Dr. Vehbi Kara

Sen Olmasaydın Kâinatı Yaratmazdım

Dr. Vehbi Kara

  • 945

Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın insanlığın en büyük peygamberi olduğunu ifaden eden bu hadis-i kutsi ki “levlake levlake lema halaktül eflak - sen olmasaydın sen olmasaydın felekleri yaratmazdım” mealindeki  bir yazım ile ilgili olarak bir çok eleştiri aldım. Bunlardan bir kısmı ise çok olumsuz idi. O halde bu çok önemli hususu izah etme zorunluluğu bulunmaktadır.

Evet Muhammed’in (asm) hakikati alemin yaratılış sebebi olduğu gibi aynı zamanda O zat (asm) kainatın en mükemmel sonucu ve meyvesidir. Çünkü kâinatın yaratıcısı olan Allah’ın hikmetli fiillerinin eserleri ancak  risalet-i Ahmediye (asm ) ile tahakkuk edip anlaşılabilir.

Peygamberliğinin delilleri pek çok olup okumak ve yazmak öğrenmediği ve ümmi olduğu halde, on beş asrın insanlarını ve filozoflarını hayrette bırakmıştır. Semavi dinlerin birinciliği kazanan bir din ile birden, tecrübesiz ve defaten meydana çıkması emsal kabul etmez bir haldir. İşte bu Zatın sözlerinden, fiillerinden, hallerinden çıkan İslamiyet, bu asırda 1,5 milyar insanın ruhlarını, nefislerini, akıllarını terbiye edip ders vermesi ve manevi terakkiyata sevk etmesi, emsalsiz bir durumdur.

Hem, öyle bir şeriatla meydana gelmiş ki, adil kanunlarıyla insanoğlunun en az beşte biri maddi ve manevi terakki etmiştir. O Zat (a.s.m.) öyle bir iman ve itikadla meydana çıkmıştır ki, bütün hakikat ehli, her zaman onun mertebe-i imanından feyiz almıştır.

Kendisine muhalefet edenler karşısında zerre kadar bir telaş, bir vesvese, bir şüphe vermemesi gösteriyor ki, kuvvet-i imaniyede dahi onun emsali yoktur ve Onun yüksek imanı emsalsizdir.

Hem, öyle bir ubudiyet ve ibadet göstermiştir ki, başlangıcı ve sonu birleştirip hiç kimseyi taklit etmeyerek, ibadetin en ince esrarını görüp önce kendisi uyarak en dağdağalı zamanlarda dahi tam tamına yapması örneği olmayan bir durumdur. Yaratıcısına karşı öyle bir dua etmiş ki bu zamana kadar insanlık o mertebeye yetişememiştir.

Mesela, bir çok kişinin üzerinde taşıdığı ve okuduğu, Cevşenü’l-Kebir duası pek harikadır. Allah’a 1001 isimle dua ederek Yaratıcımızı  öyle bir tarzda tarif eder ki, emsali yoktur.  Allah’ı tanımak yani marifetullahta kimse ona yetişememiştir.

Hem, öyle bir metanetle insanları dine davet ve öyle bir cüretle peygamberliğini tebliğ etmiş ki, kavmi ve amcası ve dünyanın büyük devletleri ve eski dinlerin tabileri ona muarız ve düşman oldukları halde, zerre kadar korkmayarak, çekinmeyerek umumuna meydan okumuştur.

Miraç adı verilen emsalsiz yolculuğun sahibi de O Zat (asm) olup Kab-ı Kavseyn makamına ulaşmıştır. Başka bir kula nasip olmayan Miraç hadisesi için yüzlerce kitap yazılsa yetmez.

Bütün Müslümanlar, her gün kıldıkları namazlarında “esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berekatühü- Allah’ın rahmet ve bereketinin üzerine olduğu nebiye selam olsun” der ve onun memuriyetini tasdik eder. İnsanlığın derin bir aşkla pek kuvvetli bir iştiyakla aradığı sonsuz hayata sağlam bir yol açtığına karşı, İslam alemi minnettarane ve teşekkür ederek namazlarında ettehiyyatü duasını okur ve manevi bir ziyaret yaparlar.

İmanın altı esası Muhammed’in (a.s.m.) risaletine ve hakkaniyetine kati şahadet eder.  Çünkü onun hayatının manevi şahsiyeti ve bütün davalarının esası o altı rükündür. Öyle ise, rükünlerin tahakkuklarına delalet eden bütün deliller, Muhammedin (a.s.m.) risaletinin hak olduğuna ve onun sadıkıyetine dahi delalet ederler. İslam âlimlerince imanın esaslarına ait yazılan birçok eser aynı zamanda O’nun (asm) peygamberliğini tasdiktir. Aynı zamanda çok önemli delillerdir. Bunları yazmaya devam edeceğiz inşallah…

Yazarın Diğer Yazıları