Tanzimat ile birlikte toplumsal hayat ve basın nasıl değişti?

Bu haberimizde iletişim fakültelerindeki Basın Tarihi derslerinin önemli konularından birini ele alacağız. Tanzimat ile birlikte toplumsal hayat ve basın nasıl değişti?

  • 1312

 

İkinci Mahmut’un toplumu teşkil eden bütün unsurları tebaa olarak kabul etmesi Osmanlıda devlet-toplum ilişkisi açısından yeni bir dönemin başlangıcını teşkil etti. Halk, bu ferman ile devlet önünde vazifeler olarak eşit kabul ediliyordu.

Devamındaki 1856 Islahat Fermanı ile bu prensipler geliştirilerek açıklığa kavuşturulmuştur: Müslim-gayrimüslim Osmanlı tebaası kanun önünde eşit olacaktır. Askerlik görevine, devlet hizmetine ve okullara bütün tebaa eşit olarak kabul edilecektir. Irk, din, dil farkı gözetmeksizin mezhepler eşit olacaktır.

Bu dönemde toplumu ve devleti etkileyen faktörler arasına gazete girer. Gazete sayesinde dış dünya ile ilişkiler yeni safhaya geçer. Nitekim; Islahat ve Tanzimat sadece devlet programı hüviyetini kaybeder. 1826-1840 arası doğan yeni nesil sorunları sorgulamaya başlar ve gazetelere yansır. Bu tam anlamıyla ufkun değişmesi, yani fikirlerin kitleleri peşinden sürüklemesidir.

Tanzimat; okullarıyla, kurumlarıyla, gazetesiyle yetiştirdiği yeni nesle karşı önlemler almaya mecbur kalır. Takip eden dönemlerde Tanzimat hareketi; küçük/büyük memur aristokrasisi içinde yetişmiş gençlerin eline geçer. O döneme kadar yenileşmenin önünde giden devlet, kendi kurumları içerisinde bile bir dengeleyici, hatta koruyucu unsur rolü üstlenerek uyandırmaya çalıştığı fikrin hızını kesmek mecburiyetinde kalır. Bu durum aslında rollerin değişmesidir. Saray kararıyla yukarıdan ve dıştan gelen bir düzenleme hareketi içe etki eder ve bir ihtilal niteliği alır.

Tanzimat dönemi, Türkiye’de, gazeteciliğin işlevlerinin gerçek anlamda yerine getirilmesi için girişimci ve ilerici aydınların, gazeteci, fikir adamlarının ardı ardına girişimlerde bulunduğu bir dönem olmuştur.

Osmanlı Devleti’nin gerileme devri içerisinde yer alan 1839-1876 yılları arasını kapsayan süreçte, ülkenin içinde bulunduğu siyasî, iktisadî ve ictimaî şartlara bağlı olarak Türk basınının gelişim ve değişime uğrar.Bu dönem içerisinde birkısım aydın, reformist havayı fırsat bilerek ülkenin içinde bulunduğu durumla ilgili yorumlarını geniş bir kitlelere iletebilmek ve toplumun bilgilenmesini ve bilinçlenmesini sağlamak ve ülke sorunlarına duyarlı bir kamuoyunun varlığını temin edebilmek amacıyla basın faaliyetlerine girişmişlerdir. Kısa zamanda çok sayıda gazete yayımlanmaya başlamıştır. Bu mevkutelerin  sayısı 1856’daki Islahat Fermanı ile gündeme gelen siyasî, askerî, hukukî, iktisadî ve toplumsal alandaki reformların gerçekleştirilmesini mümkün kılan bir başka düzenlemeyi izleyen dönemde daha da artmıştır. Bu dönem, gazete sayılarının artmasıyla basında bir çeşitlilik  ve “ilkler” yaşanmış; özellikle 1860 yılından itibaren gerek içerik, gerekse şekil açısından Türk basını pek çok yeniliğin öznesi olmuştur. Alışılagelenin dışında bir kısım hukukî düzenleme, söz konusu dönemde hayata geçmiş, ilk basın yasası bu dönemde yürürlüğe konulmuştur.

Bu dönemde ayrıca Avrupa’daki kadın-erkek eşitliği tartışmaları Osmanlı toplumuna kademeli olarak tesir etmiştir. Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı Fatma Aliye Hanım Osmanlı’daki ilk kadın hakları savunucusu olarak tarihe adını yazdırmıştır. Yine bu dönemde kadınlar sosyal hayatta, bazı iş kollarında çalışma hayatında yer almaya başlamışlardır.

Osmanlı’da toplumsal değişim ilk kez ordu ile vücut bulmuştu. Askeri kıyafetlere yansıyan Batı tarzı giyim toplumun diğer kesimlerinde de kullanıldı. Devlet memurları ve İstanbul halkı, baştaki sarığı bırakıp fes kullanmaya başladı. Cübbe ve şalvar yerine setre ve pantolon öne çıktı. Kadın giyiminde ferace ve yaşmak tarihe karışırken sık çarşaflar, maşlah ve yeldirme tercih edildi.

Toplumda yeni kurumların teşkiline bağlı olarak bir memur sınıfı oluştu. Geleneksel sınıflardan ayrılan bu zümre, sosyal hayatta da modern hayat tarzının öncüsü kabul edildi.

Bakmadan Geçme