TBMM Genel Kurulu tutanakları: 4 Mart 2016 Cuma

Mecliste bütçe maratonu sürüyür. İşte 4 Mart 2016 tarihli genel kurul tutanakları...

TBMM Genel Kurulunda, 2016 yılı bütçe maratonunun yedinci turunda  Millî Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Standardları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu bütçe ve kesin hesapları ele alındı.

İşte TBMM Genel Kurulu tutanakları:

 

4 Mart 2016 Cuma

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52'nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca bugün yedinci tur görüşmelerini yapacağız.

Yedinci turda Millî Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Standardları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (x)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (x)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARDLARI ENSTİTÜSÜ

1) Türk Standardları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standardları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

1
2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme girmeleri gerekmektedir.

Yedinci turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek, Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün, Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan, Denizli Milletvekili Kazım Arslan, İstanbul Milletvekili Didem Engin, Denizli Milletvekili Melike Basmacı, Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın, Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve Tokat Milletvekili Kadim Durmaz.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına; Ankara Milletvekili Erkan Haberal, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu, Erzurum Milletvekili Kamil Aydın, Balıkesir Milletvekili İsmail Ok.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına; İstanbul Milletvekili Erdal Ataş, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım, Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına; İstanbul Milletvekili Şirin Ünal, Düzce Milletvekili Faruk Özlü, İstanbul Milletvekili Hasan Sert, Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer, Giresun Milletvekili Cemal Öztürk, Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu, Elâzığ Milletvekili Metin Bulut, Kastamonu Milletvekili Murat Demir, İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli, Siirt Milletvekili Yasin Aktay, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet İlker Çitil, Edirne Milletvekili Rafet Sezen, Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Akyürek, Konya Milletvekili Muhammet Uğur Kaleli, Kırıkkale Milletvekili Abdullah Öztürk, Hatay Milletvekili Mehmet Öntürk.

Şahıslar adına, lehinde Karaman Milletvekili Recep Konuk, Hükûmet adına konuşmalar yapıldıktan sonra, aleyhinde şahsı adına Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara konuşacaklardır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sayın konuşmacıyı kürsüye davet etmeden önce bu hafta içerisinde bulunduğumuz 8 Mart haftası dolayısıyla görüş ve düşüncelerimi sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, değerli halkımız, sevgili kadınlar; Mart ayıyla başlayan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla kadınlar bulundukları her alanda taleplerini ve çığlıklarını dünyaya duyurmaya çalışmaktadırlar. Bu vesileyle, ben de bu kürsüden özcümle birkaç şeyi ifade etmek isterim.

İnsanlık tarihinde egemenlik ilk defa kadınlar üzerinde kurulmuştur. Beş bin yıllık ataerkil erkek egemen sistem kadın cinsiyeti üzerindeki egemenliğini kurarken kadın cinsini yıkama uğratmakta, şiddet ve ölüm çemberinin içerisinde boğmaya çalışmaktadır. Dünyanın farklı ülkelerinde bu sorunu aşmak için yürütülen mücadeleler sonucu belli bir noktaya ulaşılmasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti açısından kadınların içinde bulunduğu durum çok vahimdir. Her gün en az 5 kadının öldürüldüğü ülkemizde kadınlar sistematik olarak taciz ve tecavüze uğramakta, kamusal alandan itilmekte, toplumsal ve ekonomik yaşamın köleleri hâline

2
getirilmeye çalışılmaktadır. Bu şiddete kaynaklık eden ataerkil kültür yalnızca topluma değil, topluma yön veren ve yöneten güçlere de egemendir. Yasaları, kurum ve kuruluşları, politik, felsefi ve pratikleriyle devlet erki eril şiddete öncülük ettiği gibi bu şiddeti uygulayan bir mekanizma olmaktan kendisini kurtaramamış, dönüştürememiştir. Oysa bir devlet düzeninin demokrasi ve insan temel hak ve hürriyetlerini inşa edilmesinin yolu toplumun tüm kesimleri için eşitlik ilkesini gözeterek hareket etmesinden geçmektedir. Bu nedenle devlet erkinin cinsiyetçi uygulamalarından sıyrılıp toplumun bütün kesimleri için güvenlik, refah ve adalet sağlayan işlerini üstlenmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki kadın özgürlük sorunu bütün toplumsal sorunların temelidir. Kadının özgürleşmediği toplumlar çürümeye mahkûmdur. Nitekim bugün itibarıyla toplumda yükselen şiddet dalgası, vahşet görüntüleri ve kıyımlar bu çürümeye yüz tutulduğunun en belirgin göstergeleridir. Bu nedenle herkesin bulunduğu yerden bu bilinç ve sorumlulukla hareket etmesi gerekmektedir. Kadın cinsinin kurtuluşu zulmün her türüne bir bütün olarak direnerek eşitlik, emek ve barıştan yana tavır almalarındadır. Ben kendi adıma bu yılkı 8 Martı başta cansız bedeni çürümeye mahkûm edilen Taybet Ana olmak üzere bedenine, ruhuna saldırılmış, yaşamı gasbedilmiş bütün kadınlarımıza adıyorum. Hepsini kadın özgürlük mücadelesini ilerletme borcunun sonsuz duygusuyla anıyorum.

Bu temelde başta mücadele yürüten öz iradesi, öz örgütlülüğü ve ortak mücadele güç birliği içinde olan kadınlarımızın ve bütün dünya kadınlarının 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum.

Sayın milletvekilleri, sayın vekillerimizi kürsüye davet etmeden önce sayın grup başkan vekilleri sisteme girmişlerdir.

Sayın Vural'dan başlayalım.

Buyurunuz Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ediyorum.

Maalesef, yine şehit haberleriyle sarsılıyoruz. Mardin'in Nusaybin ilçesi bölge trafik ile onun yanındaki lojmanlara yapılan saldırıda 3 polisimiz şehit, 14 yaralımız var. Şırnak İdil'de de 2 askerimiz şehit. 20 Temmuzdan bu yana verdiğimiz şehit sayısı 379 olmuş. Bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Gerçekten burada bunları söylerken yani her gün bir şehit haberi vermekten büyük üzüntü duyduğumu da ifade etmek istiyorum. Ama, unutmayalım ki eğer bugün burada bizler birer milletvekili olarak Türk milletinin egemenliğini kullanıyorsak, eğer bugün burada bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil ederek o milletin temsilcisiysek manevi şahsımıza tevdi edilmiş askerimizin ve polisimizin kayıpları bizlerin aslında bu egemenliği burada kullanmamızı sağlayanlardır. Onlar -burada hür iradelerimizle- bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk milletinin egemenliğini temsil etmek için o mücadeleyi sürdürüyorlar. Umarım buradaki her milletvekili de bağımsız Türk devletinin ve Türk milletinin egemenliğini temsil konusunda birlik ve bütünlüğümüze kasteden, egemenliğimizi ortadan kaldırmak isteyen bölücü terör karşısında iradelerini kullanır. Onların orada verdiği mücadeleyi, aynı zamanda Parlamentoda vermek suretiyle hukuki seviyede de, siyasi seviyede de sürdürürüz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Mikrofonu açıyoruz Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) - Onlar orada, bizler burada, onları temsil eden bir milletvekili olarak gerçekten bugün burada konuşuyorsak ve egemenliğimizi kullanıyorsak onların sayesinde olduğunu düşünüyorum. Ama onlar orada can veriyor, kan veriyor, bizden de ses ve idare bekliyor. Umarım yemin etmiş bütün milletvekilleri, terörle mücadele edenlerin yanında ses verir ve onların yanında da irade kullanır.

Bu düşüncelerle şehitlerimize tekrar Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Vural.

Sayın Gök, buyurunuz.

LEVENT GÖK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bütçe görüşmelerini sürdürdüğümüz bugünlerde ülkemizin doğu ve güneydoğusundan gelen şehit haberleriyle bir kez daha sarsıldık. Dargeçit'te dün 3 şehidimiz var, Sur'da 1 şehit, bugün Nusaybin'de 2 polisimiz şehit ve az önce aldığımız haberle de Şırnak'ın İdil ilçesinde 2 askerimizin daha şehit olduğunu büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz.

Ülkemizin bu terör belasından kurtulması açısından Cumhuriyet Halk Partisi olarak, terörün her türlüsüne ister PKK'dan gelsin ister IŞİD'den ister DHKP-C'den, kimden gelirse

3
gelsin her türlü terörü lanetlediğimizi bir kez daha huzurunuzda ifade ediyorum.

Şehit olan tüm asker ve polislerimize Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine ve ulusumuza başsağlığı diliyorum. Umuyor ve diliyorum ki temennimiz, bu üzücü olayların bundan sonra tekrarlanmaması ve Türkiye'mizin bu ağır travmadan bir an önce kurtulması. Elbette burada Hükûmete düşen önemli görevler var. Örneğin, Diyarbakır Sur ilçesinde doksan güne yaklaşan sokağa çıkma yasağına karşın niçin hâlâ orada olayların önlenmemiş olması da ayrı bir soru işareti olarak ortada duruyor.

Sayın Başkan, az önce siz de konuşmanızda belirttiniz, bu hafta önümüzdeki günlerde Dünya Kadınlar Günü'ne ilişkin etkinliklerle kadın haklarını tekrar hatırlamaya, hatırlatmaya gayret edeceğiz. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tüm dünyada ve Türkiye'de ezilen ve şiddete uğrayan tüm kadınlarımızın geleceğine dönük teminatlar olarak hepimizin ortak bir iradede birleşmesini, kadınların sosyal, kültürel, ekonomik ve her türlü yaşamda erkeklerle eşit, hatta erkeklerden daha ayrıcalıklı bir konumda söz sahibi olmasını arzu eden bir partinin mensuplarıyız. Ama giderek artan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Açıyoruz Sayın Gök, tamamlayınız.

Buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) - Türkiye'de giderek kadına dönük şiddetin arttığına ve hâlâ önlenemediğine tanık olmanın da büyük ızdırabını yaşıyoruz. Dolayısıyla, böyle bir önemli konuda, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü önümüzdeki hafta ve bu hafta kutlanmaya ya da anılmaya başlanacakken özellikle Türkiye'deki kadına şiddet konusunda tüm partilerin ortak iradesinin Mecliste sergilenmesini ve kadına yönelik şiddet konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu kanun tekliflerinin bir an önce Meclisten geçmesini, kadına yönelik şiddette asla ceza indirimi uygulanmamasını talep ediyoruz.

Kadınlar bizim baş tacımızdır. Kadının özgür olduğu -sizin de konuşmanızda ifade ettiğiniz gibi- toplumlar ancak demokrasiyle tanışabilirler. Bizim de temennimiz Türkiye'deki ve tüm dünyadaki kadınların özgürce toplumun her alanında yer almasıdır.

Ben de şimdiden Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum ve tüm kadınlarımızın her alanda aktif bir görev alması konusunda çabamızın, irademizin Cumhuriyet Halk Partisi olarak ortada olduğunu ifade etmek istiyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gök.

Sayın Bostancı, buyurunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Mardin Nusaybin'deki terör saldırısını kınıyorum. Orada hayatını kaybeden şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara şifa diliyorum.

Terör kirli yüzünü göstermeye devam ediyor ve bunun bedelini herkes ödüyor. Biraz önce sizin konuşmanızda ismi geçen Taybet Hanım terörün kirli yüzünü gösteren dramatik bir örnektir. Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü haftası olması münasebetiyle ifade ediyorum. Bir başka örnek Bingöl'deki Hatice Belgin Hanım'dır; çocuklarını korumak için bombanın üzerine atlayan ve kahraman, anaç, sorumlu, fedakâr anne timsali olarak öne çıkan birisi ama dramatik bir biçimde de terörün yine o çirkin yüzünü gösteren bir örnektir. Siirt'teki genç kızları hatırlamak lazım.

Sonuçta, bütün bu fotoğraflar, bütün acılar yan yanadır. Teröre karşı mücadele de bu bakımdan demokratik zeminleri savunmak durumunda olan herkesin görevidir. Kadınların tarih içerisindeki yolculuğu çok olumsuz örneklerle doludur, Batı'da da öyledir, Doğu'da da öyledir. Modernleşme aynı zamanda kadının siyasete ve kamusal hayata katılmasına ilişkin imkânlar ve fırsatlar tanıyor. Esasen, demokrasi, oy hakkı, parlamento, parlamentoların teşekkülü yüz elli yıllık bir tarihe sahiptir. Kadınların oy hakkı kazanmalarının ne kadar geç bir zamanda olduğunu ve Türkiye'nin bu konuda cumhuriyetle birlikte önemli adımlar attığını hatırlamak gerekir çünkü eğer oy hakkınız var ise siyasette varsanız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Açıyoruz Sayın Bostancı, toparlayın lütfen.

Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - …aynı zamanda toplumsal ve kamusal hayatta varsınız demektir. Bu, kadınlar üzerine söylenecek retoriklerden çok daha önemlidir. Türkiye'nin demokratikleşmesi, Türkiye'nin zenginleşmesi, Türkiye'de şehirli hayatın güçlenmesi, bütün bunlar aynı zamanda kadınların erkeklerle eşit haklara sahip bir biçimde hayatın içinde olmaları bakımından son derece önemlidir. Özellikle, son yıllarda alınan mesafeleri bu açıdan da değerlendirmek, yiğidin hakkını yiğide vermek gerekir.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

4

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (x)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (x)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU

5
1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi yedinci turda gruplar adına konuşmacılara sırasıyla söz vereceğim.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Dursun Çiçek. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Çiçek, süreniz Sekiz dakika.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yıllarca birlikte görev yaptığımız kamu görevlileri, Sayın Bakanım; herkesi sevgi ve saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Ne yazık ki bugün de şehitlerimiz var, gazilerimiz var, onları da saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti'nin 2016 bütçe kanununa göre millî Savunma Bakanlığı bütçesi yaklaşık 35,5 milyar. Bunun millî bütçedeki oranı yüzde 5,6'dır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli ve güçlü yanı millî ordu olmasıdır. Özellikle maddi durumu iyi olmayan Türk vatandaşlarının yoğunlukla hizmet ettiği Türk Silahlı Kuvvetleri milletin ayrılmaz bir parçasıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin esas gücünü eğitimli ve disiplinli, vatan sevgisi yüksek olan Mehmetçikler teşkil eder. Bu nedenle askerlik sistemi Türk Silahlı Kuvvetleri ve ülke savunması için hayati öneme haiz bir konudur.

Bu Millî Savunma bütçesinin yüzde 54'ü personel giderlerine planlanmıştır. Ancak, her gün şehitler verdiğimiz bir ortamda Türk askerinin ve polisinin temel sorunu hak ettiği hayat seviyesine ulaşmamış olmasıdır. Bu konuda aynı bütçede yüzde 30'a yakın mal ve hizmet alımı, yüzde 9 da Sosyal Güvenlik Kurumu primi olarak yer almaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin yüzde 12 pay aldığı bu 2016 bütçesinde, Millî Savunma Bakanlığının 2 katı oranında eğitime pay ayırmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Tabii, eğitime ayrılan payın daha da artmasını istiyoruz, ancak Türkiye asla bir Fransa veya Almanya değildir. Türkiye bulunduğu coğrafya itibarıyla savunmasına, güvenlik kuvvetlerine çok daha fazla bütçe ayırması gereken bir ülkedir.

Türkiye'de ve bölgede barış ve huzur için "Güçlü ordu, güçlü Türkiye." şeklinde ifade edilen bir yapının oluşturulmasında etkin ve adil bir askerlik sistemi esas olmalıdır. Bu konuda bir proje açıkladık, dün kamuoyuyla da bunu paylaştık. Başta Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, güçlü ülkelerin çıkarlarının ve kültürlerinin çatıştığı, Irak ve Suriye iç savaşının yaşandığı, Kırım ve Ukrayna nedeniyle Batı'nın Rusya'ya ve nükleer çalışmaları nedeniyle İran'a yönelik baskılarının devam ettiği bir bölgede bulunan Türkiye, millî birlik ve bütünlüğünü çağdaş, demokratik ilkeler içinde güçlendirmelidir. Bu konuda eğitimli, çağdaş, caydırıcı bir Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk polisinin var olması Türkiye'nin bekası için gereklidir.

Türk Silahlı Kuvvetleri dâhil, canı pahasına ülkede huzur ve güven için mücadele eden asker ve polisin özlük haklarının geliştirilmesi kapsamında, sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gereken ve Anayasa'nın 61'inci maddesinin bir amir hükmü gereği, şehit ailelerine ve gazi yakınlarına yönelik özlük haklarıyla ilgili çalışmaların bu yasama döneminde yasalaşması önemlidir.

10 binden fazla üyesi olan bu dernek üyelerinin bize yaptığı başvurularda, eş ve evlatlarına ve çocuklarına, anne ve babalarına yapılan yardımların, maaşların asgari ücret seviyesinde olması özellikle talep edilmektedir. Ülkenin bölünmez bütünlüğü ile güven ve huzuru için şehit olanların tüm çocuklarına, bir kısıtlama olmaksınız mutlaka ücretsiz eğitim ve iş hakkı verilmelidir ve yine, bu gazilerimizin protez, araç gereç ihtiyaçlarının tamamı hiçbir katkı ve katılım payı istenmeden karşılanmalıdır.

Terörle mücadeleye yönelik operasyonlar ile gerçek mühimmat kullanılarak yapılan tatbikat ve eğitimlerde görev yapan Silahlı Kuvvetler personelinin, bu görevleri sürecinde en az asgari ücret düzeyinde bir ek tazminat alması için gerekli düzenlemeyi bu Meclis mutlaka yapmalıdır.

Üst rütbeli subaylar ile astsubaylar hakkında görev tazminatı verilmesine yönelik çalışmalar iki yıldır sürdürülmektedir. Bu çalışmaların bir an önce tamamlanması, asker ve polis emeklilerine yıllarca hizmet ettikleri zor görevlere uygun bir yaşam standardı sağlanması bu Meclisin vefa görevidir.

Terörle mücadelede, her gün şehit ve gazi olma pahasına kahramanca mücadele eden astsubaylar ile jandarma uzmanlar dâhil, uzman erbaşların kademe intibakları ve ek gösterge talepleri bu yasama döneminde Meclisten geçmelidir.

Kumpas davalarında mağdur olan bini aşkın Silahlı Kuvvetler personeline iadeiitibar yasası bu dönemde mutlaka yasalaşmalıdır. Bu konuda, özellikle bu davalar sürecinde bu Meclis yeterince bu askerlere, mağdurlara sahip çıkmamıştır; onların haklarını korumak bu Meclisin bir insanlık görevidir.

6
Resen emekli edilen askerler var, Silahlı Kuvvetler personeli var; bunlar idari kararlarla resen emekli edilmiştir, bunlara yargıya etkin başvurma hakkı tanıyan bir yasa bu Meclisten mutlaka geçmelidir.

2014 yılı Millî Savunma Bakanlığı Sayıştay raporuna göre, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, MİT'in ve emniyetin yakıt ihtiyacını karşılayan alt yükleniciyle anlaşılmış ve yakıtların bir kısmı alt yüklenici olan Petrol Ofisinin depolarında depolanmıştır. Bu raporda yer alan bilgilere göre, 2013 yılı içinde 14,5 milyon kilogram kalorifer yakıtı ile 1 milyon 310 bin kilogram kurşunsuz benzin yüklenici firma tarafından birliklere teslim edilmemiştir. Yine, aynı raporda Silahlı Kuvvetler, MİT ve emniyet arasındaki yazışmalarda, kayıtlarda farklılıklar olduğu, standart olmadığı vurgulanmaktadır. Her 2 konunun da uzmanlarca incelenmesi, varsa hatası olan personel hakkında işlem yapılması gerekli görülmektedir.

Askerlik sisteminin ruhuna uygun olarak adil ve etkin hâle getirilmesi yine bu Meclisin görevleri arasındadır. Anayasa'nın 72'nci maddesine göre, "Vatan hizmeti, her Türk'ün hakkı ve ödevidir." Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şeklide yapılacağı yönündeki düzenlemelerin Mecliste gündeme getirilmesi ve bu konuda Millî Savunma Komisyonunda alınan kararın gereğinin bir an önce yapılması gerekmektedir.

Mevcut askerlik sistemi yamalı bohça gibidir, çeşitli istisnalar getirilmiştir; 2 milyondan fazla Türk genci bu istisnalardan faydalanarak şu an tecilli durumdadır. Bedelli askerliklerle, dövizli askerliklerle bu işi temelden çözmek mümkün değildir. Öngörülen uzman askerlik sistemiyle 1927 yılında başlayan ve 90 yılında uygulanan, adil olmadığı için kamuoyunda eleştirilen, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullandığı ileri teknoloji ürünlü silah ve teçhizatın kullanılması dâhil uzmanlaşma ihtiyacını karşılayan, bedelli askerlik taleplerini çözen, kariyer ve iş planlamasında gençlerin önünü açan, millî bütçedeki kaynak ihtiyacını azaltan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN ÇİÇEK (Devamla) - Bir dakika ilave…

BAŞKAN - Sayın Çiçek, size bir dakika verirsem diğer konuşmacıdan bir dakika kesmek durumunda kalacağım.

DURSUN ÇİÇEK (Devamla) - Türkiye'nin stratejik konumuna uygun olarak güvenlik ihtiyaçlarını karşılayan yeni bir askerlik sistemi kurulmalıdır.

Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çiçek.

İkinci konuşmacı Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Tüzün, sizin süreniz yedi dakika.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Savunma Sanayi bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin güçlü olabilmesi için güçlü bir ordunun gerekli olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Savunma sanayisinde en yüksek teknolojinin kullanıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin de ileri teknoloji ürünü silahlarla donatılmış bir yapıya hızla dönüşmesi ve dışa bağımlılıktan kurtulması gerekiyor. Geçmişte, bunun için, özellikle 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası bunun acısını çok çektik ve işte, Savunma Sanayi Müsteşarlığımız bu amaçla kurulmuştur.

Savunma Sanayi Müsteşarlığı, varlığıyla, Anadolu ve Trakya'nın hür ve bağımsız yaşamasının en önemli teminatlarından biridir.

Bunun yanı sıra, vatandaşlarımızın bağışlarıyla kurulmuş olan, askerî vakıflara bağlı, yani geçmişte analarımızın küpeleriyle, babalarımızın yüzükleriyle kurulmuş bir "vakıf" adı altında 7 büyük savunma sanayi şirketimiz vardır.

Başta, Aselsan, TUSAŞ, ROKETSAN, HAVESALSAN, ASPİLSAN gibi çok sayıda şirketi olan bir müsteşarlığı görüşüyoruz. Bu şirketlerimiz, kendi bünyelerindeki alt şirketler ve özel sektör kuruluşlarıyla birlikte önemli projelere imza atıyor.

Ancak son yıllarda, sektörde lokomotif görev üstlenmesi gereken Müsteşarlığımızla ilgili bir takım sorunlar yaşandığı da bir gerçektir. Bu sorunların başında öncelikle Müsteşarlık kadrolarıyla sık sık oynanması gelmektedir ve kurumsal yapıya büyük zarar görmüştür. Bu değişiklikler yürütülen projelerde maalesef aksamalara yol açmıştır.

Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde -Sayın Bakanım- Savunma Teknolojileri Eğitim Merkezi yani kısa adıyla SATEM kurulmuştu. SATEM'in üzerinde neden önemle durduğumu bir örnekle açıklamak istiyorum değerli arkadaşlarım.

Millî uçak projelerini yürüten TUSAŞ'ta bugün 2 bin civarında mühendis çalışmaktayken bunlardan sadece ve sadece 6-7 tanesi uluslararası sertifikasyon süreçlerinde yetkindir. 2 bin mühendis var, 7 tane yetkili arkadaşımız var.

Bir diğer önemli konu ise, bildiğiniz gibi finansman desteği. Millî projelere kaynak aktarılması için oluşturulan Savunma Sanayi Destekleme Fonu'nda ne kadar rezerv birikmiştir ve en son hangi projelere ne kadar kaynak aktarılmıştır?

7
Müsteşarlığımızın öncülüğünde önemli projeler yürütülmektedir. Kısaca bu projelere de ve sıkıntılara da değinmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizin de yakinen takip ettiği gibi Millî Tank Projesi yani ALTAY Projesi. Bir diğer önemli proje Genel Maksat Helikopteri ortak üretimi. Sayın Bakan, 109 adet helikopter Türkiye için üretilecek hem askerî hem sivil amaçta kullanılacaktı ama iki üç yıl geçti proje gecikti. Bu projenin gecikmesinin sebebi nedir? Bu helikopterlerde Türkiye'nin kendi yazılımı, kendi silahları kullanılacak, kısacası millî olacaktı. Bu gecikmeyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin muharebe yeteneğinin gelişmesi engellenmiş midir? Bunun cevabını istiyorum. Sözleşmenin gecikmesinin sebebi nedir? Bunun cevabını da istiyoruz. Bunlara yanıt bekliyoruz Sayın Bakanım. Özgün Helikopter Projesi hangi aşamadadır?

Bir başka önemli proje ATAK Projesi, yani taarruz ve taktik keşif helikopterleri. Bu, muayene ve kabul sürecinde ciddi gecikmeler yaşanmaktadır. Bu gecikmenin sebebi nedir? Ürettiğimiz ve üreteceğimiz helikopter ve uçaklar Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bünyesinde sertifikasyon için yetkili birim oluşturulmuş mudur? Maalesef bugüne kadar oluşturmadı.

Değerli milletvekilleri, yıllardır füze ihalesi konuşuluyor. "Amerika mı, Avrupa mı?" derken Çin'e verildi ama maalesef, ardından bir gecede alınan kararla iptal edildi. Aslında füze sistemi projesi Çin'le otuz yıldır görüşülüyordu. Bunun sebebi nedir Sayın Bakanım?

Hava Savunma Sistemi Projesi'nin acilen yürütülmesi gerekiyor. Bunun geciktirilmesi, ülkenin geleceğine, güvenliğine vurulabilecek en büyük darbedir.

Bakın, Türkiye bu çağda hâlâ ama hâlâ bir motor bile üretemiyor değerli arkadaşlarım yani motosiklet motoru dahi bizler yapamıyoruz. ANKA İnsansız Hava Aracı için yürütülen motor projesi hangi aşamadadır Sayın Bakanım?

HÜRKUŞ Projesi planlandığı şekilde yürüyor mu? "Türkiye'nin kendi millî uçağı" dediğiniz HÜRKUŞ'un dünya piyasasında rekabet şansını olumsuz etkileyecek Kore'den eğitim uçağı alma projesi kesin durduruldu mu? Kendi uçağınızı yapıp, Güney Kore'den uçak almaya devam ederseniz kendi uçağınızı kime satacaksınız? Yarın Kore çıkıp "Türkiye kendi yaptığı uçağa güvenmiyor, bizden uçak alıyor." demez mi değerli arkadaşlarım?

Ürettiğimiz insansız hava aracı ANKA'ları, ATAK helikopteri ve diğer savunma sanayi ürünlerini Libya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri'ne satacaktık, maalesef satamadık. Hatta ve hatta değerli arkadaşlarım, Eximbank'tan -bakın burası çok önemli- kredi bile çıkarılmışken Mısır ve Suudi Arabistan'a ANKA satışı maalesef direkten dönmüştür.

Dolayısıyla sevgili arkadaşlarım, Millî Savunma Sanayi Müsteşarlığı bir bakanlıkta bulunan iki müsteşarlıktan birini oluşturuyor. Böylesine önemli bir müsteşarlığın bütçesiyle ilgili yeterince vaktim olmadığı için anlatamadım, sadece ve sadece AKP iktidarına ve Hükûmete şunu söylüyorum: Gölge etmeyin, başka ihsan istemez diyorum. Çünkü Savunma Sanayii Müsteşarlığı gerekli çalışmaları yapacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tüzün.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Kocaeli Milletvekili Sayın Tahsin Tarhan.

Sayın Tarhan, sizin süreniz sekiz dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi hakkında söz aldım.

Bugün, ülke ekonomisini ayakta tutabilecek tek dayanak noktamız olan sanayiden ve sanayiye ait rakamlardan söz edeceğim. Sanayi sektörünün nereden nereye geldiğini, birkaç rakam üzerinden değerlendirelim. Sanayi denince aklımıza ilk önce üretim gelir. 2002 yılında 29 milyar dolarlık kredinin yüzde 27'si imalat sanayisinde kullanılırken, 2014'te 164 milyar dolarlık kredinin sadece yüzde 13'ü imalat sanayisinde kullanılmış. Kredi miktarı yaklaşık 5,5 kat artmış ama imalata ayrılan pay yüzde 50 azalmış. Yoğunlaşma inşaat-emlak sektöründe. Bu sektörün toplamdaki payı yüzde 5'ten yaklaşık yüzde 8'e çıkmış. İmalat sanayisi, 2013'te banka kredilerinden yüzde 42,5 pay alırken, 2014 yılında yüzde 21'e düştü. Fabrikalar kapandı. Ülkemizin değerleri söndürüldü. Sanayi üretim yapabilmek için türlü yöntemler aramaya başladı. Gelişen ve değişen dünyada sanayi, organize sanayi bölgelerinde toplanmaya ve buralarda teşvik edilmeye başlandı. Bizde ise henüz organize sanayi bölgelerinin sayısı bile net değil.

Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısında, 285 organize sanayi bölgesi olduğunu söyledi. 26 Şubat 2016 Cuma günü Başbakan Davutoğlu Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bütçeyle ilgili yaptığı konuşmada "organize sanayi bölgesi sayısı 65'ti biz iktidara geldiğimizde, şimdi 166." dedi. Hangi rakamlar doğru Sayın Bakanın mı, yoksa Başbakan Davutoğlu'nun söylediği mi? (CHP sıralarından alkışlar)

NECİP KALKAN (İzmir) - İkisi de doğru.

TAHSİN TARHAN (Devamla) - 119 organize sanayi bölgesi nerede? Rakamda netleşemedik acaba organize sanayi bölgelerinin doluluk oranında anlaşabilecek miyiz? En yüksek doluluk oranı yüzde 80, bazı organize sanayilerde yüzde 20 civarında doluluk, bazıları şu an atıl durumda.

8
Sanayi hiçbir dönem AKP iktidarında olduğu kadar zora düşmemiş, sanayici hiç bu kadar yıldırılmamıştır. AKP'nin ranta dayalı politikaları nedeniyle üretim yapan fabrikalar kapandı. AKP tarımı bitirdi, sanayiyi bölgesel planlayamadı. Çarpık sanayileşme çarpık kentleşmeyi beraberinde getirdi. Ulaşım sorunu olmayan en güzel koylara, deniz kıyılarına sanayiler kuruldu. Bunun sonucunda çevre sorunları ortaya çıktı. Günümüzde ülkeler çevre sorunlarını çözdü, Bakanlığınız daha bu konuyu gündemine bile almadı. Oysa yarın çocuklarımıza nasıl bir dünya bırakacağımız hepimizin sorunudur.

Değerli milletvekilleri, Plan Bütçe görüşmelerinde son anda sunulan bir önergeyle anahtar teslim fabrika verilmesine ilişkin düzenleme yapıldı ve denildi ki: "Girişimcileri destekliyoruz. Anahtar teslim fabrika vereceğiz." İşte, çarpık sanayileşme. Rekabet ortamı değerlendirdi mi? Pazar payı hesaplandı mı? Bu fabrikaların üretim sistemleri ne olacak? Madem fabrika yapacaktınız var olanları neden sattınız? Yandaşlarınıza peşkeş çekeceğiniz anahtar teslim fabrikalar ne zamandan beri teşvik kapsamında değerlendiriliyor?

Türkiye'nin lokomotifi olan TEKEL, SEKA gibi yüzlerce fabrikayı sattınız. Neden bu fabrikaları desteklenmediniz, sattınız? Neden yatırım teşvik edilerek kiraya vermediniz? Yatırıma dönük olarak kaç fabrika şu an iflas masasında? Katma değer yaratacak sektörlerin hangisi sizin planladığınız bölgelerde fabrika istiyor? Türkiye'de kaç fabrikanın üzerinde "Kiralık", "Satılık" tabelaları var, biliyor musunuz? Yapmayın böyle şakalar, bu millet size bugün gülmese de yarın gülecek.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar pek çok teşvik paketleri açıklandı, verilen teşviklerin üretime sağladığı katkı nedir sayın bakan açıklasın. Girişimciler, sanayiciler teşvik beklemiyor. Girişimciler girdilerin, maliyetlerin yüksekliğinden şikâyetçiler. Fabrika yapmayın, enerji kullanımındaki vergi yükünü hafifletin. Vergiden vazgeçtik, elektrik üzerinde yandaş kurum TRT için kesilen katkı payını kaldırın. Sanayilerin altyapısını oluşturun, arıtma tesisleri kurun, ulaşım sorununu çözün, meslek okulları ve kreşler açın. İlle teşvik verecekseniz hâlihazırda istihdam sağlayan, ihracat yapan, makine üreten, vergisini gününde ödeyen, katma değer yaratan sanayicilerimizi ödüllendirin. Fabrika yapmayın, vize için kuyruklarda bekleyen, dünyanın dört bir yanına mal satan sanayicilerin pasaport sorununu çözün. Kanun teklifimiz hazır, samimiyseniz, bütçeden sonra ilk iş sanayicilerimize yeşil pasaport verilmesine ilişkin düzenlemeyi Meclisten geçirelim. "Yüksek teknoloji ile ürünler üretmemiz gerekiyor." diyoruz, iyi eğitim görmüş hangi gencimizi bu ülkede tutabiliyoruz? Hangi insan kaynağıyla yüksek teknoloji üretilecek? Bu eğitim sistemiyle mi? Yeni nesil sanayi devrimiyle ilgili kim ne biliyor? Gidin, kim ne biliyor, sorun. Türkiye'yi, sanayi 4.0'a taşıyacak sürece bu Bakanlık öncülük yapmalı. Oysa ülkemizde bu bilinmiyor.

Gerçekçi olmalıyız. Artık sanayici bile işine yatırım yapacağına inşaata yatırım yapıyor. Bu ülkenin en büyük değerlerinden biri olan Vestel AVM yapıyor, değerlerimize yazık.

Sayın Bakan, bu değerleri rantın bir parçası hâline getirmeyin. Gelin, hep beraber sanayicilerimizin gerçek sorunlarını çözelim. Türkiye'de üretim sanayisini ayağa kaldıralım. Önce terörü, terör sorununu çözelim. Özgürlüklerin önünü açalım. Demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla yerleştirelim.

Sanayiciyi yıllarca inek gibi gördünüz. Süt verdiği sürece sütünden faydalanmaya çalıştınız. Şimdi süt vermeyince de kesmek istiyorsunuz. Üretim olmazsa ekonomi de büyümez, işsizlik çözülmez, yoksulluk ortadan kalkmaz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tarhan.

Dördüncü konuşmacı Denizli Milletvekili Sayın Kazım Arslan.

Sayın Arslan, süreniz yedi dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığının 2016 yılı bütçesi üzerine söz aldım. Hepinizi öncelikle sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bugün 2 şehidimiz var, 35 de yaralımız. Öncelikle, bu şehitlerimize Allah'tan rahmet, milletimize başsağlığı, yaralı olanlara da acil şifalar diliyorum.

Ülke tam bir terör havasının içine, kaos ortamının içine sürüklenmiş durumda. PKK'yla müzakere etme hatasına düşen bu iktidar yönettiği bu ülkemizde terörle mücadele konusunda gerekli görevini yapmadığı için, müzakereyi mücadeleye de çeviremediği için, maalesef bugün tam bir çıkmazın eşiğine gelmiş durumdayız. Bunu neden söylüyorum? Çünkü barışın ve huzurun olmadığı bir ülkede yatırım da olmaz, üretim de artmaz, istihdam da artmaz, ihracat da artmaz arkadaşlar. Siz sanayiciye, siz yatırımcıya güven vermediğiniz sürece, bu sorunları çözemediğiniz sürece bu ülkeye ne içten ne de dıştan gelip de yatırım yapan bir yatırımcı, bir sermayedar maalesef olmaz. Onun için, öncelikle bu ülkenin terör sorununu bu iktidarın mutlak suretle çözmesi gerekir. PKK'nın silahı bırakarak, görüşmelerin,

9
bu çözümün Mecliste grubu bulunan partilerin liderleriyle birlikte yapılmasında büyük bir fayda olacak ve netice alınacaktır diye belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, KOSGEB 1990 yılında kurulmuştur. O günden bugüne küçük ve orta ölçekli işletmelere destek vermektedir. Tabii, her geçen gün KOSGEB biraz daha büyümüş, biraz daha gelişmiştir. Birçok alanlarda da teşvikler, destekler de vermektedir. Bugünkü bütçesi ise 1 milyar 236 milyon 898 bin liradır ama bu yeterli değildir arkadaşlar. Ülkemizin gerçekten yatırıma, üretime, istihdama çok büyük ihtiyacı var. Eğer bunları teşvik edecek, destekleyecek daha büyük rakamlarda bütçeler ayırmaz isek kesinlikle KOSGEB'in de gerçek anlamda amacına ulaşma noktasında eksik kalacağını belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; şimdi, bir yandan destekler veriliyor, bir yandan yatırımlar yapılsın isteniyor ama bir yandan da üretimin üzerindeki yükler her gün artırılıyor, önündeki engeller bir türlü kaldırılmıyor. Şimdi, siz ha bire üretim yapan, yatırım yapan sanayicinin üzerine yüklenmeye devam ederseniz, vergisi artırırsanız, enerjisinin, doğal gazının fiyatlarını artırırsanız, oralarda gerçekten bir indirim yapmazsanız, bir destek yapmazsanız verdiğiniz desteğin bir işe yaramadığını açıklıkla gelecekte göreceksiniz Sayın Bakanım.

Değerli milletvekilleri, bütçe bir devletin en önemli siyasal sorumluğunu gösteren bir kanundur. Hükûmetler bütçe yetkisini aldıktan sonra kuruşu kuruşuna hesap verecek bir konumda da mutlaka olmalıdır. Bütçe, anayasasına ve yasalarına saygı duyulan, anayasal kurumları yok saymayan ve etmiş olduğu yeminlere, Cumhurbaşkanından, Başbakanından, bakanından milletvekiline kadar her bir arkadaşımızın yeminine sadık kaldığı, ona uyduğu, sorumluluğunu yerine getirdiği ve rejimin sadece mali temeli değil, hesap vermenin ve dürüst yönetimlerin de ana belgesidir. Bunu özellikle dile getiriyorum çünkü Meclisimizde gereksiz yere öyle bir tartışma yapıyoruz ki, bazen Cumhurbaşkanının yapmış olduğu bir yanlışı saatlerce burada tartışıyoruz ve birbirimize giriyoruz, kavga etme noktasına geliyoruz ve sonuçta da ne oluyor biliyor musunuz? Meclisin itibarını zedelemiş oluyoruz. Sonuçta hiç kimse kazanmıyor, onu söyleyeyim, hiç kimse buradan, bu tartışmalardan kârlı çıkmıyor arkadaşlar. Siz gücünüze dayanarak muhalefete yüklenmeye, onu susturmaya çalıştığınız sürece, yukarıda da yanlışlar devam ettiği sürece bu tartışmalar bu Mecliste yapılmaya devam edecektir. Onun için herkes sorumluluğunu bulunduğu alanda çok iyi bir şekilde yapmalıdır diye özellikle belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün bu bütçeyi ağır bir devlet krizinin ortasında, terörün can yaktığı bir zamanda görüşüyoruz. Ülkemizin temel değerlerini, barışı ve kardeşliğimizi, devlet geleneklerini ve ahlakını dinamitleyen birçok kadrolar bugün kendi yarattıkları toz duman ortamında enkaz kaldırma yarışına girmiş bulunmaktadırlar. Doksan üç yıllık cumhuriyet dönemini enkaz olarak görenlerin, cumhuriyet sayesinde milletvekili olanların, başbakan olanların, bakan olanların, cumhurbaşkanı olanların hiçbir zaman böyle bir sözü söyleyemeye hakları yoktur, söyletmeye de hakkı yoktur. Bugün geçmişini inkâr edenler, saygı duymayanlar; gelecekte onlara da kimse saygı duymayacaktır, bunu açıklıkla belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, geçmişte birçok hatalar yapıldı, dolayısıyla bu hataların artık Hükûmet tarafından yapılmasına imkân yok ve artık bu hataları yapma lüksü hiç yok. "Aldatıldık." demeye de hiç gerek yok. Ülkenin güvenliğini sağlayarak, ülkede huzuru sağlayarak bu ülkeyi yönetmelisiniz ve bu şeklide sözlerimi bitiriyorum.

Hepinizi tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Arslan.

Şimdi, beşinci konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Didem Engin.

Sayın Engin, süreniz yedi dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DİDEM ENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2016 bütçesini konuşuyoruz.

Geçtiğimiz ay AR-GE kanun tasarısı Genel Kurulda konuşulurken yapmış olduğum konuşmada dünya Endüstri 4.0'dan yani dördüncü sanayi devriminden bahsederken ülkemizin bilim, teknoloji, inovasyon ve AR-GE konusunda nasıl dünyanın gerisinde kaldığından, küresel rekabette daha güçlü bir konuma gelebilmek için devrim niteliğinde reformlara ihtiyacımız olduğundan bahsetmiştim.

Hükûmetimiz yerli ve millî otomobil üretmeyi planlarken birkaç gün önce başlayan Uluslararası Cenevre Otomobil Fuarı'nda en çok ilgi çeken otomobiller akıllı otomobillerdi. Yol çizgilerini esas alıp sürücüyü yönlendiren, kazaları önleyen araçlar ve yapay zekâ kullanılarak tasarlanan, yoldaki diğer araçlarla iletişim içinde ilerleyen sürücüsüz otomobiller.

Benzer bir şekilde, akıllı fabrikalar dijitalleşmenin sanayiyi nasıl kökten değiştirdiğinin bir göstergesi. Örneğin, Kore Hükûmeti geçen ağustos ayında, yıl sonuna kadar toplam 900 akıllı fabrika kuracağını açıklamıştı. Üç boyutlu modelleme ve baskı sistemleri ise sağlıktan ulaşıma, gıdadan yapı sektörüne kadar çok sayıda alanda dönüşüm

10
yaratıyor. Örnekleri çoğaltabiliriz. Birkaç gün önce NASA sesten daha hızlı olan ve sessiz ticari uçak tasarımını başlatacağını duyurdu ve ulaşımda yepyeni bir dönemin haberini verdi. Yine birkaç gün önce Çin ikinci uzay laboratuvarını 2016'da uzaya fırlatmayı planladığını açıkladı. 2020'de ise yani dört yıl sonra ilk uzay istasyonunu kurmayı planlıyor.

Ülkemizde ise yüksek teknoloji alanında genç girişimcilere yönelik bir program olan Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı'na başvuracak nitelikli iş fikirleri bulunamıyor. Projeler için ayrılan toplam bütçe 50 milyon TL olmasına rağmen Bakanlığın hazırlamış olduğu etki analizini incelediğimde 2014 yılı içerisinde sadece 26,5 milyon TL'nin kullanıldığını gördüm. Bu da nitelikli başvuru sayısının azlığının bir göstergesi. Ülkemizin yüksek teknoloji ve katma değerli üretimdeki eksikleri, eğitim sistemimizdeki yetersizlikler ve girişimcilerin karşılaştıkları zorluklar bu örnekte de çok açık bir şekilde karşımıza çıkıyor.

Dünyada bilim, sanayi ve teknoloji alanlarındaki gelişmeleri, ülkemizdeki eksiklikleri, ortak akılla nasıl çözüm bulabileceğimizi ve bütçeyi Mecliste detaylı bir şekilde analiz etmek ülkemizin bugün içinde bulunduğu ekonomik, sosyal, toplumsal ve dış politika sorunları nedeniyle ne yazık ki mümkün olmuyor.

Bir zamanlar üzülerek izlediğimiz Orta Doğu ülkelerinde yaşanan terör olaylarının başkentimize kadar ulaştığı, her gün başka bir şehrimizden gelen şehit haberleri ve acısıyla içimizin yandığı bir dönemi yaşıyoruz. Bugün kaybettiğimiz şehitlerimize Allah'tan rahmet, sevenlerine ve ailelerine güç ve sabır diliyorum.

Ülkemizin doğusunda ve güneydoğusunda ise son birkaç ayda 100 binlerce kişi evinden yurdundan ayrılıp başka şehirlere göç etmek zorunda kaldı. Birçok ilçe âdeta yerle bir edildi. Geride kalan sosyal, toplumsal ve duygusal enkaz ise Başbakanın eylem planında açıkladığı gibi, kent altyapılarının gözden geçirilmesi ve yolların rehabilite edilmesiyle çözülebilecek kadar basit değil. Devletin yıllardır yaşanan acıları anlamak istemesi, kucaklayıcı olması ve kendi yurttaşlarına şefkatle yaklaşması gerekli. Yüzyıllardır bu topraklarda iç içe yaşamış, tasada ve kıvançta beraber olmuş Türk ve Kürt halklarının birlik ve bütünlüğünü güçlendirecek adımları vakit geçirmeden, hep birlikte atabilmeliyiz.

Dış politikamız ise tam bir açmazda; komşularla sıfır sorun ve aktif dış politika söylemleriyle başlayıp kibirli bir yaklaşımla kendini "bilge oyun kurucu" olarak nitelendiren, yeniden Osmanlı'yı canlandırmak ve İslam dünyası liderliğine soyunmak isterken mezhep oyunlarının bir parçası durumuna gelen ve değerli yalnızlıkla son bulan bir başarısızlık hikâyesi.

İflas eden bu dış politikanın dış ekonomik ilişkiler boyutu ise üreticilerimizi, sanayicilerimizi, ihracatçılarımızı ve dış müteahhitlik hizmetleri veren firmalarımızı bir dar boğazın içine sürüklemiş durumda. 2015 yılında ihracat bir önceki yıla göre yüzde 8,7 azalarak 143 milyar dolara geriledi, 2016 yılı Ocak ayında ise yüzde 21 azaldı. Irak'a yapılan ihracat yüzde 48, Rusya'ya yapılan ihracat yüzde 46 azaldı. Turizm gelirlerimiz ise 2015'te yüzde 8,3 geriledi. Hükûmetin sektör sorunlarına zamanında önlem almamış olması sebebiyle 2016 ve 2017 de kayıp yıl olarak nitelendiriliyor. İşsizlik yüzde 10,5'e yükselirken genç işsizliği yüzde 19,3; daha da kötüsü ise umutsuzluğun ve karamsarlığın her geçen gün toplumumuzda daha da yaygınlaşması.

Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz ise sadece Suriye'den gelen mülteciler konusunda masa başında yapılan pazarlığa indirgenmiş durumda. Hâlbuki her zamankinden daha fazla Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizi güçlendirmeye, Avrupa Birliğinin temsil ettiği değerleri içselleştirmeye ihtiyacımız var. Bu değerler AB Antlaşması'nın 2'nci maddesinde şöyle ifade ediliyor: "Avrupa Birliği insan onuru, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlıklara mensup kişilerin hakları da dâhil olmak üzere insan haklarına saygı ilkeleri üzerine kurulmuştur. Bu değerler çoğulculuk, ayrımcılık yapmama, hoşgörü, adalet, dayanışma ve kadın erkek eşitliğinin hâkim olduğu bir toplumda üye devletler için ortaktır." Ne yazık ki 2016 Türkiye'si bu değerleri benimseyen bir ülke görüntüsünden çok uzakta, tam tersine bu değerlerle çelişen bir görüntü sergileyen, hoşgörünün ve adaletin mumla arandığı, hukukun üstünlüğünü ve yargı kararlarının devletin en üst makamları tarafından reddedildiği, insan hakları ve özgürlük ihlallerinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre ilk sırada yer alan bir ülke konumunda. İşte on dört yıllık tek başına AKP iktidarının ülkemizi getirdiği nokta bu. Güzel ülkemiz, bundan çok hem de çok daha iyi bir yönetimi hak ediyor.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Engin.

Altıncı konuşmacı, Denizli Milletvekili Sayın Melike Basmacı. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Basmacı, süreniz yedi dakika.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA MELİKE BASMACI (Denizli) - Sayın Başkan, sevgili vekiller; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bugün, burada özgürce konuşabiliyorsam, bunu, "Şuna inanmak lazımdır ki dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir." diyen Mustafa Kemal Atatürk'üme borçluyum.

11
(CHP sıralarından alkışlar)

Ben bir cumhuriyet kadınıyım, Halide Edip Adıvar'ın, Kara Fatmaların, Türkan Saylan'ın kızıyım, Vatanı için evladının örtüsünü mermi üstüne örten Elif Bacı'nın kızıyım. Bugün, "Doksan yıllık reklam arası." diyenlere, "Doksan yıllık enkaz." diyenlere bir hikâye anlatmak istiyorum, bence en güzel cevap bu hikâye olacaktır: Bir koca çınar varmış, bu çınarın dibine rüzgârın etkisiyle sarmaşık tohumları gelmiş. Bahar mevsiminin etkisiyle sarmaşık büyümeye başlamış. Yaprakları büyüdükçe kibri de büyümüş. Gölgesinde barındığı çınar ağacına dönmüş ve demiş ki: "Epeydir buradasın sanırım ama bak ben senin boyuna iki ayda geldim, sen kaç yıldır buradasın?" demiş. Çınar demiş ki: "Doksan yıl." Sarmaşık kibirle gülmüş, sonra bugünkü gibi, tıpkı bugünkü gibi hazan mevsimi gelmiş. Sarmaşık, sararmaya, solmaya başlamış. Endişeyle çınara sormuş: "Bana ne oluyor?" Çınar demiş ki: "Ölüyorsun." Sarmaşık inanamayarak sormuş: "Neden ki?" "Çünkü benim emekle, inançla, sevgiyle doksan yılda geldiğim yere sen iki ayda geldiğin için." demiş. (CHP sıralarından alkışlar)

Yani, sevgili vekillerim, hepiniz şunu bilmelisiniz ki cumhuriyetimiz ulu bir çınardır, köklerinde Mustafa Kemal Atatürk'ün, İsmet İnönü'nün, Halide Edib Adıvar'ın, Kara Fatmaların ve dedelerimizin kanı olduğu, bunu, bu sistemi değiştirmeye kimsenin gücünün yetmeyeceğini hatırlayarak, ülkemde emek harcamış tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Günlerdir burada devletin bütçesini konuşuyoruz, bence biraz da milletin bütçesinden bahsedelim. Hükûmet göreve başlayalı tam yüz gün oldu. Bu yüz günde biraz karnesine bakalım, bir de milletin bütçesine bakalım. Mesela, birazdan hep birlikte sokağa çıksak, önümüze gelen esnafa, memura, işçiye, iş adamına sorsak "Nasılsınız?" diye. Ben, siz yorulmayın diye gelirken sordum. Esnaf dedi ki: "Kredilerden belim büküldü. Şubat sonu, mart başı vergi ayı. İlan, reklam tabelaları da işin cabası." "Tabelanı büyüt de gel, kayda alırım, yoksa yazı yarım yazarım." diyen belediyelerle uğraşıyor. Bu da yetmedi, sokağa sandalye koysan ceza, çatıyı kapatsan ceza, zaten AVM'ler esnafa komple eza. Sonra bir memura sordum. Dedi ki bana: "Ev kira, çocuk okuyacak, yakacak, yiyecek, enflasyon, et yemek rüya, kredi kartı kabus olmuş." Bir de atanamayanlar var. Onlar ne yapsın? Anasının, babasının sırtında hâlâ. Hele de memurun emeklisi yüz gündür "zam" diye bekliyor. Seyyanendi, yüzdeydi, promosyondu, gün geçivermiş ama ne su faturası ne elektrik faturası ne de hastane masrafı durmamış. Asgari ücretli işçiye sordum, "Herhâlde senin derdin yoktur, daha yeni zam aldın." dedim. Dedi ki: "Benim derdim ekmek soğan. Ekmek olmuş 1 lira, soğan olmuş 3 lira. Isınmaktan, giyinmekten, gezmekten vazgeçilir de ekmek soğandan vazgeçilir mi? Ülkemizde açlık sınırı 1.447 lira iken 1.300 lira asgari ücret verip de kesintiyle geri alanlara benden selam söyle."

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Onlar 1 Kasımda selamı gönderdiler.

MELİKE BASMACI (Devamla) - Bir de iş adamına sordum "Yüz gün oldu, nasılsın?" diye. Dedi ki: "Kredi sıkıntıları, pazar kayıpları, azalan ihracat, rezervasyon sorunları, euro-dolar dengesizliği, damping yasaları…" Yani, yüz gündür istikrar bekliyor iş adamı. Ama sanmayın ki yüz gündür Hükûmet, AKP vekilleri boş oturdu. Tabii ki çalıştılar. Ne mi yaptılar yüz günde? Bir önceki yılın Sayıştay raporları aklanmadan geçici bütçe yaptılar. Ne mi yaptılar yüz günde? Bazıları kullansın diye AR-GE Yasası çıkardılar. Ne mi yaptılar yüz günde? Fişleme yasası, kölelik yasası çıkardılar. Daha bitmedi, çok çalıştılar, çok. Ne yaptılar biliyor musunuz?

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Siz ne yaptınız?

MELİKE BASMACI (Devamla) - Suriyeli mültecilere iş, sağlık, yaşam şartları iyileşsin diye yasalar çıkardılar.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Vaatlerimizin yüzde 82'si, reformların yüzde 53'ü…

MELİKE BASMACI (Devamla) - Ne mi yaptılar yüz günde? Cumhurbaşkanının örtülü ödeneğini 2 katına çıkardılar. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)] Ne mi yaptılar yüz günde? Gazetecileri içeri attılar, siyasi mülakatlarla kamu kuruluşlarına personel aldılar. En kötüsü de ülkemin ne kadar kıymetli değeri varsa, ne kadar özeli varsa hepsini kullanarak ülkeme umutsuzluk, çaresizlik, yoksulluk bulaştırdılar. Ama Maxwell'in dediği gibi "İnsanların haksız yere çektikleri acılara şahitlik edenler, şahit oldukları acının utançlarını ömür boyu taşırlar." Ve unutmayın, ilahi adaletin zaman aşımı yoktur.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) - Siz yine de istikrar için AK PARTİ'ye verin.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Basmacı.

Sayın milletvekilleri, birleşime saat 13'e kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 12.04

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

----- 0 -----

12
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52'nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Şimdi gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yedinci konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Mustafa Akaydın'ı kürsüye davet ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Akaydın, süreniz yedi dakika.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; grubum adına TÜBA ve TÜBİTAK bütçeleri üzerine konuşmak için söz aldım. Hepinizi ve bizi izleyen değerli halkımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Son yirmi dört saat içinde Mardin ve Diyarbakır'da -bendeki rakamlara göre, üzülerek söylüyorum, 7 olduğunu duydum- kaybettiğimiz, yitirdiğimiz değerli şehitlerimizi saygıyla ve minnetle anıyorum; ailelerine ve milletimize de başsağlığı diliyorum.

Söze başlarken, ayrıca, yakın zamanda yitirdiğimiz, bugünkü konumuzun emektarı Profesör Tosun Terzioğlu ve sekiz yıl önce kaybettiğimiz değerli bilim ve siyaset adamı Profesör Erdal İnönü'yü de TÜBİTAK'ın kurucu üyelerinden olarak saygıyla anmak istiyorum.

Bugün sizlere sadece siyaset adamı değil, kırk yıllık akademik kimliğimle, bilgi üretimi ve ülkemizde bilim kurumları yönetimine katkı koymuş bir arkadaşınız olarak hitap ediyorum.

Sayın Bakanım, burada özellikle Sanayi, Bilim ve Teknoloji Bakanımızı kastederek konuşacağım, Tarım Bakanımız ve Millî Savunma Bakanımız beni bağışlasın ama eleştirilerim onlara yönelmeyeceği için, tabii, belki de sevinçle karşılayabilirler.

Çok samimi duygularla Türkiye'nin en önemli üç bakanı arasında sizi görüyorum. Kanımca diğer ikisi Millî Eğitim Bakanı ve Kültür Bakanlarıdır. Ülkemizin geleceğini şekillendirecek üç bakan; geleceğimizi emanet edeceğimiz yeni nesillerin eğitiminden, kalitesinden sorumlu ve ülkeyi orta gelir tuzağından kurtarma misyonu olan üç bakan. Dolayısıyla siz dâhil bu üç bakanın yanlışları ülkenin geleceğine yapılabilecek en büyük kötülük ve haksızlıktır ve değerli arkadaşlarım, bilesiniz ki kaliteli eğitilmişlik, moda deyimiyle "beşeri sermaye", ülkeye demokrasiyi de getirir, barışı da getirir, hoşgörüyü de getirir, ayrıca diktatörlüğün en iyi ilacıdır. Ancak eğitim, kültür, bilim ve teknoloji adına AKP iktidarı zamanında niteliksel olarak yapılmış ciddi bir katkı yoktur, zarar ise çoktur. Çok övündüğümüz Cumhuriyetin bütün çağdaş birikimleri döneminizde tarumar edilmiş ve doksan yılın eserleri hakikaten, sevgili diktatöriçenin de söylediği gibi enkaza çevrilmiştir. Onu kaldırmak gene biz Kuvaımilliye ruhuna düşecektir.

2003 yılında TÜBİTAK'ın, 2008 yılında üniversitelerin, 2011 yılında TÜBA'nın yapısında siyaseten yıkım yapılmıştır. Atlantik ötesiyle işler bozulunca, yakın geçmişte TÜBİTAK bir yıkım daha yaşamıştır, 1.240 kişinin işine son verilmiştir. Hâlbuki, bu üç kurum da siyasetin en çok dışında tutulması gereken kurumlardır. Lütfen bilim ve sanatı onu yapanlara bırakınız!

Türkiye'nin 2008'den beri dünya biliminde hızla gerilediğinin farkında mısınız? Çok değil, yirmi beş otuz yıl önce bizden geride olan Güney Kore bugün bizi açık ara sollamıştır. Türkiye uygarlık trenini kaçırmaktadır. Lütfen, temsil ettiğiniz bu kurumların içine hayvanat bahçesinden, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden naklen eleman almayınız, atamayınız.

TÜBİTAK'ın kültürel ve yerel uygun olmadığı gerekçesiyle toplattığı 50 bin kitabın hesabını veriniz. Unutmayınız ki bilim yerel değildir, evrenseldir. Charles Darwin'e ve Evrim Teorisi'ne lütfen dokunmayınız!

Millî Eğitim Bakanlığı yatırım bütçelerini en az 2 katına, ülkemiz AR-GE bütçesini en kısa zamanda gayrisafi millî hasılanın yüzde 3 veya 4'ü düzeyine çıkarmaya gayret ediniz. Arkadaşlar, şu anda dünyada orta gelir tuzağından kurtulmayı yakın geçmişte başarmış Güney Kore gibi, İsrail gibi ülkelerin bu payı yüzde 4'ün üstüne çıkmış durumda. Mesafeyi kapatmak için yüksek rakam veriyorum. Avrupa Birliğine sözümüz yüzde 2'ydi ama şu ana kadar bu sözümüzü yerine getiremedik, ancak yüzde 1 düzeyindeyiz. Türkiye'de AR-GE'yi geliştirecek zihinsel yapının ve felsefenin önünü açınız. Sözlerim bir kısmı buradaki bakanlarıma değil, Millî Eğitim Bakanına, Diyanet İşleri Başkanına da gidiyor ama Nasrettin Hoca'nın torunu yaşındaki kızlardan 2 tane zevcesinin olduğunu gösteren ilkokullarda okunmak üzere örnek gösterilen kitapların basılmasının evrensel bilime, çocukların kafasına, beynine ne katkısı var? Yahut da Hristiyan kültürünün masal kahramanlarının İslami figürlerle kitaplaştırılmasında ne kazancı olacak bu çocukların? Yani Heidi'nin dua ettiği, Pinokyo'nun babasının başına takke geçirildiği kitaplardan ne kazanımlarımız olacak? Yani bu gidişle -bugün, çok ünlü bir yazarımızın da belirttiği gibi- yakında Tom ve Jerry'i umreye giderken de masallaştıran kitaplar çıkarsa hiç şaşırmayacağız.

Değerli arkadaşlar, bunları şunun için söylüyorum: Bunlar yeni yetişen nesillerimizin önünde engeldir, bariyerdir. Bırakın Hristiyan masallarının kahramanları kendi kültürlerinin

13
içinde kalsınlar ama kendi kültürümüzdeki Nasrettin Hoca gibi kahramanları da lütfen bozmayalım.

Bakın, Hayati Develi isimli bir profesör YÖK üyesi olarak Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yeni atandı. Sözlerini okuyorum: "Kötü ayin yapan Kızılbaşlar… Allah onları kıyamete kadar aşağılık ve adi etsin." Değerli arkadaşlar, bu insan profesör unvanıyla şu anda YÖK Yürütme Kurulu üyesi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Yazıklar olsun.

MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) - Bu nefreti bu ülkeye yaşatmaya hakkınız yok.

İktidarınız döneminde imalat sanayisi yüksek teknolojili ürün ihracatının yarı yarıya düştüğüne dikkatinizi çekerim. Bilimsel verilerle söylüyorum: AR-GE'ye yapılan yüzde 1 artış, teknik ürün ihracatını yüzde 6,5 puan artırmaktadır. Patent üretimini sorgulamalısınız, yılda bin bile değil, Güney Kore'yse bizim 100 katımız.

Sayın Bakanım, bundan iki sene önceki söylemlerinizle, özellikle bu, TÜBİTAK'la ilgili birtakım, baba oğul arasında geçen sıfırlama söylemlerinin, hissiyatınızla, olmadığını iddia ederek literatüre hisli bakan olarak geçtiniz, sizi kutluyorum. Lütfen hissiyatınızı biraz Türkiye'nin bilim ve teknolojisi üstüne yoğunlaştırın ve hislerin içine biraz da bilimselliği katın diye sizden rica ediyorum.

Değerli milletvekilleri, ya bunları başaracağız ya da bugün olduğu gibi, Namibya ve Fildişi Sahili'yle beraber teknoloji üçüncü liginde kalacağız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akaydın.

Sekizinci konuşmacı, Edirne Milletvekili Sayın Okan Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Gaytancıoğlu, süreniz yedi dakika.

CHP GRUBU ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili bakanlar; bugün, Tarım Bakanlığı bütçesinden bahsedeceğiz.

Şöyle başlamak istiyorum: Tarımı üretemeyen, çiftçisi borç batağında olan umutsuz bir ülke arıyorsanız o da Türkiye'dir.

Dünyada, her ülke tarımını desteklemektedir çünkü insanların besin maddesi ihtiyacını garanti altına almak ülkelerin temel görevlerinden ve önemli konulardan biridir. Günümüzde, çok gelişmiş ülkeler dahi tarımını desteklemekte, destekleme bütçelerini sürekli artırmaktadır. Devlet, çeşitli şekillerde üretime, tarıma, çiftçiye müdahale etmektedir. Ülkelerde gıda maddeleri yetersiz olsa bile, bu ihtiyaçlar dönemsel olarak ithalatla karşılanabilir ancak bu, dövizin gitmesine ve ülkenin de dışa bağımlılığına neden olabilir.

Örneğin, Türkiye, bitkisel yağlarda net ithalatçı bir ülkedir ve bu ithalatı gün geçtikçe artmaktadır. 2005 yılında 1,3 milyar dolar olan ithalatımız, bugün 4,5 milyar dolarlara yaklaşmıştır.

Bir ülkenin ithalatçı olması şu açıdan sakıncalıdır: Bakın, paranız olabilir ancak yurt dışında bazen çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalabilirsiniz. Bir örnek vermek istiyorum, 2008 yılında yaşadığımız bir örnek: Türkiye'nin ciddi anlamda parası var, dışarıdan fonlar geliyor, sıcak parayla ithalatımızı çeviriyoruz; iyi, güzel ama bitkisel yağlarda Bulgaristan ve Moldova gibi ülkelere bağımlı kalmışız, onlardaki üretimin tamamını almışız, yetmemiş, Arjantin pazarına yönelmişiz ama Arjantin'de iç karışıklık çıkmış. Bunu önceden öngörebiliyor musunuz? Hayır. Ukrayna'ya yönelmişsiniz, Ukrayna'da da bitkisel yağlara makine yağı karışmış, bunu öngörebiliyor musunuz? Hayır. Peki, ham yağın tonu ne olmuş? 900 dolardan 2.700 dolara çıkmış. Yani paranızla ürün bulamamışsınız, paranızla rezil olmuşsunuz. Dolayısıyla ithalatçı politikalarla bir yere kadar gidebilirsiniz.

Bir ülke üretmeli, önce kendine yeterli olmalı. Öngöremediğimiz başka politika: Rus uçağının düşürüleceğini öngörüyor muydunuz? İhracat pazarının daralacağını öngörüyor muydunuz? Ne oldu? Üç gün önce İstanbul yaş meyve sebze halini dolaştım, içler acısı; armutlar çürüyor, marullar çürüyor, salatalıklar çürüyor. Ee, peki, bu ne? İhracatta Rus pazarı durduğu için sıkıntı var. Peki, bir önleminiz var mı, bunu öngörebiliyor musunuz? Hayır. Demek ki, nitelikli bir tarım politikası uygulamak gerekir. Bunu öngöremediğiniz için diyorsunuz ki: "Biz bazı ürünlerde kendimize yeterliyiz." Örneğin, sütte kendimize yeterliyiz de ne oluyor? Süt fiyatı yerlerde. 90 kuruşa kimse almıyor, diyorlar ki: "50 kilogramla 150 kilogram arasındaki sütü alırız." Ee, peki, üreticinin 10 tane ineği varsa, inek başına 20 litre süt veriyor bu hayvanlar, 200 litre süt nereye satılacak? Bunları görmek zorundayız.

Fındıkta ihracatçıyız da ne oluyor? Dün gittik, Düzce'deydik, fındık 8 liraya düştü, piyasalarda sıkıntı var mı? Var. Maliyetler 10 liranın üzerinde. Peki, üretici? Üretici kan ağlıyor. Ne yapsın? Onlarda mı İstanbul'a gelsin, zaten 16 milyon olmuş İstanbul; onlar da mı Ankara'ya gelsin, zaten 6 milyon olmuş Ankara.

Peki, bunların çözümü nedir? Bunların çözümü çok basittir: Okul sütü vereceksiniz, okul fındığı vereceksiniz, yoksullara yardım yapacaksınız, arzı siz düzenleyeceksiniz. Bunu kim yapacak? Tarım Bakanlığı. Bakanımız burada, geçen gün Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledim, bakanın A takımında, üst düzeyinde 1 tane ziraat mühendisi, 1 tane veteriner

14
yok. Tarım Bakanlığı kapatılsa inanın çiftçinin haberi olmaz, çiftçiyle bağı kopmuş, Türk tarımı Allah'a emanet. Peki, Tarım Komisyonumuz nerede? Tarım Komisyonumuz var -altı aydan beri Üyesiyim- Tarım Komisyon toplandı mı? Evet, bir defa toplandı, fotoğraf çektirdik, onun dışında bir şey yaptık mı? Hayır. Peki, bu süre içerisinde Meclisten tarımla ilgili yasalar geçti mi? Evet. Ne geçti? Çok önemli bir yasayı burada kabul ettik, KDV'yi indirdik yemde ve gübrede. Peki, Komisyona soruldu mu "Nasıl yapalım, yöntem nasıl olsun? Üreticiye bu KDV indirimi nasıl yansısın?" diye? Bunu sormadınız, sormadığınız gibi üreticiye yansımadı, bu para aracıların cebine gitti. Yüzde 8 yemdeki KDV tamamen çiftçiye gitmedi, aracıların cebine gitti. Örnek veriyorum: Kepek fiyatı 500 liraydı şimdi 600 lira oldu. Kim kazandı? Çiftçi her zamanki gibi kaybetti.

Peki, Tarım Bakanlığının başka kuruluşları var mı? Var tabii ki ama çoğunu ne yaptınız? Özelleştirdiniz ya da işlevini yitirttiniz. Örneğin TEKEL vardı, TEKEL'i stoklarındaki üzümle yok pahasına sattınız. Toprak Mahsulleri Ofisi kurumu çok güzel bir kurum, çiftçinin kara gün dostu ama "kara gün" yazısını bile aldınız "Toprak Mahsulleri Ofisi çiftçinin dostudur." diyorsunuz; müdahale edecek gücü yok, parası yok, müdahaleleri hep geç yapıyor.

Peki, şeker pancarı üretimi yerine nişasta bazlı şekerin Türkiye'de kotasını sürekli artırıyorsunuz. Onun dışında, tarım satış kooperatifleri birlikleri. Kim bunlar? FİSKOBİRLİK, Trakya Birlik, KARADENİZBİRLİK, TARİŞ; bunların piyasadaki gücünü azalttınız. Tarım kredi kooperatifleri, inanın tefeciden farksız bir şekilde yüksek faizlerle çiftçinin kanını emiyor. ÇAYKUR'da ne yaptığınızı bilmiyoruz, bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Bakliyatlarda en önemli gıda maddeleri nohut, fasulye, mercimek; inanın Kanada olmasa şu an kuru fasulye yiyemezsiniz, nohut yiyemezsiniz, mercimek yiyemezsiniz. Bu kadar dışa bağımlılık, bu kadar tedbirsizlik olur mu? Tedbirler alınıyor, örneğin yüzde 225 olan kırmızı etteki gümrük vergisini sıfıra çektiniz, ne oldu? Yine et 40 lira, yine ithalatı konuşuyoruz. Dolayısıyla, bu böyle olmaz arkadaşlar. Bunun olması için nitelikli, bilimsel temele dayalı ama içinde çiftçi olan, içinde üretim olan, içinde de para olan… Yani çiftçiyi destekleyeceksiniz. Üreten bir ülke…

Merak etmeyin, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarından köylü yeniden milletin efendisi olacak. Biz çaya da sahip çıkacağız, süte de sahip çıkacağız, fındığa da sahip çıkacağız, mısıra da sahip çıkacağız, tarıma da, Türkiye'ye de sahip çıkacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gaytancıoğlu.

Dokuzuncu konuşmacı, Bursa Milletvekili Sayın Orhan Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yedi dakika Sayın Sarıbal.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bütçeyi konuşuyoruz, tarım bütçesini, ama öncelikle mart ayı bahar ayı, ülkeye barış diliyorum. Cemre su, hava, toprağa düşer, hani yolunu şaşırsın da insanlığa düşsün istiyorum, bu ülkede bu kirli, kardeş savaşının bitmesi ve barış, hoşgörü ortamının sağlanmasını istiyorum öncelikle, çünkü biliyoruz ki bütçenin bütünü savaş bütçesine hizmet ediyor, bütçenin bütünü saray ve yandaşlarına hizmet ediyor, bütçenin bütünü çok uluslu şirketlere hizmet ediyor, bütçenin bütünü silah ticaretine hizmet ediyor, bütçenin bütünü emperyalizmin ikamesine hizmet ediyor; petrolü al, parayı ver, insanı öldür meselesi üzerinden gidiyor, hani bu özelden tarıma doğru gelmek isterim.

Evet, tarımda, sene 1980, 45 milyon insanı var bu ülkenin, 80 milyon hayvan varlığı var ve bu ülkede 404 milyon dolar civarında bir ithalat var, 1,9 milyar dolarlık da ihracat var, yani ithalatımızın tam 4 katı ihracat yapıyoruz.

Sene 2002, bu ülkenin 3,8 milyar dolar civarında bir ithalatı var, 4 milyar dolar civarında ihracatı var.

Sene 2016, 78 milyon insanın olduğu bu ülkede, ne yazık ki ihracatımız 17 milyar dolar, ithalatımız da 17 milyar dolar.

Birazdan Bakan buraya gelecek, diyecek ki "İhracatımız ithalatımızdan fazla." Doğru, ihracatımız ithalatımızdan fazla ama biz şunu söylüyoruz: Biz, tarımda ham madde açısından doğrudan ithalatçı bir ülkeyiz. Ne demek istiyorum?

Değerli arkadaşlar, buğday, on üç yıllık AKP iktidarında 37 milyon 252 bin ton almışız. Mısır, 11 milyon 980 bin ton almışız. Pirinç ve çeltik, 4 milyon 117 bin ton almışız. Ayçiçeği, 7 milyon 323 bin ton almışız. Soya 16 milyon 715 bin ton almışız ki 2015 rekor yılıdır, 2 milyon tonun üzerindedir. Pamuk 9 milyon 676 bin tondur. Yağlı tohum ve türevleri 55 milyon ton. Değerli dostlar, toplam on üç yılda 140 milyon ton tarımsal ham madde almışız ve 150 milyar dolar civarında para ödemişiz, AKP gerçeği budur. O yüzden diyoruz ki bu bütçe ithalatçı bir bütçedir, bu bütçe çiftçinin bütçesi değildir, bu bütçe çok uluslu şirketlerin bütçedir. Neden? Çünkü tarım ilacını çok uluslu şirketler veriyor bu ülkede, onlara para gidiyor. Traktör olabildiğince en yüksek miktarda ithalata dayanıyor, çok uluslu

15
şirketlere gidiyor. Gübrenin yüzde 70'i ithalat, yabancı şirketlere gidiyor. Bu ülke parasını yabancı şirketlerin, yabancı ülkelerin çiftçilerini besliyor ama kendi ülkesinin çiftçine "Kahrol Mehmet Ağa." diyor. Karacabey çiftçisi kanser hastası, şu anda tıp fakültesinde tedavi görüyor ama icra var, tutuklama kararı var, su birliğine para ödemediği için, tarım krediye para ödemediği için, bankaya parasını ödemediği için.

Değerli dostlar, bu bitkisel üretimde böyleydi. Hayvancılık meselesine de kısaca bakmak isterim, hayvancılığa da şöyle bir göz atalım.

Biraz önce söyledim, Türkiye 2002 yılına kadar, bunların iktidara geldiği ana kadar dışarıdan ne bir hayvan aldı ne de herhangi bir et ihtiyacını karşılamak için yurt dışına müracaat etti. Sene 2010, ithalat kararı alındı, 2010'dan bugüne kadar 2,2 milyon küçükbaş, 1,7 milyon büyükbaş olmak üzere 3 milyonun üzerinde canlı hayvan ithal ettik. 211 bin ton da kırmızı et ithal ettik, karkas. Karşılığında ne verdik? 4 milyar dolar para verdik dışarıya. Kime? Yerli iş birlikçiler ile yabancı şirketler ve yabancı çiftçilere verdik. Yani paramız var, sayın milletvekilleri, paramız var, önemli olan paranın kime gideceği.

Bakın, 2016 yılı bütçesinde tarıma desteleme olarak 10 milyar öngörülmüş. Peki, bir grup rantiyeciye ne verilmiş? 53 milyar TL, bütçede var. On iki, on üç yıllık süreçte çiftçiye verilen toplam 75 milyar TL. Peki, o bir avuç, bir eli yağda, bir eli balda, bu ülkenin servetinin yüzde 51'ini tutan yüzde 1'lik, onun gibi mutlu kesime verilen rakam ne kadar? 750 milyar TL. Yani, yaşasın cengiz! Niye cengiz diyorum? Sadece bir şirketten, 400 milyon TL uzlaşmayla vergisi silinen, bu kadar güçlü olduğunu iddia eden bu devlet, bu mekanizma, bu iktidar, ne yazık ki çiftçinin su parasını, elektrik parasını ödeyemez durumda.

Evet, yine 2002; 2,8 milyon çiftçi, toplam borcu 6 milyar. Bankalara 2,9 milyar, toplam 6 milyar piyasaya borcu var, toplam. Bugün 2 milyon çiftçiye düştük, 1 milyon gitti. Nerede? Kentlerde. Ne yapıyor? Yoksul. Ne yapıyor? Sizin verdiğiniz sosyal yardımlarla hayata tutunmaya çalışıyor. Evini sattı, barkını sattı, tarlasını sattı, orada. Peki, şu anda 2 milyon çiftçinin borcu ne kadar, biliyor musunuz dostlar? 100 milyarın üzerinde. Hani, hep söylüyorlar ya: "Asgari ücreti 3 kat artırdık, gayrisafi millî hasıla 3 kat arttı." İyi, güzel. Peki, borcu 40 kat arttı bu çiftçinin. Nasıl bir ilişki bu? Burada bir tezatlık yok mu?

Evet, zamanım daralıyor. Söyleyecek sözüm çoktur ama bilinmesini istediğim şey şudur: Evet, sorun yaratanlar sorunu çözemezler. Bu topraklar, bu dağ, bu taş, bu coğrafya size babanızdan miras kalmadı, size ve bize emanet kaldı. Siz bu mirası sonuna kadar tüketiyor olabilirsiniz ama merak etmeyin, biz bu mirası tüketmeyeceğiz. Bu bize emanettir. Sonuna kadar koruyacağız, kollayacağız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sarıbal.

Buyurunuz Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, kısa bir açıklama için söz istedim. Teşekkür ediyorum.

Biraz önce, kıymetli konuşmacı Mustafa Akaydın konuşurken kürsüden Hayati Develi, YÖK üyeliğine atanan bu kişinin Alevilere ve Kızılbaşlara hakaret ettiği şeklinde bir alıntıyı orada okudu. Muhtemelen bir gazete haberine dayandırıyor. Tabii, gazete haberlerini tahkik etmek lazım. Aynı zamanda, ilgili kişinin de görüşünü almak lazım. İlgili kişinin tekzibi de var ama tekzip, öyle anlaşılıyor ki, ıskalanmış. Profesör Hayati Develi'nin, atıf yapılan kitabında, kesinlikle, ne Alevilere ne Kızılbaşlara yönelik herhangi bir olumsuz ifadesi yoktur. Esasen bu iki adlandırma kitabında geçmemektedir bile. Orada bir örnek veriliyor. Hanedanlar arasındaki kavgada, tarihsel bir metinde Safevi Hanedanı'na yönelik eleştiriyi, biraz da kasıtlı bir şekilde, medya organları öyle çeviriyorlar. Buradaki kastı halkımız anlayacaktır. Bir kusurdan kaynaklandığını düşünüyorum, medya bilgisinden. Bu açıklamayı yapmayı lüzumlu gördüm.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Cevap hakkı istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Akaydın, buyurunuz.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Kürsüye gelebilir miyim?

BAŞKAN - Niçin?

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Sataşma var.

BAŞKAN - Sayın Akaydın, sataşma değil, bir düzeltme ihtiyacı duyduğu için ben Sayın Bostancı'ya söz verdim.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Düzeltme ihtiyacı, evet.

BAŞKAN - Ama siz de eğer bir açıklama yapmak istiyorsanız size de yerinizden bir dakika söz vereceğim.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Düzeltme için söz istiyorum.

16
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akaydın.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Efendim, Radikal gazetesinde ve İnternet basınında yer almış bir açıklamada bulundum. Bu konuda, ilgili profesörün herhangi bir tekzibini de -varsa da yoksa da- ben bilmiyorum. Dolayısıyla, burada söz konusu ettiğim konu, bugün, Türkiye medyasında önemli bir yer işgal etmektedir ve bütün Alevi camiasında da büyük bir öfke ve tepki yaratmıştır. Dolayısıyla, Naci Bey'in söylediği gibi değildir olay. Bunun açıkça tekzip edilmesi lazım ve YÖK Başkanı tarafından da tekzip edilmesi lazım, yoksa gereğinin yapılması lazım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Tekzip var efendim.

BAŞKAN - Peki, Sayın Akaydın, sizin de sözleriniz kayıtlara geçmiştir.

Teşekkür ederiz.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

17

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına onuncu konuşmacı Manisa Milletvekili Sayın Mazlum Nurlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Nurlu, süreniz yedi dakika.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA MAZLUM NURLU (Manisa) - Sayın Başkan, Sayın Bakanlar, değerli milletvekilleri; Doğuda, güneydoğuda, yurdun her köşesinde birliğimize, bütünlüğümüze, kardeşliğimize yapılan saldırıların yoğunlaştığı, hemen hemen her gün yurdun dört bir yanına taşınan şehit cenazelerinin daha da acılı kıldığı bir süreci yaşıyoruz. Şehitlerimize rahmet, ulusumuza başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Çiftçilik yapan, tarımın içinden gelen bir milletvekili olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Tarımı ve çiftçiyi bir sorun olarak gören, onları kendi zor yaşam koşullarıyla baş başa bırakan bugünkü siyasi yaklaşım kendi verimsizliğinin bedelini Türk çiftçisine, Türk köylüsüne ödetmektedir. Köylüye "Bu millet sizi mi besleyecek?" mantığıyla bakanlar, onları beslemelik seviyesine indirenler unutmasınlar ki hâlâ bu ülkeyi besleyen Türk çiftçisidir, Türk köylüsüdür. Çiftçimizin efendilik makamından azarlanarak beslemelik makamına indirgenmiş olması AKP düzeninin çiftçiye ve köylüye çarpık bakışının bir ürünüdür, bir sonucudur.

Tarımda kendi kendine yetebilen bir ülkeyken, maalesef, sadece 2015 yılında 11 milyar dolarlık tarımsal ithalat yapmışız. Dikkat edilirse AKP sözcüleri ihracatın arttığından bahsederken nedense tarımsal ithalatın giderek arttığından hiç söz etmiyorlar. Ne acıdır ki Konya ilimizin yüz ölçümü kadar olan bir Hollanda'nın tarım ihracatı 90 milyar dolar, koskoca Türkiye'nin tarım ihracatı ise 17 milyar dolar.

Sayın milletvekilleri, dünyanın en gelişmiş ve sanayileşmiş ülkeleri aynı zamanda dünyanın en büyük tarım üreticileridir. Dünyada gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki dış ticaret ihtilaflarının temelinde, zengin ülkelerin kendi çiftçisine sağladığı ve rekabet avantajını büyüten tarımsal desteklemeler vardır.

Tarım ekonomisi iktisat biliminin özel bir alanıdır. Tarım sektörü sanayiye ve ticarete benzemez. Tarım politikaları, ekonomik boyutuyla birlikte daha çok bir ülkenin sosyal boyutuyla değerlendirilir. Bu nedenle, ulusal tarım politikaları belirlenirken kâr-zarar hesabı olmalı ancak öncelikli olmamalıdır.

Girmeyi hedeflediğimiz Avrupa Birliği, bütçesinin yaklaşık yüzde 40'ını her yıl tarıma destek olarak ayırdığını ve bu kapsamda 2020 yılına kadar çiftçilerine yılda ortalama 50 milyar avro destek vereceğini birlik üyelerine duyurmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüccarın şaşkını parasıyla, malıyla değil borcuyla övünürmüş. Hükûmet adına Sayın Bakan, çiftçinin kullandığı kredilerin artmasından, dolayısıyla çiftçi borçlarının artmasıyla övünmekte ve maalesef, bunu bir başarı olarak sunmaktadır. Şimdi, Sayın Bakana soruyorum: 2002'de 530 milyon lira olan çiftçinin borcunu tam 54 kat artırıp 28,5 milyar liraya çıkarmak bir başarı mıdır? 13 milyon çiftçiyi borçlu hâle getirmek bir başarı mıdır? Ülkedeki tarım arazilerinin yüzde 40'ına, Manisa'daki arazilerin yüzde 60'ına banka borç ipoteği koydurmak başarı mıdır? Tam aksine, bunlar bir başarı değil, kötü yönetimin göstergeleridir, rakamlarıdır.

Değerli milletvekilleri, başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere, AKP hükûmetlerinin kanun tanımaz tavırlarıyla karşı karşıyayız. Anayasa Mahkemesi kararları, hatta kendi çıkardıkları kanunlar bile tanınmıyor, kale alınmıyor. 2006 yılında çıkarılan ve partimiz tarafından da desteklenen Tarım Kanunu'nun 21'inci maddesi "Tarımsal destekleme programlarının finansmanı bütçe kaynaklarından sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inden az olamaz." diyor. Amir bir hüküm olan bu maddeye göre her yıl gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1'i çiftçiye destek olarak verilmek zorunda.

18
Peki, AKP hükûmetleri bu desteği verdi mi? Koskoca hayır. Rakamları, önceki dönem Tarım Bakanı olan Sayın Mehdi Eker'in bir soru önergesine verdiği resmî cevabi bir yazıdan aynen aktarıyorum: 2007 gayrisafi millî hasıla 843 milyar, verilmesi gereken destek 8,4 milyar, verilen 5 milyar 555 milyon, gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 0,66; 2010 gayrisafi millî hasılamız 1 katrilyon 100 milyar, verilmesi gereken destek 11 milyar, verilen 5 milyar 817 milyon, gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 0,53; 2012 gayrisafi millî hasılamız 1 katrilyon 416 milyar, verilmesi gereken destek 14 milyar, verilen 7 milyar 500 milyon, gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 0,53; 2015 gayrisafi millî hasılamız 1 katrilyon 962 milyar, verilmesi gereken destek miktarı 19 milyar, verilen 10 milyar, gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 0,52. Sonuç olarak kanunun çıktığı 2006 yılından 2015 yılına kadar çiftçiye ödenmesi gereken destek miktarı 118 milyar ancak destek maalesef 64 milyar da kalmış. Uzun lafın kısası, AKP hükûmetlerinin çiftçiye ödemesi gereken ancak ödemediği 54 katrilyon destekleme borcu var. 2016 yılında ise gayrisafi millî hasılanın 2 katrilyon 200 milyara ulaşması bekleniyor, bu tabloya göre de bu yıl 22 milyar destek verilmesi gerekiyor.

Son söz olarak "Güçlü çiftçi, güçlü Türkiye." diyerek Tarım Kanunu'yla getirilen ancak ödenmeyen tarımsal desteklerin ivedi olarak çiftçimize ödenmesini, ayrıca ve özellikle çiftçimizin ürettiği gıdalarla yaşadığımızı ve sadece bu sebeple bile hepimizin onlara şükran borcu olduğunu hatırlanmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Nurlu.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - İç Tüzük 60'a göre grubumuz adına çok kısa bir talebimiz olacak.

BAŞKAN - Sizin mi Sayın Baluken?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Garo Paylan Bey'in.

BAŞKAN - Peki, buyurun Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, biliyorsunuz bütçemiz Genel Kurula inmeden önce yirmi altı gün Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü. Plan ve Bütçe Komisyonunda cuma ve pazar günleri dâhil çalıştık ve Sayın Başkan cuma günleri de fiilî olarak cuma namazı arası verdi hep bir-bir buçuk saat. Ben de cuma günü ara verildikten sonra, pazar günü de çalışacağız arkadaşlar ve pazar günü benim de ibadetim var ve bu çerçevede pazar ayini arası da verilmesini talep ettim. Bütün arkadaşlarımızın desteğiyle pazar ayini arası verildi. Az önce siz de fiilî olarak cuma namazı arası verdiniz. Normalde bir-bir buçuk gibi verilen ara on ikide verildi ve daha uzun verildi. Genel Kurulumuz pazar günü de çalışacak. Bu çerçevede, bütün arkadaşlarımız, pek çoğu diyeyim, cuma namazlarını kıldı, Allah kabul etsin. Meclisimizde bütün gruplarda neredeyse Hristiyan milletvekili arkadaşlarınız var artık ve pazar günü de Genel Kurul on birde toplanacak. Bizim pazar ayinimiz -Ankara'da da kiliselerimiz var- on bir ile on iki otuz arası ve bu çerçevede bu pazar günü de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (İstanbul) - ...pazar ayini arası verilmesini talep ediyorum, saat on bir ile on iki otuz arasında. Bunu da Genel Kuruldaki bütün arkadaşlarımızın destekleyeceğini düşünüyorum, önerilerini ve görüşlerini bu çerçevede bekliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Paylan.

Pazar günü oturumu yönetecek olan Meclis Başkan Vekilimizin de dikkatine sunmak isteriz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama önceden ara verilmesi lazım.

BAŞKAN - Tabii, bu konuda karar verici olan aslında Sayın Meclis Başkanımızdır, bu talebinizi kendisine iletiyoruz. Ben de ayrıca kendisiyle görüşeceğim ve bu talebinizin özellikle pazar ayini arası verilmesi açısından dikkate alınması gerektiği vurgusunu yapacağım Sayın Paylan.

Teşekkür ederiz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

19
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son konuşmacı Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz'dır. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Durmaz, süreniz sekiz dakika.

CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim.

20
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri ve ekranları başında bizleri izleyen değerli yurttaşlarımız; hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum. 2016 yılı bütçesinin ülkemiz adına hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, tüm halkımızı, sağlığımızı yakından ilgilendiren şeker fabrikalarının özelleştirilmesine değinmek istiyorum. Şeker pancarı sanayisi katma değeri yüksek, milyonlarca insanı istihdam eden bir alandır. Nakliyecisinden işçisine, çiftçisine, besicisine, binlerce insana ekmek kapısı sağlayan bir endüstri alanıdır. Bugün, şeker fabrikaları yüksek kâr oranı ve şeker endüstrisinin önemine rağmen, maalesef özelleştirme kapsamındadır. Alıştı ya Hükûmetimiz cumhuriyetin kazanımlarını, değerlerini bir bir satıp günü kurtarmaya.

Değerli milletvekilleri, şeker fabrikalarını özelleştirmek demek ülkemiz insanını mısır şurubuna mahkûm etmek demektir. Nişasta bazlı, içeriğinde GDO bulunan mısır şurubu insan sağlığını tehdit etmesine rağmen, ülkemiz yüzde 50'ye yakın, kotayı yükseltecek bir yapıyı tesis ediyor. Bunu artırma yetkisi ise hiçbir sivil toplum örgütünün görüşünü almadan sadece Hükûmete bırakılmış. Bu oran Almanya'da yüzde 1,9, Polonya'da yüzde 3, Fransa, İngiltere ve Hollanda'da ise sıfırdır. Tekrar ediyorum: Bu oran bizde yüzde 50'ye yükseltilebiliyor. Ne yazık ki Avrupalılar daha az tatlandırıcıyla bizden daha az hastalanacakken Türk halkı yoksulluğa mecbur bırakıldığı gibi, hastalığa da mecbur bırakılıyor. Birçok diyet üründe ve işlenmiş gıdalarda bulunan mısır şuruplarının obezite, karaciğer yağlanması, diyabet ve kanser riskini yükselttiğini, kalp krizine bağlı ölümleri artırdığını bilmeyen yoktur. Öyleyse şeker fabrikalarını kapatalım, bol bol özel hastane yaptıralım.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de yapay tatlandırıcı kotası artırılıyor çünkü beslenecek, büyütülecek çok uluslu şirketler var. İşte, bu Amerikan Cargill şirketi, dünya devi olan bu şirket ülkemizde büyüdükçe bizim üreticimiz, bizim çiftçimiz küçülüyor; halkımız yoksullaşıyor, topraklarından göç etmeye mecbur kalıyor ve beraberinde göçemeyenler de sağlığından oluyor.

Yine, ne acıdır ki Amerikan Cargill şirketinin Genel Müdürü Muzaffer Sayınataç Türkiye'de Şeker Kurumunun 7 yöneticisinden 1'i yapılıyor. Şeker Kurumu, şeker politikasını çiftçimizin ve insanımızın sağlığını korumaya değil, dev Amerikan şirketinin çıkarlarına göre düzenleniyor, dizayn ediliyor. Ülkemizin çıkarlarını bu şirketlere karşı koruyacak olan kimdir? Hükûmetimiz. Ama, bakıyoruz, Hükûmet bu yetkiyi, çok güzel, ellere vermiş. Peki, Hükûmet nerede? Her şeyde olduğu gibi şekerde de, TEKEL'de de bu insanın, bu ülkenin menfaatlerini düşünmüyor. Bu mu sizin millîliğiniz? Bu mu sizin yerliliğiniz?

Değerli milletvekilleri, Şeker Kanunu'nu Hükûmet programına aldınız, yakında da Meclise getirecek, var olan sayısal çoğunluğunuzu kullanarak bunu kanunlaştıracaksınız. Bu, şeker pancarı ve çiftçinin unutmayınız ölüm fermanı olacaktır. Şeker Kanunu şeker pancarını bitirip Amerikan devlerini büyütecektir anlaşılan. Peki, bu ülkenin halkı, bu ülkenin Cumhuriyet Halk Partisi sizden hesap sormayacak mı sanıyorsunuz? Bütün iyi niyetle sizlere oy veren halkımız artık bu yaptıklarınızı bir bir görüyor. Gelecekte ve olacak ilk seçimde bunun hesabını soracağına da inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, şu an 25 şeker fabrikası ve beraberinde 8 fabrika özelleştirme kapsamında. Şeker pancarı sektörü kaba yem, küspe, şeker, melas, ispirto ve etanol üretiminin ana kaynağıdır.

Değerli milletvekilleri, bugün artık şeker pancarı ve şeker kamışından üretilen etanol dünyada ucuz yakıt kullanma amaçlı geliştirilip petrole katkı maddesi olarak kullanılmaktadır ama gel gelelim ki ülkemizde bu alanda hiçbir çalışma yoktur. Bugün, Alpullu, Susurluk, Ağrı ve Çarşamba fabrikaları özelleştirme kâbusu yüzünden üretim yapamamaktadır. Kars'tan Eskişehir'e, Susurluk'tan Turhal'a kadar fabrikalar bu ülkenin millî değerleridir, ekonomimizin işleyen çarkıdır ama maalesef, bu çarkı durdurmak isteyenler vardır. İnsanları doğduğu topraklarda tutmak varken göçe zorlamak niye sayın milletvekilleri?

Değerli arkadaşlar, Turhal Şeker Fabrikası neredeyse cumhuriyetle yaşıt, bölgenin bir numaralı sanayi ve üretim merkezidir. 1.500 dönüm kent içerisinde arazisi, 500 daimî, 500 de -moda ettiğiniz- taşeron toplam bin çalışanı ile nakliyeciler, besiciler, şoförler, 78 bin çiftçi, aile bireylerinin sayısıyla toplam nüfusu da siz hesap edin. Bunların tamamı bu fabrikadan ve bağlı yan ürünlerden geçimini temin etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bilin bakalım şeker fabrikaları özelleştirme ihalesinde kimin ismi var? Tahmin ettiniz değil mi? Evet, burada da Mehmet Cengiz karşımıza çıkıyor. Bu özelleştirmelerin sebebini şimdi anlıyorsunuz sanıyorum. Türk halkında olmayıp bu Mehmet Cengiz'de olan özellik ne acaba, merak ediyoruz. Yoksulun sofrasından alıp Cengiz'e veriyorsunuz, bu bir vicdan mı? Bu millete küfreden bu insanın, milletin tüm değerlerini AKP Hükûmeti eliyle Mehmet Cengiz'e sunulması bu ülkenin kaderi değildir.

Değerli arkadaşlar, artık o fabrikalarda üretilen doğal şekerleri böyle çuvallarla alabiliyor idiniz ama artık yavaş yavaş buna düştü, bunu da bulamayacak, yapay tatlandırıcılarla baklavaları yiyeceksiniz. O yüzden diyorum ki: Sayın Bakanım, gün

21
geçmeden -deneyimli bir Bakansınız- buna dur diyelim.

Değerli arkadaşlar, yöremize gelince…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Devamla) - …Tokat, bir Tekel Sigara Fabrikasının kapatılmasıyla 400 bine yakın göç verdi ama bu fabrikanın kapatılışıyla şeker fabrikasının verdiği zarar ve tahribatı yöremiz artık kaldıramayacaktır diyorum. Bu bütçeye kamu kaynaklarını günü kurtarmak için bir bir satan AKP iktidarına kırmızı kart diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Durmaz.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, sıra Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşma yapacak olan milletvekillerine gelmiştir.

İlk konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Erkan Haberal.

Süreniz on yedi dakika Sayın Haberal.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN HABERAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti'nin sayın bakanları, sayın bürokratları; sizi de saygıyla selamlarım. Bu vesileyle memleketimizin kahraman askerlerine, jandarmamıza, jandarma özel harekatçılarımıza, polisimize, polis özel harekatçılarımıza da buradan selam göndermek isterim. Vatanın suyunu içip ekmeğini yiyip havasını soluyup Eruh'tan beri on binlerce vatandaşımızın canına kastedenlere de lanet olsun demek isterim.

Cepheden de bir mesajımız vardır. Sayın Bakanım, bir milyona yakın astsubay emekli ve aileleri sizin verdiğiniz sözü tutmanızı beklemektedirler. Başlangıç derecelerinin 9'uncu derecenin 2'nci kademesi olmasını talep etmektedirler. Sayın Başbakan tarafından da defaten söz verilen görev ve makam tazminatlarının da Meclisten geçirilip verilmesini tatbik etmektedirler, ilginizi beklerim efendim.

Bütçeler, hükûmetin icraat ve politikalarının masaya yatırıldığı ve siyasi bir muhasebe yapıldığı vesilelerdir. Hükûmetin bu alandaki sicili özürlü ve karanlık.

Bugün Türkiye çok ağır iç ve dış güvenlik sorunlarıyla karşı karşıyadır. Politikalarınıza baktığımızda karşımıza çok endişe verici, puslu ve karanlık bir tablo çıkmaktadır. PKK terörü, çözülme süreci yüzünden şehirlere taşınmıştır. Bölücülerin ayaklanma girişimleri, başlattığınız ve sonunu hesaplayamadığınız çözülme süreci yüzünden yaşanmıştır. Sözde "özerklik" ilanı, terörle mücadelede alçakça katledilen şehitlerimiz çözüm sürecinin bir sonucudur. Ankara'nın kalbinde patlayan bombalar sizin izlediğiniz yanlış politikaların sonucudur. Suriye ve Irak'ta vahim gelişmeler yaşanırken Türkiye her alanda itibar ve zemin kaybetmiştir, caydırıcılığı sıfırlanmıştır. PKK, Irak'tan sonra Suriye'nin de kuzeyine yerleşmiştir. IŞİD tehdidi hem bölge hem Türkiye için artmıştır. Suriyeli Türkmenler katledilmiştir. Hepsi, sizin izlediğiniz yanlış politikaların sonucudur.

Hocam, "siz" derken Hükûmeti kastediyorum, size bakarak konuşuyorum ama.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Estağfurullah, aynıyız zaten.

ERKAN HABERAL (Devamla) - Hükûmetin, İmralı canisiyle başlattığı çözülme süreci sonunda geldiğimiz nokta ortadadır. Teröristleri siyasi muhatap kabul ettiniz. PKK'ya, bölücü emellerini gerçekleştirme ümit ve cesaretini verdiniz. Türkiye'nin millî birliğini ve bölünmez bütünlüğünü İmralı'da pazarlık masalarına yatırdınız. Habur, Oslo ve Dolmabahçe bu felakete sürükleniş sürecinin utanç verici kilometre taşları oldu, siz o taşları ellerinizle tek tek döşediniz. Gerçekleri sakladınız, sahte beklentiler yarattınız. Türk milletini sistemli ve bilinçli olarak aldattınız. "PKK sınır dışına çıkacak, silah bırakacak." dediniz, dağdaki teröristi şehre indirdiniz ve anladık ki askerin, polisin ve güvenlik güçlerinin onca uyarısına rağmen siz bunları görmezden gelmişsiniz. Yani, siz İmralı sürecinin hatırına bunlara göz yummuşsunuz. Güvenlik güçlerimizi kışlalara ve karakollara çektiniz, elini kolunu bağladınız, vatan evlatlarına pasif bir gözlemci olarak bu rezaletleri uzaktan seyrettirdiniz. PKK silah bırakmadı sayın vekiller, silah bırakan Türkiye'nin güvenlik güçleri oldu. PKK'nın silahlı militanları bölgede âdeta egemenlik yetkileri kullanırken siz "Analar ağlamayacak, güzel şeyler olacak." yalanlarıyla Türk milletini oyaladınız. Bir yandan bölücü hainlere cesaret verip göz kırptınız, Türkiye'nin batısında ise sahte söylem milliyetçiliği yaparak siyasi rant peşinde koştunuz. Türkiye'nin güvenliği, millî birlik ve bütünlüğü oy hesabıyla ateşe atıldı. Sonuçta geçtiğimiz yıl Diyarbakır, Şırnak, Mardin ve bölgedeki seçilmiş diğer yerlerde teröristler silahlı ayaklanma başlattı, bölücü hainler özerklikten federasyona ve nihayet bağımsız Kürt devletine giden yolun açıldığını hayasızca duyurdular. PKK, Hükûmetin aczinden ve Suriye'deki gelişmelerden cesaretlendi, Kobani'yi Diyarbakır'a, Cizre'ye, Silopi'ye taşımaya yeltendi, bölge yangın yerine döndü. Sonuçta geldiğimiz yer ortadadır, 20 Temmuzdan bu yana 379 tane vatan evladını şehit vermişizdir. Şehitlerimizin vebali bu duruma göz yumanların omuzları üzerindedir, Hükûmetin yaşanan bu gelişmelerden hâlâ ders

22
almadığı hazin bir gerçek olarak ortadadır. Silahlı ayaklanma başlayınca Hükûmet çözüm sürecini koruma altına almış ve buzdolabına kaldırmakla yeltenmiştir, ne yazıktır ki buzdolabının fişini çekip çürümeye terk edememektedir, hâlâ bu ihanet sürecine bel bağladığı görülmektedir. İleride ortam ve şartlar uygun olduğunda bölünme süreci buzdolabından çıkarılacak ve yeniden ısıtılarak Türkiye'nin önüne getirilecektir. Dolmabahçe'de resmiyet kazanan ve Türkiye'nin bölünmesinin yol haritası olan teröristbaşının 10 maddelik bölünme manifestosu yeniden masadaki yerine alacaktır. Yeni anayasa sürecinin de bu amaçla kullanılması beklenmektedir. Dolmabahçe süreci, seçimler öncesi oy kaybı endişesiyle kesintiye uğramıştır. Bu bakımdan İmralı sürecinin buzdolabından alınarak yeni bir söylemle ve yeni bir kılıfla canlandırılması şaşırtıcı olmayacaktır. Sayın Başbakanın, şubat ayı başında açıkladığı yeni "millî birlik ve kardeşlik" sürecinin bu yönde bir manevra olup olmadığı zamanla anlaşılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetin izlediği, dış ve güvenlik politikaları da her alanda iflas etmiş, tel tel dökülmektedir. Irak ve Suriye'deki gelişmeler bu acı gerçeği gözler önüne sermiştir. Hükûmetin Irak ve Suriye konularında yığınakta yaptığı hatalar ve izlediği pusulasız politikalar, bugün Türkiye'yi, çok vahim güvenlik riskleri, tehlikeleri ve tehditlerine açık hâle getirmiştir. Irak'tan başlamak gerekirse, Barzani'nin himaye ettiği PKK, Kuzey Irak'ı Türkiye'ye karşı saldırı üssü olarak kullanmayı sürdürmektedir. Hükûmetin sırt çevirdiği ve Barzani'nin insafına terk ettiği Türkmenler can çekişmektedir. Türkmenler, IŞİD ve Barzani arasında sıkışmış olup, ümitsiz ve çaresiz bir şekilde varlık mücadelesi sürdürmektir. Barzani, sistemli Kürt iskân politikalarıyla Kerkük'ten sonra Musul'un nüfus yapısını da değiştirmiştir. Bugün Hükümetin Irak'ta tek muhatabı ve müttefiki ne yazık ki Barzani ve onun peşmergeleridir. Musul, Kerkük ve Telafer gibi tarihî Türkmen ellerini unutan Hükûmet, Erbil ve Süleymaniye'ye bel bağlamıştır. Hükûmetin ortaklık yaptığı Barzani, Irak'ın kuzeyinde bağımsız bir Kürt devleti kurma aşamasına gelmiştir. Barzani "Kürt milleti bağımsız devletlerini kurmak için kimseden izin isteyecek değiliz." sözleriyle de meydan okuma cüret ve cesaretinde bulunmuştur. Dört parçalı büyük Kürdistan devleti hayalî peşinde koşan Barzani'nin bu tehdidinin başlıca ve tek muhatabı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Dört parçalı devletin, Irak, Suriye, İran ve Türkiye'de kurulması istenmektedir. Kuzey Irak bu konuda öncülük yapacak, Suriye'deki üç PYD kantonu arkadan gelecek, Türkiye'deki parçanın hayata geçmesi de İmralı süreciyle sağlanacaktır.

Hükûmet, işte bu Barzani'yi Irak'ta tek meşru muhatap olarak görmekte ve bu peşmerge reisine siyasi ve güvenlik desteği sağlamaktadır. Bunun sonucu, Irak Merkezî Hükûmetiyle ilişkilerimiz kopma noktasına gelmiştir. Başika eğitim kampının Türkiye ile Irak Hükûmeti arasında ciddi bir soruna dönüşmesi, Hükûmetin bu basiretsiz siyasetinin bir sonucu olmuştur. Türkiye, bu konuda sürekli yalpalamış, tutarlı bir duruş sergileyememiştir. Önce "yeniden tanzim" adı altında Başika kampındaki takviye güçlerini Barzani'nin bölgesine çekmiştir, sonunda ABD müdahil olmuş ve Türkiye'nin yeni inisiyatif ve koordinasyon konusunda Amerika'yla mutabakata vardığı açıklanmıştır. Bu yeni inisiyatifin ve koordinasyonun ne olduğunu, fiiliyatta ne anlama geldiğini hiç kimse bilmemektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisine de bu konuda hiçbir bilgi verilmemiştir. Bu mutabakat kampta kalan Türk kuvvetlerinin zamana yayılarak ve kademeli olarak geri çekildiğini mi öngördü, belirsizdir.

Türkiye'nin Irak'la ilişkileri bozulurken İran ve Rusya'nın Irak'taki etkisi ve nüfuzu giderek artmaktadır. Türkiye'ye karşı, Irak Merkezî Hükümeti, İran-Rusya cephesi oluşturmuştur. Barzani üzerinden yürütülen Irak politikaları sonucu, Türkiye, Irak'tan dışlanma noktasına gelmiştir.

Suriye'deki gelişmeler, Türkiye için aynı şekilde tam bir hezimet tablosudur. Hükûmetin bütün tezleri çökmüştür. Ortada ne inandırıcılık ne caydırıcılık ne de kırmızı çizgi kalmıştır. Hükûmet, Suriye politikasında sürekli yalpalamış, ne yöne gittiğini bilmeden sürüklenmiştir. Bugün karşımıza çıkan Suriye tablosu her yönüyle bir endişe kaynağıdır.

PKK ve maşası PYD, Kuzey Suriye'de Türkiye'ye karşı Irak'ın kuzeyindekine benzer ikinci saldırı cephesi oluşturmuştur. PYD tarafından özerk bölge ilan edilen üç kanton birleştiğinde güney sınırlarımız PKK kontrolünde husumet çemberine alınacaktır. Bu bölgedeki Türkmenler ve Araplar PYD tarafından katledilmiş, yerlerinden yurtlarından sürülmüşlerdir. Bugün karşımızdaki en büyük tehlike PKK ve PYD'nin uluslararası meşruiyet kazanıyor olmasıdır. Daha da vahimi IŞİD'e karşı mücadelede PYD hem Amerika'nın hem de Rusya'nın operasyonel ortağı hâline gelmiştir. Amerika ve Rusya PYD'yi PKK'yla organik bağı olan terör örgütü olarak görmemektedirler. Hükûmetin bu konuda dürüst bir vicdan muhasebesi yapması kaçınılmazdır. PKK'nın maşası PYD'ye meşruiyet kazandırmada ilk adımları kimler atmıştır? PYD'nin lideri Salih Müslim'i Türkiye'de ağırlayan Hükûmet değil midir? Süleyman Şah Türbesi'ni koruyamayan Hükûmet, türbe sandukalarının Türkiye'ye kaçırılmasında PYD'den icazet ve iş birliği istememiş midir? Kanlı terör örgütü IŞİD Türkiye için çok ciddi bir güvenlik sorunudur. Türkiye içinde terör eylemleri yapma potansiyeli kazanmıştır ve uygulamaya da başlamıştır. IŞİD bugün Suriye sınırımızın bir bölümünü

23
Cerablus-Azez hattını büyük ölçüde kontrol altında tutmaktadır. Ancak sahadaki durum sürekli değişmekte, IŞİD bu bölgelerde gerilemektedir. Bu bölgeden tamamen sökülüp atılmasından sonra bu sınır bölgemiz Rusya, Suriye rejimi ve PYD'nin kontrolü altına geçecektir. Türkiye PYD'nin Fırat'ın batısına geçmesi hâlinde bunda sessiz kalmayacağını açıklamıştır ancak Hükûmet, bu sözünün de arkasında durmamış, PYD'nin silahlı kolu YPG'nin de içerisinde yer aldığı güçler Fırat'ın batısına geçmiştir. AKP sözcüleri bu gerçeği itiraf etmek durumunda kalmışlardır. PYD'nin en batıdaki Afrin kantonundan Cerablus'a doğru ilerlemekte olduğu bir gerçektir. Azez'de yaşananlar ortadadır. Bu gelişmeler karşısında PYD'nin üç kantonu birleştirmesi artık bir zaman meselesi hâline gelmiştir. Türkiye'nin bu konudaki kırmızı çizgisinin de çiğnendiği görülmektedir. Geçtiğimiz yıl kasım ayı sonunda hava sahamızı ihlal eden Rus uçağının düşürülmesi Suriye denklemini Türkiye bakımından kökten değiştirmiştir. Hükûmet, Suriye'de güvenlikli bölge, uçuşa yasak bölge oluşturulmasından söz ederken, bugün, neredeyse Suriye sınırında uçuş yapamaz hâle gelmişizdir. Bu anlamda Türkiye, Suriye denkleminin dışına itilmiştir. İran, Hizbullah ve Rusya desteğinde Şam rejimi her cephede zemin kazanmaktadır. Rus uçakları Türkmenleri acımasızca vurmakta, Türkmenler can çekişmekte, çığlıklarını hiç kimse duymamaktadır. Kobani konusunda dünyayı ayağa kaldıran çevreler, bu katliamlar karşısında sessizliğe bürünmüştür. Kobani'ye gidecek Barzani'nin silahlı peşmergelerinin geçişi için Türkiye topraklarında koridor açan Hükûmet, Türkmenlerin dramı karşısında suskun ve hareketsizdir. Türkiye'ye geçen sığınmacılar sorunu iyice ağırlaştırmakta, Halep'in Suriye güçlerince kuzeyden kuşatılması sonrası da yeniden kitlesel bir göç beklenmektedir. Suriye'deki savaşa bir çözüm bulunacaktır. Bu süreçte masada yer alacak unsurlar büyük ölçüde ortaya çıkmıştır, Türkmenler burada da yoktur. Hükûmet bu konuda ciddi bir girişimde bulunamamıştır. PYD'nin ise, Türkiye'nin bütün itirazlarına rağmen, bir şekilde müzakere sürecinin parçası olacağı görülmektedir. Savaş sona erecek, yeni bir siyasi mimari oluşacak, yeni bir siyasi dönüşüm ve inşaat süresi yaşanacaktır. Yeni siyasi mimarinin parametreleri ve pazarlık unsurları giderek şekillenirken, Türkmenlere karşı başlatılan acımasız harekâtın amacı Türkiye sınırının güneyinden başlayarak Halep-Şam-Lazkiye hattını Türkmenlerden temizlemektir. Bu bölgeler savaş sonrası Esat rejiminin varlığını sürdüreceği alan olarak ön görülmektedir. Türkiye'nin bunun dışındaki güney sınırlarının ötesindeki bölgelerde PKK/PYD hâkim olacaktır. Rus uçağının düşürülmesi sonucu yeni denklem ve esaslar yeniden şekillenmektedir. Bu denklemin içinde Türkiye maalesef yoktur.

Bugün gelinen noktada karşımızdaki tablonun siyasi, güvenlik ve ekonomik açılardan büyük bir endişe kaynağı olduğu inkâr edilmeyecektir. Terör örgütü PYD güney sınırlarımıza kalıcı olarak yerleşmiştir.

Sayın Bakan, IŞİD Türkiye için ayrıca bir iç güvenlik sorunu hâline gelmiştir. Türkmenler, kitlesel katliamın kurbanı olmuş ve yurtlarından sökülüp atılmıştır. 3 milyona yakın Suriyeli sığınmacı Türkiye'yi çok ağır ekonomik, sosyal ve güvenlik sorunlarıyla baş başa bırakmıştır. PYD nedeniyle Türkiye ile Amerika arasında derin bir çatlak oluşmuştur. Rusya'yla ilişkilerimiz ağır yara almış, Rusya, kuzeyden sonra güneyde de Türkiye'ye husumet bekleyen, düşmanlık güden komşumuz olmuştur. Bu duruma, Hükûmetin baştan beri izlediği temelden sakat ve yanlış politikalar sonucu gelinmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi bu konularda Hükûmeti sürekli uyarmış, ancak bu uyarılarımızı ne yazık ki karşılık bulmamıştır. Milliyetçi Hareket Partisinin her zaman ülkenin bekası için devletinin, bayrağının, milletinin yanında olduğunu buradan bir kez daha yüce Meclise hatırlatmak ister, hepinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Haberal.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın grup başkan vekilleri…

Sayın Bostancı, Sayın Baluken daha önce girmişti sisteme, sırasıyla söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bugün basına da yansıyan, partimize, grubumuza ve milletvekillerimize yönelik, buradan ifade edemeyeceğim, düzeyi son derece düşük, ağır hakaretlerini bugün takip ettik. Ben, dediğim gibi, o düzeye inmeyi düşünmüyorum. Ancak partimiz, grubumuz ve milletvekillerimiz hakkında saçmış olduğu hakaretlerin tamamını misliyle çarpıp kendisine iade ediyorum. Uzun süredir Parlamentonun iradesi üzerinde, yargının kurumları üzerinde ve yürütmenin bütün erkleri üzerinde bir vesayet anlayışı kurarak bu ülkeyi felakete doğru götürüyor. Sırf "başkanlık" hesabı uğruna içeride ve dışarıda bu ülkeyi kaos ve savaş ortamına çevirmiş bir kişi şimdi HDP üzerinden

24
bir gündem yaratarak bu kaos ve savaş ortamının, halklarımızı sürüklediği bu felaket ortamının gündemini değiştirmeye çalışıyor. Biz bunu yakından takip ediyoruz. Bu gündemi değiştirmesine izin vermeyeceğiz. Özellikle insanlığa karşı içeride ve dışarıda işlenmiş olan suçların takibini yaptığı için HDP'yi hedefleştirerek bir linç kampanyası üzerinden kendisini bu işin içerisinden sıyırmaya da asla müsaade etmeyeceğiz.

Fezlekeler üzerinden HDP'yi tehdit eden, HDP'yi korkutacağını sanan bir zihniyete karşı burada, alanlarda, sokaklarda, meydanlarda daha güçlü bir şekilde mücadelemizi devam ettireceğiz. Bedeli ne olursa olsun Halkların Demokratik Partisi, kendi duruşundan bir tek adım geriye atmayacaktır. Ancak ülkeyi darbe ve savaş girdabına sokan, ülkeyi âdeta kan deryasına çevirenler HDP'nin yürüttüğü bu mücadele karşısında korkmaya devam etsinler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Baluken…

Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Fezlekeler konusundaki tavrımız son derece nettir. 550 milletvekilinin tamamının ve de Cumhurbaşkanının da vatana ihanet dışındaki suçlardan da yargılanmasını Halkların Demokratik Partisi olarak başından beri savunuyoruz. Her türlü bedeli göze almış bir grup olarak, herkesin de ortaya çıkacak bu süreçle birlikte siyasallaşmış bir yargı önünde hesap vermekten kaçmamasını da tavsiye ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Buyurunuz Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Temmuz ayından bu yana yaşanan terörist saldırı şöyle bir bağlama yerleştiriliyor: Saray ve AK PARTİ iktidarı Türkiye'yi savaşa götürüyor; oysa ki olup biten, Türkiye'ye, burada yaşayan insanlara, onların can ve mal emniyetine karşı çok çeşitli nedenlerle girişilen bir terörist saldırıdır. Böyle bir bağlama yerleştirilmesinin kastı yani Saray, AK PARTİ bir tarafta, PKK diğer tarafta. Güya Saraya ve AK PARTİ'ye karşı olan çevrelere, muhalif çevrelere gel gel yapılmak isteniyor; bu, bir strateji.

Sayın Cumhurbaşkanı, bu ülkenin birliğinden ve dirliğinden sorumlu bir makamda bulunan kişi olarak bu dili, bu dili temsil eden siyaseti ve bu çerçevede HDP'nin da zaman zaman bu bağlama oturan yaklaşımını eleştiriyor, bunda alınacak, gocunacak bir şey yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hakaret var.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bu eleştiriyi bir kenara bırakıp da yine bağlamını değiştirerek, yine çeşitli muhalif çevrelere gel gel yapma niyetiyle "Başkanlık kastıyla böyle konuşuluyor." demenin hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur. Bu bir strateji, bu bir propaganda dili, bunu reddediyorum çok açık bir biçimde.

Öte taraftan, Sayın Haberal konuşurken eleştiriler dile getirdi, eyvallah, eleştiriler yapılır.

ERKAN HABERAL (Ankara) - Haksız mıydım Hocam?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Ama ifadelerin içinde "ihanet politikaları" sözü vardı. Eminim ki Sayın Haberal, milletimize büyük saygı duyuyor.

Büyük saygı duyduğunuz milletimiz hainleri işbaşına getirmez Sayın Haberal. On dört yıldır bu ülkede AK PARTİ iktidarda, yarın da kim iktidar olursa hainler iktidar olmayacak, bunu unutmayalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eleştiri ayrı, ihanet lafı ayrı, lütfen.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Bostancı, yaptığı değerlendirmede benim vermiş olduğum bilgileri tamamen çarpıtarak ifade ettiğimi, aslında yürüyen bir terörle mücadele konseptini Genel Kurula farklı bir şekilde sunduğumu iddia ederek sataştı.

SALİH CORA (Trabzon) - Hiçbir şey demeyecek mi, olur mu öyle bir şey? Konuşmayacak mı, cevap vermeyecek mi?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken, iki dakika size kürsüden söz vereceğim.

Sayın Gök, Sayın Baluken'den sonra sizi dinleyeceğim.

Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu ülkede bir saray ve karargâh darbesinin olduğunu artık herkes kabul ediyor.

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) - Sen söylüyorsun diye kimse kabul etmek zorunda değil yani, öyle bir şey yok.

25
SALİH CORA (Trabzon) - Siz öyle düşünüyorsunuz. Terör örgütünün yandaşları öyle düşünüyor.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Siz ne kadar algı operasyonu yürütürseniz yürütün, şu anda ödediğimiz faturanın da her darbenin halklara dayattığı fatura olduğunu herkes biliyor.

Bakın, terörle mücadele tespitinize gelince, şu fotoğraflara bir bakın, Cizre'den çekildi bu fotoğraflar, dün çekildi.

SALİH CORA (Trabzon) - PKK bir terör örgütüdür.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bu yıkık, viraneye dönmüş bir kent merkezinin kimler tarafından bu hâle getirildiğini çok iyi biliyorsunuz.

SALİH CORA (Trabzon) - Terörist karargâhlarıdır.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Biliyoruz, sayenizde geldiğini biliyoruz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hani, son günlerde bu kürsüye çıkıp günah çıkarmaya çalışıyorsunuz ya, "Bölücü terör örgütü yıktı, yaktı." diyorsunuz ya…

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) - Ya, bir cümlede "terörist" deyin, Allah aşkına.

SALİH CORA (Trabzon) - Millitanlar dünya kamuoyu tarafından terör örgütü olarak kabul edilmiş.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın, o bahsettiğiniz örgütün elinde bu manzarayı yaratacak herhangi bir silah olmadığını bütün dünya biliyor, bütün Türkiye kamuoyu biliyor. Şu tahribatın hangi tanklardan…

HALİL ETYEMEZ (Konya) - O bombalara bir cevap ver, o bombalara.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …hangi toplardan çıkan silahlarla yaratıldığını bütün dünya kamuoyu biliyor. Bakın, şu fotoğrafa bakın.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - PKK'nın attığı bombalara cevap ver.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın, şu fotoğrafa bakın.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Daha dün askeriyeye havan topuyla saldırdı, "silah yok" diyorsunuz Baluken. Konuşurken biraz gerçekçi ol Baluken.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Şu fotoğraflarda Millî Savunma Bakanı burada, askerî yetkililer burada.

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - PKK yaptı, PKK. PKK yaptı, "PKK terör örgütü yaptı." diyor.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - PKK'nin keleşiyle eğer siz bir binanın bu hâle geleceğini söylüyorsanız, çıkın burada bize açıklayın.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Bombalara cevap ver, bombalara cevap ver.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Ben askerî bir bilgi sahibi değilim.

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Bunu PKK yaptı, PKK. "PKK terör örgütü yaptı." diyor.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Ancak bu ortaya koyduğunuz yıkım tablosu, bu viraneye döndürdüğünüz kentlerde…

SALİH CORA (Trabzon) - Canlı bombalarınız yaptı o işi, canlı bombalarınız.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …öldürdüğünüz siviller, bodrumlarda ve binalarda yaratmış olduğunuz vahşet tam da bahsettiğim, bu saray ve karargâh darbesinin bir sonucudur.

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - PKK terör örgütü öldürüyor.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …ve inanın ki uluslararası mahkemede çok ağır bir faturayla büyük bir yargılama surecini beraberinde getirecektir.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Merasim Sokak'taki saldırı da mı…

SALİH CORA (Trabzon) - Sizin de hesap vermeniz yakındır.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

SALİH CORA (Trabzon) - Sizlerin hesap vermesi yakındır.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Bostancı buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve AK PARTİ iktidarının teröre karşı bu millet adına yürüttüğü mücadeleyi darbe olarak tanımlayarak açık bir sataşmadan bulunmuştur. Bu çerçevede 69'a göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayı Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Baluken'in burada sürekli tekrar ettiği bu dili iyi biliyoruz. Bu dilin kastını da iyi biliyoruz. Aslında Sayın Baluken de biliyor, niçin böyle yaptığını.

Kıymetli arkadaşlar, Temmuz ayında 2015'te malum gelişmelerden sonra Türkiye'deki insanlara karşı, bu insanların birliğine karşı, can ve mal emniyetine karşı bir terörist saldırı gerçekleşti. Öteden beri "PKK" diye bir örgüt var, otuz yıldır zaten bu işleri yapıyordu.

26
Sonuçta, 2015'te yeni bir faza, yeni bir moda geçtiler. Elbette devlet de devrimci halk savaşı stratejini uygulamaya koyan bu terör örgütüne karşı mukabele etti, etmek durumunda. Şimdi, terörle mücadele çerçevesinde teröristlerin gerçekleştirdiği yıkımları, cinayetleri, katliamları tutup da devlete ihale etmeye kalkmak, ortalık güllük gülistanlık da devlet durup dururken binaları yıktı imiş gibi burada takdim etmeye çalışmak yani ya saflıktandır yahut da bir örtmece, bir şemsiye olma, terörün girişimlerini kapama girişimidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Elbette o teröristler cezalarını görecekler, bu millete karşı meydan okumanın karşılığını görecekler. Yıkımdan bahsediyor. Daha bu sabah Mardin Nusaybin'de yaşanan yıkımı gördünüz mü Sayın Baluken, oradaki yıkımı gördünüz mü, patlayıcı arabayla gidilip orada yaşanan yıkımı, orada yaşanan can kayıplarını?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Onların da müsebbibi sizsiniz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "Siviller" diyorsunuz, oradaki sivilleri gördünüz mü? Sayın Baluken, teröre karşıysanız, "Bu ülkede insanlar ölmesin, yıkımlar olmasın." diyorsanız şu terör örgütüne Allah rızası için bir çift laf edin bu millet şenlensin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Baluken, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Bostancı tekrar açık sataşmada bulundu. Yaptığım yorumların ya saflıktan ya art niyetten olduğunu söyledi.

BAŞKAN - Peki, iki dakika veriyorum Sayın Baluken.

Buyurun.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Bugün dükkân açıldı; devam, iki dakika iki dakika.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Terörü mü kınayacaksınız?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Sayın Bostancı, biz bu ülkedeki sivillere yönelmiş olan bütün terör olaylarını bugüne kadar kınadık, bundan sonra da kınamaya devam ederiz. Ancak, buraya gelip hedef saptırmanıza asla izin vermeyeceğiz.

SALİH CORA (Trabzon) - Terörü kınamamak da terör suçudur.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Siz bir savaş konseptini sahaya sürdünüz ve biz maalesef her gün bu savaşın ağır faturalarıyla bu ülkede âdeta bir taziye havasını, bir yas havasını yaşamak zorunda kalıyoruz.

SALİH CORA (Trabzon) - Savaş devlet ile devlet arasında olur. Biz terörle mücadele ediyoruz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hiçbir şey sizin sivil yerleşim alanlarında üç aylık bir bebeği, anne karnındaki bir bebeği, 70 yaşındaki bir anayı katletmenizi meşrulaştırmaz.

SALİH CORA (Trabzon) - Onu ispatlayın.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bir kent merkezinin tamamına darbe dönemlerinde bile görülmeyecek şekilde doksan gün boyunca sokağa çıkma yasakları uygulayıp demin fotoğraflarını gösterdiğim o viraneye çevirmenizi meşrulaştırmaz.

SALİH CORA (Trabzon) - Halkın güvenliği için sokağa çıkma yasağı uygulanıyor, sivilleri korumak için sokağa çıkma yasağı uygulanıyor.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın, elimde Uluslararası Roma Statüsü var, bu Roma Statüsü'nün 24 maddesi var. Buna karşı çıkan, bununla ilgili suç işleyenlerin tamamı Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanıyorlar. Bir örnek vereyim: Bu Sudan'daki diktatör var ya, tam da elimdeki bu Roma Statüsü'nü ihlalden yargılandı. Sadece birkaç maddesini okuyacağım: "Savunmasız ve askerî hedef oluşturmayan kent, köy, yerleşim yeri ve binaların bombalanması -fotoğraflarla herhâlde ilişkisini kuruyorsunuz- Silahını bırakmış, kendini savunma araçlarından yoksun birini öldürme veya yaralama. Kanuna dayalı ve gerekli genel kabul görmüş yargısal garantilere haiz bir mahkeme kararı olmadan cezalandırma ve infaz. Sivil nüfusa karşı kasten saldırı yönetilmesi. Saldırı sonucu ele geçirilmiş olan yerde bir kenti tamamen talan etme. Ateşkes bayrağını kaldıranlara saldırma." İşkence, insanlık dışı muameleden giden 24 maddelik bir uluslararası bir sözleşmenin maddeleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH CORA (Trabzon) - Ayrılıkçı terör örgütlerine karşı yapılanlar istisnadır.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ama uluslararası, uluslararası; terör örgütüne karşı değil, uluslararası o.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Demin dediğim gibi, en son yargılanan kişi Sudan diktatörüydü.

Bilginize sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baluken.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, 2015…

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Bostancı.

Ben hepinize söz veriyorum, biliyorsunuz.

27
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

BAŞKAN - Fakat, biraz önce Sayın Köktaş "Dükkân açıldı; bir dakika, iki dakika, başladık." diye bir laf etti.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Aynen öyle, aynen öyle!

BAŞKAN - Ben bunun doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum.

SALİH CORA (Trabzon) - Fırsat veriyorsunuz Başkan.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Meclise dükkân gözüyle bakıyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - İç Tüzük'e göre hareket ediyoruz Sayın Bostancı.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Yani anlayışları bu, ciddiyetleri bu, samimiyetleri bu! Buraya dükkân gözüyle bakıyor!

BAŞKAN - Buraya gelen milletvekilleri, halkın iradesiyle seçilen milletvekillerinin tabii ki bu kürsüde konuşma hakları vardır.

SALİH CORA (Trabzon) - Meclisi çalıştırmıyorlar!

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Tüccar siyaseti olunca Meclise de dükkân gözüyle bakar!

BAŞKAN - İki dakika, beş dakika, bu benim takdirime bağlıdır.

SALİH CORA (Trabzon) - Gündemimiz bütçedir Sayın Başkan, gündemimiz bütçedir.

BAŞKAN - Dolayısıyla, bu yakıştırmanın doğru olmadığını düşünüyorum.

Sayın Bostancı, buyurun, şimdi sizi dinleyeceğim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, sadece kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

2015 Temmuzuna kadar Sayın Baluken'in burada gösterdiği fotoğrafların hiçbirisi yoktu, hiçbirisi yaşanmamıştı. Ne zaman oldu?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Diyarbakır'da 50 metre ötemde bomba patladı benim, 50 metre ötemde!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - O siviller orada yaşıyordu, o siviller orada vardı! Ne zaman oldu?

SALİH CORA (Trabzon) - Polisi ensesinden vurduğunuzda başladı onlar.

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Polisleri uyurken ensesinden vurduktan sonra oldu.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Terör saldırılarıyla birlikte oldu. Bunu sivillere karşı bir saldırı gibi göstermek kesinlikle yanlıştır, haksızdır, açık bir ithamdır. Yaşanan, teröre karşı bir mücadeledir, bunu saptırmayalım.

Kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

SALİH CORA (Trabzon) - Her tarafa canlı bombalarınızı sürüyorsunuz Sayın Baluken.

BAŞKAN - Peki, kayıtlara geçti.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Kayıtlara geçmesi açısından ben de söyleyeyim: 7 Haziran seçiminden öncesi Diyadin'den başlayarak Adana ve Mersin il binalarımızdaki patlayan bombalarla beraber, 5 Haziranda Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda benim konuşma yaptığım esnada 50 metre ötemde patlayan bombalardan başlayarak sahaya sürülmüş bir savaş konseptiyle karşı karşıyayız.

SALİH CORA (Trabzon) - Yol kesmeleri yaptınız, kamyonları yaktınız, ambulansları durdurup infazlar yaptınız.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya, savaş yok, terörle mücadele var, terörle mücadele.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bugüne kadar yaşanan bütün bu toplu katliamlarla beraber sivil yerleşim alanlarındaki bu savaş konseptinin bütün sonuçlarını AKP Hükûmeti örtbas etmeye çalışmasın. Bunlar, açık bir şeklide insanlığa karşı suçtur. Bizler de insanlığa karşı bu savaş suçlarını hem içeride hem uluslararası ceza mahkemelerinde takip etmeye devam edeceğiz.

İSRAFİL KIŞLA (Ardahan) - Baştan, teröre verdiğiniz desteğin bir bedelini ödeyin. Öyle kolay değil.

SALİH CORA (Trabzon) - Doğudaki vatandaşlarımız sizin gibi düşünmüyor, onlar AK PARTİ'yi destekliyor. Terörü kınıyorlar, terörün karşısında duruyorlar.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bu suçu işleyen alandaki güvenlik güçleri de rahat olmasınlar. AKP'nin kendilerine getirdiği ya da getirmeyi düşündüğü dokunulmazlık zırhıyla, dokunulmazlık yasalarıyla asla bundan sıyrılamayacaklar, tek tek, öldürdükleri her sivilin hesabını verecekler.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Peki, kayıtlara geçti Sayın Baluken.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Öldürülen herkesin hesabını o öldürenler veriyor, vermeye de devam ediyor.

İSRAFİL KIŞLA (Ardahan) - Teröre verdiğiniz desteğin hesabını vereceksiniz. Baştan siz hesap vereceksiniz.

28
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Verecekler. Veriyorlar zaten, o katiller veriyor.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bütün hepsinin hesabını vereceksiniz, hepsinin. Merak etmeyin, hepsini vereceksiniz.

SALİH CORA (Trabzon) - Siz de hesap vereceksiniz ya, yakındır.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Gök'ü dinleyeceğiz.

Sayın Erdoğan, daha sonra size söz vereceğim.

Sayın Gök, buyurunuz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Sayın Başkanım, ben de konuşma hakkımı bundan sonra İdris Bey'e veriyorum. İdris Bey, biz iktidar olduğumuz hâlde konuşma konusunda iktidarı devralmış durumda. Tebrik ederim!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Ne alakası var ya? Grup Başkan Vekiliyiz. İç Tüzük oku Nurettin Bey ya, İç Tüzük'ten kaynaklanan hakkımızı kullanıyoruz. Size göre mi siyaset yapacağız?

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Her hafta konuşuyorsun ya. Benim hakkımı da sana veriyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, AKP yönetiminin görüşleri Cumhurbaşkanının görüşüne göre, süreklilik arz eden bir görüş olmanın ötesinde, sürekli değişen bir görüşler hâline gelmeye başladı. Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklandıktan sonra Başbakan "Tutuksuz yargılanmaları esastır." dedikten ve hatta Can Dündar ve Erdem Gül tahliye olduğu gün burada AKP grup başkan vekilleri "Sevinçle karşıladık." dedikten sonra bir yandan AKP'lilere baktık ki Cumhurbaşkanı görüş değiştirince hepsi görüş değiştirdi. Şimdi, tabii, Cumhurbaşkanının bu vesayetçi anlayışından ve Türkiye gündemini işgal eden anlayışından çıkmamız gerekiyor. Halkın gerçeklerini, halkın bütçesini konuşmamız gereken bir mecradayız. Ama, aslında Cumhurbaşkanı şöyle bir susabilse, kendini bir toparlayabilse bu ülke pek çok sorununu Meclis içerisinde tartışarak aşacak ama Cumhurbaşkanı her şeye bir laf yetiştirme telaşı içerisinde, gündemi kendi belirleme telaşı içerisindeyken bir de baktık ki Gine'ye karışmaya başlamış.

Şimdi, Cumhurbaşkanı Gine'de konuşurken -Cumhurbaşkanının yanında Gine Cumhurbaşkanı var ve yurttaşlar, basın var- şöyle söylüyor Gine'deki Cumhurbaşkanlığı sarayıyla ilgili olarak: "Gine'deki Cumhurbaşkanlığı -onun adını da külliye yapmış- külliyesini değiştirmek faydalı olur. Burası Gine'nin makamına yakışmıyor. Bunu da halletmemiz lazım." Herhâlde bir cumhurbaşkanının yabancı bir cumhurbaşkanını böylesine incittiği bir söz dünya siyasi tarihinde yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, devam edebilir miyim.

BAŞKAN - Tabii ki Sayın Gök, toparlayın lütfen.

Buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) - Şimdi, bir eve gidiyorsunuz, misafirsiniz, ev sahibi size çay ikram ediyor, pasta ikram ediyor ve siz de dönüp ev sahibine diyorsunuz ki: "Senin eşyalarını beğenmedim, evini beğenmedim." Şimdi, böyle bir anlayış kabul edilebilir mi Sayın Başkan?

Şimdi, Cumhurbaşkanı sıfatıyla söylediği bu söz Türkiye'yi de bağlıyor. Şimdi, Türkiye'nin dünyadaki uğradığı itibarsızlığa bakın, Gine Cumhurbaşkanının incitmedeki karşılaştığı şaşkınlığa bakın. Ne desin, ne cevap versin? Yani "Bu makam sana yakışmıyor, daha iyisini sana yapmak lazım." Bu sözleri belki AKP'liler benimseyebilirler ama biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak dış politika açısından çok sorunlu olarak görüyoruz ve Cumhurbaşkanının ülkedeki alıştık sorunlu söylemlerine, hiç olmazsa yurt dışındayken Türkiye'nin itibarını gölgelemesin diyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gök.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Erdoğan, talebiniz nedir?

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Şimdi, Sayın Bostancı, Haberal'ın konuşması üzerine "Bizi ihanetle suçluyorsunuz." dedi. Tutanakları da istedik henüz gelmedi ama böyle bir konuşma metinde yok. Ayrıca, bununla ilgili partimizin duruşunu da birkaç cümleyle ifade etmek istiyorum mikrofonu yerimizden açarsanız.

BAŞKAN - Peki, açıyorum Sayın Erdoğan, buyurun ifade edin.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Bostancı, biraz önce Baluken'in konuşmasına da cevap verirken de ifade etti, 7 Haziran seçimlerine kadar yaşanan bir süreç var, çözüm süreci. Şimdi, 7 Hazirandan sonrasını hep ortaya koyuyor temmuz ayıyla birlikte. Çözüm süreci boyunca PKK'nın silah depolamasına göz yumuldu mu, yumulmadı mı? Militan devşirmesine göz yumuldu mu,

29
yumulmadı mı? Operasyonlara izin verilmediğini zaten kendiniz de açıklıyorsunuz. Pekâlâ bu süreçte iktidarın, Hükûmetin yaptıklarını hangi kelimelerle ifade edeceğiz? Sayın Bostancının buna cevap vermesini istiyorum. 7 Hazirandan sonraki süreçte terörle mücadele edilmesini biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz ancak 7 Hazirandan önce terörü azdıran ortamı geliştirenleri de elbette unutmayacağız ve unutturmayacağız.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

Sayın Bostancı, kısa açıklamada bulunmak üzere talep eden grup başkan vekillerine söz verdim. Gündemde bulunmayan bir hususta açıklamada bulundular. Malumunuz, Genel Kurul görüşmelerinde gündeme bağlılık ilkesi geçerlidir. Ayrıca, açıklama hakkı çerçevesinde sayın sözcülere karşılıklı sataşmadan dolayı da söz verdim. Karşılıklı konuşmalar yapılmış, düzeltmeler yapılmış ve cevaplar verilmiştir. Açıklama hakkı karşılıklı kullanılmıştır. Artık gündem üzerinde görüşmelere kaldığımız yerde devam edeceğiz.

Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi açısından bir hususu ifade ediyorum.

Bizim açmış olduğumuz gündem tam da bugün Meclisin ana gündemidir. Birincisi, milletvekillerinin dokunulmazlığı, fezlekelerle ilgili…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Bütçeyi görüşüyoruz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Cumhurbaşkanının görev yetkisi olmadığı bir konuyla ilgili bir tespit üzerine söz aldık. İkincisi, sokağa çıkma yasakları ve viraneye dönmüş kentlerle ilgili Millî Savunma Bakanlığı bütçesiyle ilgili konuşuyoruz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sayın Baluken, bütçeyi konuşuyoruz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Dolayısıyla, işletmiş olduğumuz gündem tam da bu Parlamentonun ana gündemidir. Kayıtlara geçsin.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baluken, kayıtlara geçmiştir.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

30
2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan'a aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Aylan, süreniz on sekiz dakika.

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bilim, Sanayi, Teknoloji Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz aldım, bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Şimdi görüştüğümüz Sanayi Bakanlığının bütçesi ve kesinhesabı. Burada bütçe konuşmaları esnasında genel olarak o konuyu ilgilendiren hususlarda ve faaliyetler hakkında görüş beyan edilir ama bütçe rakamları unutulur. Ben, biraz müktesebatım itibarıyla da bu işlerle ilgili olduğum için, işin biraz bu tarafına da bakalım dedim.

Şimdi, Sayın Bakanım, şu, Bilim, Sanayi, Teknoloji Bakanlığının 2016 yılı bütçe tasarısı. 2014 harcama başlangıç ödeneğinin altında, 2015 harcaması 2014 bütçesinin yüzde 27 üzerinde, 2016 bütçe teklifi 2015 harcamasının yüzde 28 üzerinde, 2016 bütçe teklifi 2015 başlangıç ödeneğinin yüzde 50 üzerinde. Bu Sanayi Bakanlığı bütçesi.

TÜBİTAK size bağlı. Bunun içinde var, detayına da gireriz. 2014 harcaması başlangıç ödeneğinin yüzde 29 üzerinde, 2015 başlangıç ödeneği 2014 harcamasının yüzde 10 altında, 2015 harcaması 2015 başlangıç ödeneğinin yüzde 53 üstünde, 2016 başlangıç ödeneği 2015 harcamasının yüzde 17 altında.

Gelelim Standartlar Enstitüsüne. Şu. 2014 harcama başlangıç ödeneğinin yüzde 42 üzerinde, 2015 başlangıç ödeneği 2014 harcamasının yüzde 22 altında. 2015 harcaması 2015 başlangıç ödeneğinin yüzde 76 üstünde. 2016 bütçe teklifi 2015 harcamasının yüzde 34 altında. Dahası var, KOSGEB'e gelelim, 2016 başlangıç ödeneği 2015 başlangıç ödeneğinin yüzde 118 üzerinde, 2015 harcamalarının da yüzde 96 üzerinde. Bu da şu, detayı gözüksün diye, kamera alsın diye getirdim.

Sayın Bakan, siz bunlara bütçe mi diyorsunuz Allah'ınızı severseniz? İnsan içine çıkacak hâli yok bu rakamların ya. Ben hakikaten sıkıntı duyardım. Böyle bir şey olabilir mi? Hadi 2014 Aralık hadisesinden sonra geldiniz denge tutmadı, e, ondan sonra? Ha, sizin de günahınız yok. Böyle bir orta vadeli programdan sonra, üç ay değişen bir şeyden sonra nasıl bu dengeleri tutturacaksınız? Hadi, yüzde 5 kaydı, 10 kaydı, vesaire kaydı. Ya, yüzde 100 fark eden olur mu Allah'ınızı severseniz? Ya sektörünüzde korkunç bir olay meydana gelecek, müspet veya menfi, yahut savaş çıkacak yahut da "Abuk sabuk bir şey." deriz buna yani Sayın Bakanım. Çok özür diliyorum ama söylemek zorundayım. Bunları konuşmazsak neyi konuşacağız? Akşam, sabah "Allah bizi haklı çıkardı. PKK ne yapıyor, AKP'yle ne oldu?" diyecek durumda değiliz. Hâl meydanda, millet de görüyor. Şimdi, hesap yok, kitap yok. "Var." derseniz işin ciddiyeti olmaz Sayın Bakan. Böyle bir şey olmaz.

Şimdi, siz gerçi hisleri güçlü bir insansınız, hislerinizle bu işleri idare ediyorsunuz. "Tape"lere falan da öyle dediniz ama, öyle geçelim. Bütçe işi böyle, rakamsal. Detayına

31
girsem daha da işin şeyi çıkacak. Ama ben biliyorum, bunu hazırlayan arkadaki arkadaşlar, benim bunları konuştuğum için memnuniyet duyuyorlar bunu kesinlikle biliyorum. Ben o sıralardan geliyorum.

Şimdi, Sayın Bakan, uyguladığınız politikalar sonucunda 2023 hedefleri geçerliliğini yitirdi, öldü. AKP'ye 2 gömlek büyük geldi bu hedefler. "Devletin ciddiyetinin korunması adına bu hedefleri ya revize edin ya da artık resmî belgelerde kullanmaktan vazgeçin." diye size söylemiştim. Nitekim bunun değişeceğine dair emareleri diğer bakan arkadaşlardan alıyoruz. Sizin de Plan ve Bütçede bu konuya değinmemenizden işi düzeltmeye çalışacağınızı düşünüyoruz, hissetmiyoruz.

Şimdi, AKP yönetiminde on üç yılda Türkiye'de sanayisizleşme süreci yaşandı. On üç yılda bindiğiniz dalı kestiniz Sayın Bakan. Küreselleşme dalgasının en önemli ayırt edici özelliği finansal sermayenin giderek üretici sermayeden bağımsızlaşması, kendi rasyonalitesi üzerine yükselmesi olgusudur. Esasen, küreselleşmenin aşırı etkilerinden korunmayan ekonomilerde küreselleşme ve sanayisizleşme birlikte gitmektedir. AKP bu akıma kendini kaptırmıştır. Küresel sermayenin de yönlendirmesiyle on üç yılda sermaye birikiminin sanayiye yönelik sabit yatırımlardan uzaklaştığını görüyoruz. Giderek daha verimsiz, akışkan, daha sıcak ve daha kısa dönemli yatırım sahalarına yönelmesini teşvik ettiniz. Gelinen noktada yerli sanayinin ve imalat sanayinin millî gelir içindeki payını ne yaptınız? Eritmeye başlattınız. Şimdi, daha ziyade yabancı sermaye ve yandaş sermayenin egemen olduğu, inşaat, enerji, perakende dağıtım, finans, medya, turizm yatırımı, hizmetler ve bunun gibi sektörler, iktisadi faaliyet kolları ekonomide egemen oldu. Yurt içindeki payları ve kârlılıkları da bunların, yandaş sermayenin arttı. Şimdi, bunu böyle dediğimiz zaman belki şey yapıyorsunuz ama vakıa bu.

Küresel krizin etkileri Türkiye ekonomisinde ve özellikle imalat sanayisinde daha derinden hissedilmiştir. 2011 yılından sonra, ekonominin geneline paralel olarak, bilhassa sanayide düşük düzeyli büyüme ve kısıtlı üretim artışları var. AKP hükûmetleri bu gelişmeleri seyretti. Siz otomobille uğraştınız, takdir ettiğimizi ifade ettik. Doğrudur, yanlıştır, bir şeyin peşinden koşmaya çalışıyorsunuz. Bunu söylüyoruz, inkâr da etmeyiz ama ne yaptığınızı bilmeniz lazım. Bu bütçeyle falan bu iş olmaz.

Son yıllarda imalat sanayi büyümesi yüzde 2-3 gibi, çok sınırlı. Aynı şekilde sanayi üretim artışı yavaşlamış. 2011 yılında yüzde 2,4; 2013 ve 2014'te yüzde 3,5; 2015 yılında yüzde 3,1 olarak düşük düzeyde.

2015 yılında, tekstil ürünlerinin üretimi, ana metal sanayisinin üretimi, makine imalat sektörünün üretimi azaldı. Geçmiş döneme ilişkin, Türkiye ekonomisinde temel sektörlerin yapısı incelendiğinde, imalat sanayisi ağırlıklı olmak üzere, sanayinin payında düşüş dikkati çekiyor. İmalat sanayisinin 2002 yılında yurt içi hasıla içinde yüzde 17,6 olan payı 2014 yılında yüzde 15,8'e düşüyor Sayın Bakanım. Siz strateji hazırlıyorsunuz, bu 20'lerin üzerinde. Böyle bir şey olmaz. Geçen sefer söyledim, onu başka bir şeyle geçiştirmeye çalıştınız. İçinizde uzmanlar var, lütfen sorun.

Şimdi, 2015 yılı üçüncü çeyrekte de imalat sanayisinin millî gelir içindeki payı yüzde 14. İmalat sanayisinin teknolojik yapısında kayda değer bir ilerleme yok, bilakis imalat sanayisi ihracatında ileri teknoloji ürünlerinin payı 2002 yılında yüzde 6,2; 2015 yılında yüzde 3,7. Mevsim etkilerinden arındırdığınızda, kapasite kullanım oranı -üretimdeki yavaşlamayı da dikkate aldığınızda- 2015 yılında yüzde 75,4; bu da 2011'in düzeyi. Hâlihazırda ihracatın yüzde 93,4'ü imalat sanayisinde. Bakın, ocak ayı ihracatı yüzde 22 azalmış, gıda ürünleri, tekstil ürünleri, giyim sanayisi ihracatı, kimya sanayisi ihracatı, makine imalat sektörü ihracatı, otomotiv sektörü ihracatı, bunların hepsi düşmüş.

Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; Türk sanayisinin en önemli sorunlarının başında üretim ve ihracatın dışa bağımlılığı ve düşük teknoloji yoğunluğu geliyor. Maalesef on üç yıllık AKP iktidarı bu alanlarda sadece laf, kâğıt üstünde eylem planları ve stratejiler üretmiş, kamuoyuna açıklamış, hiçbir anlamlı gelişme de kaydetmemiş. AKP döneminde sanayinin dışa bağımlılığının azaltılması, yerli girdi üretimi, yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesini sağlama, AR-GE insan kaynağı kapasitesinin artırılması, teknoloji ve yenilikçi şirketlerin ortaya çıkması ve gelişimini destekleme, üniversite-sanayi iş birliğini geliştirme, kurumsallaştırma, AR-GE ve yenilik ekosistemini güçlendirme yönünde hiçbir anlamlı adım yok, gözükmüyor, netice yok.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca 2011-2014 yıllarında Türkiye Sanayi Strateji Belgesi hazırladınız, muhtevasıyla ilgili sizinle konuştuk. Bunun bir tanesinde "Orta ve yüksek teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat içindeki payını artıracağız." diyorsunuz, diğerinde "Bilgi ve teknolojiye dayalı, yüksek katma değerli yerli üretim." diyorsunuz. İstihdam ne oldu? Hep çift "digit", hiç altına falan düştüğü yok. İmalat sanayisinin millî gelir içindeki payı belli, imalat sanayisi ihracatında yüksek teknolojili ürünlerin payı da belli. Bizde bu yüzde 6'dan 3,5'a düşüyor, OECD ülkelerinde en düşüğü yüzde 15 iken 25, 27'ye kadar gideni var.

Şimdi, "AR-GE Yasası" diyorsunuz, AR-GE Yasası'yla ilgili destekledik. Sayın Bakan,

32
AR-GE politikalarını sadece arz yönlü kaynak sunumu olarak görmek yanlış. AR-GE alanında kayda değer bir başarının sağlanabilmesi AR-GE, yatırım, dış ticaret ve sanayi politikalarının eş güdümü içerisinde ele alınmasına bağlı. Şimdi, bakın, diploma sorunu da vardı ama onun için söylemeyeceğim, TÜBİTAK'la ilgili, "Niye kapatmıyorsunuz?" diye. Sizin bağlı sivil toplum örgütlerinin, profesörleri, hocaları yazı yazıyorlar, bilmiyorum takip ediyor musunuz.

Şimdi, bakın, TÜİK'in yayınladığı dördüncü çeyrek sanayi verilerini değerlendirdiğimizde son dört yılda imalat sanayinin üretim artışı toplamda 13,9; istihdam artışı 12,8 olmuş. Çalışan başına verim artışı düşük. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde bu sıkıntı yaratacak.

Asgari ücrete yapılan zammın esasen verimlilik artışıyla karşılanması lazımdı. Aksi takdirde Türk sanayisinin rekabet erozyonunun devam etmesi kaçınılmazdır. Sayın Bakanım, inşallah bu işleri kabine içinde konuşuyorsunuz. Dur, bugün baktım Maliye Bakanı bile şu son üç ayda bekar asgari ücret alanların ücretlerindeki düşüşü vergi sistemini bozmadan nasıl telafi edeceklerini kamuoyuna açıklama yapmaya çalışıyor. Hesapsız kitapsız yaptığınız için sonucu bu. Biz ona "Net 1.400." dedik, "Vergi yok." dedik, açıkladık.

Bakın, Denizli'de önceki ekonomi bakanı söylüyordu, "İflas eder bu adamlar." işçilerin önünde patronlara. Adam doğruyu bildi, herkes iflas, erteleme almaya başladı, herkes iflas, erteleme almaya başladı. Dolayısıyla, orada sıkıntı var. İzmir'de işsizlik yüzde 14 olmuş. Her şey konuta kayıyor. Sanayi alanını yapıyorsunuz, alıyorsunuz, çıkarıyorsunuz, konut yapıyorsunuz. Bu arzu, "Sanayiyi destekleyelim." diyeceğinize sizde de depreşti. Şimdi, son sıra bir şeyler ekleyerek siz de inşaat yapmaya gidiyorsunuz. Fabrika yapacak adam inşaatını yapar. Siz karışmayın ona. Verecekseniz parayı verin ama zevk alıyorsunuz inşaat yapmaktan. Lüzumlu lüzumsuz varlığı yokluğu… Zaten yüzde 50'ye gelmiş inşaat. Verin arsasını adama, sizin harcayacağınızı da verin yapsın gitsin. Ne işi var bakanlığın bu işlerle ya, bırakın bunu. (MHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, tasarruflar bitmiş, serbest piyasa ekonomisi serbest müdahale ekonomisine dönmüş. TOBB, TESK; PKK meselesinde kullandınız ya, mensuplarının işlerinde kullanmadınız.

Daha önce bu kürsüden ifade ettim, onların kalbini PKK'ya karşı yumuşatmak için kullandınız adamları "akil adam" diye. Doldurun şimdi o akil adamları, sanayicileri, götürün Güneydoğu'ya, bir görsünler ne hâle geldiğinizi, nasıl ihmal ettiğinizi. Ne hâle geldiğinizi bir görsünler. Biz burada haklı çıktık diye sevinmiyoruz. Memleket rezil kepaze oldu ya sizin idarenizde, böyle bir şey olabilir mi?

Faizin düşmeyeceğini Başbakan Yardımcısı söylüyor. Yukarıdan da Cumhurbaşkanı bastırıyor ki -gerçi yukarıdan aşağıya indi ama- "Faizi nasıl indirelim?" diye. Hadi indirin. Başbakan Yardımcısı "Yüzde 16'nın altına çekemem." diyor. TÜSİAD'la konuşurken Başbakan Yardımcısı diyor ki: "Siz dışarı yatırım yapıyorsunuz, biz bunu biliyoruz ama engelleyemiyoruz, engellememiz lazım." Fazlam varsa eksiğim var, bir iki kelime fazla, eksik olur.

Bakın "Asgari ücret artışı da iyi mi kötü mü? diyoruz. Cevdet Yılmaz diyor ki: "Büyümeye hız katacak." Zeybekci diyor ki: "Batarlar, batarlar." Hangisi bilmiyorum. Siz ne diyorsunuz?

Şimdi, mesela, Komisyon Başkanı arkadaşımız Ziya Bey diyor ki: "AR-GE paketiyle üretimde sıçrama olacak." Gazetede aynı şeyin yan sütununda ne diyor biliyor musunuz? "Dış ticareti ancak bu kadar toparlayabildik." Yani, bunlara ciddi bir bakmak lazım, söylediğinizin kamuoyunda yankısı nedir, ne değildir.

Bakın, özel yatırımlar 2014'te binde 7 -yok yani- 2015'te binde 4, 2016'da -koyuyorsunuz- yüzde 7,6. Nasıl olacak bu? Yani, olağanüstü bir şey mi var ki yapacaksınız bunu? Kaynaklar belli. Orta vadeli program sizi şaşırttı, şaşıya çevirdi zaten. Özel imalat sanayisi de aynı. 2014'te binde 1, 2015'te 4,4 diyorsunuz, onun da nasıl olduğu belli değil; 2016'da 8 diyorsunuz. İnşallah olur da biz utanırız. Biz, memlekette iyi olan bir şeyden utanırız, ondan bir şeyimiz olmaz, ifade etmekten şey yapmayız.

Şimdi, her 100 dolarlık doğrudan yatırım 22 dolar dışarı para çıkarıyor, kâr transferi; 2013'te bu 39 dolar yani, adam 100 dolar getirirse 39 dolar alıp da gidiyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey olmaz. Bunları ben söylemiyorum.

Şimdi, bir bölgede sanayi devre dışı, diğerlerinde iflas falan ediyor da güneydoğuda öğretim falan yok. Geçen açıkladım, onun için buralarda söylemek istemiyorum fazla. Şimdi, yurt dışından doğrudan gelen yatırımlar da imalat sanayisine gitmiyor. Teşviklerin yüzde 72'sinin düşük teknolojilere gittiğini ihracatçı birlikleri, bölge başkanları falan söylüyor. Bu kadar açık, net. Ama bütün bunlar sıkıntı.

Bu gösterdiğim bütçeler, Sayın Bakan, bu bir kurumunun bütçesi, bu diğerinin, bu TÜBİTAK'ın, bu da sizin. Bu sizi kurtarmaz. Hele burada, vaktim olsa okuyacağım. Bak, sizin bu. Kredi maliyetlerinin yüksekliği, kayıt dışı ekonomi, düşük fiyattan kaynaklanan ithalat, haksız rekabet, bürokrasinin fazlalığı…

33
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - …kamunun sağladığı bazı girdilerin fiyatlarının uluslararası fiyatlara göre yüksekliği, vergi oranlarının yüksekliği, bunlar, sanayiye verilen tahribat, devrinizde, sayın bakanların imzası olan programlarda var.

Sürem bitti. Ben bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. Yüce heyete grubum adına saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN HABERAL (Ankara) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.

Buyurunuz.

ERKAN HABERAL (Ankara) - Sayın Başkan, tutanakları aldım cevap vermek istiyorum efendim.

Sayın Naci Bostancı Bey'in -grup başkan vekilinin- şahsıma karşı söylediği Hükûmeti ihanetle suçladığıma dair karşı cevabı vermek istiyorum.

BAŞKAN - Peki, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

İki dakika size söz verelim Sayın Haberal.

ERKAN HABERAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında Sayın Naci Bostancı Bey benim Hükûmeti ihanetle suçladığımı ifade edince gerçekten bir anda cevap veremedim, acaba konuşmamın arasında heyecana kapılıp böyle bir ifadede bulundum mu diye. Ama tarz ve üslup olarak ben kendim hiçbir zaman böyle bir üslupta olmadığım için tutanağı bekledim ve özellikle karşılaştırmak istedim.

Müsaade ederseniz sizinle paylaşmak isterim: "Hükûmet, çözüm sürecini koruma altına almış ve buzdolabına kaldırmakla yetinmiştir, ne yazık ki buzdolabının fişini çekip çürümeye terk edememektedir, hâlâ bu ihanet sürecine bel bağladığı görülmektedir." Yani, Hükûmete "İhanet etti, ihanet ediyor." diye bir cümlede bulunmadım. Artı, çözüm sürecine "ihanet süreci" dedim. Referans olarak kendime Habur'u aldım, referans olarak kendime Dolmabahçe'yi aldım, referans olarak kendime Sayın Cumhurbaşkanını aldım, Sayın Davutoğlu'nu aldım, Sayın Cumhurbaşkanının "PKK çözüm sürecinde silah depoladı." demesini aldım, Sayın Başbakanın "PKK iki yıl boyunca yığınak yaptı." demesini aldım, çözüm sürecinin ihanet süreci olduğunu, kendilerinin de bizimle beraber söylediğini tespit ettim ve konuşmamda kullandım. Bu konuşmamdan dolayı "ihanet" kelimesini Hükûmete doğru direkt söylemiş olsaydım -özür dilemek bir erdemdir- tabii ki özür dileyecektim sayın grup başkan vekilinden ama sanıyorum Sayın Bostancı'nın bana bir özür borcu var.

Teşekkür ederim efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

34
Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ahrazoğlu, süreniz on üç dakika.

MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Standardları Enstitüsü Başkanlığı ve Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi ve televizyonları başında bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe, belirli bir dönem içerisinde gelir ve giderlerin oranlarını ve niceliklerini önceden belirleyen, onaylayan ve bu işlemlerin yapılmasına izin veren kanun veya karar, bu kanun veya karara yasama organının yürütme organına verdiği bir yetki şeklidir diye tarif edilmektedir. Bütçe, aynı zamanda, hükûmetlerin ülke yönetimi için öngördükleri yatırımların, halkın refah payının yükseltilmesi; güvenliği, eğitimi, sağlığı gibi konularda finansal değer yaratmak ve bu hizmetler için pay etmek anlamına da gelmektedir.

Dilimizde çok güzel bir deyim vardır: "Ayağını yorganına göre uzat." Bu deyimi bütçeleştirdiğimiz zaman denk bütçeye çağrışım yaptığını herhâlde hatırlarız. Ancak, on dört yıllık süreç içerisinde ya boyumuz uzadı yorgana sığmıyor ya yorgan küçüldü bedenimize, boyumuza uymuyor. AKP'nin bütçeleri de doğal olarak rakamsal değerlerle büyürken reel olarak bu büyüme halka yansımıyor, halka bu bütçe küçük geliyor. Yani, halkın bütçeden aldığı pay gittikçe azalıyor. On dört yıllık dönem sonunda ücretli, ücretsiz her kesim perişan. Çiftçi perişan. Anasını alıp tarlada, bostanda yatıyor. Mazot, gübre, tohum, ilaç, sulama bedeli rüyalarına girmesin diye üzerine toprak örtüyor. Esnaf perişan. Kepenk kapatıyor, siftahsız evine gidiyor; çekini, senedini ödeyemiyor. Memur perişan. Ay sonunu getiremiyor. Otuz günlük aylığı on günde bitirerek bankalara koşuyor. Emekli perişan. İkinci, üçüncü iş bulursa hayatını devam ettirmeye çalışıyor. İşveren perişan. Bertaraf olmaktan korkuyor. İşçi perişan. Çay simitle üç öğünü geçirmekte, evine gittiğinde de çocuklarının yüzüne bakamıyor. Şimdi, gelin siyasi literatürümüze de girmiş çay simit hesabı yapalım. Beş kişilik bir ailenin sabah, öğlen, akşam bir simit, bir çay ile öğün geçirdiğini hesaplasak, günlük 30 lira, aylık 900 lira, geriye kalıyor 400 lira. Bu 400 lirayla ev kirası mı versin, çocuklarının masrafını mı karşılasın, mutfak masrafını mı karşılasın, elektrik, su parası mı versin? Ne

35
yapsın, nasıl denk bütçe oluştursun? Burada, birilerinin söylediği gibi şeker, tuz yok; yumurtayı, makarnayı lüks diye saymıyorum; hele hele burada yağ, bildiğiniz margarin veyahut da sıvı yağ hiç yok. Açlık sınırının altında yaşayan milletimiz kadercidir, şükürcüdür, kimilerine göre de fıtratında var. Onun için de bütçeniz hakça, adaletli bir bütçeden çok uzak durmakta, yukarıda saydığım her kesime düşen pay on dört yıldır artarak azalmıştır. Millet perişan, siz pembe tablo çizerek halkın refah içerisinde olduğunu söylüyorsunuz ancak gerçekler öyle değil. Ama haklısınız perişan olmayan bir kesim var, onlar da mücahitlikten müteahhitliğe, yandaşlıktan yalılara, rezidanslara terfi eden bütçeden istediğinden fazlasını alan kesim. Sizin için halk bu kesim olmalıdır diye düşünüyorum.

Şimdi, AKP şunu diyebilir: "Biz 11 defa seçim kazandık, yüzde 49,5 oy aldık." Doğru, sosyolojik bir olay ancak halk size oy verirken dış politikadaki teslimiyetçiliğinize, zikzaklarınıza, terörü elinizle büyütmenize, askerimizin, polisimizin terörle mücadelesine katliam denmesine göz yummanıza, toplumu ayrıştırmanıza, hayat pahalılığına, ülkenin zenginliklerini yabancılara peşkeş çekmenize oy vermedi. Siz nasıl ki her sıkıştığınızda "Aldandık, aldatıldık." diyorsanız siz de milleti aldatarak, kandırarak bugünlere geldiniz. İktidara 3Y ile geldiniz: Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar ama yumurtayı una akıttınız, gemicikleri taka, bütçe açığını Sarraf'a, ayakkabı kutularını aksesuar, çelik para kasalarını elbise dolabı, para sayma makinelerini kâğıt öğütme makinesi yaptınız. Daha bitmedi, siz, siyasi parti mensuplarına kaset komplosu, kozmik odaya suikast planı, askerî yan gelip yatan, cami bombalayan, polisi, hâkimi, savcıyı paralelci, gazeteciyi, yazarı terörist, televizyonları, gazeteleri ya kapattınız ya da yandaş yaptınız, sonra da "Kandırıldık, aldatıldık." dediniz. Yolsuzluk ve yargıda kendinize, yoksullukta millete gereğini yaptınız.

Adaletsiz, dengesiz, rakamlarla oynanmış bir bütçe ülkemize yakışmıyor. Onun için de kurumların da durumu AKP'nin bütçesi gibi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama KOSGEB bütçesi üzerinden devam etmek istiyorum. KOSGEB, küçük ve orta ölçekli işletmelerin payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, sanayide entegrasyonu gelişmelere uygun bir biçimde gerçekleştirmek amacıyla kurulmuştur. Ülkemizin sanayisinin itici gücü olan, ülkenin istihdamına katkıda bulunmasına ve katma değer yaratmasında büyük rol oynayan KOBİ'lere destek veren KOSGEB, gelişim, yenilik, AR-GE gibi çalışmalara katkısından dolayı sanayileşmemiz için büyük önem arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, KOBİ'ler için önemli bir kuruluş olan KOSGEB AKP iktidarları döneminde maalesef hep yolsuzluk, usulsüzlükle anılan bir kurum hâline gelmiştir. Kurumun ehliyetsiz ve liyakatsiz kişiler tarafından yönetildiğini, ahbap çavuş ilişkisinin kurumun bünyesine girdiğini ve yerleştiğini söylemek mümkündür.

Kendilerini danışman şirket olarak tanıtan dolandırıcılar, KOSGEB'in hibe ve kredilerinden yararlanmak isteyen girişimcilere bu desteği garanti ederek hem fikri hem de parasını alıp ortadan kaybolmuşlardır. Bu fikirleri başka şirketlere satarak haksız kazanç sağlamışlardır. Demek ki, KOSGEB'de bazı şeyler yanlış gidiyor, bazı firmalar korunuyor, her türlü desteklerden usulsüz de olsa yararlanıyor.

Sayıştay raporları incelendiğinde, KOSGEB ve TÜBİTAK KOBİ'lere AR-GE destekleri vermektedir. Aynı Bakanlığa bağlı KOSGEB ve TÜBİTAK'ın verdiği AR-GE destek ve ödemelerinde bazı firmalara mükerrer ödemeler yapıldığı raporlarda belirtilmiştir. Bu firmalar hangileridir? Mükerrer ödemelerin mali boyutu nedir, ne kadardır? Kamu kaynağı kullanılırken verilen desteklerin hukuki düzenlemeye uygun olarak kullandırılması, güvence altına alınması gerekmiyor mu? Uygunsuzluk durumunda ilgili tarafın KOSGEB veri tabanından derhâl pasifize edilmesi gerekmiyor mu? Desteklerden yararlandırılmaması gerekirken bazı durumlarda bu işlemleri yapıldığını görmek mümkün. Ben demiyorum, Sayıştay raporları diyor, Sayıştay raporlarında başka olumsuzluklar da bulunmasına rağmen zaman darlığından dolayı bunlardan bahsedemeyeceğim.

Peki, KOSGEB'de sorunlar bunlarla bitiyor mu? Tabii ki, bitmiyor. KOSGEB'de çalışan 1.030 personelden 347 kişi nitelikli personel hizmeti alım yöntemiyle çalışmaktadır. Bu personellere asil ve sürekli görevler yaptırılmaktadır. Ayrıca KOSGEB'in içerisinde hazırlanan fişleme raporu sonucu personelin "paralel", "solcu", "ülkücü", "yandaş" gibi sınıflandırılması ve haklarında olumsuz görüş bildirilen bürokratların tek tek görevden alınması kabul edilecek bir uygulama değildir. Bu uygulama "Bu ne kin, bu ne düşmanlık." dedirttirmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak KOSGEB'den, değişime ve gelişime uyum sağlayabilen, girişimcilik kapasitesi yüksek, uluslararası rekabet gücüne sahip, kurumsal yönetim anlayışını benimsemiş KOBİ'leri Türk ekonomisinin temel dinamiği hâline getirmesini bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu kısmında Türk Standartları Enstitüsü hakkında bir şeyler söylemek istiyorum: 9'uncu Cumhurbaşkanımız merhum Süleyman Demirel tarafından itibar müessesesi olarak adlandırılan Türk Standartları Enstitüsü, AKP iktidarları tarafından itibarsızlaştırılmaya çalışılmış, ancak bu kurumu yıpratsa da kurumun daha önce elde ettiği başarılar itibarından bir şey kaybettirmemiştir.

36
AKP döneminde, uluslararası benzer kuruluşların baskısıyla kurumun fonksiyonları azaltılmaya çalışılmış, kanununda yapılan değişiklikler ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamına alınarak, rekabet etme şansı elinden alınmıştır. Birçok yabancı şirket, mevzuattaki boşluklardan yararlanarak yüksek ücretlerde sistem belgelendirme yapmaya başlamış, bunlarla da ilgili bir denetim sistemi TÜRKAK tarafından kurulamamıştır.

Eşit işe eşit ücret söylemiyle personeller arasında farklılıklar yaratılmış, kurumu bilmeyen, teknik yeterliliği bulunmayan, dışarıdan getirilen yandaş ve yanlış personel kurumu pasif hâle düşürmüştür. Kurumda çalışan personelin maaşlarında kesintiler yapılmış, verilen zamlar onların kesintilerini karşılayamadığı gibi emeklilik durumlarında da mağduriyetlere yol açmıştır, ancak üst yönetimde ve yandaş olanlar bu durumdan etkilenmemiştir. Bunun sonucunda personel arasındaki iş barışı bozulmuş, haksız makam ve atamalar ve verilen unvanlar, hem kurumsal itibarın kaybına hem de personelin maddi kayıplarına, farklı ücretlendirmelere sebep olmuştur. Nitelikli personel bunun sonucu olarak başka kurumlara gitmek zorunda kalmıştır. Bu durum acilen çözülmelidir.

Ayrıca, TSE belgelendirme kuruluşudur. Bağımsız bir kuruluş olan TSE'nin, kamu kurum ve kuruluşlarının belgelendirme işlemlerinde öncelik tanıması, kurumların iş güvenliğini de üstlenmesi, bu konudaki bir eksikliği de giderecektir.

Sayın Bakanım, bir konuyu da söylemeden geçemeyeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - Otomotiv Test Merkezi, evet, bu proje, TSE için ve ülkemiz için de önemli bir proje. TSE'de yirmi sekiz çalışan bir mühendis olarak sizi bu projenizden dolayı tebrik ediyorum, ancak projenin de bir an önce bitirilmesini arzu ediyoruz. Yalnız, bununla ilgili, bu test merkezinin arazisiyle ilgili yapılan yanlışlıkların, hataların kuruma verdiği zararın ve bunun da müsebbiblerinin değerlendirilmesini bekliyoruz.

Sayın Başkanım, son sözü Patent Enstitüsü üzerinde söyleyeceğim müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Sayın Ahrazoğlu, normalde süreniz bitti biliyorsunuz. Size süre verirsem diğer konuşmacının hakkından vermiş olacağım ama sözlerinizi sadece tamamlamanız için bir dakika veriyorum.

Buyurunuz.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - Konuşmamın son bölümünde Türk Patent Enstitüsü kurumundan da bahsetmek istiyorum.

Bugün itibarıyla, Türk Patent Enstitüsüne baktığımızda AR-GE faaliyetlerinin bir sonucunu, patent başvuruları ve tescillerinde acı durumu da görmekteyiz. 2014 yılında 4.861 yerli patent başvurusu olmuş, 1.251'i tescil edilmiş. Aynı yıl 7.514 yabancı patent başvurusunda bulunulmuş, 7.279'u tescil edilmiş. Öyleyse patenti tam anlatamamışız demektir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî yenilik sisteminin kurulması, patent, ticari marka, endüstriyel tasarım ve telif haklarının korunması amacıyla fikrî mülkiyet hakları sisteminin etkinleştirilmesini bekliyor, bütçenin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ahrazoğlu.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına dördüncü konuşmacı…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Pardon Sayın İnceöz, buyurunuz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Biraz evvel, hatip, konuşmasının içerisinde katliam, toplumu ayrıştırıcı politikalar izlediğimiz, iktidara geldiğimiz günden beri yolsuzluk ve yargıda kendimize özgü çalışmalar yaptığımızla ilgili ithamlarda bulunmuştur. Grubumuzu ilzam edecek şekilde bir konuşması olmuştur. Bir açıklık getirmek istiyorum. Sataşmaya göre söz talep ediyorum efendim.

BAŞKAN - Peki, buyurun Sayın İnceöz, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; az evvel, hatip, konuşmasında bazı tespitlerde bulunmuştur. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki bu dönem başladığı günden itibaren, Parlamentoda yoğun bir şekilde, burada, özellikle bazı hatipler gelerek bu kürsüde "katliam, savaş" gibi terminolojileri ifade edecek şekilde kelimeleri kullanmışlar ve her bu kelimeler kullanıldığında, her seferinde gelip söyleyecek sözümüz olmuştur.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Ülkemizde ve bu Parlamentoda bu kelimeler zikredilirken, bir kere, bunun katliam olmadığını, savaş olmadığını, ülkemizin meşru ve hukuki anlamda terörle mücadelede ettiğini her fırsatta dile getirdik ve bundan sonra da,

37
burada bu kelimeler her söylendiğinde bunu dile getirmeye devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyetinin otuz beş yıldır süren ve her alanda -ekonomik, sosyal, siyasal alanlarda- bütün dinamikleri hayata geçirerek mücadele ettiği bir alan vardır; bu alan meşru, haklı, hukuki ve siyasi zeminde yürütülen bir terörle mücadeledir, bunu öncelikle düzeltmek istiyorum.

Bununla birlikte, biz on üç yıllık -on dördüncü yıla giren- iktidarımızla beraber, ilk çıktığımız günden itibaren şunu söyledik: Ne aldatan olacağız ne aldanan olacağız.

İSMAİL OK (Balıkesir) - Hep "Aldandık." diyorsunuz.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Ve ayrıştırıcı bir dil kullanmama adına özellikle beyan ettik, bütün farklılıklarımızı zenginlik olarak kabul ettik.

Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Elbette ki bugün bu haklı mücadelemiz devam ederken birileri ayrıştırıcı dil… Birileri bu ülkeyi bölmeye çalışırsa da buna karşı her zaman söyleyecek sözümüz vardır. Buna, hem milletimizin kürsüsünde hem de her platformda devam edeceğiz. Tüm ayrıştırmaya, tüm bölmeye karşı farklılıklarımızı zenginlik olarak, bir ve beraber yaşama azmimiz içerisinde de buna karşı duracağız.

Yolsuzluk, yargı, vesaire, bunlarla ilgili ne kadar çok mücadele ettiğimizi…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Tabii, tabii, üstünü kapatmak için çok uğraştınız.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - …bugün ülkemizde birtakım oyunların, başka kılıflar adı altında senaryoların ortaya konulduğunu ama bu senaryoların amacının tek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - …ve bir olduğunu, onun da amacının ülkeyi bölmek olduğunu…

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Çok uğraştınız üstünü kapatmak için.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - …ve buna karşı da her zaman sesimizi çıkartacağımızı belirtiyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın İnceöz.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Erdoğan, buyurunuz.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, hatip, sözcümüzün sözlerini çarpıtarak söyledi. Buna cevap hakkı istiyoruz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Yok, çok net anladım ben sözlerini. Çok açık ve netti.

BAŞKAN - Sayın Ahrazoğlu mu konuşacak?

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Evet, Sayın Ahrazoğlu.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Ahrazoğlu.

Size de iki dakika söz veriyorum.

Sayın Beştaş, sizi daha sonra dinleyeceğim.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Sayın Başkanım, ben söylediğim sözlerin arkasındayım.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sayın Bahçeli "Partiyi, paralel ele geçirmeye çalışıyor." diyordu. Ne diyeceksiniz?

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Arkada otur sen.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Ona ne diyeceksiniz?

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Çok ayıp.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Önde dinleyenler var. Bozma, insicamı bozma, arkada otur sen.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Ama Sayın Bahçeli söyledi bunu.

BAŞKAN - Sayın Ahrazoğlu kürsüde, sayın milletvekilleri.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - On üç yıllık, on dört yıllık iktidarınız döneminde -AKP iktidarı- her seçim döneminde, ilk geldiğiniz dönemden beri "3Y'yi halledeceğiz" dediniz. Yolsuzluk, yoksulluk ve neydi?

MEHMET HABERAL (Ankara) - Yasaklar.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - Evet, yasaklar. Bunları yapmadık mı, yapılmadı mı? Gazeteci bir yazı yazdı diye, bir karikatürden dolayı, bugün bütçe görüşülürken 1.800 tane dava açtığınızdan bahsediyorsunuz. Hani yasaklar kalkacaktı? Kendi göreve getirdiğiniz yargıcı, polisi bir taraftan alkışlarken diğer taraftan suçlamadınız mı, görevden almadınız mı? Getirdiğiniz yargıçlar şimdi nerede? Onun için, söylediğim sözlerin hepsinin arkasındayım.

"Yoksullukla uğraşacağız, kaldıracağız." diyordunuz. Kömürü dağıttınız, makarnayı dağıttınız, doğrudur, sanki babanızın kesesinden verir gibi dağıttınız, devletin bütçesinden yaptınız bunları. Ancak, asgari ücreti de size 7 Hazirandan önce 1.400 lira diye söyleyen Milliyetçi Hareket Partisini ve diğer partileri gidip işverenlere şikâyet ettiniz. Sonradan da

38
baktınız ki prim yapıyor, 1.300 lira yaptınız. Bugün açlık sınırı, kendi elinizle açıkladınız, 1.438 liranın üzerinde ve çay simidi her seçimde kullandınız.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Milleti çaya, simide muhtaç ettiniz.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - Ve bugün çay simit hesabını yaptığınızda, maalesef, hesap veremez duruma geldiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - Elektriğin zammını, kömüre verdiğiniz zammı, okul harçlarından aldığınız parayı daha söylemedim. Onun için, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ahrazoğlu.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın İnceöz, Sayın Beştaş daha önce söz istemişti.

Sayın Beştaş, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Grubumuz adına söz istiyorum yani bu özellikle katliamlar ve savaş politikası ile çözüm sürecine dair yaklaşımımızı kısaca ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Yerinizden mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; defalarca mikrofondan dile getirdik ama bugün bir kez daha ifade etmek isteriz ki Meclis çatısı altında çözüm sürecinin ve gerçekten çözüm süreci devamınca insanların en azından ölümlerinin durdurulduğu, kısmi de olsa bir barış ortamının ve tartışma ortamının sağlandığı dikkate alındığında, bu süreci mahkûm eden yaklaşımları gerçekten halkımıza izah etmek mümkün değildir. Hele hele bugünkü ortamda, her gün onlarca ölüm haberi aldığımız, her gün onlarca cenazenin Türkiye'nin değişik illerine gittiği bir ortamda, bu çözüm sürecine ve görüşmelere yönelik suçlamaları -artık eleştirileri aştı- biz Halkların Demokratik Partisi olarak reddediyoruz ve tam da demokratik siyasetin, konuşmanın ve gerçekten ölümlerin durması için tek yolun bu olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Son olarak yani şu anda Sayın İnceöz konuşmasında dedi ki: "Katliam ve savaş demeyelim." Ne diyelim? Doksan beş günü aşan sokağa çıkma yasakları... Bugün Cizre'ye giden Adli Tıp Derneği uzmanları çocukların kemik parçalarını buldular, inşaatlarda çöken binaların altında vatandaşların uzuvları bulunuyor. 167 insan enkaz altında, o vahşet bodrumlarında yaşamını yitirdi. Buna savaş ya da katliam demeyip ne diyebiliriz? Ortada realite neyse onu ifade etmek lazım. Ne kendimizi yanıltalım ne halkı yanıltalım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Danış.

Sayın İnceöz, buyurun.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkanım, öncelikle sondan başlayayım.

Buna ne denileceği çok açık ve net belli yani bunun adı bir terörle mücadeledir. Bu, dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun, gelişmiş ülkesinde olursa olsun bu mücadele bu şekilde sürdürülür. Burada savaş, katliam, vahşet bodrumları, çocukların ölümü… Elbette ki çocukların, sivillerin katledilmemesi, öldürülmemesi… Bu noktada bununla ilgili söylenecek söz varsa dönüp PKK terör örgütüne ve türevlerine söylemek lazım; öncelikle bu bir.

Burada, özellikle bu sürece nasıl geldiğimizi de hiç unutmamak lazım. Bakın, 20 Temmuzdan itibaren ülkemizde başlayan terör eylemleri -artan, sistematik bir şekilde- 2 polis memurumuz evinde uyurken ensesinden vurulmak suretiyle… Eğer bir katliam varsa buradan başlamak lazım. Yine, sivil vatandaşlarımıza yönelik hayatlarına tehdit varsa PKK terör örgütünün oradaki tehdidir. Çukurlar kazılmak suretiyle, orada yer altına bombalar döşenmek suretiyle bir tehdit varsa yine burada PKK terör örgütünün tehdididir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Hükûmetin yapmış olduğu ise burada vatandaşlarını korumak, buradaki hayatın olağan akışı içerisinde seyredebilmesi için yasal, meşru hakkı olarak da ne tedbir almak gerekiyorsa bunu yapmak. Bunun adı "katliam" değildir, bunun adı "savaş" değildir çünkü karşımızda bir terör örgütünden bahsediyoruz ve terör örgütüyle de bir mücadeleden bahsediyoruz. İşte, bunun adını doğru koymamız lazım. Onun için bu söylemleri bundan önce nasıl reddettiysek, bundan sonra da reddetmeye devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Hükûmeti, bu haklı mücadelesini, haklı ve meşru müdafaasını da Türkiye'deki teröristler, terör örgütleri silahlarını kaldırana kadar, bu ülkeyi silahlı unsurlar

39
terk edene kadar elbette ki sonuna kadar devam ettirecektir.

Bugün şunu da söylemek istiyorum: Eğer bu tehditler, bu terörle mücadele konusunda sürdürdüğümüz çalışmalar Avrupa'da, Avrupa'nın herhangi bir ülkesi olsaydı acaba hangi tedbirleri alacaktı, bunu da göz ardı etmemek lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sözlerimi tamamlayacağım.

BAŞKAN - Peki, Sayın İnceöz, mikrofonu açıyoruz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Onun için Türkiye'yi bu haklı mücadelesinde, uluslararasında âdeta bir savaş suçlusu gibi, kendi parlamenterlerinin, kendi ülkesinin vatandaşlarının bunu uluslararası arenaya taşıyacak şekildeki eylemleri, söylemleri, şikâyetleri de haksızlıktır.

Yine, biz, hak ve özgürlükleri geliştirme noktasında -sonuna kadar -on dört yıl önce neredeysek aynı çizgideyiz. Ama, "gazetecilik mesleği" adı altında hiç kimsenin suç işlemesi, casusluk, vatana ihanet gibi suçları işlemesi de kabul edilemez yani gazeteci olması birilerine bu anlamda suç işleme konusunda ayrıcalık tanımaz. Bunun da özellikle böyle bilinmesi lazım.

Biraz evvel kürsüde de söylediğim şekilde, Türkiye'de on yılda bir geçmiş geleneğine baktığımızda darbelerle, muhtıralarla demokrasinin kesintiye uğratıldığı görülmektedir. Evet, dün asker vesayeti altında bunlar yapılıyor olabilir, bunlar muhtırayla yapılıyor olabilir ama bugün yargı üzerinden de yapıldığına geçmiş dönemlerde tanıklık ettik. Bugün paralel bir çeteyle mücadele ettiğimiz bir ortamda, sadece terör örgütüyle değil paralel de bir çeteyle mücadele ettiğimiz ortamda gözümüzün bir tarafını kapatarak bu gerçekleri görmezden gelmek ancak ve ancak başka türlü bir ifade bulamıyorum, yani hakikaten o suça iştirak etmekten öte onu savunuyor olmaktır aynı zamanda.

Evet, makarna, kömür dağıtımı, sosyal politikalar... Anayasa'da sosyal devlet olmanın gereği 82 Anayasası içerisinde hep vardı, herkes uygulayabilirdi. Eğer bunlar yapılıyorsa bunlar sosyal devlet olma ilkesinin gereğidir, özellikle belirtiyorum. Sosyal politikaların uygulanması, bunların bu şekilde, artık, yani bu çizgiden uzak, Türkiye ve dünya gerçekleri üzerinden de siyaset yapmamız gerektiği kanaatindeyim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederiz Sayın İnceöz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Danış, Sayın Gök sisteme girmiş, sırasıyla söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkanım, Türkiye'nin en önemli sorunu olan doğu ve güneydoğuda yaşadığımız olaylarla başlayan ve hâlen de devam eden her gün şehitlerimizin olduğu ve masum pek çok insanın da hayatını kaybettiği sorun önemli bir sorundur, bu sorun çözülmelidir, bu sorunu kimse görmezden gelemez. Siyasetçilere düşen görev, Türkiye'nin tüm hassasiyetlerini gözeterek bu sorunu çözmektir.

Dünyanın pek çok yerinde Türkiye'deki soruna benzer çok ciddi çatışmasızlık ortamları yaşanmıştır ve bu sorunların çözümünde diğer ülkelerdeki liderler, muhalefet partilerini, toplumu bilgilendirmek ve meşru ortamlarda bu sorunu çözmek açısından gayret sarf etmiştir. Örneğin İngiltere'deki IRA sorunu böyle çözülmüştür, Güney Afrika'da Mandela'nın tekrar hapishaneden çıkıp Cumhurbaşkanı seçilmesi böyle bir süreçten sonra olmuştur. Şimdi, böyle bir sorunu çözmeye kalkan bir parti öncelikle samimi olacaktır, gerçekçi olacaktır ve giremeyeceği angajmanlarda bulunmayacaktır. Böyle bir devasa sorun -ki ülkemizdeki Kürt sorunundan bahsediyorum- bir siyasi partinin kendi kişisel, siyasal konjonktürüne göre bir gün bu tarafa evrildiği, yarın öbür tarafa evrildiği bir çözümle çözülebilecek boyutta değildir yani bu bir siyasi partinin boyutunu aşar ve bir siyasi partinin de kişisel ikbali uğruna ne harcanacak sorundur ne de bu işe başlanıldığı zaman geri dönülecek bir sorundur. Böyle bir süreç başladığı zaman "Çözüm süreci başladı, anaların gözyaşı dindi." gibi iddialı söz söyleyen iktidar partisinin bugünlerde herhâlde halka söyleyeceği bir şeyler olmalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gök, tamamlamanız için ek süre veriyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) - Eğer bir süreç başlatmış ve anaların gözyaşı dinmişse o süreci artık siz bir şekilde devam ettireceksiniz ya da nasıl devam ettireceğinizi Mecliste gelip bütün partilerle paylaşmak durumundasınız.

Şimdi, yaşanılan tüm olumsuzlukların sahipleri kendileri değilmiş gibi, iktidar partisinin hem terör ortamından hem de çözüm sürecinin başlangıcından kendini sıyırarak

40
masum ilan etmesi çok haksız bir yaklaşımdır. Bu çatışmasızlık ortamları bisiklete binmeye benzer Sayın Başkan. Bisiklete bindiğiniz zaman pedal çevirmeniz gerekir ki bisiklet düşmesin. AKP iktidarları ve özellikle şimdiki Cumhurbaşkanı, Başbakan, bu bisikleti defalarca devirmiştir ama devrilen sadece bisiklet değildir, tüm Türkiye'nin dengeleridir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gök.

Sayın Danış ve Sayın Erdoğan'a grupları adına söz vereceğim.

Sayın Danış, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, aslında doğrudan bir sataşma var Sayın İnceöz'ün sözlerinde. Bize yönelik olarak parlamenterlerin ülkemizi suçlamasının ve şikâyetinin kabul edilemezliğini ifade etti ve hiç kimsenin suç işleme ayrıcalığına sahip olmadığını gazeteciler üzerinden özellikle örnek verdi. Kendisine kesinlikle hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü olmadığı konusunda iştirak ediyorum. Doğru, hukuk devleti isek eğer, bir anayasaya bağlı isek, bütün vatandaşlar olarak hiçbir ayırım gözetmeksizin kanunlarda suç olarak tanımlananlara, Anayasa'ya aykırılık da dâhil, herkesin bunlara uyma yükümlülüğü vardır. Bu konuda, ne Hükûmetin ne bakanların ne Başbakanın ne Cumhurbaşkanının suç işleme özgürlüğü yoktur, cezadan muafiyeti de söz konusu değildir. Bunu sadece iktidara muhalif söz söyleyenler için "Suç işleme özgürlüğü yoktur." demek, "Herkes hukuk önünde eşittir." ilkesine aslında göz yummak anlamına gelir. Ayrıca, gazetecilere yönelik başlatılan kampanyanın da arka planının düşünce ve ifade özgürlüğü olduğunu ifade etmek istiyorum.

Diğer mesele, katliam ve savaş meselesi. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü'ne göre şu anda Kürt illerinde yaşanan olaylar, güvenlik güçlerinin uyguladığı yöntemler kesinlikle sözleşmeye aykırıdır. Şu anda, Türkiye taraf değil, doğru ama bu savcılığın resen soruşturma görevini de ortadan kaldırmaz. Buna ilişkin istisnaları da saklıdır.

Biz kendi ülkemize, Türkiye'ye ihanet etmiyoruz, tam tersine Türkiye yurttaşlarının, halkın, 79 milyonun devlete karşı hak ve özgürlüklerini savunuyoruz. Hukuk devletinde önemli olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - …halktır, yurttaşlardır.

Sözlerimi toparlayabilir miyim?

BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Beştaş, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ve literatüre yeni bir kavram girdi, "Devlet meşru müdafaa hâlinde." Yani, bunu da ayrıca tartışmak lazım. Burada korunması gereken halktır. Halkın, sivillerin katledilmesidir ve bu kesinlikle bir şikâyet mekanizması olmasından öte devletin suç işlediğini ortaya koyuyor. Eğer savaş değilse SAS komandolarının Cizre'de ne işi var? Orada deniz mi var? 110 binlik nüfuslu Cizre'ye neredeyse nüfusunun yarısı oranında asker, özel harekât timi sevk edilmiştir, nüfusunun yarısı oranında orada konuşlanmışlardır.

Son olarak da şunu söyleyeyim: Doğru, Jonathan Powell'ın çok ünlü bir tespiti var IRA sorununu çözerken -biz de kendisiyle tanışmıştık ve dinleme fırsatı bulmuştuk- bisiklet pedalını asla durdurmamak lazım ama bize düşen de o pedalın gerçekten süreklilik arz etmesi için üstümüze düşen sorumlulukları yerine getirmektir çünkü gerçekten, anneler ölmeye ve acı büyümeye devam ediyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Beştaş.

Sayın Erdoğan, buyurun.

Grubunuz adına size söz veriyorum.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İktidar sözcüleri bir türlü bugüne kadar 36'ya kadar saymayı başaramadılar ama hep 36'ya kadar sayma gayretiyle toplumumuzu etnik olarak ayrıştırma gayreti içinde bulundular. Dün iktidar sözcüleri Ergenekon, Balyoz davalarının savcıları oldular, bugün bu davalara "tuzak", "kumpas" diye kılıf aramaktalar. Dün beraber, ordumuza, polisimize, siyasi partilerimize operasyon yaptıklarına bugün "paralel" demekteler. 2010 referandumunda "Yargı istediğimiz gibi değil, bunu düzelteceğiz." dediler, yargı sistemini altüst ettiler, bugün, "Ben yargıyı tanımıyorum." diyen Cumhurbaşkanının avukatlığına soyunuyorlar.

Bizim sosyal yardımlara, sosyal devlete itirazımız yok ama devletin parasıyla yapılan yardımların iktidar partisinin seçim kampanyasına çevrilmesine itirazımız vardır.

Teşekkür ediyorum.

41
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

42
2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına dördüncü sırada yer alan Erzurum Milletvekili Sayın Kâmil Aydın'dadır. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Aydın, süreniz on iki dakika.

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi adına TÜBİTAK ve TÜBA kurumları üzerinde konuşmak üzere huzurlarınızdayız.

Konuşmama geçmeden önce bugün yaşadığımız bir iki olaya atfen küçük bir açıklama yapma ihtiyacı hissettim grubumuz adına. Şimdi, niyeyse bu çözüm sürecinde paydaş olanlar böyle bir terminoloji dayatması içerisindeler. Yani biz adına "çözüm süreci" demiyoruz, bu kadar faturası yüksek bir sürece biz "çözüm" gibi olumlu bir kavram kullanmıyoruz, kullanmayacağız da. Yani 1991'de Bush, Irak'ı işgal etme gibi bir niyeti varken, bunu açıklarken "Biz Irak'ı özgürleştirmeye gidiyoruz." dedi, bu süreç devam etti -Libya'yı özgürleştirmek, Tunus'u özgürleştirmek- ama mahşerî vicdanlarda bu özgürleştirme olarak algılanmadı, hep çözülme olarak algılandı, biz de bu süreci çözülme olarak değerlendiriyoruz. Niye?

Değerli milletvekilleri, siyasal bir söylem oluştururken iki yöntem vardır ya tümdengelim kullanırsınız ya tümevarım, ya nedenlerden hareket eder, sonucu konuşursunuz ya sonuçtan nedenlere gidersiniz. Her ikisini de kullanayım birer cümleyle. Sonuç ne oldu? Sizin öncesini hep inkâr edip hep temmuz sonrası süreçtir sonuç. Yani, bugün orada evlatlarımız can pahasına mücadele içerisindedir. Artık, ateş düşmemiş ocak kalmamıştır, sonuç budur. Peki, nedenlerden hareket edelim. Temmuzdan önceki süreçte ne oldu? Sizin bürokratlarınızın, resmî kurumlarınızın düştüğü notlardan, nedenlerden hareket ediyorum. "Efendim, yığınaklar var." Genelkurmay Başkanının ifadesi var "Tonlarca bomba girişi oldu." Ta güney sınırımızdan giriyor, Ağrı'nın Diyadin ilçesine kadar tonlarca bomba seyahat ediyor, bizim öyle bir seyahat özgürlüğümüz yok ama bombanın seyahat özgürlüğü var, mühimmatın var. İstihbarat raporları geliyor, kolluk kuvveti "Müdahale edelim." diye teklifte bulunuyor, 290 teklifin ancak 8'ine "Evet." deniliyor, 282'si reddediliyor. Bunlar nedenler. Bu nedenlerin böyle bir devasa sonuç doğurduğu bir şeye ben "çözüm" demiyorum, ben "çözülme" diyorum, Milliyetçi Hareket Partisi bunda ısrarlı, zorla "çözüm" dedirtemezsiniz çünkü o şehadet şerbetini içenlerin kanı hepimizi boğar. Biri bu. (MHP sıralarından alkışlar)

Bir de parlamenter sistemde bir gelenek vardır. Biliyorsunuz, Batı demokrasilerinin en köklüsü İngiliz Parlamentosudur. İngiliz Parlamentosunda bir gelenek vardır, biz de onu iyi kötü uygulamaya çalışırız. Şahsım adına söylüyorum, hepinizi tenzih ediyorum, ben bu Parlamentoya gelirken bir şeyler öğrenme güdüsüyle de geldim ve icra etmeye çalışıyorum çünkü Avrupa'daki eğitim projelerinden bir tanesi de "…"(x) diye, yaşam boyu öğrenme. Bizim, Allah'a şükür, kültürümüz de onu söylüyor. Biz yaşadığımız sürece öğreneceğiz. Ben de bazen önlere gelip oturuyorum, diyorum ki: Gerçekten şu konuşmalardan bir şeyler not edeyim, öğreneyim. Olmuştur da her gruptan, her arkadaştan öğrendiğimiz bir şeyler olmuştur, o vesileyle öne otururum. İngiliz Parlamentosunda bunun formel bir adı vardır. Öne oturanlara: "…"(x) derler yani önde oturan. Onun işlevi nedir biliyor musunuz? Saygıdeğer grup başkan vekillerinin yanında ve arkasında yer alırlar ki: "Gündemde önemli bir şey varsa not alayım, cevaben bir şeyler hazırlayayım, ben de bir şeyler söyleyeyim, pür dikkat olayım." Bir de "…"(xx) dedikleri arkalarda oturanlar vardır. Onlar da: "Efendim, gündemle benim şimdilik alakam yok, öne geçip sıkıntı yaratmaktansa arkaya geçeyim sadece genelde ne yapılıyorsa, ben de alkışlanacaksa alkışlayayım, efendim reddedilecekse reddedeyim." Şimdi, maalesef bizde bu biraz ters uygulanıyor. Sanki arkadan bir şey söylenecekmiş gibi ya da öndeki provoke etmeye, protesto etmeye çalışıyor. Bu, hakikaten bizim yüce Meclisimizin insicamını birazcık zedeliyor diye düşünüyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, insan yalnızca biyolojik bir varlık değildir. Aynı zamanda duygusal ve ruhsal bir varlıktır yani bizler hem düşünür hem hissederiz. İnsanı değerli kılan bu iki özellik arasında denge ve uyum olmalıdır çünkü duygusal veya hissi boyutumuzla düşler, kurgular ve hayal ederiz. Düşünce ve mantık boyutumuzda da sorgulamaya, araştırmaya ve somutlaştırmaya çalışırız. Diğer bir ifadeyle, bir yönümüzle sanata, edebiyata, duyguya, kalbe yönelir ve sosyalleşmeye katkıda bulunuruz. Diğer yönümüzle ise düşleyip kurguladıklarımızı somut deneysel ve bilimsel çalışmalara taşır, icatlar ve teknolojik yenilikler yaparız.

Şimdi, efendim -Millî Savunma Komisyonu üyesiyim- geçen TÜBİTAK Başkanımız gerçekten çok güzel bir brifing verdi bize. Biz de ondan edindiğimiz bilgiler ışığında gördük

43
ki TÜBİTAK ve TÜBA'mız, iki bilimsel kurumumuz, efendim sanayiyle üniversiteler arasında bir köprü oluşturuyor. Yani teorik olarak, düşünsel olarak, efendim hayali olarak üretilmesi düşünülen şeyleri, yenilikleri sanayiye aktarmada bir aracı rolü var, böyle bir işlevi söz konusu. Yani, olayın teorik veya kurgulama sürecinde üniversitelerimiz ve son aşamasında yani üretim ya da imalat aşamasında ise sanayimiz var. TÜBİTAK ve TÜBA ise aradaki koordinasyonu sağlayan bilimsel araştırma kurumları olması hasebiyle, ehliyet ve liyakat merkezli bir düşünce ışığında, tamamen tarafsız ve evrensel ölçütleri dikkate alan bir tutum ve davranış içinde olmalıdır.

Güçlü demokratik yapıların en önemli güç kaynakları, insanlığa kazandırdığı bilimsel ve teknolojik katkılardır. Bilimin, araştırmanın olmadığı ülkeler karanlığa ve yönetilmeye maruz kalır. Dolayısıyla, bilimi araştırmaya ve laboratuvar çalışmalarına yani AR-GE'ye çok büyük kaynaklar ayırmak gerekir. Bilimsel özerkliği ve gücü olmayan milletler, inanın, iktidar özerkliği ve güçlerini çok çabuk kaybederler.

Vaktim olsaydı biraz oryantalizmden bahsederdim ama geçmiş yüzyılımızda, gerçekten, bilimsel ürünü ihmal etmiş milletler, devletler sadece askerî ve insan gücüne dayanarak hayatta kalacaklarını zannetmişlerdir ama Gertrude Bell diye bir Hanımefendiden bahsedeyim size. İşte, Irak'ın ön fetih çalışmasını yapan bir bilim insanıdır. Lawrence'yi hepiniz biliyorsunuz. Bunlar yüz yıl önce projelendirilmiş işlerdir. Önce bilim, bilgi gönderilir, araştırılır, saha etüt edilir, hazırlanır ve sonra icraat vakti gelir, siyasi erke icraatı yaptırırlar.

Efendim, eğitim, yargı, savunma apolitik olması gereken birimlerdir. Bunlara aynı şekilde, aynı hassasiyetle bilimi de katmamız lazım. Yani, TÜBİTAK VE TÜBA'nın da sağlam ve bilimsel, idari, özerk, güçlü bir idari yapıya kazandırılması gerekir.

Şimdi, bakıyoruz ki burada, efendim, birtakım değişiklikler yapıldı. TÜBA 1993'te kuruluyor, 1994'te atamalar yapılıyor. Bugün baktığımız zaman, gerek TÜBİTAK'ta gerek TÜBA'da, siyasi bir erkin egemenliğine girmek için müthiş bir söylem yarışmasına girildi. Oluşturulan yeni yönetimlerde, bir bakıyoruz -ya da kontrol edilmeye çalışılıyor- yapı 150 üyeden oluşurken, bir anda "Kontrolü nasıl ele geçirelim? Yapıya müdahale edelim, 300'e çıkaralım, seçimi bilim adamlarının kendi içerisinden bilimsel kriterlerle yapmasını sağlamadan siyasallaştırmanın yolu nedir çoğaltalım." Bunu yargıda da başardılar biliyorsunuz. Bütün yüksek yargı organlarının sayılarını çoğaltarak etkisizleştirmeye, siyasallaştırmaya çalıştılar. Aynı şeyi TÜBA'da da yaşadık. 300'e çıkarılan üyelerin 100'ünü Hükûmet atayacak, 100'ünü efendim, YÖK, -YÖK'ün yapısı malum- 100'ünün de kendi yapısı içerisinde ataması sağlanacak. Şimdi, böyle bir yapı içerisinde o zaman 2 şey karşımıza çıkıyor. Türkiye bunu yaşadı, değerli milletvekilleri, bu Hükûmetin iktidarı döneminde yaşadık. Son beş yılda TÜBİTAK'taki skandalları hepimiz biliyoruz, değil mi? Şucu, bucu ne derseniz deyin ama bir ihmal sonucu, bilimsel kriterlerin, efendim, evrensel kriterlerin bir kenara bırakılıp tamamen siyasallaştırılma sürecinin sonucu olarak bu bizim gerçekten göz bebeği kurumlarımızda büyük skandallar yaşandı ve bu skandallar Avrupa'ya, dünyanın her yerine taşındı ve ülkemiz adına sıkıntılı günler geçirdik. Şimdi, bunları yaşamamak için bu kurumların özellikle özerkliğinden, bilimsel özerkliğinden taviz vermemek gerekir.

Bir başka husus akçeli işler… Bakın, bu kurumlarımızda çok büyük projeler yapılıyor, özellikle TÜBİTAK bağlamında söylüyorum. Efendim, endişeler var, yönetim kadrosunda da bu endişeler var, dile getirildiği için söylüyorum. Nedir bunlar? Milyarlık rakamları bulan, milyonluk rakamları bulan birtakım projeler. Bu projeler iştah kabartıyor yani bir köyde muhtar konağının dahi bakan referanslarıyla ihale edildiği bir süreçte Allah korusun milyonluk rakamlarla bir araştırma projesine çöreklenmek isteyen olmaz mı? Pek tabii olur, çok da var. Ama, burada gerçekten o kurumu güçlü tutmak lazım, orada, tamamen bilimsel ve evrensel kriterler ışığında destek verilir ve arkasında durulursa bunların sonucunda ülkemizin belki önündeki elli yılını, yüz yılını kazanabiliriz.

Saygıdeğer milletvekilleri, bilim adamı bilen insandır. Korkmayın, bir şeyi bilen kendini bilir, kendini bilen âlemi bilir; bir şey bilmeyen kendini de bilmez, âlemi de bilmez; bunun adı da cehalettir ve çok tehlikelidir. Tarihsel sürece baktığımızda gelişmiş bir demokrasi özlemimiz varsa -örneklerden hareketle- bilenlerin idaresindeki bir siyasi erk taçlanır ama bilmeyenlerin güdümüne girmiş siyasi bir erk -Allah korusun- her an manipüle edilebilir, her an yönlendirilebilir ve kontrolü çok kolaydır. Bunun örnekleri çok fazla var. Dolayısıyla, işte, alimin uykusunun abidin ibadetinden niye önemli olduğunu burada anlıyoruz. Bilen insandan zarar gelmez, bilenden korkmayacağız. Bilenlerin bir araya geldiği kurumdan hiç korkmayacağız çünkü onlardan zarar gelmez. Onların yaptığı her türlü eleştiri sağlıklıdır, kutup yıldızı gibidir, yolumuzu aydınlatırlar ama cehaletin eline düşerse -Allah korusun- dişi deveye erkek derler erkek deveye dişi derler, helale haram derler harama helal derler, yanlışa doğru derler doğruya yanlış derler. Ama tarihe nasıl düşerler? Geldikleri iktidar noktasında kral da olsalar, padişah da olsalar, lider de olsalar, bir Hazreti Ali gibi gönüllerde yer edemezler, taht kuramazlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

44
KAMİL AYDIN (Devamla) - Ebu Zerr el-Gifari gibi olamazlar. Tarihe bunlar bilgelikleriyle düşmüştür ve kuşaktan kuşağa isimleriyle yaşatılmıştır diyorum, saygı sunuyorum hepinize. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son konuşmacı, beşinci konuşmacı Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Ok.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ok, sizin süreniz yirmi dakika.

MHP GRUBU ADINA İSMAİL OK (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tarım, Hayvancılık ve Gıda Bakanlığı bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum.

Öncelikle sözlerime başlarken, ay yıldızlı bayrağın altında toplanan ve İstiklal Marşı'na "Benim marşım." diyebilen bütün vekillerimizi canıgönülden, muhabbetle selamlıyorum.

Öncelikle, kabinenin en kıdemli bakanlarından olmasına rağmen Tarım Bakanlığında yeni olan Sayın Bakanımıza başarılar diliyorum, canı gönülden başarılı olmasını diliyorum çünkü Tarım Bakanlığının başarılı olması Türk köylüsünün ve çiftçisinin refahı ve mutluluğu demektir. Ama maalesef, ülkemiz, Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğundan bu yana en sıkıntılı, en buhranlı, karanlık günlerini yaşamaktadır. Gün geçmiyor ki hain PKK saldırıları sonucunda askerimiz, polisimiz, masum insanlarımız şehit olmasın. Yine bugün şehitlerimiz var. Bu vesileyle başta bugün hayatını kaybeden şehitlerimiz olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle bir kez daha yâd ediyorum.

Sayın milletvekilleri, maalesef bu şartlar altında ülkenin ekonomik tablosunu ve özellikle Türk köylüsünün, çiftçisinin içerisinde bulunduğu durumu konuşacağız. Üzülerek ifade ediyorum ki Türk köylüsü ve çiftçisi tarihinin en sıkıntılı günlerini yaşamaktadır. Geçen hafta bu kürsüden ifade etmeme rağmen maalesef gerekli tedbirler alınmadığı için özellikle süt üreticileri büyük sıkıntı içerisindeler, iflasın eşiğindeler.

Evet, niçin böyle oluyor? Niçin Türk köylüsü ve çiftçisi bu kadar büyük sıkıntılar içerisinde? Çünkü on dört yıllık AKP Hükûmetinin yanlış uygulamaları Türk tarımını ve hayvancılığını bitirme noktasına getirmiştir. Özellikle çiğ süt üreticileri, başta seçim bölgem Balıkesir olmak üzere, Türkiye'de feryadı figan etmektedirler. Köylülerimiz, tabiri caizse, yangın bacayı sarmış ve artık bir imdat, bir el uzatılmazsa süt ineklerini kestirecek duruma gelmişlerdir.

2014 yılında Ulusal Süt Konseyi, çiğ süt litre fiyatını 115 kuruş olarak belirlemesine rağmen maalesef bugün başta Balıkesir'imizdeki süt üreticileri olmak üzere ülkemizin birçok yerinde çiğ süt üreticileri sütlerinin litresini 75 kuruşa satamamaktadırlar. Oysa ki marketlerde süt fiyatı ucuzlamak bir yana tam tersine artmıştır. Peki bu durumlara nasıl geldik? Bu durumlara: Meralarımızı tahrip ettik. Yaklaşık 15 milyar hektar olan meralarımız bugün 9 milyon hektarın altına düşmüş durumdadır. Dolayısıyla hayvancılık, yeme bağımlı hâle gelmiştir ve hayvancılıkta da yemin çok önemli bir kısmını ithal etmek durumundayız, bu da süt üreticiliğinde maliyeti artırmaktadır.

Şimdi, AKP Hükûmeti kurulalı tarım, hayvancılık ve gıda başta olmak üzere Türk köylüsüne ve çiftçisine tam 75 trilyonluk ithalat yapmıştır. Öte yandan yaklaşık 85 trilyon liralık da teşvik vermiştir. Ama görülüyor ki Türk köylüsünün ve çiftçisinin ve süt üreticilerinin bu içinde bulunduğumuz durum hiç faydasına değil aleyhine olmuştur. Çünkü bu 75 trilyonluk ithalat Türk köylüsüne, çiftçisine gitmediği gibi onların rakipleri başka ülkelerin çiftçilerine gitmiştir. Oysa ki 75 trilyon liralık ithalat yerine köylümüze ve çiftçimize bunları destekleme olarak vermiş olsaydık bugün süt krizi ve et krizi yaşanmazdı. Bugün üreticilerimiz sütlerini 75 kuruşa dahi satamamaktadırlar. Satanlar da ücretlerini 3-4 ay sonraya ancak alabilmektedirler. Hatta süt firmalarının büyük bir kısmı yem üreticisi olduğu için "Eğer bizden yem alırsanız sizin sütünüzü alırız." demektedirler ve ücret yerine, döktükleri sütün en az yüzde 70 karşılığında yem vermeye zorlamaktadırlar. Süt üreticileri çaresizdir. Peki, sütte böyle ette farklı mı durum? Sütte de, ette de durum son derece vahimdir. Zaten, sütte kriz varsa ette de kriz vardır. Biraz önce ifade ettiğim gibi, meraların tahrip edilmesi, imara, ranta, AVM'lere açılması sonucunda mera alanları azalmış ve özellikle mazotun girdi maliyetlerinin yüksek olması dolayısıyla çiftçi tarlalarını boş bırakmaktadır; tarlalarını ekmeyen çiftçi zarardan kurtuluyor, tarlalarını ekenler ise zarar ediyor? Peki, ne olmalı çözüm? Çare nedir?

Başta, Milliyetçi Hareket Partisi olmak üzere, seçimlerde vadettik "Mazot, gübre ve yemden KDV alınmayacak." diye. Başta, 7 Haziran seçimlerinde bunu "hayalcilik"le suçlayan AKP Hükûmeti yem ve gübrede KDV'yi kaldırdı. Bu, olumlu bir adımdı. Fakat, ne oldu biliyor musunuz? 2015'teki yem fiyatına göre KDV kaldırılmasına rağmen, bugün yem daha pahalı -hepsini tek tek, kalem kalem, burada isteyen arkadaşlarıma verebilirim ama bu vakti iyi değerlendirme adına rakamlarla boğmak istemiyorum.- Peki bu yüzde 8'lik indirim kime gitti?

45
İşte, AKP Hükûmetinin yandaşlarına gitti; lobicilere gitti, faiz lobilerine gitti. Kürsüye her çıktıklarında "Lobicileri, faiz lobilerini yıktık." diyenler bugün ithalatla Türk çiftçisini ve köylüsünü yerle bir etmişlerdir. Niye? Çiftçilikle ilgisi olmayanlar ithalat yaparak Türk köylüsünü ve çiftçisini yerle bir etmiştir. Onun için, bu uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir.

Bakın, "Mera alanları tarlalar tahrip edildi." dedik. Ne oldu bunlar? AVM oldu. Türkiye AVM cenneti oldu ve yandaşlar zengin edildi.

Dün, bana, Balıkesir'in Çandır köyünden telefon ediyor köylü, çoban. Ha, şunu da ifade ediyorum: Ben de köylüyüm, ben de çobanım, ben de çiftçiyim. Şahsım, ağustos sıcağında alnının terini şöyle silerek, toprağı teriyle sulayan bir çiftçi ailenin, köylü ailenin çocuğu, bununla da gurur duyuyorum. Ama AKP Hükûmeti maalesef Büyükşehir Yasası'yla köylülüğü de yasakladı. Ama ben köylü olmaya devam edeceğim. Bununla gurur duyuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Büyükşehir Yasası'yla tarlalar ve mera alanları ranta açılmaya devam ediyor. Balıkesir'in AKP'li Karesi Belediyesi köylülerin okulları için, camileri için, kendi tarlalarından ayırarak köy tüzel kişiliğine, muhtarlığına devrettikleri tarlaları şu anda satışa çıkardı, yüzlerce dönüm tarla -Sayın Bakan, bilginize arz olunur- meralar da yine aynı şekilde. Kısacası, Türk köylüsünün ve çiftçisinin içerisinde bulunduğu bu durumdan çıkmak için ve özellikle sütle ilgili krizin bir an önce aşılması için, bakın, yüz binlerce, milyonlarca üniversiteli gencimiz kredi yurtlarda kalıyor. Benim oğlum da tam yedi yıl yurtlarda kaldı, yedi yıl. Bu çocuklara akşamları yarımşar litre süt dağıtalım, mideleri bayram yapsın. Bu, krizi aşmak için çözüm değildir ama kısa vadeli, çok kısa vadeli bir tampon öneridir. Tabii, AKP Hükûmeti bunu yapmaz. Milyonlarca Türk gencinin evladını sevindirmek yerine 1 tane yandaşı sevindirmek daha iyi. Biliyorsunuz, ben söylemekten utanıyorum bir eğitimci olarak, milletin anasına küfredenlere milyonlarca liralık vergileri sıfırlandı. 1 kişiyi sevindireceğinize üniversite gençliğine ücretsiz süt dağıtalım millet size dua etsin. Ama o zaman TÜRGEV'lere, Sayın Bilal Erdoğan'ın başkanı olduğu TÜRGEV'e o iş adamları bağış yapmaz. Hepimizin inancı tam, imanı tam, birçok arkadaşımıza bu konuda inanıyorum. Bu hayır mı oluyor şimdi? Milletten vergiyi sıfırlayacaksınız, tüyü bitmedik yetimin malını çalacaksınız, TÜRGEV'e bağış yapacaksınız.

İşte, değerli milletvekilleri, Türkiye'de soygun ve talan AKP iktidarı döneminde maalesef zirve yapmıştır. Utanarak söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde, sizler utanmayabilirsiniz ama Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa 4 tane bakan yolsuzluk ve rüşvetten istifa etmek durumunda kalmıştır. Evet ve bunları burada akladınız. Bunlardan rahatsız oluyorsunuz ama söylemeye devam edeceğiz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Zorla istifa ettirdiler!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan…

İSMAİL OK (Devamla) - Evet, rahatsız olmaya devam edeceksiniz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan, hatibi lütfen temiz bir dille konuşmaya çağırır mısınız!

İSMAİL OK (Devamla) - Bakın, o zaman bir şey daha söyleyeyim, bir şey daha söyleyeceğim: O bakanlardan birisinin kolundaki saat, kolundaki saat bin tane asgari ücretlinin ücretinden, maaşından daha fazlaydı. Yanlış duymadınız; o koldaki saat bin tane asgari ücretlinin aylığından daha yüksekti. Bunları akladınız. Aramızdaki fark bu. (MHP sıralarından alkışlar)

ŞAHİN TİN (Denizli) - Gerçekleri anlatmıyorsun.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) - Geç onları, geç! Onlar demode oldu.

İSMAİL OK (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlarım, sizin için demode olabilir ama haram da olsa, helal de olsa yaptığınız her şeyin karşılığını göreceksiniz; biz bunu Müslümanlar olarak, Türk milleti olarak böyle kabul ediyoruz. Siz harama helal diyebilirsiniz aramızdaki fark bu. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli, saygıdeğer vekiller, buradan bir şeye daha değinmek istiyorum: Bakın, övündükleri dönemde neler olmuş: Maalesef, çiftçi nüfusundaki sayı düşmesine rağmen 2002'den 2016 yılına gelindiğinde BAĞ-KUR'lu sayısı 5 milyon 998 bine inmiş ve BAĞ-KUR SGK pirimi 322 liradan 435 liraya çıkarılmış. Bunu yatıramıyor köylümüz.

Yine, ülkemizde milyonlarca arazi ekilememekte ve tarımda çalışanlar en düşük payı almaktadırlar. Bakın, yaşanan ihracat düşüşlerinde, başta sebze olmak üzere yüzde 50'lerin üzerinde ihracat düşüşü yaşanmış. Neden yaşandı bunlar? Suriye'ye müdahale edersen, Libya'ya müdahale edersen, İslam coğrafyasına maalesef ve maalesef bir hançer gibi saplanırsan, herkesle kavga edersen, Müslümanların kanının dökülmesine ortak olursan işte, ihracat kapıların da kapanır, köylü ve çiftçi başta narenciye olmak üzere ürünlerini satamaz.

Evet, dedik ki ülkemiz ithalat cenneti oldu. Bakın, AKP Hükûmeti döneminde 3 milyon 300 bin baş hayvan ithal edilmiş. Karkas eti söylemeye gerek bile yok. Biraz önce ifade ettiğim gibi, mera alanları hızla düşmüş, ekilen arazi sayısı, arazi miktarı düşmüş. Niye? İmar ve ranta açtık.

46
Buradan özellikle seslenmek istiyorum. Bunların yanında köylümüzü, çiftçimizi bekleyen en büyük tehlike çevre kirliliği. Balıkesir'de Albayraklar SEKA Kâğıt Fabrikası var, enerjisini kömür yakarak elde edecek; Balıkesir Ovası'na en hâkim noktada, yaklaşık 50 bin kişinin yaşadığı kampüse 2 kilometre değil, Balıkesir'in su ihtiyacını karşılayan göletimize kuş uçumu 2 kilometre değil, Balıkesir'e yapılan bölge hastanesine kuş uçumu 3 kilometre değil. Şimdi, ondan sonra kalkacağız ki köylünün, çiftçinin, tarlaların verimi niye düşük? Toprağımızı, havamızı, suyumuzu zehirliyoruz. Sadece Balıkesir'de değil, Bandırma'ya da, Bandırma ve Erdek, kısacası Kapıdağ Yarımadası'na da en kirli sanayi kurulmakta. Bunları Balıkesir halkı istemiyor, tıpkı Artvinliler gibi. Buradan trilyonlarca liralık vergi borcu silinen ve Artvin'i peşkeş çeken Hükûmete, beşikten mezara kadınıyla erkeğiyle mücadele ederek bu çevre tahribatını, felaketini durduran Artvinlileri de saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, AKP'nin yaptıkları sadece bunlar mı? Kamuda kıyım yaptılar, kıyım. Darbe dönemlerini aratmayacak zulümler yaptılar. Daha dün 28 Şubat sürecini televizyonlarda, buralarda ballandıra ballandıra anlatanlar bugün 28 Şubat sürecini ve darbe günlerine rahmet okutur zulümler yapmaktadırlar.

Buradan ifade ediyorum, darbecilerin canı cehenneme, kim inancını yaşamak istiyorsa bunları engellemeye çalışanların canı cehenneme. Ama dün biz bunlara karşı çıkarken sizler maalesef ve maalesef, 12 Eylül öncesinde saçakların altında saklanıyordunuz, saçakların altında.

SALİH CORA (Trabzon) - Siz diz çöktünüz.

İSMAİL OK (Devamla) - Şimdi, milletten aldığınız destekle kendiniz zulmediyorsunuz. Yüz binlerce kamu çalışanını malum sarı sendikalı olmadığı için, çıkardığınız hukuk dışı kararnamelerle, genelgelerle bir günde görevden aldınız. Mahkeme kararlarını uygulamadınız. Sadece bu da değil, bu uygulamalarınızla devletin temellerini dinamitlediniz. "Ergenekon, Balyoz" dediniz, hatta çok komik dünyaya adını duyurmuş, sempati toplamış Beşiktaş Çarşı grubunu bile darbeci yaptınız, darbeci. Gerçekten utanç verici bir durum ve dönemin Başbakan yardımcısına suikast ve darbe teşebbüsünden devletin en gizli odalarına, kozmik odalarına girdiniz. Ne oldu sonuç? Ne oldu? Beraat ettiler ama o kozmik odadaki belgeler, şimdi, devletin o gizli belgeleri kimin elinde olduğu belli değil.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Alman servislerinin elinde.

MEHMET GÜNAL (Antalya)- İnternet'te dolaşıyor.

İSMAİL OK (Devamla) - İşte, siz böyle yaparsanız, PKK'yla savaşan kahraman askerlerimizi, subaylarımızı polislerimizi uydurma komplolarla Silivri'ye tıkarsanız, kozmik odalardaki belgeleri yollara saçarsanız, maalesef ve maalesef, Ankara'da Genelkurmay Başkanlığının önünde, Meclisin dibinde bombalar patlar. Bu kanlar sizin yüzünüze sıçramıştır, bunun altını özellikle çiziyorum. Alınganlık gösteriyorsunuz bize, ihanet politikasını söylediğimizde alınganlık gösteriyorsunuz. Size hain demiyoruz, uyguladığınız çözüm süreci, PKK'ya karşı mücadele eden kahraman askerlerimize, polislerimize yaptığınız komplolar, bunlar ihanet politikalarıdır, AKP'nin ihanet politikalarıdır. Hiç alınganlık göstermeyin, bunları hep hatırlatmaya devam edeceğiz.

Yine, buradan ifade ediyorum: Nasıl masum ve mazlumları Silivri'ye tıktıysanız, Allah'ın izniyle, PKK'yla mücadele eden subaylarımızı Silivri'ye tıkanlar, masumların kanını akıtanlar mutlaka ve mutlaka Silivri'ye girecekler. Kim bunlar? Görevini yapmayan İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü, MİT Müsteşarı, ilgili Başbakan yardımcıları ve dönemin Başbakanı. Madem ülkede adalet varsa, madem ki hukuk varsa göreceksiniz divanıharpte yargılanacaksınız ve Silivri'ye gireceksiniz. Hiç boşuna kafanızı sallamayın.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Onu rüyanda görürsün, rüyanda! Bu millet buna izin vermez, bu millet buna izin vermez!

İSMAİL OK (Devamla) - Evet, verecek, bu sivil darbe son bulacak.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

İSMAİL OK (Devamla) - Milletten aldığınız yetkiyle millete zulüm ettiniz. Bunlara katlanacaksınız.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Sen de onu çok istersin. Paralel ihanet çetesi bunu çok istedi, 7 Şubatta çok istedi.

İSMAİL OK (Devamla) - Tamam mı? Bitmedi daha söyleyeceklerim, bitmedi.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Hayalinizi mi söylüyorsunuz?

İSMAİL OK (Devamla) - PKK'lılarla beraber yürüdünüz…

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Ayıp, ayıp!

İSMAİL OK (Devamla) - PKK'lılarla çözüm sürecinde beraber yürüdünüz, Dolmabahçe Sarayı'nda mutabakatlar imzaladınız.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Hayalinizde bile göremezsiniz. Bu milletin gönlünde taht kurduk. Onun arkasında millet var.

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Sokakta gezecek hâlin mi var, yüzün mü var?

İSMAİL OK (Devamla) - Utan, utan, sen Kuvayımilliye çocuğusun, Balıkesir Milletvekilisiniz, utanın!

47
BAŞKAN - Sayın Ok, lütfen Genel Kurula hitap edin.

İSMAİL OK (Devamla) - Askere el uzatan, kurşun sıkanlarla beraber yürüdünüz.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Bilmediğin işlerle uğraşma.

İSMAİL OK (Devamla) - Dolayısıyla, bunların hesabını vereceksiniz, bunda hiç şüphe yoktur.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Kendinden büyük laflar ediyorsun. Konuştuğun lafların büyüklüğünün farkında değilsin. Senden büyük o laflar.

İSMAİL OK (Devamla) - Kamuda yaptığınız kıyım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL OK (Devamla) - Bakın, çocukların sorularını çaldınız, üniversite gençliğinin sorularını çaldınız. KPSS'de soruları çaldınız. (MHP sıralarından alkışlar)

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Bak, paralel ihanet çetesi çok uğraştı, 7 Şubatta çok uğraştı!

İSMAİL OK (Devamla) - Karar verin, milletle mi berabersiniz, PKK'yla mı berabersiniz?

BAŞKAN - Sayın Ok, süreniz bitti.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - 7 Haziranda, 1 Kasımda millet kiminle beraber olduğunun kararını verdi.

İSMAİL OK (Devamla) - Ben buradan bir kez daha söylüyorum: Milliyetçi Hareket Partisi her daim milletinin yanındadır, yanında olmaya devam edecektir.

BAŞKAN - Sayın Ok…

İSMAİL OK (Devamla) - Kuvayımilliye şehrinin bizlere yetki veren evlatları bize bunun için yetki verdiler.

BAŞKAN - Sayın Ok, süreniz tamamlandı.

İSMAİL OK (Devamla) - Ben bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Selamlama!

İSMAİL OK (Devamla) - Dolayısıyla, bu günler, karanlık günler geçecek ve yakında, inşallah, PKK'yla iş birliği tutanlar hesap verecek.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - O senin dediğini paralel ihanet çetesi çok arzuladı.

BAŞKAN - Sayın Ok…

İSMAİL OK (Devamla) - Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Neyi ispat etmeye çalışıyorsun sen? Kime ne ispat etmeye çalışıyorsun?

İSMAİL OK (Devamla) - Evet, bu ülkede paralel var!

BAŞKAN - Sayın Ok…

İSMAİL OK (Devamla) - Bu ülkede paralel, AKP'nin kendisi.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Paralel ihanet çetesi senin dediğini çok istedi!

İSMAİL OK (Devamla) - AKP paralel devlet, AKP paralel devlet!

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Çok istedi paralel ihanet çetesi senin arzunu!

BAŞKAN - Sayın Ok, süreniz bitti. Lütfen, rica ediyoruz!

İSMAİL OK (Devamla) - Burada huzurunuzda söylüyorum.

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Ayıp, ayıp!

İSMAİL OK (Devamla) - Utan hemşehrim, utan; tamam mı! Kuvayımilliye şehrinden yetişenler PKK ile iş tutmaz!

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Paralel ihanet çetesi senin bu dediğini çok istedi.

İSMAİL OK (Devamla) - PKK'yla beraber yürümez!

BAŞKAN - Sayın Ok…

İSMAİL OK (Devamla) - Bakın, 20 yaşında gençler şehit oldu, 15 yaşında…

BAŞKAN - Sayın Ok…

İSMAİL OK (Devamla) - 15 günlükken gelinlerimizin kocaları şehit oldu.

SALİH CORA (Trabzon) - Ya, yürü ya!

İSMAİL OK (Devamla) - Bu açılım sürecinin, ihanet sürecinin eseridir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, süreniz bitti.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Bak, seni Devlet Bey'e şikâyet ederim!

İSMAİL OK (Devamla) - İstediğiniz yere şikâyet edin. Bizlerin Allah'tan başka hiçbir şeyden korkusu yok!

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Bravo!

İSMAİL OK (Devamla) - Zalimin önünde boyun eğmeyiz! (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.56

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

48
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52'nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız devam edeceğiz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Buyurunuz Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, biraz önceki konuşmacı İsmail Ok Beyefendi "Haramı helal kıldınız.", "PKK'yla yan yana yürüdünüz.", "İhanet politikalarını uyguladınız.", "Asıl paralel sizsiniz.", "Utanın!", "Utanmazsınız!" vesaire şeklinde sataşmalarda bulunmuştur. 69'a göre söz talep ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bostancı, geçen birleşimde bu tartışma yaşandı biliyorsunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Evet.

BAŞKAN - Ben de bir on dakikalık ara verdim yani bu tartışmayı kapatmak için aslında bir şekilde ara vermiş bulunuyorum. Ama, siz Grup Başkan Vekili olarak açıklama yapmak istiyorsanız size yerinizden söz verebilirim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - O zaman yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

İsmail Ok Beyefendi'yi Balıkesirliler bir dönemde tanımışlar ve gerekeni yapmışlar 2014'te. Muhtemelen bu dönem millet de tanıyacaktır ve MHP'nin genel atmosferi dolayısıyla seçildiği yerden yine ait olduğu yere kişisel olarak gidecektir diye düşünüyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sen nereye aitsin? Bir de onu söyle bakalım. Nereye aittin sen Sayın Başkan?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Çeşitli ifadeler, hakaretler, sataşmalar, eleştiri içerisinde değerlendirilmeyecek laflar söylemiş. Esasen -MHP'nin genelini tenzih ederim- Sayın Ok'un bu provokatör üslubu 1 Kasım seçimlerinde de meydanlarda kimileri tarafından temsil edilmeye çalışıldı daha ağır bir şekilde. Esasen benim bir cevap vermeme gerek yok, millet bu üsluba en şık cevabı verdi.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hocam yeni bir şeyler bul. Artık yeni bir şeyler bulmak lazım.

OKTAY VURAL (İzmir) - Millete havale ederseniz bunları zaten demek ki kabulleniyorsunuz.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

49
1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubuna ait konuşmalar başlayacaktır. Sayın milletvekillerini sırasıyla kürsüye davet edeceğim.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına ilk konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Erdal Ataş. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Ataş, süreniz on beş dakika.

HDP GRUBU ADINA ERDAL ATAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millî savunmaya yönelik yapmış olduğumuz bütçe değerlendirmesi özellikle bugünkü saldırgan dünya koşullarında çok daha önemli ve hayati bir yerde duruyor. Ama, maalesef, diğer meselelerde olduğu gibi, bu konuda da mevcut iktidar ve Hükûmetle ayrı düşmekteyiz. Temel birçok noktada sürdürülen politikalarda farklı yerde durduğumuz açıktır.

Millî savunma ekonominin ve politikanın önemli parçalarından bir tanesidir. Halkın ihtiyaçlarına yönelik bu mevcut ekonominin paylaşılması, temel haklar noktasında belirlenen düzenlemeler, yine aynı şekilde buna yönelik dış politika ve diğer bütün politikalarının silah lobileriyle olan bağlantılar ve benzerleri de dâhil olmak üzere tüm bunların hepsi savunma bütçesinin de genel yönelimini ortaya koymaktadır. Bundan önceki hükûmetler ve iktidarlarda maalesef bu mesele doğru ele alınmamış, ülkemizin ekonomisi askerî harcamalar üzerinden önemli oranda çarçur edilmiştir. Bugüne kadar tekçi zihniyetten kaynaklı, ülkemizdeki sorunların çözümünü gerçekleştirmek yerine sürdürülen savaş politikalarından dolayı 400 milyar dolar para boşa gitmiş durumda. Bu mevcut Hükûmet öncesiyle ilgili tartışmaları veriyorum. Gergin dış politikadan kaynaklı, sınırlarımız olan hiçbir ülkeyle iyi ilişki sürdürülmemiş ve sürekli silah lobilerinin denetiminde bir politikayla bir silah biriktirme, savaş politikası gütme ve düşmanlık biriktirme siyaseti hayata uygulanmıştır. Halkın trilyonlarca TL parası -milyarlarca dolara denk geliyor- bunların tümü heba edilerek çarçur edilmiştir. Eğitim alanında, sağlık alanında, iş alanında, çalışma alanında insanların hakları gasbedilmiş ve insanlar oldukça yoksullaştırılarak bugünkü pozisyon ortaya çıkarılmış

50
durumda. Maalesef, bugünkü Hükûmet bu politikanın çok daha ilerisinde bir hatalı politikayla var olan yanlışları sürdürmeyle kalmamış, aynı zamanda bunları derinleştiren bir siyaset uygulamış. Ayrımcı politikalar olduğu gibi devam etmiştir. Ülke âdeta iç savaşa çevrilmiş durumda. Kentler işgal ediliyor, çevresi kuşatılıyor, tanklarla, toplarla yıkılıyor, milyonlarca insanın yaşamı etkileniyor, ekonomik alanda büyük oranda tahribatlar yaratılıyor, insanlar göçe zorlanıyor, ekonomik olarak da bu ülkenin ekonomisi savunma adı altında halklarımızın öldürülmesine, insanların katledilmesine harcanmış oluyor.

Dış politika da aynı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nda, onların başlangıcı öncesinde, bir beş-on yıl önce başlayan politika, bugün de üçüncü dünya savaşının ön günlerini yansıtan bir durumda Orta Doğu'da cereyan ediyor. Dünyanın bütün silah tüccarları, bütün emperyal tekellerinin tümü, Orta Doğu'daki enerji kaynakları ve diğer bütün zenginlikler üzerinde kavga yürütüyor.

Bu politika süreci içerisinde bizim ülkemizdeki iktidar ve Hükûmetse, maalesef, bu politikanın tümüne alet olmuş, âdeta dış ülkelere savaş açan bir pozisyonda bir çatışma süreci izlemektedir. Komşuların tümüyle bir düşmanlık politikası geliştirilmiş durumda, savaş uçakları düşürülüyor, ülkeleri işgal projeleri geliştiriliyor, "Karşıdan iki-üç füze atarız, biz de oraya gireriz." biçiminde planlar gerçekleştiriliyor ve sınırların tümü kapatılmış durumda. Bu mevcut mesele üzerinde sürdürülen gerginlik, maalesef, önemli oranda ülkemizi bir uçurumun kenarına getirmiş durumda. Bizim ülkemizin ekonomisi çeteleri destekleme, tırlarla onlara para ve silah gönderme durumuna dönüştürülmüştür.

Yine, silah lobilerine yönelik geliştirilen politika da geçmiş sürecin çok daha ilerisindedir. Mevcut bugünkü süreç içerisinde 20 milyar civarında bir para mevcut silahların geliştirilmesi ve benzeri üzerinden harcanırken, beş-on tane silah tüccarı olan lobiler üzerinden silah tekelleriyle 27 milyar dolar civarında anlaşmalar yapılarak nerede bir silah çıktıysa, nerede işte bizim ülkemizde kullanılan, kullanılabilecek ne kadar silah varsa bunların bir bütünü hemen isteniyor ve bunlar alınarak ülkemizdeki -maalesef- hem içte uygulanan bu hatalı politikalarda kullanılıyor hem de dış düşmanlık politikalarında hayata geçiriliyor.

AKP'nin bugünkü sürdürmüş olduğu savunma politikası ve buradaki bütçenin tamamı geçmişe oranla çok daha büyük tahribatlar yaratmış, yani 400 milyar dolar olarak sayılan bu mevcut anlayış, bu mevcut harcama, bugünkü politika sürdürülürse belki de 1 trilyonları aşabilecek durumda bir zemine ve yönelime sahiptir.

Tabii ki, bu sadece bununla sınırlı kalmıyor. Yani sen, Rusya'nın uçağını düşürdüğünde otomatik olarak onlar, 20 milyar dolarlık bir ticarette seninle anlaşmalarını feshediyor, kapıları kapatıyor.

Sen, Rojova'ya yönelik… Yani o insanlar kendi ülkesini IŞİD gibi bir barbar, gerici bir zihniyetten korurken, sen oraya yönelik işgal girişimleri gerçekleştirmeye çalışırken, oradaki ticareti ve dostluğu da ortadan kaldırmış oluyorsun.

Ermenistan aynı politikayla sürdürülüyor. Dünyanın diğer taraflarıyla da öyle. Yani AB'yle iş iyi gitmiyor, ABD'yle gitmiyor, Rusya'yla gitmiyor, hiç kimseyle iyi bir ilişki kalmamış durumda. Bu hem tarıma yansıyor. Bugün Rusya'ya giden tarım alanındaki bütün şeylerin tümü durmuş durumda ve buradaki küçük esnaf ve üretici hemen hemen mahvolmuş durumdadır.

Aynı politika diğer meselelerde de geçerli. Yani burada turizm etkileniyor. Bizim ülkemiz, tamamen, özellikle IŞİD ve benzeri desteklenmiş olan, onların çalışmalarına göz yumulmasından kaynaklı, onların âdeta gelişme, kendisini güçlendirme alanlarına çevrildiği için, insanlar bizim ülkemizde artık tatil yapmayacak hâle gelmiş durumdadır.

Tarım darbeleniyor, sanayi darbeleniyor, ticaretin bütün alanları darbelenerek önemli oranda bu ülkedeki halklar yoksullaştırılarak mevcut mesele halklarımızın zararına dönüşmüş durumda.

Kürt sorunu üzerinden sürdürülen politikada öyle bir hâle gelindi ki, bu mevcut meselenin çözülmesi üzerine dünyada yüzlerce ülkede… İnsanlar kendi dillerini, kendi dillerinde eğitim yapma, kendi ulusal statülerinin kabulü üzerine bütün ülkeler, hemen hemen bütün ülkeleri izlediğimizde, 5-10 tane ülke -Türkiye bunun başındadır- dışında tümü bu meseleleri kabul etmesine rağmen, bizim ülkemizde, maalesef, Lazlar, Araplar, Kürtler ve benzerleri bu meselenin dışına itilmiş, tekçi zihniyetle bu alanlarda inkârcı politikayla katliamlar yapılıyor.

Son süreç içerisinde yapılanlarda öyle bir hâle getirildi ki yani şehirlerin birçoğu -demin de burada gösterildi- tümü tahrip edilmiş, hepsi şeyleri yıkılmış, insanlar göçe zorlanmış ve ekonomik olarak da büyük bir tahribat yaratılıyor. Bu, eğitime yansıyor, kültürel yapıya yansıyor, dostluk ilişkilerine yansıyor, kardeşliğe yansıyor. Böyle bir gerçeklik içerisinde toplumun genetiğiyle oynanmaya başlandı. Yani genetik dokumuzla oynanmaya başlandı. Bu toplumda hiçbir zaman bir kadın cesedinin on gün sokakta kaldığı asla kabul edilmezdi ama bu Hükûmet döneminde yapıldı. Bir kadın bedeninin çıplak hâle getirilerek sokak ortasında teşhir edilmesi asla bu toplum tarafından kabul edilmezdi ama bu Hükûmet o hâle getirdi. Toplumumuzu bastırarak öyle bir hâle getirdi ki, insanlar eskiden cenaze geçtiğinde şapka çıkarırken bugün orada, o sokaklarda ne inancımıza ne kültürümüze ne vicdanımıza ne ahlakımıza uygun olmayan biçimde toplumun genleriyle oynanarak birbirimize

51
düşman yaratılmaya, kardeş kavgası üretilmeye çalışılıyor. Bu noktada eğer bu Hükûmet bu tutumundan vazgeçmezse hem ekonomik olarak bu toplum büyük zararlar görecek hem de halklar arasında bin yıldır süren bu kardeşlik dinamitlenecek. Tabii ki biz buna izin vermeyeceğiz. Ama bu mevcut Hükûmet bu meseleyi sürdürdüğü müddetçe halklar arasında büyük yaralar açmaya da devam edecek.

Savunma bütçesinin bu pozisyonda kullanılmasına biz nasıl destek verebiliriz ki? Yani verdiğimiz vergilerle ortaya çıkmış olan bütçenin bu biçimde paylaşılması ve savunma üzerinden halkların bu biçimde boğazlanmasını asla kabul edemeyiz ve destek veremeyiz. Millî savunma bütçesi 22 milyar dolar olarak geçen yıl sonuçlanmış oldu. Bu yıl da aynı düzeyde, biraz daha fazlası bu alanda ayrılmış durumda. Gelinen aşamada, buraya ayrılmış olan, yani hem dış politikada hatalı bir siyaset hem ülkemizdeki iç meselelerinin çözümü noktasında uygulanan hatalı siyaset hem de silah tüccarlarına yönelik harcanan bu sermaye… Bu, halkımızın değerleri maalesef öyle bir hâle getirilmiş durumda ki hem sosyal hizmetlerin hem eğitimin hem de sağlığın önüne geçmiş durumda. Diğer bölümleri söylemiyorum yani insanlara 1.300 lira verip daha sonra yapılan zamlarla onu hemen geri alıp 900 lirayla yaşamını geçindiren insanların bugün 1.300 lirayla daha kötü pozisyonlarda bir yaşam sürmesinin gerçekliğe dönüştüğü bir dönemde biz millî savunmaya ayrılmış bu payın tamamen bu ülkenin sorunlarını çözme, onun güvenlik meselelerini çözme, onu savunma temeli üzerine değil, bir kesim, bir küçük iktidarın tekçi zihniyetini, onların ceplerini doldurmayı getiren bir siyaset üzerinden gelişiyor.

Çift başlılık da var. Bu noktada, Millî Savunma Bakanlığı ile Savunma Sanayi Müsteşarlığı üzerinden iki başlı bir siyaset de uygulanıyor. Bu, hem harcamaları artırıyor hem de mevcut meselede burada uygulanan politikaları daha da karmaşık hâle dönüştürüyor.

Örtülü ödenekten bu alanlara büyük paylar ayrılıyor, örtülü ödenekler geçmiş süreçten çok daha fazla artmış durumda.

Aynı şekilde, fonların paraları buraya gidiyor. Krizler döneminde normalde işçi ve emekçiler iflas ederken, tarım alanı iflas ederken onlara bütçe ayırmak yerine maalesef bizim ülkemizde her kriz döneminde olduğu gibi bu dönemde de bütçe savunma alanında artmış durumda, diğer taraflarda azaltılıyor.

Denetim tamamen kaldırılmış durumda. Yani devlet sırrı, gizlilik ve diğer meseleler üzerinde bu mesele de ortadan kaldırılmış durumda.

Silah firmaları… O noktada bize bu meseleleri sağlayan bütün o firmaların tümü, bizim ülkemizdeki bu harcamaların tümünü denetleyebiliyor, onların tümü bununla ilgili hesap alabiliyor ama halk kendi vergileriyle almış olduğu bu savunma sistemlerine yönelik hiçbir tane alanı denetleyemiyor. Ne araştırmayı denetleyebiliyor ne silah alım satımını denetleyebiliyor ne diğer meseleleri. Yani bu noktada Sayıştay da dâhil olmak üzere, hepsinin vermiş olduğu raporlarda da gözüküyor ki bu meselede önemli oranda tahribatların olduğu ve halkın bu meseleyi denetleyememesinden kaynaklı önemli oranda problemlerin yaşandığı da görülüyor. Bu noktada halk eğer uluslararası tekellerin denetlediği, bizim savunma harcamalarımızı denetleyemezse, açık bir şekilde bunları göremezse, artık bu ülkede bu mevcut meselenin hangi hâllere geldiğini görebiliriz ve bu bütçeye de destek verilmeyeceğini açıkça ifade edebiliriz.

Silah üretimi açısından da böyle. "Kendi silahımızı üreteceğiz." deniyor. Yanlış politikadan vazgeçilmediği müddetçe dışarıdan al, içeriden al, ne fark eder? Eğer içeride yaptığın silahla kardeş kanı dökeceksek yapma, eğer içeride üretilecek silahla komşulara saldıracaksak yapmaya gerek yok. Bu mesele de hem silaha ayrılan bütçenin fazlalığı hem de uygulanan politikanın yanlışlığından kaynaklı. Bu noktada halkın kandırılmasına ve "Kendi silahımızı üreterek daha büyük tahribatlar yaratacağız." biçimindeki söylemlere de karşı çıkmak gerekiyor. Zaten o noktada 4-5 tane silah tekelinin dışında, onların denetimi ve izni dışında öyle bir şey üretmek falan da mümkün değil. Bu politikayla asla bunları da yapamayacaklar. Sadece seçim dönemlerinde bu mesele kandırma siyaseti olarak uygulanıyor.

Askerî üsler meselesi de öyle. Yani ülkemiz Üçüncü Dünya Savaşı'nın hemen hemen eşiği biçiminde -yani Orta Doğu ve benzerleri- bir dönemden geçiyor. Bu noktada var olan üslerin hemen hemen hepsi ülkemizi de açık hedef hâline getirmiş durumda. Neresi bombalanıyorsa buradan kalkarak gidip oralar bombalanıyor ve bunlar o ülkelerin bize yönelik de düşmanlık geliştirmesine ve bizim halklarımızın bu savunma sistemleri, üsler açısından bir kalkana çevrilmesine neden oluyor.

Vicdani ret açısından da şunları söyleyeyim: Bu savaş politikalarına ve benzerlerine karşı çıkarak vicdanen savaşa gitmek istemeyen insanlara yönelik de büyük bir linç girişimi var. Dünyada askerlik gönüllü olarak onlarca ülkede vardır. Onlarca ülkede, savaş istemeyen, silah istemeyen, buradan uzak duran insanlar gidip kamu alanında kendi görevlerini yerine getirebiliyor. Bu ülkede de bu hâle getirilmek zorundadır.

Asker ölümleri açısından da böyledir. Son, Türkiye Barolar Birliği ve Emekli Astsubaylar Derneğinin yaptığı araştırmada, 2015 Haziran öncesi çatışmalarda 815 kişi

52
yaşamını yitirmiş, intihardan 964 kişi. Şimdi, böyle bir gerçeklikte, 24'üncü Dönemde 15 tane araştırma önergesi veriliyor, bunların tümü reddediliyor. İnsanların çoğu, maalesef bu yanlış askerî uygulamalar ve askerlik sisteminden kaynaklı, askeriyede ya ırkçı, ayrımcı politikalardan sürekli birbirine büyük zararlar veriyor ya da bilinçli olarak sürdürülen bu politikalarda insanlar yaşamını yitiriyor ve intihar ediyor. Ailelerin buna yönelik yaptığı bütün başvuruların hepsi bizzat AKP tarafından verilen önergelerin reddedilmesiyle birlikte kapatılmış oluyor.

Son olarak şunu söyleyeyim: Meclisin bu mevcut bütçeyi onaylaması değil, tam tersine, bu ırkçı, ayrımcı politikaların tümünden vazgeçerek dış politikada da dost bir siyasete dönmemesi hâlinde bu mevcut bütçenin onaylanması daha fazla ölüm, daha fazla zam, daha fazla zulüm ve sömürü getirecektir.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ataş.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken.

Sayın Baluken, sizin süreniz beş dakika.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben konuşmama geçmeden önce, şöyle 4 resmin bulunduğu bir panoyu sizlere göstermek istiyorum ve özellikle grup başkan vekillerine ve milletvekillerine de bir soru sormak istiyorum: Bu 4 resimden 3'ü AKP Hükûmetinin emrindeki gladyo ve Ergenekon çeteleriyle birlikte Sur'da ve Cizre'de yarattığı yıkıma ait, oradaki vahşete ait.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - PKK'nın eseri, PKK'nın.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - 1'i ise Filistin'de, Gazze'de aynı yıkımı ve vahşeti ortaya koyan İsrail devletine ait. Biz saatlerce, danışman arkadaşlarla da toplantı yaptık. Sur'u ve Cizre'yi karış karış, adım adım bildiğimiz için uzun süren tartışmalardan sonra zorla o resmi bulduk, ortaya çıkardık. Şimdi size soruyorum arkadaşlar: Bu 4 resim arasında hangi resmin AKP Hükûmetinin yıkımına, hangi resmin de İsrail devletinin yıkımına ait olduğunu seçebiliyor musunuz? Ben bunu sizlere de göndereceğim.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Kaç ton bomba attınız, kaç ton?

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Resimlerin bir kısmı siyonizmin eseri, bir kısmı PKK'nın eseri.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Buradaki milletvekilleri belki mesainin çoğunu Mecliste geçirdiği için bilemeyebilirler ama bu yıkım tablosunun mimarı Millî Savunma Bakanı da burada olduğu için, o yıkım tablosunu yaratan askerî yetkililer de burada olduğu için, Sayın Bakan, size de sormak istiyorum: Bu 4 resimden birisi İsrail devletinin yaptığı yıkım…

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Diğeri de taşeron PKK'nın eseri.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …3'ü de sizin Sur'da ve Cizre'de yaptığınız yıkıma ait.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Kaç ton bomba attınız, kaç ton, onu söyle. Kaç tane araç patlattınız?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Acaba hangi resim İsrail'in yaptığı yıkıma aittir, hangi resimler de sizin Hükûmetinize ait yapılmış olan yıkımdır diye size soruyorum. İsterseniz resmi de size gönderebilirim.

Yani değerli arkadaşlar, demin burada, oturumdan önceki tartışmayı da ibretle izledim. Çözüm süreci vardır diye "Yargı önüne çıkacaksınız." deniyor, buraya çıkıp bir cümle kullanamıyorsunuz. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ülkesinde bir hükûmet barış görüşmesi yürüttü diye, akan kanı durdurma adına bir müzakere çalışması yürüttü diye yargı önüne, mahkeme önüne çıkmamıştır, hesap vermemiştir. Dünyanın bütün örneklerinde müzakere süreçleri, barış süreçleri kutsanmış, ona katkı sunan hükûmetler sonuç almamışlarsa bile oradaki halklar tarafından büyük bir kutsiyetle addedilmişlerdir. Ben beklerdim ki sizden birisi buraya çıkıp desin ki, masaya, şu kürsüye yumruğunu vurup desin ki: "Evet, biz o çözüm sürecini AKP Hükûmeti olarak yürüttük. İki buçuk yıl boyunca bu virane kent tablolarını bu ülkeye yaşatmadık, binlerce gencin ölümüne neden olacak bir sürecin önüne geçtik." Şimdi, "Yok, bilmem, o süreçte mühimmat yığıldı, hendekler oldu, barikatlar oldu." Ya, külliyen yalan, çözüm sürecinde hendek, barikat meselesi yok.

SALİH CORA (Trabzon) - Var, var.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bir iki lokal olay oldu, iki gün içerisinde o lokal olayların tamamı çözüldü.

Silah yığılma, mühimmat yığma meselesine gelince, biz Orta Doğu coğrafyasındayız arkadaşlar, önünü almazsak Türkiye'de toplumsal kitleler karşı karşıya gelirse toplumsal kitleleri üç günde, iki günde silahlandırmak için pusuda bekleyen dünya kadar güç var; iki güne bakar, bir haftaya bakar, on güne bakar. O nedenle çıkıp çözüm süreci üzerinden bu şekilde, tamamen o süreci vebalı göstermek isteyen anlayışlara karşı net duruşlara sahip olmanız lazım. Sorun nedir, biliyor musunuz? O dönemde cesur bir şekilde çıkıp "Ben

53
baldıran zehrini içmeye hazırım." çıkışını yapanlar maalesef o baldıran zehrini kendileri içmemiş, ülkeye ve halklarımıza içirmişlerdir. Oysa eğer farklı bir tutum içerisinde olsaydınız bugün ne bu akan kan ve yıkım tabloları olurdu, ne de siz burada bu düzeyde aciz bir pozisyon içerisinde olurdunuz.

Bakın, dünya devletlerinde hükûmetler neden dolayı yargılanır çözüm süreçleri, müzakere süreçlerinden sonra? Sürem kalmadı, sadece bunu okumak için gelmiştim. Demin de birkaç maddesini okuduğum Roma statüsünde belirlenen Uluslararası Ceza Mahkemesinin de mevzuatını teşkil eden o uluslararası hukuka uymamaktan dolayı yargılanır. Şehir merkezlerini abluka altına almakla, sokağa çıkma yasaklarıyla bütün kenti cezalandırmakla, kadın bedenlerini teşhir ederek insanlık onuruna ağır saldırılar yöneltmekle hükûmetler yargılanır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Sizin de günün birinde yargılanma durumunuz olursa "Niye çözüm süreci yürüttünüz?" diye değil, "Niye çözüm sürecinden vazgeçip bu yıkım tablosunu yarattınız?" diye olacak. (HDP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Ya, biz yargılanalım, siz de mutlu olun. Biz yargılanalım hepiniz mutlu olun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bir gün herkes yargılanacak.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Yok, yok, hep birlikte mutlu olun.

BAŞKAN - Sayın Boynukara, lütfen…

GARO PAYLAN (İstanbul) - Suçu olan… Suçunuz varsa…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Çözüm süreci konusu defalarca burada gündeme geldi, biz de gereken cevapları verdik. Sayın Baluken müsterih olsun, her defasında gereken cevabı veriyoruz, tutanaklara bakarsa bu cevapları da görür. AK PARTİ'nin durduğu yer bellidir: Milleti kucaklamak, terörle de mücadele etmek. Bunu anlamayanlar olabilir ama milletimiz bunu anlamış, 1 Kasımda da gerekeni yapmıştır. Milletle beraber bu konulara bakmayan, daha kısmi bakanlara da kısmi bakışlarına göre bir cevap vermiştir, bir kere bunu görelim.

İkincisi, Sayın Baluken bazı fotoğraflar gösterdi, yıkımları gösterdi; evet, bazı kasabalara, şehirlere ilişkin yaşanan yıkımları.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hangisiydi?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Hangisi Sayın Bostancı? Burada, bak. Hangisi İsrail'in, hangisi sizin eseriniz?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bunlar 2015 Temmuzundan önce yoktu, bunlar yaşanmamıştı. Kendisi de söylüyor, "Hendek yoktu, barikat yoktu." diyor, evet. Eğer devletin Sayın Baluken'in ifade ettiği gibi sivillere yönelik, haşa Kürtlere yönelik bir harekâtı olsaydı 2015'ten önce Kürtler orada yaşamıyor muydu, orada siviller yok muydu? Niçin bu işler yaşanmadı?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Başkanlık takvimi var ya… Cevap vereceğim. Başkanlık meselesi var ya orada işler karıştı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Çünkü devletin yaklaşımı -şimdi karıştırma başkanlığı falan- bu değil. 2015 Temmuzdan sonra olan terör örgütünün sahaya çıkmasıdır, Sayın Baluken'in de tek gözünün görmediği konu budur. Keşke görse böyle "başkanlık" falan diye başka tür girişimlere şemsiye rolü oynayan bir diskurla konuşmak yerine terörün maliyetini buradan görse aslında herkes için, HDP için de iyi bir durum olur.

Üçüncü olarak, bu fotoğrafları gösterip AK PARTİ ile İsrail arasında benzeştirme yaparak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Devam edebilir miyim?

BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Teşekkür ediyorum.

AK PARTİ ile İsrail arasında benzeştirme yapma da bir propaganda tekniğidir. Türkiye'de insanların, İsrail'in Filistin'e yönelik politikalarına karşı ne kadar büyük reaksiyon içinde olduğunu bildiği için Sayın Baluken, bunları PKK'nın eylemlerine tahvil etmek istiyor, buradaki refleksi. Hiçbir biçimde AK PARTİ'nin yürüttüğü politika ile İsrail'in o fukara Filistinlilere yaptığı asla aynı değildir. İnsanın şöyle bir an durması ve böyle cümleler kurarken 50 bin kere düşünmesi lazım.

Şimdi, İsrail orada Filistinlilere karşı bir girişim içinde. AK PARTİ burada terör

54
örgütünün yıkımlarına karşı halkı koruyor. Acaba Filistinliler ile de PKK arasında bir bağlantı mı kuruyor? AK PARTİ ile İsrail benzeştiğine göre PKK'lılar da bu durumda Filistinliler oluyor, öyle mi Sayın Baluken?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hamas'a da terör örgütü diyorlar.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bu benzeşmeyi hiçbir tarafıyla kabul etmiyoruz. Uygun değildir, mantıklı değildir, bu millete eğer hizmet etmek istiyorsak -ki buna ilişkin ifadeler de var- bu dil, bu yaklaşım iyi değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Bostancı, benim tek gözle olaylara baktığımı ve burada aslında niyetimin farklı olduğunu -artık bütün cümleleri sıralamayayım- ifade ederek sataştı, cevap vermek istiyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Yani "PKK'yı görmüyorsun." dedim Sayın Baluken.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken.

İki dakika.

SALİH CORA (Trabzon) - O da yerinden yapsın.

BAŞKAN - Sataşmadan istedi sayın milletvekili.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sataşmada yerinden olmuyor.

BAŞKAN - Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.

Sayın Bostancı, bu "Çözüm süreci ne için bitti?" meselesi çok önemli. Bunun için, Başbakan Davutoğlu'nun ve Sayın Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın yaptığı açıklamalara bakın. "Ne zamanki Mecliste 'Seni Başkan yaptırmayacağız.' çıkışı oldu, ne zamanki HDP çözüm süreciyle ilgili Mecliste bu çıkışı yaptı, çözüm süreci ondan sonra yara almaya başladı." diyen ben değilim, Başbakandır, Başbakan Yardımcısıdır. Sizin bunu iyi bilmeniz lazım.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - PKK insanları arkasından, ensesinden vurmaya başladı; askerimizi, polisimizi şehit etmeye başladı, dediğin doğru.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın, çözüm süreciyle ilgili asıl sorunu yaratan… İmralı'da Sayın Öcalan'a uygulanan tecrit ne zamandan beridir var? 5 Nisan tarihinden itibaren bu projenin en önemli muhatabı olan kişiye yönelik tecrit uygularken temmuz ayına gelmiş miydik? 5 Nisan ile sizin bahsettiğiniz temmuz ayı arasında ne kadarlık bir süre var? Hadi diyelim bizi suçladınız, hadi PKK'yi suçladınız, e peki Sayın Öcalan bugüne kadar çözüm sürecine katkı dışında ne yaptı?

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - PKK suçlu değil mi Sayın İdris Bey?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Niye tecrit uyguladınız? Çöktürme planı ne anlama geliyor? 2014 Ekim ayındaki MGK toplantısı ne anlama geliyor? E, bütün bunlara, çıkıp buradan cevap vermeniz lazım.

Ha, şu "Kürtlere karşı savaş vardı, yoktu." meselesine gelince, hadi diyelim ki içerideki tabloyu siz hendeklere, barikatlara bağladınız, ya peki Cerablus'ta, Azez'de IŞİD'le, El Nusra'yla sınırdaş olurken, komşu olurken hiçbir rahatsızlığınız yok ama Kürtlerle ilgili bir durum ortaya çıkarken fırtına obüslerini ateşlemesini biliyorsunuz.

Şimdi, sen, IŞİD'den, El Nusra'dan rahatsız olmayıp Kürtlere obüs fırtınalarıyla sırf IŞİD'çileri, El Nusra'cıları tehdit ediyor diye angajman kurallarını uygularsan, kusura bakma, bunun adı içeride de dışarıda da açık bir şekilde Kürt düşmanlığıdır, çok nettir. (HDP sıralarından alkışlar)

HARUN KARACA (İstanbul) - Oradan prim yapamazsın.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Baluken, 2015 Temmuzda başlayan terörist girişimi sanki başkanlık tartışmaları bağlamında devletin yaptığı bir iş gibi takdim ederek, başkanlık hususunda farklı konumda bulunan muhalif çevreleri de PKK'nın çizgisine çekmeye çalışıyor. Yürüttüğü strateji bu, bu stratejiyi reddediyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Ya, temmuzda yapan IŞİD'di, IŞİD. Sen IŞİD'e bir tek saldırı yapmadan 400 sortiyi nereye yaptın? Ona cevap ver. Çık kürsüden cevap ver. Kürsüden cevap verin.

Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken.

55

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Yani, Sayın Bostancı keşke kürsüden cevap vermiş olsaydı.

Temmuz ayında Suruç'ta yapılan katliamdan sonra -ki onun failinin kim olduğunu Sayın Bostancı benden çok daha iyi biliyor- IŞİD'e yönelik yapılması gereken hava saldırısının nereye yöneltildiğini Sayın Bostancı çıkıp açıklasın, hangi gerekçeyle olduğunu da açıklasın. Bu kadar nettir yani.

BAŞKAN - Peki.

Sayın milletvekilleri, sözleriniz tutanaklara geçmiştir.

Buyurunuz Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, bir hususu tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum.

Tabii, ortada çok vahim bir tablo var. Gerçekten hepimizin içi kan ağlıyor ama unutmayalım ki, çözüm ortaklarının eseri olan bu tabloda "Sen yaptın, ben yaptım." diyerek bir sorumluluğu bu şekilde öteleme karşısında aziz vatandaşlarımız bu tablonun kimin eseri olduğunu gayet iyi bilmektedir.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Biz yaptığımız her şeyin arkasındayız, ötelediğimiz bir şey yok. Hükûmetin de oraya dönmesi gerektiğini söylüyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) - Milletin aklıyla alay edilmemelidir. Tablonun, tamamen, Türkiye'yi yönetenlerin ve PKK'nın bir tablosu olduğu gayet açık ve nettir.

BAŞKAN - Peki.

Sayın milletvekilleri…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bizim ötelediğimiz, ertelediğimiz hiçbir şey yoktur. Halkların Demokratik Partisi olarak içinde yer aldığımız çalışmalardan onur duyuyoruz. Hükûmeti de o çalışmadan vazgeçip bu şekilde bir yıkım tablosuna sebep olduğu için eleştiriyor ve o sürece mutlaka geri dönmesinin tek çare olduğu konusunda uyarıyoruz.

Teşekkür ederim.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

56
2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Adıyaman Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım.

Sayın Yıldırım, sizin süreniz yirmi dakika.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Teşekkür ederim Başkan.

Değerli milletvekilleri, saygıdeğer Türkiye halkları, sayın Komisyon ve Hükûmet yetkilileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Millî Savunma Bakanlığına bağlı Savunma Sanayii Müsteşarlığının 2016 yılı bütçesi hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubunun görüş ve önerilerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Şimdi, Sayın Bostancı, öncelikle, o temmuz olayını biz yaşadık. Adıyamanlı bir genç, Abdurrahman Alagöz tek başına onu yapmadı. Git, sen Hükûmetsin. O Abdurrahman Alagöz'ün arkasında kimler vardı, sen bunu çözebildin mi? Adıyaman'da bir astsubay öldürüldü, onun faili öyle terör örgütü falan değildi, derin güçlerdi. Sen onları soruşturabildin mi?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sakin, sakin.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Ceylanpınar'da 2 polis öldürüldü, onun failini sen bulabildin mi? Hükûmetsin, sen bunları bulacaksın, öyle çamur atmakla olmuyor.

Ve "1 Kasım, 1 Kasım." diyorsunuz, 1 Kasıma nasıl geldiğimizi şimdi sana anlatacağım.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Barışın, barışın, dövüşmeyin.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Bu ülkede 7 Haziran sendromu yaşanmıştır, 7 Haziran sendromu. Demokratik yollarla başkan olamayacağını anlayanlar, hatta demokratik bir ülkede iktidarlarını kaybedeceğini anlayanlar, çok hızlı bir şekilde kirli ittifaklarla savaş konseptine dönmüşlerdir. 7 Haziranda HDP'nin yüzde 13 küsur gibi bir oyla 80 milletvekili çıkarmış olması, AKP'nin iktidarı kaybetmesi bugünkü kaosun temel nedenidir. Bu durum derin devleti derinden incitmiştir. Bu barış…

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Yanlış okudun.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Bu benim ikinci dilim, kusura bakma.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Ana dilinde konuşsa okurdu.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Bunları, evet, ben yazdım ama ikinci dilimle yazdım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın Yıldırım, siz Genel Kurula hitap edin.

57
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - İstersen ben Kürtçe konuşayım. Ana dilimle konuşsam daha güzel kendimi ifade ederdim. Bu benim ikinci dilim.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Konuşmanıza bir şey demiyoruz, konuşmanıza saygı duyuyoruz.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Tamam.

Bu durum derin devleti de derinden incitmiş, barış sürecinin HDP'ye yaradığını, Kürtlerin HDP'ye yöneldiğini gören AKP milliyetçiliğe oynamış, 28 Şubat Dolmabahçe mutabakatını tanımadığını söyleyip -ki bu Cumhurbaşkanının bilgisi dâhilinde yapılmıştır- çözüm masasını devirmiş, topyekûn savaş konseptini devreye koymuştur.

Recep Tayyip Bey'in bu konudaki mahareti -tırnak içerisindeki "mahareti"- inkâr edilemez. 7 Haziranda iktidarı kaybeden AKP'yi dört-dört buçuk ay gibi kısa bir sürede tekrar yüzde 49,5'la iktidara taşıması tam bir başarı hikâyesidir.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Siyaset dehası bu.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Savaşla, kaosla, korkularla, tehditlerle, şantajlarla, siyasi rüşvetlerle, Ergenekon'la, derin devletle, MİT'iyle, Emniyetiyle, ordusuyla, imamından, muhtarından valisine kadar kamu görevlisiyle, belediyeleriyle, kirli havuz medyası ve kalemşorlarıyla, topyekûn bir savaşla seçimi kazanmış, bu savaşın faturasını bu konuda en masum olan partimiz HDP'ye çıkarmaya çalışmış, kısmen de başarılı olmuştur.

Barış ortamında, herkesin kendisini özgürce ifade edebildiği demokratik ortamlarda fazla barınamayacağını anlayan zihniyetin, iktidarlarını sürdürmek için topyekûn uzun süreli bir savaşa yatırım yapıp bütün politikalarını buna göre şekillendirdikleri, bütçelerini buna göre hazırladıkları anlaşılmaktadır. Savaş politikalarınızı belirleyip hem içeride hem dışarıda bu savaş politikalarınızı uygulamaya kalkarsanız savaş harcamalarınızı ve savaş bütçenizi hazırlamak zorunda kalırsınız. Savaş bütçesi hazırladığınız zaman da işin doğası gereği eğitime, sağlığa, adalete yeterli imkân ve zaman ayıramazsınız.

Savaş harcamalarının emekçilere, işçilere, yurttaşa yeni maliyetler getireceği aşikârdır. Şu an bile uygulanan zam ve artışlardan bunu hissetmekteyiz. Savaş ve savaş araçlarına bu kadar meraklı egemenlerin olduğu bir ülkede ağır vergiler, zamlar, kısıtlamalar, tasarruf paketlerinin çok daha ağırı gelecektir. Bunu söylerken bunun bir altyapısını rakamsal olarak da görüyoruz. Kürt sorunu üzerine savaşa harcanan para 300 milyon dolarken, yine, Suriye'deki iç savaştan kaynaklı mültecilerle ilgili 8-10 milyar doların harcandığından bahsedilmektedir.

.

Türkiye silaha çok para harcıyor arkadaşlar. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün (SIPRI) silah ticareti raporuna göre Türkiye dünyada silah ithalatı sıralamasında 6'ncı sırada yer almaktadır. Savunma ve güvenlik içerikli mal ve hizmet alımlarına ayrılan pay, sağlık için mal ve hizmet alımlarına ayrılan payı katbekat aşmaktadır. Uygulamada hayata geçirilen bazı projeler askerî harcamalardaki bu artışı açıklar niteliktedir. Öyle ki Savunma Sanayii Müsteşarlığının ilgili firmalarca yapılan savunma projeleri haricinde -daha önce belirtildiği gibi- çatışmasızlık süreci ve ardından gelen geri çekilmeden bu yana geçen yıl boyunca resmî açıklamalara ve gazete haberlerine göre sayıları 314 ile 402 arasında yeni kalekol, karakol inşaatı ihalesi yapılmış, keza sınırda, Şırnak hattında 11, Dersim Munzur'da 4 güvenlik barajı yapılmaktadır. Bunların 7'si için hâlihazırda 103,5 milyon TL harcanırken toplam maliyetin 207 milyonu bulması beklenmektedir. Ayrıca 820 kilometrelik bir güvenlik yolu yapılmaktadır. 2 bin civarında yeni korucu kadrosu açılmıştır. Yine, bugün Kandil'e 400 sorti yapmakla övünüyorsunuz, bunun sorunu çözme anlamında bir getirisinin olmadığı gibi bütçeye de ciddi bir maliyet getireceği aşikârdır.

Savaş politikaları aslında bugün bütçesini düzenlediğimiz diğer tüm bakanlıkların da bütçesini etkiliyor. Paylaşım savaşına katılması sonucu bir Rus uçağının düşürülmesi, yine içeride devam eden savaş uygulamaları, DAİŞ'in sınırı hallaç pamuğuna çevirmesinin doğal sonucu olarak turizm gelirlerini de etkilemiştir. Geçen yıl şubat ayında Antalya'ya Rusya'dan 8.300 turist gelmişken bu yıl gelen turist sayısı sadece 55 kişidir. Yine, içte yaşanan Kürt sorununa güvenlikçi, askerî bakış açısı turizm gelirlerini de etkileyecektir. Turizmde patronların kaybını karşılayacağınızı -ki bu bizim cebimizden karşılanacak- vadediyorsunuz. Ya Turuşlu, Palaşlı köylü gencin, orta sınıfın, küçük esnafın zararını nasıl karşılayacaksınız? Turizmde turist sayısı düşünce gençler işsiz kalmaktadır. Her yıl Adıyaman'dan binlerce genç Antalya'ya çalışmak için gider, şu an Antalya'ya giden çocuklar iş yok diye geri dönmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz burada neyi denetleyeceğiz, neyin hesabını soracağız? Canın hesabını vermekten kaçanlar malın hesabını verir mi?

İşte, kısa bir süre önce, biliyorsunuz, 28 Aralık 2011'de, bu Hükûmet zamanında Şırnak'ın Uludere ilçesinin Roboski köyünde çoğu çocuk yaşta 28'i aynı aileden 34 can savaş

58
uçaklarının bombalarıyla katledildi. Bu nasıl bir Hükûmet, nasıl bir devlet ki kendi uçakları kalkıyor, kendi halkını bombalıyor, katlediyor ama tek bir sorumlu yargılanmıyor. Basit yaralamalı bir trafik kazasında bile mahkemeler, tutanaklar, yargılamalar bitmezken söz konusu Roboski olunca ne yargılanan var ne sorgulanan. Henüz bu katliamın hesabı verilmemişken, bu Hükûmetten maliyet, gelir-gider hesabının sorulmasını beklemek, boş bir hayalden öteye gidemez.

Roboski'de yaşanan katliam nedeniyle dosyada verilen görevsizlik ve sonrasında verilen takipsizlik kararıyla katliamın sorumluları yargıdan kaçırıldı ve hatta bizzat yargı eliyle katliam dosyasını kapatmaya çalıştılar, çalışıyorlar.

Yine, şu anda, aylardır devam eden, hukuksuz, kanunsuz sokağa çıkma yasakları ve bu süre zarfında sistematik şekilde devam eden bir vahşet var. Ölümler yaşanıyor. Sorun gerçek anlamıyla can almaya devam ediyor.

Cizre'ye can ve mal güvenliği sağlayacağım diye girenler ne can bıraktı ne mal bıraktı. Cizre'de ne oldu, kaç kişi öldü, nasıl öldü, Meclisin bile bilgisi yok şu anda. Bizim oralarda kurduğumuz kriz masalarından aldığımız bilgilere göre, 178 cenaze vahşet bodrumlarından çıkarıldı. Bu vahşet bodrumunda yaşamını yitiren siviller için her türlü girişimde bulunduk, yetkililerle defalarca görüştük, açlık grevi dâhil her türlü eylemselliklerde bulunduk; bir ambulans bile gönderilemedi. Sonuçta bir katliam yaşandı, tanınmayacak kadar yakılmış cesetler var ortada. Bu cenazelerin çoğu teşhis edilemez durumda. Bu kadar sivil, masum insanı katlettiğiniz yetmiyormuş gibi her birinin cenazesini farklı illere gönderip ailelere ikinci bir zulüm yaşatılıyor. Ve şu an insanlar morg morg gezip çocukların cesedini teşhis etmeye çalışıyorlar, DNA testleriyle cesetlerini tanımaya çalışıyorlar. Cizre'de uygulanan vahşetin aynısı Sur'da devam etmektedir. Yine Sur'da gözler kör, kulaklar sağır, Cizre'de olduğu gibi.

Öyle laf olsun diye söylemiyorum, sürekli bölgedeyiz, her gelen ölüm haberiyle birlikte orada halka, özellikle gençlere barışı anlatmakta zorlanıyorum, barışa dair olan inançlarını yitiriyorlar; "Ortak vatanda birlikte özgürce yaşayacağız." desem de artık bunu önemsemiyorlar. Olası gelişebilecek katliamdan sonra hiç kimse orada ne kardeşlikten ne barıştan bahsediyor. Artık o halka anlatacak hiçbir şey kalmamıştır. Biz bunu dile getirdiğimizde, "Duygusal kopuşlar var, yarın çok geç olacak!" dediğimizde iktidar sıralarından "Tehdit mi ediyorsunuz?" naraları yükseliyor. Yuh yani!

Hiçbir ölümü normalleştirmeyelim. Bunu bütün can kayıplarımız için söylüyorum. Orada gencecik çocuklar ölüyor. Bu, asker olmuş, polis olmuş gerilla olmuş hiç fark etmiyor ve göz göre göre her gün sivil insanlar öldürülüyor, açıkça savaş suçları işleniyor. Bütün bu ölümler her gün biraz daha bu ülkeyi bölüyor ve canımızı yakıyor. Meclisin bu savaşı durdurmak adına rol alması gerekirken, Hükûmet baskısıyla ve demokratik olmayan Meclis İç Tüzük'üyle bu ölümlere seyirci kalmaktan öteye gidemiyor.

"Kardeşlik" lafını ağzınızdan düşürmüyorsunuz ancak Hükûmetin ve Cumhurbaşkanın beyanlarına bakıldığında "Kürt koridorunu kabul etmeyiz." deniliyor. Kürtlerin komşuluğunu bile kabul etmeyen bir anlayış bugün Kürtlerin kardeşliğinden bahsediyor. Komşu olarak bile kabul etmediğiniz bir halkla nasıl kardeş olmayı düşünüyorsunuz?

Yine, öyle ben onu muhatap almam, bunu muhatap almam diyerek bu sorunu çözemezsiniz. Hükümet atamayla muhatap arıyor. Ağzınızdan düşürmediğiniz milletin iradesine ne oldu? Millet size oy vermeyince irade olmuyor mu? Sadece size oy verildiği zaman mı irade oluyor? HDP 6 milyon oy almış bir parti. Halk oy vermiş, bu partiyi iradesi sayıyor. Siz "Ben bu iradeyi tanımıyorum." diyorsunuz. Yıllarca bu halkı tanımadınız, "Kürt yoktur." dediniz, yüz yıldan sonra geldiğiniz nokta da ise "Kürt vardır ama iradesi yoktur." demektesiniz. Sizin "var" ya da "yok" demenizle bunlar olmuyor.

Yine, Cumhurbaşkanının ve Hükûmet medyasının beyanlarına bakılırsa, içte savaş yetmiyor, Suriye'ye girmekten bahsediliyor. Bu olsa olsa stratejik derinlik değil stratejik delilik hâlidir. Türkiye bu bataklığa saplanmaya çalışılmaktadır. Bu savaşı isteyenlere öncelikli önerim: Buyurun siz kendi çocuklarınızı gönderin ama kendi çocuğunuzu gönderemediğiniz bir savaşa yoksul Anadolu çocuklarını alet etmeyin.

Hükümet ne yaptı? "Bir Arap baharı geliyor, ben buna Ortadoğu'da öncülük edeyim." derken bunun olası sonuçlarını, kendi gücünü, bütçesini, uluslararası ilişkileri dikkate almadan balıklama daldı. Bu politikayı uygularken rasyonel mevcut sahayı, sosyolojik altyapıyı dikkate almadan yaptı. Orta Doğu'da, özellikle Suriye politikasında tamamen mezhepçi ve Kürt karşıtı politikalarla hareket etti. Bu mezhepçi ve Kürt karşıtı politikalar ülkeyi Suriye'de tamamen bir çıkmaza soktu. Tamamen savaşçı bir politika izlerseniz bunun maliyeti var ve bu maliyet sadece ekonomi anlamında değil sosyal, siyasal, kültürel, birçok alanda sorunu ve maliyeti beraberinde getiriyor. Bugün Suriye'de yaşanan savaşın sonuçlarını… En basitinden bir mülteciler sorunu var. 2,5 milyon mültecilerden bahsediliyor ki bu insanlar yaşamın her alanında olmak durumundalar ve hiçbir sosyal güvenceleri olmadan aramızda yaşayacaklar. İleriki yıllara ilişkin bu maliyetin daha da artacağı muhakkak.

59
Evet, bütün ülkeler Suriye'de ve Suriye'de güç dengeleri çatışıyor. Belki hepsi silah zoruyla bir şeyler yaratabileceğine inanıyor ama Türkiye Suriye'de tek bir kurşun sıkmadan en büyük kazanan olabilirdi, hâlâ da olabilir. Bunun yolu açıktır, savaşa da bu kadar bütçe ayırmamıza gerek kalmazdı. Amerika'nın, Rusya'nın ve diğer Batılı ülkeler buraya sınır ülkeleri değil ve güçle orada durmaya çalışıyorlar ama bizim binlerce yıldır orada yaşayan kültürel bağlarımız var, 911 kilometre sınırımız var. İşte tam da bu nedenle bu kadar uzun bir sınırımız olduğu için orada barışçıl bir politika izlememiz gerekir. O sınırda her gün "kardeşimiz" dediğimiz milyonlarca Kürt yaşıyor. Onlarla çatışarak, savaşarak sınır güvenliğinizi sağlayamazsınız.

Bugün bütün dünyayla kim yüzünden karşı karşıyayız? Milyonlarca soydaşı, bu ülkenin vatandaşı olan Kürtler yüzenden. Kürt karşıtı politikalar bugün Türkiye'yi bütün dünyadan izole etmiş durumda. Eğer Suriye'de masada olmak istiyorsanız, önce kendi ülkenizde masayı devirmemelisiniz. Kendi masanızı kurtarırsanız, Suriye'de de emin olun masada da olacaksınız.

Savunma sanayi, askerî harcamalar izlediğiniz politikalarla birebir etkilenen bir durumdur. Bu savaş bütçesinin altyapısı Hükûmetin izlediği politikalardır. "Kürt sorununu savaş ile güvenlik tedbirleriyle çözeceğim." diye bu süre zarfında 300 milyar dolar para harcadınız. Harcadınız da ne oldu? Hem bu ülkenin kaynaklarını harcadınız hem de bu ülkenin gençlerini harcadınız hem de bu ülkenin geleceğini harcıyorsunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz bütün bu problemlerden çıkış kaynağı olarak barış projesi önerdik. Savunma Sanayi Müsteşarlığı "Şu projeye şu kadar maliyet, bu projeye bu kadar maliyet; şöyle dünyada sıralamaya girdik, böyle girdik." diyor ya, hâlbuki projelere çok ciddi miktarda para aktarılıyor ve çoğu israf projesi olmaya aday olabileceği tahmin ediliyor.

Bakın, ben Savunma Sanayi Müsteşarlığına maddi anlam da çok ciddi bir katkı sunmak istiyorum: En maliyetsiz proje nedir? Ciddi ve samimi bir barış projesidir. Siz, hem ülkede hem Orta Doğu'da istikrarlı bir barış projesi yürütemediğiniz müddetçe ülke olarak kaybetmeye mahkûmuz. Şimdi, diyebilirsiniz ki bu savaş politikaları ortamında Suriye'de nasıl barış politikaları izleyelim? Basit bir durum var. Ülkemizde yaşayan ve bu ülkenin vatandaşı milyonlarca Kürt yurttaş var, bunların da ördüğünüz duvarlar arkasında teyzeleri, amcaları, dayıları, kirveleri var. Suriye'de ve tüm Orta Doğu'da nefes almak istiyorsak, komşu ülkelerdeki Kürtlerle gelecek vizyonunu da içeren doğru ve barışçıl bir programı yürütmeliyiz. Bu ülkenin Suriye'deki barışçıl anlamda en büyük silahı, en büyük gücü Kürtlerdir. Ama ne yapıyorsunuz? Kürtlerle olan sınırınıza duvarlar örüyorsunuz. İnanın, o sınırda ördüğünüz duvarlara boşa para harcıyorsunuz. Çok uzun olmayan bir vadede o duvarları yıkmak durumunda kalacağız. Hem ülkede hem Orta Doğu'da barışçıl bir politika izleseydiniz belki, bugün, bırakın o duvarları, oradaki telleri bile kaldırabilirdik.

Biz, bu barış politikalarında ısrarcı oldukça, İşte tek adam yönetimi, otokratik savaş hükûmeti burada devreye giriyor. Savaş ortamında akıl, fikir, özgür düşünce makul çözümler kenara itilir, hamaset kavramları üzerinden siyaset yapılır. Barışçıl ortamda bu Hükûmet tıkandı çünkü barışçıl ortamda hamasetin siyaseti tıkandı.

Bu Hükûmet, ülkeyi kurtarmak için değil, kendini kurtarmak için savaş politikalarına geri sarmıştır ama tecrübeyle sabittir ki bugüne kadar hiçbir hükûmet savaş politikalarıyla ayakta kalamamıştır. Kısa süreli her şeyi örtebilir, saklayabilir, katledebilirsiniz ama çok uzun olmayan bir vadede kaybetmeye mahkûmsunuz.

Savunma Sanayi Müsteşarlığı savunma projelerinden bahsediyor. Bakın, bir Rus uçağını düşürdük, şimdi bütçe yapıyoruz. Bu Rus uçağının düşürülmesinin bize, halka maliyeti ne kadardır? Hükûmete soruyorum: Uçağın düşürülmesinin ülkeye maliyeti, turizme, enerjiye, tekstile, sosyal ve siyasal ilişkilerimize yansıması ne olmuştur? İşte, memleketin ahvali budur arkadaşlar, içte savaş, dışta savaş. Savaşın bedelini hem canıyla hem malıyla yoksullar öder, yarın öbür gün bütün bütçeyi tek kaleme harcamak durumunda kalabiliriz. Yaptığımız şu bütçeler, gelir-gider hesapları hepsi rafa kalkabilir. Bu gidişat çıkmaz sokaktır, bu gidişat savaş çıkmazıdır. Peki, bu savaş çıkmazından nasıl kurtulacağız?

Tüm ülkenin kısa vadeli değil, uzun vadeli bir rahatlaması için Türkiye'nin temel paradigmasını değiştirmesi gerekir. Kürt sorunu artık sadece ulusal ölçekte Türkiye'nin sorunu değil, bölge bazında dört ülkeyi ve genelde Orta Doğu'nun güncel durumuyla birlikte değerlendirildiğinde uluslararası bir sorundur ve bu anlamda artık bir dünya sorunudur. Bu nedenle, kendi Kürt sorununu bir an önce çözmüş Türkiye uluslararası ilişkilerinde de bir sıkışmaya, daralmaya girmeyecektir. Bu anlamda, Türkiye'nin temel bir paradigma değişikliğine gitmesi gerekiyor. Dünyanın neresinde olursa olsun Kürtlerin kazanımlarını, Türkiye'nin kaybı olarak görmemelidir. Orta Doğu'nun kan gölüne döndüğü bir ortamda bu ülkede Suriyelileşmeyi önleyecek, bu halkları kan gölünden, bu kaostan, çıkaracak anlayışın AKP'nin savaş beyanları değil, Sayın Abdullah Öcalan'ın tabiriyle, barışa olan inancını barındıran Eşme ruhunda olduğunu belirtmek istiyorum.

60
Konuşmanın başında belirtmiştim, canın hesabını vermeyenler malın hesabını nasıl verecekler? Biliyorsunuz -basında- yeni güvenlik yasaları çıkıyor, ki bunların hepsi "Vur, kır, ben seni kollarım." mantığıyla yapılıyor. Bu bir korumadır, hukukta bunun hiçbir yeri yoktur, ben bunları atlıyorum ve son olarak şunu söylüyorum:

Biliyorsunuz, bugün Meclise sayın eş genel başkanlarımız ve bazı milletvekili arkadaşlarımız için fezlekeler gelmesi emredilmiş, tavsiye değil emredilmiştir, gelecektir. Ben şuradan bütün halkıma, bütün Meclise sesleniyorum: Eş başkanlarıma ve diğer arkadaşlara gelen fezlekelerin… Daha fazlasını ben yaptım, onların yaptığı her şeyin arkasındayım, onların söylediği her sözün altına imza atıyorum, hiçbir zaman o fezlekelerden, şunlardan, bunlardan korkmuyoruz.

Sayın Ahmet Hakan da bizimle ilgili, "Parlamentoda ballı maaşlar alıp gel keyfim gel..." demiş. Sayın Hakan bilsin ki, hiçbir HDP vekili bir maaş için vekil olmaz, hepsi, parayla karşılığı ödenmeyecek, bütün dünyayı verseniz bedelini karşılamayacak bir durumun, bir geleneğin ve bir siyasi duruşun emekçileri, emektarları olarak buradalar. Eğer çok istiyorsa tüm milletvekillerimizin şu andaki değil, geçmişteki mal varlığını araştırsın,

milletvekili olmadan önceki mal varlığı ile şu andaki durumlarını bir karşılaştırsın, kim allı ballı maaşlarla, rüşvetlerle, yolsuzluklarla bütçesini genişletmiş ortaya çıkarsın. Varsa böyle bir durum "Eyvallah!" deriz. Ve bunlar ortaya gelmişken gelin yolsuzluk, hırsızlık, savaş suçlarını da bir araştıralım diyorum.

Adıyaman'da hendek mi vardı, çukur mu vardı? 250 kişi gözaltına alındı, 30-40 tanesi tutuklandı; bugün bile 11 kişi gözaltına alınmış.

Özet olarak "Savunma Sanayii Müsteşarlığınca kara, deniz ve havacılık alanında yürütülen çok önemli savunma projeleri var." diyorsunuz. Bütün bu ülke için en güvenilir politika nedir biliyor musunuz? Barış projesidir. Bu projeyi hayata geçirmeden hiçbir şeyin projesi, bütçesi uygulanmaz bu ülkede. Uygulansa bile bu ülkeye, bu halka bir hayrı olmayacaktır.

Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Çakır.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Sayın Başkan, konuşmacı Sayın Yıldırım konuşmasında "Masum Kürtleri öldürüyorsunuz, katlediyorsunuz." demek suretiyle grubumuza sataşmada bulunmuştur. 69'dan söz istiyoruz.

BAŞKAN - Peki, iki dakika söz veriyorum Sayın Çakır.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Masum Kürtleri de öldürmüyoruz, Kürtleri de öldürmüyoruz. Eğer bölgede yaşanan olağanüstü şartlar altında ölen insanlar varsa bunlar içerisinde Kürtler de vardır, Kürt olmayan unsurlar da vardır. Dolayısıyla, öldürülen insanların kimliği Kürt kimliği değil, terörist kimliği üzerinden bir tablo ortaya koymaktadır. Öldürülen birileri varsa bunlar şaki, isyancı ve terörist unsurlardır.

Sayın Yıldırım konuşmasında "Tehdit mi ediyorsunuz?" diyor. Tehdit ne kelime, tehdit etmiyoruz, daha ötesini yapıyoruz. Orada devlete karşı, meri düzene karşı, mevcut düzene karşı bir kalkışma içerisinde olanları ne demek tehdit etmek, tehdit sadece bir ön durumdur, aksine, onların üzerine gitmek suretiyle, güvenlik güçleri gerekeni yapmak suretiyle onların enterne edilmesini, bir anlamda devre dışı bırakılmasını ortaya koymaktadır. Bu, tehdit falan değil, aksine, gereğini yapmaktadır. Bu, adaletli olmanın da gereğidir. Eğer adaletli iseniz haklıyla haksızı, suçluyla masumu ayırt etmek zorundasınız. Bizim de şu anda yapmış olduğumuz şey, adaletli davranmak, haklıyla haksızı ayırt etmek, suçluyla masumu ayırt etmektir. Bu, biraz da kerim devlet olmanın, merhametli olmanın gereğidir.

Öte taraftan Sayın Baluken dedi ki: "Acz içindesiniz." Hayır, acz içinde değiliz. Eğer acz içerisinde olanları görmek istiyorsanız Sayın Baluken, son birkaç gündür tablo çok nettir; hem Sur çağrısına hem cuma çağrısına, bölgenin, bölge insanımızın, Kürt kardeşlerimizin göstermiş olduğu ilgiden, kimin acz içerisinde olduğu açık seçik ve net bir şekilde görülmektedir. Bir acz arıyorsak acz tablosu budur.

Saygılarımla.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Grup Başkan Vekili konuşması sırasında bizim acz içerisinde olduğumuzu söyleyerek sataştı. Grubumuz adına sataşmadan söz istiyoruz.

BAŞKAN - Buyurun, size de iki dakika.

61
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Meral Danış Beştaş konuşacak.

BAŞKAN - Peki, Sayın Danış, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.

Doğrusu sayın hatip, Grup Başkan Vekili adaletli olmakla övündü diyeyim ve suçluyla suçsuzu ayırdıkları ve bu atfedilen hiçbir zorluğu vatandaşa çıkarmadıklarını, suç işlemediklerini söyledi. Suçlu ve suçsuz ayrımını yaptığınızı sadece iddia edebilirsiniz ya da adaletli olduğunuzu sizin söylemenizin hiçbir anlamı yoktur, önemli olan Türkiye yurttaşlarının, Türkiye toplumunun gerçekten adaletli olduğunuzu ifade etmesidir. Hani, halk diliyle, kendini övmek değildir, "Ben bunları yaptım, ben iyiyim." demek değil, bunların takdir edilmesidir.

Yani Selamet Yeşilmen, bir anne olarak, kendi bahçesinde, iki çocuğunun yanında öldürüldü. Ekin Van'ın cenazesi, çıplak bedeni teşhir edildi. Daha geçen hafta, Mardin'de, bir kadın, mekanizması bozuldu diye panzerden açılan ateşle öldürüldü. Üç aylık bebekten, Miray'dan, 70 yaşındaki Taybet İnan'a kadar bu isimleri hep duymaya devam edeceksiniz, orada öldürülüyor ve katlediliyor, bu mudur adaletli olmak? Eğer adaletli olmak buysa, adaletsizlik nedir, onun cevabını hep birlikte aramamız lazım. Şu anda herhangi bir yasa dışı örgütle mücadele edilmiyor, halkla mücadele ediliyor. Bugün Sayın Başbakan Silopi'ye gitmiş ve diyor ki: "Biz devletin kudretini gösterdik, şimdi sıra şefkatte." Böyle bir şey olabilir mi ya? Git, yak, yık, öldür, katlet yüzlerce insanı, bütün her yeri yerle bir et, sonra "Biz kudretimizi gösterdik ama şimdi de şefkat gösteriyoruz." de! Yani bunlar tebaa mıdır? Bunlar bu ülkenin köleleri midir, siyahları mıdır? Silopi'de, Cizre'de yaşayan insanlar aylardır kan ağlıyorlar, her gün ölümle yüz yüzeler, yüzlerce evladını kaybetmişler, şimdi şefkatten söz ediliyor.

Böyle bir şefkat kabul edilmez, böyle bir savunma asla kabul edilmez. Bunun karşılığı yoktur ve sizin söylediğinizin de gerçek hayatta hiçbir karşılığı yoktur. Bunu ifade etmek istiyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ederiz.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

62

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına dördüncü konuşmacı Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Yıldırım, süreniz yirmi dakika.

HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.

Ben bugün özellikle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2016 yılı merkezî yönetim bütçesi üzerinde grubumuzun düşüncelerini ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Açıkçası, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı kurumlara tek tek geçmeden önce, ülkemizde çok büyük bir probleme neden olduğunu düşündüğümüz -ben de bir akademisyen olarak- bilim özgürlüğü ve üniversite özerkliği hakkında düşüncelerimizi ifade etmek istiyorum.

İnsanlık tarihinde din ve felsefenin arasındaki tartışmalardan bir antitez olarak ortaya çıkmış olan bilimin ilk ortaya çıktığı günden bugüne kadar iktidar yapıları ve toplum arasında sürekli tartışmalı bir ilişki söz konusu olmuştur. İnsanlık tarihi ve bilimsel çalışmalarla özdeş olan iktidar yapıları ile bilim insanları veya bir bütün olarak bilimsel kurumsallaşmanın sürekli bir problemi olmuştur.

Bugün bilimin en önemli sorunu, en önemli meselesi üniversitelerin, araştırma merkezlerinin, bilimin ve onun mensuplarının özerk ve özgür olma sorunudur. Bu dünyanın birçok coğrafyasında var olduğu üzere ülkemizde de bu problem çok sancılı bir şekilde yaşanmaktadır. Açıkçası, tarihsel kesit içinde, bilim ve bilimsel özgürlük devlet ve toplum tarafından, toplumun belli kesimleri tarafından sürekli tehlikeli olarak görülmüştür. Çünkü bilimin amacı, sürekli, yeni olan, yeni olduğu için de alışık olunmayan bir hakikat arayışıdır. Sürekli hakikat peşinde gidilir. Yeninin, bugüne kadar açığa çıkarılmamış olanın özgün bir biçimde, objektif bir biçimde açığa çıkarılması amacı taşınır.

Bilimin ilkeleri ve değerleri ile, bilim ve bilimsel özgürlük ile devlet ve toplumun belli kesimleri arasında çelişki sürekli var idi. Açıkçası, Sümerlerde ilk bilimsel çalışma olarak tanımlanabilecek araştırmalardan Antik Yunan'daki Sokrat'a, Platon'a ve Aristo'ya varıncaya dek bu iktidar yapıları ile bilim arasındaki, bilimin mensupları arasındaki çelişkiler, çekişmeler, sorunlar hep var olmuştur.

Bir bilim insanı, bilimsel çalışmayı yürütürken, bilimin devlet, etnik, ulusal, dinî sınırları yoktur, bunları gözetmez. Bir bilim insanı bilimsel çalışma yürütürken, devletin hassasiyetlerini değil, ulusallığın hassasiyetlerini değil, toplumun örfe ve geleneğe dayanan hassasiyetlerini değil bilimin evrensel ilkelerini, bilimin evrensel prensiplerini gözeterek hakikat yolunu seçer. Buradan bakıldığında, engelleyici olarak karşısına çıkan her şeyi

63
aşmak ister, kendisine sınırlar çizmek isteyenleri dinlemez, bu anlamda hakikate ulaşırken de çalışma konusu ne olursa olsun -uzay, tabiat, yeryüzü, jeoortam, tarih, iktidar, güç odakları- canlı olan her şeyin ama her şeyin geçici ve değişken olduğuna inanır. Bilim hiçbir şeyin statik ve durağan olmadığına, şu arzıcihan döndüğü sürece her şeyin değişeceğine, canlı ve cansız ortamın da sürekli değişeceğine inanır. Siyasi yapılar, iktidarlar, beşeriyete ait olan hiçbir şey bundan azade değildir. Bu, 5 bin yıllık bilimsel çalışmaların açığa çıkarmış olduğu muazzam bir birikim ve tecrübeyi ifade eder.

Peki, bilim, devletleri, onun sınırlarını, onun statükolarını, onun basmakalıplarını değil de neyi esas alır? Kendisine çalışma konusu yapmış olduğu olguları ve olgular arası ilişkileri esas alır. Kendi yaptığı çalışmanın hakikate ulaşması konusunda önüne çıkacak olan dogmatizmi yıkma, sınırları aşma, devlet ve iktidarların tartışılmazlığı ve değişmezliği üzerine kurulu olan konformizmini de hiç şüphesiz rahatsız eder. Çünkü bilimsel çalışmalar sonucunda, çalışma konusu ne olursa olsun, özellikle de sosyal bilimlerde, toplum bilimlerinde hakikate ulaşılırken tarihsel süreç boyunca en çok rahatsız olanlar iktidar yapıları olmuştur.

Şüphesiz, bütün bilimsel çalışmaların kendi içinde özgünlüğü vardır ama fen bilimlerine ve doğa bilimlerine göre sosyal bilimler, iktidar yapıları tarafından daha fazla tehlikeli görülmüş, devletler ile konforunun bozulmasından rahatsız olma riski yaşayan bazı toplum yapıları da buna karşı çıkmıştır çünkü sosyal bilimler, iktidar ilişkileri ve toplumsal sınıflar arasındaki güç dengesizliğini hedefine koyar, arasındaki güç dengesizliği üzerinden açığa çıkmış olan baskı düzenlerinin nedenlerini araştırmaya çalışır. Bu, sosyal bilim için tespitler, nedenler, açığa çıkmış olan baskı düzenlerinin giderilme yöntemlerini ortaya koymaya çalışırken baskıyla karşılaşır ama özlü bilim insanları ve çalışanları, emekçileri bu baskıya karşı şüphesiz bilimin direnişçi yönünü göz ardı etmezler.

Sosyal bilim, devlet ile toplum, ezen ile ezilen, zengin ile fakir, kadın ile erkek, mağrur ile mazlum arasındaki sorunları siyasi, askerî, ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik nedenleri ve arka planlarıyla açığa çıkarmaya ve bu açığa çıkarma üzerinden bir hakikate ulaşma ve toplumsal meselelerin bir bilimsel perspektifle ortadan kaldırılması yöntemleri üzerine kafa yorar. Yine, belirtmeliyiz ki bu çalışmaları yaparken yasal sınırlar değil evrensel hakikatler ve onun arayışları ve onun sınırlarını aşma bilim insanının en önemli öncelikleri ve hassasiyetleridir.

İşte, muktedirlerin nazarında bilim insanlarının affedilmez günahı budur çünkü onların yaratılmış olan iktidar yapılarını sürekli tehdit eder. Onların orantısız bir biçimde, dengesiz bir biçimde sürdürdükleri konforları tehdit eder. Bu sadece bugünün ve ülkemizin sorunu değildir, yeryüzünün farklı yerlerinde ve farklı dönemlerinde… Ama son birkaç asırda artan bir biçimde bilim insanlarının, bilimin özerkliği ve bilimin özgürlüğü önünde sürekli engeller çıkmış, baskı araçları artmıştır. Ama şunu üzülerek ifade etmeliyiz ki son yıllarda ülkemizde, maalesef, bu baskıların sıradanlaştırıldığı, bilim üzerindeki despotik ve tehditvari, özellikle eyleme de dönüşebilen söylemlerin arttığı bir süreci yaşamaktayız. Bu, ülkemizin üzerine kurulu olduğu kültürel hazinenin tarihsel birikimiyle örtüşmeyen orantısız bir durumu ifade etmektedir. Bilim insanı, düşündüklerinin ve çalışmalarının kimi rahatsız ettiğine, kimi de mutlu edeceğine bakmaz. Bir bilim insanı, yaptığı çalışmalar neticesinde iktidarın mı, muhalefetin mi istifade edeceğine veya mutlu olacağına bakmaz. Bilim insanı, her zaman için doğrunun ve hakikatin peşindedir. Bugün Batılı ülkelerde, özellikle bizim de içerisinde olduğumuz Doğu'ya göre -tırnak içinde söylüyorum- nispeten daha fazla üniversite özerkliğinin ve bilimsel özgürlüğün kurumsallaştığını ifade edebiliriz. Batı'da bilim ile devlet arasında da şüphesiz gerilim vardır. Ama, Batı'da bilimsel çevreler ile devlet ve iktidar yapıları arasındaki gerilim hiçbir zaman üniversiteye ve bilime bir müdahale ve baskı gerekçesi yapılmaz.

Yine, bir hususu belirtmek isterim ki Batı'nın bugün varmış olduğu bu düzey, asla ama asla kendi tarihsel "background"undan getirmiş olduğu bir birikim değildir. Şunu ifade edelim ki: Batı kendi karanlık döneminden çıkmaya başladığı, yavaş yavaş düşünce ve bilimin gelişme göstermeye başladığı dönemlerde yani Batı'nın Rönesans'ı yaşadığı süreçlerde Doğu'dan çok ciddi bir birikim maalesef Batı'ya kaçırılmış ve kaçmıştır. Bugün Batı özgürlüğün, bugün Batı insan haklarının, bugün Batı evrensel standartların konforunu yaşıyorsa Doğu'dan kaçırmış olduğu bilimsel birikimin ve müktesebatın üzerine kurmuş olduğu düzenle bunu yürütmektedir. Şu topraklar; Anadolu ve Mezopotamya toprakları tarihsel süreç içerisinde… Bakın, Mezopotamya'daki tabletlerde çıkmış olan çivi yazıları da, bütün dünya tarafından da kabul edildiği üzere, Batı'dan bin yıl önce bilimsel çalışmalara, astronomiden matematiğe, tıptan sosyal bilimlerin birçok dalına kadar, Mezopotamya'da başladığını ifade etmektedir. Batı, buradan kaçırmış olduğu zenginlikler üzerine bir kültürel hazine kurmaya çalışmış; bugün vardığı noktayı, bugün özellikle bilime biçtiği özerk yapıyı, değeri, özgürlüğü buradan kaçırdığı hazineler üzerine bina etmiştir.

Türkiye'de bugün itibarıyla sınırlı sayıdaki üniversitenin belli kürsüleriyle sınırlanmış olan bir bilim özgürlüğüyle karşı karşıyayız. Özellikle, batının doğudan bilimin kültürel hazinesini alarak batıya götürdüğünün birkaç örneğiyle konuşmama devam etmek istiyorum. Düşünün, bütün dünyada Pisagor matematiğin babası olarak kabul edilir ama İyonyalı Pisagor eğitimi İyonya ya da Yunanistan'da almamıştır. Yirmi iki yıl Mısır'da, ondan da önce yedi yıl Babil'de yani Mezopotamya'da görmüş olduğu tahsil üzerine dünyada kendi çağı için bugün de geçerli olan bilimsel çığırları açmıştır. Doğunun bu hazinesinin göz ardı edildiği ve

64
Mezopotamya'da başta matematik olmaz üzere, özellikle tıpta, matematikte, astronomide ve sosyal bilimlerde var olan gelişmişliği, üzerine bina ettikleri özgürlüğün konforunu sürdürürken biz, bugün üniversitelerimizde bilim insanlarımıza, bilimin özgürlüğünü ve üniversitenin özerkliğini değil, iktidar uğruna feda edilen baskılarını ve onların çalışma koşullarını -deyim yerindeyse- burunlarından getirecek kadar sıkıntılı bir süreçle yürütmeye çalışıyoruz.

Buradan hareketle birkaç kuruma dair de bilgi vermek istiyorum. Komisyon görüşmeleri esnasında Sayın Bakana da ifade etmiştim. Bakın, TÜBİTAK'ta, özellikle bilimsel bilgi, eleştiriye açık, sınanabilir, tutarlı olmalıdır. Yine "Bilgiyi üretecek bilim insanlarının da bağımsızlığı en önemli şartlardan biridir." diye ifade etmiştik. TÜBİTAK, kuruluş misyonunun tersine bugün bu şartlardan giderek uzaklaşmış, bir kurum hâline dönüştürülmüştür. Bir bilimsel kimlikten ziyade bir devlet kurumu, bir kamu kurumu hâline dönüştürülmüştür ve TÜBİTAK bilimsel araştırma, bilgiyi yayma, uzmanlığı kamunun ve toplumun faydasına sunma işlevlerini önemli ölçüde yitirmeye başlamış, toplum nezdinde bağımsız olmayan, uzmanlığın değil, maalesef ama maalesef, iktidarın ve güç odaklarının yasal yetkileriyle atamaları sonucunda yönetilen bir kuruma dönüştürülmüştür.

TÜBİTAK'la ilgili, yakın geçmişte bütün vekil arkadaşlarımızın bilebileceği bir örnek üzerinden hareket edelim. Malumunuz olduğu üzere, sonbaharda Bingöl'ün Sarıçiçek köyüne düşen bir meteor üzerinden, özellikle bu taşların bir maddi değerinin olabileceği düşüncesiyle, yerli halktan ve Batılı ülkelerden buradan örnek taş almaya gelenlere dair -bakın, TÜBİTAK- burada, özellikle devlet adına vergi memurları, halkın kazancının vergiye tabi olup olmadığını inceleyerek düşen meteorlardan vergi alınıp alınmayacağını tartışmıştır. Bunun bilimsel çalışmalarda nerede kullanılabileceğinden ziyade, acaba bundan bir vergiyle istifade eder miyiz gibi, bir tüccar mantığıyla yaklaşılmıştır.

Sayın Bakan…

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Ahmet Hocam, maliye o, maliye.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Geleceğim, şu anda onun "tweet"ini okuyacaktım.

Bakın, Sayın Bakan, dönemin Bakanı Sayın Şimşek'in Twitter üzerinden paylaştığı şu cümlesi gerçekten hepimiz açısından, bilimin özerkliği, özgürlüğü açısından ibret vericidir. "Taşlardan vergi alınsın mı?" anketini başlatmıştır. Bakın, "Taşlardan vergi alınsın mı?" anketini Twitter'dan paylaşmıştır.

Bir diğer hususu TÜBA'yla ilgili olarak belirtelim. Bilimsel kurullar ülkelerin prestijleridir. Bu prestiji özerk olmaları, gerektiğinde devleti ve hükûmetleri eleştirerek ilerlemeye ve yanlışları düzeltmeye katkı sağlayacak şekilde yaparlar. Bu kurullardaki bilim insanları kendi yetkinliklerini tartışmaya açmazlar. Ancak, TÜBA, özerk yapısını -üzülerek ifade edeyim- AKP hükûmetleri döneminde özerkliğini yitirmiştir çünkü bugün TÜBA'ya kurul üyesi olarak atananların üçte 1'i siyasi iktidar tarafından belirlenen YÖK'ten gelmekte, üçte 1' i yine siyasi iktidar tarafından belirlenen TÜBİTAK'tan gelmekte, sadece üçte 1'ini kendi üyeleri arasından seçmektedir. TÜBA maalesef böyle bir siyasal kimliğe sahiptir.

Ben konuşmalarımı tamamlamadan önce, özellikle -Tarım Bakanımız burada değil ama- kendi seçim çevrem olan Muş'taki TİGEM'le ilgili, Komisyon aşamasındayken Sayın Bakana soru sormuştum, sağ olsun Sayın Bakan bürokratları aracılığıyla Meclisteki adresime ulaşan bir cevap göndermiş.

Değerli milletvekilleri, Muş'taki TİGEM arazisi 65.147 dönüm arazi varlığına sahip. TİGEM ilk kurulduğu zaman bu 65 bin küsur dönümlük arazinin üçte 1'i çevre köylerden "İlimiz kalkınsın, ekonomik ve refah düzeyimiz yükselsin." diye köylerin mal varlığından devlete bağışlanmıştır Bakanın da cevabında belirttiği üzere. Peki, halk kendi alın terinden, atalarından, dedelerinden kendilerine kalan topraklarını sadece işlemekle meşgulken ve "Devlet de bizim sunduğumuz katkılarla bu kenti kalkındırsın." diye arazilerini bağışlarken Tarım Bakanlığı 25 Temmuz 2010 yılında Resmî Gazete'de yayımlanan bir ilanla ihaleye çıkmış ve 16 Mart 2011 günü yandaş bir ticari şirkete kiralamıştır, uzun süreli kiralama yoluna gitmiştir. Biz Sayın Bakandan Komisyonda rica ettik, dedik ki: Bakın, burası sözleşme şartlarına uygun bir biçimde kullanılmıyor. Burası sözleşmede olmadığı ve sizden rıza alınmadan üçüncü şahıslara kiralanıyor ama bunların olmadığını Sayın Bakan bürokratları aracılığıyla bize ulaştırdığı yazıda iddia etmiş. Ben de ifade edeyim: Bakın Sayın Bakan, isimlerini istediğiniz anda size sunmak üzere söylüyorum, "Hiç iş kazası olmamıştır." diye cevap vermişsiniz; Engin Kuş isimli vatandaş 2 parmağını asla kullanamayacak şekilde iş kazası geçiriyor, işten çıkarılıyor dava yoluna gittiği için. Daha büyük sakatlık yaşayan bazı isimleri bende mahfuz olan emekçiler, taşeron işçisiyken "Yargı yoluna gitmeyin, tazminat talep etmeyin, biz sizi kadroya alalım." diye susturulmaya çalışılıyor.

TİGEM arazisindeki kesilmemesi gereken kavak ağaçları kesiliyor, 726 bin TL'ye satılıyor, Sayın Bakan, bunların faturası şirket kayıtlarında var, iletebiliriz. Yine, en nihayetinde, 1.470 dönümlük bir yer bir köye kiralanıyor. Aynı şekilde Sayın Bakan, bu sözleşmede bulunan personel sayısının yarısı kadar personel çalışıyor, sözleşmede şart olarak koştuğunuz, kiralama şartı olarak koştuğunuz ve bir TİGEM bürokratı olan yani

65
kiraladığınız şirketi denetlemekle yükümlü olan bir TİGEM bürokratı, ismi bende, isterseniz bunu söyleyeyim, Mufil Yeşilyurt oranın genel müdürü Sayın Bakan. Düşünün, orayı denetlemekle yükümlü olan bir kurumun bürokratı kiraladığınız şirketin şu anda genel müdürü, oradan etkin bir denetleme ve soruşturma çıkar mı usulsüzlüklere karşı Sayın Bakan? Hani, tüyü bitmemiş yetimin hakkı üzerinden herkesin hakkını koruyacağınızı söylediniz, 65 bin dönümlük arazi maalesef şu anda, adı üzerinde, "çiftlik" olarak kullanılıyor.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına beşinci ve son konuşmacı Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.

Sayın Gaydalı, süreniz yirmi dakika.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2016 yılı bütçesi hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubunun görüş ve önerilerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, İnternet sitesinde ithalat ve ihracatla ilgili ayrıntılı bilgiler sunmamaktadır. Birçok bilgide kaynak olarak TÜİK gösterilmekte, TÜİK tam bir saha çalışması yapmamakta, sadece Bakanlık sitesine göre bir rapor hazırlamaktadır. Bu bağlamda, birçok bağımsız kuruluş rapor hazırlayamamaktadır. Onun için, verilen rakamların ne kadarının güvenilir olduğu şüphelidir. Gerçi, dün akşam genç bakanımız konuşmalarında "Rakamlar yalan söylemez." demişti, son derece doğru bir tespit. Rakamlar değil, insanlar yalan söyler yanlış rakamlar vererek.

Tarımın durumu Sayın Başbakanın, bakan ve AKP'li milletvekillerinin çizdikleri gibi pembe bir tablo değildir. Türkiye 1970'li yıllarda dünyada kendi kendisine yetebilen 7 ülkeden biriyken bugün gıda kalemlerinden birçoğunu ithal eder durumdadır. Tarımın Türkiye ekonomisi içindeki payı giderek azalmaktadır.

Tarım alanları AKP iktidarının on iki yılık döneminde yüzde 10,7 azalmıştır. 81 ilden 62'sinde tarım topraklarında azalma olmuştur. 2013 verilerine göre toplam 29 milyon 555 bin 704 dekar tarım alanı yok olmuştur. Bakanlık her ne kadar kamu spotlarında verimli tarım arazilerinde tarım dışı faaliyetlere izin verilmeyeceğini belirtmekteyse de tarımda her alanda gelişmelerden bahseden Hükûmet 2004-2014 yılları arasındaki on yıllık bir periyotta 27 milyon 825 bin 64 dekar tarım arazisini imara açmıştır. En çok kayıp da Türkiye'nin tahıl deposu olarak bilinen Konya'dadır. Konya'da yüzde 27,35'le 7 milyon 161 bin dekar arazi kaybolmuştur. Bunu Yozgat, Diyarbakır, Kars, Adana, Afyon, Maraş, Malatya, Edirne, Tekirdağ gibi illerimiz takip etmektedir.

Gerek Hükûmetin savaş politikaları gerekse neoliberal politikalarla tarımın istihdamdaki payı yüzde 34,9'dan yüzde 24,6'ya gerilemiştir. Siyasi, ekonomik veya toplumsal birçok alanda olumlu tablolar çizen AKP Hükûmeti aslında var olan krizi sistematik ve bilinçli bir şekilde örtbas etmektedir.

Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Türkiye'nin Hükûmet yetkilileri tarafından dünyanın en üretken ülkesi olarak sürekli dile getirildiğini, oysa gerçeğin bunun tam tersi olduğunu, Türkiye'de üretilen birçok ürünün Türkiye halklarına yetmediğini dile getirerek, bunun içinde buğday, arpa, nohut ve mercimek gibi ürünlerin de yer aldığını bildirmiştir. Belki de en çarpıcı yaklaşım, samanın bile Ukrayna'dan ithal ediliyor olmasıdır.

Biz her şeyden önce toprağın değerini bilmiyoruz. 2 milyondan fazla insan tarımdan koparılmıştır. Oluşumu binlerce yılı alan topsoil denen nebati üst toprağın altın değerinde olduğunu henüz tam anlamıyla farkına varmış bir toplum değiliz maalesef. Yaklaşık iki yüz yılda bir santim oluşabilen ve ziraat için bunun en az 20 santim bir kalınlıkta olması gereken bu serveti heba etmekteyiz. İnşaat faaliyetlerine açılan alanlarda en az 20 santimlik üst toprağın sıyrılarak rezerv olarak kaldırılması gerekir. Tabii -AKP'nin miladı 2002'yle başlıyor- sadece AKP döneminde yapılan yol, baraj ve göletlerin kapsadığı alanları sadece 20 santimle çarparsanız çarpıcı bir volüm ortaya çıkacaktır. Düşünün, Hollanda denizden toprak kazanarak ülkesini büyütmüştür, biz ise maalesef hem kaybediyoruz hem de katlediyoruz toprağımızı.

Ülkemizin sahip olduğu hayvan popülasyonu dünyada ilk sırada yer almasına rağmen gerek verim gerekse üretim açısından istenilen düzeyde değildir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde hayvan yetiştiriciliği ilk sıralardayken 1990'lı yıllardan itibaren boşaltılan kırsal alanlar, mayınlanan araziler, yasaklanan mera ve yaylalar nedeniyle hayvancılık üretimi büyük oranda azalmıştır.

Türkiye'nin hayvan varlığı gün geçtikçe azalıyor, canlı hayvan ihracatı düşüyor. Hayvancılık politikasının geldiği son nokta sınırsız ithalat olmuştur. 1960 yılından beri Avrupa'nın değişik ülkelerinden damızlık kültür ırkı hayvan ithal edilmektedir. Yerli ırk olan Doğu Anadolu Kırmızısı ırkı kaybolmak üzeredir. Bunun yerine Montofon, Holştayn, Simental,

66
Jersey ve en sonunda da ne olduğu bilinmeyen Angus denen bir ırkı bu ülkeye monte ettiniz. Sınama ve yanılma metotlarıyla bu seçimler yapıldığından, her dönemde gelen kültür ırkı damızlık hayvanların yüzde 50'si iklim ve yem şartlarına uyum sağlayamadığından telef olmuştur.

Türkiye'de tür ve ırklarına göre koyun sayılarının 2000 ile 2014 yılları arasındaki dağılımına baktığımızda, koyun sayısının 2010 yılında bir artış trendine girdiği gözükmektedir ancak 1991 yılına göre 2014 yılını mukayese edersek yüzde 22,98 oranında bir azalma olduğunu görürüz. 1991 yılına göre 2014 yılında kesilen koyun sayısında yüzde 34,43 oranında bir azalma ve et üretim miktarında da yüzde 23,05 oranında bir azalma vardır. Günün şartlarında, yem fiyatları başta olmak üzere diğer giderler göz önüne alınınca hayvan yetiştirmenin hiçbir cazip tarafı kalmamıştır.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Besicilerin piyasaya sürdüğü büyükbaş hayvanlarda hormon kontrolü yapılıyor mu? Hormon dozajında bir kısıtlama söz konusu mudur? Çünkü bunlar insan sağlığıyla doğrudan orantılı olaylardır.

Ne yazık ki şap ve şarbon hastalıkları Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde olmasına rağmen bu gizli tutulmuştur.

Avrupa Birliği uyum çerçevesinde üreticiye teşvik verilmektedir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı birçok birlik bulunmaktadır. Bu teşvikin üreticiye ulaştırılması da kurulan birlikler aracılığıyla yapılmaktadır. Birlikler, Avrupa uyum yasasının Türk tipi versiyonudur. Birlikler sadece teşviklerden nemalanan kuruluşlardır. Mavi vurgun operasyonunu hatırlayacaksınız Sayın Bakan. İl tarım müdürlüğü ve birlikler marifetiyle 200 bin hayali hayvan üzerinden 10 milyon liralık destekleme ve sıfır faizli kredi alınarak yolsuzluk yapılmıştı.

Hayvanlara takılan küpeler envanter çalışması açısından uygun olabilir fakat meralarda gezen hayvanlar için seçilen malzeme uygun değildir. Küpeler, maliyeti kuruşlar mertebesinde olan ucuz ve basit plastik parçalardır. Bunların üreticiye maliyeti büyükbaşlarda 3 lira, küçükbaş her bir hayvan için de 1,5 liraya mal olmaktadır. Meralarda gezdiğiniz zaman da binlerce küpenin yerlerde gezdiğini fark edersiniz.

Gıda güvencesi ve gıda güvenliğine ilişkin yaşanan sorunlar dünyada olduğu gibi ülkemizde de artarak sürmektedir. Uygulanan neoliberal politikaların sonucu olarak 1 milyar insan açlık sınırının altında yaşam savaşı verirken 1,3 milyar insan da aşırı ve yanlış beslenmenin getirdiği obeziteye bağlı sağlık sorunlarıyla uğraşmaktadır.

Ulusal Biyogüvenlik Yasası yürürlüğe girdiğinden bu yana genetiği değiştirilmiş organizma, GDO'yla ilgili tartışmalar yoğunlaşmakta, Bakanlık tarafından ne yazık ki kamuoyuna gerekli bir şekilde açıklama yapılmamaktadır. Tokluk hissi vermeyen ve kanserden kalp hastalıklarına ve karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalığa yol açtığı ileri sürülen nişasta bazlı şeker daha doğrusu mısır şurubu Fransa, Hollanda ve İngiltere'de yasaklandı, Türkiye'de ise tüketim rekoru kırıyor. Amerika Birleşik Devletlerinde bilim adamları obezite ve obeziteye bağlı hastalıkların artışını mısır şurubuna bağlayınca üretim yüzde 10'dan yüzde 2'lere düşürülmesine rağmen, Türkiye'de olan yüzde 10'luk üretim kotası yüzde 15'e çıkmıştır. Bunun tek nedeni ise nişasta bazlı şekerin pancara göre ton başına 250, 300 dolar daha ucuz olmasıdır. Her ne kadar daha ucuz görünse bile neticede sağlık sorunlarıyla bunun birkaç mislini ödemekteyiz. Avrupa ülkelerinde kişi başına nişasta bazlı şeker tüketimi 1-1,5 kilo olmasına karşılık, Türkiye'de bu 6 kilodur.

Türkiye'de mısır üretimine ilaveten mısır ithalatı da yapılmaktadır. Bu, mısır şurubu üretimi için ithal ediliyor, İthal mısır da mutlaka GDO'lu mısırdır. Sadece 2008 yılında, 1 milyon 151 bin 490 ton mısır ithal edilmiştir.

Sayın Yalçın Akdoğan geçen günkü konuşmasında "Siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, çatışmalarla, savaşlarla, insani krizlerle çalkalanıyor. Bu çalkantının içinde unutulan şey insandır yani insan ıskalanmaktadır ve çok büyük insani krizler yaşanmaktadır." demişti. Sayın Akdoğan'ın bu itiraflarına tamamen katılıyorum. Aylardır yaşanan, Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak olaylarını çok güzel ifade etmiştir.

Uzun yıllardır uygulanan güvenlikçi politikalarla köy ve mezralar boşaltılmış, yaşam alanları kısıtlanmış, meralar ve yaylalar yasaklanarak insanlar ekmeklerinden, topraklarından ve hayvanlarından koparılmıştır. Bu yasaklar sonrası tarımsal ve hayvansal anlamda üterim düşünce de Haydi Köyümüze Geri Dönelim Projesi yaratılmaya çalışılmıştır.

Başbakan Davutoğlu bu kürsüden yaptığı açıklamada gençlere 30 bin TL'ye kadar destek vereceğini açıklamıştır. Sayın Başbakan, insanlara kısa süreli ekonomik yardımlar yaparak tarım ve hayvancılık alanındaki sıkıntıları aşamazsınız. Ekonominin düze çıkması için insanları üretken ve üreticiyi de para kazanır bir duruma getirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde, aracı ve tüccarla çalışan bir üretim politikasıyla üreticinin de, tüketicinin de mağdur olacağı aşikârdır. Bu sorunu da ancak bilinçli ve programlı bir tarım politikasıyla aşmayı başarabiliriz.

Diğer bir husus da, tütün ve alkol üzerindeki vergi anlayışıdır. 2016 bütçesinde

67
gelirlerin dağılımına göre bütçe gelirlerinin yüzde 84,8'i vergilerden, kalanı ise harçlar, elektrik, doğal gaz fiyatlarına yapılan yüksek zamlar, cezalar ve diğer devlet gelirlerinden oluşmaktadır. Özel tüketim vergisi gelirlerinin yüzde 33'ü alkollü içkiler ve tütün mamullerinden sağlanmaktadır.

Bütçedeki açığı kapamak adına tütün, tütün ürünleri ve alkollü içeceklere yapılan zamlarla birlikte sahtecilik ve kaçakçılık tetiklenmiştir. Her yıl insanlar sahte alkol yüzünden yaşamını yitirmektedir. Bu anlamsız vergi, anlamlı bir noktaya çekilmelidir.

Tütün üreticiliğini bitirdiniz ama tütün üzerinden kâr etmeye devam ediyorsunuz. Bugün "batıyor" dediğiniz ve emsal gösterdiğiniz Yunanistan bile Philip Morris şirketiyle üç yıllık anlaşarak tütün üretimini destekleyip üreticinin yüzünü güldürmüştür. Biz ise Philip Morris gibi şirketler yüzünden üreticiyi ve emekçiyi bu işe kurban ettik.

Soma, AKP iktidarı tütün sektörünü bitirinceye kadar Ege Bölgesi'nin önemli tütün üretim merkezlerinden biriydi. Sizler, insanları önce ekmeklerinden ettiniz, sonra da madenciliğe mahkûm edip katlettiniz

Vekilliğini yaptığım Bitlis iliyle ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Coğrafi konum nedeniyle Bitlis'in ekonomisini tarım ve hayvancılık teşkil ediyor. Gerek özel sektör gerekse devlet eliyle işsizliğin ortadan kaldırılması için herhangi bir iş kolu, fabrika türü istihdam alanları açılmamış, var olanlar da kapanmış. İnsanlar geçimlerini tarım ve hayvancılıktan sağlıyor. 342 köyümüzün 100'den fazlasının ekonomisi tütün üreticiliğine dayanıyordu. Bitlis'te daha önce yaklaşık 1.500 kişinin çalıştığı sigara fabrikası AKP Hükûmeti döneminde kapatıldı, buna karşı herhangi bir alternatif sunulmadı. Dolayısıyla her biri bir fabrika gibi istihdam sağlayan tütün üreten köyler, tütün üretimini bıraktı. Bundan dolayı da gençler Batı illerine göç etmek zorunda kaldı. Kapatılan fabrikalarla Bitlis'te ekonomik ve sosyal sistem allak bullak oldu.

Dünya sigara kartellerinin dayatması sonucu tütün üreten sahalar ve sigara fabrikaları kapatıldı. Sigarada kâr marjı yüzde 200 ile yüzde 300 arasında değişmektedir. Tabii ki emperyalist güçlerin kâr marjı bu kadar yüksek bir malı, hem de alışkanlık ve bağımlılık yapan, katkı maddeleri ile karıştırılarak piyasayı kontrolleri altına alma hevesinde olmaları bunun neticesidir.

Biraz da su konusuna değinmek istiyorum. Bilindiği gibi tarımın ve yaşamın ana kaynağı sudur.

Sayın Yalçın Akdoğan, bu konuyu çok iyi bilecek ki buradan yaptığı konuşmada Somali'de 1.046 su kuyusu açtığını ve Kırım'ın 14 köyünde 25 binden fazla insanın temiz suya kavuşması için su sağlama projeleri ürettiklerini ve binlerce bina yaptıklarını söyledi.

Ben size olaylara birebir şahit olduğum için iki olayı anlatmak istiyorum. Bir tanesi: Seçim sırasında Ahlat'ın Cemalettin Köyü'ne gittiğimiz zaman köyde hiç kimseyi göremedik. Bir de baktık, dağın yamacında çoluk çocuk bir sürü insan kaynaşıyor. Gittik yanlarına, bir baktık ki bunlar çamur ve mille dolu olan su depolarını çoluk çocuk hep beraber temizlemeye çalışıyorlardı. Su deposu tamamen doluydu mille. Tabii acemi siyasetçi olduğum için -ben yeni siyasetçiyim- fotoğrafını çekip size bunu gösteremedim, hakikaten manzara korkunçtu. Yani "Bunu sene iki defa temizliyoruz." diyorlardı. Peki buralara bir filtre sistemi yapmak çok mu zor? Sayın Akdoğan'a bunu soruyorum. Benzer durum mutlaka çevre köylerde de vardır. Bu Güroymak, Hizan, Adilcevaz, Tatvan'da da vardır, yalnız ben buraları gezdiğim için sadece bunu aktarıyorum.

Yine Mutki'nin köylerinde yol, su ve elektrik sorunları devam etmekte. Kış aylarında haftada ortalama bir gün elektrik veriliyor bu köylere. Size sorarım: Hanginiz böyle bir ortamda yaşamak ister? Altyapısı tamamlanan bir ortamda ancak üretim yapılır ve geliştirilebilir.

Küçük gölet projeleriyle su sorunu olan onlarca köyün problemini çözebiliriz. Herhâlde rant olmadığı için küçük projeler itibar görmüyor.

Evet, bir de Sayın Davutoğlu'nun AR-GE'ler üzerindeki ifadesine değinmek istiyorum. Sayın Başbakan İktidara geldiklerinde "Toplam teknoloji geliştirme bölgesi sadece 2'ydi şimdi 63." dedi. Keşke bu ikisi ekip ve ekipman tarafından güzel donatılmış olsaydı ve bir şeyler üretmiş olsaydı da "Şu iki üretim merkezinde şunları ürettik." diyebilseydi. Kantite değil kalite mühimdir. Bu teknoloji merkezinde hangi teknoloji gelişti, ben bunları merak ediyorum. Geçen gün, gazetede güzel bir havadis vardı; Hindistan'da birisi bir saat pedal çevirerek köyde evinin bir günlük elektrik ihtiyacını karşılayan bir sistem geliştirmiş. Keşke, bizim de böyle küçük projelerimiz olsa. Ne yazık ki bugüne kadar böyle bir şeye hiç değinilmedi. Ancak, bizde, işte, doğal gaza karşı tezek savunuluyor. Onu da bilmiyorum, tezekler için santraller falan düşünülüyor mu, tezek santralleri yapılması?

Değerli milletvekilleri, bütçe, adil, hesap verebilir, şeffaf ve denetlenebilir olmalıdır. Harcamaların ciddi olarak kayıt altına alınmadığı, gereksiz program ve kayıt sistemleriyle Sayıştayın bile yorumlayamadığı durumların ortaya çıktığı, usulsüzlüklerin örtbas edildiği ve açıklanamadığı bir bütçenin profesyonellikten ve ciddiyetten uzak olduğu inancındayız. Dolayısıyla, "bismillah" ile başlayıp, yıl sonunda "elhamdülillah" deyip bitireceğiniz bu

68
bütçeye "hayır" oyu kullanacağımızı belirtmek isterim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gaydalı.

Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, İç Tüzük 60'a göre yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN - Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun konuşmacılarını sırasıyla çağıracağım…

Sayın Baluken'in söz talebi var.

Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Türkiye'de uzun süredir sorunlu bir alan olan basın özgürlüğü, AKP Hükûmetinin eliyle neredeyse bitirilme noktasına getirildi. Gün geçmiyor ki haber yaptığı için tutuklanan gazetecilerin, sokak ortasında darp edilen, işkenceye tabi tutulan, başına silah dayatılan basın emekçilerinin, birkaç muhalif cümle yazdı diye işinden olan, sansüre tabi tutulan gazetecilerin haberini almayalım; neredeyse bir rutin hâline getirildi. Sadece son birkaç hafta içerisinde İMC TV'nin ekranının karartılmış olması, yine Kanaltürk, Bugün TV başta olmak üzere, AKP'ye muhalif olan basın kurumları üzerindeki baskılar bütün Türkiye kamuoyunun takdirinde. Bugün de, basına yansıyan haberlere göre, Zaman Gazetesine kayyum atanmasıyla ilgili bir süreç gelişmiş durumda. Belli ki AKP Hükûmeti kendisinden farklı olan, muhalif bir çizgide yayın yapan bütün basın kurumlarını susturmaya çalışıyor. Biz, siyasi çizgisi ne olursa olsun, ideolojik içeriği ve basınla ilgili yayın ahlâkı ne olursa olsun, basın kurumlarına yönelik, Hükûmetin veya devletin ortaya koyduğu bu uygulamaları kabul edilemez buluyoruz, basın özgürlüğüne bir darbe olarak değerlendiriyoruz. AKP Hükûmeti, neredeyse, bütün Türkiye sahasını bir operasyon sahası hâline getirdi. Yani, siyasi soykırım operasyonları yapılıyor, belediye başkanları tutuklanıyor, askerî operasyonlarla insanlar katlediliyor, iş adamlarına, sermaye gruplarına yönelik operasyonlar yapılıyor, holdinglere el koyuluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Tamam Sayın Baluken, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Basın kurumlarına operasyon yapılıyor, yayınlar karartılıyor, o kurumlar kapatılıyor. Şimdi bu açıklamayı yaparken de yeni bir haber ulaştı elime, Sayın Mirgün Cabas'ın da işine son verilmiş. Gerçekten kınanması gereken bir durum. Halkların Demokratik Partisi olarak 7 Hazirandan beri bir darbe konseptinin ve darbe zihniyetinin işbaşında olduğunu söylüyorduk, işte, bu gelişmeler de bizi doğrulayan gelişmeler. Yani, farklı ve muhalif olan bütün kesimleri zorla, elindeki devlet gücüyle baskılamaya çalışmak, susturmaya çalışmak, tasfiye etmeye çalışmak darbenin ta kendisidir. Tam da bu noktadan bu darbe anlayışını bir kez daha kınadığımızı buradan ifade etmek istiyorum. Basın özgürlüğüyle ilgili hem Sarayı hem AKP Hükûmetini bu yanlış tutumdan vazgeçmeye çağırıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

69
A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Şirin Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Ünal, süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ile 2014 yılı Merkezi Yönetim Kesin Kesin Hesap Kanunu hakkında, Millî Savunma Bakanlığımızın bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Millî Savunma Bakanlığımız AK PARTİ hükûmetleri döneminde birçok yeniliğe imza atmıştır. 2003 yılında on sekiz aydan on beş aya düşürülen askerlik süresi, iki yıl önce on iki ay gibi makul bir süreye indirilmiştir. Geçmiş dönemlerde Türkiye tarihine birer kara leke olarak düşen askerî darbelere dayanak sağlayan İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesi değiştirilerek askeri vesayetin önüne geçilmiştir. Askerliğin tanımı "Askerlik: Harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir." şeklinde değiştirilmiştir; böylece, siyaset asker ilişkisi yeniden düzenlenmiştir. Bu bağlamda, Türk

70
Silahlı Kuvvetleri mensuplarının tamamen siyaseten dışında kalması sağlanmıştır. Mehmetçiğe verilen hücre cezası kaldırılmış, askerlik şubesi başkanlıklarınca kısa sürelerle teşkil edilen ve etkinliği kalmayan askerlik meclisleri kaldırılmış, ilk yoklama ile yedeklik yoklama işlemleri kaldırılmış, asker hastanesi bulunmayan yerlerde engelli, yatalak, uzuv kaybı gibi gözle görülür rahatsızlığı bulunanlar hakkındaki "Askerliğe elverişli değildir." raporlarıyla, sevk geciktirmesi veya ertesi yıla bırakma kararlı sağlık raporlarının askerlik şube başkanıyla mülki amirler tarafından görevlendirilecek resmî 2 tabipten oluşan geçici sağlık kurulunca verilmesi sağlanmıştır. Yoklama süreleri uzatılmış ve buna bağlı olarak yoklama kaçağı sayısı azaltılmıştır. Astsubayların birinci dereceye yükselmelerine imkân sağlanmıştır. Askerlik hizmeti sırasında veya bitirdikten sonra fakülte veya yüksekokulları bitirenlerin sözleşmeli astsubay veya subay olmalarına imkân tanınmıştır. 2011 yılında ve 2014 yılında bedelli askerlik kanunları çıkarılarak vatandaşlarımızın beklentileri karşılanmıştır. İlk bedelli yasasından 70 bin, ikincisinden ise 200 binin üzerinde vatandaşımız yararlanmış, elde edilen gelirler şehit aileleri ile gazi yakınlarına, bir kısmı da savunma sanayimizde yapılacak olan yatırımlarda kullanılmak üzere ayrılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye artık eski Türkiye değil güçlü Türkiye'dir; yenilenmiş, üretebilen savunma sanayisiyle, güçlü ordusuyla birçok Orta Doğu ve Avrupa ülkesinin gıpta ettiği bir konuma gelmiştir. Ülkemizin ve milletimizin elde ettiği güven sayesinde, Türkiye, Altay tankını, MİLGEM savaş gemilerini, ATAK taarruz helikopterlerini, insansız hava araçlarını, haberleşme uydularını, millî piyade tüfeğini, hassas güdüm kitini, bir kısım hava savunma füzelerini ve daha birçok savunma teçhizatını üretir hâle gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu topraklar üzerinde bin yıldır süregelen kardeşliğimizi bozmaya çalışan hainlere şunu söylemek istiyorum: Vatan topraklarının bütünlük ve güvenliğinin teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetleri ve emniyet güçlerimiz terörün her türlüsüyle kararlılıkla mücadeleye devam edeceklerdir. Türk Silahlı Kuvvetleri, vatandaşlarımızın refah, huzur ve güven içinde yaşaması için ırk, din ve bölge ayrımı yapmaksızın kahramanca görev yapmaya devam edecektir. Terörle mücadelede şehadete ermiş olan asker, polis, sivil tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Kahraman gazilerimize sağlık ve afiyet dileklerimi ve şükranlarımı sunuyorum.

Ayrıca, 17 Şubat Ankara saldırısını gerçekleştiren ve 29 canımıza kıyan hain teröristin taziyesine katılma cüretini gösteren bir milletvekiliyle aynı çatı altında görev yapmaktan zül duyuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Milletimizi bölmeye çalışan terör örgütlerine silah, cephane taşıyan ve destek veren, halkımızı "Silahlanın!" diye isyana teşvik eden milletvekillerinin fezlekelerinin bir an önce Genel Kurulda görüşülerek dokunulmazlıklarının kaldırılmasının milletimizin acil, adil ve ötelenemez bir ihtiyacı olduğunu değerlendiriyorum.

Bu vesileyle Millî Savunma Bakanlığımızın 26,5 milyarlık bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.58

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52'nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ikinci söz, Düzce Milletvekili Sayın Faruk Özlü'ye aittir.

Süreniz beş dakika Sayın Özlü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Savunma Sanayi Müsteşarlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Savunma Sanayi Müsteşarlığı, bir tarafta Türk Silahlı Kuvvetlerinin, diğer tarafta savunma sanayi kuruluşları olan ve son derece stratejik konumu olan bir kurumdur. Yani, bir tarafta, sayısı 550 bini geçen Türk Silahlı Kuvvetlerini modern, askerî teçhizatla donatma görevi bulunan, diğer tarafta 32 bin çalışanı ve 5 milyar doları aşan cirosuyla Türk savunma sanayisini yönlendirme görevi olan bir kurum Savunma Sanayi Müsteşarlığı. Bu konumu, nitelikli personel kadrosu ve yürüttüğü projelerin stratejik önemi sebebiyle Savunma Sanayi

71
Müsteşarlığı Türkiye'nin en güzide kurumlarından biridir. Müsteşarlığın bu ayrıcalıklı ve özel konumu, bugün Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan modern askerî teçhizata ilişkin ne varsa hepsinde ya doğrudan ya da dolaylı bir şekilde katkısı olmasından gelmektedir. Bugün Savunma Sanayi Müsteşarlığı bünyesinde 400'e yakın proje yürütülmektedir. Bu 400 projeden yaklaşık 300 adedi bizim dönemimizde yani AK PARTİ döneminde başlatılmıştır. Müsteşarlığın bugüne kadar imzaladığı sözleşmelerin toplam bedeli 41 milyar dolardır. Bu 41 milyar dolarlık projenin yaklaşık 30 milyar doları yine AK PARTİ döneminde imzalanmıştır. Geçen yıl 57 milyon TL idari bütçesi olan Savunma Sanayi Müsteşarlığının projeler için harcadığı rakam 4,5 milyar liradır. Müsteşarlık bünyesinde yaklaşık; sözleşmeli, kadrolu ve danışman statüsü olmak üzere 880 personel bulunmaktadır. AK PARTİ olarak cumhuriyet tarihinin en önemli ilklerini bu kurum bünyesinde yürütülen çalışmalarla gerçekleştirdik. Türkiye'nin kendi tasarımı ilk tankı Altay'ı, kendi tasarımı ilk insansız hava aracı ANKA'yı, yine kendi tasarımı ilk savaş gemisi MİGEM'i bu kurumun çok değerli personelinin özverili çalışmalarıyla hayata geçirdik.

AK PARTİ olarak Türkiye'yi savunma ve güvenlik teknolojilerinde üstün kılmayı, bunun için de teknoloji üretmeyi stratejik hedeflerimiz ve önceliklerimiz arasına aldık. Bunu da ilk önce savunma sanayisinde uygulamaya koyduk ve bunu ofset uygulamalarıyla destekledik. Geçen yıl savunma AR-GE projeleri için 800 milyon dolar harcama yaptık. 2002 yılında 2 adet patent alınabilirken 2015 yılında bu sayı 59'a ulaştı.

Son on üç yılda savunma sanayisi sektöründe yapısal bir dönüşüm gerçekleştirdik. Tersine çalışan bir sistemi düzene soktuk. Yabancı firmalar yerine yurt içi firmaları ana yüklenici olarak belirledik. Savunma sanayisini üretim ağırlıklı bir yapıdan tasarım ve mühendislik ağırlıklı bir yapıya dönüştürdük. Artık kendi tasarımlarımız olan, adını bizim koyduğumuz sistemler söz konusu. Dünyanın en büyük ilk 100 savunma firması arasına 2 Türk firmasını soktuk.

Savunma harcamaları yönüyle, Türkiye'nin savunma harcamaları sanıldığının aksine dünya ortalamasının altındadır. Hatta, NATO'nun tavsiye ettiği yüzde 2 sınırının da altındadır.

Türkiye'nin, bundan sonraki süreçte; savunma yönetimi, askerî teşkilat ve savunma sanayisi olmak üzere 3 ana alanda kapsamlı bir savunma reformuna ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Hızlı ve etkin çalışan bir tedarik ve lojistik sistemi kurmalıyız. Savunma Sanayii Destekleme Fonu kaynaklarını ve fon yönetimini sadeleştirmeliyiz. İngiltere'deki DE&S, Almanya'daki BWB, Fransa'daki DGA benzeri bir yapılanmayı düşünmeliyiz.

Bu temennilerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor Savunma Sanayi Müsteşarlığının 2016 bütçesinin milletimize hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özlü.

Üçüncü konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Sert. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN SERT (İstanbul) - Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; ben de hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Terör dolayısıyla şehit olan asker, polis ve sivil halkımızı rahmetle anıyorum.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2016 bütçesi hakkında görüşlerimi açıklamak için huzurunuzda bulunmaktayım.

2016 merkezî yönetim bütçesine baktığımızda, giderlerimizin 570,5 milyar TL civarında, gelirlerimizin de 540,8 milyar TL civarında olduğunu, bütçe açığının da 29,6 milyar TL olduğunu öngörmüş bulunmaktayız. Bunun yanında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ödeneğinin de 4,3 milyar TL civarında olduğunu zaten öğrenmiş durumdayız.

Tabii, bu bütçeleri yaparken Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı hangi genel müdürlüklerle, hangi aktivitelerle bunları yapıyor diye baktığımızda: Türk Patent Enstitüsü, Türkiye Bilimler Akademisi, KOSGEB, TÜBİTAK, Türk Standartları Enstitüsü, Şeker Kurumu, Sanayi Genel Müdürlüğü, Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü, Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü, Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü, Metroloji ve Standardizasyon Genel Müdürlüğü, Verimlilik Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü koordineli bir şekilde çalışıp Türkiye'nin bilim ve sanayideki atılımlarını yapmak için çalışmaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, dünyada var olan 206 dünya ülkesi arasında olağanüstü bir ticaret hacmi var ve yaklaşık olarak 75-76 trilyon dolar civarında seyreden bu ticaret hacmi içerisinde Türkiye'nin almış olduğu hak, hisse yaklaşık yüzde 0,86'dır. Yani, yüzde 1 bile etmeyen bu ticaret hacmini mutlaka yüzde 1,5'lara, yüzde 2'lere çıkartmak zorundayız. Bunu çıkarmanın iki tane yolu var: Bir tanesi, Türkiye hem üretmiş olduğu ürünlerin ürün konseptini değiştirmek zorunda, daha nitelikli, daha inovatif, daha kaliteli, katma değeri daha yüksek ürünleri üretmek zorunda hem de ürün ve ihracat miktarını artırıp yeni pazarlara doğru koşturup, dünyanın dört bir tarafına gidip ürünlerimizi satmak zorunda.

Bunları yaparken Türkiye'nin gelmiş olduğu noktaları şöyle bir izleyip sirkülasyonu hatırlamak zorundayız. 1981 yılında Türkiye'nin ihracatı yaklaşık 4,5 milyar dolar iken 2002

72
yılında bu rakam 36 milyar dolara, 2014 yılında 157 milyar dolara gelmiştir. 2015 yılında hafif bir türbülansla aslında ihracattaki sayı ve kilogram bazındaki düşüş olmamasına rağmen dolar bazının dünya piyasalarındaki niteliğinden dolayı bir düşme söz konusu gibi gözükmekte ama sanayi ürünümüzün genel yapılan ticaretin üzerindeki payı yüksek olduğu için memnun edici bir sonuç var diyebiliriz.

Bir başka açıdan bizim ihracatımızı incelediğimiz vakit; orta ve yüksek teknolojili ihraç ettiğimiz ürünlerin kilogram fiyatı 4,5 dolar, yüksek teknoloji ürünlerinin kilogram fiyatı 34 dolar, ihraç ettiğimiz makinaların ortalama fiyatı 7 dolar, ithal ettiğimiz makinaların ortalama fiyatı 13 dolar. Buradan da gözüküyor ki Türkiye ucuz satıyor, pahalı alıyor. Biz bu konsepti mutlaka Bilim ve Sanayi Bakanlığı politikaları dâhilinde ya da Türkiye'nin yapmış olduğu bu politikalar neticesinde artırmak ve tersine çevirmek zorundayız. Bu ilaç sektöründe daha farklı ve aleyhimize gelişen bir durum var, uçak sanayisinde ve hassas teknolojilerde biraz daha fazla olmuş olduğunu görüyoruz. Bunu mutlaka değiştirmemiz lazım. Özellikle, düşük teknolojili ürünlerin genel ticaretimiz içerisindeki oranı yüzde 35, orta düşük teknolojili ürünlerin payı yüzde 29,5, orta yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 31,8, yüksek teknolojili ürünlerin ihracatımızın içindeki payı yüzde 3,7. Burada da görülüyor ki Batı Avrupa ülkelerinde ve Amerika'da, Japonya'da yüzde 15'lerin, 20'lerin üzerinde olan yüksek teknolojili ürünleri mutlaka biz üretmek ve yüzde 3,5 bandından yüzde 10 bandına doğru çıkmak zorundayız.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisindeki, Genel Kuruldaki 7 Hazirandan bu tarafa yapılan toplantıları biraz izlemiş durumdayım ve özellikle son sekiz gündür bütçe görüşmelerinden dolayı yapılan çalışmalara yoğun olarak katılmış durumdayım ve burada tespit ettiğim bazı olumsuzlukları da belirtmek istiyorum. Milletvekillerimizden bazılarının çatışmacı bir dilden uzak durmalarını temenni ediyorum. Bazı milletvekillerimizin gündem dışı konuşmalara çok fazla girmesini doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Yine, sayın milletvekillerimizden bazılarının teröre cesaret verici konuşmalar yapmasından rahatsız olduğumu ve kınadığımı belirtmek istiyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, bütçemizin hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sert.

Dördüncü konuşmacı Gaziantep Milletvekili Sayın Abdullah Nejat Koçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika, buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2016 yılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında Şırnak ve Nusaybin'de gerçekleşen hain saldırılarda can veren ve bugün Gaziantep'te toprağa verilen Şehit Uzman Çavuş Muhammet Karadal'a ve tüm şehitlerimize rahmet, minnet ve şükran duygularımı iletmek istiyorum. Terörü ve destekçilerini lanetliyorum. Ülkemizin dört bir yanında operasyonda olan, nöbet tutan, görev başındaki tüm asker ve polislerimizi milletin kürsüsünden selamlıyorum, Allah gücünüzü artırsın.

Bizler, bölmeye, öldürmeye ve kaos yaratmaya çalışan zihniyetin karşısında; üreten yaşatan, vatandaşının refah seviyesini yükseltmeye çalışan bir anlayışla ülkemiz ve milletimiz için çalışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, dünya "4.0" olarak adlandırılan yeni bir sanayi devrimine doğru ilerliyor. Üretim modelleri değişiyor. İş gücü dijital teknolojiye dönüşüyor.

Türkiye'nin bu değişime ve dönüşüme seyirci kalmaması memnuniyet verici. AR-GE harcamalarımız 15 milyar lirayı aşmış durumda. AR-GE'nin millî gelire oranı tarihte ilk defa yüzde 1'i geçti. Türkiye, artık yüksek teknolojili ürünler ihraç ediyor, katma değeri yüksek ürünlere yoğunlaşmış durumda. AR-GE, inovasyon, tasarım ve markalaşma ülke gündemimizde. Tüm bunların nedeni çok açık: Ülkemize ve vatandaşımıza çok daha yüksek bir refah sunmayı arzu ediyoruz. Türkiye bunu hak ediyor.

Küresel ölçekte ekonomik bir daralma yaşansa da dünya hızla gelişiyor ve büyüyor. Bu hızlı değişim ve gelişme ayak uydurmak için Türkiye yeni bir sıçrama yapmak zorunda. İhracatımız 144 milyar dolara ulaştı. Yeterli mi? Değil. 2023 hedefimiz inşallah 500 milyar dolar. Gayrisafi yurt içi hasılamız 822 milyar dolar. Yeterli mi? Hayır. Hedef 2 trilyon dolar. Kişi başı millî gelir 11 bin dolar seviyesine ulaştı. Yeterli mi? Tabii ki yeterli değil. Hedef 25 bin dolar inşallah. AR-GE harcaması yüzde 1'i aştı. Hedef yüzde 3 değerli arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, Sanayi Bakanlığının, bilime, proje üretmeye ve ürettiği projelerde yerliliğe ne kadar önem verdiğini görüyor, takdir ediyoruz. Yerli otomotiv sektörüne, yenilenebilir enerji üretimine, savunma sanayisine, uzay teknolojisine yönelik yürüttüğü projeler; AR-GE'nin, inovasyonun, tasarımın öne çıktığı bu projeler heyecan ve gurur veriyor bize.

Türkiye değişiyor, yenilikçiliğe değer veriyor artık. Türkiye'nin, AR-GE personeli sayısı 112 bine, teknopark sayısı 61'e, AR-GE merkezi 192'ye, teknoloji transfer ofisi sayısı 34'e ulaşmış durumda. Hızla büyüyoruz. AR-GE yapan, proje üreten bir ülke olma yolunda hızla ilerliyoruz. Girişimcilik her alanda destekleniyor.

73
KOBİ'lerimize, KOSGEB aracılığıyla, geçen yıl 38 bin girişimciye 351 milyon lira destek sağlanması, bu girişimciliğin desteklenmesi ve KOBİ'lerimizin geleceği için önem arz ediyor. Bugüne kadar verilen 187 adet tescilli coğrafi işaret Türkiye'nin en büyük zenginliği. En önemli coğrafi işaretimiz olan Gaziantep baklavasının Avrupa Birliği tarafından tescil edilen ilk Türk ürünü olması da ülkemiz adına önemli bir kazanım.

MUSA ÇAM (İzmir) - Nejat Bey, bekliyoruz baklavayı.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) - İnşallah…

Türkiye tasarım ve başvuru artışında Avrupa'da 2'nci, dünyada 5'inci sırada. Marka başvurularında 110 binden fazla başvuruyla Avrupa'da 1'inci, dünyada 6'ncı sırada.

Her yıl patent sayısında çok büyük bir artış var. Yaklaşık yüzde 15 her yıl artıyoruz.

Çalışan ve üreten organize sanayi bölgemiz 188'e ulaştı.

Değerli milletvekilleri, sanayileşmede ülkemize model olmuş, Türkiye'nin en büyük organize sanayi bölgelerinin bulunduğu marka şehir Gaziantep'in uzun yıllar Sanayi Odası Başkanlığını yapmış, şehrin üretimine ve istihdamına yönelik birçok AR-GE, inovasyon ve markalaşma projesi yürütmüş biri olarak, Sanayi Bakanlığımızın ortaya koyduğu performans ve projelerinin sanayimizin geleceği açısından memnuniyet verici olduğunu ifade ediyor, bütçenin hayırlı uğurlu olması dileklerimle hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Koçer.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına beşinci konuşmacı Giresun Milletvekili Sayın Cemal Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın 2016 bütçesi üzerinde grubumuz adına görüşlerimi aktarmak üzere söz almış bulunuyorum, muhterem heyetinizi saygıyla selamlarım.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, üretimde teknolojik dönüşümü sağlamak ve uluslararası rekabet gücümüzü artıracak politikalar belirlemek amacıyla önemli çalışmalar yapmakta, toplumumuzun her kesimine hizmet sunmaktadır. Gönül ister ki, burada, bu hizmetlerin hepsinden bahsedebilelim ancak takdir edersiniz ki, beş dakikalık süre içinde bu mümkün değil. Bu yüzden, önemli gördüğüm birkaç hususu dile getirmek istiyorum.

Bunlardan biri, Bakanlığımızın öncülüğünü yaptığı yerli otomobil projesidir ki, otomotiv sanayisine emek vermek biri olarak bu projeden ayrı bir heyecan duyduğumu ifade etmek isterim. İnşallah, yakın bir zamanda tüm sınai mülkiyet hakları ülkemize ait olan yerli otomobili kullanabileceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetlerimizin sanayi alanında attığı önemli adımlardan biri de ihtisas endüstri bölgeleridir. Filyos, Ceyhan ve Karapınar Enerji İhtisas Endüstri Bölgeleri kurulmuş, Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi ile Niğde Bor Enerji İhtisas Endüstri Bölgeleri ilan edilmiştir ki bunlardan Karasu Otomotiv Endüstri Bölgesinin ilan edilmesinden de ayrıca memnuniyet duyduğumu, otomotiv sanayisine emek vermiş bir kişi olarak belirtmek isterim.

Yine yeri gelmişken bir tane ihtisas endüstri bölgesinin de aynı zamanda bir sanayi ürünü olan fındığa has olmak üzere Doğu Karadeniz Bölgemize, özellikle de Giresun iline kurulmasının çok yerinde bir karar olacağını belirtmek istiyorum. Bilindiği gibi, Giresun, fındığın başkentidir ve fındık tarımsal üretimimizde ve gıda sanayimizde çok önemli bir paya sahiptir.

Hükûmetimizin AR-GE reform paketini hayata geçirdiğini hepimiz biliyoruz. Araştırma ve geliştirme ve yenilik faaliyetlerini kendi bünyelerinde yapmak isteyen özel sektör firmalarına araştırma geliştirme belgesi verilmektedir. Hâlen 238 araştırma geliştirme merkezinde 25 bin insan istihdam edilmektedir. Bu merkezlerde yürütülen AR-GE proje sayısı 4.523'tür, patent başvuru sayısı ise 3.729 adet olup bunların 1.030 tanesi belgeye bağlanmıştır. Araştırma ve geliştirme merkezi kurmak için gerekli personel sayısıysa Hükûmetlerimiz döneminde 50'den 30'a indirilmiştir, ki bu özellikle orta ölçekli sanayicilerimiz için son derece faydalı olmuştur. Nitekim, bu indirim sayesinde Bakanlıkça 2014 yılında 24 tane AR-GE Merkezi Belgesi verilmişken 2015 yılında verilen belge sayısı yaklaşık 3 kat artarak 67'ye ulaşmıştır.

AR-GE reform paketinde ayrıca, tasarım merkezlerinin, AR-GE merkezlerinin yararlandığı tüm destek ve muafiyetlerden yararlanması sağlanmıştır. AR-GE merkezi kurmak için gerekli personel sayısının belirli sektörler için 15'e düşürülmesinin önü açılmıştır. AR-GE ve tasarım merkezlerinde istihdam edilecek olan temel bilimler mezunlarının maaşlarının brüt asgari ücret kadarlık kısmı iki yıl süreyle devlet tarafından karşılanmaktadır. Üniversite-sanayi iş birliği faaliyetlerinde bulunan öğretim elemanlarımızın bu faaliyetlerinden elde ettikleri gelirlerden gelir ve damga vergisi kesintisi yapılmasına son verilmiş, döner sermayeden aldıkları pay da yüzde 54'ten yüzde 85'e çıkarılmıştır ki eski bir akademisyen olarak bunu son derece önemli bulduğumu da ifade etmek isterim.

Süre yetersizliği nedeniyle burada sayamadığım daha birçok hizmeti fedakâr bir

74
şekilde yürüten başta Sayın Bakanımız Fikri Işık Bey olmak üzere tüm Bakanlık çalışanlarını tebrik eder, bütçemizin hayırlı olması dileklerimle muhterem heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

Altında konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Mustafa Baloğlu.

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA BALOĞLU (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gelişmiş ülkelerin kendi geleceklerine ilişkin öngörüleri, sosyoekonomik hedefleri vardır. Öngörülen hedeflere ulaşabilmek için kullanılan en etkili araç bilim, teknoloji ve sanayi yetkinliğidir. Teknolojinin getirdiği insan yapısı üstünlüğünü korumak, en tepeden alta kadar vasıflı iş gücü gerektirir. 21'inci yüzyılda iş gücünün vasıfları rekabetin başlıca silahı olacaktır. Beyin gücü yeni teknolojileri yaratacak fakat bu teknolojileri düşük maliyette üretebilmenin kolları ve bacakları vasıflı iş gücü olacaktır. Ülkelerin üstünlük yarışında, doğal kaynaklara sahip olmak gibi pek çok faktör önemini yitirmeye başlamış, insan ön plana geçmiştir.

Gelişmiş bir ekonomiye sahip olan Japonya, sanayisinde hammaddenin ve enerjinin yetersiz olmasına rağmen, ithalatıyla bu açığı kapatmış ve gelişiminin ilk evrelerinde uygulamış olduğu sistemli ve istikrarlı korumacı politikaların ihracata yöneldiği anda elinde hazır ve gelişmiş bir sanayi ve yönetim altyapısının oluşmasında kilit rol oynadığı görülmüştür. Japonya, gelişiminin ilk evrelerinde kendisini bebek sanayiyi koruma politikaları, teşvik kredileri, üreticinin menfaatine yönelik ve iç talebi canlandırıcı vergi uygulamaları ve sağlam kurumsal altyapının oluşturulması gibi pek çok faaliyet aracılığıyla uluslararası rekabete hazır bir konuma gelmiştir. Japonya, izlemiş olduğu bu yol sayesinde "Asya kaplanları" diye bildiğimiz Asya ülkelerine yol göstermiştir.

Japonya ve Almanya gibi Dünya Savaşından yenik olarak çıkan, ülkeleri harap olan, tüm ithalat ve ihracatlarına el konulan, büyük tazminatlara maruz kalan iki ülke, çok kısa sürede ülkelerini yeniden kalkındırıp şu anda dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olabildilerse bizim, genç nüfusumuzla, doğal kaynaklarımızla, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizle ve çalışkan insanlarımızla şu anda bulunduğumuz konumda, kendi içimizde birliğimizi tamamlayıp ülkemizin kalkınmasını, nüfusumuzun refah seviyesini artırmamız tüm milletimizin çıkarına olacaktır.

Türkiye, uzun yıllar bilim ithal edecek yerde eskimiş teknolojileri ödünç almakla yetinmiştir. Günümüzde, gelişmekte olan ülkelerin hepsinin temel sorunu sahip oldukları mevcut kaynaklarıyla kalkınma hamlelerini gerçekleştirememektir. Ayrıca, bölgelerarası dengesizlikler sorunu, gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi bazı gelişmiş ülkelerde, hatta ülkemizin sınırları içinde dahi yoğun olarak görülmektedir.

Kalkınma, sadece üretimin ve kişi başına gelirin artırılmasından ibaret olmayıp, ekonomi ve sosyalkültürel yapının da değiştirilmesi, yenileştirilmesi anlamına gelir. Kalkınma, bir toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan belirli bir hayat seviyesine ulaşması demektir. 2023 yılında Türkiye'nin dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmesi ve belirlenen ulusal hedeflere ulaşabilmesi için ülke çapında ileri teknoloji uygulamalarını besleyecek bir bilimsel enerji potansiyeli yaratılmalı, eğitim sistemimizde daha belirgin bilimsellik ve süreklilik nitelikleri kazandırılmalı, tarım, sanayi, hizmet ve kamu sektörlerinde bu potansiyelin verimlilik odaklı bir kinetik enerjiye dönüştürülmesi mutlaka sağlanmalıdır. Aksi hâlde kamu ve özel sektör çalışanları ne kadar gayretli ve yetenekli olursa olsun sadece belirli para ve maliye politikalarıyla ülkemizin dünya piyasalarında hatırı sayılır bir statü kazanması ve insanımızın mutlu ve onurlu bir yaşam seviyesine ulaşması bir ütopyadan ibaret kalacaktır.

AK PARTİ hükûmetleri olarak bu kalkınmayı gerçekleştirilebilmek için cumhuriyetimizin 100'üncü yılına denk gelen 2023 yılı için iddialı hedefler ortaya koyduk. 2 trilyon dolar millî gelire ulaşarak dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasına girmek, ihracatımızı 500 milyar dolara çıkarmak, orta ve yüksek teknoloji ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü olmak, üretim ve ihracatımız içindeki yüksek teknoloji ürünlerinin payını yüzde 20'lere çıkarmak, AR-GE harcamalarının millî gelir içindeki payını yüzde 3'lere çıkarmak ortaya koyduğumuz hedeflerin bazılarıdır.

2023 hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla başta ekonomiyle ilgili bakanlıklar olmak üzere bakanlıklarımız yeniden yapılanmış, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız da bu amaçla yenilenmiştir. Bakanlığımızın yeni yapısı Hükûmetimizin 2023 hedeflerini karşılamak amacıyla ülkemizde ilk kez bilimin, teknolojinin ve sanayinin birbiriyle olan ilişkilerini ve entegrasyonunu daha da derinleştirmek üzere şekillendirilmiştir. Bu yeni yapıda görevleri itibarıyla Bakanlığımız faaliyetleriyle ilişkili olan TÜBA ve TÜBİTAK gibi kurumlar Bakanlığımıza bağlı ve ilgili kuruluşlar arasında yerini almıştır.

75
Bu vesileyle, şu anda Güneydoğu'da ve Doğu'da terör örgüleriyle ve vatan hainleriyle mücadele eden şanlı askerimizi, polisimizi alınlarından öpüyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Baloğlu.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına 7'nci konuşmacı Elâzığ Milletvekili Sayın Metin Bulut. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika, buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA METİN BULUT (Elâzığ) - Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı KOSGEB'in bütçesi üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

1990 yılında 3624 sayılı Kanun'la kurulan KOSGEB'in kuruluş amacı, ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasında KOBİ'lerin oranını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini yükseltmek, ekonomik ve sosyal kalkınmadaki paylarını artırmaktır.

2002 yılı sonu itibarıyla veri tabanına kayıtlı yaklaşık işletme sayısı 4 bin iken, bu rakam 2015 yılı itibarıyla 822.385'e ulaşmıştır. 2002 yılında 24 ilde KOSGEB hizmet merkezi bulunurken, 2015 yılında 81 ilde 88 noktada KOSGEB hizmet merkezleri hizmet vermektedir.

KOSGEB'in KOBİ'lere yönelik şu anda yürütmüş olduğu 8 adet destek mevcuttur. Bunlar, AR-GE, İnovasyon ve Endüstriyel Uygulama Destek Programı, İşbirliği, Güçbirliği Destek Programı, Genel Destek Programı, Girişimcilik Destek Programı, Gelişen İşletmeler Piyasası KOBİ Destek Programı, Tematik Proje Destek Programı, KOBİ Proje Destek Programı, Uluslararası Kuluçka Merkezi ve Hızlandırıcı Destek Programı şeklindedir. Bu destekler 81 ilde devam etmektedir.

Kendi ilim üzerinden bu desteklere örnek vermek istiyorum. Elâzığ'da KOSGEB 2010 tarihinde kurulmuş olup, o günden bugüne 5.789 işletmeye ulaşılmış, bunlardan 842'si KOBİ desteklerinden faydalanmıştır.

Elâzığ'da, bu kapsamda, kredi faiz desteği hariç 16 milyon 367 bin 455 TL hibe, 2 milyon 885 bin 139 TL geri ödemeli, toplamda 19 milyon 252 bin 594 TL destek sağlanmıştır.

Bir il düzeyinde bu kadar desteğin verildiğini düşünecek olursak, Türkiye genelinde KOSGEB'in sağlamış olduğu katkının ne kadar büyük olduğunu görmüş oluruz. Lakin, bu desteğin ve hizmetlerin devam edebilmesi için siyasi istikrarın devam etmesi gerekir çünkü ekonomin en büyük düşmanı belirsizliktir.

Maalesef son zamanlarda Sayın Cumhurbaşkanımız ve ailesi her fırsatta gündemde tutularak, yalan ve iftiralarla yıpratılmaya çalışılmaktadır. Konu Cumhurbaşkanımızı karalamak olduğunda tüm muhalefetin ağız birliği yapmışçasına aynı dili kullanması, aynı cümlelerle konuşması manidardır. Asla bir araya gelmez denilenlerin koalisyonunun adı "Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı"dır. Tabii, biz bu oyunu ilk defa izlemiyoruz. Hatırlayalım, Adnan Menderes düşmanlığıyla bu ülkeye bedel ödetildi, Turgut Özal düşmanlığıyla bu ülkeye bedel ödetildi, 28 Şubat postmodern darbesiyle rahmetli Erbakan üzerinden bu ülkeye bedel ödettiler. Aynı şekilde, on dört yıldır Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığıyla da bu ülkeye bedel ödetilmek isteniyor. Cumhurbaşkanımız üzerinden itibar katliamı yapmaya yeltenenler, Sayın Başbakanımızı yıpratmaya çalışmak isteyenler bu yolla, istikrarın adresi AK PARTİ'yi kendi gereksiz gündemlerinde boğabileceklerini düşünüyorlar ama kesinlikle yanılıyorlar. Yakın siyasi tarihimiz bu saplantılı yanılgının hezimetleriyle doludur. Milletin sağduyusu her türlü komplonun ve iftiranın karşısında kesintisiz nöbettedir. Şu bilinmelidir ki amir olan millettir. Milletle inatlaşmak olmaz. Millet Sayın Cumhurbaşkanımızı ve Başbakanımızı seviyor, milletin sevdiğine saygı göstermek zorundasınız. Unutulmamalıdır ki on dört yıldır bıkmadan, usanmadan her yolla saldıranlara millet sandıkta en güzel cevabı vermiştir, bundan sonra da Allah nasip ederse vermeye devam edecektir.

Hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bulut.

Sekizinci konuşmacı Kastamonu Milletvekili Sayın Murat Demir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MURAT DEMİR (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Standardları Enstitüsü 2016 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Aziz milletimizi, yüce heyetimizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, ülkemizin geleceğini karartmak isteyen eli kanlı terör örgütü karşısında Türk milleti dimdik ayakta duracaktır, şehitlerimizin hesabı elbette sorulacaktır.

Bu vesileyle, dün İdil'de şehit olan 2 askerimize, bugün Nusaybin'de şehit olan 2 polisimize Allah'tan rahmet, bizlere emaneti olan ailelerine ve milletimize baş sağlığı ve sabırlar diliyorum.

Türk Standardları Enstitüsü, Türk sanayisinin daha az maliyetle yüksek üretim yapmasının, inovasyon faaliyetlerini etkin bir şekilde sürdürmesinin, uluslararası

76
standartlara uygun hizmet sağlayarak uluslararası pazarlara girmesinin anahtarı konumundadır. TSE'nin yürüttüğü çalışmalar neticesinde, millî sentez standart ve yabancı kuruluşlardan adapte edilerek kabul edilen standart sayısı 35 binin üzerine çıkmıştır. TSE, başta enerji sistemleri ve enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, biyogenetik, gıda ve kimya gibi birçok alanda çok önemli laboratuvarlarıyla 1.757 metottan ulusal ve uluslararası akredite olmuş bir şekilde hizmet sunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Türk sanayisi ve sanayicisi on üç yılda gerek Türkiye'de gerekse uluslararası alanda önemsenecek şekilde, üretim bazında rol almaya başlamış olup Türkiye markasını onurla, gururla dünya piyasasında temsil etmektedir. Özellikle 2002 öncesi zor şartları yaşamış bir sanayici olarak, o günlerde dünya piyasasında hiç yeri olmayan sanayicimizin bugün 2016 yılı itibarıyla dünyada kendi sektörlerinde liderliğe oynayan, hatta dünya lideri olmuş sanayicilerimizi rahatlıkla görebilir ve onlarla gurur duyabiliriz.

Tabii, ben bir sanayiciyim. O ortamı tozunu 12 yaşından beri yutmuş, bizzat yaşamış biri olarak şu kürsüde, hiçbir sanayi tesisini belki de gezmemiş; bu ülkede neler oluyor, neler bitiyor, ne üretiliyor, bizzat tanık olmamış ama eline gerçekle hiç alakası olmayan veriler alarak Türkiye sanayisi için felaket senaryoları yazan konuşmacıları bir sanayici olarak, maalesef, hayret ve şaşkınlıkla dinliyorum.

Sayın milletvekilleri, istihdamın en önemli yükünü çeken, ihracata en ciddi katkıyı sunan sanayi kuruluşlarımızın sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu ülkede, kendi sektöründe dünya devleri arasından sıyrılmış ve markasını dünyaya kabul ettirmiş, makine ve ekipman üreten ve bu üretiminin yüzde 70'lik kısmını Çin'e ihraç edebilen firmalar bulunmakta.

2008 yılından itibaren, dünya genelinde, küresel ekonomide yaşanan krizlere rağmen Türkiye'nin büyümesinde üreten sanayicimizin, Bakanlığımızın, Hükûmetimizin yürüttüğü akılcı politikalar etkili olmuştur. Bu durumu görmek için sadece kumun içindeki kafaları çıkartıp etrafa geniş açıdan bakarsak, emin olun, neler olup bittiğini çok rahat görebiliriz.

2002 yılında 1 milyar dolardan fazla ihracat yapan il sayısı 5 iken 2015'te 15 adet olmuştur. 2002 yılında 100 milyon dolardan fazla ihracat yapan il sayısı 2015'te 51 adede ulaşmıştır. 2002'de 31.731 ihracatçı firmamız var iken 2015'te 62.750 sayısına ulaşmıştır.

Değerli arkadaşlar, 2002 öncesinde kendimizi tanıtmak için zar zor çıktığımız yurt dışında firmalar tarafından yüzümüze kapıların kapandığı o günleri bizzat yaşadım ve o günleri unutmam da mümkün değil. Bugün ise o kapılar biz sanayicilere çok kolay açılmaktadır. Bunun nedeni ise güçlü, istikrarlı bir Türkiye'nin var oluşudur.

Değerli arkadaşlar, verilere bakarak değil bizzat yaşamış biri olarak şunu söylüyorum: Şimdi, özellikle son on üç yıldır, yurt dışına çıktığımızda gördüğümüz ilgi, alaka ve itibar karşısında AK PARTİ iktidarlarıyla gurur duyuyorum. Çünkü şunu çok iyi biliyorum ki: Dünyada parayla, pulla, hiçbir şekilde alınamayan en önemli şeyler kişilerin ve ülkelerin itibarlarıdır. Bu ilkeyi ülkemize kazandıran, başta efsane liderimiz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır; Genel Başkanımız, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'dur; AK PARTİ iktidarı ve onun güçlü kadrolarıdır; partimizi oylarıyla iktidara taşıyan halkımızdır. Halkımıza sonsuz teşekkür ediyor, 2016 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Demir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına dokuzuncu konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Kerem Ali Sürekli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Sürekli, süreniz beş dakika.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir selamlamayı da… Bugün Silopi'de cuma namazını eda eden Sayın Başbakanımızı, bakanlarımızı saygıyla selamlıyorum. Onları bağrına basan Silopi halkına da minnetlerimi sunuyorum, onları da saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu arada, Sur'da, Diyarbakır'da yapılan provokatif çağrılara uymayan yöre halkına teşekkür ediyorum, minnetlerimi sunuyorum. Yine, her zaman olduğu gibi, vatanın ve milletin yanında yerlerini almışlardır, sağ olsunlar, var olsunlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Türk Patent Enstitüsünün 2016 yılı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Türk Patent Enstitüsü nedir? Sınai mülkiyet haklarının tescilinin yapıldığı bir kurumdur. Nedir bu sınai mülkiyet hakları? Marka, tasarım ve patenttir. Bu alanda, her alanda olduğu gibi, on üç yılda büyük gelişmeler olmuştur. Bakın, rakamlarla ifade edeyim: 2002 yılında 414 patent başvurusu yapılmışken 2015'te 5.512 patent başvurusu yapılmıştır. Markaya gelirsek: markada zaten 2011 yılından itibaren en çok marka başvurusu yapılan Avrupa ülkesiyiz. 2002'yle kıyaslarsak: 2002 yılında yapılan marka başvuru sayısı 36.426, 2015'te yapılan marka başvuru sayısı 110.679. Tasarıma gelirsek: Tasarımda 2002'de yapılan başvuru sayısı 20.302, 2015'te yapılan başvuru sayısı 40.306; muazzam bir artış var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Aynı şekilde kurumsal olarak Türk Patent Enstitüsünün geliştiğini de görüyoruz, gözlemliyoruz. Uzman sayısı son beş yılda 3,5 kat artmıştır.

77
Yine, bütçe bazında baktığımızda, Türk Patent Enstitüsünün bütçesi 2002'de 10 milyon 800 iken 2016'da öngördüğümüz bütçe 62 milyon 157 bindir. Bu da kurumsal olarak Türk Patent Enstitüsünün ne denli gelişme gösterdiğini bizlere göstermektedir.

Evet, önümüzde ne var? Önümüze sınai mülkiyet kanunu taslağını getiriyoruz. Sayın Bakanım çalışıyor, Türk Patent Enstitüsü çalışıyor, Bakanlığımız çalışıyor. AR-GE Yasası'nda olduğu gibi hep beraber… Mecliste yapılan katkılarla bu AR-GE Yasası'nı çıkardık, yine yapılan katkılarla bu yasayı da çıkaracağız.

Buraya getirilecek önemli bir düzenlemeye işaret ediyorum -sürem de bitiyor- çok önemli bir saptama yapacağım: Coğrafi işaretleri getireceğiz, bu da bölgesel kalkınmaya katkı olacak.

Patent Enstitüsünden konuşurken kurtuluşun simgesi, aynı zamanda hoşgörünün de patentine sahip bir ilin, İzmir'in milletvekili olarak bir tespit yapmak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Geçen gün İzmir milletvekillerimizden, Cumhuriyet Halk Partisinden Tuncay Özkan burada çok güzel, büyük bölümüne katıldığım, uzlaşmacı, yapıcı bir konuşma yaptı; teşekkür ediyoruz. Aynı zamanda, bizim yine milletvekilimiz, AK PARTİ milletvekilimiz Hüseyin Kocabıyık da Twitter'dan kendisine teşekkür etti. İşte, İzmir milletvekilleri olarak bu şekilde, Mecliste bu tür girişimlerle, uzlaşmayla inşallah yeni bir anayasanın önünü açarız. Yeni bir anayasaya ihtiyacımız var, uzlaşmaya ihtiyacımız var, birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var.

Ben olumlu yönlerden bakmak istedim. Tabii, üzen, bizim canımızı sıkan çok şey de var ama artık bu güzel konuşmanın ardından bunlara değinmek istemiyorum. Gelin, hep beraber uzlaşalım, birleşelim, yeni Türkiye'de güçlü gelecek için hep beraber girişimlerde bulunalım. Ben, bunu, bu yüce Meclisten bekliyorum ve geleceğe dair umutlarımı da muhafaza ediyorum, dünden daha umutluyum.

2016 yılı Türk Patent Enstitüsü bütçesi hayırlara vesile olur inşallah.

Hepinize saygılar sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sürekli.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın hatip konuşması esnasında Sur'da bir ikinci Cizre vahşeti yaşanmasın diye partimizin yapmış olduğu çağrıyı provokasyon çağrısı olarak değerlendirerek açık sataşmada bulundu, ona cevap vermek istiyoruz.

Ahmet Yıldırım, cevap verecek.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yıldırım.

Süreniz iki dakika.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, iki üç günden beri Eş Genel Başkanımızın özellikle de Diyarbakır'daki halkı Sur'a doğru yürümeye çağırırken yaptığı açıklama çok net olmasına rağmen iktidar partisi hatipleri tarafından çarpıtılıyor. Asla hiç kimsenin canına, malına zarar gelmeyecek şekilde, bir sivil itaatsizlik eylemi kapsamında Sur'a yürüyün... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - 50 kişi öldü, 50 kişi!

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - 6-7 Ekimde de öyle oldu değil mi?

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Çarşamba günü Diyarbakır'da bulunan biri olarak söylüyorum. Peki, sizin kitlesellikten anladığınız güvenlik güçlerinin kurşunlarıyla ille birilerinin ölmesi mi?

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - 6-7 Ekim…

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Genel Başkanının çağrısına riayet etmiş. Bağlar'dan, Yenişehir'den, Kayapınar'dan cadde cadde yürürken eğer hiç Genel Başkanın çağrısı karşılık bulmamışdıysa…

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Bulmadı zaten!

AHMET YILDIRIM (Devamla) - …1.500 polisi dışarıdan getirerek, 10 bin güvenlik gücünü Sur'un etrafına yığarak ve binlerce gaz fişeğiyle Diyarbakır'ın üstünü bir gaz bulutuna niye dönüştürdünüz? Kimse yoktuysa canınız sıkıldı da mı sıktınız siz onu veya Başbakan çıkıp Silopi'de namaz kılıyor da, Allah kabul etsin…

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Amin!

AHMET YILDIRIM (Devamla) - …Eş Genel Başkanın Diyarbakır'da Sümer Park'ta namaz kılmasını niye siyasi saikle yorumluyorsunuz? Bir açın, tarafsız bir basın organı tarafından Silopi'deki cuma namazına iştirak eden etrafındaki güvenlik ordusu dışında kimsenin olmadığını görün…

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Resimlere iyi bak!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ya resimlere bak! Utanmıyorsun!

78
AHMET YILDIRIM (Devamla) - …bir de Sur'daki binlerce kişiyle beraber kılınan namaza bakın...

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Yanındakiler Kürt değil mi!

AHMET YILDIRIM (Devamla) - ...ondan sonra havuz ve çamur medyasının öyle haberlerine itibar ederek burada bir algı oluşturmaya çalışmayın.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - O resimdekiler sizi niye rahatsız ediyor?

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Sizin kitlesel eylemden anladığınız ille orantısız müdahalelerle birilerinin orada ölmesiyse böyle bir çağrı yok.

Diyarbakır halkına da gösterdiği duyarlılıktan ve olgunluktan ötürü teşekkür ediyorum.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - 3 maymunu oynamayın, 3 maymunu.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yıldırım.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

79

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına 10'uncu konuşmacı Siirt Milletvekili Sayın Yasin Aktay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA YASİN AKTAY (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu üzerine konuşmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Tabii, sözlerimin başında bende dün İdil'de bugün de Nusaybin'de vahşi bir terör örgütünün -vahşi, cani, katil, insanlıktan nasibini almamış bir terör örgütünün- bir terör saldırısı neticesinde hayatlarını kaybeden, şehit düşen asker ve polislerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum. Acı hepimizin acısı tabii ki. Sadece bu olay bile günlerdir, daha doğrusu bu Meclis açıldığı günden beri bu kürsüde bize nasıl bir pişkinlikle bu yalanları her gün gelip sanki devlet durup dururken insanlara savaş açıyormuş gibi, insanların üzerine durup dururken Sur üzerinde birtakım uçaklar uçuruluyormuş gibi, orada masum, sivil itaatsizlik örnekleri sergileyen, sivil itaatsizlik eylemleri sergileyen insanlara devletin müsamahasızlığı gibi yansıtmaya çalışmayı büyük bir pişkinlik olarak niteliyorum sadece, en hafif deyişle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani hakikaten, eminim, halkımız televizyonlarının başında izlerken ki haberlere de yansıyor, bu kadar büyük bir pişkinliği büyük bir hayretle izliyordur. Yani arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak biz iktidara geldiğimiz günden beri kan dursun, bu memlekette herkes demokratik haklarını sonuna kadar kullansın diye elimizden geleni yaptık, büyük bir samimiyetle, üstelik baldıran zehri içme pahasına. Sayın Cumhurbaşkanımız bunu büyük bir cesaretle ifade etti diye almadığımız eleştiri, yemediğimiz küfür kalmadı ama bu bir riskti tabii ki, siyasi bir riskti. Kanı durdurmak, anaların yüreğini soğutmak, "Analar ağlamasın, babalar ağlamasın." demek; bu büyük bir riskti ve biz bu riski göze aldık, bu riski üstlendik. Fakat, öbür taraf ne yaptı? Öbür tarafın ne yaptığı çok önemli değil. Teröristtir, terör örgütüne hiçbir şekilde hiçbir güven olmayacağını çok çok iyi biliyoruz. Kimin adına, kimin taşeronu olduğunu bugün çok net bir biçimde görüyoruz. Kimin adına, bölgemizde neyin mücadelesini veriyor olduğunu çok net bir biçimde herkes görüyor, hepimizin gözü önünde ve ne yazık ki gelip burada, sanki devlet durduk yerde bu operasyonları yapıyormuş gibi… Bunu yapmak hakikaten çileden çıkarıcı bir şeydir. Kusura bakmayın çok değerli arkadaşlar… Yani, bu Mecliste söyleyemeyeceğiniz hiçbir şey yok, her şeyi gelip bu kürsüden istediğiniz gibi söyleyebiliyorsunuz, yalan bile atabiliyorsunuz. Bütün iftiralarınızı, devletimize, askerimize, milletimize her çeşit iftirayı buradan ifade edebiliyorsunuz. Daha ne istiyorsunuz? Söyleyemedik ne var ki terör örgütünün yaptığı bu tür hareketlere? Gerçekten samimiyetinize inanmak isterim. Dönüp askere söylediğiniz şeyin onda 1'ini ya, onda 1'ini, mislini söylemenizi beklemiyorum; dönüp şöyle bir Kandil'e, dönüp terör örgütüne şöyle bir söyleyin: "Ya, biz burada siyaset yapıyoruz, orada silah senin neyine?" Arkadaşlar, o silah, benim kendi vatandaşıma sıkılan bir silahtır. Bugün, o terör örgütü gelip Siirt'ime, Diyarbakır'ıma, Sur'uma müdahale ederken o topraklar benim topraklarım, Türkiye Cumhuriyeti'nin topraklarıdır, o topraklar hepimizin topraklarıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu topraklarda biz, hepimiz…

Bakın, Kürtler şu anda bizim coğrafyamızda İran'ından, Suriye'sine, Irak'ına kadar, Rusya'sına kadar hiçbir yerde kullanmadıkları özgürlüğü, hiçbir yerde sahip olmadıkları şahsiyeti, özgürlüğü bu ülkede sahipleniyorlar, yaşıyorlar, hissediyorlar; bunun daha fazlası değil. Bunun arasına sizin yapmaya çalıştığınız bir tek fitneden başka bir şey değil. Onun için, burada, gelin, biraz dürüst olalım. Dürüst olun, dönün Kandil'e de deyin ki: "Bu silah kalleşçe sıkılan bir silahtır. Bu silaha gerek yok. Eğer siyasetse biz burada siyaset yapıyoruz." Esasen, Kandil'in yaptığı şey sizi işsiz bırakmak. Sizin burada şu anda yaptığı şey ne yazık ki… Türkiye demokrasisinin şu anda gelmiş olduğu şu seviyeye şöyle bir bakın ki bu kadar konuşmayı tolere edebiliyor. Aslında, bundan da bir ders almanız gerekiyor, bundan da bir ibret almanız gerekiyor. Evet, Türkiye siyaseti her şekilde o olgunluğa ulaşmıştır, her şeyin konuşulabildiği bir Meclis vardır. Yani, hatırlayın, bu Meclisten kimler kovuldu, hangi şartlarda nasıl kovuldu. Bizim Merve Kavakçı'mız nasıl kovuldu bu Meclisten? Nasıl tempo tutuldu? Üstelik hiçbir şey yapmamıştı, kendi hakkını kullandı. En doğal şey ya, bir Müslüman ülkede, bir Müslüman ülkenin Meclisine başörtüsüyle girmeyi denemişti, başka

80
bir şey yapmamıştı. Fakat sizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN AKTAY (Devamla) - …yaptığınız şu anda tek kelimeyle pişkinliktir, başka bir şey söyleyemiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - "Pişkinlik" ve… Herhâlde diğerlerini söylemeye gerek yok. Sataşmadan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ne sataşması var burada? "Silahı bırakın." dedi, "Silahı savunmayın." dedi.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Kulağınız duymuyor mu? Dinlemiyor musunuz? Aklınız başka yerde mi? "Pişkinlik"ten tut her türlü hakaret…

FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Hiç "HDP" demedi ki, niye alınıyorsunuz?

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Mevlâna'nın güzel bir sözü var…

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Mevlâna'yı biliyor musun?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …ona şimdi girmeyeyim pek, pişkinlik meselesine bir değineyim.

Bir siyasi partinin lideriyle ilgili salavat getiren birisinin pişkinlik ve hakikilik kriterini ve ölçütünü hepinizin takdirine bırakıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Şimdi burada çözüm…

Mevlâna'nın sözünü de eğer istiyorsanız söyleyeyim, oraya girmeyeyim, çok sertleştirmeyeyim diye söylüyorum.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Mevlâna'yı tanımazsın sen!

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Bari Mevlâna'ya bulaşma!

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bu çözüm sürecinin bitmesiyle ilgili hususu söyleyeyim. Hep temmuz ayından bahsediyorsunuz ya, bakın ben size kronoloji çıkardım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bir sataşmadan dinlerseniz bu kronolojiyi.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Ama sen de sataşacak durum oluşturma!

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın, 7 Mart, temmuz ayından aylar önce Erdoğan: "400 vekili verin, bu iş huzur içinde çözülsün."; 22 Mart, Erdoğan: "Ben oradaki toplantıyı da tanımıyorum." yani Dolmabahçe mutabakatını reddediyor. 27 Mart, İç Güvenlik Yasası, bugünkü terör uygulamalarının yasal dayanağı; 11 Nisan, Ağrı Diyadin provokasyonu, 3 kişi yaşamını yitirdi. 5 Nisan, Sayın Öcalan üzerinde tecrit uygulanması; 18 Nisan, HDP Genel Merkezine silahlı saldırı; 28 Nisan, Erdoğan: "Çözüm sürecinde karşı karşıya oturulan bir masa yok."; 5 Mayıs, Akdoğan: "HDP barajın altında kalırsa süper olur."; 15 Mayıs, Akdoğan: "HDP'nin barajı aşması demokrasi açısından bir sorun."

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Ne var bunda? Siyasi söylem ya!

İDRİS BALUKEN (Devamla) - 18 Mayıs, Adana ve Mersin bombalaması; 22 Mayıs, Erdoğan: "7 Haziran bir kırılma olacak."; 17 Temmuz, Erdoğan: "'Dolmabahçe' diye bir çalışmayı asla kabul etmiyorum."; 29 Temmuz, Akdoğan: "HDP barajı geçmek suretiyle süreci havaya uçurdu."; Davutoğlu, 30 Temmuz: "HDP bunun hesabını verecek." yani barajı geçmenin hesabını verecek.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ne alakası var ya!

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Ne alakası var ya! Cinayetlere, katliamlara bak, insaf ya! Katliamların hesabını sordu.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - 15 Ağustos, Erdoğan: "İster kabul edin ister etmeyin, yönetim sistemi fiilen değişti."; 16 Ağustos, Müezzinoğlu: "Erdoğan başkan seçilseydi bunlar olmazdı."; 16 Ağustos, Erdoğan: "Bu mücadele kıyamete kadar sürecek."

Şimdi anladınız mı çözüm sürecini kimin bitirdiğini, ortada her şey.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Sana soruldu, Kandil'i konuşsana, Kandil'i.

YASİN AKTAY (Siirt) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Aktay, buyurun.

YASİN AKTAY (Siirt) - Sayın Başkan, kişiselleştirerek bana bir sataşmada bulundu. Sayın Erdoğan'a salavat getirmiş olmakla…

BAŞKAN - Sizin şahsınıza bir sataşma yok Sayın Aktay. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

81
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - "Salavat getirdi." dedi.

YASİN AKTAY (Siirt) - Var, var; "Salavat getirdi." dedi.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Getirmedin mi? Görüntülerde var.

BAŞKAN - Peki, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YASİN AKTAY (Siirt) - Evet, Sayın Başkan, tabii, pişkinlik diye başladık, devam ediyoruz, dibi tutmaya başladı iyice. Şimdi, burada salavat getirmeyle ilgili tabii ki paralel medyanın ısıtıp benim hakkımda yaydığı bir algıyı tekrarlamış oldu, zaten iş birliği içerisinde olduklarını çok iyi biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Fakat bu, aynı zamanda, bu memleketin, bu milletin kültürüne, inancına ne kadar yabancı olduğunu da gösterir. Evet, İdris Baluken diye bir isim beni sinirlendirmişse ben yine "salli alâ Muhammed" derim. "Salli alâ Muhammed" öyle bir şeydir ki bizim Siirt, Diyarbakır, Mardin, Arapların çok yoğun olduğu o bölgede herhangi bir durumla karşılaştığımız zaman, bizi sevindiren veya üzen veya sinirlendiren, öfkelendiren bir durumla karşıya kaldığımızda "salli alâ Muhammed" der, geçeriz. Sinirlenmemek için, hepimiz ortak bir sağduyu, sakinleşmek için bunu söyleriz ama siz o kadar yabancısınız ki…

Evet, biz "Tayyip Erdoğan" dediğimiz zaman bu memleketin başına gelmiş en güzel şeylerden…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Getiriyorsun yani salavat.

YASİN AKTAY (Devamla) - …en güzel olaylardan, şahıslardan, bir lider olarak onu gördüğümüz zaman "salli alâ Muhammed" deriz. Ben sana baktığım zaman da "salli alâ Muhammed" derim yani. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, seni kutsadığım anlamına gelmiyor, Sayın Erdoğan hakkında söylediğimiz zaman da onu kutsadığımız anlamına gelmiyor, bu sadece bizim bir kültürümüzdür. Birazcık bizim kültürümüze aşina olsaydınız böyle bir iddiayı gelip burada dillendirmezdiniz ama sizin kılavuzunuz tabii ki paralel medya. Kılavuzu paralel medya olanın başına neler geldiğine hepimiz beraber şahit oluyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İkincisi, başka bir nokta, tehdit edildiğinizi, saldırıldığınızı söylediniz. Seçim hadisesinde sadece benim seçim otobüsüme, seçim minibüsüme bir ay içerisinde en az 20 defa saldırıldığını da keşke şöyle bir duysaydınız, öğrenseydiniz. Siirt'te sizin partinizin gençlik ve çocuk teşkilatları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN AKTAY (Devamla) - Yani "çocuk istismarı" derseniz, ayrıdır, çocuk istismarı da var orada. O çocuk istismarı çerçevesinde 12-13 yaşındaki çocukların benim seçim minibüsümü ve arkadaşlarımın seçim minibüslerini nasıl taşladığını ve hareket edemez hâle getirdiğini de görürsünüz. Siz sadece kendinize yapılanı görürsünüz, üstelik size yapılan da bir şey yok. Siz ancak yaparsınız.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Ambulans kurşunlarının yanında sizinki zekât sayılır.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Yani tekrar şahsımı da hedef alarak ağır sataşmalarda bulundu, cevap vermek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Cevap verdi sadece.

BAŞKAN - Sayın Baluken, buyurun iki dakika daha ama yeni bir sataşma olmasın lütfen.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Aslında, bu tartışmayı şundan dolayı uzatma niyetinde değilim: Yani Mevlâna'nın o sözünü söyleyeyim…

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Mevlâna'yı tanımazsın sen.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …"Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye." O yüzden, cevap verme gibi bir niyetim yoktu ama buraya çıkıp aleni çelişkilerle dolu yalanlar söylediği için cevap verme zorunluluğu doğdu.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Aynaya bak, aynaya.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Şimdi, zaten kendinle çelişiyorsun. Önce salavat getirmeyip bunu "Paralel medyanın servisi." dedin, sonra sana bakıp da yine aynı şeyi söylerime getirdin, demek ki sen yaptığın o şeyi kabullenmiş oldun.

Şimdi, bu paralel medyayla iş birliği işine gelirsek, vallahi bizden hiç kimse, -şahsımın da dâhil olduğu- hiçbir siyasetçi bu paralel yapıya herhangi bir şehrin herhangi bir yerini parsel parsel vermedi. Yine, bizden herhangi bir siyasetçi ya da eş genel başkanımız

82
çıkıp da bu paralel yapı için "Ne istediniz de size vermedik?" demedi. Yine, bizden herhangi bir siyasetçi çıkıp bu paralel yapıyla kol kola verip 10 bin siyasetçiyi, belediye başkanını, belediye meclis üyesini içeri atmadı, bunların tamamını yapan sizsiniz. Bütün bunları yaptıktan sonra buraya gelip birilerini paralelle iş birliği yapmakla suçluyorsunuz ya söyleyecek başka cümleye zaten mahal bırakmıyorsunuz. Durumunuz, samimiyetiniz buradan zaten görülüyor.

Senin seçim çalışmalarındaki saldırılara gelince, biz yöredeki, bölgedeki seçim çalışmalarında AK PARTİ'li herhangi bir vekilin, seçmenin seçim çalışmasıyla ilgili bir saldırı olduğunda kınamışız. Yerelde de onun önüne geçmeyle ilgili en küçük bir bilgi bize gelmişse bizden kaynaklanan bir katkı sunucu bir şey olmuşsa mutlaka engellemeye çalışmışız. Ama sen birkaç çocuğun otobüse taş atmasıyla bir partinin Genel Merkezinin yakılmasını, 400 yerden fazla yerde linçe tabi tutulmasını, insanların sokak ortasında öldürülmesini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …aynı kefeye koyarsan kusura bakma orada da asla inandırıcı olmazsın, asla da senin bu söylediklerine hiç kimse inanmaz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - İdris Bey, paralelle ilgili Öcalan sizi döver. Abdullah Öcalan sizi dövecek paralelle ilgili, duyarsa hepinizi sopayla kovalar.

YASİN AKTAY (Siirt) - Efendim, sataşma var.

BAŞKAN - Sayın Aktay, oradan söyleyin kayıtlara geçsin.

YASİN AKTAY (Siirt) - Sataştı, hayır ama bakın "Adam dediğin adam mı?" dedi yani.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - "Adam değilsin." dedi.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Hayır, hayır, söyleyene bakar ifade.

BAŞKAN - Peki, buyurun, bana göre hava hoş.

Vereceğim iki dakika kim istiyorsa.

Buyurun.

YASİN AKTAY (Siirt) - Evet, "Adam değil." diye yani bu lafa cevap verilecek…

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Bir salavat getir Hocam, bir salavat.

YASİN AKTAY (Devamla) - Bunu basit bir küfürbazlık olarak alıyorum, bu Meclisin kürsüsüne yakıştırmadığım bir ifade olarak söyleyeceğim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Mevlana'nın sözü her yere yakışır.

MEHMEH UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Mevlana'yı tanısan böyle olmazsın zaten!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Mevlana'yı sen git tanı! Sen kendi tekelinde mi sanıyorsun, sen kimsin ki?

YASİN AKTAY (Devamla) - Ancak şunu söyleyeyim: Evet, ben kabul ettim, öyle bir şarkı söyledim, öyle bir türkü söyledim, Siirt'in folkloruna ait, son derece güzel; birazcık ona kulak verseniz, çok güzel dersler alabileceğiniz güzel bir türküdür o, türküdür haddizatında o, salavat değildir.

Paralel medyanın alakası şudur: Paralel medya onu aldı, sanki "Salli alâ Tayyip Erdoğan" demişim gibi o şekilde lanse etmeye çalıştı ve onu köpürttü ve siz de o köpürtmenin üzerine gittiniz, herkes gitti.

MEHMEH UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Balıklama atlamışlar.

YASİN AKTAY (Devamla) - Doğrusu ben bir gazete yazısı yazdım. Zaten gazete yazımda o şeyi çok güzel de açıkladım. Yani, onu duyanlar, bilenler bunun ne kadar güzel, ince bir kültür olduğunu da... Bu vesileyle de tabii, Siirt'in bu güzel, müstesna türküsünü de kamuoyunun ve sizlerin, yüce heyetimizin takdirine de sunmak istiyorum.

Arabam, benim minibüsüm öyle sadece bir defa, iki defa şey yapılmadı ve -bütün medyada yer aldı- benim minibüsüme her gün saldırılarda bulunuldu ve bir tane HDP'liden ne bir "Geçmiş olsun." ziyareti aldım ne bir "Geçmiş olsun." telefonu aldım ne de sizden bir kınama duydum. Buna mukabil ben, Mersin'deki şeye saldırıda bulunulduğu zaman, Adana'daki büronuza, ofisinize saldırıda bulunulduğunda basın toplantısı yaptım, basın açıklaması yaptım ve bunu şiddetle kınadım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Burada, o şartlarda biz siyaset yapıyoruz ve o şartlarda siyaset yapıyor olmanın zorluğunu tabii ki biz görüyoruz. Orada aldığım tehditlerin haddi hesabı yoktu, benim arkadaşlarımın aldığı tehditlerin haddi hesabı yoktu ve ben sizden yana en ufak bir şey de duymadım.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bizim üzerimize kurşunlar yağıyor, kurşunlar, ne tehdidi.

YASİN AKTAY (Devamla) - Kurşunları siz yağdırıyorsunuz, sizinkiler yağdırıyor.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Silvan'da bizim üzerimize sizin talimatlandırdığınız güçler kurşun yağdırıyor.

YASİN AKTAY (Devamla) - Sizin savunduğunuz, sizin toz dokundurmadığınız terör

83
örgütü yağdırıyor o kurşunları. Bunu biz bilmiyor muyuz, kime anlatıyorsunuz? Burada arkadaşlarımız nezaketen suskun kalıyorlar diye yani bunları millete yutturacağınızı mı zannediyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Kalmayın canım, verin cevabı.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

84
1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına 11'inci konuşmacı Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet İlker Çitil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Çitil, buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET İLKER ÇİTİL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Bilimler Akademisi 2016 yılı bütçesi için grubum adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve bizi televizyon başında izleyen kıymetli, aziz vatandaşlarımızı buradan saygıyla selamlıyorum.

Bugün ve önceki süreçte güneydoğumuzda şehit olan tüm askerimize, polisimize, sivillerimize, hatta hizmet için orada bulunan sağlıkçı şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza da ben buradan acil şifalar diliyorum. Görevi başında çarpışan, canı pahasına orada bizler için mücadele eden güvenlik güçlerimize de Allah'tan kolaylıklar diliyorum.

Evet, bilimin, bilim insanlarının ve bilimsel çalışmaların her zaman uygarlık, toplumsal gelişme, refah açısından belirleyici bir etkiye sahip olduğu gerçeğinden hareketle kurulan ve Türkiye'nin ulusal akademisi olan Türkiye Bilimler Akademisi 7 Ocak 1994 tarihinde çalışmalarına başlamıştır. Türkiye Bilimler Akademisi, yirmi iki yıl boyunca amaçları doğrultusunda çeşitli faaliyetler gerçekleştirmiştir. Akademi, bilimsel öngörü çalışmalarından bilim insanı ödül ve destek programlarına, uluslararası temsil görevlerinden bilimsel iş birliği projelerine, bilimsel konferanslardan kültür projelerine, bilimsel nitelikli birçok yayından Türkçe bilim terimleri projelerine kadar program, proje ve faaliyet ile bilime ve bilim insanlarına hizmet amacı doğrultusunda faaliyetler göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Bilimler Akademisi bu faaliyetlerinin yanı sıra destek, ödül ve burs programları, bilimsel program, yayınlar, uluslararası ilişkiler başlıkları altında çalışmalar yürütmektedir. Ayrıca, tıp camiasında her geçen gün önemi artan kök hücreyle ilgili önemli çalışmalar yapan Kök Hücre Çalışma Grubu, yine insan ölümlerinin en yaygın sebeplerinden olan kanser hastalığıyla ilgili ülkemiz genelinde çalışmalar yürüten Kanser Çalışma Grubu önemli faaliyet alanlarıdır. Bu gruplar ve diğer çalışma grupları vasıtasıyla sempozyumlar, çalıştaylar ve bilimsel toplantılar yapılarak ülke bilimi ve kültürü için önemli katkılar sağlanmaktadır. Bu çalışmalara örnek olarak 2015 yılı içerisinde Kanser Tedavisinde Paydaşlar Arası Koordinasyonda Yaşanan Problemler Sempozyumu Raporu da yayımlanmıştır. Bu bağlamda, kanser tedavisinde hizmet sunumunda kalitenin daha da artırılabilmesi için, aksaklıkların giderilmesi ve hızlı bir şekilde üzerine gidilmesi de amaçlanmaktadır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Bilimler Akademisi Konseyi kök hücre araştırmalarının taşıdığı önemi göz önüne alarak Türkiye Bilimler Akademisi Kök Hücre Çalışma Grubu adı altında bünyesinde farklı disiplinlerden gelen üyelerin bulunduğu bilim insanlarının katılımına açık bir grup oluşturulmuştur. Kök Hücre Grubu, çalışmalarını, insan sağlığı konusundaki değerinin farkındalığıyla ülkemizin bilim alanındaki birikimini ülke hizmetine yöneltecek girişimlerde bulunmak, ülkemiz için büyük önem taşıyan ve ancak akademi öncülüğünde gerçekleştirilebilecek olan konuları yaşama geçirme görevini üstlenmiştir.

Sayın milletvekilleri, dünya bilim akademileri topluluğunun en faal ve en saygın üyelerinden biri olarak ülkemiz bilim politikalarına yön veren bir bilim akademisi olma vizyonuyla çalışmalarına devam eden Türkiye Bilimler Akademisi, 2015 yılında olduğu gibi, 2016 yılında da Türkiye'nin ulusal akademisi olma sorumluluğunu ve stratejik bir yaklaşımla amaç ve görevlerini mevcut yeni program ve projelerle daha etkin olarak gerçekleştirmeye de devam edecektir.

Bilim dünyasının baş döndürücü bir hızla ilerlediği günümüz dünyasında AK PARTİ iktidarlarımız, pozitif bilimler ve gelişen teknoloji endeksli kalkınma programlarını hayata geçirmiş, bundan sonra da başarıyla devam ettirecektir.

Bilim dünyasının, TÜBA'nın yanı sıra TÜBİTAK, üniversitelerimiz, enstitülerimiz, araştırma laboratuvarlarımızda AR-GE ve inovasyon odaklı bilimsel çalışmaların desteklenmesi ve özendirilmesiyle Türkiye'miz daha müreffeh yarınlara ulaşacaktır.

Hazır sağlık konusuna değinmişken, güneydoğuda Hükûmetimizin, teröristlere karşı, millî birlik ve beraberliğimize kasteden kan emici teröristlere karşı yaptığı operasyonlarda o bölgede hizmet eden, canı pahasına, canını ortaya koyarak mücadele eden, hizmet eden sağlıkçılarımıza, hekimlerimize, tüm sağlık teşkilatımız üyelerine ben buradan teşekkür ediyorum.

Yine, bu süreçte ve tüm süreçlerde, bu PKK ile kan emici, birlik beraberliğimize kasteden teröristlere karşı yurdumuzun her köşesinde, özellikle de belli bir süredir devam eden güneydoğuda çarpışan askerlerimizi canıgönülden kutluyorum. Oradan bir polis arkadaşımızın bize bir ricası var "Biz burada çarpışıyoruz, canımız pahasına çarpışıyoruz, kardeşlerimiz belki bu topraklar için yanımızda şehit oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

85
MEHMET İLKER ÇİTİL (Devamla) - Sizlerden ricamız, ne olursa olsun sonuna kadar devam edin, tek bir silahlı unsur kalmayıncaya kadar devam edin, yılmayın. Biz burada sizler için, geleceğiniz için, çocuklarımızın rahat nefes alıp verebilmesi için çarpıyoruz, sizden de destek bekliyoruz." diyorlar.

BAŞKAN - Sayın Çitil, süreniz bitti.

MEHMET İLKER ÇİTİL (Devamla) - Ben, bu doğrultuda hem orada hizmet eden sağlık çalışanlarımıza hem Türkiye'nin dört bir yanında hizmet eden ve sağlığa çağ atlatan başta çalışanlarımız olmak üzere her iki Sağlık Bakanımız Recep Akdağ ve Mehmet Müezzinoğlu'na, Genel Başkanımız Ahmet Davutoğlu'na ve kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a huzurlarınızda teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on ikinci konuşmacı Edirne Milletvekili Sayın Rafet Sezen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA RAFET SEZEN (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2016 yılı bütçesi hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle değerli milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hain terör örgütünden ve geçmişte şehit olan tüm şehitlerimize yüce Allah'tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyor, yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.

Yokluğunda önemi daha iyi anlaşılan bir sektör olan tarım, bir başına varlığıyla değer ifadesi olmayı aşmış, işlenerek katma değeri yükseltilen ve uluslararası ticarette stratejik değeri olan bir unsur hâline gelmiştir. Tarımın insan hayatındaki önemi hepimizce bilinen bir gerçektir. Artan dünya nüfusuna paralel olarak gıda ihtiyacının karşılanması en önemli sorun hâline gelmekte, tarımsal üretim ve gıda güvenliği son yıllarda dünyanın en önemli sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Özellikle son dönemlerde gelişmekte olan ülkelerde yaşanan gıda kıtlığı, tarımsal üretimin ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha hatırlatmıştır. Bunun yanı sıra istihdam, tüketim harcamaları, diğer sektörlere ham madde temini, millî gelir ve ihracattaki payı tarım sektörünün sosyoekonomik açıdan sahip olduğu önemi daha da arttırmaktadır. Bu yüzden tarımsal üretim sorununu çözmek için ulusal ve uluslararası stratejilerin geliştirilmesi ve bu alanda verimli ve etkin bir iş birliği yapmak çok önemlidir. Türkiye tarımı içinde Edirne'nin özel bir yeri vardır. Herkesin takdir ettiği gibi ekmeklik buğday, yağlık ayçiçeği ve pirincimiz dünya standartlarının üzerindedir. Türkiye'deki çeltiğin yüzde 45'ini, ayçiçeğinin yüzde 15'ini, buğdayın da yüzde 3'ünü üreten Edirne önemli bir tarım kentidir. 1 Kasım seçimlerinden önce çeltik fiyatlarının bir önceki yıla oranla çok geriye düşmesi ve piyasada alıcı dahi bulunmamasından dolayı üreticinin mağduriyetinin önlenmesi için seçimden hemen sonra aralık ayı başlarında Toprak Mahsulleri Ofisini devreye alan ve 1.580 TL fiyatla piyasaya müdahale ederek piyasada güvenin tesis edilmesini sağlayan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Faruk Çelik'e çeltik üreticileri adına şükranlarımı sunuyorum.

İktidarımız döneminde sürekli takip edilerek doğru ve zamanında yapılarak üreticilerimizin ve çiftçilerimizin girdi maliyetlerini mümkün olduğunca azaltabilmek için tarımda önemli destekler sağladık. İlk kez mazot desteğini 2003 yılında biz verdik. Kimyevi gübre ve yemde KDV'yi sıfırladık. Yağlık ayçiçeği, aspir, kanola ve soya fasulyesi için sözleşmeli üretim yapan üreticilere bu yıl ödenmek üzere 15 TL dönümüne destek verdik. Bu dönemde gümrük vergilerinde gözetim fiyatı uygulamasıyla üreticilerimizin korunmaya çalışıldığı ilk dönemler olmuştur iktidarımız döneminde. Biz topraktan ekmeğini kazanan, ekmeğinin ve alın terinin karşılığını helal olarak elde eden kanaatkâr insanlarız.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ayrıca genç çiftçilere 30 bin TL hibe, 70 bin TL sıfır faizli kredi veriyoruz. Bu projeden yararlanmak için 18-40 yaş aralığında olmak ve 81 ildeki nüfusu 20 binden az kırsal kesimde yaşamak şartlarını taşımak gerekmektedir. Tarımda sürdürülebilirliğin sağlanması, genç çiftçilerin girişimciliğinin desteklenmesi, gelir düzeyinin yükseltilmesi, alternatif gelir kaynaklarının oluşturulması ve genç kırsal nüfusun istihdamına katkı sağlayacak, kırsal alandaki tarımsal üretime yönelik projelerin desteklenmesini amaçlıyoruz.

Tarım Bakanlığımızın desteğiyle, kontroller yapılarak piyasadaki taklit ve tağşiş yaparak rekabeti bozan ve milletimizin sağlığıyla oynayanlar için çok ciddi bir şekilde takipler yapılmaktadır. Bu nedenle, başta Başbakanımıza, Tarım ve Hayvancılık Bakanımıza ve bürokratlarına buradan teşekkür ediyorum.

Tarımda problemler, sıkıntılar mutlaka vardır. Bu problemleri, Sayın Bakanımız Faruk Çelik, asıl sahiplerinden bilgi alarak çözümleme konusunda çalışmalara iyi niyetle devam etmektedir. Ben burada benden önceki hatiplerin bahsettiği iki tane düzeltmeyi yapmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 2001 yılını hiç unutmadım bugüne kadar, unutmam da mümkün

86
değil. 2002 yılında Ziraat Bankasının çiftçiler kapısından içeri giremezken bugün geldiğimiz noktada Ziraat Bankasının kapıları çiftçilere sonuna kadar açık. 28,5 milyar kredinin verilmesi o gün kapıların kapalı olmasından dolayı. Ben çiftçi ailesinin evladıyım ve çiftçilikle geçinen bir kardeşinizim. Edirne'nin Karayusuf köyünde bilfiil, hâlen devam ediyorum, 410 dönüm tarlam var, çiftçiliğini de bizzat kendim yapmaktayım. Bunu da buradan ifade ederek bir de düzeltme yapacağım:

2008 yılında 900 dolardan 2.700 dolara çıkan ham yağ fiyatının doğru olmadığını, 1 Ocakta 1.430 dolara olan ayçiçek ham yağının 15 Haziranda 1.925 dolara çıktığını ifade ediyorum.

Bakanlığımız bütçesinin tüm ülkemize ve tarımdaki çiftçilerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sezen.

Şimdi, on üçüncü konuşmacı Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Akyürek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2016 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 7'nci turunda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Tarihin ve kültürün harmanlandığını 11.500 yıllık kadim topraklardan seçim bölgem peygamberler şehri Şanlıurfa adına hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Dünyada 800 milyon insanın aç yaşadığı, buna rağmen yılda 1,3 milyar ton gıdanın israf edildiği, yani kıtlıkla bolluğun yan yana olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Kendi kendine yeten nadir ülkelerden biri olarak sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini bilmeli ve kaynaklarımızı iyi değerlendirmeliyiz. Sürekli, yenilikçi ve güncel tarım politikaları geliştirmeliyiz. Sahip olduğumuz coğrafi konum, geniş bitki deseni ve iklim çeşitliği bakımından tarım ve kültür bakımından zengin bir ülkeyiz.

Değerli milletvekilleri, GAP kapsamında yer alan ve ülkemiz tarımına olağanüstü katkı sunacak dev sulama projeleri birer birer hayata geçirilmeye başlanmıştır. Mardin ana kanalı üzerinde bulunan ve tamamlanmak üzere olan Mardin ve Ceylanpınar 1, 2, 3 sulama projeleriyle Ceylanpınar ilçemizde 660 bin dekar alan sulanacak ve yine ihaleleri tamamlanan ve yapımına başlanan Viranşehir 1 ve Viranşehir 2 sulama projeleriyle Viranşehir ilçemizde 400 bin dekar alan sulanacak olup bölge tarımındaki enerjiye bağımlılık kademeli olarak ortadan kalkacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ayrıca, bölge halkının büyük bir heyecanla beklediği GAP kapsamındaki en büyük proje olan Hilvan-Siverek-Viranşehir pompaj sulamasının projesi tamamlanmıştır. 1 milyon 580 bin dekar alanı sulayacak olan ve sabırsızlıkla beklediğimiz bu projenin bir an önce hayata geçirilmesini sağlayacak olan başta Sayın Başbakanımız olmak üzere Orman ve Su İşleri Bakanımıza, Kalkınma Bakanımıza, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımıza Şanlıurfalı hemşehrilerimin adına minnet ve şükranlarımı sunuyorum.

Yine, Ceylanpınar ve TİGEM arazileri içinde çağdaş insanın en önemli ihtiyacı olan ulaşım, sağlık ve eğitim hizmetinden yoksun olarak yaşayan 664 aileye arazi vererek yüz yıldır kangren olan toplumsal bir sorunu çözmüş oldu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir yanda Suriye sınırı, diğer yanda TİGEM arazilerinin arasına sıkışan Ceylanpınar ilçemizi de büyük ölçüde rahatlatacak olan, TİGEM'e ait tarım dışı bir araziyi de Ceylanpınar'a katarak yani Kepez mevkisi dediğimiz Ceylanpınar'da kurulması çalışmalarına devam etmekteyiz. Bölgemizdeki yatırımlar arttıkça gelir seviyesi ve refah artacak, binlerce yıldır dil, din, ırk çeşitliliğiyle barış içinde yaşadığımız bu topraklarda kışkırtıcılık ve bölücülük yapıp dostluk ve kardeşliği bozmaya çalışanlar kötü amaçlarına ulaşamayacaklardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Zaten AK PARTİ Hükûmeti ve Grubu olarak bizler de buna müsaade etmeyeceğiz. Yüce Allah'tan dileğim bu düşüncede olanların ıslah olmasıdır.

Değerli milletvekilleri, Urfa'nın hatta Türkiye'nin geleceğine yön verecek bu dev adımların yanı sıra, doğup büyüdüğüm Viranşehir'e yapılan çok önemli yatırımların da altında AK PARTİ'nin imzası vardır. Son dört yılda 4,5 katrilyon yatırım yapılan Viranşehir ilçemize şu anda hizmet veren 200 yataklı devlet hastanesi ve bu yıl eğitime açılacak dört yıllık sağlık yüksek okulu, insanlara istihdam sağlayacak İŞKUR projeleri ve TOKİ'nin tamamlanmak üzere 1.100 konutu ve sosyal donatıları vardır. Sadece bunlar mı? Eğitime, öğretime açılan 43 adet yeni okul yapıldı ve eğitime başlandı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Her köyüne rahatça ulaşımı sağlayan yeni asfalt yolları var, her yerleşimde içme suyu var, biri birinden değerli hizmetleri Şanlıurfa'ya, memleketim Viranşehir'e ve Ceylanpınar'a getiren Hükûmetimizin tüm kadrolarına, desteğini esirgemeyen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a, Sayın Ahmet Davutoğlu'na, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Faruk Çelik'e başta olmak üzere, Kabinenin değerli üyelerine, milletvekili

87
arkadaşlarıma tüm hemşehrilerim adına teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.

2016 yılı bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akyürek.

On dördüncü konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Muhammet Uğur Kaleli.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET UĞUR KALELİ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Evet, değerli arkadaşlar, ben Konyalıyım ve Konya da Hazreti Mevlâna'nın şehri. Hazreti Mevlâna der ki: "Birlik denizinin elçisi olan damlaya yedi deniz esir olur." Allah'tan birlik diliyorum, dirlik diliyorum, tekrar inşallah 7 kıtada bu ülkenin insanları, Türk milleti söz sahibi olur, diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, ben de şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Değerli arkadaşlar, değerli hazırun, büyük tarım potansiyeline sahip olan ülkemizde tarım alanında son yıllarda birçok değişimler yaşanmıştır. Biz tarımı sanayileşmeyle birlikte kalkınmanın önemli bir halkası ve kendine yeterli olma kaygısından kurtarıp küresel ticaretin en önemli sektörü hâline getirmek için çalışıyoruz.

Toprak ve pazardaki süreçte yönetilen ve kırsal alanda etkin olan tarımı, artık küresel ölçekte izlenmesi ve yönetilmesi gereken bir alan olarak görmekteyiz. Ülkemizde ilk defa çıkarılan Tarım Kanunu, Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli, değiştirilen Miras Kanunu, arazi toplulaştırmasına verilen hız, verimli sulama projeleri, kırsal kalkınmaya ve hayvancılığa verilen destekler, sertifikalı tohum üretiminden yaşanan gelişmeler, tohum yem bankası, gıda güvenliği konusunda atılan adımlar, yıllık verilen 14 milyar liralık destek ve son olarak da gübre ve yemdeki KDV'nin kaldırılması gibi çalışmalar tarım sektörünün 2023 hedeflerine ulaşması için yapılanlardan bazılarıdır. Bununla birlikte dünyada 7'nci, Avrupa'da 1'inci tarım ekonomisi olmak ve 17 milyar dolarlık bir ihracatla 5 milyar dolar tarımsal dış ticaret fazlası gerçekleştirilmiştir. Türkiye'de her 4 kişiden 1'inin çalıştığı tarım sektörünün sadece gıda temini değil, istihdam ve ticaretiyle de tarım sektörünün önemini ortaya koyması açısından önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye 365 milyar dolar tarımsal ürün ithalatı yapan, 1,5 milyar insanın yaşadığı coğrafyanın tam ortasında bereketli topraklar üzerindedir. Dünya pazarından bizim daha çok pay almamız için 2023 yılına kadar Türkiye'nin tarımsal üretim değerini 150 milyar dolara, ihracatı ise 40 milyar dolara çıkarmamız gerekiyor.

Tarım ve gıda stratejik bir sektör olmasından dolayı dinamik bir yapıya sahiptir. Bu açıdan küresel ve ülkesel fiyat değişimleri de yüksek olmaktadır. "Ürettiğiniz değil, sattığınız mal sizindir." sözü artık, küresel bir olgudur. Tarımsal ticaretin küreselleştiği günümüzde Türkiye bulunduğu jeopolitik konumu gereği uluslararası tarımsal ürün ticaretinde üreten kuzey yarım küre ile tüketen güney yarım küre arasında önemli bir köprüdür.

Piyasa istikrarı, tüketicimizin ani fiyatlardan, artışlardan korunması ve küresel rekabet edebilmek için organize piyasalar olan borsalarımızın da küreselleşmesi kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan, lisanslı depoculuğa verdiğimiz desteklerin yanında bölge ihtisas borsacılığı ve ürün ihtisas borsacılığını da hayata geçireceğiz. Çünkü, lisanslı depoculuk sisteminin Türkiye'de ürünlere yönelik tabana yayılmasını istiyoruz. Ülkemizde buna yönelik çok güzel çalışmalar da başlamıştır. Nitekim, geçtiğimiz hafta Borsa İstanbul ile Konya Ticaret Borsası arasında, Başbakanımızın katıldığı törende, ulusal ve uluslararası piyasa ve yatırımcılara Türkiye'de emtia vadeli işlem sözleşmelerinde fiziki teslimat yapıldığı ilan edilmiştir. Bu duyurunun, 2 milyon hektarlık tarım arazi varlığı, 11 milyar liralık tarımsal hasılası olan İSO 1000 Listesi'nde 14 tarım ve tarıma dayalı sanayi kuruluşuyla sanayi ile tarım entegresini başarmış, üretken çiftçilerin olduğu Konya'da ilan edilmesi de anlamlıdır. Ayrıca, Konya Ticaret Borsasının, lisanslı depoculuk elektronik ürün senedi alım satımı ve üretici, sanayici, tüccar ve nihai tüketici arasında sağlam ve sağlıklı bir bağ kurulmasında ne kadar başarılı olacağını göstermesi açısından önemlidir. Çiftçimizin, sanayicimizin, nihai tüketicimizin ve devletimizin de kazançlı çıkacağı ürün ihtisas borsaları tarımı ve tarımsal ticarete derinlik kazandıracaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımızın 2016 yılı bütçesi için 17 milyar 175 milyon TL ayrılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET UĞUR KALELİ (Devamla) - Bütçenin 11 milyar 600 milyon TL'si tarımsal desteklemeler için kullanılacaktır. Ayrıca, 2016 yılı içerisinde üreticilerin desteklenmesi için ek kaynakların bulundurulması konusunda çalışmalar yapılacaktır.

Bu manada, 2016 yılı bütçemizin ülkemize hayırlar getirmesini temenni ederim.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kaleli.

88
On beşinci konuşmacı Kırıkkale Milletvekili Sayın Abdullah Öztürk.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı'nda AK PARTİ adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığıyla ilgili konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bugün Mardin Nusaybin'de şehit olan polislerimiz Ercan Günay ve Murat Dündar'a; Şırnak İdil'de şehit olan askerlerimiz üsteğmen Mehmet Çiftçi ve uzman çavuş Musa Yılmaz'a Allah'tan rahmet, kederli ailelerine sabırlar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ olarak on üç yılda neler yaptık? Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olarak tarımda stratejik planlamaya geçtik ve yine Tarım Kanunu hükûmetlerimiz döneminde çıkarıldı. Tarımsal destekleri 5,5 kat artırdık. 2002'de 1 milyar 800 milyon lira olan tarımsal destek, 2015 yılında 10 milyar liraya kadar yükseltilmiştir. Son on üç yılda Türk çiftçisine ödediğimiz nakdi karşılıksız hibe desteği toplamda 80 milyar liraya kadar çıkmıştır.

Çiftçilerimiz için en önemli 2 konu mazot ve gübre. İlk kez mazot desteğini 2003 yılında Hükûmetimiz başlatmıştır. 2003 ilâ 2015 döneminde toplam 6 milyar lira mazot desteği verilmiştir. Mazot desteğiyle maliyetin ortalama yüzde 16'sı karşılanmıştır.

Gübre desteğini 2005 yılında ilk kez doğrudan çiftçilerimize vermeye başladık. Gübre desteğiyle, maliyetin ortalama yüzde 15'i karşılanmıştır. Okan Bey kardeşim, değerli Milletvekilime de buradan konuşmasına ilaveten bir şey söylemek istiyorum: Yüzde 18 KDV'nin yansımadığını bugün gündüz bölümünde söyledi. Ben kimyevi gübrenin içinde olan bir kardeşiniz olarak bunun tamamının yansıdığının altını çiziyorum. Bütün gübre cinslerini tek tek, istediğiniz gübreyi bana sorabilirsiniz. Yüzde 15 bile değil, tamamen, yüzde 18'inin piyasaya yansıdığının altını çizerek söylüyorum. Zaten, burada yüzde 15'lik bir desteğimiz varken bu yüzde 18'i de ilave edersek yüzde 18 mertebelerinde, bugün, 2016 itibarıyla gübrede çiftçimiz desteklenmektedir. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Evet, değerli milletvekillerim, hububatı ve baklagilleri de prim desteği kapsamına aldık. Tarımsal kredilerde faiz oranlarını düşürdük. Bu oranlara bakacak olursak, takdir edersiniz ki 2002 yılında hayvancılık kredileri yüzde 59 mertebelerindeydi. Evet, bugün, hayvancılık kredisi yüzde 0. Bitkisel üretimde kullanılan kredi miktarı oranları da yüzde 69 mertebelerindeyken bugün sadece ve sadece yüzde 4. Evet, bu AK PARTİ Hükûmetinin bir başarısıdır değerli milletvekillerim.

Tekraren, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri tarafından kullandırılan kredilerin miktarı 2002 yılında 529 milyon lira; evet, bugün, 2016 yılanda tam tamına 54 kat artarak 28,5 milyar liraya ulaşmıştır.

Bitkisel üretimimizi artıran birçok projeyi hayata geçirdik. Yerli tohumculuğu ve fidancılığı ilk kez biz destekledik. Son on yılda tohumculuk ve fidancılık için 1 milyar 100 milyon lira hibe desteği verdik. Tohumluk üretimimiz 2002 yılında 145 bin ton iken 2015 yılında 890 bin tona çıkarıldı. Türkiye'yi tohum ihraç eden ülke konumuna ulaştırdık. Tohumluk ihracatımız 17 milyon dolardan 150 milyon dolara çıkarıldı.

Yıllardır ihmal edilen hayvancılığa da hükûmetlerimiz döneminde sahip çıktık. 2002 yılında sadece 83 milyon lira olan hayvancılık desteğini 2015 yılında 3 milyar liraya çıkardık. Son on üç yılda hayvancılığa toplam 18 milyar lira destek verdik. Küçükbaş hayvancılığı ilk kez biz destekleme kapsamına aldık.

Türkiye'nin en büyük ve en önemli kırsal kalkınma hamlesini başlattık. Yüzde 50 hibeli kırsal kalkınma desteklemeleri kapsamında ulusal kaynaklar ve IPARD Avrupa Birliği fonlarıyla toplam 4,5 milyar lira hibe desteği verdik.

Tarım-sanayi entegrasyonunun sağlanması için 2006 yılında başlatılan ulusal kaynaklı yüzde 50 hibe destekleriyle 5.654 yeni tarımsal sanayi tesisini tamamladık. Faaliyete geçen bu tesislere 1 milyar 200 milyon lira hibe verdik ve bu vesileyle 60 bin kişiye de istihdam sağlanmış oldu.

Benim de milletvekili olarak temsil ettiğim Kırıkkale'nin de içinde olduğu 39…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH ÖZTÜRK (Devamla) - …ili de 2016'dan itibaren kırsal kalkınma programına almalarından dolayı Hükûmetimize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, yeni milletvekiliyim takdir edersiniz, süreyi tam kullanamadım, tam Kırıkkale'ye geldim ama süre bitti.

LEVENT GÖK (Ankara) - Baştan Kırıkkale'yle başlayacaktın.

ABDULLAH ÖZTÜRK (Devamla) - Sayın Başkan da bizi hiç ikaz etmedi.

BAŞKAN - Karşıda yazıyor Sayın Vekil, o yüzden ikaz etmiyorum ama siz eğer yeni bir milletvekiliyseniz ben sözünüzü tamamlamanız için bir dakika size söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

89
ABDULLAH ÖZTÜRK (Devamla) - Çok teşekkür ederim, sağ olun.

Değerli milletvekilleri, hoşgörünüze sığınıyorum, teşekkür ediyorum.

Kırıkkale'de sağladığımız tarımsal destekler var, ben küçücük iki satırda da bunu tamamlayayım.

Kırıkkaleli çiftçilerimiz 2002 yılında 12 milyon lira tarımsal destek almış iken 2015 yılında bunu 2,5 kat artırarak 31,5 milyon liraya çıkardık. Hükûmetlerimiz döneminde Kırıkkale'ye toplam 380 milyon lira nakit hibe tarımsal destek verilmiştir.

Kırıkkaleli çiftçilerimize 2002 yılında 113 bin lira hayvancılık desteği verilmiş iken bugün 2015 yılında 5,5 milyon liraya çıkarttık. İnşallah, hükûmetlerimiz döneminde Kırıkkale'ye toplam 34,5 milyon lira hayvancılık desteğini de ödediğimizi belirtiyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2016 bütçesinin ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına son konuşmacı Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Öntürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Öntürk, buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, tarım sektörü kuraklıkla, doğal afetlerle, iklimle çok alakalı bir sektör. Sektör böyle olunca da üreticiden tüketiciye toplumun her kesimini bire bir ilgilendiren ve bu vesileyle de siyasetle her zaman iç içe olan bir alan. Geçmiş dönemlerde siyaset seçimden seçime tarım kesimini hatırlar, 20'nin üzerinde taban fiyatı uyguladığı ürünlere taban fiyatlarını yüksek açıklar, ondan sonra da diğer seçime kadar çiftçiyi enflasyona ve faize ezdirirdi. AK PARTİ tüm bu sıkıntılara ekonomik olarak baktı, sosyal alandan çok ekonomik olarak baktı ve yapısal reformlarla bu sıkıntıları çözmeye çalıştı ve çok ciddi de yapısal reformlar yapıldı. Değerli arkadaşlar, 24'üncü dönemde Tarım Komisyonu üyesi arkadaşlarımızla Avrupa Birliği üyesi bir ülkeye görevli olarak, resmî olarak gitmiştik. Orada karşıtımız olan Komisyon üyesi arkadaşların bize sorduğu ilk soru şu oldu, dediler ki: "Bu kadar kısa bir sürede Türkiye'de tarımı nasıl bu noktada başarılı bir hâle getirdiniz, bunu bize açıklar mısınız?" (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Allah Allah!

MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) - Ben buradan hakikaten Bakanlığımıza, arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Ciddi anlamda bu ülkede yapısal reformlar yapıldı.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Bir açıklayın, neymiş o.

MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) - İsterseniz söyleyeyim, siz bilmezsiniz, yeni geldiniz, yapısal reformları, neler yaptığımızı. 5403 sayılı Toprak Koruma Kanunu'yla bu ülkede bir reform yapılmıştır.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Neydi o reform?

MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) - Yapılan…

ORHAN SARIBAL (Bursa) - 32 milyon dönüm arazi onun için boştu herhâlde.

MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) - 3 dönüme düşmüştü, dekar başına çiftçilik yapılan alanlar 3 dönüme düşmüştü değerli arkadaşlar bu ülkede. Toplulaştırma çalışmaları bu ülke için çok önemli bir hizmettir, inşallah bunları devam ettireceğiz.

Bakın, çiftçi geçmişte tefeciye boğdurulmuştu. Cezaevinde borcunu ödeyemeyen çiftçiler vardı bu ülkede. Şu an, hamdolsun, sıfır faizli krediler ila 8 puan arasındaki oranda kredilerle çiftçimize faiz anlamında destek veriyoruz, sağlıyoruz.

IPARD projeliyle…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Niğde yok, Niğde yok IPARD'ta; Konya var, Bursa var, Niğde yok.

MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) - Bugün -Brüksel'e gitsin Tarım Komisyonu üyelerimiz, gittiğinde karşılaşırlar- IPARD projelerini dünyada en iyi uygulayan aday ülke Türkiye'dir.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Mehmet Bey, Osmaniye'ye de istiyoruz IPARD'tan.

MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) - İnşallah.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - En çok nereye gitti, sen onu söyle.

MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) - 4,5 milyar IPARD projelerinden para harcadık, bu yıl harcayacağımız 2 milyarla da beraber inşallah toplam 118 bin kişiye istihdam sağlıyoruz.

Değerli arkadaşlar, tarımda en önemli konu sulama. AK PARTİ iktidarları döneminde toplam sulanabilir alanlarımızın yüzde 70'ine ulaştık, bu çok önemli bir konu. Türkiye bugüne kadar su zengini bir ülke gibi algılandı, bize de hep çocukluğumuzda öyle öğretildi. Hani, Sayın Bakanımız Veysel Bey'in bir lafı var "Su akar, Türk bakar." diye, artık biz suları boşa akıtmıyoruz ve hamdolsun bugün Türkiye'de 125 milyarlık bir ekonomiye, dünyada 1'nci sıradaki bir ekonomiye kavuşmamızın altında yatan ana nedenlerden bir tanesi de budur ve burada modern bir sulama sistemiyle inşallah Türkiye 150 milyar dolar tarımsal büyümeyi hedefliyor.

Kıymetli arkadaşlarım, tabii sürem dar. Burada yöremle ilgili de bazı konuları

90
anlatmak istiyorum ama yettiği kadar anlatacağım. Hatay Amik Ovası Türkiye'nin en verimli ovalarından bir tanesi ve sizlerin iktidarları döneminde Hatay Amik Ovası, Devlet Su İşleri tarafından unutulmuştu ve öyle verimli bir ovanın sadece yüzde 18'i sulanabiliyordu. Bugün, hamdolsun, Amik Ovası'nın tümünü, yüzde 90'ını, yüzde 95'ini sulayacak projeler hayata geçmek üzere ve bu, Türkiye ekonomisine sağlayacağı katkılarla da inşallah, Amik Ovası'nın da Hatay'ın da ekonomik seviyesini çok daha iyi yerlere taşıyacak.

Değerli arkadaşlar, burada, bir şey söylemek istiyorum: Tüm arkadaşlar Türkiye'yi tarımda ithalatçı bir ülke olarak adlandırdı. Ben, buradan sesleniyorum: Türkiye'de, pamuk haricinde, 2002 yılından bugüne kadar üretimi azalmış bir tane ürün gösterin, ben size saygılarımı sunacağım, bir tane.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) - Buğday diyorsunuz. Buğday, 19,6 milyon tonmuş; 22,6 milyon ton..

Daha anlatacak çok şey var ama buradan grup başkan vekili arkadaşlara söylüyorum, şöyle geniş bir zaman verirseniz, inşallah, daha ayrıntılı konuşacağız.

Ben, bütçenin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Özür dilerim Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sarıbal.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - "Siz bilmiyorsunuz." diyerek doğrudan bir sataşma gerçekleştirmiştir.

BAŞKAN - Sizin şahsınıza sataşmadı ama Sayın Sarıbal.

LEVENT GÖK (Ankara) - Orhan Beye sataştı.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Özellikle şahsıma söyledi.

BAŞKAN - Peki, buyurun.

İki dakika söz veriyorum.

Yeni bir sataşma olmasın ama, lütfen.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir, bir önceki konuşmacı arkadaş 18 milyar TL hayvancılığa para ayırdıklarını söylediler.

Arkadaşlar, nerede yaşıyorsunuz? Et krizi yüzünden Bakanınız bütün bileşenlerle kavga noktasına geldi "Sözümü dinlemiyorlar, sütte sözümü dinlemiyorlar, ette sözümü dinlemiyorlar, et fiyatını istediğimden daha fazla veriyorlar." diyor.

Önce Süt Endüstrisi Kurumunu kapattınız, bütün KİT'leri yok ettiniz, özelleştirdiniz, sattınız, şimdi de etin fiyatını indirmeye çalışıyorsunuz, hayvancılığın kalkındığını söylüyorsunuz. İnsaf edin.

İki, tohumculuğu artırdığınızı söylüyorsunuz. Doğrudur ama benim çiftçim her sene tohumu daha pahalı alıyor, daha fazla para harcıyor.

İki, sulamadan bahsediyorsunuz, sizden önceki on yıldaki sulama alanı kadar sulama alanı açamadınız. Yılda ortalama 50 bin dekar sulama alanı açıyorsunuz ve son yaptığınız programda "2019'a kadar 1 milyon hektar sulayacağız." diyorsunuz. Aynı modelle giderseniz, yirmi yıl sonra bunu gerçekleştirirsiniz.

Üç, sadece ayçiçeği, pirinç -tekrar söylüyorum- ayçiçeği, pirinç dışında başka hiçbir üründe üretim artışınız yok. Hemen birazdan gelin, tek tek bütün ürünleri sizlere çıkarayım, göstereyim; ayçiçeği, pirinç, bir de mısır -özür dilerim- 3 ürünün dışında 2002'den bugüne bütün ürünlerde geri sayıyorsunuz. Çok açık, net ham maddede ithalatçıyız. Rakamları söyledim, 140 milyon ton yurt dışından ithal ürün elde etmişiz, 150 milyar dolar para vermişiz. Yaşasın yabancı ülkelerin çiftçisi, kahrolsun benim halkımın çiftçisi(!)

Reformlarınız ne biliyor musunuz? Köyden kente göç, köyleri yoksullaştırmak. Köyde 60 yaşın üzerinde insan kalmadı, hepsi kentte ve siz kentte olanları sadece yönetiyorsunuz, hiçbir şekilde tarımda bir adım bile ileri atma şansınız olmadı, atmak gibi bir derdiniz de yok. Çok uluslu şirketlere ve konvansiyonel tarıma dönük işletme yapıyorsunuz.

Hayvancılığın bir kere düşmanısınız, beton zeminlere hayvanları yığıyorsunuz, oradan verim alıyorsunuz. Sayın Bakanım, 9 milyar TL son dönemde sıfır faizli kredi verdiniz, şimdi de 3 milyar TL vereceksiniz, nereye gitti bu para?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) - Neden et üretimi artmadı? Neden hayvancılıkta bunu çekiyoruz. Bunu özellikle sizden duymak isterim.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sarıbal.

91
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/529) (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Plan ve Bütçe Komisyonunca Kabul Edilen Metne Ekli Cetveller (Gider ve Gelir Cetvelleri) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/297), (3/32), (3/34), (3/35), (3/36), (3/28), (3/31), (3/37) (S.Sayısı: 119) (Devam)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

92
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Birleşime kırk dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.52

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52'nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, bir önceki oturumda gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, şahıslar adına lehinde olmak üzere Karaman Milletvekili Sayın Recep Konuk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Konuk, süreniz beş dakika.

Buyurun.

RECEP KONUK (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinin yedinci turunda şahsım adına lehte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, şehitlerimizi rahmetle anıyor, milletimize de başsağlığı diliyorum.

Bütçe görüşmelerinde başrol genellikle rakamlarındır, ben de önemli gördüğüm bazı rakamları dikkatlerinize arz edeceğim, bunu yaparken de özellikle tarımı, tarım ağırlıklı ifade etme gayreti içerisinde olacağım.

Gıda, tarım ve hayvancılığı üç ana eksende değerlendirmek gerekir: Sürdürülebilir üretim, gıda güvenliği, güvenilir gıda. Bu üç ana başlıkta yapılacak değerlendirmelerde seyrin yönünü görebilmek için geniş bir zaman dilimine bakmamız lazım. Tarım sektöründe kısa aralıklarla yapılan kıyaslamalar sektördeki gidişatı doğru göstermez çünkü bugünden yarına karar verip yarın üretimi kısamazsınız, ihtiyaç olan üretimi de artıramazsınız. Tarım politikalarında yapılan iyi şeyler veya hataların sonucu zaman içerisinde ortaya çıkar. Vereceğim rakamlar yıllar içindeki bu seyri görmemize yardımcı olacak rakamlardır.

Tarım sektöründe 1970 ile 2000'li yıllar arasındaki onar yıllık periyotların hiçbirinde, bakın, altını çok kalın çiziyorum, hiçbirinde reel tarımsal büyüme hızı nüfus artış hızının üstüne çıkamamış ve her on yıllık dilimlerde nüfus artış hızının yaklaşık yüzde 0,77 altında kalmıştır. Ancak, son on yıllık dekatta tarımsal büyüme hızı nüfus artış hızının yüzde 0,37 üstüne çıkmıştır.

Değerli milletvekilleri, seyrin yönünü görebileceğimiz bir başka istatistiki bilgi de hayvan varlığımızla ilgili rakamlardır. Bakın, çok tartışılıyor ama rakamlar bize bu seyri çok daha doğru anlatacaktır. 1980 yılında Türkiye'nin büyükbaş hayvan varlığı 16 milyon 925 bin iken 1990'da 11 milyon 748 bine, 2000 yılında ise 10 milyon 907 bine düşmüştür. 2002 başında ise Türkiye ancak 9 milyon 925 bin büyükbaşa sahipti. 1980'de 67 milyon 673 bin olan küçükbaş sayımız, 2002'de, maalesef 32 milyonu bile bulmuyordu. Bu acı tabloyu keşke önceden görebilseydik. 2015 yılı itibarıyla büyükbaş hayvan varlığımız 14 milyon 127 bine, küçükbaş hayvan varlığımız ise 42 milyona dayanmıştır. 8,5 milyon ton süt üretimi, 18 milyon 655 bin tona yükselmiştir.

Türkiye yirmi, yirmi beş yılda kaybettiğini, ancak on iki, on üç yılda geri koymaya, üretme alışkanlığını yeniden kazanmaya başlamıştır. Tarımsal üretim her kalemde artmıştır. 2002 yılında 145 bin ton tohum üretimi 896 bin tona, 19,5 milyon ton buğday 22,6 milyon tona, 2,1 milyon ton olan 6,4 milyon tona, 850 bin ton olan ayçiçeği 1 milyon 680 bin 700 tona, 95 bin ton olan muz üretimimiz 270 bin tona, 35 bin ton olan Antep fıstığı 144 bin tona yükselirken tarla bitkileri, meyve ve sebze üretiminde de ciddi artışlar sağlanmıştır.

Bu pozitif değişim, sürdürülebilir üretim konusunda yapılan onlarca doğru işin sonucudur.

Bu örnekleri daha da zaman olsa çoğaltabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECEP KONUK (Devamla) - Ayrıca, AK PARTİ iktidara geldiğinde desteklemelerin neredeyse yüzde 80'e varan oranı, ürün ve üretimden uzak varlığı ödüllendiren desteklerdi. Bu sistem, ürünü ve üretimi destekleyen sistemle değiştirilmiş oldu.

Ben de yeni milletvekillerindenim. Zannediyorum, herhâlde bana da bir dakika vereceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Peki, sözlerinizi tamamlayınız lütfen.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - İthalatı da söyleyin Sayın Komisyon Başkanım.

RECEP KONUK (Devamla) - Rakamlar, yapısal meselelerin çözümünde de alınan

93
mesafelerde ciddi göstergeler oluşturmuştur. Mesela, 1961 ila 2002 yılları arasında 450 bin hektarlık arazi toplulaştırılırken son on üç yılda yapılan 4 milyon 600 bin hektarlık toplulaştırma var. Kırk bir yılda alınan mesafe on üç yılda 10 katı fazlasıyla gerçekleştirilmiştir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız ile birlikte bugün görüşmelerini yaptığımız 2 bakanlığımız ve 7 kurumumuzun hizmetteki etkinliklerini artıracağına dair kanaatimle, bütçe üzerinde lehte görüşümü belirterek 2016 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Konuk.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sıra Hükûmet adına konuşmalara gelmiştir.

İlk konuşmacı Sayın Bakan, Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz.

Süreniz yirmi dakika Sayın Yılmaz.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayii Müsteşarlığının 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı, 2014 Yılı Kesin Hesap Kanun Tasarısı'nın Genel Kurulda görüşülmesiyle vesilesiyle söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, bizlerin bu ülkede özgürce yaşaması için can veren şehitlerimize Allah'tan rahmet, kan veren gazilerimize acil şifalar diliyorum. Onların bu fedakârlıkları bu toprakları bize ebediyen vatan yapmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımızın 2016 yılı bütçesi 26 milyar 451 milyon 504 bin TL olarak Genel Kurula gelmiş bulunmaktadır. Millî Savunma Bakanlığının 2016 yılı bütçesinin yüzde 51,2'sini personel giderleri, yüzde 9,1'ini sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri, yüzde 37,4'ünü mal ve hizmet alım giderleri, yüzde 1,5'unu cari transferler ve yaklaşık yüzde 0,8'ini ise sermaye giderleri oluşturmaktadır.

Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 yılı bütçe teklifi ise, savunma projelerinin haricinde kalan Müsteşarlık idari giderleri için toplam 57 milyon 377 bin Türk lirası olarak belirlenmiştir.

Millî Savunma Bakanlığımız Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkinliğini artırmayı, daha nitelikli, beka kabiliyetinin yüksek olmasını, modüler, esnek ve her türlü ortamda kesintisiz görev yapabilecek caydırıcı bir kuvvet yapısına sahip olmasını amaçlamaktadır. Bunun için de kendisine tahsis edilen kaynakları etkili, ekonomik ve verimli kullanmakta, çağdaş ve bilimsel metotları rehber edinmektedir. Zira, biz biliyoruz ki ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Bu bakımdan, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin cari nitelikli giderlere ait bölümü uzman kişilerden oluşan komisyonlar marifetiyle bütçeleme döneminde uygulanacak fiilî kadrolar ve aynı dönem için tahmin edilen fiyatlar esas alınarak planlanan iaşe, ibate, giyim kuşam gibi yasalarla belirlenmiş istihkaklar ile önceliklendirilmiş işletme bakım ve idame ihtiyaçlarından oluşmaktadır. Bu cari nitelikli giderler haricinde olan ve Millî Savunma Bakanlığı bütçesi içerisinde önemli bir yer tutan modernizasyon bütçesi, Türkiye'nin bulunduğu bölgenin gerektirdiği askerî stratejinin gereği olarak kısa, orta ve uzun vadeli ihtiyaçlar belirlenerek oluşturulmaktadır. Harcamalar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin harekât, ihtiyaç planları doğrultusunda gerekli kuvvet yapısı ile yetenek ihtiyaçlarının ve insan gücü kaynaklarının koordine edildiği stratejik hedef planı çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; savunma harcamaları halkın güven içinde özgürce yaşaması için gerekli olan harcamalardır ve güvenliğin de bedeli yoktur. Güvenlik en öncelikli kamu hizmetidir. NATO'nun 2014 yılında Galler'de yapılan Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi'nde NATO'ya üye tüm ülkeler savunma harcamalarının millî gelirlerinin yüzde 2'sine kadar yükseltilmesini taahhüt etmişlerdir. Türkiye de bu taahhüdünü önümüzdeki dönemde gerçekleştirecektir. 2014 yılı kesinleşen rakamlarına göre savunma harcamamız gayrisafi yurt içi hasılamızın yüzde 1,7'si olarak gerçekleşmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı'yla birlikte 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı da onaylarınıza sunulmuştur. Sunulan tasarıda Millî Savunma Bakanlığı 2014 yılı bütçesi 21,8 milyar Türk lirası olarak kanunlaşmış, kurum içi ve kurum dışı aktarmalar bütçe kanunu hükümlerine uygun olarak 2013 yılında devreden 1,6 milyar Türk lirası ve önceki yıllarda açılmış 6,4 milyar Türk lirası tutarındaki avans ve akreditif devirleriyle birlikte 29,8 milyar TL'ye ulaşmış; 21,3 milyar Türk lirası fiilen harcanmış; 6,9 milyar Türk lirası avans ve akreditif olmak üzere 8,5 milyar Türk lirası 2015 yılına devredilmiştir.

2014 yılı harcamaları ve bütçe uygulama sonuçları, iç ve dış denetim faaliyetleri kapsamında denetime tabi tutulmuştur. İç denetim faaliyetleri, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamında oluşturulan, iç kontrol sisteminin unsurları olan İç Denetim Birim Başkanlığı, Teftiş Dairesi Başkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarının denetleme birimleri tarafından yürütülmektedir.

6085 sayılı Sayıştay Kanunu kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm birimleri

94
herhangi bir istisnaya tabi olmaksızın Sayıştay Başkanlığınca da dış denetime tabi tutulmaktadır. 2014 yılına ilişkin Sayıştay dış denetimi Bakanlığımız ve bağlı birimlerinde yürütülmüş ve denetim sonucunda oluşturulan raporlar Türkiye Büyük Milet Meclisine sunulmuştur. Buna göre Bakanlığımızda 1 bulgu, Savunma Sanayii Destekleme Fonu için 2 bulgu, Akaryakıt İkmal ve NATO Başkanlığı için 4 bulgu rapora konu edilmiştir. Raporda yer alan bulgulara ilişkin düzeltici işlemler ve idari tedbirler alınmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde, savunma ve güvenlik ihtiyaçlarımızı etkileyen ve yön veren küresel ve bölgesel güvenlik ortamında meydana gelen gelişmeler ile bu gelişmelerin Türkiye'nin dış tehdit algılamalarına, ülke güvenliğine ve iç istikrarına olan yansımalarına değinmek isterim.

21'inci yüzyılın güvenlik ortamı, politik, askerî değişimlere bağlı, jeopolitik gerilimleri ve çatışma risklerini bünyesinde barındıran karmaşık bir yapı arz etmektedir. Bu coğrafyada ülkelerin haritası değişmektedir. Birinci paylaşım savaşı bölgemizde sona ermemiş gibi görünmektedir.

Şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın ki savaş yorgunu, yoksulluk içinde bir ülke olarak yedi düvele karşı nasıl başarılı bir mücadele vermişsek -bu aziz millet birlik ve beraberlik içinde- bundan sonra da yine birlik ve beraberlik içinde bölgesinin yükselen yıldızı olarak bu dönemde de önüne çıkarılan tüm engelleri aşmasını bilecektir.

Küresel güvenlik ortamı, artan bir ivmeyle meydana gelen sosyal ekonomik, politik, askerî, teknolojik ve çevresel değişimlerle şekillenmekte, insanlık tarihindeki en hızlı dönüşümlerin yaşandığı bu dönem, varsa uluslararası dengeleri de temelden sarsmaktadır. Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Arap Yarımadası'nda yaşanan ve birbirini etkileyen sosyal, siyasal çalkantılar ile iç çatışmalar devlet ve sosyal yapıları tahrip etmektedir. Bu hâl, siyasi sınırları belirsiz hâle getirmektedir. Bu da ülkeler ve güç merkezleri arasındaki rekabeti, dolayısıyla da istikrarsızlığı artırmaktadır. Yıkmanın kolay fakat yerine yenisini koymanın zor olduğu görülmektedir. Ukrayna krizi, Kırım'ın işgali, Kafkaslardaki çatışmalı bölgelerin varlığı ve radikal terör örgütlerinin eylemleri, ülkelerin ve hatta uluslararası pakt ve kuruluşların güvenlik endişelerinin artmasına yol açmıştır. Bahse konu gelişmeler mevcut küresel düzeni dönüşüme zorlamaktadır. Ancak soğuk savaş sonrası tek kutuplu bir dünyadan çok kutuplu bir yapıya geçildiği, geleneksel güç merkezlerinin müdahale iradesinin ve kapasitesinin azaldığı, yükselen güçlerin ise küresel düzene nasıl entegre olacaklarının belirsizliğini koruduğu bu süreçte kapsayıcı ve istikrarlı yeni bir düzenin kolaylıkla tesis edilemeyeceği öngörülmektedir.

Türkiye küresel rekabetin yoğun olarak yaşandığı Afro-Avrasya coğrafyasının kalbinde, birçok kriz bölgesinin yakınında kritik ve zorlu bir coğrafyada bulunmaktadır. Bu, hem ülkemizin riskini artırmakta hem de gücümüzü artırmaktadır. Coğrafyamız kaderimiz olmuştur. Mart 2012'den beri devam eden Suriye kriziyle bölgemiz kanlı çatışmalara sahne olmakta, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en büyük göç ve insanlık felaketine şahit olmaktayız. Suriye'de şimdiye kadar yaklaşık 500 bin sivil hayatını kaybetmiştir ve bu sayı da her geçen gün artmaktadır. Bölgedeki çatışmalar, sadece Suriye'yi değil Türkiye'yi de içine alan geniş bir bölgenin güvenlik ve istikrarına da zarar vermektedir. Uluslararası toplumun önleyici tedbirleri zamanında almaması nedeniyle maalesef Suriye'deki durum daha da vahim bir hâle gelmiştir. Suriye krizi, bölge dış aktörlerinin de katılımıyla Doğu Akdeniz ve güney bölgemizde önemli gelişmelere yol açmıştır. Bu bağlamda, Rusya Federasyonu'nun 2014'ten itibaren bölgedeki donanma varlığını artırması ve askerî müdahalesi bozulmuş olan dengeyi daha da karmaşık hâle getirmiştir. Rusya Federasyonu'nun Suriye'de sivillere yönelik gerçekleştirdiği bombardımanlar nedeniyle binlerce sivil, Türkiye sınırına akın etmektedir. Sınırda yaşanan gelişmeler neticesinde ülke güvenliğinin üst seviyede koruma altına alınması, ayrıca söz konusu bölgede konuşluk güvenlik güçlerinin görevini icra ederken karşılaşabileceği risklerin en aza indirilmesi maksadıyla sınır fiziki güvenlik sistemi çalışmaları başlatılmıştır.

Suriye rejimi ve PYD'nin Halep'in çevresinde ve kuzeyinde Suriye halkına yönelik saldırıları devam etmektedir. Suriye'deki iç savaş ve insanlık dramı birçok Suriyeliyi mülteci durumuna düşürmüştür. Hâlihazırda 5 milyon Suriyeli, çoğunluğu komşu ülkelerde olmak üzere, Suriye dışında yaşamaktadır. Türkiye 2,5 milyonun üzerinde Suriyeli barındırmaktadır. Bu rakam tek bir ülkedeki en büyük sığınmacı sayısıdır. Türkiye tüm zorluklarına rağmen insani gerekçelerle Suriyeliler ve Iraklılar için açık kapı politikasını sürdürmektedir. Ateşkese rağmen saldırıların devam etmesi durumunda 1 milyona yakın insanın bölgeden kaçarak sınırımıza yönelmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu hem Türkiye'nin hem de Avrupa'nın istikrarına bir tehdittir.

Irak ise çok uzun zamandan beri artan terörist faaliyetler ve mezhepsel çatışmaların sebep olduğu istikrarsızlıktan etkilenmektedir. Irak'ın etnik, dinî ve mezhepsel temelde kutuplaşması, ülkenin istikrarlı hâle gelmesini olumsuz olarak etkilemektedir. Koalisyon güçlerinin harekâtlarıyla güç kaybetmesine karşın Irak'taki DEAŞ varlığı ve etkinliği devam etmektedir.

Yine, bölgemizde İran ve Suudi Arabistan arasındaki en son kriz de Orta Doğu'daki durumun kırılganlığını göstermektedir. Bu gelişmelerin bölgede yeni bir mezhepsel çatışmaya yol açmasından kaygı duyulmaktadır. Türkiye, iki ülke arasındaki gerginliğin azaltılmasını taraflardan talep etmiş, bu doğrultuda yapılan tüm çabaları da desteklemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yemen'deki kriz ise ülkeyi daha çok fakirleştirmekte, mezhep ve kabile ayrımlarını artırmaktadır. Bu ise ülkeyi daha fazla kaosa

95
sürüklemektedir. Türkiye, Yemen'de barış ve istikrarı sağlama adına sürdürülen uluslararası çabaları desteklemektedir. Özellikle Suriye ve Irak başta olmak üzere, bölgedeki otorite boşluğu ve kaos durumundan istifade eden radikal terör örgütleri, kapasitelerini ve eylem alanlarını gün geçtikçe artırmakta, bölgesel ve küresel seviyede ülkelerin güvenliğini tehdit etmektedir. DEAŞ terör örgütü ülkemizin ulusal güvenliğine ve tüm dünyaya yönelik doğrudan bir tehdit oluşturmaktadır. DEAŞ, insanlığın ortak düşmanıdır. Bölgedeki Şii, Sünni ayrımı ve etnik fay hatlarının mevcudiyeti DEAŞ'ın beslendiği önemli istismar alanlarıdır. Türkiye, DEAŞ'le mücadeleye başından beri destek vermektedir. Bu kapsamda, DEAŞ terör örgütüne karşı teşkil edilen uluslararası koalisyon birliklerine hava sahasını, üs ve limanlarını açmış, koalisyon karargâhlarında da başından itibaren personel görevlendirmiştir. Hâlen koalisyon üyesi 4 ülkeye ait hava vasıtaları İncirlik'te konuşlu bulunmaktadır. Ayrıca, Türkiye, 28 Ağustos 2015 tarihinden itibaren aktif olarak koalisyon hava faaliyetlerine katılım sağlamaktadır. Bunun yanında, Amerika Birleşik Devletleri'yle birlikte Suriyeli muhaliflere yönelik başlatılan eğit donat programına ev sahipliği yapmış, bölgesel iş birliği kapsamında, Irak kuzey yerel yönetiminin talebi ve ihtiyaçları doğrultusunda Kuzey Irak güvenlik gücü peşmergeye eğitim vermiş -vermekte aynı zamanda- Irak kuzeyi yerel yönetimi ve Irak Merkezî Yönetimi'ne donatım desteği sağlamaktadır.

Eylem alanlarını ulusal düzeyden uluslararası düzeye kaydıran, teknolojik ve bilişim imkânlarını azami oranda kullanan, suç ve terör örgütleriyle dünya geneline yaygınlaşan terörizm, eskiye oranla daha fazla şiddet içeren küresel ve asimetrik bir tehdit hâline gelmiştir. Bunun en açık göstergelerinden biri de hiç kuşkusuz 17 Şubat tarihinde Ankara'da meydana gelen hain terör saldırısıdır. PKK terör örgütünün Suriye'deki uzantısı PYD, YPG Türkiye'deki karışıklıktan istifade ederek, Suriye'deki karışıklıktan istifade ederek bölgedeki alan dışı aktörlerin ve ülkelerin de desteğiyle mevzi kazanmaya çalışmaktadır. PKK ise uluslararası kamuoyunun gözünde meşruiyet kazanmak için Suriye ve Irak'taki krizi istismar etmektedir.

PKK ve PYD aynı terörist havuzunu ve lider kadroyu paylaşmaktadır. PKK'nın PYD'yle olan ilişkisi aralarındaki pek çok temas ve iş birliğinden kolaylıkla anlaşılmaktadır. PYD'ye yapılacak silah ve teçhizat yardımlarının Türkiye'de terörist eylemler yapan PKK'lı teröristlere ulaştırıldığına dair bulgu ve istihbari bilgiler mevcuttur; bu, ülkemiz için ciddi bir tehdittir. Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak DEAŞ, PKK ve PYD dâhil olmak üzere her türlü terör örgütüne karşı gerekli tüm tedbirleri almaya devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye bu coğrafyada yaşayan tüm halkların dostudur; Arap olsun, Türk olsun, Türkmen olsun. En zor dönemlerinde Türkiye bu kardeşlerinin hepsine kapılarını açmıştır, bundan sonra da açmaya devam edecektir. Suriye'deki Kürtlerin de kardeşidir, dostudur. Nerede gösterildi? Kobani üç taraftan DEAŞ'la sarıldığında 200 binden fazla insanı Türkiye'ye kabul eden Türkiye'dir ve oradaki mücadeleye destek verip de Kobani'nin kurtulmasını sağlayan da Türkiye'dir dolayısıyla oradaki Kürt halkının koruyucusu Türkiye'dir. Ancak, oradaki Kürt halkının hiçbir şekilde terör örgütüyle bir bağlantısının olmaması da gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özet olarak ifade ettiğim yakın coğrafyamızda meydana gelen çatışma ve krizler bizim her hâle hazır olmamızı zorunlu kılmaktadır. Ulusal güvenlik öncelik hâline gelmiştir. Halkın talebi huzur, istikrar ve güven içinde bir yaşamdır. Küreselleşmeyle artan ve mahiyeti gün geçtikçe çeşitlenen risk ve tehditlerle ülkelerin tek başına mücadele etmesi neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Bu nedenle, Türkiye birçok uluslararası iş birliği mekanizmasında yer almakta ve barışı destekleme görevlerine, uluslararası yükümlülüklere millî menfaatleri imkân ve kabiliyetleri çerçevesinde azami oranda iştirak etmektedir. Ancak, bölgemizde yaşanan krizler göstermiştir ki uluslararası ilişkilerde menfaatler ittifak ruhunun önüne geçebilmektedir. Bu nedenledir ki bulunduğumuz coğrafyada millî sanayi ve politikalara dayanan milletimizin bağrından çıkmış güçlü bir silahlı kuvvetlere her zamankinden daha çok ihtiyaç bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası barış ve istikrarın korunması, sürdürülebilir kalkınma ve insani gelişim için gerekli olan güvenlik ve huzur ortamının tesis edilmesi için güçlü olmak gerekir. Güçlü bir silahlı kuvvetlere ancak güçlü bir savunma sanayiyle destek verilir ise bu güç sürdürülebilir, kalıcı olur. Ülkemizde güçlü bir savunma sanayi kurmak ana hedefimizdir. Bölgesinde güçlü bir ülke olmak isteyen Türkiye, güçlü bir ekonomi ve güçlü sanayinin yanı sıra savunma ve güvenlik alanında da özgün ürünlere ve çözümlere sahip olmanın gerekli olduğunun bilincindedir. Savunma sanayi en ileri teknolojilerin kullanıldığı bir sektördür. Bu teknolojilerin geliştirilmesi yoğun AR-GE çalışmalarıyla mümkün olmaktadır. Temel politikamız, savunma sanayisinde yerlileşme, bağımsızlaşma ve millîleşmeyi sağlamaktır. Dünyanın en büyük 100 savunma sanayisi firması arasında 2 firmamız bulunmaktadır, bu sayıyı önümüzdeki dönemde artırmayı hedeflemekteyiz. Savunma programlarımızda kaydettiğimiz başarılarla beraber, savunma ve güvenlik alanında emniyet güçlerimizin ve silahlı kuvvetlerimizin kabiliyetleri artırılmıştır.

96
Gerçekleştirilen dönüşüm neticesinde büyük bir gururla yürüttüğümüz projeler sayesinde bugün yerli yapım gemimizi, helikopterimizi, insansız hava araçlarımızı, uydumuzu ve elektronik sistemlerimizi kullanmaktayız. Çok yakın bir zaman içerisinde yerli yapım tankımızı, yerli yapım tüfeğimizi, yerli yapım uçağımızı da Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine alacağız.

Savunma sanayisi ürünlerimizin sadece Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere değil, aynı zamanda, dost ve kardeş ülkelere de ihraç ediyoruz. Tunus ile Türkmenistan'a Kirpi aracı, Kongo'ya Ejder aracı, Suudi Arabistan, Umman, Malezya, Birleşik Arap Emirlikleri'ne paletli zırhlı araç, Katar'a insansız hava aracı ve hâlihazırda birçok ülkeye yaptığımız deniz platformları ihracata yeni eklediğimiz ürünlerdir. Savunma sanayisi alanında da Türkiye'yi kendisine yeterli hâle getireceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çözüm sürecini başlatmak doğruydu. Bu doğru, dün de doğruydu, bugün de doğrudur, yarın da doğru olacaktır. Çözüm süreci, kavga olmasın, silahlar bırakılsın, demokratik mücadele süreci içerisinde her şey tartışılsın, Meclis de nihai kararı versin idi. Ülkeden teröristlerin çıkması doğruydu, yurt dışında bilinen gelişmeler nedeniyle bu süreç durduruldu. Bugün bize terörle mücadelede hukuk devletinin kamu düzenini sağlama gereğinin dışında başka bir alternatif bırakılmadı. Türkiye'nin hukuka saygısı zafiyet olarak algılanmamalı, Türkiye, hukuk devleti içerisinde terörle mücadelesine devam edecektir. Güvenlik güçlerimiz kanunlar çerçevesinde kendine verilen teröristle mücadele görevini şehitler verme pahasına kanunlar çerçevesinde yerine getirmektedir. Başta aziz Türk milleti olmak üzere, devletimiz, milletimiz, güneydoğuda Mehmetçiğimize çay veren ve Mehmetçiğimizin gözlerinden öpen halk da göstermektedir ki teröristle mücadelede görev alan Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve emniyet güçlerinin sonuna kadar milletimiz arkasındadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çözüm süreci gizli ve saklı bir süreç de değildir, Mecliste yasası çıkartılmıştır, uygulamaya dair Bakanlar Kurulu Kararı çıkartılmıştır, Resmî Gazete'de yayımlanmıştır, bu da halkın gözü önünde yapılmıştır, Mecliste bu konuya dair araştırma komisyonu da kurulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı bütçemizin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.

Şundan emin olunuz ki bugün Türk Silahlı Kuvvetleri dünden çok daha güçlü ve savaşa hazır ve hiç şüpheniz olmasın ki Türkiye'nin yarınında da Türk Silahlı Kuvvetleri bugünden daha güçlü ve hazırlıklı olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bütçemize vereceğiniz destekten dolayı şimdiden teşekkür ediyor, yüce Meclisi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Hükûmet adına ikinci konuşmacı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Fikri Işık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, sizin de süreniz yirmi dakika.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sorumluluğunu üstlendiğim Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile bağlı, ilgili ve ilişkili kurumların 2016 yılı bütçesi ve 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tarihin büyük kırılma noktalarında büyük salgın hastalıklar veya önemli devlet adamları kadar karasaban, tekerlek, üzengi, pusula, barut, matbaa, teleskop, lokomotif veya bilgisayar gibi ürünlerin icadı da yer alıyor. Hemen her dönemde bilim ve teknolojide liderliği üstlenen toplumlar diğer toplumlara galebe çalıyor, üstünlük sağlıyor. Mısırlıların tarımsal refahlarını artırmalarının, Yunanlıların zeytinyağı ticaretinden büyük gelir elde etmelerinin, Osmanlıların Balkanları hâkimiyet altına almalarının ve nihayetinde İstanbul'u fethetmelerinin veya İngilizlerin Sanayi Devrimi'yle birlikte ciddi bir arz fazlası oluşturmalarının arka planında bilim ve teknoloji alanındaki üstünlükler yatmakta. Sayılarını daha da artırabileceğimiz bütün bu örnekler bize şunu gösteriyor. Bilim ve teknoloji alanında lider bir ülke hâline gelmeden dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olmak muhaldir, mantık dışıdır. Unutmayalım ki bundan yüz yıl sonra tarih sayfalarında nasıl yer alacağımızı bugün attığımız adımlar tayin edecektir. Bu açıdan, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçesini görüşürken aynı zamanda tarihî bir sorumluluğu da yerine getirdiğimize inanıyorum. Zira, Bakanlığımızın çalışmaları sadece bugünü değil yarını da yakından ilgilendiriyor. Daha fazla bilgi üretmemiz ve ürettiğimiz bilgiye ekonomik ve sosyal faydaya dönüştürecek mekanizmaları kurmamız Türkiye'nin tarih sahnesinde yeniden zirveye yükselmesi anlamına gelmektedir.

Şunu büyük bir memnuniyetle ifade ediyorum ki, Türkiye'de 2002'den bugüne kadar hem üretim artışı yaşanıyor hem de bu üretimin kalitesi, niteliği yükseliyor. Bakınız, 2002-2015 yılları arasında küresel ekonomik krize rağmen Türkiye'nin ortalama yıllık büyüme oranı yüzde 4,7 ama imalat sanayisinin bu dönem içerisindeki büyüme oranı yüzde 5,4. Yani imalat sanayisinin daha az büyüdüğü, ya yeterince büyümediği ifadesi gerçeği yansıtan bir ifade değil. Özellikle 2002'deki 36 milyar dolar olan ihracatımız içerisindeki düşük teknolojili

97
ürünlerin payı yüzde 47 iken bugün -Allah'a hamdolsun- yüzde 35 seviyelerine çekildi. Düşük teknolojiden düşük orta teknolojiye ve orta düşük teknolojiden de orta yüksek teknolojili ürünlere doğru bir geçiş yaşamamız ihracatımızda önemli rol oynadı ancak burada duramayız, yetinemeyiz. Önümüzdeki dönemde ihracatımızın içinde yüksek teknolojili ürünlerin payını artıracağız. Şu anda yüzde 4 civarında olan bu oranı 2023'te yüzde 15'e çıkarmak istiyoruz. Bununla ilgili çok önemli adımları attık, bundan sonra da atmaya devam ediyoruz. 2 Nisan 2015 tarihinde Sayın Başbakanımızın açıkladığı istihdamı, üretimi ve yatırımı teşvik paketinde yüksek teknolojili ürünlerin üretiminde Türkiye'nin her yeri 5'inci bölge teşviklerinden yararlanıyor. Şimdi, Bakanlık olarak orta yüksek teknolojili ürünlerin de desteklenmesiyle ilgili çalışmayı son aşamaya getirdik, inşallah bu hedefe hep birlikte varacağız. Şunu çok iyi biliyoruz ki yüksek teknolojiye geçiş demek, daha fazla ihracat, daha fazla kâr, daha fazla gelir, daha fazla yatırım ve daha fazla tasarruf demektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin bilgi tabanlı bir ekonomiye geçişini hızlandırmak, daha nitelikli bir üretim yapısına geçmek, sanayimizin ürettiği katma değeri artırmak ve böylece Türkiye'yi ekonomide küresel bir güç hâline getirmek için çalışmalarımız yoğun şekilde sürdürüyoruz.

Bakanlığımızda gerçekleştirdiğimiz ve önümüzdeki dönemde gerçekleştirmeyi düşündüğümüz bazı çalışmalarımızı sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum.

Bakanlık olarak çalışmalarımızı yerli, yenilikçi ve yeşil üretim anlayışıyla sürdürüyoruz. Bu anlayışla hazırladığımız ve 70 önemli eylemden oluşan Türkiye Sanayi Strateji Belgesi'nin vizyonunu, orta yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya'nın tasarım ve üretim üssü olmak şeklinde belirledik.

2015 yılında, Sanayi Strateji Belgesi'nin yanında 13 farklı strateji belgesini uygulamaya aldık. Bu strateji belgeleriyle hem mevcut güçlü sektörlerimizi geleceğe hazırlıyor hem de yeni nesil sektörlerde ivme yakalamamızı sağlayacak adımları atıyoruz. Proaktif bir anlayışla, 2020'li yıllara damgasını vuracak sanayi 4.0 süreciyle ilgili çalışmaları da şimdiden başlattık, sürdürüyoruz. Sanayi 4.0 devrimini, başta Sayın Başbakanımızın Başkanlığında gerçekleştirdiğimiz Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun 29'uncu toplantısı olmak üzere, Hükûmetimizin gündemine değişik toplantılar vesilesiyle aldık ve bu BTYK kararıyla artık sanayi 4.0 çalışmaları bir Hükûmet politikası olarak tescillendi. Önceki 3 sanayi devrimini maalesef geriden takip eden, tribünden izleyen bir ülke olarak, yeni süreçte tribünde bir izleyici olmak değil, sahada bir oyuncu olmak için elimizden gelen tüm çalışmaları sürdürüyoruz.

Nesnelerin İnterneti, 3D yazıcılar, simülasyon, büyük veri, sensör teknolojileri, otomasyon, yapay zekâ, bulut bilişim, robotik teknolojiler gibi alanlarda yaşanan gelişmeleri çok yakinen takip ediyoruz.

Biyoteknoloji Strateji Belgemizi uygulamaya koyduk. Nanoteknoloji ve yazılım strateji belgelerimizi tamamladık. Nesnelerin İnternet'i, büyük veri, bulut bilişimi ve giyilebilir teknolojiler alanlarını düzenleyecek strateji belgelerimizle ilgili çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Bu strateji belgeleriyle yüksek teknolojili alanlarda ülkemizin rekabet gücünü artıracağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hem ithalat bağımlılığımızı azaltmak hem de ihracatımızı artırmak için yerli üretimi güçlendirmeye yönelik çalışmalara büyük önem veriyoruz. Bu amaçla yayınladığımız Yerli Malı Tebliği kapsamında TOBB ve TESK'e bağlı odalar tarafından bugüne kadar 5.057 adet yerli malı belgesi verildi. Orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlerde faaliyet gösteren ve bu belgeye sahip olan firmalara kamu ihalelerinde yüzde 15'e kadar fiyat avantajı uygulamasını zorunlu hâle getirdik.

Bir diğer önemli uygulamamız ise Teknolojik Ürün Deneyim Belgesi'dir. Biliyorsunuz, kamu desteğiyle AR-GE faaliyeti yürüten, çalışmalarını teknolojik bir ürüne dönüştüren işletmelerimize kamu ihalelerine katılmalarını sağlamak amacıyla iş bitirme belgesi yerine geçen Teknolojik Ürün Deneyim Belgesi vermeye başladık. Bugüne kadar verdiğimiz 104 belgeyle girişimcilerimiz yaklaşık 1 milyar Türk lirası tutarında kamu ihalesi kazandı. Bu belge olmayınca, "İş bitirme belgesi yok." diye kamu ihalelerine giremiyorlardı bu girişimcilerimiz. AR-GE reform paketiyle daha fazla girişimcimizin bu belgeyi almasının önünü açtık. Geçtiğimiz yıl hizmete aldığımız "lonca.gov.tr" adresinde yayın yapan web portalımızda sanayi sicil kayıtlı işletmelere ait bilgiler yer alıyor. Bugüne kadar 222 binden fazla kişi tarafından ziyaret edilen ve İngilizce olarak da hizmet veren lonca ile kim, nerede, neyi üretiyor bilgisine rahatlıkla ulaşılabiliyor. Dünyanın bir ucundan bir tıkla Türkiye'de kimin, neyi, nerede ürettiğini görebiliyor ve ulaşılabiliyor, bu, son derece önemli bir hizmettir. Aynı şekilde, ülkemizdeki akredite test ve muayene hizmeti veren laboratuvarlara ulaşılmasını sağlayacak laboratuvar portalının da "laboratuvar.sanayi.gov.tr" adresinde yayınına başladık. Sanayicilerimizin nerede, hangi laboratuvarda, hangi testlerin yapılabildiği bilgisine ulaşmaları sayesinde yurt dışında yaptırılan pek çok testin artık ülkemizde yapılmasını hedefliyoruz.

Yerli üretimi artırmak için sektörler üzerinde yürüttüğümüz projelerinin içerisinde en

98
çok ön plana çıkan çalışmamız hiç şüphesiz Yerli Otomobil Projesi. Otomotiv sektöründe dünyanın önemli üretim merkezleri arasında yer alan ülkemizin, artık, kendine özgü bir marka oluşturması gerektiğine inanıyoruz. Otomotiv yan sanayimizin stratejik konuma, ortak konuma gelmesi için bunu bir gereklilik olarak görüyoruz. Şu ana kadar dört tane prototipi ürettik. Bu yılın sonuna kadar da, inşallah, 30-40 araçlık bir test filosu üretip her türlü arazi, iklim ve mevsim şartlarında bu araçlarımızın testini yapacağız ve 2020 yılından önce de, inşallah, yerli otomobilin seri üretimine geçeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu projeyle, yerli bir marka oluşturmanın da ötesinde batarya, elektrik motoru, sürücü kontrol ünitesi ve otonom araç sistemleri gibi otomotiv teknolojilerini üreten, geliştiren ve ihraç eden bir ülke hâline gelmeyi hedefliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Otomotiv sektörü için büyük bir ihtiyaç olan otomotiv test merkezini Bursa-Yenişehir'de kurmak için de çalışmalarımıza devam ediyoruz. Test merkezini kuracağımız 4.300 dönüm arazinin tahsis ve kamulaştırma işlemlerini tamamladık. Test merkezinin ilk aşaması olan fren test pistinin inşasına, inşallah, bu yıl içerisinde başlayacağız.

Yerli dizel motor üretmek amacıyla motor mükemmeliyet merkezî kurma çalışmalarımıza başladık. Bu yıl içerisinde, inşallah, bu mükemmeliyet merkezimizi kurmuş olacağız. Ayrıca, TÜBİTAK'ta bir otomobil mükemmeliyet merkezini de kuruyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sanayi siteleri, organize sanayi bölgeleri ve endüstri bölgeleri, sanayimizin fiziksel gelişiminin ve planlı sanayileşmenin en önemli unsurlarıdır. Bugüne kadar 2016 fiyatlarıyla organize sanayi bölgelerimize, 3,5 milyar Türk lirası, sanayi sitelerimize ise 4,8 milyar Türk lirası kredi kullandırdık. Şu anda, altyapısı ve üstyapısı tamamlanmış 166, faaliyette olan 222, hukuki statü kazanmış 285 organize sanayi bölgemiz var. Biri "866" dedi, biri "285" dedi yani bir zahmet, bu konularda söylenenleri biraz daha detaylı okuyup öyle bir değerlendirme yapmak faydalı olur diye düşünüyoruz.

Şu ana kadar organize sanayi bölgelerimizde 1 milyon 600 bin kişi istihdam ediliyor. 2023'e kadar 70 yeni organize sanayi bölgesi daha kurarak 1 milyon yeni istihdam oluşturmak istiyoruz.

Türkiye'ye büyük ölçekli ve özellikli yatırımlar kazandırmak için Filyos, Ceyhan Enerji İhtisas ve Karapınar Enerji İhtisas Endüstri Bölgeleri'ni kurduk. Bor Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi'ni de ilan ettik. Karaman'la ilgili de çalışmalarımız son aşamaya geldi. Karapınar ve Filyos Endüstri Bölgeleri'ni bu yıl içerisinde yatırımcılara hazır hâle inşallah getireceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bunlara ilave olarak ülkemizin farklı bölgelerinde en az 3 yeni büyük üretim bölgesi oluşturmayı hedefliyoruz. OSB'lerimizi nicelik olarak artırırken nitelik olarak da geliştirmeye devam ediyoruz. Belli bölgelerde boş parselleri yatırımcılara bedelsiz olarak tahsis ediyor, belirli bir süre üretime geçilmeyen parsellerin ise tahsisi iptal ediyoruz. Bugüne kadar 3.591 parselin tamamen bedelsiz, 1.300 parselin ise kısmen bedelsiz, girişimcilere tahsis edildiğini vurgulamak isterim. Yatırımı yapılmadığı için atıl durumda kalan 1.886 parselin ise tahsisini iptal ettik. Gerek Millî Eğitim Bakanlığımızla yaptığımız protokolle gerek OSB yönetimleriyle sağladığımız imkânlarla ve desteklerle 68 tane OSB içerisinde endüstri meslek lisesini kurduk, bu meslek liselerinin sayısını artırmayı sürdüreceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilim ve teknoloji alanında ürettiğimiz politikaları, program ve destekleri her geçen gün geliştiriyor, iyileştiriyoruz. Bu çalışmalarımız sayesinde AR-GE ve yenilik faaliyetlerinde dünyada dikkat çeken ve takdir gören bir ülke hâline geldik. 2014 yılında toplam AR-GE harcamaları 17,6 milyar TL'ye ulaştı. Bu 2002'de binde 5 iken şu anda yüzde 1 seviyesini geçti. Burada sevindirici olan nokta ise özel sektörün AR-GE harcamasının yüzde 50 noktasına gelmesi. Hedefimiz 2023'te yüzde 3'lük bir AR-GE harcaması ve bunun da yüzde 66'sının özel sektör tarafından yapılmasını sağlamak.

AR-GE alanında verdiğimiz tüm desteklerin etki analizlerini yapmak amacıyla Etki Değerlendirme Daire Başkanlığımızı kurduk. Etki değerlendirme çalışmalarında özellikle Girişimci Bilgi Sisteminin sağladığı verilerden istifade ediyoruz. GBS'yle ülkemizdeki 3 milyona yakın girişimin 8 farklı kurum bünyesindeki verilerini tek çatı altında birleştirdik. Böylece çok farklı analizler yapmamıza imkân veren bu sistem sayesinde sadece sanayinin değil tüm sektörlerin envanterini çıkardık. Teknoloji şirketlerinin faaliyet gösterecekleri altyapıları kurmaya da büyük önem veriyoruz. 2002 yılında 2 olan teknoloji geliştirme bölgesi sayımızı 49'u faal olmak üzere 63'e çıkardık. Bakınız burada 3.744 firma 18.318 projeyi bitirdi, 8.525 proje şu anda devam ediyor, ihracat rakamı 2,4 milyar dolara ve en önemlisi de nitelikli istihdam neredeyse 38.239'a ulaştı. Bakanlık olarak bugüne kadar teknoparkların altyapıları için 253 milyon Türk lirası kaynağı hibe olarak kullandırdık. AR-GE reform paketimizde ihtisas teknoparkların kurulmasının teknoloji geliştirme bölgelerinde kurulu firmaların daha fazla ve daha nitelikli personel istihdam etmelerinin teknoparklardaki tasarım faaliyetlerini de destek kapsamına alınmasının önünü açtık.

Burada 3 milyon metrekare alanda kurmakta olduğumuz bilişim vadisine ayrı bir parantez açmak istiyorum. Bilişim vadisinde altyapı çalışmalarını tamamladığımız birinci

99
etapta 55 bin metrekarelik üstyapı inşaatını da haziran ayında tamamlayacağız. Yüksek teknolojili şirketlerin buluşacağı bilişim vadisi sadece ülkemizin değil dünyanın da önemli teknoloji geliştirme merkezlerinden biri olmaya adaydır. AR-GE ve yenilik faaliyetlerini kendi bünyesinde yapmak isteyen firmalarımıza ise AR-GE merkezi belgesi veriyoruz. Şu ana kadar kurulu 244 AR-GE merkezinde 25.372 kişilik istihdam sağlandı. Bu merkezlerde 6.440 AR-GE projesi tamamlandı, 3.729 patent başvurusu yapıldı ve 1.108 patent alındı. Özellikle orta ölçekli firmalarımızı da düşünerek, AR-GE merkezi kurmak için gerekli personel sayısını 50'den 30'a düşürmüştük, şimdi 15'e düşürme yetkisini yüce Meclisimizin takdiriyle Bakanlar Kurulu aldı. Bu reform paketiyle getirdiğimiz önemli yeniliklerden birisi de tasarım merkezlerinin de AR-GE merkezi gibi desteklenmesidir. AR-GE ve tasarım merkezlerine sipariş yoluyla yaptırılan projelerin de AR-GE indiriminden faydalanmasını sağladık. Bu adımlarımızın özellikle KOBİ'lerimiz için çok önemli ve devrim niteliğinde önem taşıdığına inanıyoruz. Ayrıca, üniversite-sanayi iş birliği projelerinde yer alan öğretim üyelerimizin gelirlerini artırdık. Temel bilimler mezunlarının AR-GE istihdamına yönelik son derece önemli bir düzenlemeyi hep birlikte hayata geçirdik, AR-GE'deki kullanılan makine ekipman ve sarf malzemesine de gümrük vergisi istisnası getirdik. Şimdi "mavi hat" uygulamasını da inşallah hayata geçireceğiz.

Ben bu vesileyle, AR-GE paketinin hayata geçmesinde emek veren bütün milletvekillerimize teşekkür ediyorum.

Bir üzüntümü de ifade etmek istiyorum. Bakınız, Komisyonda Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımız AR-GE paketini eleştirdiler ama destek de verdiler, katkı da verdiler ve burada gerçekten olgunlaştı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir Denizli milletvekilimiz. Denizli Milletvekilimiz Sayın Kazım Arslan hem Komisyonda hem Genel Kurulda katkı vermeye çalıştı ama bir başka Denizli Milletvekilimiz Sayın Basmacı "Bazıları kullansın diye AR-GE kanunu çıkardık." dedi. Bu son derece talihsiz bir cümledir. AR-GE'den herkes faydalanır. Kanunlar herkes için, geneldir. Biz hiçbir özel zümreye bir ayrıcalık tanımıyoruz. Hatta buradaki ortak eleştiri, "Keşke daha fazlasını yapabilsek." şeklindeydi. Bunu bir dil sürçmesi olarak algılıyorum ve inşallah bu hatanın düzeltilmesini de talep ediyorum.

MELİKE BASMACI (Denizli) - Değil.

BİLİM,SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde piyasa gözetim ve denetim faaliyetlerinin sanayi ürünleriyle ilgili kısmının yüzde 70'ini Bakanlığımız yürütüyor. Bugüne kadarki PGD faaliyetlerini sadece tüketici hakları açısından değil, kaliteli üretim yapan sanayicilerimizin haklarını korumak açısından da çok önemsiyoruz. 2015 yılında 95.029 farklı model ürün marka denetimi gerçekleştirdik. Denetimler sonucunda uygunsuz bulunan 24.722 ürün arasından insan sağlığı, can ve mal güvenliği için risk oluşturan 113 ürünün piyasaya arzını yasakladık, daha önce arz edilenlerin ise toplatılmasına karar verdik. Ayrıca, tespit edilen uygunsuzluklar neticesinde toplam 9,1 milyon Türk lirası idari para cezası uyguladık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AB Katılım Öncesi Yardım Aracı Programı'nın birinci döneminde Rekabetçi Sektörler Programı'nı yürütüyoruz. Bu programla, Türkiye'nin doğusunda yer alan 43 ilde 490 milyon avro bütçeli 47 projeyi yürütüyoruz. Bu kapsamda, Mardin'de "Sürdürülebilir Turizm Projesi", Giresun'da "Fındık Altına Dönüşüyor", Kars'ta "Tarihi Kimliğiyle Kars Kenti" ve Rize'de "Çay Araştırma ve Uygulama Merkezi" gibi projeleri hayata geçirdik, geçiriyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde 405 milyon avro bütçeli projeleri tüm Türkiye'de yaygınlaştıracağız.

Sayın Başkan, eğer uygun görürseniz bir iki dakika ek süre istiyorum.

BAŞKAN - Tabii ki Sayın Bakanım.

Buyurun.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜBİTAK'la ilgili yaptığımız çalışmaları da sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum.

TÜBİTAK'ın özel sektöre yönelik AR-GE ve yenilik faaliyetlerini teşvik ettiği programlar kapsamında bugüne kadar 2.206 firmanın 3.200 projesine destek sağladık. Öncelikli alanlarda akademilerin ve özel sektörün projelerine yaklaşık 142 milyon lira hibe verdik. TÜBİTAK'ta Fen ve Sosyal Bilimler Burs Programı'yla, bu bölümü tercih eden ve Türkiye'de ilk 25 bine giren öğrencilerimize 2 bin liraya kadar burs veriyoruz.

Bilim merkezlerimizi ülke genelinde yaygınlaştırmak için yoğun çalışmaları sürdürüyoruz. Konya, Kocaeli, Bursa ve Elâzığ'da bilim merkezini kurduk, Kayseri'de inşallah bu yıl içerisinde bilim merkezini hayata geçireceğiz. Bu bilim merkezindeki sergilerin yerli olarak üretilmesiyle ilgili de çalışmalarımızı yoğunlaştırdık.

Yine, hassas güdüm kiti, nüfuz edici bomba, satha atılan orta menzilli mühimmat, elektronik kimlik kartı, RASAT ve Göktürk-2 uydularımızın hayata geçtiğini özellikle ifade etmek isterim.

100
Ayrıca, ulusal çapta bir yazılım geliştirme projesi olan Pardus kapsamında da kamu kurumlarımız, KOBİ'lerimiz ve halkımızın güvenle kullanabileceği bir millî işletim sistemini geliştirdik. Yakın gelecekte Bakanlık olarak Pardus göçünü tamamlayacağız, zaman içinde de tüm kamu kurumlarımızın Pardus'a geçmeleri için önemli teşvikleri ve destekleri vereceğiz.

Millî yazılım anlayışımızın bir gereği olarak yerli uçak, helikopter, gemi gibi araçlarımızda beyin işlevi gören gerçek zamanlı işletim sistemini geliştirdik.

Yüksek Güçlü Lazer Sistemi Projesi'yle dünyada sadece birkaç ülkede bulunan lazer sistemlerinin altyapılarını ve lazer silahlarını geliştiriyoruz.

Yerli kanser ilacı, gribe karşı pandemik ilaç gibi projeleri sürdürüyoruz.

İnşallah, TÜRKSAT 6A'yı 2020'den önce hayata geçireceğiz.

Burada, inşallah, TÜBİTAK'ın özel sektörle rekabet eden değil, özel sektörü destekleyen nitelikli, temel ve öncül AR-GE'de otorite kurum olmasını sağlayacak yeni düzenlemeleri sizlerle birlikte hayata geçirmek istiyoruz. Bu konuda bir kanun tasarısını inşallah Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etmeyi arzu ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; süremin sonuna geldik. Aslında ifade edeceğimiz çok konu var ama sadece şunu ifade etmek istiyorum ki 2016 bütçesinde sadece KOSGEB'de bakınız, destek bütçemizi 3 katına çıkardık, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesinde de önemli artış sağladık.

Ben, şimdiden, 8,6 milyar Türk lirasını bulan bütçemizin geçmesinde vereceğiniz destekler için sizlere çok çok teşekkür ediyorum. Bu vesileyle Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Hükûmet adına son konuşmacı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Faruk Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika Sayın Çelik.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın 2016 yılı bütçesi görüşmeleri vesilesiyle huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum ve Bakanlığımın bütçesi üzerinde değerlendirme ve konuşmalar yapan Okan Gaytancıoğlu, Orhan Sarıbal, Mazlum Nurlu, Kadim Durmaz, İsmail Ok, Mahmut Celadet Gaydalı, Rafet Sezen, Mehmet Akyürek, Uğur Kaleli, Abdullah Öztürk, Mehmet Öntürk, Recep Konuk beylere, tüm gruplara huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, tarih boyunca birçok medeniyetlerin kurulmasına vesile olan tarım dün son derece önemliydi, günümüzde de son derece önemli. Bugün dünya nüfusunun yüzde 40'nın geçimini tarımdan sağladığını hepimiz biliyoruz. Ayrıca, 78 trilyon dolarlık küresel hasılanın yüzde 4,2'si de tarım oluşturmaktadır. Dolayısıyla, stratejik öneme sahip bir sektörün bütçesini görüşüyoruz.

Tabii, dün itibarıyla önemli olması, gelecek açısından da önemini değerlendirmemizi gerekli kılıyor. Dünya nüfusu bildiğiniz gibi hızlı bir şekilde artmaktadır. Bugün 7 milyarı aşkın insan dünyada yaşıyor. 2050 yılında 10 milyar insanın yaşayacağı bir dünyayı dikkate aldığımız zaman ve bugün 7 milyarın içerisinde 1 milyara yakın insan aç, 1 milyar insanın yoksul olduğunu düşünürseniz ve dünyada tarıma elverişli arazinin 5 milyar hektar olduğunu ve bunu ancak 1,3 milyar hektarının kullanıldığını dikkate aldığınız zaman, bu 2 milyar aç ve yoksullukla karşı karşıya bulunan dünya insanlığının 2050 yılında 10 milyara geldiğimiz zaman, nasıl bir felaketle karşı karşıya olacağını hep beraber düşünmek durumundayız. Onun için savaşlar var, savaşlar olacak ama bu savaşların önümüzdeki dönemde gıda üzerinde olacağını göz ardı etmememizi ifade etmek istiyorum ve bunun için tarım sektörünün önümüzdeki dönemde en önemli konu başlıklarından biri olacağını ve bu tabloyu gördüğümüz zaman da bu tablo karşısında rekabeti, etkinliği, verimliliği, sürdürülebilirliği gözeten; çevreyle uyumlu rasyonel tarım politikaları geliştirmemiz gerektiği kaçınılmazdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye tarım ve hayvancılık konusunda pek çok ülkeye nazaran avantajlı yönleri olan bir ülkedir. 23,9 milyon hektar tarım alanımız var, 6 milyon hektar sulamaya açılmış alanımız var, 3 milyon çiftçimiz var, 14,6 milyon mera alanımız var, 1 milyon hektar su alanımız var, 21,6 milyon hektar orman alanımız bulunmaktadır. Bu yönleriyle baktığımız zaman olumlu ve geleceğe ümitvar bakacağımız bir tablo var ama bu, bizim geleceğe daha dikkatli bakmamıza engel olmamalı. Çünkü, ne yazık ki Türkiye'de de tarım alanlarının az da olsa -son yaptığımız yasal düzenlemelere rağmen- hâlen tarımdan çıktığını hep beraber görüyoruz. Yani, küresel anlamda yılda 12 milyon hektar arazi tarım dışı kalırken Türkiye'de az da olsa -çıkardığımız yasalara rağmen- tarım dışına çıkan arazilerimizin olduğunu bilmemiz gerekiyor. Onun için, başta çarpık kentleşme olmak üzere, bu konulardaki hassasiyetimizi ifade etmek istiyorum.

Burada söz alan arkadaşlarımız mera alanlarımızın daraldığını ifade etti, bu doğru değil, bunu da ifade edelim. Ve bugün mera alanımız 14,6 milyon hektardır; 1998'de mera varlığımız 12,3 milyon hektar idi, bugün 14,6'ya gelmiş bulunuyor. Çiftçilerimizin refah düzeyinin artması ve gelecek kuşaklara daha üretken bir Türkiye bırakmamız açısından son

101
derece önemlidir bu potansiyeli değerlendirmek.

Türkiye, son yıllarda yaşanan küresel krizlere ve siyasal gerilimlere rağmen tarım sektöründe önemli başarılar elde etmiştir, önemli mesafeler katetmiştir. Bu konularla ilgili çok değerli milletvekili arkadaşlarımız, grupları adına değerlendirme yapan arkadaşlar önemli rakamlar verdiler. Ben birkaç rakam vererek konuyu geçmek istiyorum. Bu kısa zaman dilimi içerisinde bahsedebildiğim kadar rakamlar vermek istiyorum.

Tarımsal yurt içi gayri millî hasılamız 125 milyar TL'ye yükselmiştir, ihracatımız 16 milyar 700 milyon dolara yükselmiştir, ithalatımız 11 milyar 244 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye 2015 yılı tarım ve gıda ürünleri dış ticaretinde 5,6 milyar dolar fazla vermiştir.

Değerli milletvekilleri, tarımsal kredilerde, sübvansiyonlu tarımsal kredilerde cari faiz oranı 0 ilâ yüzde 8,25 aralığına çekilmiştir, buraya düşürülmüştür. Bunun yanında, tarım sektörüne sağlanan nakit destek miktarlarına baktığımız zaman, her yıl artarak devam ettiğini görüyoruz. 1,8 milyardan bugün 11,6 milyara nakit desteği olarak yükseldiğini ve 2003-2015 yılları arasında toplam 78,6 milyar TL nakit hibe desteği sağlandığını özellikle belirtmek istiyorum. Gübre ve yemde KDV'nin kaldırılması da dâhil edilince, üreticiye 2016 yılında 14 milyar TL'lik bir destek sağladığımızı belirtmek istiyorum.

Bakanlık olarak gıda arz güvenliği kadar, gıdaların güvenliğini de son derece önemsediğimizi belirtmek istiyorum. 134 gıda kontrol laboratuvarı gece gündüz çalışmakta ve 2015 yılında gıda üretim satış ve toplu tüketim yerlerinde toplam 735 bin denetim yapılmıştır. Yapılan denetimlerde 65 milyon 680 bin TL idari para cezası uygulanmıştır. 92 firma hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştur. Ayrıca, dört yılda sağlığa zararlı gıda üreten ve taklit ve tağşiş yapan 418 firmanın 818 ürünü kamuoyuna teşhir yapılarak ifşa edildiğini belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, tarım topraklarının korunması ve geliştirilmesi çalışmalarımız da hızla devam etmektedir. Biliyorsunuz, bununla ilgili 2014 yılında son derece önemli bir yasayı yüce Mecliste kabul ettiniz ve yürürlüğe geçti. O günden bu güne bu yasa çerçevesinde arazilerinin bölünmemesi noktasında bu yasa bizim için önemli kaynak teşkil etmektedir.

1961-2002 yıllarında 450 bin hektar arazi toplulaştırılması bu uzun dönem içerisinde gerçekleştirilmişken, 2003-2015 yılları arasında 4,6 milyon hektar arazinin toplulaştırıldığını da bu vesileyle ifade etmek istiyorum.

Tarım arazilerimizin amaç dışı kullanımını önlemeye yönelik arazi kullanım planlaması çalışmalarına da bu yıl içerisinde başlıyoruz. Büyük tarımsal ovalar belirlenerek koruma önlemlerinin hayata geçirilmesine yönelik çalışmalarda son aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Bu kapsamda 106 ovanın sınırları çizilmiş ve ön incelemeye açılmış bulunmaktadır.

Tohumculuk konusu sık sık değerlendirilen bir konu. Tohumculuk sektörü, tohumluk üretimi ve sertifikalı tohum kullanımına sağladığımız desteklerle son derece önemli gelişmeler kaydetmiştir. 2015 yılında 896 bin tohum üretimi, 100 milyon doların üzerinde de tohum ihracatını gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Bugün itibarıyla buğday tohumunun yüzde 95'i, çeltik tohumunun yüzde 100'ü, nohut tohumunun yüzde 100'ü ve domates tohumunun yüzde 50'si, biber tohumunun yüzde 70'i Bakanlığımız tarafından geliştirilmiş bulunmaktadır.

Organik tarım konusunda da önemli mesafeler almış bulunuyoruz. 2015 yılında binde 3 olan organik tarım alanını yüzde 2'ye çıkarmış bulunuyoruz. İnşallah önümüzdeki on yıl içerisinde organik tarım alanının yüzde 5'e çıkarılmasını hedeflemekteyiz.

Meralarla ilgili, meraların etkin kullanımıyla ilgili yaptığımız çalışmaları az önce kısaca ifade etmiştim.

Hayvancılığın kaba yem ihtiyacının karşılanması amacıyla verdiğimiz destekler neticesinde yem bitkileri ekiliş alanı 2014 yılında 2,6 milyon hektara ulaşmış bulunmaktadır.

TARSİM'le ilgili, biliyorsunuz Hükûmetimiz döneminde Tarım Sigortaları Havuzu kurulmuş bulunmaktadır ve bu anlamda meydana gelen afetler karşısında çiftçilerimize dönük önemli çalışmalar gerçekleştirilmektedir ama bu alanda kapasitenin, kapsamın gelişmesiyle ilgili de çalışmalarımızı sürdürdüğümüzü belirtmek istiyorum.

Bu son on üç yılda tarım sektörüne ilişkin yaptığımız çalışmanın neticesinde tarla bitkileri üretimimiz 58 milyon tondan 65 milyon tona, meyve ürünleri, çay ve baharat ürünleri üretimimiz 14 milyon tondan 19 milyon tona, sebze üretimimiz 25 milyon tondan 30 milyon tona, buğday üretimimiz 19,5 milyon tondan 22,6 milyon tona, mısır üretimimiz 2,1 milyon tondan 6,4 milyon tona, çeltik üretimimiz 360 bin tondan 920 bin tona, ayçiçeği üretimimiz 850 bin tondan 1,7 milyon tona, turunçgil üretimimiz 2,5 milyon tondan 4 milyon tona, domates üretimimiz 9,4 milyon tondan 12,6 milyon tona ulaşmış bulunmaktadır.

Hayvancılık alanında yaptığımız çalışma neticesinde ise 2002'de 8,4 milyon ton süt üretimimiz 2015 yılı itibarıyla 18,6 milyon tona ulaşmış bulunmaktadır. 420 bin ton olan kırmızı et üretimimiz 2015 yılı itibarıyla 1 milyon 150 bin tona ulaşmış bulunmaktadır. 696 bin ton olan tavuk eti üretimimiz 1 milyon 909 bin tona, 74 bin ton olan bal üretimimiz 107

102
bin tona, su ürünlerimiz ise on üç yılda yüzde 285 artarak 61 bin tona ulaşmış bulunmaktadır.

Bu rakamlar önemli, bu artışlar önemli ama bunları yeterli görmediğimizi özellikle bu bütçe görüşmeleri vesilesiyle ifade etmek istiyorum ve bunu da şunun için söylüyorum: Demek ki daha yapmamız gerekenler var. Ben tarım meselesini birçok meselede olduğu gibi… Tarım meselesi bir parti meselesi değil, tarım meselesi milyonlarca çiftçimizi ilgilendiren, ülkemizi ilgilendiren bir meseledir. Bu konuda her türlü eleştiriye açık olduğumuzu da özellikle belirtmek istiyorum, bu dinamik sektörle ilgili bütün görüşlere de açık olduğumuzu belirtiyorum ve bu çerçevede 7 bölgede bütün illerimizin dinamikleriyle bir araya gelerek kimde bir bilgi kırıntısı varsa, bir bilgi bütünlüğü varsa onların hepsini alarak en doğruyu, en güzeli nasıl yaparız diye son derece yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Ben inanıyorum ki tüm bu değerlendirmelerden, tüm bu katılımcı anlayıştan çok bereketli, çok verimli neticeler ortaya çıkacaktır. Bugün itibarıyla bunları söylüyorum ama bizi izlemeye devam edin diyorum. İnşallah bu alanda atılması gereken adımları cesaretle atmaya devam edeceğimizi özellikle belirtmek istiyorum.

Tabii, zaman hızlı geçiyor, burada ifade edeceğim çok konular var ama değerli konuşmacıların değindiği konulara değinmek istiyorum.

"Yemde alınan yüzde 8'lik KDV uygulamada yok." dendi. Doğru değil. Süt yeminde yüzde 5, besi yeminde yüzde 5, etlik piliç yeminde yüzde 7, yumurta yeminde yüzde 8'lere varan bir indirimin olduğunu ifade etmek istiyorum. Ayrıca, amonyum sülfat yani gübrede de yüzde 14, yüzde 18, yüzde 16, yüzde 24, yüzde 21, yüzde 22 KDV sonrasındaki olumlu, çiftçi lehine gelişmeleri de belirtmek istiyorum.

Karma yemde üretim 5,2 milyon tondan 20 milyon tona ulaşmış bulunuyor. Şu anda karma yemde 20 milyon tona ulaşmış bulunuyoruz. İthalata baktığınız zaman 2,6 milyon tondan 6,9 milyon tona ulaşmış ithalatımız. Ama burada saman üretimimizle ilgili "Saman ithal ediyoruz." diye söylendi. Özellikle bilgi açısından şunu arz ediyorum: 2015 yılında 26 milyon ton saman üretilmiştir, 22 bin ton da ihraç etmişiz. Dolayısıyla, o bilginin de düzeltilmesi açısından bunu ifade ediyorum.

Tarımda dış ticaret… Burada ihracat ve ithalat mukayesesi yapıldı. 2003-2015 yılları arası toplam 151 milyar dolar ihracat yapmışız. İthalatımız ne kadar? 98 milyar dolar. Arada 53 milyar dolarlık bir farkın olduğunu belirtmek istiyorum. 2002 yılında 161 ülkeye 1.480 çeşit tarım ve gıda ürünü ihraç ederken 2014 yılında 190 ülkeye 1.707 çeşit yani ülke sayısında 29 artış var; 227 çeşitte de artış olduğunu belirtmek istiyorum.

Hollanda örneği verildi. Bakınız arkadaşlar, bazı şeyleri karıştırmayalım. Hollanda ürettiği ürünü ihraç etmiyor; Hollanda ithal ediyor, işleyip ürünü satıyor. Hollanda'nın tarımsal hasılası 14,5 milyar dolar. 14,5 milyar dolarlık bir tarımsal hasılası var Hollanda'nın ama 70 milyar dolar tarımsal ithalat yapıyor, 108 milyar dolarlık da tarımsal ihracat yapıyor. Yani tarımsal hasıla ile ihracat ve ithalatı karıştırmayalım. Burada tarımsal ham maddeyi alarak mamul madde hâlinde bunları ihraç ettiğini görelim.

Değerli arkadaşlar, bir diğer konu, ülkemizde 2002 ila 2015 yılları arasında 38 milyon ton buğday ithal etmişiz. Hani "Buğdayı ithal ediyorsunuz." diyorlar ya, şimdi bu gerçeği görelim: 2002 ila 2015 yılları arasında biz 38 milyon ton buğday ithal etmişiz ve 11,7 milyar dolar para ödemişiz ama aynı dönemde buğdaya dayalı mamul ihracatına baktığımız zaman 47 milyon ton ihracat yapmışız. Buğdayı almışız, aynen Hollanda örneğinde olduğu gibi işlemişiz; 38 milyon almışız, 47 milyon tonu ihraç etmişiz. Dolayısıyla biz buğdayda net ihracatçı olduğumuzu çok rahat bir şekilde söyleyebiliriz, bütün rakamlar da bunu söylüyor.

Un ihracatındaysa 2002 yılında 11'inci sıradaydık, şu anda un ihracatında 1'inci sıradayız ve 118 ülkeye un ihracatımızı gerçekleştiriyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Makarna ihracatında 7'nci sıradaydık, bugün makarna ihracatında İtalya'dan sonra 2'nci sıradayız ve 145 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Pirinç üretimimiz 2002 yılında tüketimin yüzde 37'sini karşılarken, 2002 yılında pirinç üretimimiz tüketimin yüzde 37'sini karşılarken bugün ürettiğimiz pirinç yüzde 74'ünü karşılamaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bu rakamlarda bir karışıklık olmasın diye bunu ifade ediyorum.

Şimdi, efendim, buradan hayvancılıkla ilgili, etle ilgili birçok değerlendirme yapıldı. Şimdi "2002 öncesi et ithalatımız yoktur." diye bir şey söylendi. Değerli arkadaşlar, şu rakamı vermek istiyorum sizlere: 1986-1996 yılları arası yani on yıl içerisinde 232 bin ton et, 1 milyon 462 bin büyükbaş kasaplık hayvan ithal edilmiş. 1987-2002 yılları arasında 265 bin baş damızlık hayvan ithal edilmiş. AK PARTİ iktidarı öncesindeki rakamları veriyorum yani "Yapılmamıştır." dendi de onun için söylüyorum, yoksa bir tartışma açmak için bunları söylemiyorum. 2002 yılında kişi başına et tüketimimiz 6 kilogramken bugün 14 kilograma gelmiş bulunuyor. Üretimi az önce söyledim. Üretimimiz 420 bin tondan 1 milyon 150 bin tona ulaşmış bulunuyor. Dünyada et üretiminde, Türkiye'nin çok önemli mesafeler katettiğini belirtmek istiyorum.

"Tarıma sağladığınız toplam kaynak olarak yasada yüzde 1 var." dediniz, doğru söylediniz ama şunu ifade edeyim.

Sayın Başkan, herhâlde bir beş dakika isteyeceğim ben.

103
BAŞKAN - Beş dakika…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - İnşallah iki dakikada toparlarız ama beş dakika diye alalım.

Efendim, bütçeden tarıma ayrılan kaynak sadece tarımsal destekler değil, TMO alımları, kredi sübvansiyonu, ihracat desteği, tarımsal sulama yatırımları ve birçok kalem var yani bildiğimiz, az önce ifade ettiğim 14 milyarın ötesinde de birçok destek var. Bunları topladığınız zaman, bizim gayrisafi yurt içi hasılamız 1 trilyon 963 milyar lira, verdiğimiz bu desteklerin toplamı ise 19 milyar 592 milyon lira. Dolayısıyla, orana baktığınız zaman, 2014 yılında 1,03, 2015 yılında ise yüzde 1 olduğu net bir şekilde görülecektir. Ayrıca, bizim söylememizi de belki bazı arkadaşlar kabul etmeyebilir, OECD diyor ki: "2014'te Türkiye'de tarımsal desteğin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki oranı yüzde 2,3'tür." Vallahi, benim suçum yok, bunu OECD söylüyor arkadaşlar.

TMO'yla ilgili olarak, TMO, buğday, mısır ve çeltikte üretim rekorlarının kırıldığı 2015-2016 döneminde 178 bin üreticiden toplam 5,6 milyon ton ürün alımı gerçekleştirerek karşılığında üreticilere 4,2 milyar TL ödemede bulunmuştur. Burada şunu açıkça ifade edeyim, TMO'da herhangi bir mali sıkıntı filan söz konusu değil, bunu belirtmek istiyorum.

Şimdi, süt konusuyla ilgili değerlendirmeler yapıldı. Değerli arkadaşlar, okul sütü programı bir kere beş yıldır devam ediyor, bu yıl da sonrasında da devam da edecek. Şimdi, biz ne yaptık? Arz fazlası süt var mı? Var. Dönem itibarıyla şu anda laktasyon dönemi olduğu için bu dönemde birkaç ay süt fazlası olacak. 1 lira 15 kuruşu, 115 kuruşu ben belirlemedim. Burada, Süt Konseyi'nde kim var? Üreticiler var ve sanayiciler var, hep birlikte oturdular dediler ki: "1 lira 15 kuruş olacak sütün fiyatı." Bizim bakan olarak hiçbir dahlimiz yok. Peki burada süt fazlası olunca, 18,6 milyon tona çıkınca süt üretimimiz ne yaptık? Arz fazlası çiğ sütün süt tozuna dönüşmesi için biz desteğimizi artırdık, dedik ki: "Süt tozuna dönüştürün, 3 bin lira alıyordunuz, biz size ton başı 4.500 lira süt tozuna destek verelim.", "Çok teşekkür ederiz." dediler. Hiçbir problem yok. Biz hemen süt tozuna dönüştüreceğiz bu arz fazlasını ve böylece üreticinin mağduriyeti olmayacak. Burada 75 kuruş filan söylendi, böyle bir fiyat yok. Ben Balıkesir İl Müdürünü arattırdım, böyle bir fiyatın olmadığını da arkadaşların özellikle bilmesini istiyorum. 115 TL'nin altında sütü satmaya karar alanların hakkı yoktur. Ben bunu söylediğim zaman serbest piyasaya müdahale filan... Böyle bir şey yok. Ne et fiyatını biz belirliyoruz ne süt fiyatını belirliyoruz. Diyalogdan yanayız, birlikte oturup birlikte karar alıyoruz. 78 milyona kimsenin zulmetmeye, alın teriyle güneşin altında kavrulan çiftçiye kimsenin zulmetmeye hakkı yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, biz burada 4.500 liralık destek verdik. Ayrıca ilk kez süte bir destek daha verdik. Islak süt ürünlerinin ihracatını ilk defa teşvik kapsamına aldık. Yani peyniri ve benzeri ürünleri ihraç edenleri de bu destek kapsamına aldık.

Şimdi, net bir şey, farklı bir şey söylüyorum: Madem bunu istismar ediyor birileri, çok açık ve net söylüyorum, Et ve Süt Kurumu bir müdahale kurumu, ama henüz birkaç aylık bir zamana ihtiyacı var. Buradan diyorum ki süt fazlası olanlar, sütünüzü süt tozuna dönüştürün, Et ve Süt Kurumu olarak, Bakanlık olarak biz alacağız. Var mı başka yapan? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ne söyleyeceksiniz? Önümüzdeki bu üç dört aylık dönem içerisinde buna desteği verin, biz sorunu çözeceğiz. Verdik desteği, buyurun "4.500 yeterli." deyin, yeterli değilse biz alıyoruz.

Onun için, üreticiyi kimse istismar etmesin, kimse mağdur etmeye kalkmasın, biz o alnı ve eli öpülecek çiftçiden yanayız, yana olmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bitkisel üretimi burada konuştuk, her alanda artışlar var. Efendim, bu tarım çok dinamik bir alan, çok yaygın bir alan, sıkıntılı alanlar yok mu? Tabii olacak. Muhalefetin görevi de bunları gündeme getirmek olacak ama biz bunların çözümü konusundaki kararlılığımızı burada pekiştirmek için ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten söylemem gereken şeyler var ama bir konuya daha değinmek istiyorum. Biz, önümüzdeki dönem içerisinde destek politikalarımızı etki analizi çerçevesinde bir kez daha ele alıyoruz. Yani çok kalem destekten çıkıyoruz; daha daraltılmış, sayısal anlamda az, çiftçinin eline ne geçtiğini bileceği bir destek politikasını önümüzdeki dönemde açıklayacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İkincisi, havza bazlı alan desteğini 1/1/2017'den itibaren devreye koyacağız.

İdari yapıda önemli değişiklik yapıyoruz, artık Türkiye'de her tarım işletmesinin bir teknik elemanı olacak. Ne kadar tarım işletmesi var? 2 milyon mu? 2 milyon işletmenin de bir teknik elemanı olacak şekilde idari yapımızı düzenliyoruz ve tamamlamak üzereyiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Başkanım, iki dakika… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, beş dakika daha verdim size.

Sayın Bakanım, sözlerinizi tamamlamanız için bir dakika daha veriyorum.

104
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Hayvancılıkta az önce ifade ettiğim gibi, yetiştirici, besi ve süt bölgeleriyle ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

TİGEM arazilerine değinildi. TİGEM'de yoğun bir şekilde tohum ve damızlık çalışmalarına ağır vereceğini belirtmek istiyorum. TMO ve ESK regülasyon görevlerini yapacaklar ve lisanslı depoculuğa geçerek ürün borsasını hızlı bir şekilde kuracağız. Artık bu gereksiz tartışmalardan tarım ürünlerini çıkaracağımızı ifade etmek istiyorum.

Piyasadaki raf ve tarla fiyatlarıyla ilgili denetim ve çalışmalarımızı devam ettireceğiz.

Son olarak diyorum ki 72.515 personelle bütün bu çalışmaları yürütüyoruz. Buradan gıda mühendislerine, ziraat mühendislerine, veterinerlere söylüyorum, 2071 personeli de şimdi alacağız. Mühendislerimizi bu kısa dönem içerisinde alacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ayrıca bize ilgili kuruluşlar çerçevesinde de bin tane elemanı alacağımızı belirtiyorum.

Bütçemize sözlü olarak katkıda bulunan arkadaşlarımıza ve vereceğiniz oylardan dolayı hepinize teşekkür ediyorum.

Bütçemiz hayırlı olsun diyorum.

Sağ olun var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Sayın Bakan, fındıktan bir cümle bahsetmediniz.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Bakanım, 20 bin kadro sözü vermişti 2011'de Mehdi Eker, 20 bin kadro sözü. 2.500'le hiçbir sorunu çözemeyeceğinizi biliyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, aleyhinde olmak üzere son söz Antalya Milletvekili Sayın Niyazi Nefi Kara'nın. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kara, süreniz beş dakika.

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmüş olduğumuz kurumların 2016 bütçesinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün burada aslında çok önemli kurumların bütçeleri görüşüldü. Ülkemizin içeride ve dışarıda yaşadığı güvenlik zafiyetleri açısından Millî Savunma Bakanlığı, kalkınmamız ve çiftçilerimizin sıkıntıları açısından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve ülkemizin modern teknoloji ve bilim çağını yakalayabilmesi açışından üniversitelerimizin özgürce akademik ve bilimsel çalışmaları yapabilmesinin önünü açması gereken Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçeleri üzerinde görüşmeler yapıldı. Bu kurumların bütçeleri ve Sayıştay raporlarındaki eksiklikler ve yetersizliklerle alakalı daha fazla konuşmaya gerek olmadığı kanaatindeyim. Zaten konuşsak da sizler burada oy kullanırken vicdanlarınıza ya da hakkaniyete göre değil, çoğunuz gelen talimatlar doğrultusunda, neyi oyladığınızı bile bilmeden oy kullanıyorsunuz. Bu kurumların üstlerine düşen yükümlülükleri etkin bir şekilde yerine getirip getirmediğini bile bilmiyorsunuz. Mesela Millî Savunma Bakanlığı, sorumlu olduğu alanla alakalı gerçekten ülkemizin, vatandaşlarımızın güvenliği ve savunmasını gerçekleştiren bir kurum olsaydı Diyarbakır Lice'de şehit olan 6 askerimiz minibüslerle değil, zırhlı araçlarla görev yerlerine sevk edilirdi ya da Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığını bir gecede, her türlü olayda uykuya dalan, ancak söz konusu Suriye'ye girmek olunca düşüncesizce "Birkaç füze atarım oradan da bu tarafa." diyebilen ve ulusal çıkarlarımızı her an büyük bir ateşe atacak kadar doğru değerlendiremeyen MİT'e bağlamasaydınız, belki Rus uçağı düşürülmeden önce milliyeti bilinecek, belki de 7 hazirandan sonra Suruç'ta, Ankara Garı'nda, Sultanahmet'te ve en son yanı başımızda, Merasim Sokak'ta bu canlarımız yanmayacaktı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı gerçekten ülke tarımının, hayvancılığının ve çiftçisinin geleceği ile kalkınmasını düşünseydi hayvancılık yapılan meraların imara açılmasına izin vermezdi.

Tarımda geldiğimiz nokta çok daha vahim değerli arkadaşlar. Tarımla geçimini sağlayanların en önemli sıkıntıları -bunları sürekli bu kürsülerden dile getiriyoruz, ancak nedense AKP'nin bakanları ilgisiz kalmakta direniyor- işçilik, gübre, mazot, elektrikli sulama maliyetlerinin sürekli artmasına karşılık ürün fiyatlarının aynı kalmasıdır. Rusya'yla yaşanan krizin de etkisiyle Türkiye genelinde aşağı doğru bir ivme çizen tarım sektörü, seçim bölgem Antalya'da resmen dibe vurmuştur. Rusya'nın ambargosu yaş sebze, meyve ihracatında büyük bir çöküşe yol açmıştır. 2016 ocak ayında narenciye ihracatında, 2015 yılının ocak ayına göre miktar bazında yüzde 34, değer bakımından yüzde 38 gerileme yaşanmıştır. Yaşanan kayıpların yeni pazarlarla kısa dönemde telafi edilmesi olanaksızdır. Çünkü, alternatif yeni pazarların, açığı kapatacak büyüklükte olması çok önemlidir. Yeni pazarlar bulunsa bile yüzde 60-80 oranında fiyat düşüşleri olmaktadır. Sadece 2016'nın ilk iki ayında batı Akdeniz ihracatı rakamlarına baktığınız zaman, domates ihracatının yüzde 50, yaş meyve ve sebze ihracatının yüzde 32 azalış kaydettiğini göreceksiniz.

2015 yılında 40 milyon dolara yaklaşan parasal büyüklükteki domates ihracatı, kayıpla, 20 milyon dolara inmiş, 23 milyon dolar düzeyindeki Rusya'ya domates ihracatı ise,

105
konulan ambargo nedeniyle, gerçekleşememiştir. Gördüğünüz gibi, yanlış dış politikanız Türkiye'nin ekonomi ve kalkınma politikalarını da kısa vadede olumsuz etkilemiştir.

Ayrıca, üreticiyi mağdur etmemek adına yeni pazar arayışlarına girilmişken, Türk Hava Yolları, kargo taşımacılığında eurodan dolara geçiş yaparak yüzde 12'lik bir zam yapmıştır.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan geçen hafta, Rusya krizi nedeniyle, turizmle ilgili bir açıklama yaptı: "400 bin turist getirene destek vereceğiz." diyor. 5 bin getirse olmaz mı? Bu dış politikanızla yalnızlaşan Türkiye'ye gelmeyen turistlerden 5 bin-10 bin getirenlere destek versek, olmaz mı?

Alanya'da son bir ay içerisinde 111 otel satışa çıkarıldı arkadaşlar. Turizm sektörü için destek paketi böyleyken, tarımda ne yapıyoruz? Kredilerde aynı sorunları yaşıyoruz. Lojistik desteklere, uzak pazarlar için uçak ve kargo desteğinin sağlanmasından yeni pazarlara ulaşılmasına ve üretim maliyetlerinin düşürülmesine kadar birçok alanda desteğe ihtiyacı var.

Tarımla uğraşan çiftçilerimiz de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) - …sizlerden müjde bekliyor Sayın Bakanım.

Değerli arkadaşlar, ziraat mühendisi arkadaşlarımız çok şey söyledi. Sizlere…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, yeni milletvekili.

BAŞKAN - Sayın Kara, sözlerinizi tamamlayın.

Bir dakika daha süre veriyorum.

NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) - Efendim, ben de yeniyim.

BAŞKAN - Yeni olduğunuz için.

NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) - İki dakika olursa…

Tarımda bu kadar iyileşme olmuş. Biliyor musunuz, hangi dönemde saman ithal edildi bu ülkede?

Bir de, arkadaşım Okan Gaytancıoğlu'nun bir notu daha var Sayın Bakanım: "2,5 milyar dolarlık buğday ithal edip 1 milyar dolarlık ihraç, hangisi daha iyi?" diyor.

Ayrıca, son bir soracağım. Sizinle havaalanında görüşmüştüm, arz etmiştim. Teşekkür ediyorum. Demre'ye gitmiştiniz. Demre için acaba ödeme çıkarttınız mı?

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kara.

Sayın milletvekilleri, yedinci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemine geçiyoruz. Yirmi dakikanın on dakikası sayın milletvekillerine, geri kalan on dakikası Sayın Bakanlara aittir.

Şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim.

Sayın Topal…

SERKAN TOPAL (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Hükûmet yetkililerine seslenmek istiyorum. Hatay ilimiz vergi ödemede 12'nci sırada yer almaktadır ancak hizmet alımında 52'nci sıra ve altında bulunmaktadır. 400 bin Suriyeli olmasına rağmen bu neden böyledir? Hatay'a bir kastınız mı var ya da bizim bilmediğimiz özel bir sebep mi var?

Ayrıca, Sayın Millî Savunma Bakanı az önce sığınmacılardan bahsetmişti. Bir NATO komutanı "IŞİD, sığınmacılar yoluyla kanser gibi yayılıyor." diye bir demeç vermişti. Siz bu konuda nasıl bir önlem alıyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Çam… Yok.

Sayın Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Tarım Bakanına sormak istiyorum öncelikle. Sizin de katıldığınız -bir Bursalısınız aynı zamanda, oradaki yatırımları da takip ediyorsunuz- bir temel atma töreniyle yüksek hızlı trenin temeli atıldı 2012'de. 2016'da bitecekti fakat geçen gün Bursa Valisi bu projenin çöpe atıldığını açıkladı ve 480 milyon da bu şekilde çöpe gitmiş oldu. Yani, biz bu bütçeleri geçiriyoruz ama bu vatandaşın parasının böyle çarçur edilmesini de kabul edemiyoruz. Yazılı da sorduk, akıbetini merak ediyorum.

İkincisi, Türkiye Jokey Kulübünden son üç ayda 150 civarında işten çıkarma oldu. Bunların gerekçesi nedir?

Bir de Sanayi Bakanı yine oto test merkezinin de Yenişehir'de kurulacağından bahsetti. Bunda da üç dört yıldır, aynı şekilde, yer belirleniyor, uymuyor, meralar katledilecek deniyor, tekrar yeni yer belirleniyor, orada yeni sorunlar çıkıyor. Yani, bu projeleri nasıl daha gerçekçi bir şekilde hayata geçirebiliriz?

BAŞKAN - Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sorum, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına:

1) Denizli Buldan, Manisa Alaşehir'de üretilen sofralık çekirdeksiz sultaniye kuru üzümü TARİŞ'te 2015'te 6 Türk lirasından alınmıştır, bu sene ise 4-4,5 Türk lirasına

106
satılmaktadır. Pazarın desteklenmesi için okullara üzüm dağıtımı projesini uygulamayı düşünüyor musunuz?

2) Çiftçilerimize vermiş olduğunuz yem bitkileri desteği sözünüzü ne zaman yerine getireceksiniz?

3) Türkiye tekstil üreten bir ülkedir. Pamuk üretimi 2002'den bu yana çok düşmüştür. Pamuğun daha çok üretilmesi için ne tür destek vermeyi düşünüyorsunuz?

4) Çiftçilere verilen mazotun üzerindeki vergileri kaldırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Çamak…

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) - Sayın Başkan, sorum Sayın Tarım Bakanına: Rusya'yla yaşadığımız kriz, başta narenciye üretimi ve sera yetiştiriciliğiyle uğraşan çiftçilerimiz olmak üzere sektör ve temsilcilerini çok kötü etkilemiştir. Sera üretimi nisan ayında tavan yapacaktır.

1) Rusya gibi büyük bir pazarı kaybeden çiftçimiz için yeni alternatifler söz konusu mudur?

2) İhracatçının Rusya'dan dönen mallarının zararı karşılandı. Bu ürünler piyasaya sürülünce fiyatlar çok düştü. Çiftçinin de zararını karşılamayı düşünür müsünüz?

Önerim: Örneğin, uçaklarda sağlığa zararlı hazır meyve suları ve asitli içecekler yerine taze sıkılmış narenciye ikramı yapılabilir. Hava taşımacılığında 180 milyon civarında yolcu taşındığı düşünülürse hem tüketicimiz hem üreticimiz bu işten memnun olacak ve fayda görecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanına: BİRKO, kırk yıldır, Niğde ve çevresine istihdam sağlayan ve ekonomiye değer katan bir kuruluştur. BİRKO'nun 4 tesisten biri olan Karde iplik tesisinin piyasa koşulları ve ekonomik gidişat nedeniyle kapatılmasıyla 300'e yakın işçi işsiz kalmıştır, işçiler mağdurdur. BİRKO ve benzeri kuruluşlara kamu bankalarınca kredi sağlanması, borçlarının uzun vadeye yayılması ve çıkarılan işçilerin işe yeniden alınması konusunda bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?

Tarım Bakanına: Patates ve elma Niğde'de depoda kaldı, 200 bin tonu aşkın patates çimlenmeye başladı, yurt dışı satış olanağı görünmüyor. Büyükşehir belediyeleri vasıtasıyla acil patates ve elmanın pazarlanması düşünülmekte midir ya da farklı bir çözümünüz var mıdır?

Niğde Kızılca, Çukurkuyu bölgesinde hayvancılık organize sanayi bölgesi kurulması düşünülmekte midir?

Millî Savunma Bakanına: Bor'da halk deyimiyle 1964'te kurulan askerî fabrika kapasitesinin artırılıp geliştirilmesi düşünülmekte midir? Bölge ekonomisi ve iş alanı olarak bu tesis çok önemlidir ve mutlaka bu konuda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aksu…

İBRAHİM FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Çelik, ette tavan fiyat uygulaması etkili olmadı, fiyatlar artmaya devam ediyor. Sizin açıklamanızdan sonra toptancılar fiyatı düşürmedi, vatandaş karşısında sorumluluk küçük kasap esnafının üzerinde kaldı. Hayvancılıktaki sıkıntıyı ve üretim düşüklüğünü ithalatla ya da beyhude yöntemlerle giderme girişimlerine devam mı edeceksiniz?

Ziraat mühendisi ve teknikerlerin çalıştığı tarım danışmanlığı uygulamasının kaldırılacağı doğru mudur? Bunların 4/B kapsamında sözleşmeli çalışma talepleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

İstanbul'un Çatalca ve Silivri ilçeleri başta olmak üzere ülkemizin birçok yerinde hazine arazilerini kiralamak suretiyle tarım yapan çiftçilerimizin tarımsal desteklerin tamamından yararlandırılmasına ilişkin bir girişiminiz var mı?

9 liranın altına düşen fındık fiyatındaki gerilemenin önüne geçmek için müdahale alımı düşünüyor musunuz? Fındık üreticisinin mağduriyetini nasıl gidereceksiniz?

BAŞKAN - Sayın Engin…

DİDEM ENGİN (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakanlar, Hükûmetinizin hazırladığı bütçe ne yazık ki toplumun geniş kesimlerinde çok büyük bir hayal kırıklığı yarattı. "Sesimize ses verin." diyen çoğunluğun sesini Mecliste dile getirmek istiyorum.

İlk olarak emeklilikte yaşa takılanlar için bütçenizde ne kadar pay ayrıldı? Devletin genç, işverenin yaşlı bulduğu bu kesimin sorunlarına ne zaman çözüm bulmayı düşünüyorsunuz?

İkinci olarak, 2014 KPSS'ye giren 1 milyonu aşkın memur adayı umutla emeklerinin karşılığını alabilecekleri bir merkezî atama haberi bekliyorlar. 4'üncü ve son atamada gençlerimize ne kadar kadro açacaksınız?

107
Üçüncü olarak, hastanelerde yoğun bakım kapasitelerinin yetersizliğini biliyorsunuz. İnsan hayatında değil bir saat, bir dakika bile çok önemli. Yoğun bakım kapasitelerinin artışı için bütçede ne kadar pay ayırdınız?

Son olarak vatanımızın güvenliği için canlarını hiçe sayan gazilerimizin ve şehit ailelerinin yaşadığı ekonomik sorunları giderebilmek için bütçede ne kadar ek pay ayırdınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bektaşoğlu…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

TÜİK, geçen aylarda adrese dayalı nüfus kayıtlarının sonuçlarını açıkladı, bu sonuçlar ilim Giresun için yine sürpriz olmadı. Hemşehrilerim geçen yıl da göç vermeye devam etti, bir yıl içinde 3.200 kişi daha azaldık. 2000'li yıllarda 523.819 olan Giresun nüfusu 100 bin kişi azalarak 426 bine indi. Giresun hızlı göç veren başlıca illerin başında geliyor. Sadece İstanbul'daki nüfusumuz 70 bin daha fazla artarak 495 bine ulaştı. Bunun nedeni on üç yıl süren AKP hükûmetleri döneminde onlarca kamu ve özel sektör tesislerinin kapanması ve iş ve istihdam sağlayıcı yatırımların olmamasıdır.

Bunun dışında, ilimizden göçün neden ve sonuçlarıyla ilgili hiçbir kurum çalışma yapmamaktadır. İlimin en azından mevcut nüfusun korunması için Hükûmetin ilgili bakanının hangi önlemleri alacağını açıklamasını bekliyoruz.

Sayın Bakanın fındıktan hiç bahsetmemesini üzüntüyle karşıladım.

Ziraat mühendisleri atama bekliyor.

Bilgilerinize arz olunur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Tor...

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim.

Sorum Tarım Bakanımız Sayın Faruk Çelik'e seçim çevrem Kahramanmaraş'la ilgilidir. Bakanlığınız bütçesi üzerinde söz alan konuşmacılardan bazıları sulama alanlarının artırıldığından bahsetmiştir.

Bir: Ülkemizin önemli ovalarından olan Afşin Elbistan Ovası'nda 2002 yılından bugüne kadar geçen on dört yıllık AKP iktidarı döneminde Hükûmet olarak 1 dekar dahi olsa, tekrar ediyorum 1 dekar dahi olsa tarım arazisini sulamaya açtınız mı?

İki: Geçmiş hükûmetler döneminde DSİ tarafından inşa edilen Kalealtı Sulamasının Sulama Birliğine devredilmesinden sonra çiftçilerin özellikle elektrik ve personel borçlarını ödeyememeleri, borçlarını yapılandırmalarına rağmen sürekli artan faizler nedeniyle de ödeyememeleri nedeniyle atıl hâle gelmiştir, yöre çiftçisi perişandır. Bu sebeple de geçmişte sebze deposu olan binlerce dönüm arazide sulu tarım yapılamamaktadır. Hükûmet olarak Kalealtı Sulamasını yeniden faal hâle getirmek, çiftçimizin perişanlığını bir nebze olsun hafifletmek için bir desteğiniz olacak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Zeybek... Yok.

Sayın Kuyucuoğlu...

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle şehitlerimizi rahmetle saygıyla anıyorum.

Sayın Savunma Bakanımız, Türkiye uzun yıllardır iç güvenlik ve terörle mücadele adı altında asker, özel harekât ve polisimiz ile bir mücadele yapmaktadır. Özellikle 7 Haziran sonrası yapılan çatışmaların, tahribatın Türkiye'ye maliyeti nedir? Bu çatışmalarda ölen güvenlik görevlimiz, PKK'lı ve sivil vatandaşımızın sayısı ne kadardır?

Suriye'deki gelişmeler nedeniyle komşularımız, Orta Doğu ülkeleri, Avrupa Birliği ve diğer ülkelerle ticaretimiz, turizm ve tarım sektörlerinde uğrayacağımız zarar hesaplandı mı? Hesaplandı ise ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, geri kalan süre…

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Başkanım, daha on saniyemiz var.

BAŞKAN - Peki, bir soru daha alalım.

Sayın Torun… Yok.

Sayın Kayan… Yok.

Sayın Tüzün, buyurun.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, sorum Millî Savunma Bakanımıza. Bugün Savunma Sanayi Müsteşarlığı bütçesi hakkında bir konuşma yaptım. Bu konuşmada milyon dolarlık, milyar dolarlık yatırımlarla ilgili bilgi sordum ama Sayın Bakanımız yapmış olduğu cevap konuşmasında bunların hiçbirine değinmedi.

Önemli bir konuya daha değinmek istiyorum. Bu ATAK helikopterlerin transformasyonu, nihai montajı özel bir şirkete verilmiş midir? Verilmişse bu işin TUSAŞ'taki maliyet hesabı ne kadardır? Şirkete ne kadara verilmiştir?

Diğer bir sorum: 12 Mart-12 Eylül dönemlerinde Türk Silahlı Kuvvetlerinden atılan

108
subay ve astsubayların mağduriyetinin giderilmesi için çıkarılan yasa derde derman olmamıştır. YAŞ kararları dışında Bakan onayı ve kararnameyle yargı kararı olmadan ilişiği kesilen askerlerin mağduriyetini gidermek için yasal bir düzenleme düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bakanlar…

Öncelikle, Sayın Işık, siz mi?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sorularıyla ve görüşleriyle katkı sunan tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Sayın Topal'ın Hatay'la ilgili değerlendirmelerine katılmamız kesinlikle mümkün değil. Hatay Türkiye'nin önemli illerinden biridir. 1940'ta ana vatana katılmasından dolayı da hassaten üzerine titrediğimiz illerimizden biridir. Bu noktada, sadece ben kendi Bakanlığımla ilgili… Şu anda mobilyacılar sanayi sitesine 200 milyon liraya yakın kredi veriyoruz. Yine, aynı şekilde ayakkabıcılar sanayi sitesiyle ilgili çalışmalarımız sürüyor, Reyhanlı ve Erzin OSB'de kamulaştırmalar sürüyor. Türkiye'de kurmak istediğimiz 3 tane büyük üretim merkezinden biri Hatay Hassa'dır. Şu anda, Ulaştırma Bakanlığımız da Hatay'da Amanos Dağlarının altından bir tünel yaparak Hassa bölgesini İskenderun'a bağlayacak çok önemli bir proje çalışmasını yürütüyor. Bu sadece benim kısaca bildiğim birkaç tane örnek. Kesinlikle, Hükûmetimiz Hatay'a gerçekten çok ciddi önem veriyor. Bu noktadaki değerlendirmelere katılmıyoruz.

Sayın Kayışoğlu'nun otomotiv test merkeziyle ilgili, Bursa'daki test merkeziyle ilgili… Bakınız, şu anda buranın Bakanlar Kurulu kararıyla kuruluşu tamamlandı, Maliye, hazine arsaları verildi; artı, biz 57 milyon değerinde kamulaştırma yaptık ve şu anda, bu yıl içerisinde inşaata başlıyoruz. Artık geri dönüşü de yok, "Yok şöyle mi olacak, böyle mi olacak?" diye herhangi bir endişeye kapılmaya gerek duyacak bir durum yok.

Sayın Gürer'in BİRKO'yla ilgili konuyu sordu, bizim Bakanlık alanımızda olmadığı için şu anda net bir cevap verme imkânım yok ama arkadaşlarımız ilgilensin ve gereken cevabı Sayın Gürer'e ulaştıralım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın Yılmaz, buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Birkaç soruyu cevaplayacağım, sonra Faruk Bey'e vereceğim, bu arada cevaplamadığım olursa yazılı olarak bildireceğim.

Bir sayın milletvekilimiz bu operasyonlar başladıktan sonraki şehit sayımızı sordu. 20 Temmuz 2015'ten 2 Mart 2016 tarihi itibarıyla 219 şehidimiz var.

Sayın Tüzün sordu, "ATAK helikopterinin transmisyonu özel bir şirkete verilmiş midir?" diye. Özel bir şirkete verilmemiştir, doğrudan İtalya'dan gelmektedir, TUSAŞ tarafından monte edilmektedir.

Bir başka husus yine, bu, gelen sığınmacılarla ilgili. "Kanser gibi" tabirini bir Avrupalı yetkilinin veya bir NATO yetkilisinin söylediğini ifade ettiniz.

SERKAN TOPAL (Hatay) - NATO.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - NATO'daki bir şey.

Dolayısıyla, "Siz ne gibi önlemler alıyorsunuz?" Tabii, sığınmacıları biz kanser gibi değerlendirmiyoruz.

SERKAN TOPAL (Hatay) - Ben öyle değerlendirmedim.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Anladım, o, Batı'nın değerlendirmesi ama dolayısıyla, biz böyle… Biz açık kapı politikasını tuttuk, eğer ki biz her gelene kapatsaydık bir dönemde, çok net diyoruz -hepimiz bir yerden geldik- ne Kafkasya'dan gelirlerdi ne Balkanlardan gelirdi ne de Orta Doğu'dan gelirdi. Ne Polonezköy olurdu ne Arnavutköy olurdu ne Yeni Bosna olurdu. Ne Pir Sultan Abdal gelirdi ne Mevlâna Belh'ten gelirdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla da burası herkesin vatanıdır, onun için, bunları engelleme gibi bir şey düşünmüyoruz, birinci hususumuz bu. Açık kapı politikamız var, bizim düşüncemiz bu. Ha, biz bunu yaparız da bir başka parti iktidara geldiğinde sınırları kapatabilir veya kuzeyden geleni alıp güneyden gelene kapatabilir, o da ayrı bir siyasi tercihtir diye düşünüyorum.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Bütün sınırları açalım Sayın Bakanım!

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bir başka husus, yine, dendiği gibi, tabii, göçle ilgili… Benim de milletvekili olarak ilim olan Sivas da aynı problemle karşılaşıyor ama bu kaçınılmaz bir sonuç, bunu çok net olarak söyleyelim. Köylerden şehirlere gitmek dünyanın her yerinde olan… Londra'nın nüfusu diğer yerlerden çok fazladır, Paris'in nüfusu diğer yerlerden, kırsal alandan çok fazladır. Dolayasıyla, İstanbul, Ankara ve

109
İzmir'in de diğer kırsaldan çok fazla olması normaldir. Bugün ister Amerika'da ister Avrupa'da kırsalda yaşayanların oranı yüzde 2'dir, 3'tür, 5'tir, Türkiye'de ise kırsalda yaşayanların oranı yüzde 20'nin üzerindedir. Eğer, Türkiye gelişmiş 10 ülke arasında yer alacaksa ekonomik bakımdan, mutlaka kırsalda yaşayan sayısını azaltmak durumundadır ancak köyde yaşayanları tutabilmek için ise kırsal kalkınmayı mutlaka gerçekleştirmemiz lazım, sulanabilir alanları, köylümüzü mutlaka sulu tarımla buluşturmak lazımdır. Sivas'taki bir köyde gölet yapılmadan önce göç olurken gölet yapıldıktan sonra hiçbir göçün olmadığını bizzat gördük. Dolayısıyla, kırsal kalkınma ancak tarımdaki veya kırsal alanda yaşayan nüfusu tutmaktır. Ama, şunu görmek lazım, ne Amerika ne de Avrupa'nın hiçbir ülkesinde yüzde 20 kırsalda yaşayan bir nüfus oranı yoktur diyorum.

Yine bir başka sayın vekilimizin de… Şehit yakınları ve gazilerin özlük haklarına yönelik gerek Bakanlığımızda… Biliyorsunuz, şimdi, bunlarla ilgili sorumluluk Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görev alanı içerisinde. Dolayısıyla da geçmişle kıyaslanamayacak derecede birçok talepleri yerine getirdik ancak muhakkak ki yeni yeni talepler de vardır, bunlar için de elimizden geleni yapıyoruz.

Son bir cümle daha söylemek isterim. Beni gerçekten birçok -Bakanlığımıza bağlı olduğu için- şehit ve gazi yakınlarına ilişkin dernekler ziyaret ediyor, onlardan birisine şunu söyledim, dedim ki: "Bizim şehitlerimiz var ancak Amerika'nın Afganistan'da, Fransa'nın Mali'de yani her ülkenin bir başka ülkede ölen askerleri olabilir. Dolayısıyla, onlara hangi hakları sağlıyorlarsa lütfen bir çizelgesini çıkarın da 'Ya, bu talep yerinde, doğrudur. Bunu Fransa, İngiltere veya Amerika sağlıyor ama biz ihmal etmişiz.' diye bir çizelge çıkarın da kendimizi görelim." dediğimde bana verdikleri cevap şuydu: "Şehit ve gazilere tanınan haklar bütün bu Batı ülkelerinden daha fazla Türkiye tarafından sağlanıyor." dedi.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Çok ayıp!

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yok, aynı teklifi sizlere de lütfen… Amerika'da, Fransa'da, İtalya'da -bunların da yurt dışında operasyonları var- oralardaki ölenlerine kendi devletleri ne tanıyorlarsa bizim eksik tanıdığımız varsa bana şunu söyleyebilirsiniz: "Fransa bunu tanıyor." Biz bakarız, doğruysa hepsini yerine getiririz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) - Bizim milletimizin değerleriyle Amerika'yı bir tutmak doğru değil. Sayın Bakan, Amerikan askerleriyle bizim askerimizi bir tutmak doğru değil, bizdekiler şehit.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Doğrudur, doğrudur.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın Çelik, kalan süre size aittir, yirmi beş saniyeniz var.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Yirmi beş saniye…

Efendim, çok teşekkür ediyorum.

Öncelikle atama müjdesi bekleyen 2.071 gıda, ziraat, veteriner, harita mühendisi personelin bu yıl içerisinde alınacağını, 1.000 sözleşmeli personelin de ilgili kuruluşlara alınacağını bütçe vesilesiyle ifade etmek istiyorum.

İkinci olarak, Demre afet yerine ben bizzat gittim, ifade edildiği gibi. Sigortalı olan yaklaşık 300 üreticimize 20 milyon TL ödemesi şu anda yapılmaktadır. Afet ödeneği tahsisi için Başbakanlık Ekonomik, Sosyal ve Kültürel İşler Başkanlığına, Bakanlığımızca da ayrıca bilgi verilmiştir. Sigortalı olmayanlarla ilgili çalışma o birimimiz tarafından sürdürülmektedir.

Yem bitkileri destekleriyle ilgili 52 ilimizin yem bitkileri desteği ocak ayında 190 milyon TL olarak ödenmiştir, geri kalan illerimizin yem bitkileri desteği bugün itibarıyla ödenmeye başlanmıştır. TC kimlik numarası 02'yle biten üreticilerimizin bugün hesabına yatırılmıştır.

"Pamuğa destek verecek misiniz?" diye ifade ediliyor. Bildiğiniz gibi, 2014 yılında kilograma 55 kuruş olan desteğimiz 65 kuruş olarak geçtiğimiz yıl uygulandı yüzde 20'lik bir artışla, önümüzdeki yıl da ekolojik ve ekonomik olarak en uygun havzalarda yani havza bazlı üretime geçeceğiz, pamuğa desteğimizin devam edeceğini ifade ediyorum.

At ıslahı faaliyetlerinde küçülmeye gidildiği için, bu Jokey Kulübündeki işçilerden sistemdeki küçülmeden dolayı bir çıkışlar söz konusudur.

Niğde'de OSB başvurusu şu anda yok.

Hatay'a destek olarak yalnız tarım açısından bakacak olursak 2003-2015 yıllarında 1,5 milyarlık bir Hatay'a tarımsal desteği gerçekleştirdik.

Patatesle ilgili olarak şunu ifade edeyim: 2014 yılında 4,1 milyon ton patates üretimi var iken, 2015 yılında 4,7 milyon ton; yüzde 14'lük bir artış söz konusu. Aylık tüketimimiz 300 bin ton. Dolayısıyla, stokta şu anda 710 bin ton patatesten bahsediliyor, ifade edilen 710 bin ton yani iki aylık bir patates stoğu var. Bununla ilgili, milletvekili arkadaşlarımız sıkı bir şekilde her gün kapımızda. Takip ediyoruz, Ekonomi Bakanlığımızla görüşüyoruz. Gerekirse, ihracatıyla ilgili atılması gereken bir adım söz konusuysa buna hazırlıklarımızın olduğunu burada beyan etmek istiyorum.

110
"Tarım danışmanlığı devam edecek mi?" Tarım danışmanlığı bu yıl itibarıyla devam ediyor. Yeni kurduğumuz sisteme entegre olmuş bir şekilde şu anda devam ettiğini belirtmek istiyorum.

Bir diğer konu kuru üzümle ilgili. Okullara geçtiğimiz yıl verdik, bu yıl içerisinde de kuru üzümle ilgili çalışmamızı şu anda sürdürüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir dakika daha veriyoruz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Fındıkla ilgili bir şey demedim, hiçbir ürünle ilgili bir şey demedim, genel bir konuşma yaptım. Fındıkla ilgili, Trabzon'da çok güzel bir toplantı gerçekleştirdik. Şunu ifade ediyorum: Rekolte tahmini 3 kesim yapıyor. Biri yükseltiyor, biri düşürüyor ve burada yine pazarı sarsıcı oyunlar oynanıyor. Bundan sonra, aldığımız karar, fındığın rekoltesi 1-7 Haziran tarihleri arasında Bakanlık tarafından yapılacak, tüm kesimlerle görüşülerek; bir.

İkincisi: TMO etkin hâle getirilecek. "Ben, emanet bırakmak istiyorum." diyenlere fındığı TMO'ya bırakma imkânı getiriyoruz; iki.

Üçüncüsü: Fındık bahçelerinin yenilenmesiyle ilgili düğmeye bastık, hızlı bir şekilde bahçelerin yenilenmesini sağlayacağız.

Dördüncüsü: Üretici, birlik, konsey ve ihracatçı zincirini kırmamamız gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, konuşmamı bitirebilir miyim?

OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkanım, Sayın Bakan, tabii, bir enkaz devraldığı için, yeni bir Bakan olarak bunlarla ilgili heyecanını paylaşıyor. O bakımdan, diğer sayın bakanlardan daha fazla süre aşımı gerçekleştiriyor. Taşıdığınız enkazın farkındayız ama inşallah iyi iş yaparsınız.

SERKAN TOPAL (Hatay) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, son bir dakika, bir daha yok.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Evet, çok güzel verilerle devraldım Bakanlığı, inşallah daha da geliştirerek devam edeceğiz.

Şunu ifade edeyim: Fındıkta tekelden bahsediliyor. Ben, diyorum ki: üretici-birlik-ihracatçı zinciri kopmamalı. İhracatçıyı üreticiden, üreticiyi ihracatçıdan koparmak doğru değil. Özellikle Karedeniz Bölgesi'ndeki, bütün illerimizdeki fındık üreticileri çıkmak durumunda; bu bir.

OKTAY VURAL (İzmir) - İhracatçılar zaten ithalatçı Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Ama, tekel oluşturmayla ilgili bize gelen şikâyeti Rekabet Kurumuna taşımış bulunmaktayız. Elde edeceğimiz verilere göre hareket edeceğimizi bilmenizi istiyoruz. Şunu da ifade edelim: Çiftçilerin tümüyle ilgili söylediğimiz fındık için de geçerlidir. Burada üreticinin aleyhine atılacak adımların karşısında devleti karşılarında, Hükûmeti karşılarında bulurlar, açıkça ifade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) - Konuş Sayın Bakan, nasıl kaldırırsın bu enkazı…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Bir diğer konu, patatesi söyledik.

Etle ilgili politikamız hayvancılığı geliştirmektir, hayvan sayısını artırmaktır, piyasada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - …et ithal ederek gerçek olmayan fiyatların altında bir et satışı söz konusu değildir. Hayvan varlığımızı artırarak yolumuza devam edeceğimizi…

OKTAY VURAL (İzmir) - Demek artmadı, değil mi?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - …bütün üreticilerin bilmesini istiyorum, ağılları doldurun diyorum, ahırları doldurun diyorum.

Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Bakana birkaç dakika daha verelim ya!

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

SERKAN TOPAL (Hatay) - Sayın Başkan…

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Topal'ın bir…

BAŞKAN - Peki, Sayın Topal buyurun.

SERKAN TOPAL (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bir algı operasyonu kurnazlığıyla benim sorduğum soruya cevap verirken sığınmacılara karşıymışız gibi bir demagoji yapmıştır, çarpıtmıştır. Çarpıttınız. Bu konuda biz, masum sığınmacılara karşı değiliz. Benim sorduğum soru çok açık ve netti. Bir

111
NATO komutanının verdiği bir demeci size söyledim. Bu konuda sizin önlemleriniz nelerdir? Siz şunu söyleyebilirdiniz: Bizim projemiz şudur, bu konuda endişeniz olmasın. Ama, endişemiz oldu, gördük. Türkiye tarihinin en büyük patlaması nerede oldu? Ankara'da oldu. Nasıl oldu? Savunma zafiyeti var, istihbarat zafiyeti var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERKAN TOPAL (Hatay) - Ben bunu sordum Sayın Bakan. Biz, sığınmacılara karşı değiliz.

Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) - Türkiye yolgeçen hanı değil kardeşim ya, Allah'ını seversen ya. Elbette kontrol edecek ya.

BAŞKAN - Peki, Sayın Topal teşekkür ederiz.

KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

Ç) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

112

Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, sırasıyla yedinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Millî Savunma Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

09) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1) Millî Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu Açıklama (TL)

01 Genel Kamu Hizmetleri 329.391.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

02 Savunma Hizmetleri 26.107.507.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

06 İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri 10.286.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 4.320.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

GENEL TOPLAM 26.451.504.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

(TL)

Toplam Ödenek 29.875.103.670,64

Bütçe Gideri 21.267.128.453,20

İptal Edilen Ödenek 8.427.858.728,62

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 8.585.717.123,18

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.28) SAVUNMA SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI

1) Savunma Sanayi Müsteşarlığı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu Açıklama (TL)

02 Savunma Hizmetleri 57.377.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

GENEL TOPLAM 57.377.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu Açıklama (TL)

03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 106.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04 Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 50.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05 Diğer Gelirler 57.221.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

TOPLAM 57.377.000

113
Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Savunma Sanayi Müsteşarlığ 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

(TL)

Toplam Ödenek 52.453.600,00

Bütçe Gideri 49.473.837,98

İptal Edilen Ödenek 2.979.762,02

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini 46.566.000,00

Tahsilat 50.096.362,54

Ret ve İadeler 232,68

Net Tahsilat 50.096.129,86

BAŞKAN - (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

26) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu Açıklama (TL)

01 Genel Kamu Hizmetleri 3.598.160.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

02 Savunma Hizmetleri 2.572.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 700.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 773.788.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

07 Sağlık Hizmetleri 55.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

GENEL TOPLAM 4.375.275.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

(TL)

Toplam Ödenek 3.015.065.188,62

Bütçe Gideri 2.687.228.317,88

Ödenek Üstü Gder 1.184,95

İptal Edilen Ödenek 327.838.055,69

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 173.925.872,16

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.30) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu Açıklama (TL)

01 Genel Kamu Hizmetleri 25.997.000

114
BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 2.992.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 1.207.909.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

GENEL TOPLAM 1.236.898.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu Açıklama (TL)

03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 2.655.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04 Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1.160.839.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05 Diğer Gelirler 43.404.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

08 Alacaklardan Tahsilat 25.000.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

TOPLAM 1.231.898.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

(TL)

Toplam Ödenek 577.854.201,55

Bütçe Gideri 502.996.040,28

İptal Edilen Ödenek 73.215.811,25

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 1.642.350,02

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini 523.641.000,00

Tahsilat 567.550.042,84

Ret ve İadeler 14.309,63

Net Tahsilat 567.535.733,21

BAŞKAN - (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Standartları Enstitüsü 2016 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.22) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ

1) Türk Standartları Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu Açıklama (TL)

01 Genel Kamu Hizmetleri 38.613.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 2.106.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 265.015.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

GENEL TOPLAM 305.734.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu Açıklama (TL)

03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 287.720.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05 Diğer Gelirler 31.002.000

115
BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

TOPLAM 318.722.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türk Standartları Enstitüsü 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Standartları Enstitüsü 2014 yılı merkezî kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

(TL)

Toplam Ödenek 475.500.000,00

Bütçe Gideri 336.324.392,39

İptal Edilen Ödenek 139.175.607,61

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini 237.900.000,00

Tahsilat 251.182.319,99

Ret ve İadeler 8.633,11

Net Tahsilat 251.173.686,88

BAŞKAN - (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türk Standartları Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Patent Enstitüsü 2016 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.24) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ

1) Türk Patent Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu Açıklama (TL)

01 Genel Kamu Hizmetleri 19.131.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

02 Savunma Hizmetleri 4.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.170.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 41.852.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

GENEL TOPLAM 62.157.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu Açıklama (TL)

03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 123.964.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05 Diğer Gelirler 27.024.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

TOPLAM 150.988.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türk Patent Enstitüsü 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Patent Enstitüsü 2014 yılı merkezî kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

(TL)

Toplam Ödenek 61.594.300,00

Bütçe Gideri 55.425.093,67

İptal Edilen Ödenek 6.169.206,33

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini 104.000.000,00

Tahsilat 136.161.093,89

116
Ret ve İadeler 328.429,94

Net Tahsilat 135.832.663,95

BAŞKAN - (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türk Patent Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.08) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu Açıklama (TL)

01 Genel Kamu Hizmetleri 2.549.260.300

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 842.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

07 Sağlık Hizmetleri 748.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

09 Eğitim Hizmetleri 102.365.700

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

GENEL TOPLAM 2.653.216.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu Açıklama (TL)

03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 187.321.600

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04 Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 2.393.216.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05 Diğer Gelirler 72.678.400

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

TOPLAM 2.653.216.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 yılı merkezî kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

(TL)

Toplam Ödenek 2.838.180.743,69

Bütçe Gideri 2.439.738.029,39

Ödenek Üstü Gider 0,19

İptal Edilen Ödenek 398.442.714,49

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 33.213.442,89

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini 1.890.467.000,00

Tahsilat 2.205.897.016,99

Ret ve İadeler 1.022.192,02

Net Tahsilat 2.204.874.824,97

BAŞKAN - (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimler Akademisi 2016 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.09) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu Açıklama (TL)

01 Genel Kamu Hizmetleri 14.444.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 474.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

117
GENEL TOPLAM 14.918.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu Açıklama (TL)

03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 21.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04 Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 14.847.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05 Diğer Gelirler 50.000

TOPLAM 14.918.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimler Akademisi 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimler Akademisi 2014 yılı merkezî kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

(TL)

Toplam Ödenek 14.182.700,00

Bütçe Gideri 10.500.118,21

İptal Edilen Ödenek 3.682.581,79

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini 12.563.000,00

Net Tahsilat 8.630.990,56

BAŞKAN - (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimler Akademisi 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

30) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu Açıklama (TL)

01 Genel Kamu Hizmetleri 143.500.600

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 4.600.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 16.808.667.400

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05 Çevre Koruma Hizmetleri 3.720.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

07 Sağlık Hizmetleri 160.025.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

09 Eğitim Hizmetleri 40.080.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 14.641.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

GENEL TOPLAM 17.175.234.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

(TL)

Toplam Ödenek 13.878.882.929,00

Bütçe Gideri 13.557.669.434,38

Ödenek Üstü Gider 1.185.569,16

İptal Edilen Ödenek 322.399.063,78

118
BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.09) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu Açıklama (TL)

01 Genel Kamu Hizmetleri 46.765.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 78.235.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

GENEL TOPLAM 125.000.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu Açıklama (TL)

03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 121.480.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05 Diğer Gelirler 3.520.000

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

TOPLAM 125.000.000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

(TL)

Toplam Ödenek 93.600.000,00

Bütçe Gideri 88.528.754,07

İptal Edilen Ödenek 5.071.245,93

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini 73.600.000,00

Tahsilat 89.234.061,67

Ret ve İadeler 705.307,60

Net Tahsilat 88.528.754,07

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece yedinci turda yer alan kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmalarını temenni ederim.

Sayın milletvekilleri, yedinci tur görüşmeler tamamlanmıştır.

Programa göre kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını görüşmek için 5 Mart 2015 Cumartesi günü saat 11.00'de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.48

 

 

Bakmadan Geçme