Darbeler dönemi işte şimdi sona erdi… (Oluk oluk kan akacaktı, çok büyük badire atlattık)
Mustafa Toygar
- 3139
15 Temmuz 2016, tarihe kara bir leke olarak geçeceği gibi, milli iradenin zaferi olarak da geçecektir. Bu tarih her yıl “demokrasi günü” olarak anılmalıdır.
Bu alçak darbe girişimini televizyonlar sabaha kadar naklen verdi. Özellikle NTV’den Oğuz Haksever muhalefete de seslenerek darbeye karşı durmaya davet ediyordu. Medyanın tamamına yakını darbe girişiminin püskürtülmesinde çok önemli rol oynamıştır. Özel televizyon kanallarının cesur duruşunu takdirle karşılıyorum.
Bir önemli duruşu da Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan sergilemiştir. Demokrasi içerisinde eleştirilerimizi elbette yapıyoruz, yapacağız da ancak bugün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın gösterdiği dirayet her türlü takdirin üstündedir.
Ancak, halkın sokağa davet edilmesi ne kadar doğruysa, silahını halka çevirmeyen Mehmetçiğe karşı mutedil davranılması çağrısının yapılmaması da o kadar tehlikeli olmuştur. Bu tür kitle hareketlerinde provokasyonlar çok olur. Silahını bırakan bazı Mehmetçiklere linç girişimleri çok daha büyük boyutlara ulaşabilirdi.
Halk, şehirlerin meydanlarında toplanmaya başladığında, darbe girişimin hiçbir zaman muvaffak olamayacağı anlaşılmıştı. Her partiden halkın darbe girişimine karşı kuvvetli bir tepki koyması darbeler dönemini de bir şekilde sona erdiriyordu.
27 Mayıs darbecilerinden biri hatıralarında şöyle bir şey yazıyordu: “Eğer, 3-5 bin kişi Kızılay’a toplanıp tepki koysalardı, Menderes, Polatkan ve Zorlu’yu idam edemeyecektik. En çok halkın tepkisinden korkuyorduk.”
Bu darbe girişimi tam bir ihanet girişimiydi
Türkiye’de birçok darbe oldu ama hiç biri bu kadar aşağılık değildi. TBMM’si, Özel Kuvvetler komutanlığı, TÜRKSAT, MİT, Cumhurbaşkanlığı sarayı ve birçok kurum havadan bombalandı. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları rehin alındı.
Gölbaşı Özel Harekât Daire Başkanlığına yapılan saldırı sonucu 17 polis şehit edildi. İlerleyen saatlerde şehit sayısı 42’ye yükseldi.
Türk Tarihinde böylesine bir ihanet şebekesine rastlamak mümkün değildir. Allah korusun, başarılı olsalardı oluk oluk kan akıtacaklardı. Çünkü bu darbe girişimi, “Cumhuriyeti koruma ve kollama” girişimi değildi. Bu Millet, bu sözde koruma ve kollamalardan dahi o kadar çok ıstırap çekti ki, daha darbe sözünü duyar duymaz sokağa döküldü. Ancak bu darbe girişimi beterin beteriydi, koruma kollamanın ötesinde intikam hırsıyla geliyorlardı. İki gün evvel Firari FETÖ'cü Tuncay Opçin, attığı mesajda; "yatakta basıp, şafakta asacaklar" diyor ve devam ediyordu; “Biz, size zulmedemezsiniz, bize eziyet edemezsiniz demedik ki. Biz, size, ne yaparsanız yapın yolumuzdan dönmeyeceğiz dedik" diyordu.
Fetullah Gülen’i yakından tanıyanlar, onun ne kadar acımasız ve gaddar olduğunu bilirler. 8 yıl onun öğrencisi olan bir arkadaşımdan dinlemiştim.
“Henüz İmam Hatip Orta kısmında okurken hafta sonu izin dönüşlerimizde, hoca elinde sopa ile yurdun girişinde beklerdi. Geç kalan öğrencileri çok fena döver, küfürler savururdu. Ben de hocanın çok dayağını yedim.”
Yine bir başka hikâye anlatıyordu arkadaşım: “Üniversiteyi bitirdikten sonraydı. Hoca kasabalara vaaz etmeye giderken bizi de yanına alırdı. Havanın karamaya başladığı bir gün özel bir araçla yola çıkmıştık. Yolda, benzin almak üzere petrol istasyonuna dönerken bisikletli bir vatandaşa çarptık. Adam kanala yuvarlandı ve bisikleti parçalandı. Biraz sonra yanımıza gelen adamın yaralanmış olduğunu da gördük. Biz adamdan özür dileyip zararını karşılamak istiyorduk ki, hoca arabanın kapısını açıp tehditler savurmaya başladı. “Burada kanun da biziz, devlet de biziz seni gebertiriz kimsenin haberi olmaz, defol git” diye haykırmaya başlamıştı. Biz şoke olmuştuk.”
Bunları niçin anlattım, lideri bu kadar acımasız olan bir örgütün mankurtlaşan elemanlarından ne bekleyebiliriz ki?
FETÖ örgütünün silahlı terör örgütü olduğu kanıtlandı
15 Temmuz darbe girişimi ile Fetullah Gülen örgütünün; kanlı, acımasız, her türlü ihanetin içerisinde olan, silahlı bir terör örgütü olduğu da kanıtlanmıştır. Hatta diğer terör örgütlerinden daha aşağılık bir örgüt olduğu da ortaya çıkmıştır. Bu hadiseden sonra hala örgütün peşinde gidenler, yok “hizmet hareketi” diyenler aynı ihanete ortak olacaklardır.
Olup biteni hala kavrayamayanlar eğer Mankurtlaşmamışlarsa bu ihanetlere bal gibi ortaktırlar.
Milletin sana, düşmana karşı kullanmak üzere verdiği silahı, makamı millete karşı kullanmak, milletin sana emanet ettiği kınalı kuzularını kandırarak, tehditle bu ihanetin bir parçası yapmak, onları ölüme sürüklemek en aşağılık ihanet değil de nedir?
Fetullah Gülen’in röportajı var, darbecilerle ilgili; “bize sempati duyabilirler” diyor. Yine soruyorlar; “bu darbe girişimini Tayyip Erdoğan yaptırmış olabilir mi?” diye. Hani bazıları komplo teorileri üretiyor ya, gazeteci de bu maksatla soruyor. Gülen; “Hayır öyle bir şey söyleyemem yalan olur, iftira olur. İftira etmekten Allah’a sığınırım” diyor.
Amerika bu işin neresindedir?
Amerika bu işin neresindedir? Darbe planlamasının birkaç günlük hadise olduğunu düşünmek saflık olur değil mi? Nereden baksan birkaç aylık hadisedir. Türkiye’deki istihbarat zaafından pek çok defa bahsettiğimiz için bu konu üzerinde durmayacağım. Evet, bizim MİT’in bu darbe girişiminden haberi olmamıştır. Ancak CIA’nın haberinin olmaması mümkün değildir.
ABD’den yapılan açıklamalar da çok ilginç; "Türkiye için istikrar, barış ve süreklilik umduğumu söylüyorum"
Niçin; “bu darbe girişimine karşıyız, demokrasiden yanayız, darbecileri kınıyoruz” diyemiyorsunuz.
ABD'deki think-tank kuruluşu Stratfor dün gece büyük bir amatörlük yaptı. 3-4 saat sonra yayınlaması gereken analizi, biraz erken yayınladı. "Neden Türkiye'deki Darbe Başarısız Olacağa Benziyor?" Bu makalenin servis saati, Türkiye saati ile gece 3'tür. Aynı esnada Türk halkı darbe olacağına inanıyor ve sokağa hücum ediyordu. Makalenin yazılması ve yayına sokulması 2 saat gibi bir süre olduğunu düşünecek olursak, saat 01 sıralarında darbenin başarısız olacağı ABD’leri tarafından biliniyordu ya da öyle planlanmıştı.
ABD’leri ya da ABD’lerini yöneten çok uluslu şirketlerinin ne tür bir hesap içerisinde olduklarını bilemiyoruz. Ancak bu darbe girişiminin başarısız olmasını planladıkları ihtimali yüksektir. Amerika’nın taşeronu FG örgütünü teşvik ettiği; “ben sizin arkanızdayım” demiş olması muhtemeldir.
Amerika’nın, eğer bu darbe girişimiyle bir alakası yoksa Fetullah Gülen’i teslim etmek için daha fazla beklememelidir.
Hangi hesaplar uğruna olduğunu bilemediğimiz sebeplerden, Silahlı Kuvvetlerin içerisindeki yapılanmanın bir kısmı feda edilmiştir ama hepsi değil. Ancak aldanmamak gerekir, her türlü konuşturma yöntemleri kullanılarak, darbe girişiminde bulunan bu mankurtlar konuşturulmalı ve bu ihanet şebekesinin tamamı ordudan temizlenmelidir.
Komplo teorileri üretenlere katılmak mümkün değildir..
Sosyal medyada; “Bu darbe girişimi AKP’ye yaradığına göre, bu girişimi Erdoğan planlamıştır” gibi komplo teorileri gerçekten çok saçma. Yukarıda da anlattığımız gibi, bu işte ABD’nin dahli olabilir ki kuvvetle muhtemeldir.
Ancak Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın kendisine böyle bir darbe girişimi düzenletmesi gerçekten akıl ve mantık dışıdır ve çok saçmadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri zaafa uğratılmamalıdır
Son yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri çok yıpratıldı ve moral motivasyonu taban yaptı. Türkiye’nin başka ordusu yoktur ve etrafımız ateş çemberi içerisindedir.
Elbette öncelikle Silahlı Kuvvetler içerisindeki FG. Yapılanması bertaraf edilmelidir. Sonrasında askeri liselerin eğitim kalitesi yükseltilmeli, askerlik mesleği cazip hale getirilmelidir. Zira her geçen yıl askerlik mesleği cazibesini kaybediyor. Üniversite sınavları neticesinde ancak 300 bininci olanlar Harp Okulunu tercih ediyorsa sorun büyüktür.
Aslında Silahlı Kuvvetler, başta Genel Kurmay Başkanı ve kuvvet komutanları başta olmak üzere çok iyi bir sınav vermişlerdir. Genel Kurmay Başkanı ve kuvvet komutanları rehin alındılar, öldürülebilirlerdi de ama onlar teslim olmadılar.
FG örgütünün 17-25 Aralık darbe girişimi ile emniyet ve yargıyı nasıl ele geçirdikleri deşifre olmuştu. Ancak ülke yönetimini ele geçirmeye çalışan FG örgütü yargıyı ve emniyeti ele geçirirken üçüncü ve en önemli saç ayak Silahlı Kuvvetlerde kadrolaşmadığını düşünmek aptallık olurdu.
Geçen yıl, Genel Kurmayda devre arkadaşım bir korgenerali ziyaretimde bir tuğ generalin ismini verdiğimde, bana; “o kişi bilgimiz dâhilindedir, takip ve kontrol ediyoruz” demişti.
28 Şubat sürecinde Silahlı Kuvvetlerden 2000’den fazla subay astsubay tasfiye edilirken ne hikmetse Cemaatçi subay astsubaylara dokunulmamıştı. Nihayetinde bugün darbe girişimine kalkışanların bir kaçı hariç, tuğgeneral ve tüm general rütbesinde olanlar, AKP döneminde general yapılanlardır.
Tekrar ediyorum, Ordu içerisindeki FG yapılanması sadece darbe girişimine katılanlarla sınırlı değildir. Sadece bir kısmı feda edilmiştir.
Devleti kuran ve bekası için en önemli kurum olan Silahlı Kuvvetlerin restorasyona tabi tutularak her türkü savaşa hazır hale getirilmesi gerekir.
Darbeye iştirak eden rütbelilere en ağır ceza verilmelidir
Türkiye’ye zarar vermeyen bir darbe var mıdır?
Eğer Türkiye’de darbeler olmamış olsaydı, bugünkü Türkiye’den 2-3 kat daha büyük Türkiye olurdu.
Sosyal yapı daha sağlıklı olurdu… Zira her darbe insanları sindirmiş, işkenceler ve idamlarla psikolojilerini bozmuştur.
Periyodik yapılan darbeler sağlıklı toplum yapısını dinamitlemiştir.
Darbeye teşebbüs edenler en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Ancak 20 yaşındaki erbaş ve erler farklı kategoride değerlendirilmelidir. Onlar ya kandırılmış ya da tehdit edilmiş olmaları ihtimali yüksektir.
161 şehidimiz var Allah’tan(cc) rahmet diliyorum. Türk Milletinin başı sağolsun.