Kırgızistan hangi tarafta olmalı?

Kırgız Cumhuriyeti eski Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Prof. Dr. Osmonakun İbraimov Türkiye-Rusya krizi bağlamında Kırgızistan'ın durumunu ele alıyor.

  • 578

Geçtiğimiz yıl içerisinde gerçekleşen ve bizim için olabilecek en kötü şeylerden biri Rusya ile Türkiye arasındaki krizdi ki bu kriz Kırgızistan’ın en sıkı ilişkilere sahip olduğu iki ülke arasında yaşandı ve yaşanıyor. Maalesef bu kriz, Rusya tarafından yaptırım savaşlarına, ticari engellemelere, ortak projelerin feshine ve benzeri menfi uygulamalar aşamasına ulaştırıldı. Kimin haklı, kimin haksız olduğuyla ilgili sinir harbinin kimseye faydası yok, bunu artık kimse tartışmak istemiyor. Bununla birlikte şu da ortaya çıktı ki en iyi ilişkileri bile bozup en kötü seviyeye kadar götürmek için fazla akla ihtiyaç yok.



Olaya hukuki açıdan bakıldığında Türkiye haklı görünüyor: Rus savaş uçakları sürekli ihtar edilmelerine rağmen birkaç defa değil, defalarca Türkiye sınırını ihlal ettiler. Bu hususu Recep Tayyip Erdoğan’ın G-20 toplantısında Putin'le görüştüğü biliniyor. Buna rağmen, Rus tarafının gerekli tedbirleri almadığını ve bu olayın gerçekleştiğini görüyoruz. Bütün bunların neticesinde gözlerimizin önünde, iki ülkenin meseleyi halletmek için ciddi herhangi bir gayret göstermeden, yıllar içerisinde gelişen ekonomik ve kültürel ilişkileri üç beş günün içerisinde, düşmanca bir tavırla kesmeleri gibi olaylar yaşanıyor.

Putin’in yaşanan krize karşı gösterdiği aşırı sert tepki herkesi hayretler içerisinde bıraktı. Bununla birlikte Türk tarafı olaylara çok daha soğukkanlı bir şekilde karşılık verdi, veriyor. Süreçte kırılan tabakların, hakaretlerin, müstehcen ifadelerin haddi hesabı yok. Putin’in çok sağduyulu, aklı başında, düşünüp taşınan bir taktik ustası olduğu söylenirdi. Ama pek de öyle olmadığı ortaya çıktı. Putin hata yaptı, hatta bu hatayı tekrarlamaya devam ederek düşmanlarının avuçlarını oğuşturmasını sağladı. Napalyon’un, “Hiçbir şey düşmanın hata yapmasını ve hatasını devam ettirmesini izlemek kadar zevk verici olamaz” dediği gibi.

Fakat benim asıl söylemek istediklerim bunlar değil. Değerlendirmem Cumhurbaşkanımız Almazbek Atambayev’in yeni yıl öncesinde Türkiye’nin Rusya’dan özür dilemesi gerektiğiyle ilgili sözleri üzerine olacak. Onun beyanlarında Türkiye’ye karşı menfi bir ifade olması mümkün değil. Çünkü Kırgız lider, iki kardeş ülke arasındaki ilişkilerin çok daha ileri bir seviyeye ulaşması için büyük gayretler gösterdi. Onun konuşmasının içerisinden bir cümle çıkarılıp alınarak tenkitlerin odağı haline getirildi ve bu da Türk basını tarafından hayal kırıklığı olarak karşılandı.

Bize dost iki ülkenin, birbirinin saçlarına yapışmış bir haldeyken, Cumhurbaşkanımızın bir tarafı tutması veya hakem rolüne soyunması gerekir mi? Cumhurbaşkanı adına bir şey diyemem ama kendi adıma hiç gereği yoktu diyorum. O, belki ölen Rus pilotla ilgili değerlendirme yaparken, insanî kayıptan dolayı böyle bir ifade kullanmış olabilir ama Türk kardeşleri aleyhinde bir ifade kullanacağını düşünmüyorum. Evet, Atambayev’in tarafsızlığını koruması ve hiçbir taraftan yana olmadığını göstermesi gerekirdi. Eğer tarafların barışmak gibi bir niyeti varsa, elbette arabuluculuk da yapabilirdi.

Benim açımdan yaşanan krizde, sosyal ve insanî meseleler politik meselelerden daha önemlidir. Çünkü Kırgız-Türk ve Kırgız-Rus iki taraflı ilişkileri, korunması ve yaşatılması en çok gereken insanî ilişkilerdir. Kırgızistan için iki ülkeden birini tercih etmek çok zor. Çünkü bizim için her ikisi de istisnai derecede mühimdir, gereklidir. Her iki ülke de şunu bilmelidir ki aralarındaki bu düşmanca ilişkiler üçüncü tarafların çıkarlarına zarar vermemelidir. Ancak Rusya’nın Kırgızları ve Kazakları yanına çekmek için onları ikna etmeye çalıştığı, Rusya’nın dış politikasını ve Putin’i desteklemeleri karşılığında onlara bir takım vaatlerde bulunduğu da bir sır değil. Tatarlar, Başkurtlar, Yakutlar ne düşünürler bilmiyorum, ancak Orta Asya ülkeleri ve genel olarak da Türk dünyası için bu kesinlikle kabul edilemez. İyi ki Ankara, bizim bir anda Rus karşıtı olmamız için herhangi bir ikna çalışması yürütmüyor. Çünkü bu hem mümkün değil, hem de gereği yok.

Maalesef Moskova çok farklı bir tavır içerisinde. Kremlin, Türkiye ile bağımsızlık yılları içerisinde en ileri seviyeye ulaşmış olan ekonomik, politik ve kültürel ilişkilerimizin boyutlarını anlamak istemiyor. Yolları kapatıyor, Orta Asya’ya mal taşıyan araçların geçişine izin vermiyor. Bunlar şimdilik gösterilere sebep olmasa da halkın tepkisini çekiyor. Rus politikacılar, çeyrek yüzyıldır Rusya’nın burada var olmadığı süre boyunca Türkiye’nin bölgeye milyar dolarlarca yatırım yaptığını, üniversiteler, ilkokullar, liseler inşa ettiğini, fabrikalar ve üretim tesisleri açtığını, Türkiye’nin destekleriyle binlerce projenin  gerçekleştiğini, modern teknolojinin Türkiye'nin aracılığyla transfer edildiğini anlamak istemiyorlar ya da göz ardı ediyorlar. Aynı durum Çin için de geçerli: Çin bugün Orta Asya’daki en mühim stratejik yatırımcılardan biri ve bunlar artık göz ardı edilemez.

Ortak Türk kimliğine, aynı kökene, aynı dine ve aynı dile sahip olan Türkiye’nin, Sovyet sonrası süreçte, hemen bütün post-Sovyet ülkelerde, çeyrek asırdır yaptığı büyük işlerin hepsi ortada ve bu başlı başına bir tarihin de başlangıcıdır. Bunların altını çizmemizin sebebi, birileri kaba kuvvetle, ekonomik şantajlarla, gerçekleri unutarak eski imparatorluk günlerini geri getirerek Türk dünyasını bölmek istiyor. Bu durum, ilerledikçe hoş olmayan ve daha da ilerlerse tehlikeli bir hal alacak olan politik bir psikozun göstergesidir.

Şükür ki çağdaş dünya, kolhoz ve sovhozlardaki koyun sürülerinin bir emirle paylaştırıldığı, mafya babalarının racon kestiği, kaba kuvvetin bütün meseleleri hallettiği bir yer değil. Artık her şey birbiriyle bağlantılı bir bütün halinde: Kim akıllı ve esnek ise o kazanıyor, tankların çatışmasını, uçakların bombalarını tercih edenler, bunlarla korkutanlar değil. Problemleri sistematik bir şekilde çözüme kavuşturanlar, düzenli ve dürüst çalışanlar, yeni teknolojiler ve projeler üretenler, yeni ekonomik modeller ve ticaret imkânları sunanlar kazanıyor. Bunu anlamak istemeyenler, bunun acısını çeker.

(Mütercim: Cengiz Buyar)

‘Görüş’ başlığıyla yayımlanan görüşler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı’nın kurumsal görüşü değildir.

Bakmadan Geçme