Hürriyet Sur'da: Çatışmaya 200 metre

Diyarbakır'ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar dün 82. gününü doldurdu. 24 bin kişinin yaşadığı 6 mahallenin nüfusu, terör olaylarıyla 2 bine düştü.

  • 1557

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar dün 82. gününü doldurdu. 24 bin kişinin yaşadığı 6 mahallenin nüfusu, terör olaylarıyla 2 bine düştü. İlçede 6 Ekim’den bu yana 44 asker, 17 polis ve 1 korucu şehit düştü, 219 PKK’lı terörist öldürüldü. Sivil kayıplarla ilgili resmi veri yok. Diyarbakır’ın kalbi, beyni, tarihi, kasası sayılan merkez ilçe Sur’da son durum ne? Sur’daki olaylar Diyarbakır genelini nasıl etkiliyor? Bu sorulara, çatışmaların devam ettiği Sur’da yanıt aradık. Kırgın Diyarbakır’da herkesin hemfikir olduğu tek şey, çözüm sürecindeki huzurlu günlere özlem.

 

SOKAĞA çıkma yasağı ve operasyonların 2 Aralık’tan bu yana devam ettiği Sur’a girmek için üç kapıdan geri çevrildikten sonra Dağkapı girişine yönlendiriliyoruz. Buradaki polis kontrolünde kimliklerimize bakılıyor, üstümüz aranıyor. Ardından bize eşlik eden bir polisle Gazi Paşa Sokağı’ndaki karakola gidiyoruz. Kaydımız alınıyor ve “Ulu Cami’yi geçmeyin, sokaklara girmeyin, güvenli değil” uyarıları arasında izin veriliyor. Gazi Paşa Caddesi serbest ama artık caddelikten çıkmış durumda... 

Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy’un açıklamasına göre yasak ‘esnafın ricası üzerine’ kaldırıldı. Ara sokaklar polis bariyerleriyle kapalı. Ana caddede 20 metrede bir kontrol noktası var. Kepenkler açık olsa da tatlar kaçık. Sokakta esnaf, az sayıda halk, çokça polis ve asker var.
 

İşte Sur içiİşte Sur içi


TOP SESLERİ ALTINDA ÇAY 
Ulu Cami’nin önündeyiz. 60 yıldır Diyarbakır’da olduğunu söyleyen Mehmet Baran, çözüm sürecinde etrafın sakin olduğunu anlatıyor. Yaşanan ‘duygusal kopuş’larla ilgili, “Ben demokratik bir Türkiye’de birlikte yaşamayı tercih ediyorum. Gitmek isteyenler de hiçbir yere varamaz” diyor. Diğer yanımızdaki 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Jiyan Edemen ise şunu söylüyor: “Çözüm sürecinde Diyarbakır hiç görmediğim kadar kalabalıktı ve kimse halinden şikâyetçi değildi. Bütün sorunlar çıkar çatışmasından başladı. Olayların biteceğini düşünmüyorum. Özerk bir sistem olmalı.” 

Esnaf en çok şikâyetçi kesim. Tarihi Hasan Paşa Hanı’nın işletmecisi Sait Özkan 40 yıldır böyle şey görmediğini anlatıyor: “1980’lerde, 90’larda sokağa çıkma yasakları oluyordu ama gündüz herkes işine bakıyordu. Bu hendekler nereden çıktı anlamadım. Bu asırda böyle şey olmaz. Rahmetli Tahir Bey (Elçi) gelir çayımızı içerdi. O da hendek istemiyor, kalemle çözmeye çalışıyordu. Şimdi bir ay öncesinden iyiyiz. Ama Toledo’dan önce canımızı kurtaralım.” 



EKMEK BÖLÜNÜR GİBİ ÜLKE BÖLÜNMEZ
Bir esnaf, girilemeyen yerlerle ilgili şüphelerini şöyle dile getiriyor: “Eskiden ‘Şu tanıdığın, bu ahalinin çocuğuymuş’ diye haber gelirdi, cenazeye giderdik. Şimdi cenaze çıkmıyor, bilmiyoruz.” 

Dağkapı’daki meşhur Kaburgacı Selim Amca’nın sahibi Çetin Nazlıcan da Diyarbakır’da 20 bine yakın kişinin işini kaybettiğini söylüyor: “Diyarbakır’ın ekonomisi Sur’dan döner. Dükkanımda çalışan sayısı 13’ten 4’e düştü. Devlet bitecek diyor ama nasıl bitirecek? Çocuklarımızın psikolojisi bozuldu. Halk arasında konuşulan şu: ‘1990’larda devlet köyleri yakıp halkı evinden etti. Şimdi aynısını PKK şehirlerde yapıyor...’ Sur’un çocukları da sorunlu olacak. Ekmek bölünür gibi ülke bölünmez.”

Peki kim bu hendekçiler? Bu soruya Sur’da konuştuğumuz herkesin farklı bir yanıtı var; boşaltılan köylerden şehre gelenler, PKK’lılar, Türkiye’yi karıştırmak isteyen dış güçler... Bu arada herkesin hemfikir olduğu tek şey ise çözüm süreci döneminde yaşanan huzura duyulan özlem. 

Gazi Paşa Caddesi’nde nüfusun çoğunluğunu güvenlik güçleri oluşturuyor. Bazıları, halka kötü davranıldığından şikâyetçi. Bize karşıysa kibarlar. Konuştuklarımız şu bilgileri veriyor: “Sert polis algısını kırmaya çalışıyoruz. Şehir savaşı kırsala benzemiyor. Çatışma görmüyoruz; kayıplar mayın ya da keskin nişancılardan kaynaklanıyor. Mühimmat ve insan girişi tünel ve dehlizlerden oluyor.” 

Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy geçen hafta düzenlediği basın toplantısında şu bilgileri vermişti: “Sur’daki sokağa çıkma yasağını bir an önce kaldırmayı umut ediyoruz ama oradaki çalışma bitmeden bir şey söylememiz zor. Yüzde 95’lik bir alan temizlendi. Ama bu yüzde 5’lik kısım 3 gün mü sürer, 13 gün mü, 23 gün mü sürer... Kamuoyunda bazı yerlerde tünel girişleri olduğu yönündeki bilgiler efsane. Bazı tünel girişleri var ama bunların çıkışları yok.”



BAK BU TOP SESİ BU DA MAYIN
İKİ ay kapalı kaldıktan sonra açılan Ulu Cami’nin önündeki taburelerdeyiz. Arkada patlama sesleri var. Çatışma bölgesi 200-300 metre uzağımızda. Ana caddeden güvenlik güçlerinin araçları kirpiler ve akrepler ile hendekleri kapamak için toprak taşıyan kamyonlar geçiyor. Biraz sonra bu atmosfer ‘normal’leşiyor. Yanımızdaki 80 yaşındaki Mehmet Baran, “Bak bu top sesiydi. Bu da top. Şimdi mayın patlattılar. Dün avluya şarapnel düştü” diye bilgi veriyor. O esnada bir hareketlilik oluyor, aceleyle giden kirpi ve akreplerin sayısı artıyor. Bir ambulans takip ediyor onları. Sonradan öğreniyoruz ki ambulans o gün şehit olan Seçkin Çil’i taşıyor... 



YENİ DİYARBAKIR'IN DİCLEKENT BULVARI
SUR, Diyarbakır’ın kalbi olduğundan bütün şehir etkileniyor. Surlarla beraber UNESCO Kültür Mirası Listesi’ne giren  Hevsel Bahçeleri kapalı. Konuştuğumuz pek çok kişi “Her şey listeye girdikten sonra başladı. Keşke girmeseydik!” diyor. Buna karşılık toplu konutların ve rezidansların olduğu ‘Yeni Diyarbakır’ sakin. Sur’a yaklaşık 20 dakika mesafedeki Kayapınar ilçesi Diclekent Bulvarı’nda kafe ve restoranlardaki müşteriler, “Bir zaman sonra hayatımıza devam ediyoruz. Ama bu Sur’a üzülmediğimiz anlamına gelmiyor. İstanbul’da Sultanahmet’te patlama olduğunda nasıl oluyorsa burada da öyle” diyor. İşletmeciler de hedef gösterilmekten şikâyetçi.  Diclekent Bulvarı boyunca yüksek rezidanslar sıralı. Geniş yol ve kaldırımlarla birlikte pek çok şehirde hâlâ göremediğimiz bisiklet yolları da mevcut. Koyunlar da kendilerine bir ‘şerit’ bulmuş, bir yandan otlanıyorlar... 



SUR'UN KEDİLERİ

GAZİ Paşa Caddesi’nde insan sayısı az olmakla beraber yoğun bir kedi nüfusu var. Açık ciğercilerden biri bunun sebebini şöyle anlatıyor: “Onlar çatışma mağduru, sürgündeki kediler... Kendi bölgeleri sokağa çıkma yasakları ve çatışmalardan dolayı boşalınca, açık ciğercilerin olduğu bu sokağa sığınmak zorunda kaldılar.” 

TOP SESLERİ AZALMIŞ / SEBATİ KARAKURT YAZDI
YAKLAŞIK 7 hafta sonra Diyarbakır’a ikinci kez geliyorum. Geçen yılın son günlerinde gazeteci İsmet Berkan’la geldiğimizde, özel harekât polisleri zırhlı araçlarıyla bizi valiliğin önünden alarak Dağkapı’dan Sur ilçesine getirmişlerdi. Yoğun çatışma seslerinin duyulduğu Gazi Caddesi’ni kesen sokakları hızlıca geçerek caddenin diğer tarafındaki Mardinkapı’ya doğru ilerlemiştik. Caddenin ortalarında yoğun güvenlik altında araçtan inerek Ulu Cami’nin kapısını açtırıp içeri girebilmiştik. Çatışma seslerinin yankılanınca, cami avlusuna ilerlememize güvenlik nedeniyle izin verilmemişti. Çıkışta yine zırhlı araca bindirilerek caddede iki tur daha atarak valiliğin önünde bırakılmıştık.



Şimdi ise Sur dışında daha az top ve çatışma sesleri duyuyoruz. Pazar yerinden itibaren vatandaşlar, özel harekâtçılar ve polislerin kimlik kontrolünden sonra içeri geçebiliyor. Tabii ki gazeteciler hariç. Tüm kapılardan çevrildikten sonra daha önce polis aracıyla giriş yaptığımız Dağkapı’da gayet iyi karşılanıyoruz. Bir öncekine göre Gazi Caddesi daha hareketli, kapalı kepenkler birer birer açılmış, Japon Pasajı ışıl ışıl ama müşterisi yok. Sokak başlarını kesen eğreti polis çadırları naylonlar gerdirilerek bir tür kulübeye dönüştürülmüş. Soba bacaları mavi kulübelerin tepesindeki deliklerden dışarı duman bocalıyor. Sur Emniyet Müdürlüğü’nde kayıtlarımızı yaptırıyoruz. Daha önce zırhlı araçta hızlıca gitmek zorunda kaldığımız caddede, bu kez diğer vatandaşlarla birlikte aheste aheste turluyoruz. Caddeye bakan dükkanların bir bölümü açılmış. Ulu Cami’nde ezan okunuyor, içeriyi rahat rahat geziyoruz. Namazdan sonra caminin önündeki kahvehanelerin önündeki iskemlelerde otururken yoldan geçen güvenlik güçlerinin araçlarını izleyerek yanımızdaki vatandaşlarla durumla ilgili tahminlerde bulunuyoruz. 

Bir buçuk ay önce, “Bir hafta sonra tamamdır” denilen yerlerden hâlâ sonuçalınamamış, Sur’un yüzde 20’si kaldı deniliyor. Konuştuğumuz esnaf ve vatandaşların çok azından hendek ve barikatçılar için olumlu sözler duyuyoruz, eleştirenlerin sesi daha gür çıkıyor. Daha önceki gelişimizde polisler, karşılıklı sokak çatışmalarını anlatırken, şimdi, mayın ve kanaslı nişancıların tuzakları konuşuluyor. Köklü bir esnaf, “90’larda devletin halka yaptığını şimdi PKK yapıyor, sivillerin cenazeleri de çıkmaya başladığında bakalım işin sonu ne olacak?” diyor.

Bakmadan Geçme