Aydın Keskin

Kızgın soba...

Aydın Keskin

  • 1829

 

Siyaset ile seyis aynı kökten gelen iki kelimedir. Biliyorsunuz, seyisin vazifesi tımar etmektir.

O halde siyasetçi de kendini tımar ile vazifeli olarak addetse yeridir.

Zaten göstergeler, böyle bir vazifenin hemen hemen bütün siyasilerimiz tarafından “içselleştirildiğini” ayan beyan ortaya koymaktadır.

Siyaset ile uğraşmanın oluşturduğu “kariyer” ve “karizma” siyasetçilerimizi öyle bir sarıp kuşatıyor ki zamanla siyasetçimiz, kendini hizmet etmekle mükellef olduğu toplumun en üstünde bir yerlere “konuşlandırıyor”.

Herkes ona ulaşmak için yani iş yaptırabilmek için uğraşadursun o ne kadar ulaşılmaz ise o kadar çok “karizma” ve “kariyer” sahibini olduğuna inanıyor ya da inandırılıyor.

Eşyanın tabiatı şudur ki; her şey zaman içinde eski gücünü kaybeder ve eski hareket kabiliyetini o veya bu sebepten dolayı gösteremez.

Zaman içinde yıpranır, yani miadını doldurur.

Miadını doldurmak üzere olan siyasilerimiz, çevrelerinde oluşturdukları karizmanın tükendiğini epey uzun bir süre göremezler, görmek istemezler.  

Bazen de çevreleri de (buna çıkarcı çevreleri mi demeliyiz?) bu durumu siyasetçimize hissettirmemek için uğraşır dururlar.

Sönmekte olan yıldızı parlatmaya çalışmak hiç de fena bir meslek sayılmaz…

Onlara soracak olursak bu durumun sebebini, alınacak cevapta veciz bir mugalâta yatmaktadır ; “Vefa, sadece bir boza markası değildir”..

Şartlara ve rüzgâra göre değişiklik arz ederek azalan veya çoğalan ve hatta bazen duraklayan bu imaj solgunluğu, siyasetçi-liderin çevresindeki heterojen katmanların yapılarına göre farklı belirtiler gösterir.

İdeolojik bağ ile birbirine bağlanmış kitlelerde-katmanlarda da bu durum kendini çok geç gösterir.

Ama gösterir!!

Ne ki artık ideolojilerin öldüğünü varsayabileceğimiz günümüz  devrinde liderler çevresindekileri  bir dava etrafında birleştiremezler ise  ona göre bir menfaat etrafında birleştirmek gibi elde kalan tek metot üzerinde strateji geliştirirler.

Bu menfaatler sıralamasına siz deyin ülke menfaatleri, ben diyeyim Vatan, Millet, Sakarya…

Menfaatler ve daha başka sebepler insanları liderlere yaklaştıra dursun  daha başka denge unsurları ise liderlere çok fazla yakın olmayı sakıncalı gösterebilir.

Burada varlığını dayatacak olan hassasiyet, lidere-siyasiye yakınlık ve uzaklığı ortak bir mutabakatmış gibi gösterecek mesafeyi tutturabilmektir.

Kızgın Soba siyasi literatürde ender kullanılan  lügat  bir kelime…. 

Çevremizde eski siyasi güçleri ve isimleri şöyle bir gözlemleyelim ve düşünelim.

Siyasette var olmuş, marka olmuş ama şimdilerde apoletleri sökülmüş ama hala nevi şahsına münhasır ve kendinden menkul gücü ile güçleri elinde tutmayı başarmak isteyen ve de rahmetli olmak istemeyen siyasetçiler..

Kızgın bir soba misali;Yaklaşırsan yanarsın, uzaklaşırsan üşürsün…

Yazarın Diğer Yazıları