Aydın Keskin

İnanmak...

Aydın Keskin

  • 1868

Hilal Öğretmen yazılı kağıtlarını okurken, halının üstünde treniyle oynayan oğluna kaydı gözü.

“Oğlum ödevini yaptın mı?”

“Evet Anne..!” diye isteksizce mırıldandı çocuk.

Ama öğretmen annesi ikna olmamıştı bu seslenişten.

İncelediği kağıtların arasından kırmızı kalem ile doldurduğu bir tanesini seçerek  yaklaştı oğluna ve ;
“Bak oğlum,eğer çalışmazsan senin de yazılı kağıtlarını benim gibi öğretmenlerin bu hale getirirler.Böyle olmasını ister misin?” dedi.

“Kimmiş o?” diye sordu çocuk.

Öğretmen annenin asıl anlatmak istediğinden vazgeçirmeye çalışmaktan başka bir anlamı da yoktu bu sorusu ile.

Zaten "Neyse boş ver” diye devam etmeye başladı işine kaldığı yerden. 

Ne var ki artık önündeki kağıtta  başka şeye dikkatini veremez oldu. 

......

Öğrencilerinden Burak’ın sınav cevaplarının soruyla hiçbir ilgisi yoktu ve sanki yazı yazmayı da istemez bir hali vardı.

Dikkatlice tekrar baktı kağıda ve ilginç bir yazı gördü cevapların birinde “Annemi özledim!!"

Matematik sorusunun cevabına yazılan bu cümleyi nasıl daha önce görmediğine hayret etti. 

Demek ki çok yorulmuşum diye geçirdi içinden.

.....

Ertesi gün dersi olmamasına rağmen okula sabah erken gitti Hilal Öğretmen..

Burak’ın dosyasını istedi arşivden.

Birinci ve ikinci sınıf öğretmeninin Burak hakkında yazdıklarından başladı okumaya: “Burak çok sevimli çok çalışkan bir çocuk.Sınıfın içinden hemen fark ediliyor.”

Üçüncü sınıfta başka bir öğretmeni; "Burak’ın annesinin rahatsızlığı onu çok üzüyor.Sanki sınıf içinde hiç yokmuş gibi.Derslere ilgisi gün geçtikçe zayıflıyor.Böyle giderse ileriki yıllarda daha fazla dikkat edilmesi gereken bir çocuk olacak” diyordu.

Hilal Öğretmen ders notlarına baktı Burak’ın, evet belirgin bir düşüş vardı notlarında.

Dördüncü sınıf öğretmeni ise şöyle yazmıştı Burak’ın dosyasına :

“ Annesinin ölümü Burak için çok zor oldu.Sanırım artık kendini toparlayacak gücü kendinde bulamıyor. Babası da O’na karşı ilgisiz.Bir önlem alınmazsa çocuğun geleceği ciddi tehlike içinde olacak”demişti.

Dosyayı yerine koyarken kendisinin beşinci sınıf öğretmeni olarak neler yazacağının hesabını yapmaya başladı.

Hilal Öğretmenin Burak için yazacaklarının hiç de iyi şeyler olmaması içini burktu.

......

Artık daha yakından ilgilenmeye başlamıştı Onunla..

Ne var ki olumlu bir sonuç ya da bir işaret için daha fazla beklemesi gerektiğini fark ediyordu.

Burak ile yapmaya çalıştığı konuşmalar hep sonuçsuz kalıyordu. “Burak oğlum, ben de senin annen sayılırım” demesi bile bir anlam ifade etmemişti.

Birkaç gün sonra Öğretmenler Günü gelmişti.

Sınıftaki bütün öğrenciler heyecan için de ellerinde tutukları hediye paketlerini birbirlerine göstererek ballandıra ballandıra anlatıyorlardı içindekileri.

Burak her zamanki gibi bir köşede tek başına oturuyordu ve eliyle sanki bir şey saklamaya çalışıyor gibiydi.

Hilal Öğretmen hediyeleri teker teker alıp açmaya başladı.Hepsi bir birinden güzel ve pahalı şeylerdi.

 Sıra en son olarak Burak’a gelmişti.Acemice sarılmış bir paket ile yerinde kalktı Burak.Yüzü kıpkırmızıydı.Utanarak bırakıp masanın üzerine paketi koşar gibi gidip yerine oturdu tekrar.Çocuklar paketi görünce gülmeye başlamışlardı

Hilal Öğretmen paketi açıp açmamakta tereddüt etti bir an ama açmalıydı.İçinden taşları düşmüş eski bir bilezik ile boyaları dökülmüş yarım parfüm şişesi çıktı, çocuklar daha fazla gülmeye başladılar bu hediyeleri görünce..

Ama Hilal Öğretmen yüksek sesle “ Ne kadar güzel hediye bunlar” diye haykırınca sesler bir anda kesildi. Bileziği koluna taktı ve parfümü üzerine sıktı. 

Ders bitiminde Burak öğretmenin yanına geldi ve sessizce “Annem gibi kokuyorsunuz” diyerek gitti.

Hilal Öğretmen gözlerindeki yaşları tutmak için pek fazla uğraşmadı.

....

O günden sonra derste matematik yerine çocuklarla sohbet etme ve onları konuşturmaya başladı öğretmen hanım.

Özellikle Burak’a dikkat ederek yaptı bunları.

Burak kısa bir süre sonra bu ilişkiye cevap vermeye başladı.

Dersleri düzeliyordu. Gözlerine sanki farklı bir canlılık gelmişti. Herkes gibi sıcak içten gülmelere de başlamıştı artık.

...

Yıllar yılları kovalıya şöyle dursun;

Bir sene sonra Hilal Öğretmen’e bir mektup geldi: “Siz benim hayatım boyunca sahip olduğum en iyi öğretmenimsiniz.” Altında yazan isim ise Burak....

Altı yıl sonra Hilal Öğretmen’e bir mektup daha geldi: “Liseyi okul birincisi olarak bitirdim.Sanırım bilmek istersiniz.Siz  benim hayatım boyunca sahip olduğum en iyi öğretmenimsiniz." Burak...

Altı yıl sonra Hilal Öğretmen bir mektup daha aldı: “Fakülteyi bitirdim.Biraz daha ilerlemek istiyorum. Siz benim hayatım boyunca sahip olduğum en iyi öğretmenimsiniz.”  Dr. Burak...

Birkaç yıl sonra Hilal Öğretmen bir mektup daha alıyor: “ Babamı bir ay önce kaybettim. Şimdi bir kızla tanıştım.  Sanırım onunla evleneceğim.Annem olarak kız evine birlikte gidebilir miyiz”. Evladınız Burak...

Hilal öğretmen taşları düşmüş bileziği ve o parfümü bir kez daha kullanarak Burak’a kız istemeye gitti. Birbirlerine sımsıkı sarıldılar.

Burak gözlerinden okunan heyecan ile Hilal Öğretmen’e:
“Bana inandığınız için teşekkür ederim öğretmenim.Bana önemli birisi olduğumu hissettirdiniz.Fark yaratabileceğimi gösterdiniz. Teşekkür ederim” dedi.

Hilal Öğretmen İse gözlerindeki yaşlarla konuştu : 
“Bir fark yaratabileceğimi sen bana gösterdin. Nasıl öğreteceğimi bilmiyordum.Bunları ben senden öğrendim.Asıl ben sana teşekkür ederim,oğlum” dedi.

Değil mi...!

24 Kasım Öğretmenler günümüz kutlu olsun.

Tüm öğretmenlerimize şükran ve hürmetlerimi sunmayı bir borç bilirim..

Esen kalın.

Yazarın Diğer Yazıları