Gülen, Uslu ve Atayün hakkında müebbet talebi

'Selam Tevhid'de kumpas' soruşturması kapsamında aralarında Fetullah Gülen, Emre Uslu ve eski emniyet müdürü Yurt Atayün'ün de bulunduğu 122 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame tamamlandı. Gülen, Uslu ve Atayün hakkında müebbet hasip talep edildi.

"Selam Tevhid'de kumpas soruşturması" kapsamında aralarında Fetullah Gülen, Emre Uslu ve eski emniyet müdürü Yurt Atayün'ün de bulunduğu 122 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame tamamlandı.

Başsavcılıkça onaylanan 10 bin 529 sayfalık iddianame, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.

İddianamede, haklarında yakalama kararı çıkarılan firari şüpheliler Fetullah Gülen ve Emre Uslu hakkında gıyabi tutuklama kararı verilmesi de talep edildi.

İddianamede, firari şüpheliler Gülen ve Uslu ile Atayün'ün, "Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, hukuka aykırı kişisel verileri kaydetme, resmi belgede sahtecilik, suç uydurma, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme, hukuka aykırı olarak kişiler verileri kaydetmek'' suçlarından ayrı ayrı 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, 67,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.

968 kişi müşteki sıfatıyla yer alıyor

İddianamede, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, bakanlar, MİT Müsteşarı, gazeteciler ve kamu görevlilerin de bulunduğu 968 kişi müşteki sıfatıyla yer alıyor.

İddianamede, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü yöneticisi ve üyesi şüphelilerce, 2010-2014 yılları arasında "sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü" adı altında yürütülen ve yüzlerce mağdur ve müşteki ile kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşu konumundaki dernek ve vakıfların gerekçesiz olarak terörle ilişkilendirilmesi için kurgulanan soruşturma dosyasının tespiti ve ele geçirilme süreci anlatılıyor.

İddianamede, FETÖ/PDY örgütünün şüphelilerince kumpas soruşturmasının başlatılmasına sebep olarak, "Mavi Marmara gemisi tarafından İsrail işgali altındaki Gazze'ye yardım götürülmesi", "MİT Müsteşarlığı'na 25 Mayıs 2010'da Hakan Fidan'ın atanması ve Türkiye, İran ve Brezilya arasında imzalanan 17 Mayıs 2010 tarihli Tahran deklarasyonu", "siyasi irade tarafından başlatılan 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' olarak adlandırılan Çözüm Süreci'nin başarıya ulaşmasının engellenmesi'' gösterildi.

iddianamede, "sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü" adı verilen soruşturma dosyasındaki kişiler ile Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 11 Şubat 2013'te Hatay'ın Reyhanlı ilçesindeki Cilvegözü Sınır Kapısı'nda meydana gelen ve 13 kişinin öldüğü olay ve 11 Mayıs 2013'te Reyhanlı'da meydana gelen 52 kişinin hayatını kaybettiği olay ile ilgili bağlantı kurulabilecek herhangi bir evrak, bilgi ve belge bulunmadığı belirtildi.

İddianamede, "Şüpheliler tarafından yürütülen sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü soruşturmasında da şüphelilerin, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve MİT Müsteşarlığı'nı, kendi kurguladıkları sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü ile irtibatlı göstermeye çalıştıkları anlaşılmış, bu kapsamda, Savcı Özcan Şişman'ın açıklamaları da gözönünde bulundurulduğunda, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün, 11 Şubat 2013 ve 11 Mayıs 2013'te Hatay'da meydana gelen terör saldırılarını, planlı bir şekilde MİT ile ilişkilendirilerek sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü'nün şiddet eylemi olarak sunmayı amaçladıkları anlaşılmıştır" değerlendirmesinde bulunuldu.

Şüpheli Önder Kır'ın kullandığı "Reyhanlı, Suriye, Bomba" ibareleri üzerinden, bir gün sonra gerçekleştirilmesi planlanan MİT'e ait tırların durdurulması ve El-Kaide Terör Örgütü ile irtibatlandırılması eylemlerinde dayanak olarak kullanmak ve Hatay'daki Reyhanlı ilçesinde meydana gelen patlamaları MİT'İn gerçekleştirdiği, yardım ettiği algısı oluşturmaya yönelik delil üretmeye çalıştığı anlatılan iddianamede, Reyhanlı patlamalarıyla ilgili soruşturmayı yürüten Özcan Şişman'ın Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan beyanatlarının da bu doğrultuda olduğu kaydedildi.

İddianamede, "MİT'e ait yardım tırlarının silah kullanılarak, darp, cebir ve şiddet uygulanarak durdurulması'' başlığı altında, "sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü" soruşturmasını yürüten şüphelilerin, "soruşturma kılıfı" altında uydurma gerekçe, sahte delil ve ihbarlarla kurum olarak MİT, yönetici ve mensupları ile sivil toplum kuruluşu mahiyetindeki İHH İnsani Yardım Vakfı yönetici ve çalışanlarının telefonlarını dinlemek suretiyle terörle irtibatlandırmaya çalıştıklarının tespit edildiği aktarıldı.

İddianamede, "Sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü" soruşturması olarak isimlendirilen soruşturmanın başlatılma sebebinin, "İHH'nın, İsrail tarafından uygulanan abluka nedeniyle Gazze'ye Mavi Marmara adında yardım gemisi gönderme kararı alması", "aynı tarihlerde Emre Taner'den boşalan MİT Müsteşarlığı'na uluslararası bazı odakların tepki göstermesine rağmen Hakan Fidan'ın atanması ve siyasi irade tarafından 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' adı altında barış sürecini yürütmekle görevlendirilmesi" olduğu belirtildi.

"Hiçbir delil bulunmadığının farkına vardılar"

Şüphelilerin, soruşturmayı yürüttükleri 3 yıl 7 aylık süre boyunca terörle ilgili hiçbir delil bulunmadığının farkına vardıkları bildirilen iddianamede, şu ifadelere yer verildi: 

"Şüpheliler sahte gizli tanık, sahte ihbar ve istihbari yazışmalar yoluyla delil üretmişler, bu kapsamda dosyaya bilinçli olarak PKK/KCK, El Kaide, DHKP/C, MKP terör örgütleri ve uyuşturucu ticareti soruşturmalarıyla ilgili soruşturma evraklarını koyarak, mağdur ve müştekileri bu örgütlerle irtibatlandırma yoluna gitmişlerdir. Bunu yapmaktaki amaçları, planladıkları üzere gerçekleştirecekleri gözaltı işlemlerinden sonra irtibat bulunduğu gerekçesiyle belirtilen terör örgütü ve uyuşturucu madde ticaretine ilişkin soruşturma dosyalarını 'sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü' soruşturma dosyasıyla birleştirmektir.

Şüpheliler tarafından, başta MİT Müsteşarı olmak üzere birçok MİT mensubu 'sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü' soruşturması üzerinden uydurma gerekçe ve sahte delillerle terörle irtibatlandırılmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte, İHH Başkanı ve yöneticilerinin görüşmelerinin herhangi bir suç unsuru içermemesine rağmen delil olarak iletişim tespit tutanağı haline getirildiği, 'sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü' soruşturması üzerinden başta İHH Başkanı Bülent Yıldırım olmak üzere çok sayıda İHH yönetici ve yetkilisinin terörle irtibatlandırılmaya çalışıldığı tespit edilmiştir. Soruşturma işlemleri sonucunda, şüpheli Fetullah Gülen liderliğindeki FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü yöneticisi ve üyesi konumundaki şüphelilerin, uydurma bir soruşturma ile devlet kurumlarını ve üst düzey devlet yetkililerini 'sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü' üzerinden terörle irtibatlandırmaya çalıştığı, 17 Aralık 2013 öncesinde soruşturmayı operasyonel sürece hazırlamak için gazete haberleri, köşe yazıları ve dizi senaryoları ile kamuoyunu istedikleri doğrultuda yönlendirmeye çalıştıkları tespit edilmiştir."

Emre Uslu'nun rolü

Şüpheli Emre Uslu'nun Taraf gazetesinde yayımlanan çok sayıda köşe yazısıyla ilgili içeriğe yer verilen iddianamede, Uslu'nun, FETÖ/PDY Örgütü'nün amaçları doğrultusunda, kamuoyunu MİT aleyhinde yönlendirici mahiyette yorumlarda bulunduğu ve dikkatleri eylemi gerçekleştiren FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'den uzaklaştırmayı amaçladığının anlaşıldığı ifade edildi.

İddianamede, şu tespitlerde bulunuldu:

"Sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü soruşturmasında şüphelilerin, uydurma gerekçelerle MİT Müsteşarı ve MİT'i, İHH Başkanı Bülent Yıldırm ve İHH'yı, sözde terör örgütü ile irtibatlı göstermeye çalıştıkları, soruşturma süresince sözde örgütün herhangi bir eylemini tespit edemedikleri, bu sebeple uydurma gizli tanık ifadeleri, sahte ihbar ve istihbari yazışmaları delil olarak göstermeye çalıştıkları anlaşılmıştır. Mağdur ve müştekilerin sözde örgütle hiçbir bağını ortaya koyamamış olmalarına rağmen ilerleyen süreçte sözde örgütle irtibatlandırmak, örgütün şiddet eylemi olarak sunmak maksadıyla 2011 yılındaki soruşturma ile ilgisi olmayan, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü D Büro Amirliği uhdesinde hatta Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü uhdesinde dahi olmayan çok sayıda soruşturmaya ait evrakları da soruşturma dosyalarının arasına bilinçli olarak (ilerleyen süreçte ana dosya ile birleştirilmek üzere) koydukları tespit edilmiştir.''

"Amaçlarına ulaşamadan deşifre oldular"

Şüpheli Fetullah Gülen'in liderliğindeki FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün, anayasal devlet kurumlarının yasalarla belirlenen resmi hiyerarşisi dışında paralel bir yapılanma oluşturarak, hazırladıkları uydurma soruşturmalarla devlet yöneticilerini 'sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü' ile irtibatlı göstermeye çalıştıkları anlatılan iddianamede, şüphelilerin yapacakları operasyonel çalışmalarla Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görevini yapamaz hale getirmeyi planladıkları, bu kapsamda çeşitli basın kuruluşları, dizi senaryoları ve köşe yazarları ile amaçları doğrultusunda kamuoyu oluşturmaya çalıştıkları, 17-25 Aralık girişimiyle bu amaçlarını eyleme dönüştürmeyi planladıkları, amaçlarına ulaşamadan deşifre olduklarının tespit edildiği bildirildi.

İddianamede, "Hatta örgütün yöneticiliğini yapan ve soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan firari şüpheli Emre Uslu'nun 19 Ocak 2014'te MİT tırlarının durdurulmasının ardından, 22 Ocak 2014'te yazdığı 'Tırları MİT'in aydınlıkçı ekibi mi yakalatıyor' başlıklı yazısının son bölümünde, 'Tırları yakalatarak Erdoğan aleyhinde de uluslararası mahkemelerde kullanılacak delil üretiyorlar' şeklindeki kurguyla aslında kendi amacını ifşa ettiği anlaşılmıştır. Bu durumun FETÖ/PDY örgütünün nihai amacı olduğu tespit edilmiştir" denildi. 

"Mizansenin bir parçası"

İddianamenin "19 Ocak 2014'te durdurulan MİT tırları ile ilgili yapılan sahte ihbar içeriğinde 'El Kaide' ibaresinin bulunmamasına rağmen arama talebine 'El Kaide'ye götürülen' ibaresinin eklenmesi"nin değerlendirilmesi bölümünde, "FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün yönetici ve üyelerince gerçekleştirilen MİT tırlarının durdurulması eyleminin de sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü soruşturması kapsamında 'Türkiye Cumhuriyeti devletinin MİT ve İHH üzerinden terör örgütlerine yardım ettiği' algısını oluşturmaya yönelik, ortak eylem/amaç iradesi içerisinde yürütülen ve örgütün üst yöneticileri tarafından planlanan mizansenin birer parçaları olduğu anlaşılmıştır'' değerlendirmesinde bulunuldu.

Bakmadan Geçme