliyorsunuz şahadet günü buradan ağlayarak açıklamalar yaptı; “Bulundu, ulaşıldı alperenler dağdan inin” diyerek buradan ağlayarak konuştu, Kayseri Valisinin açıklamasından sonra. Bulundu dendi biliyorsunuz o aramama kurtarmamaya dönüştü, “Hastaneye gidiyor, uçak kaldırdık” bilmem ne falan filan bir sürü şeyler oldu. O gün hüngür hüngür ağlayarak; “Alperenler, dağdan inin Genel Başkanımız bulundu” diye buradan feryat figan eden Yalçın Topçu sonradan bir sürü alavere dalavere ile partinin başına geldi. Ben oraya girmek istemiyorum ama televizyon televizyon dolaştı o zaman, “Bu bir suikasttır eğer bu suikastı bulmazsam etek giyeceğim” diye ağız dolusu konuştu önce. Sonrada Büyük Birlik Partisinden ayrıldı, genel başkanlıktan ayrıldı. O zaman herhâlde Büyük Birlik Partisi'nde ben yoktum. Görevde değildim. “Bu AK Parti'ye gidecek” diye konuşuldu zannediyorum ki, bununla ilgili açıklama yaptı. Yalçın Topçu'ya bunu sormaya devam edeceğim ben bunun peşini bırakmayacağım sonuna kadar. Efendim ne dedi? " Bana yapılan teklif, bunu diyenlere yapılsa dinini değiştirirlerdi" dedi. Bu hiçbir Müslüman'a yakışacak laf değil. Hiç bir adama da yakışacak laf değil. Bu lafı söyleyen adama, şimdi işte arada bakan oldun, bir arkadaşını da milletvekili yaptın. Şimdi ise danışman oldu oraya. Danışman oldu, bakan oldu benim umurumda bile olmaz. Hiç ruhum bile duymaz. O zaman adama sorarlar bunun bedeli neydi kardeşim? Muhsin Yazıcıoğlu'nun şahadetiyle ilgili, Muhsin Yazıcıoğlu'nun o Çağlayancerit'e götürülmesinin arkasında bir şey mi var? Bana yapılan teklifler onlara yapılsa dinini değiştirirdi dediğine göre, bu çok ağır bir laf. Şimdi de orada oturuyorsun danışman oldun öyle mi? Güle güle ol ama Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatı karşısında, şahadeti karşısında hangi bedelin karşılığında? Kim nereye geldi? Bu konu mahkemelerde devam edecek. İki konuda devam ediyor mahkeme, ben kapatılacağını düşünüyorum, arkadaşlar sonuna kadar gidiyorlar ama bu konuda bu lafların arkasından bu işin karşılığı olarak sarayda oturur, köşkte oturur orada oturur çok umurumuzda değil. Ama Muhsin Yazıcıoğlu'na ihanet edenler, Muhsin Yazıcıoğlu'nun o saf, o duru, o su gibi inancına, davasına ihanet edenlerin karşılığını adalet ortaya çıkaramazsa bile Allah'ın adaleti ortaya çıkaracaktır. Bunun için buradan tekrar söylüyorum; Muhsin Yazıcıoğlu'nun ismini kullanarak en çok da kızdığım öfkelendiğim bazı insanlardan nefret etmemin sebebi de bu. Şimdi çıkıyor adam efendim rahmetli yaşasaydı bu hükümete destek olurdu veya falan dRÖestek olurdu. Siz ne biliyorsunuz? Muhsin Yazıcıoğlu'nun hükümetin yanlışlıkları ile ilgili sağlığında söylediklerine hiç açıp bakmıyor musunuz?

RÖPORTAJIN BİRİNCİ BÖLÜMÜNÜN SONU

RÖPORTAJIN İKİNCİ BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ

MUHSİN YAZICIOĞLU KİMDİR?

Muhsin Yazıcıoğlu; 1954 yılında Sivas'ın Sarkışla ilçesi Elmalı Köyü'nde bir çiftçi ailesinin oğlu olarak doğdu. İlk ve orta öğrenimini Şarkışla'da yaptı.

Yüksek öğrenimini yapmak üzere 1972'de Ankara'ya geldi. Üniversite tahsilini, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde tamamladı.

1968'de cemiyet (dernek) çalışmalarına başladı. Şarkışla'da Genç Ülkücüler Hareketi'ne katildi. Ankara'ya geldikten sonra ise, Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yapmaya başladı. Sırasıyla; Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yaptı. (1977-78).

1978'de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği'nin kurucu Genel Başkanı oldu. 1980 yılına kadar MHP'de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulundu.

12 Eylül 1980'de yapılan askeri darbenin ardından, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası sanığı olarak cezaevine konuldu. 5,5 yılı hücrede olmak üzere 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalan Muhsin YAZICIOĞLU, 7,5 yıl cezaevinde kaldığı bu davadan herhangi bir ceza almadı.

Cezaevinden çıktıktan sonra, mağdur olmuş ülkücülere ve onların ailelerine yardim amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yaptı.

1987'de arkadaşları ile birlikte MÇP'de siyasete girdi. MÇP'de Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu.

1991 genel seçimlerinde üç partinin oluşturduğu ittifak bünyesinde, milletvekili adayı oldu. “O, inançlarınızı Meclis'e taşıyacak” sloganıyla, Sivas'tan milletvekili seçildi.

1992 yılı Temmuz ayında, “içinde bulunduğu partinin siyasi anlayışıyla uyuşamadığı için” bir grup arkadaşı ile birlikte MÇP'den ayrıldı. 29 Ocak 1993 tarihinde Büyük Birlik Partisi kuruldu ve bu partinin Genel Başkanlığına seçildi.

24 Aralık 1995'te yapılan erken genel seçimlerde ANAP-BBP ittifakından 20. Dönem Sivas milletvekili olarak, yeniden meclise girdi. 28.02.1996 tarihinde ANAP'tan istifa ederek, BBP'ye döndü.

26 Nisan 1998'de yapılan 3. Büyük Kurultay'da, 8 Ekim 2000 tarihinde yapılan 4. Büyük Kurultay'da, 2 Haziran 2002 tarihinde yapılan 1. Olağanüstü Büyük Kurultay'da,20 Temmuz 2003 tarihinde yapılan 5. Olağan Büyük Kurultay'da,30 Nisan 2006 tarihinde yapılan 6. Olağan Büyük Kurultay'ta ve 15 Nisan 2007 2.Olağanüstü Büyük Kurultayda tekrar BBP Genel Başkanlığına seçilmiştir.

22 Temmuz Erken Genel seçimlerinde BBP'nin seçimi protesto etmesi sebebiyle partisinden istifa ederek Sivas'tan bağımsız milletvekili adayı olup 23. dönem milletvekiliğine seçilmiştir.Daha sonra BBP'ye katılarak TBMM'de Büyük Birlik Partisi Sivas Milletvekili olarak BBP'yi Meclis'te temsil etmiştir.19 Ağustos'ta yapılmış olan BBP'nin 3.Olağanüstü Büyük kurultayında tekrar Genel Başkan olmuştur.

VEFATI

Kahramanmaraş mitinginin ardından Yozgat Yerköy mitingi için havalanan Yazıcıoğlu'nun helikopteri, 25 Mart 2009'da saat 15.03'te düştü.

Yazıcıoğlu dahil 6 kişinin hayatını kaybettiği helikopterin enkazı, Keş Dağı yakınlarındaki "Kanlı Çukur" mevkisinde bulundu.

Otopsi raporu sonucu iç kanama geçirmesi sonucu öldüğü tespit edilen Yazıcıoğlu'nun cenazesine 48 saat sonra ulaşıldı.

Muhsin YAZICIOĞLU, evli ve iki çocuk babasıdır.

Ökkeş Şendiller ve Muhsin Yazıcıoğlu...

ÖKKEŞ ŞENDİLLER KİMDİR?

1956 yılında, günü tam olarak bilinmeyen Mart ayında Kuzucak Köyü'nde doğdu.

Kahramanmaraş merkeze bağlı olan köyünün ilk okulunun ilk mezunu.

Orta ve lisa tahsilini Kahramanmaraş'ta tamamlayan Şendiller, 1976 yılında Gaziantep Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümüne kayıt oldu.

Cemiyetçilik hayatına daha ortaokul yıllarında, Ülkü Ocaklarında başladı.

Aralık 1978 yılında, dış mihraklarca tezgahlanan Marksist-Ermeni işbirliği eseri “KAHRAMANMARAŞ OLAYLARI”ndan 1.Nolu sanık olarak Adana Sıkıyönetim Mahkemelerince tutuklandı. İki yıla yakın idamla yargılandı ve 12 Eylül darbesinden 33 gün önce beraat etti.

Ancak Sıkıyönetim kararı ile bölge dışı sürgünden dolayı Konya Selçuk Eğitim Enstitüsüne kayıt oldu ve 1980 yılında mezun oldu.

1981 yılının Ocak ayında matematik öğretmeni olarak Kahramanmaraş'ta göreve başladı. Mayıs 1981′de 1402.sayılı Sıkıyönetim Yasası neden gösterilerek görevine son verildi. Verdiği hukuki mücadele sonucunda 1983′de tekrar görevine geri döndü. Ancak bu kez kendi isteği ile istifa etti ve çalışmadı.

1981 yılından itibaren özel sektörde çalışmaya başladı. Gerek yurt içinde ve gerek yurt dışında çeşitli firmalarda idarecilik yaptı.

1988 yılında Milliyetçi Çalışma Partisi, Kahramanmaraş il başkanlığı ile siyasete atıldı. 1989 yılında yapılan mahalli idareler seçiminde Kahramanmaraş Belediye başkanlığına aday olan Şendiller, çok az bir oy farkı ile seçimi kaybetti.

1991 Ekim ayında yapılan Milletvekilliği Genel Seçimlerinde Refah Partisi, Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islahatçı Demokratisi Partisi ittifakından Kahramanmaraş milletvekili olarak T.B.M.M.'ndeki yerini aldı.

Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliğine seçilen Şendiller, bir çok önemli araştırmaya imza attı. 1992 yılında Rus-Ermeni saldırısına maruz kalan Karabağ'da, bizzat cepheye kadar giderek, katliama tabi tutulan Azeri kardeşlerimizin sesini dünyaya duyuran heyette görev aldı.

1992 Haziran ayında Sırp vahşetine maruz kalan Bosna-Hersek'te, Almanya'nın Köln şehrinde yakılan vatandaşlarımızın yanında feryatlarını dünyaya haykırdı.

Yurt içinde, mazlum ve hakkı gasp edilen insanımızın sıkıntılarını meclise taşıyan bir çok çalışmada yer aldı.

Avrupa İşkence Önleme Komitesinde önemli görevler yaptı.

1992 Yılında MÇP'de meydana gelen siyasi tartışmalar sonunda 6 milletvekili arkadaşı ile birlikte ayrılarak BBP (Büyük Birlik PArtisi)'nin kuruluşunda yer aldı.

BBP'de çeşitli görevlerde bulunan Şendiller, 2008 yılı, Şubat ayında partideki tüm görevlerinden istifa etti.

Halen serbest ticaret yapan Şendiller, evli ve 4 çocuk babasıdır.

Yayınlanmış meclis çalışmaları ve Kahramanmaraş olaylarını anlatan “KANLI OYUN” isimli kitabın yazarı Şendiller, çeşitli dergi ve yayın organlarında da yazılarını yayımlamaktadır.

Bakmadan Geçme