Hepimizi yavaş yavaş öldürüyorlar!... (NBSŞŞGZ ?)
Mustafa Toygar
- 7749
Bir saat sonra, bir gün sonra, hadi bilemediniz bir ay sonra bizi öldürecek zehirden korkar, uzak dururuz!...
Bir sene sonra, 5-10 sene sonra, yavaş yavaş öldürecek zehir-e hiç eyvallahımız yoktur, zehir bizden korksun değil mi?
Hadi biz korkmuyoruz, bu dünyada yeterince yaşadığımızı da düşünüyoruz, çocuklarımızın ne günahı var? Hiç olmazsa onları koruyalım değil mi?
Neden mi bahsediyorum? NBSŞ (Nişasta Bazlı Sıvı Şeker) den, yani ŞGZ (Şeker Görünümlü Zehir) den bahsediyorum.
Bakın etrafınıza kanserden ölen ve kanser illetinin pençesinde olan kaç kişi var?
“Sigaradandır” diyorlar…
Sigara hiç masum değildir ve pek çok hastalığın sebebidir. Ancak son birkaç yıl içerisinde, 10 dan fazla sevdiğim insan kanser illetinin pençesinden kurtulamadı, üstelik bunların içerisinde sigara kullanan da yoktu.
Tekrar üzerine basarak söylüyorum, sigara ölüme götüren pek çok hastalığın sebebi ve hiç masum değildir. Ancak bu başka bir konu ve ayrıca değerlendirilebilir. Kaldı ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bu konuda yıllar önce başlattığı kampanya ile belli bir mesafe de alındı.
Bir toplantı sonrasıydı, “bir sigara içeyim” dedim. Yanımda oturan, bu konularda bilgi sahibi olan dostum, “Şimdi kendini zehirleme” dedi. “Peki” dedim ve önümdeki gofret tabağına uzandım. Yanımda oturan o arkadaşım, “tamam tamam, git sigara iç daha az zararlı” dediğinde gerçekten şok oldum.
Nedenini sorduğumda; NBSŞ’nin ne büyük zehir olduğunu, tatlı gıdalarda şeker yerine NBSŞ kullanıldığını anlattı. Belki o gofrette NBSŞ yoktu ama nasıl güveneceksiniz ki…
NBSŞ üretimi yapan, Amerikalı Yahudi bir ailenin şirketi olan CARGILL…
Amerikalı Yahudi’nin Türk Milletinin sağlığını gözeteceğini sanırım düşünmüyorsunuzdur.
Peki, dini-imanı para olan bizim zenginler milletin sağlığını düşünür mü?
Bir örnek vereyim. Türkiye’nin Başşehri Ankara’nın en mutena semtlerinden Eryaman’daki birkaç süpermarkette rastladığım, hatta kavga etme aşamasına geldiğim bir durumdan bahsedeyim.
Bu aralar hamsi balığının kilosu 17, sardalyanın da 3 lira… Bu iki balık şekil olarak birbirine benziyor ya, Ankara'lı da balıktan anlamaz ya!... Sardalyanın üzerine “hamsi” yazmışlar, fiyat etiketi de 9 lira olmuş. Balıkları tanımayan vatandaş da, “aaa hamsi ucuzlamış” diyerek alıyorlar. Bir süre önce de uskumrunun üzerine palamut yazmışlardı. “Ben uskumru alacaktım ama yok sanırım” dedim. Balık reyonunun başındaki adam; “Olmaz olur mu ağbi, işte bu uskumru” demez mi!... Peki neden “palamut” yazıyorsunuz? “Biz çalışanız” diyorlar.
Bu gördüklerimiz, bir de içinde ne olduğunu bilmediklerimiz var ki varın siz onların içinde ne zararlı kimyasallar var hesap edin.
Adamlar neredeyse hoparlör ile bas-bas bağırırcasına; “sizi kandırıyoruz” derken, şeker kullanılması gereken ürünlerde, maliyeti şekere göre 250 de bir (1) olan NBSŞ’yi niçin kullanmasınlar ki?
Kaldı ki, 2000-2001 yıllarında bu illeti Türkiye’nin başına bela eden, Amerika’nın çocuğu Kemal Derviş zamanında çıkartılan şeker yasası ile kota yüzde 10’la başlamıştı. Şimdilerde oranı tam bilmiyorum ama yüzde 50’lerde olduğu iddiası var. 14 şeker fabrikası satılırken ve NBSŞ kotası da yükseltilirken, üretilen bu NBSŞ’ler nerelerde kullanılıyor?
Genelde okumayı sevmeyen bir milletiz ve ben bu durumun farkında olmama rağmen hikâye yazar gibi uzatıyorum. Uzatıyorum zira gerçekten çok önemli bir mevzu, adamlar bizi yavaş yavaş öldürüyorlar!... Bu gidişle yeni yapılan şehir hastaneleri de yetmeyecek!...
NBSŞ (Nişasta Bazlı Sıvı Şeker) = ŞGZ (Şeker Görünümlü Zehir)
Evet, NBSŞ aslında bir şeker değil, şeker görünümlü bir zehirdir ve maliyeti şekere göre 250 kat daha ucuzdur.
Neden yapılıyor?
DNA’sı değiştirilmiş mısır ile çeşitli kimyasallar ve cıva karışımından yapılıyor.
Şeker ise doğal şeker pancarından yapılıyor.
Türkiye’deki şeker fabrikalarının 2003’deki karı 350 trilyon iken NBSŞ’in kotası bu yılda yükseltilince tabi ki şeker fabrikaları zarar etmeye başlıyor.
Şekerin maliyeti 250 kat daha fazla olduğuna göre, NBSŞ ile nasıl rekabet edecekti ki?
Şimdi 14 şeker fabrikası satışa çıkartıldı, bu gidişle şekeri rüyamızda göreceğiz ve NBSŞ’ye mahkûm olacağız.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlarından Yiğit Bulut’a buradan teşekkür ediyorum. Diğer danışmanlar ve milletvekilleri gibi; suya-sabuna dokunmayan, “amaaan bana ne” demeyen bir duyarlılığı gösterdiği için.
Bu konuda en çok sesini çıkartan, NBSŞ’ye savaş açan, durumun vahametini anlatan kişilerin başında geliyor Yiğit Bulut. En son TRT’nin Derin Analiz programında yine bu konuyu gündeme getirdi.
Yiğit Bulut TRT de yaptığı açıklamada; "Bakın dinleyin herkese sesleniyorum; tüketimden gelen gücümüzü kullanalım. Bu ülkenin çocuklarına NBŞ mi yediriyorlar, bize NBSŞ’li bir şeyler mi içiriyorlar, NBSŞ mi kullanıyorlar ürünlerinde, NBSŞ’li hiçbir ürünü almayın. Ne çikolatalı ürünleri, ne o şekerlemeleri, ne gazozları ne satılan NBSŞ’li diğer sulu içecekleri, hiçbirini almayın. Yarın sabahtan itibaren su ve ayran haricinde NBSŞ kullanılan hiçbir ürünü çocuklarınıza içirmeyin. Var mısınız? Gerçek şeker kullanmanın 250 katı maliyeti var. NBSŞ o kadar adi bir şey ki maliyeti 250’de 1’e düşüyor. Beni bu çağrımdan dolayı öldürürler. NBSŞ lobisi o kadar güçlü bir lobi ki beni öldürürler.”
Ne yapalım, yavaş yavaş bir milleti öldürüyorlar, buna dur dediğimiz için bizi de öldüreceklerse öldürsünler!...
Avrupa ülkelerinin pek çoğunda bu ürüne yasak getirildi, diğerlerinde de kotalar düşürüldü. ABD yüzde 10 olan kotayı yüzde 2 ye düşürdü.
Türkiye’de kişi başına NBSŞ tüketimi, dünya ortalamasının tam 10 katı olması da tehlikenin büyüklüğünü göstermiyor mu?
NBSŞ üretimini yapan CARGILL Şirketinin sahibi, Amerika’nın dördüncü en zengin Yahudi ailesine ait.
Daha önce tohum işi yapan CARGILL şirketi, bu işteki (NBSŞ) korkunç kar nedeniyle tohum işini tasfiye etti. Yıllık gelirinin 137 milyar Dolar olduğu söyleniyor.
Onkologlar tarafından ölüm şurubu olarak da adlandırılan NBSŞ’lerin başta kanser olmak üzere yol açtığı sağlık sorunlarından bazıları şöyle; siroz, karaciğer yağlanması, kolesterol ve sindirim sistemi…
Peki, nerelerde kullanılıyor?
Şekerin kullanıldığı her yerde kullanılıyor; bisküvi türleri, pasta, çikolata, reçel ve şekerli içecekler ilk aklımıza gelen ürünler.
Elbette tüm firmalar NBSŞ kullanıyor demek doğru değildir. Ürünleri alırken en azından daha dikkatli olmalıyız ve evde şeker kullanarak yapabileceklerimiz için marketlere koşmamalıyız.
Yaşınız 60-70 ise bu ürünleri rahatlıkla kullanabilirsiniz!!!.. Zira 3-5 yıl içerisinde kısa yoldan ihtiyarlık çilesini çekmeden öbür tarafa geçiş yapabilirsiniz. Ama Türk Milletinin geleceği, çocuklarımız ve gençlerimiz için biraz duyarlı olmalıyız.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın sigaraya gösterdiği hassasiyeti NBSŞ’ye de göstereceğinden eminiz.
Bu yazının sonuna, Yiğit Bulut’un 10 Kasım 2017 tarihinde Star gazetesindeki yazısından bir bölüm de ekliyorum.
Sevdiklerinizi düşünüyorsanız da bu yazıyı lütfen paylaşalım, paylaştıralım.
Yiğit Bulut
….
Detaya geçmeden sizlerden çok gelen “neden yapıyorlar, bu ürün kullanılıyor” sorusuna uzmanların cevabını aktarmak istiyorum; “Mısırdan yüksek fruktoz içerikli mısır şurubu yapımına 1970’lerde başlandı. 1980’lerde yılda 3 milyon ton olan üretim, günümüzde 20-30 milyon tonun üzerine çıktı Nişasta glikoz moleküllerinden oluşan birleşik bir şeker. Mısır şurubu, mısır nişastasının kimyasal işlemden geçirilmesiyle elde ediliyor. Nişasta parçalanarak glikoza, ardından glikoz fruktoza dönüştürülüyor. Bazı ürün paketlerinde mısır şurubuna “nişasta bazlı sıvı şeker” adı veriliyor; kısaca “NBSŞ” dendiği de oluyor. ABD’de HFCS olarak isimlendiriliyor. Mısır şurubu, şeker pancarından elde edilen şekerden daha tatlı ama daha ucuz ve taşınması daha kolay. Bu da gıda üreticileri için daha düşük maliyet ve daha yüksek kâr anlamına geliyor. Mısır şurubunun içinde yüzde 90’lara varan fruktoz (meyve şekeri) bulunur. Şeker pancarından elde edilen sakkaroz (çay şekeri) yarı yarıya fruktoz ve glikoz içerir. Sakkaroz: 100 birim, glikoz 74 birim, fruktoz 173 birim tatlılığa sahip”...
Konuya “dünya ve Türkiye’deki bazı örnekler” ile devam etmek istiyorum...
1-“...Kanser hücrelerinin büyümesini hızlandırıyor... Bugüne kadar yapılan pek çok araştırma, doğalın dışına taşmış şeker metabolizmasının pankreas kanserine neden olduğunu gösterdi. ABD’de 88 bin 802 kadının katılımıyla gerçekleştirilen ‘Nurses Health Study’ adlı araştırmada, 18 yıllık takip süresinde 180 kişide pankreas kanseri saptandı. Bu çalışmaya göre çay şekeri (sükroz) pankreas kanseriyle ilişkili bulunmadı. Buna karşılık özellikle vücut kitle indeksi yüksek olan ve artmış ensülin direnci bulunan bireylerde, yüksek glisemik yük ve fruktozdan (mısır şurubu şekeri) zengin diyet, pankreas kanseri olasılığını istatistiksel anlamlı bir biçimde artırdığı görüldü. Multiethnic Cohort adlı çalışmada ise diyetteki glisemik yük (bir yiyeceğin bir porsiyondaki gerçek karbonhidrat miktarı), eklenen şekerler ve karbonhidratların pankreas kanseri oluşturma riski araştırıldı. ?8 yıl izlenen 162 bin denekten 434’ünde pankreas kanseri ortaya çıktı. Analiz sonucunda nişasta bazlı şekerde bol miktarda bulunan fruktozun pankreas kanseri ile istatistiksel anlamlı ilişkili olduğu gösterildi... . ABD KOTA KOYDU... Los Angeles Üniversitesi araştırmacıları yayınladıkları çalışmalarında, fruktozun pankreas kanseri hücrelerinin çoğalmasını hızlandırdığını ortaya koymuştu. Pankreas hücre soylarında yapılan bu araştırmaya göre, fruktoz kanser hücreleri tarafından enerji kaynağı olarak kullanılabilmekte. Araştırma ABD’de ciddi tartışmalara neden oldu”...
2-“...CERRAHPAŞA Tıp Fakültesi Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkan Prof. Dr. Mehmet Aydın, bilimsel çalışmaları şöyle anlattı: ‘Fazla fruktoz tüketen deney hayvanları üzerinde çalışmalar yapıldı. Fruktozun, diyabet, koroner kalp hastalığı, karaciğer yağlanması ve hipertansiyona yol açtığı görüldü. Son 30-40 yıldır çay şekeri yerine mısır şurubunun kullanılması, şişmanlığın ve şişmanlıkla ilgili hastalıkların bir salgın haline dönüşmesini kolaylaştırdı. Ayrıca obezite, hipertansiyon, diyabet, karaciğer yağlanması, depresyon ve böbrek yetersizliği olan hastalar üzerinde yapılan incelemede, kanlarındaki ürik asit oranının yüksek olduğu belirlenmiş. Deney hayvanlarına fruktoza eşdeğer miktarda glikoz ya da laktoz (süt şekeri = Glukoz + galaktoz) verildiğinde ise bu hastalıklar görülmüyor’...
3- “Prof. Dr. DİZDAR, NBŞ ile ilgili bilimsel araştırmaları da şöyle anlatıyor, Mısır şurubunda elde edilen yüksek fruktoz içerikli şeker, iç organlarda ve karın içinde yağlanmanın en önemli nedenlerinden birisidir. Yağlanma sonucu oluşan metabolik sendromla; siroz, karaciğer kanseri, karaciğer rezeksiyonu (karaciğerin bir kısmının ameliyatla alınması) ve transplantasyonu gereken hasta sayısı da artmaktadır. ‘Steatozis’ olarak adlandırılan yağlanma, özellikle son 10 yıl içerisinde artış göstermiştir. Alkolik olmayan insanlarda da karaciğer yağlanması sık görülür oldu. Bu yağlanmayla diyabet ve kanser gelişmesi olasılığı artmakta. Taşsız safra kesesi iltihabı, akut pankreatit tablolarındaki artış yüzlerce cerrahi ve dahili tedavi girişimi ile sonuçlanıyor.”
Sevgili dostlar, BU SATIRLAR SONRASI TEKRAR EDİYORUM; ÇOCUKLARINIZIN YEDİĞİ BİRÇOK ÜRÜNDE VE GÜNDE DEFALARCA İÇMESİNE İZİN VERDİĞİNİZ İÇECEKLERDE NİŞASTA BAZLI ŞEKER OLABİLİR... PAKETLERİN, KUTULARIN ÜSTÜNÜ İYİ OKUYUN VE VARSA MUTLAKA TÜKETMESİNE ENGEL OLUN!