Hakkı Öznur, şehadetinin 14. yılında 'Model şahsiyet Yazıcıoğlu'nu anlatıyor
Şehadetinin 14. yılında Muhsin Yazıcıoğlu'nun kabri başında anma programı düzenlendi. Programa katılan Hakkı Öznur'un konuşması ve yayımladığı mesajın tam metni...
Şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu, şehadetinin 14. yılında kabri başında okunan Kur'an-ı Kerim ve yapılan dualarla anıldı, mezarı çiçeklerle donatıldı. Anma programına merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun ailesi başta olmak üzere binlerce dava arkadaşı ve sevenleri katıldı. Kabrini gün içinde on binlerce vatandaş ziyaret ederek dualar ettiler. Kabrin başında, Muhsin Yazıcıoğlu'nun dava ve yol arkadaşı, camianın ağabeyi, Ülkücü hareketin kanaat önderlerinden Hakkı Öznur, Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu Genel Başkanı Erol Yazıcıoğlu, birer konuşma yaptı. Yazıcıoğlu ailesi adına ise şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu'nun oğlu Furkan Yazıcıoğlu, bir konuşma yaparak Anadolu'nun dört bir yanından ve yurt dışından gelen dava ve yol arkadaşlarına, sevenlerine, vatandaşlara teşekkür etti.
Araştırmacı Yazar Hakkı Öznur'un konuşması ve yayımladığı mesaj:
Acımız hala dipdiri. Hüznümüz devam ediyor.
Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu'nun şehadetinden bugüne 13 yıl, 11 ay, 28 gün geçti. Toplam 5114 gün geçti. Şehadetinin 14. seneidevriyesinde şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu ve onunla birlikte şehadete yürüyen dava arkadaşlarımızı rahmetle, şükranla ve özlemle yâd ediyoruz. Ruhları şâd, mekânları cennet, makamları âli olsun.
Devlet ve millet olarak zor zamanlardan geçiyoruz. Milletler, önderlere, liderlere ve gerçek devlet adamlarına bu zor zamanlarda ihtiyaç duyarlar. Büyük ülkü ve devlet adamları, idealist insanlar, devlete, millete, vatana, sahip çıkmalarıyla, varlıklarıyla, duruşlarıyla, yol göstermeleriyle anılırlar ve aranırlar. İşte, milletin adamı, şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu da bugün aranan, özlenen, anılan büyük devlet adamlarından biriydi.
11 ilimizde meydana gelen deprem, ülkemizi büyük bir acıya boğdu. Bugün yaşadığımız bu acılar dinmeden devam ederken, siyaset 14 Mayıs'ta yapılacak olan cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerine odaklanmıştır. Ülkemizin yaşadığı bu kadar acı yetmezmiş gibi siyasette kutuplaşma ve cepheleşme de maalesef katlanarak devam ediyor.
Milletçe acımız büyük, hüznümüz ve kederimiz tarifsizdir. 6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen iki büyük deprem sonunda resmi kayıtlara göre 11 ilimizde 50 binin üzerinde vatandaşımızı kaybetmiş, on binlercesi yaralanmış ve sakat kalmıştır.
Sağduyulu, toplumu sarıp kucaklayan ve kuşatan, gönülden, yürekten barış diliyle yapıcı, onarıcı mesajlar vermesi gereken siyaset elitleri, maalesef bunu bir türlü başaramıyorlar. Bugün ötekileştirici siyaset dili, ayrıştırmayı körükleyen ana unsur olmuştur. Bu çok tehlikeli bir dil ve asla siyasette kullanılmaması gerekiyor.
Bugün ülkemizde, eskilerin "kaht-ı ricâl" yani “devlet adamı kıtlığı” dedikleri bir süreç yaşanıyor. Muhsin Yazıcıoğlu'nun yokluğu hem devlet nezdinde hem millet nezdinde derinden hissediliyor. Toplumun bütün kesimleri birleştirici, bütünleştirici, yol gösterici, sağduyulu, itidalli tavrıyla hep örnek olmuş Muhsin Yazıcıoğlu'nu özlemle arıyor.
MODEL ŞAHSİYET: MUHSİN YAZICIOĞLU
Muhsin Yazıcıoğlu'nun siyaset çizgisi, ayrıştırıcı değil birleştirici, ötekileştirici değil bütünleştiriciydi. Muhsin Yazıcıoğlu, her daim adaletten, demokrasiden, milletten yana olmuştur. Anadolu'nun bağrından çıkan bu yiğit liderin, bu büyük siyaset ve millet adamının kahramanca, idealist mücadelesi toplum da her zaman büyük saygı uyandırdı. Milyonlarca insan ona sevgi ve hürmet besledi. Onun dik duruşuna davasına olan bağlılığına hep hayran oldu.
İstibdada karşı istiklale aşık olan Muhsin Yazıcıoğlu, sağlam karakterli, yüksek ahlaklı ve dik duruşlu bir dava adamıydı. İstikamet ve vakar sahibiydi.
Milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu, siyaset üreten bütün kesimlerle monoloğu değil diyalogu tercih eden, konuşmalarında vatandaşları kucaklayıcı bir dil kullanan ve bir siyasetçide olması gereken bütün güzel vasıfları üzerinde toplamış, bir rol-model siyasetçi, yüksek bir şahsiyet, özüne ve sözüne kayıtsız itimat ve itibar edilen tertemiz bir devlet adamıydı.
Muhsin Yazıcıoğlu, yaptığı konuşmalarında devletin öfkeyle, nefretle, kinle, hırsla yönetilemeyeceğini söylemiş, devleti yönetimine talip olanlara, seçilip hükümet olanlara ve yönetimi elinde tutanlara “Milleti karşınıza almayın, milletin milli ve manevi değerlerine saygılı olun. Ülkemize ve milletimize karşı sorumlu olduğunuzu unutmayın” diye de tavsiyelerde bulunmuştur.
Muhsin Yazıcıoğlu, toplumu ayrıştıran, ötekileştiren kin ve nefret dolu üslubu hep tehlikeli bulmuş, kışkırtıcı dil ve söylemi, öfkeyi, inatlaşmayı ve kutuplaştırmayı, bir siyaset tekniği olarak kullanan siyasetçileri de nazik bir dille eleştirmiştir.
Muhsin Yazıcıoğlu, gelip geçici makamlar uğruna nefsinin esiri olmamış, ihtiraslara kapılmamış ve güç zehirlenmesi yaşayan, otokrasiye saplanan, kendini “tek adam” olarak gören, kibir abidesi siyasetçileri de daima uyarmıştır.
Siyasal yönetimlerin tek adam anlayışını kabul etmeyen Yazıcıoğlu, vatandaşları “benden yana olanlar” ve “öteki tarafta olanlar” diye ikiye ayıran düşünceyi zararlı bulmuş, “insanları ötekileştirerek bir yere varılamayacağını” çok kez ifade etmiştir.
Muhsin Yazıcıoğlu, milletin evlatlarını “bizler” ve “onlar” diye ayırmazdı! Ötekileştirici siyaset tarzını tehlikeli bulur ve bu dili ve söylemi kullananların demokrasiye ve aziz milletimize zarar verdiklerini söylerdi.
Türk milleti, bugün Muhsin Yazıcıoğlu gibi sözüne itimat edilen, güvenilen, ilkeli, seviyeli, tutarlı, toplumun değerlerine bağlı hassasiyetlerini bilen, devleti ve milletini tanıyan bir insanı cumhurbaşkanı olarak görmek istiyor.
Bugün ülkemiz, Cumhur İttifakı ve Millet ittifakı olarak ikiye ayrılmışsa ve bu milletin üzerinde tam anlamıyla ittifak ettiği bir siyasi kişilik cumhurbaşkanı adayı olarak toplumun karşısına çıkmamışsa, bu elbette ülkemiz açısından çok acı bir durumdur. Bugün herkes, siyasilerden toplumun geniş kesimlerine kadar Muhsin Yazıcıoğlu gibi milleti ve devleti bilen, tanıyan bir siyasetçinin cumhurbaşkanı adayı olmasını istiyorsa bu çok önemlidir.
Muhsin Yazıcıoğlu hayatta olsaydı “toplumsal mutabakatla”, “ortak akılla” cumhurbaşkanlığına aday gösterilir ve milletin geniş desteğiyle cumhurbaşkanı seçilirdi.
MUHSİN YAZICIOĞLU ÇİZGİSİ, HAK, HUKUK, ADALET ÇİZGİSİDİR
Muhsin Yazıcıoğlu'nun “gizli ajandası” yoktu. Açık, şeffaf ve milletiyle, dava arkadaşlarıyla iç içe, bir bütün olan milli bir liderdi. Muhsin Yazıcıoğlu için kişilerin, grupların bekası değil, devletin, milletin bekası, ülkenin yarınları önemliydi. Muhsin Yazıcıoğlu, asla çıkarların adamı olmadı, daima fikirlerin adamı oldu. O, siyasi parti başkanının ötesinde tarihi bir kişilikti.
Günümüzün bazı siyasi liderleri gibi makyavelist değildi, oportünist değildi, ikiyüzlü değildi. Siyaseti kirletenlerle hep mücadele etmiş, temiz siyaseti savunmuş bir liderdi. ‘Aldanmadı', ‘aldatmadı', milletimizden özür dileyecek yanlışlar yapmadı.
“Lekesiz, gölgesiz adalet”, “size tek şey vaat ediyorum adalet” diyen, hak, adalet ve hürriyet ilkelerine hep bağlı kalan Muhsin Yazıcıoğlu, siyasi yaşamı boyunca yasakçı, baskıcı, dayatmacı, ceberut zihniyetlerle mücadele etti.
Özgürlükçü demokrasiyi, güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistemi ve demokratik siyaseti savunan, askeri vesayete, parti vesayetine ve her türlü vesayetçiliğe karşı çıkan, adalet ve demokrasi temelli siyaset yapan Muhsin Yazıcıoğlu, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve her türlü vesayetin ortadan kalkması için mücadele etmiştir.
Muhsin Yazıcıoğlu, milletine asla yalan söylemedi, Politikanın hiçbir kiri bulaşmadı üzerine. Hep dik durdu, düz yaşadı. Çizgisini bozmadı, istikametini değiştirmedi. İnandığı değerlere hep bağlı kaldı. İstikameti-kıblesi dosdoğru bir dava adamı olarak yaşadı.
Muhsin Yazıcıoğlu, tarihi tecrübesiyle, birikimiyle, kamplaşmaya, cepheleşmeye, kutuplaşmaya, karşı çıkmış, ötekileştirici ve gerilim üreten kirli politikaları şiddetle eleştirmiş, bu konularda siyasileri ve hükümetleri uyarmış, demokrasiyi ve adaleti savunmuştur.
Muhsin Yazıcıoğlu, otokratik siyasete ve otoriter heveslere daima millet adına karşı çıkmış, demokratik, sivil siyaseti savunmuştur. Vesayetten ve güçten yana değil, milletten, haktan ve haklıdan yana taraf olmuş, hukukun üstünlüğünü savunmuştur.
Muhsin Yazıcıoğlu, siyasette otoriterleşme eğilimlerine hep dikkat çekmiştir. Tek parti güdümlü otoriterleşmeye karşı durmuş, demokrasiyi ve özgürlükleri savunmuştur. Her zaman otoriter, hegemonik ve despotik iktidarlara ve ceberut devlet anlayışına karşı olmuştur.
MUHSİN YAZICIOĞLU ÇİZGİSİ, OTOKRATİK SİYASETE VE OTOKRAT LİDERLERE KARŞIDIR
Şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu'nun 31 yıl önce ortaya koyduğu “sivil inisiyatif programı” sivil toplum, sivil siyaset, sivil anayasa, adalet, demokrasi ve özgürlük vurgusu ile Türk demokrasi tarihinde bir ilk ve önemli bir yere sahiptir. Sivil toplum, sivil siyaset vurgusu yapan, demokrasi dışı arayışlara bir reddiye olan bu program halen bugün bile geçerliliğini korumaktadır.
Sivil siyaset programı; sivil siyaset, sivil toplum, vurguları, askeri vesayete ve darbe anayasalarına karşı çıkan, sivil bir anayasa ve özgürlükçü demokrasiyi savunan, milli iradeye sahip çıkan özgün düşünceler, ilkeli, seviyeli siyaset anlayışı başta aydınlar, sivil toplum kuruluşları olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerinin dikkatini çekmiş, destek bulmuştu.
Muhsin Yazıcıoğlu çizgisi, demokrasi düşmanlarına asla boyun eğmez, hiçbir güç ve odak tanımaz, askeri vesayete karşı çıkar, vesayetçiliği mahkûm eder.
Muhsin Yazıcıoğlu çizgisi, otokratik siyasete, otokrat liderlere, otoriterleşmeye ve otoriter eğilimlere kökten karşıdır. Siyasette her türlü otoriterleşme eğilimlerini demokrasi için tehlike olarak görür.
Muhsin Yazıcıoğlu çizgisi, 28 Şubat sürecinde BAAS tipi dikta rejimi kurma çabasına girenlere karşı ilkeli bir duruş sergileyen, “namlusunu milletine çevirmiş bir tankı asla alkışlamam”, “Türkiye, İran olmayacak, Cezayir olmayacak, Suriye yapılmasına da biz asla müsaade etmeyeceğiz” diyen, milletten yana olan milli ve yerli bir çizgidir.
İLKESİZLER, ÜLKÜSÜZLER, HESAP ADAMLARI, KORKAKLAR, SARAYLARA KOŞARLAR
İlkesizler, ülküsüzler, hesap adamları, korkaklar saraya koşar, saraya biat eder, teslim olurlar. Dava adamları ise dik durur, inandıkları davanın peşinde, ülkülerinin peşinde koşarlar.
Yazıcıoğlu'nun dava ve yol arkadaşlarının yönü, istikameti, çizgisi, bellidir. Bizim yönümüz saray, saraylar, köşkler değil, Taceddin Dergâhıdır. Biz, saraya, muktedirlere bakarak hareket edenlerden değil, ilkelerine ve ülkülerine bakarak hareket eden Muhsin Yazıcıoğlu'nun dava ve yol arkadaşlarıyız.
Önceliğimiz, “ilkelerimiz ve değerlerimiz”dir. Siyaset, ilkeler ışığında ülkeye hizmet etmenin adıdır. Siyasi tutarsızlık ve ilkesizlik ise asla kabul edilemez ve onaylanamaz. İradesini muktedirlere, güç merkezlerine, odaklarına teslim edenler asla “özgür olamazlar”, ilkeli bir duruş sergileyemezler.
Muhsin Yazıcıoğlu, 2006 yılının Haziran ayında Birlik Akademisi'nde verdiği bir konferansta, dik duruş ortaya koyamayan siyasetçilerle ilgili olarak tarihe geçen şu sözleri söylemiştir:
“Ben siyaseti, Allah rızası ve içinden çıkmış olduğum Türk milleti için yaptım. Siyasette her zaman açık, şeffaf ve ilkeli olacaksınız. Milletine hizmet etmek isteyen siyasetçi, her zaman dik durmalıdır. Hakkı söylemek, kolay iş değildir, dik durmayı gerektirir. Açığı olanlar, diyet borcu olanlar, dik duruş ortaya koyamazlar. Eğilenler, bükülenler, yamulanlar, sistemin adamı olurlar, silinir giderler. İktidarlarla, güç odaklarıyla, çıkar çevreleriyle menfaat ilişkisine girenler, kirli ve karanlık ilişkileri olanlar, çok kolay teslim alınırlar. Ardından güç odaklarının istediklerini yerine getirirler ve onların maşası olurlar, onların söylediklerinin dışına çıkamazlar.”
Muhsin Yazıcıoğlu 19 Mart 2009 günü Karaman seçim bürosunda şu tarihi sözleri söylemiştir.
"Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Bir saniyesine bile hâkim olamadığımız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur."
İ'lâ-yı Kelimetullah ve Nizam-ı Alem davasının yılmaz savunucusu, ‘Kendimi bildim bileli Ülkücüyüm', ‘Türk milliyetçisiyim' diyen, bir İstiklâl Marşı âşığı olan, milletini ve devletini “aşk” derecesinde seven Muhsin Yazıcıoğlu; “Benim hayatımda hiçbir karanlık nokta olmadı. Hiç kimsenin çantasında beni tehdit edecek bir tek belge, bir tek bilgi bulunamaz! İç odak dış odak tanımam, baskıya, dayatmaya, zulme boyun eğmem. Siyasi yaşamım zalimlerle, zulmedenlerle, mafyayla, çetelerle, hırsızlarla mücadeleyle geçmiştir” diyen ve tertemiz kadrolarla siyaset yapan bir Anadolu eridir.
MUHSİN YAZICIOĞLU: “ABD'NİN, İSRAİL'İN, KÜRESEL MAFYANIN ADAMI OLMAYI KABUL ETSEYDİM ÇOKTAN BAŞBAKAN OLURDUM”
Muhsin Yazıcıoğlu, küresel projelere alet olmamıştır. Küresel güçlere boyun eğmemiş, teslim olmamış ve millet adına alayına meydan okumuştur. Küresel emperyalizm ve iş birlikçileri ile daima mücadele etmiştir.
Afyon-Emirdağ'daki konuşmasında şu sözleri, Türk siyasi tarihi ve demokrasisi açısından son derece önemlidir:
“Eğer, Amerika'nın, İsrail lobilerinin, AB fonlarının, küresel mafyanın, Türkiye'yi sömüren sermayenin, çetelerin adamı olmayı kabul etseydim, başbakan yardımcısı olurdum, başbakan da olurdum, başka şeyler de olurdum. Ama ben sizinle yürümek istediğim için tenezzül bile etmedim, etmem de. Dış güçlerin dediklerini kabul etseydim, onların projelerinde yer alsaydım, başbakan da olurdum, iktidara da gelirdik. Ben milletin adamıyım. İktidara geleceksem milletimin desteğiyle gelirim, dış güçlerin, karanlık mihrakların desteğiyle değil. Ben sadece milletimden güç alırım, vesayetçilerden, kirli yol ve yöntemlerle siyaseti dizayn etmeye çalışan iç ve dış mihraklardan değil.”
Yazıcıoğlu yaptığı bir meydan konuşmasında şunları ifade ediyordu:
“Ülkemize yönelik küresel, siyaset mühendisliği yapılıyor. Küresel iradeye boyun eğmem. Sermayenin, statükonun emrine girmem. ‘Başbakan olacağım' diye, ‘cumhurbaşkanı olacağım' diye inançlarıma, ilkelerime, davama ihanet etmem. Geleceksem iktidara milletimin desteğiyle gelirim. Biz parayla, makamla, mevki ile satın alınacak adamlar değiliz.
Biz milletimizle siyaset yaparız ve ancak büyük Türk milletine hizmet ederiz. Biz bağımsız bir siyaseti, millete dayanan bir siyaseti, ilkemiz edindik. Hiçbir odak bizim siyasetimize ve duruşumuza müdahale edemez. Bu milli ve yerli çizgimizden ve milli duruşumuzdan asla taviz vermeyiz.”
Milletin adamı Muhsin Başkan, 31 yıl önce askeri vesayete, bürokratik oligarşiye, oligarklara, milli irade düşmanlarına, şu tarihi sözlerle meydan okuyordu:
“Biz bu ülkede toplumsal barışı, sosyal adaleti, yaşanabilir, özgür ve demokrat bir Türkiye'yi tesis etmek, kurmak için yola çıktık. Milletle kavgalı, milletin inanç ve değerleriyle alay eden tahakkümcü, dayatmacı, baskıcı, ceberut sistem mutlaka değişmelidir ve Allah'ın izniyle de değişecektir. Kendilerini, milletin ve demokrasinin üstünde gören güç ve odaklarla mücadelemiz sonuna kadar sürecektir.”
KAÇIŞINIZ YOK! BİR GÜN MUTLAKA YARGILANACAKSINIZ
Milletimizin ve kamuoyunun “suikast” dediği olayın üzerinde tam 14 yıl geçti. Liderimizin ve dava arkadaşlarımızın şehit düştükleri elim olay aydınlatılamadı. Tam aksine, dosya karatılmaya, kapatılmaya, örtbas edilmeye çalışılmıştır. Muhsin Yazıcıoğlu davasında devam eden mahkeme süreçleri, eylemin örgütlü bir yapı tarafından gerçekleştirildiğini göstermektedir. Ortaya konan raporlar, belgeler, ifadeler, somut deliller, olayın suikast olduğunu ortaya koymuştur.
AKP hükümeti 14 yıldır “kaza”, “peşini bırakın, bu işle uğraşmayın” diyor. Devlet içinde hükümet içinde ordu içinde bürokrasi içinde bu olayı örtbas etmeye, karartmaya, kapatmaya çalışıyorlar.
İç ve dış mihraklar, devlet ve millet düşmanları, bu hain emellerinde asla muvaffak olamayacaklar.
Zannetmesinler ki suikastın peşini bırakacağız. Zannetmesinler ki kumpasçıların yaptıklarını yanlarına bırakacağız. Zannetmesinler ki susacağız, korkacağız, çekineceğiz, meydanları terk edeceğiz.
“Muhsin Yazıcıoğlu, bizim kırmızı çizgimizdir” diyen aziz milletimiz ve yiğit Alperenler, bu olayın peşini asla bırakmayacaktır. Kimse bu davayı örtbas edemez, karartamaz, kapatamaz. İhmalleri, kusurları ve suçları olanlar, elbette adalet önünde hesap vereceklerdir. Nereye giderlerse gitsinler, nereye kaçarlarsa kaçsınlar, nereye saklanırlarsa saklansınlar, cehennemin dibine de gitseler, onları bulmak ve mutlaka yargı önüne çıkartmak boynumuzun borcudur.
Biz, büyük lider, millet önderi, milletin adamı Şehit Muhsin Yazıcıoğlu'nun yol arkadaşlarıyız, dava arkadaşlarıyız. Hiçbir güç, odak bize boyun eğdiremez. Hiçbir güç ve odak, Muhsin Yazıcıoğlu'nun dava arkadaşlarını, Alperen kadrolarını hak yoldan, Kur'an yolundan, millet yolundan döndüremez.
Bizler, Muhsin Başkan'ın dava ve yol arkadaşlarıyız. Sözümüzü söylemekten asla çekinmeyiz!
Biz, milli, yerli ve Ülkücü siyasetten, tam demokrasiden hukuk devletinden yanayız!
HİKAYESİ HİKAYEMİZ HAYALLERİ HAYALLERİMİZDİR
Hikâyesi hikâyemiz, hayalleri hayallerimizdir.
Hayatı boyunca zalimlerin önünde asla başını öne eğmeyen, her türlü güç ve şer odaklarına karşı dik durarak Hakk'ın ve haklının yanında yer alan şehit Muhsin Yazıcıoğlu'nun misyonunu, inançla, kararlılıkla sürdüreceğiz. Hakkı, adaleti, sadakati, samimiyeti ve ahlakı, bu davanın mensupları olarak savunmaya devam edeceğiz.
Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu'nun izinde giden dava arkadaşları, ülküdaşları, şehit liderlerinin öğrettiği yüce ülkü ve değerlerin ışığında adaleti, demokrasiyi savunmaya, milletin adamları olmaya devam edeceklerdir. Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu'nun söylediği gibi dik duracağız, doğru söyleyeceğiz, düz yürüyeceğiz.
Ömrünü, aziz Türk milletine, Türk-İslam ülküsüne vakfetmiş, şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu ile beraber olduk. İyi ki onun gibi yiğit bir liderle, adam gibi adamla yol ve dava arkadaşı olmuşuz. Ne mutlu bizlere…
Rabbimizin yüce kitabında Muhsinleri sevdiğini ferman ettiği ayetlerindeki gibi kendini Allah'a adamış yiğit ve güzel bir insandı Muhsin Başkan…
Şehadetinin 14. seneidevriyesinde Muhsin Başkan'ımızı ve şehadete yürümüş tüm şehitlerimizi, dava büyüklerimizi, dava arkadaşlarımızı, rahmetle yâd ediyorum.
Ruhları şad, mekânları cennet olsun. Onları asla unutmadık ve unutmayacağız.
Ey şehit liderim;
Davan davamız, yolun yolumuz, kavgan kavgamız, sevdan sevdamızdır.