- Haberler
- Güncel
- Ahmet Er'in vefatının 5. yılı... Hakkı Öznur: 'Kaynakçı Baba' bizden de selam söyle Muhsin Başkan'a
Ahmet Er'in vefatının 5. yılı... Hakkı Öznur: 'Kaynakçı Baba' bizden de selam söyle Muhsin Başkan'a
Ülkücü Hareket'in önde gelen isimlerinden, ülkücü fikir ve siyaset adamı, araştırmacı-yazar Hakkı Öznur, milliyetçi-ülkücü hareketin fikir mimarlarından olan, gönül insanı, sevenlerinin, 'Kaynakçı Baba' dediği, Horasan ruhuna sahip, rahmetli Ahmet Er ağabeyin vefatının 5. yılın bir mesaj yayımladı.
Ülkücü Hareketin önde gelen isimlerinden, ülkücü fikir ve siyaset adamı, araştırmacı-yazar Hakkı Öznur, milliyetçi-ülkücü hareketin fikir mimarlarından olan, gönül insanı, dava büyüğümüz, sevenlerinin, “Kaynakçı Baba” dediği, Horasan ruhuna sahip, rahmetli Ahmet Er ağabeyin vefatının 5. yılın bir mesaj yayımladı. Ahmet Er ağabeyi çok yakından tanıyan ve onun da çok sevdiği, değer verdiği ve ona en yakın isimlerden biri olan Hakkı Öznur, milliyetçi, Ülkücü hareketin ağabeyi, rahmetli Ahmet Er ile ilgili şu tarihi öneme sahip mesajı yayımladı:
AHMET ER: ÜLKÜYE, DAVAYA, MİLLETE, VATANA, BAYRAĞA, TÜRKLÜĞE ADANMIŞ BİR ÖMÜR
Ülkücü Hareketin fikir mimarlarından, dava büyüğümüz Ahmet Er ağabey, üç ayların üçüncüsü olan Ramazan ayının üçüncü gününde, İstanbul’un fethinin yıl dönümünde, güzel bir günde, mübarek bir günde, 29 Mayıs 2017 günü hakka yürümüş, rahmeti rahmana kavuşmuştur.
Ahmet Er ömrünü aziz Türk milletine, Türk-İslam ülküsüne vakfetmiş, Kur’an ve sünnet çizgisinde hayat sürmüştür. Vatan, millet, bayrak sevdalısı Ahmet Er ağabey, her zaman dik durdu, düz yaşadı. İnandığı yüce değerlere ve davasına hep bağlı kaldı.
90 yıllık ömrünü ülküye, Ülkücülüğe, davasına, milletine, vatanına, Türklüğe adayan Ahmet Er, müstesna ve abide bir şahsiyettir. Milli ve yerliydi. Hasbiydi, dava adamı idi. Referansı Kur’an ve sünnetti. Siyasi yaşamında hep milli ve İslami değerleri savundu. Yaşamı boyunca, inandığı hak yolda inançla, azimle ve kararlılıkla yürüdü. İnandığı hak davadan asla taviz vermedi. Rahmet ve şefkat peygamberinin izinde yürüdü.
Ahmet Er'in cenaze namazı
Türkiye’nin siyasi tarihinin en önemli olaylarına tanıklık etmiş, hatta bizatihi içinde yaşamış bir aktördü. Ahmet Er büyüğümüzün Ülkücü hareketin siyasal olarak ortaya çıkışında ve Ülkücü hareketin fikir ve siyasi gelişiminde, tarihi rolü ve etkisi büyüktür. Ülkücü gençliğin ve kadroların milli ve İslami şuurla yetişmesinde çok büyük katkısı vardır.
CHP ZİHNİYETLİLERİ TARAFINDAN SÜRGÜNE GÖNDERİLDİ
Türkiye’nin yakın tarihine damgasını vuran, 27 Mayıs 1960 ihtilalini yapan 38 kişilik MBK üyelerinden biriydi. Asla ihtilal taraftarı değildi. Silahlı Kuvvetler içinde maksatları, niyetleri ayrı ayrı ihtilal kuvvetleri teşekkül etmişti. Ancak ordu içindeki cunta faaliyetleri ve CHP yanlısı, fanatik, radikal subayların, ihtilali CHP çizgisine kaydırma girişimlerine ve CHP çizgisinde bir zihniyetin ülkeyi yönetmesine engel olmak için Alparslan Türkeş, Dündar Taşer, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal gibi isimlerle 27 Mayıs darbesi içinde yer aldılar.
27 Mayıs darbesinden rütbesi Yüzbaşı olan Ahmet Er’in bir sözü şöyledir: “CHP, 27 Mayıs’ın içindedir. 27 Mayıs’ı yönetmeye çalışmıştır”
Darbeden kısa bir süre sonra CHP yanlısı zihniyetin ağırlıkta olduğu MBK komitesinden tasfiye edildiler. 13 Kasım 1960 günü Türkeş ile birlikte 14 kişi, sürgüne gönderildi. Ahmet Er ağabey de sürgüne gönderilenlerdendi. Onun kaderine Libya düşmüştü. Libya Büyükelçiliği Devlet Müşavirliği’ne atanmıştı.
Ahmet Er ve arkadaşları sürgündeyken bile, Menderes ve arkadaşlarının idamlarına karşı çıkmışlar, CHP yandaşı tasfiyeci kanada, şiddetli eleştirilerde bulunmuşlardır. Dava büyüklerimizden Ahmet Er ağabey, 1962’de yurda dönmüş ve doğduğu köye yerleşmiştir.
1965-1980 ARASINDA CKMP/MHP’DE SİYASET YAPMIŞTIR
Ahmet Er ağabey, siyasete 31 Mart 1965 günü girmiştir. Türkeş, Dündar Taşer, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal gibi ordudan emekli olmuş arkadaşlarıyla beraber CKMP’ye katılmışlar ve CKMP’de siyaset yapmışlardır.
Muhsin Yazıcıoğlu, Ahmet Er ve Hakkı Öznur
Türkeş, önce CKMP Genel Müfettişi olmuş, Muzaffer Özdağ ise CKMP Gençlik Kolları Müfettişi olarak görevlendirilmiştir. Daha sonra hareketin lideri Alparslan Türkeş, Ankara Büyük Sinema’da 3 gün süren (30 Temmuz-1 Ağustos) 1965 günü yapılan CKMP 7. Olağanüstü Büyük Kurultayı’nın ikinci günü 31 Temmuz Cumartesi günü Genel Başkan seçilirken Ahmer Er, Dündar Taşer gibi dava büyüklerimiz ve dönemin milliyetçi gençliği, büyük destek vermişti. Ahmet Er ağabey, CKMP kurultayında 20 kişilik Genel İdare Kurulu üyeliğine seçilmiştir. CKMP’nin 24-25 Kasım 1967 tarihinde 8. Büyük Kurultayı’nda, 8-9 Şubat 1969 tarihinde Adana’da yapılan (CKMP’nin MHP’ye dönüştüğü) 9. Büyük Kurultayı’nda yeniden GİK üyeliğine seçilmiştir.
BAŞBUĞ TÜRKEŞ’İN TARİHİ KONUŞMASININ METNİNİ AHMET ER AĞABEY KALEME ALMIŞTI
24-25 Kasım 1967 tarihinde yapılan CKMP’nin 8. Büyük Kurultayı’nda, kurultayın ikinci günü, hareketin lideri, Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in “Ahmet Bey, bir kapanış konuşması yetiştirebilir misiniz?” demesi üzerine Ahmet Er ağabey, hemen CKMP Genel Merkezi’ne giderek, daktilo bilen parti yöneticilerden birine “Büyük Hedef” başlığı altında şu metni yazdırmıştı:
“Ben Türk milletini;
Sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, rüşvetle, hileyle, çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine, ahlaktan mahrum bir hürriyete,
Tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir ekonomiye çağırmıyorum.
Türklük şuur ve gururuna, İslâm ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası hak yolu, hakikat yolu, ALLAH yoluna çağırıyorum. Modern medeniyetin en ön safına geçmek üzere çağlar üzerinden sıçramaya çağırıyorum. Hareketin adını isteyenlere açıkça ilan ediyorum:
Yeniden maneviyata dönüş... Hedefimiz, Türkiye'yi aç hürler, tok esirler ülkesi yapmamaktır. Bu yolda bizi tavizkar politikacı olarak itham edenler, Türk'ün yüce varlığını anlamayanlardır. Unutmamalıdır ki, bir çiftçinin toprağa tohum saçması, tarlaya taviz vermesi demek değildir. Toprağı değerlendirmesi ve verimli kılması demektir. Bizim hareketimizin de mana ve ruhu budur. Yine unutulmamalıdır ki, medeniyetler, devletler para ile değil, inançla kurulurlar; parasızlıktan değil, inançsızlıktan çökerler.
Türk aydınları, Türk gençliği, buluşma yerimiz Büyük Türkiye'dir. Buluşma noktamız, imanlı Türk ferdinin kafası, kalbi ve cevher-i aslisidir. Bugüne kadar olduğu gibi Türk halkını yalnız kendi yazdığınız kitabı okumaya, yalnız kendi söylediklerinizi dinlemeye çağırmayınız. Siz de onun söylediklerini dinlemeye, onun okuduğu kitabı okumaya, onu tanımaya, anlamaya koşunuz.
O zaman buluşma yeri ve noktasında asgari müştereklerde değil, azami müştereklerde birleşeceğiz.
Türk milletini iktidarları için bir basamak, demokrasiyi de sadece bir rey düzeni olarak kabul eden görüş, bizim görüşümüz değildir.
Saflarımız, Türk milletinin ve devletinin ebedi hayatını düşünen milliyetçilerin, vatanseverlerin meydana getirdiği bir saftır. Anadolu'nun dağlarında, ovalarında bir Eyüp Peygamber sabrı ile dolaşan, çalışan, kahırkeş, çilekeş çiftçi, işçi topyekün yurt çocuklarını bu manevi davamıza davet ediyoruz.
Vazifemiz; "ALLAH, taşıyacağımızdan daha fazla yük yüklemez" inancı içinde çalışan, yürüyen bu insanların inançları ile istihza ve istiskal değildir. Onların yükünü omuzlamaktır, onların haklarını çalanlara, rızıklarına, emeklerine el uzatanlarla mücadeledir.
Bu mücadelemiz içte ve dışta yılmadan devam edecek ve bu yolda Allah'ın izni ile mutlaka muvaffak olacağız. Çünkü yolumuz hak ve hakikat yoludur.
Türkiye ve Türk milletinin karakteri, içerden ve dışarıdan çok iyi kıymetlendirilmelidir. Kore yaylasından kopan bir fırtına, kendi sahillerinde söner. Vietnam'dan kopan bir fırtına, ancak kendi sahillerini yalar; Himalayalar'da kopan bir fırtına, Hint Okyanusu'nda kırılabilir. Fakat, Anadolu yaylasından kopan bir fırtına, bütün dünyayı tesir altına alabilir. Bunun böyle bilinmesi ve değerlendirilmesi gerek.
Geleceğin BÜYÜK TÜRKİYE’Sİ selam sana.”
Lider Türkeş, Ahmet Er ağabeyin kaleme aldığı bu konuşma metnini, kurultayın kapanış konuşmasında okumuş, salon coşmuş, CKMP delegeleri, partililer, Ülkücü gençler, Türkeş’e büyük sevgi gösterisinde bulunmuşlardı.
MHP’DE SON GÖREVİ, BAŞKANLIK DİVANI ÜYELİĞİ VE GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞIYDI
Ahmet Er, 9-10 Mayıs 1971 tarihinde yapılan MHP 10. Büyük Kurultayı’nda GİK üyeliğine tekrar seçilmiş, kurultayda tarihi bir konuşma yaparak partilileri coşturmuş, duygulandırmıştır. Ahmet Er ağabey, 17-18 Mayıs 1975 tarihinde yapılan MHP 12. Büyük Kurultayı’nda yeniden GİK üyeliğine seçilmiştir.
Hakkı Öznur, Ahmet Er'i bir ziyaretinde
23-24 Nisan 1977’de Arı Sineması’nda yapılan MHP 13. Büyük Kurultayı’nda yeniden GİK üyeliğine seçilmiştir. 9-10 Haziran 1979’da Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda yapılan MHP 14. Büyük Kurultayı’nda tekrar GİK üyesi seçilirken ardından yapılan GİK toplantısında yeni MHP Başkanlık Divanı seçilmiş, dört kişiden oluşan MHP genel başkan yardımcılarından biri olmuştur.
Ahmet Er ağabey, 1969-1980 yılları arasında CKMP/MHP’de üst düzey görevlerde bulundu. 12 Eylül 1980 darbesi ile kapatılan MHP’de son görevi genel başkan yardımcılığıydı.
AHMET ER AĞABEY 1969 YILINDA “MUHAMMEDİ NİZAM” DEDİ, 163. MADDEDEN YARGILANDI
Davamızın fikir mimarlarından olan Ahmet Er büyüğümüz, MHP adına katıldığı propaganda konuşmalarında vurguncu, soyguncu, talancı düzeni eleştirmiş, “Muhammedi nizam” demiştir. Türk-İslam ülküsünü her zaman konuşan, anlatan ağabeyimiz, bir konuşmasında, şunları söylemiştir: “Davamızın adı Nizam-ı Alem İ’lay-ı Kelimetullah davası. Davamız Türk-İslam kültür ve medeniyet davasıdır. Biz gayemizi; İ’lay-ı Kelimetullah için Nizam-ı Alem ülküsü diye tercih ettiğimize göre kaynağımız Kur’an olacaktır”
CKMP-MHP döneminde bir kez milletvekili ve senatör adayı oldu. Ahmet Er, 12 Ekim 1969 genel seçimlerinde MHP’den adaydı. MHP adına radyo konuşması yapmıştı. Bu konuşma büyük ses getirmişti. Liberal, kapitalist sistemi sorgulamış, çözüm yolu olarak da hak, hukuk ve adalet nizamı olarak Muhammedi nizamı göstermişti.
Bu konuşmasından dolayı Türk Ceza Kanunu 163. maddeden yargılandı. Ahmet Er ağabey, Muhammedi nizam konuşmasında şu tarihi sözleri söyler:
“Unutulmamalıdır ki bir toplumda bin kişi ölürse millet eksilmez. Bir hak çiğnenirse devlet yıkılır”.
“Medeniyetler ilim ve ahlak ile kurulur. İlimsizlik ve ahlaksızlıktan çökerler”.
DEVLETİ VE ÜLKEYİ YÖNETENLERİ HEP UYARDI
Ahmet Er, ülkeyi yönetenlere, yöneticilere ise daima şu uyarılarda bulunmuştur:
“Düşmanların ayak seslerinin git gide yaklaştığı günümüzde, süratle barış, kardeşlik ve sevgi ortamına gidilmelidir. Bu da ancak milli ve manevi değerlerimize bağlı, devlet, vatan, millet, bayrak, Allah ve Habibullah aşkı ile sarhoş, ilim ve ahlak ile mücehhez, kalbiselim, lisan-ı sadık, ahlak-ı müstakim bir toplum, millet olarak Allah’ın ipine sarılmakla mümkündür.
Aziz milletimizi, kutuplaştırmayın, cepheleştirmeyin. Birleştirici ve bütünleştirici olun. Milletimizin birlik ve beraberliği için çalışın”
Muhsin Yazıcoğlu, Hakkı Öznur ve arkadaşları Ahmet Er ile birlikte
Kamil bir Müslüman ve dava adamı olan Ahmet Er ağabey, sisteme muhalifti. Ülkücüydü. Her zaman önce ahlak ve maneviyat vurgusu yapmıştır.
Alperence bir hayat sürdü. Kur’an aşığı, Peygamber sevdalısıydı. Sünnetçiler köyündeki mütevazi evinde “Peygamber” ve “Ehlibeyt” sevgisini anlatırdı. Peygamber kokulu sohbet meclislerinin huzur ikliminde soluklanırdık.
Bir iman ve gönül adamı, hak dostu olan muhterem büyüğümüz Ahmet Er, bu kutlu ve mübarek yolda büyük çileler çekmiş, bedeller ödemiştir.
O bizim gönlümüzde Horasani tavrıyla, Hüseyni sevdasıyla, ‘Horasani ağabeyimiz’ olarak taht kurdu. Bir karakter ve ahlak adamı olan Ahmet Er ağabey, bir sohbetinde, “Tarih boyunca görüldüğü gibi bütün zalimler mezarlarını kendileri kazarlar.” der.
Ahmet Er ağabey, hak, hukuk, adalet demiştir. Zulme rıza göstermemiş, zalimlere boyun eğmemiştir. Vesayetçilerle, demokrasi dışı arayışlarda bulunanlarla, tek adam, tek parti rejimi peşinde koşanlarla mücadele etmiştir.
MAMAK MAHKEMELERİNDE TARİHE GEÇEN MUHTEŞEM BİR SAVUNMA YAPMIŞTIR
Dava büyümüz Ahmet Er, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası cuntacılar tarafından tutuklanmıştır. Darbeci çeteyi ve darbecileri, Mamak mahkemelerinde perişan etmiştir. Yapmış olduğu tarihi savunması ve dik duruşu hala konuşulmaktadır.
Ahmet Er, 12 Eylül darbesi sonrası uzun bir dönem siyasete ara vermiştir. Muhsin Yazıcıoğlu’nun 7 Temmuz 1992 tarihinde MÇP’de ayrılmasıyla birlikte tereddüt etmeden hemen onun yanında yer almış, destek vermiş, şehadetine kadar da Muhsin Başkan’la dava arkadaşlığı, yol arkadaşlığı yapmıştır.
29 Ocak 1993’te kurulan BBP’nin kurucularındandır. Bir dönem genel başkan yardımcılığı görevi de yapmıştır, sağlık sebepleri nedeniyle başkanlık divanında görev almamıştır.
AHMET ER AĞABEY BBP KURUCULARINDANDIR
Yüzyılın büyük şairlerinden rahmetli Abdurrahim Karakoç ağabeyle beraber Muhsin Başkan’ın yanında yer almışlardır. Her ikisi de rahmetli olan dava büyüklerimiz Büyük Birlik Partisi'nin ombudsmanı durumunda olmuşlardır.
Ahmet Er ağabey, Anadolu’yu ve Avrupa’yı karış karış gezmiş, “Büyük Birlik” hareketini anlatmıştır. “Neden Büyük Birlik?”, “Bunalımdan Çıkış Yolu” vb. birçok konuda yüzlerce konferans vermiş, geniş kitlelere hitap etmiştir.
Muhterem Ahmer Er büyüğümüzün ifade ettiği gibi hedefimiz, “Türk- İslam medeniyetini inşa etmek”tir.
Alperen kadroların muhterem büyüğü, BBP YİK Onursal Başkanı olarak seçilmiş ve görevini rahatsızlığına rağmen sürdürmüş, her zaman birlik ve beraberlik vurgusu yapmış, yol göstermiş, Alperen kadrolara, Alperen gençliğe, kol kanat germiştir.
AHMET ER: ALPERENLİK, MUHAMMEDİ NİZAMI KURMAKTIR
Asker, politikacı, yazar, şair olan Ahmet Er, MHP ve Ülkücü kuruluşlarda yüzlerce konferans verdi. Ülkücü Hareketin yayın organlarına destek verdi. Ülkücü gençliğin çıkardığı dergilerde onun fikirlerine önem verilirdi. 12 Eylül 1980 öncesi çıkan son gençlik dergisi olan “Birliğe Çağrı” dergisinin isim babasıydı.
Büyük dava ve fikir adamı Ahmet Er, bütün ömrünü, bütün varlığını Kur’an’a bağlayan bir dava adamı idi.
Ahmet Er deyince, Nizam-ı Alem ülküsüne adanmış bir ömür ve Allah ve Peygamber sevdası ile dolu bir yürek karşımıza çıkıyor.
Ahmet Er ağabeye göre “Muhammedi bir sevda, Hüseyni bir sevda olan “Alperenlik, Muhammedi nizamı kurmaktır”.
“Bin yıldan beri İslam’ın sancaktarı, bahadır Türk milletinin aziz evlatları” dediği Oğuz soylu çocuklara sürekli olarak şunu söylemiştir:
“Geleceği Yezidler değil, Hüseyni ahlakıyla ahlaklanmış, hüseyni sevdaya, duruşa sahip Oğuz soylu çocuklar Alperenler yazacaktır”
Çağımızın meselelerine de hep dikkat çekmiş, bu günkü sözde medeniyet; insanlığa şunları bırakmaktadır demiştir:
“Zulüm – Kölelik – Bunalım – Kin ve Nefret – Ötekileştirme Otoriterleşme…”
Yine Ahmet Er şunları ifade etmiştir:
“İslamiyet, hayatımızın bütünü, dünya ve ahiret hayatımızın mutluluk kaynağıdır. İslamiyet, maddi ve manevi hayatımızda bir denge düzenidir”
Hak dostlarını onun dilinden dinledik. Ahmet Er, her zaman, “Allah’a, kitabı Kur’an’a ve Resul-i Zişan’ına (s.a.s.) ölesiye bağlılık, samimiyet ve ihlâs şiarımız olmalıdır” derdi.
Bir iman adamıydı. Gerçek bir Horasani idi. Ülkücü hareketin Ahmet Er ağabeyiydi. Davası her şeyi olan bir millet sevdalısıydı.
Allah (c.c) ve Rasulullah (sav) aşkıyla yanıp tutuşan Ahmet Er ağabey sohbetlerinde, “Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'i okumalı, anlamaya ve uygulamaya çalışmalıyız. Kur’an-ı Kerim’de peygamber sevgisi birçok ayette geçmektedir. Peygamber Efendimizi seven insanların ortak özelliklerinden birisi de Kur’an-ı Kerim’i okurlar. Ona iletilen mesajları okurlar. Kur’ân ve Hz. Peygamber’in sünneti, Allah katında son din olan İslâm’ın en temel iki büyük kaynağıdır. Bu ikisinden biri olmaksızın din de iman da tamam olmaz. Çünkü Kur’an ve sünnet, bir bütündür, ayrılamaz.” demiştir.
Yine bir konferansında şunları söylemiştir: “Veda Hutbesi’nde Peygamberimiz: ‘Size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkıca sarılırsanız, yolunuzu şaşırmazsınız; sapıklığa düşmezsiniz. Onlar, Allah’ın kitabı Kur’an ve benim Sünnetimdir.’ demiştir. Ya Rabbi! Bizi Peygamberimizin sünnetinden ayırma ve bizi onun şefaatinden mahrum etme.”
Kur’an ve Sünnet çizgisinde bir hayat sürdü. Hak dostu, gönül dostu, kamil bir Müslüman olan Ahmet Er ağabey, dosdoğru idi. Söyledikleri ile yaşadıkları arasında mükemmel uyum ve ahenk vardı.
HAK DOSTLARINI ONDAN ÇOK DİNLEDİK
Bir irfan ve gönül adamı olan Ahmet Er ağabeyin, birçok hak dostlarıyla çok samimi içten bir ilişkisi vardı. Nerede hak dostu varsa mutlaka ziyaret eder, tanışır, onlarla hasbihal ederdi. Hak dostlarına büyük hürmeti ve saygısı sevgisi vardı. Ülkücülerden, Alperenlerden her zaman bulundukları yerlerde hak dostlarını ziyaret etmelerini, onların hayır dualarını almasını isterdi.
Tanıdığı hak dostlarını, hayatı boyunca karşılaştığı hak dostlarıyla ilgili gözlem ve hatıralarını gayet sade bir dil ve güzel samimi bir üslupla “Hak Dostları” kitabında anlatmıştır.
Hak dostlarından Muhammed Raşit Efendi’yi, Mahmut Efendi’yi, Hacı Mustafa Güneş Efendi’yi, Yozgatlı Ahmet Efendi’yi, Mehmet Zahit Kotku Efendi’yi, Mehmet Fevzi Efendi’yi, Hulusi Efendi’yi, Şekerci Hüseyin Baba’yı, Ahmet Kayhan Baba’yı ve birçok Hak dostunu kitabında anlatmıştır.
MUHSİN BAŞKAN İLE BİRÇOK HAK DOSTLARINI ZİYARET ETMİŞTİR
Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu ile birçok kez ziyaret ettiği, Ankara Şehitlik’teki Ahmet Kayhan Dede, ona birleştirici ve bütünleştirici olduğu için “Kaynakçı Baba” ismini vermişti. Ne güzel etmiş. Ülkücü yazarlarımızdan Haşim Akten’in anlatımıyla “Küsleri barıştırdığı, insanları birbiriyle kaynaştırdığı için bu ismi vermiş. Evet o gönülleri birleştiren bir baba, bir amca, bir ağabeydi. Hakk’a yürürken de bunu yaptı. Ölümünü bile güzelleştirdi. Ölürken bile kaynakçılık yaptı”.
Ahmet Er büyüğümüzün aziz Türk milletine son mesajı şu şekildeydi:
“Bahadır Türk milletinin kıymetli evlatları; Türk-İslam medeniyetinin mayasını, ilahi rıza teknesinde tutan ve tekbirlerle yoğuran Alperenler;
Dininizi ve milletinizi seviniz, Kur’an’dan ve hadisten ayrılmayınız.
Ne isterseniz Allah ve Resulünden isteyiniz.
Türk milletinin birliğini, dirliğini, vatanın bütünlüğünü hayatlarının en önünde gören, aklı aşkta eriterek, aşkı akla bürüyerek, ilmi rehber edinen, Türklük şuur ve gururu ile İslam ahlak ve faziletini temel alan, hür, tok, güçlü, mutlu bir Türkiye’nin mimarları olan sizlere Allah’tan başarılar diler, her birinize ayrı ayrı içten muhabbet ve hürmetlerimi sunarım. Gazanız mübarek, Cenab-ı Allah yar ve yardımcınız olsun.”
KURAN VE PEYGAMBER SEVDALISIYDI
Manevi mihmandarlarımızdan Ahmet Er ağabey, davasını Kur’an’la anlatan, ülküsünü iliklerine kadar yaşayan bir Kur’an ve Peygamber sevdalısıydı.
Büyük fikir ve siyaset adamı, dava büyüğümüz Ahmet Er, bütün yaşamı boyunca muhlisti, müşfikti, şefkatliydi. Her zaman yol gösterici, birleştirici ve bütünleştirici idi.
Güzel insan, abilerin abisi, şimdi peygamber sancağının gölgesi altındasın. Şimdi sonsuzluğun sahibinin yanındasın.
Kaynakçı Baba, gittiğin kutlu beldede, ötelerin ötesinde, bizden de selam söyle nebiler nebisi, alemlere rahmet olarak gönderilen, iki cihan serveri, Fahr-i Kainat Efendimiz (S.A.V), Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimize…
Bizden selam söyle şehitlerin efendisi, cennet gençlerinin serdarı, Hz. Hüseyin efendimize. Bizden de selam söyle Anadolu’yu vatan yapanlara, İstanbul’u fethedenlere…
Bizden de selam söyle Çanakkale’de, milli mücadelede şehit düşenlere…
Bizden de selam söyle, cennet mekan şehit liderimiz, çok sevdiğin, çok sevdiğimiz, canımız Muhsin Başkan’ımıza…
Bizden de selam söyle Türkmen ağası Dündar Taşer’e, Türkmen beyi Gün Sazak’a, büyük mütefekkir Seyit Ahmet Arvasi Hoca’ya, Ülkücülerin erdemi, “kendini unutan adam” Galip Erdem ağabeye, büyük şairimiz Abdurrahim Karakoç ağabeye…
Bizden de selam söyle, “binlerce Ülkücü şehidimize… Hasbi dava adamı, iman, karakter ve ahlak abidesi Ahmet Er ağabeyi unutmayacağız. Hakk’a yürüyüşünün 5. seneidevriyesinde rahmet ve dua ile anıyoruz.
Bu aziz millet, kendisine hizmet edenleri, şehitlerini, kahramanlarını asla unutmaz. Bir Horasan ereni olan “Kaynakçı Baba”, ruhun şad, mekânın cennet olsun.
"İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn"