Ankara Türk Ocakları Başkanı, 58 kuşağına mensup Türk milliyetçisi büyüklerimizden, Türk milliyetçiliği ülküsünün yılmaz bir savunucusu, eğitimci Türkan Hacaloğlu başkanlığındaki Ankara Türk Ocağı yöneticileri, Ankara Türk Ocaklarına mensup gençlik grubu Ulucanlar cezaevini ziyaret etti.
Etkinliğe Milliyetçi Hareket'in lideri Alparslan Türkeş ile birlikte kurucularından olan Milliyetçi–Ülkücü Hareketin önderlerinden merhum “Türkmen Ağası”, dava büyüklerinden Dündar Taşer'in kızı Yasemin Yahnici (çocukları ve torunları ile katıldı), Ülkücü Hareket'in tarihini yazan araştırmacı yazar Hakkı Öznur, Türkeş üzerine yazdığı kitaplarla bilinen yazar Metin Turhan, 12 Mart öncesi cezaevine düşen Ülkü Ocakları kadrosundan Rıfat Dunay ve 78 kuşağı ülkücülerinden hem Ulucanlar hem Mamak Askeri Cezaevi, Eskişehir, Bursa Özel Tip cezaevlerinde toplam 13 sene yatan Medrese-i Yusufiyeli'lerden Emir Kuşdemir ve yine çeşitli cezaevlerinde yatan çok sayıda ülkücü ve kalabalık bir gençlik topluluğu katıldı.
Türk Ocakları üyeleri, Genç Ülkücüler ellerindeki pankartlarla ve idam edilen Ülkücülerin resimleri ile Ulucanlar Cezaevi'nde bir araya geldiler. Daha sonra toplu olarak idamların yapıldığı darağacının önünde konuşmalar yapıldı. Hakkı Öznur, Emir Kuşdemir idam edilerek şehit edilen ülkücüleri anlattılar.
Türk milliyetçisi gençler ve katılımcılar 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrası bu cezaevinde kalan Ülkücülerin kaldığı koğuşları ve kısımları ziyaret ettiler. Ülkücülerin kaldığı 2. koğuş ve diğer kısımlar ziyaret edilirken 80 öncesi ve sonrası bu koğuşlarda kalan bazı Rıfat Dunay ve Emir Kuşdemir katılanlara Ulucanlar cezaevini, o günleri ve yaşananları anlattılar.
68 kuşağına mensup ülkücülerden Medrese-i Yusufiyeli'lerden Rıfat Dunay konuşmasında 1970 -1974 yılları arasında Ulucanlar cezaevinde yatan ülkücüleri, verdikleri büyük mücadeleyi ve ülkücü şehitlerimiz Süleyman Özmen ile Dursun Önkuzu'yu anlattı.
78 kuşağına mensup ülkücülerden Medrese-i Yusufiyeli'lerden Emir Kuşdemir ise 12 Eylül öncesi Ulucanlar cezaevinde yatan ülkücüleri ve idam edilerek şehit edilen Mustafa Pehlivanoğlu, Fikri Arıkan ve Ali Bülent Orkan'ı anlattı. Emir Kuşdemir konuşmasında şunları söyledi:
“12 Eylül cunta rejimi 9 ülküdaşımızı idam sehpasında şehit etmiştir. Birçok dava arkadaşımızı da işkence hanelerinde şehit etmişlerdir. Fikri Arıkan, Mustafa Pehlivanoğlu ve Ali Bülent Orkan'la bu üç yiğit ülkücü, Üç Ülkücü Şehidimizle, dava adamlarıyla Ulucanlar cezaevinde birlikte yattım. Her 3 şehidimizi de yakından tanıyorum. Onlar ülkücü harekete büyük hizmetlerde bulundular ve inandıkları ülkü davasında şehadete yürüdüler. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.”
YASEMİN YAHNİCİ : TÜRKEŞ VE TAŞER AİLESİ ULUCANLAR CEZAEVİNDEKİ ÜLKÜCÜ GENÇLERİ SIK SIK ZİYARET EDERDİ
Dava önderlerimizden merhum Dündar Taşer'in kızı, ,68 kuşağına mensup ülkücülerden Yasemin Yahnici de cezaevi ziyaretinde çok duygulanarak hüzünlü bir konuşma yaptı ve herkesi duygulandırdı. Yahnici şunları söyledi:
“Bizler o zaman Ülkü Ocakları Birliğine mensup ülkücü gençlerdik. Genç Ülkücüler Teşkilatı, Ülkü Ocakları Birliği o dönem davamıza, hareketimize, Türk Milliyetçiliği Ülküsüne büyük hizmetlerde bulundular. Düzenlenen miting, yürüyüş, gecelere ve düzenlenen konferanslara, seminerlere katılırdık. 1968 -1971 yılarında Ruhi Kılıçkıran, Süleyman Özmen, Yusuf İmamoğlu, Dursun Önkuzu gibi dava arkadaşlarımız şehit edildi. Binlerce ülküdaşımız, dava arkadaşımız, ağabeylerimiz, kardeşlerimiz 1968 ile 1980 yıllarında emperyalizmin uşağı komünistler tarafından, bölücüler tarafından şehit edildi. Şehit edilenler arasında 27 Aralık 1979'da şehit edilen kayınbiraderim Ercüment Yahnici de vardır. Bu vesileyle bütün Ülkücü şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Ulucanlar cezaevini gezerken hatıralar gözümde canlandı. Rahmetli babam Ülkücü gençleri, evlatları olarak görür onları çok severdi, onlara büyük önem verirdi. Her zaman yanlarında olurdu. Ülkücü Gençlik de babamı çok severdi. Onun konferanslarına, sohbetlerine katılırlar ve onu dinlemekten çok mutlu olurlardı. Onun fikirlerine ve tavsiyelerine büyük önem verirlerdi.
Babam Dündar Taşer, hakka yürüdüğü (13 Haziran 1972) güne kadar cezaevine düşen ilk ülkücüleri ağabeylerimizi asla yalnız bırakmadı. Onları Ulucanlar cezaevinde ziyaret ederdi. Bazen ben de babamla ve Ülkücü arkadaşlarımızla görüş günlerinde Ulucanlar cezaevine gider burada yatan ülkücüleri ziyaret ederdik.
Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in eşi Muzaffer Türkeş ve annem Asuman Taşer de bazen Ulucanlar cezaevine ziyarete gelirlerdi Cezaevinde yatan ülkücülerle sohbetler ederlerdi ve onlarda çok mutlu olurlardı. Gerek Ulucanlar gerekse 12 Eylül sonrası Mamak cezaevinden tahliye olan bazı ülkücü gençler ve bizden yaşça büyük ağabeylerimiz bize mutlaka uğrarlardı. Annem onlarla özel olarak ilgilenir, onlara yemekler hazırlar ve onları evladı gibi görür bağrına basardı.”
TÜRKAN HACALOĞLU: ÜLKÜCÜLERE BÜYÜK BASKI VE ZULÜMLER YAPILDI
Ankara Türk Ocakları Başkanı Türkan Hacaloğlu ise Ülkücülerin vermiş olduğu tarihi ve destansı mücadeleden söz etmiş, Türklük Ülküsü ve Türk Milliyetçiliği davası uğruna iki binden fazla Ülkücünün şehit edildiğini anlatmıştır. 12 Eylül sonrası açılan MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasından söz etmiş, bu davanın 12 Eylül öncesi kurgulandığını ve 12 Eylül sonrası tatbik edildiğini söyledi. Cunta rejiminin Ülkücülere büyük baskı ve zulümler yaptığını anlatmıştır.
Türkan Hacaloğlu, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasını yakından takip ettiğini, duruşmalara dinleyici olarak zaman zaman katıldığını, işkence gören Ülkücülerin mahkeme salonunda kendilerine yapılan işkenceleri ve zulümleri anlatırken dinleyicilerin nasıl etkilendiklerini hüzünlenerek duygulanarak gençlere ve katılanlara anlatmıştır. Ülkücülerin Cunta rejimine boyun eğmediğini, davalarından asla taviz vermediğini de konuşmasında dile getirdi.
Katıldığı bir duruşmada MHP Eğitimcilerinden Yılma Durak'ın kendisine yapılan işkenceleri anlatırken çok etkilendiklerini, çok üzüldüklerini hatta salonda bulunan ülkücülerin ailelerinden fenalaşanlar olduğunu aktaran Hacaloğlu, ülkücü ailelerin ve sanık olarak salonda bulunan ülkücülerin işkencecilere büyük tepki gösterdiğini mahkeme salonun karıştığını belirtti.
Hacaloğlu, 12 Eylül 1980 öncesi ÜOD ve ÜGD Genel Başkanlığını yapan Ülkücü Gençliğin Lideri Şehit Muhsin Yazıcıoğlu'na da C-5 adlı işkence merkezinde POL-DER mensubu solcu polislerin günlerce işkenceler yaptığını konuşmasında dile getirdi.
Hacaloğlu, kendini Mamak'a adayan MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasında yargılanan ülkücülerin davasına giren, hem onlarla hem onların aileleri ile yakından ilgilenen ülkücü evlatlarını asla yalnız bırakmayan büyük dava adamı "Ülkücülerin Erdemi" Galip Erdem ağabeyden ve onun unutulmaz hizmetlerinden söz ettti.
Ömrünü Türk Milliyetçiliği Ülküsüne adamış, ismi Hacaloğlu şunları söyledi:
“Mamak'ta sanık olamadım ama hiç olmazsa onların avukatı olayım” diyerek evinin bir köşesinde unutmuş olduğu hukuk fakültesi diplomasını çıkarıp, buruşuk avukatlık cübbesini giyerek, “MHP ve Ülkücü kuruluşlar davasında” yargılanan Ülkücüleri savunmak için davalara girdi. Birçoklarının avukatlığını üstlendi. Tavizsiz Türk milliyetçisi Galip Abi kendisi için hiç yaşamadı hep ülkücü evlatları için yaşadı. Mamak'ta, Ülkücü gençler ziyaret görüşünde onu görünce “Galip Abi, Galip Abi” diye seslenirler, müthiş manevi güç alırlardı. Mamak kapılarında bekleyen Ülkücülerin aileleri evlatlarına hep Galip ağabeyi anlatırdı.
Galip ağabey hem Ülkücü olmanın çilesini hem de çile çeken Ülkücülerin çilesini çekti. Galip Erdem Ülkücü'nün çilesini yazdı, yazdığı gibi yaşadı.”
Ülkücü Hareket'in tarihini yazan yakında çıkacak olan “10 Ciltlik Ülkücü Hareket” kitabının yazarı Araştırmacı Yazar Hakkı Öznur'da konuşmasında Türk Ocakları üyesi gençlere ve katılanlara şunları söyledi:
ÜLKÜCÜLER CEZAEVLERİNİ MEDRESE-İ YUSUFİYEYE ÇEVİRDİLER
"Ülkücüler ilk olarak 68 döneminde cezaevine girmeye başladılar. 1970 -1974 yılları arasında 300 civarında ülkücü girip çıkmıştır. Ulucanlar cezaevinde yatan ÜOB Başkanlığı yapmış isimlerden İbrahim Doğan başta olmak üzere dönemin ÜOB ve Genç Ülkücüler Teşkilatı yöneticileri, mensupları Ceza ve Tutukevlerinin birer Yusufiye ve Taş Medrese haline gelmesinde ilk harcı koyanlardandır.
1970-1974 yılları arasında İbrahim Doğan, Ali Güngör, Sami Bal, Mahir Özsoy, Hasan Ali Arıkan, , Sabri Can, Ulucanlar Cezaevi'nde uzun süre yatan ilk Ülkücülerdendir. ÜOB Genel Başkanlığını yapan gençlik liderlerinden İbrahim Doğan, (Nisan 1970- Mayıs 1974) arası Ulucanlar Cezaevi'nde yattı. İbrahim Doğan'dan sonra ÜOB başkanlığını yapan Ramiz Ongun da kısa bir süre yattı. 1974 yılında ÜOD Genel Başkanlığını yapan Muharrem Şemsek'ten sonra ÜOD Genel Başkanlığı yapan (1975) Sami Bal 1970 yılında cezaevine giren, 74 affına kadar yatan ilk ülkücülerdendir.
1970-1971 yıllarında MHP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı yapmış isimlerden Ramazan Ceylan (Mirzaoğlu), Turan Güven'de Ulucanlar Cezaevi'ne iki kez girip çıktılar. Dönemin ÜOB, Genç Ülkücüler Teşkilatı ve MHP Gençlik Kolları üyeleri de cezaevinde yatmıştır. Dursun Atak, Sedat Yıkılmaz, Rıfat Dunay, Hanifi İlbey, Mahmut Ceylan, Hayrettin Dikici, Yücel Özlem, Sabri Şimşek, Harun Yöndem, Akif Şahin, Ahmet Yılmazer, Salih Dilek, Galip Sevinç, Faruk Berberoğlu, Beyhan Aslan, Ali Karadağ, Erol Kaya, Mehmet Sağ, Mehmet Somuncuoğlu, Mustafa Manav, Mustafa Dikici, Kürşad Ünal, Mustafa Sami Barsan, Muammer Sözügüzel gibi çok sayıda Ülkücü, cezaevine giren ilk Ülkücülerdendir.
ÜOB başkanlığı yapmış Dr. İbrahim Doğan, Ramiz Ongun, ÜOD Genel Başkanlığı yapmış Sami Bal, MHP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı yapmış Ramazan Ceylan, Turan Güven, Ali Güngör, 74 öncesi Ulucanlar' da yatan dönemin Ülkücü gençlik liderlerindendir.
ÜOD GENEL BAŞKANLIĞI YAPMIŞ MUHARREM ŞEMSEK, VE MUHSİN YAZICIOĞLU'DA ULUCANLAR CEZAEVİNDE YATMIŞLARDIR
1974-1975 arası Ülkü Ocakları Derneği Genel Başkanlığı'nı yapan, hareketimizin gazilerinden Muharrem Şemsek (1974-1976. yıllarında 3. kez) ÜOD ve ÜGD Genel Başkanlığı'nı yapmış olan Muhsin Yazıcıoğlu, ( 1974, 1976 yıllarında 3 kez ) ÜGD Genel Başkanlığı'nı yapmış isimlerden Şevkat Çetin, Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yapmış Haşim Akten, Burhan Kavuncu, Mahir Damatlar, Behçet Kemal Gürsoy gibi bir çok Ocak yöneticileri, Ankara Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış Esat Bütün ve ocak kadrosundan bir çok yönetici ve çok sayıda, üniversiteli, liseli, yüzlerce Ülkücü genç, 12 Eylül 1980 öncesi Ulucanlar Cezaevi'nde yatmışlardır. Ulucanlar Cezaevi'nde yatan ülküdaşlarımızın büyük çoğunluğu daha sonra Mamak Cezaevi'nde yatmışlardır. 12 Eylül cuntası tarafından idam edilen Ülkücülerden Ali Bülent Orkan, Fikri Arıkan, Mustafa Pehlivanoğlu, Ulucanlar Cezaevi'nde yatmıştır.
Ulucanlar Cezaevi'nin birinci kısmı, ikinci koğuş Ülkücülerin yattığı koğuştu. 1975 başlarından itibaren üniversitelerden, liselerden, semtlerden çok sayıda Ülkücü genç, cezaevine girmiş ve yatmıştır. 1970-1988 yılları arasında 3000 civarında Ülkücü bu cezaevinde yatmıştır.
Ulucanlar Cezaevi deyince Dr. Ahmet Tevfik Ozan, Selahattin Arpacı, Selahattin Şenliler, ilk akla gelenlerdir. Şahsi ikbal peşinde koşmadan bir ömrü ülkü denen nazlı geline sevdalanarak, ülkülerinin yolunda hiç durmaksızın yürüyen Dr. Ahmet Tevfik Ozan, Selahattin Arpacı, Selahattin Şenliler, Ulucanlar Cezaevi'nin sembol isimlerindendir. Ulucanlar Cezaevi'nin derviş gönüllüleri, karanlık zindanlarda beraber kalan, feda kuşağının üç yiğit Ülkücüsü, şimdi ötelerin ötesinde, ebedî âlem “ahirette” buluştular. Bu üçlü, ebedi yolculuklarında da birbirini takip etmişler; adeta peş peşe rahmeti rahmana kavuşmuşlardır.
Ülkücüler, zindanları ilim ve irfanla ‘medrese-i Yusufiye'ye çevirdiler. Ve hapishaneler bir nevi medrese-i Yusufiye oldu. Medrese-i Yusufiyeler' de yatmış 68 ve 78 kuşağı Ülkücüler, o büyük anlamlı tarihi mücadelede tarihe not düşmüş, tanıklık etmiş, mukaddes bir davanın ve kavganın yiğitleriydi. Zaman içerisinde zindan, mahpushane, hapishane, cezaevi, taş medrese ve nihayet Yusufiye adını alarak Ülkücülerin dilinde farklı bir mana kazanan hapishanelerde 1970 yılından 1993 yılına kadar binlerce Ülkücü çile doldurmuştur.
Kendilerine “Yusufi” ismini verenlerin Hz. Yusuf misali zindanları medrese-i Yusufiye'ye çeviren Ülkücülerin hikâyesidir. Yusufiye medreselerinde nice güzel insan okumuştur. Ömürlerini aziz Türk milletine, Türk milliyetçiliği ülküsüne, Ülkücü harekete vakfettiler. Ülkücü hareketin çilesini, cefasını çektiler. İnandığı hak davadan asla taviz vermediler.
ÜÇ ŞEHİDİMİZ MUSTAFA PEHLİVANOĞLU, FİKRİ ARIKAN VE ALİ BÜLENT ORKAN ULUCANLAR CEZAEVİ'NDE İDAM EDİLDİ.
Ulucanlar Cezaevi'nde yatan ülküdaşlarımızın büyük çoğunluğu daha sonra Mamak Cezaevi'nde yatmışlardır. 12 Eylül cuntası tarafından idam edilen Ülkücülerden Ali Bülent Orkan, Fikri Arıkan ve Mustafa Pehlivanoğlu, Ulucanlar Cezaevi'nde yatmıştır. Ülkücüler, sadece Ankara'da, Ulucanlar ve Mamak Cezaevi'nde değil; Türkiye'nin dört bir yanındaki cezaevlerinde de yatmışlardır.
İstanbul'da Paşakapısı, Selimiye, Sağmalcılar, Bayrampaşa, Kartal Maltepe vb. İzmir'de Buca Cezaevi (1980 sonrası Şirinyer askeri cezaevi) değişik cezaevlerinde yine, İzmir, Manisa, Edirne, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, Antalya, Bursa, Adana, Kahramanmaraş, Konya, Sivas, Kırşehir, Elazığ, Malatya, Erzurum, Erzincan, Samsun, Trabzon gibi bir çok il ve illere bağlı ilçe merkezlerinde yatmışlardır.
Mamak Askeri Cezaevi, Selimiye Askerî Cezaevi, Kartal Maltepe Askerî Cezaevi, Kayseri Zincidere Askerî Cezaevi, Konya Dutlukır Askerî Cezaevi, Bartın Özel Tip Cezaevi, Bursa Özel Tip Cezaevi, Eskişehir Özel Tip Cezaevi, çeşitli askerî cezaevlerinde kalmışlardır.
12 Eylül 1980 sonrası 587 sanıklı MHP ve Ülkücü kuruluşlar davasından yargılanan ve Mamak Askeri Cezaevi'nde yatan Ülkücüler, 1987 yılından itibaren sivil cezaevlerine gönderilmişlerdir. İstanbul'da, Ankara'da İzmir'de yatan Ülkücüler, darbe sonrası yurdun dört bir yanındaki askeri ve sivil cezaevlerine gönderilmişlerdir. Bursa, Gaziantep, Eskişehir, Konya, Bolu, Sakarya, Bolu, Bartın, Aydın, Manisa, Çanakkale, Tekirdağ, Samsın, Edirne, Adana, Kahramanmaraş, Malatya, Elazığ, Kayseri, Sivas, Erzurum, Erzincan, Diyarbakır vb. il ve ilçelere bağlı cezaevlerinde yatmışlardır.
12 Eylül öncesinde olduğu gibi 12 Eylül sonrası da binlerce Ülkücü, cezaevinde yattı. Türkiye'nin dört bir yanında yatmadıkları askeri ve sivil cezaevi kalmadı. Edirne'den Kars'a, Çanakkale'den Çankırı'ya, Eskişehir'den Malatya'ya, Adana'dan Bartın'a, Erzincan'dan Konya'ya, Bursa'dan Adana'ya, Gaziantep'ten Samsun'a 1980'den 1992 yılına kadar uzun yıllar cezaevlerinde yattılar.
CUNTA REJİMİ ANKARA'DA ÖZEL OLARAK C -5 ADLI İŞKENCE MERKEZİ KURDU
Kenan Evren-Haydar Saltık ikilisi ve onlara bağlı merkezin hazırladıkları plana uygun olarak bu faşist darbe yapıldı. Darbenin şefi Kenan Evren, her şeyi ABD ile el ele ve NATO'nun amaçları doğrultusunda yapmıştır. Pentagon için Amerikan yanlısı darbeci generaller, “Bizim Çocuklardı.'' Kenan Evren liderliğindeki cunta tarafından gerçekleştirilen Amerikancı darbe Ülkücü harekete karşı yapılmıştır
12 Eylül 1980 tarihinde darbe yapıp, yönetime el koyanlar tarafından, hareketin lideri Başbuğumuz Alparslan Türkeş, MHP ve Ülkücü kuruluşların yöneticileri dâhil 50 binden fazla ülküdaşımız, gözaltına alınmıştır. Binlercesi, uydurulan senaryo, tertip, düzmece belge ve yalancı şahitlerle haksız yere suçlanarak, tutuklanmıştır.
12 Eylül askeri müdahalesiyle, MHP ve Ülkücü kuruluşların lider kadroları başta olmak üzere on binlerce Ülkücü gözaltına alınmış işkenceler yapılmış ve tutuklanmışlardır. Mamak'ta C-5'te, Zincidere'de Malatya'da, Bursa'da, Eskişehir'de; Türkiye'nin dört bir yanında işkence hanelerde Ülkücüler şehit edildi. Dava arkadaşlarımızı şehit ettiler ve intihar süsü verdiler.
12 Eylül 1980 öncesi Ülkücü gençlik hareketinin lideri olan Muhsin Yazıcıoğlu başta olmak üzere, binlerce Ülkücü, Ankara Mamak'taki 4. Kolordu Komutanlığı 28. Mekanize Piyade Tümeni içerisinde bulunan C-5 adlı işkence merkezinde işkencelerden geçirildi
Soyer ve emrindeki asker-polis karışımı Solcu çete, Beşli Konsey'i arkalarına alarak Mamak'ta her türlü hukuksuzluğu yapmışlardır. Türkiye'nin dört bir yanından Ankara Mamak Askeri Cezaevi'ne C-5 adlı özel
işkence merkezine getirilen Ülkücülere, Başbuğ Türkeş ve Muhsin Başkan başta olmak üzere Ülkücü hareketin önde gelen isimlerinin aleyhine ifade vermeleri için büyük baskı ve işkenceler yaptılar.
12 Eylül 1980 öncesi Ülkücü gençlik hareketinin lideri olan Muhsin Yazıcıoğlu başta olmak üzere, binlerce Ülkücü, Ankara Mamak'taki 4. Kolordu Komutanlığı 28. Mekanize Piyade Tümeni içerisinde bulunan C-5 adlı işkence merkezinde işkencelerden geçirildi. Muhsin Başkan'ın, adına “C-5” denilen işkencehanede gördüğü işkence, 13 Şubat 1981 tarihli “ilk muayene” kaydında, ‘dirseklerinde yara, parmaklarında yanık izleri ve idrarında kan' tespit edildi bilgisiyle yer alıyordu.
Ülkücü hareket düşmanı bazı askeri savcı ve hakimler, işkenceli sorgulara bizzat eşlik ediyordu. Asker ve polis karışımı özel işkence ekibi Ülkücülere işkence ederken, Mamak Cezaevi komutanı Raci Tetik ise zevkle seyrediyor ve kimi zaman işkencecilere nezaret ederek “Gerekirse ölsünler, sakat kalsınlar, hiç önemli değil. Devam edin” diyordu.
Soyer ve emrindeki asker-polis karışımı Solcu çete, Beşli Konsey'i arkalarına alarak Mamak'ta her türlü hukuksuzluğu yapmışlardır. Türkiye'nin dört bir yanından Ankara Mamak Askeri Cezaevi'ne C-5 adlı özel işkence merkezine getirilen Ülkücülere, Başbuğ Türkeş ve Muhsin Başkan başta olmak üzere Ülkücü hareketin önde gelen isimlerinin aleyhine ifade vermeleri için büyük baskı ve işkenceler yaptılar.
Ülkücülerin işkence gördüğü merkezlerden biri İstanbul Harbiye'deydi. Adana Bölgesi'nin işkence merkezi Polis Okulu'ydu. Kayseri'de Zincidere adı verilen bir işkence merkezi vardı. Malatya, Bursa, Eskişehir, Sivas, Erzurum, Konya vb. yerlerde Emniyet Müdürlüğü'nün içindeki özel işkence merkezleri vardı.
Mamak'ta C-5'te, Zincidere'de Malatya'da, Bursa'da, Eskişehir'de; Türkiye'nin dört bir yanında işkence hanelerde Ülkücüler şehit edildi. Dava arkadaşlarımızı şehit ettiler intihar süsü verdiler.
Bekir Bağ ülküdaşımızı şehit edenler arasında Zeki Kaman ve Dürüst Oktay gibi işkenceci polis şefleri de vardır. Bekir Bağ şehit edilmiş, Raci Tetik ise işkencecileri korumuş himaye altına almıştır. Cezaevi doktoru Mehmet Yıldız doktorluk yeminini çiğnemiş, intihar yönünde rapor vermiştir.
10 Kasım 1980 günü Abidinpaşa Ülkücülerinden, Ankara Çubuklu, 18 yaşındaki Bekir Bağ adlı ülküdaşımız; 1 Ekim 1981 günü yine Abidinpaşa Ülkücülerinden Nevşehirli ülküdaşımız Hasan Alemlioğlu, Raci Tetik'in cezaevi komutanı olduğu süreçte şehit edildiler.
21 Mart 1981 günü Aydın Demirkol, 26 Mart 1981 günü Mehmet Kazgan ülküdaşlarımız, Malatya Emniyet Müdürlüğü'nde yapılan işkencelerin ardından emniyet binasından atılarak şehit edildiler. 1 Ağustos 1981 günü Cumali Şimşek, Kayseri Zincidere'de, 23 Eylül 1980 günü Rafet Demir, Bursa emniyetinde şehit edildiler. Şehit edilen ülküdaşlarımız için intihar ve hastalık raporu verdiler. MHP ve Ülkücü kuruluşlar davasının sanıklarından Hüseyin Kurumahmutoğlu, yine Mamak Cezaevi'nde, 15 Temmuz 1987 tarihinde şehit düştü.
Buhranlı ve zor dönemlerde Türk milletine istikamet veren, yol gösteren iki büyük lideri, rahmetli Başbuğ'umuz Alparslan Türkeş'i, şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu'nu tüm şehitlerimizi ve Hakk'a yürüyen aziz dava ve yol arkadaşlarımızı rahmetle, minnetle, saygıyla, sevgiyle anıyoruz. Ruhları şad, mekânları cennet olsun. Onları asla unutmadık ve unutmayacağız. Bu aziz millet, kendisine hizmet edenleri, şehitlerini, kahramanlarını asla unutmaz."