Diyarbakır'dan psikiyatr uyarısı: Ruhsal travmalar var! Tedavi için 1 ay süremiz var

Operasyonların, çatışmaların ve ölümlerin yaşandığı Diyarbakır'daki Dicle Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aytekin Sır, bölge insanının yaşadığı ruhsal travmaya dikkat çekerek, 'Süremiz çok kısa. Bu insanlara ulaşıp bir ay içinde tedavi altına almazsak bedelini çok ağır öderiz' uyarısında bulundu.

  • 1062

Operasyonların, çatışmaların ve ölümlerin yaşandığı Diyarbakır’daki Dicle Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aytekin Sır, bölge insanının yaşadığı ruhsal travmaya dikkat çekerek, “Süremiz çok kısa. Bu insanlara ulaşıp bir ay içinde tedavi altına almazsak bedelini çok ağır öderiz” uyarısında bulundu. 1990’lı yıllardaki köy boşaltmaların ardından gerekli önlemlerin alınmadığını belirten Prof. Sır, “Köy boşaltmada duvara tosladık. Hiç olmazsa şimdi akıllı hareket etmek lazım” dedi. Sır, Hürriyet’e özetle şunları söyledi:

 

DEVAMLI KORKU İÇİNDELER

“İlk bir aya akut stres bozukluğu diyoruz. Ateş açıldığı zaman çocuklar ağlamaya, bağırmaya başlıyorlar. Kendilerine, ailelerine bir şey olacak mı diye devamlı korku içindeler. Erişkinler de böyle. En azından olayın ne olduğu konuşularak, olabilecek semptomlar anlatılmalı. Yeniden patlama olacak korkusuyla en ufak bir tıkırtı oldu mu eyvah diyor; terleme, çarpıntı, nefes darlığı gibi tablolar gelişmeye başlıyor. Geceleri kâbuslar görüyorlar, bağırarak uyanıyorlar. Yaralanma, ölüm, kayıp olduysa daha büyük tablolar ortaya çıkıyor. Olayı nasıl yaşadılar, neler hissettiler, o sırada neler oldu, nelere tanık oldular, bunları konuşmak bile insanlarda önemli bir basınç azalmasına sebep oluyor.

ARAŞTIRMA YAPAMIYORUZ

Akut stres bozukluğunun sıklığı ve ‘biyolojik marker’lara bakmak için bir çalışma hazırladım ama inanın arkadaşları gönderemiyorum. Özellikle Sur’da Baro Başkanı’nın öldürülmesinin ardından çok ciddi bir korku hâkim oldu. Sur dediğimiz bölgeyle üniversite karşı karşıya. Silvan burnumuzun dibi, gidemiyoruz, Cizre’ye öyle. Ama bugün bu işi çözmezsek ileride çok daha büyük yaralar açılacak. İleride oluşacak tablonun adı da post-travmatik stres bozukluğu veya travma sonrası stres bozukluğu. Bu, iki uçta yaşanıyor. Ya evden dışarı çıkamıyorlar ya da ilişkilerde kuvvet hâkimiyeti olmaya başlıyor; kimin elinde silahı varsa kendini kuvvetli hissetmeye başlıyor.

DUVARA TOSLADIK

Köy boşaltmalarda da ben buradaydım. Göç eden köyle göç etmeyen köyler arasında travma sonrası stres bozukluğu oranında neredeyse yüzde 38 gibi bir fark vardı. Keşke o dönemde köyler yakılırken ‘ne yapalım’ diye sorsalardı. O zaman biz de onlara ‘Halkın güvenliğini sağlayamıyorsanız boşaltın ama ev yapın, bir iş verin ki hayatını devam ettirebilsin’ diyecektik. Herkes evini römorka yükleyip şehir merkezine göçtü. Ne oldu? Şu anki olayları çıkartanlar onların çocukları. Devlet şimdi daha mı kârlı çıktı? Köy boşaltmalarda duvara tosladık. Hiç olmazsa şimdi akıllı hareket etmek lazım, en azından sonrası için olabilecek olayların önüne geçeriz.”

ASKER-POLİS DE REHABİLİTE EDİLMELİ

m PROF. Sır, güvenlik güçleriyle ilgili şu uyarılarda bulunuyor: “Biz sivilleri konuşuyoruz ama aynı olay poliste de askerde de var şu anda. Onların da rehabilite edilmesi gerekiyor. Onlar da arkadaşlarını kaybediyorlar. Bir polis anlatıyor: Çocuk diyor ki, siz köyümüzü yaktınız. Ben dünyada yoktum ama siz köyümüzü yakmışsınız. Nesilden nesile aktarılıyor bu düşmanlık. Bunu daha derinleştirmemek adına şu an harekete geçmenin tam zamanı. Geç kalacak olursak bunun bedelini çok ağır öderiz. Bu ateş yayılıyor ve bütün Türkiye’yi yakıyor.”

OYUNCAK TABANCAYI YASAKLARIM

PROF. Aytekin Sır’ın yetişkinlere tavsiyeleri ise şöyle: “Erişkinlere tavsiyemiz hiçbir şey yokmuş gibi davranmasınlar. Bir psikiyatri kliniğine müracaat etsinler, bir şey olup olmadığına biz karar verelim. Çocuklarıyla oyun oynayabilirler. Bomba patlıyorsa burada çocuğu önceden uyarmak gerekiyor. Onun yerine ‘Bak şimdi ben ağzımla bom diye bir ses çıkaracağım, böyle sesler zaman zaman olabilir. Ben de bazen korkuyorum ama bu esasında dışarıda olan bir olay, bize bir tehdit söz konusu değil. Burada güvendeyiz’i hissettirmek lazım çocuklara. Ben inanın bu şehri yönetiyor olsam, ilk yapacağım şey oyuncak tabancanın dahi şehre girişine engel olmak. Yasaklarım bunu. Çatapatların, torpillerin, havai fişeklerin girişine engel olurum. Bunlar bile insanları o kadar çok korkutmaya başlayacak ki, insanlar daha farkında değil bunların.”

EŞLERDEN PASTA-BÖREK

TERÖR örgütü PKK’ya yönelik Diyarbakır’ın Sur ilçesinde görev yapan polislere eşlerinden destek geldi. Polislerin eşleri, bölgeye giderek evde yaptıkları pasta ve börekleri eşlerine ve arkadaşlarına dağıttı.

 

ÇÖZÜME ORTAĞIZ

CHP’nin kadın milletvekillerinden oluşan heyet, Diyarbakır’da incelemelerde bulundu ve partinin Kürt sorununda çözüm ortağı olduğunu ilan ederek, çözüm paketini açıkladı. Heyete başkanlık yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, “Bir üçüncü yol olduğunu, hendeklerle, barikatlarla, terörle, şiddetle değil siyasetle çözebileceğimizi ve CHP’nin bu çözümde öncü rol oynayabileceğini anımsatmaya geldik” dedi.
silah sesleri duyuldu

CHP’de sokağa çıkma yasakları ve çatışmaların değerlendirildiği MYK’da bölgeye heyet gönderme kararının alınmasının ardından Selin Sayek Böke ile CHP’li kadın vekiller Melike Basmacı, Gamze İlgezdi, Elif Doğan Türkmen, Zeynep Altıok ve Nurhayat Altaca Kayışoğlu Diyarbakır’a giderek incelemelerde bulundu. CHP’li kadınlar ilk olarak Sur’da yasağın sürdüğü 6 mahalleye geçmek istedi ancak polis barikatı nedeniyle bölgeye girilemedi. Sıkı güvenlik önlemleri altında esnaf ve vatandaşlarla görüşen heyet, daha sonra Dağkapı Meydanı’na geçti. Bu sırada, sokağa çıkma yasağının bulunduğu yerden silah sesleri geldi. CHP’li kadınlar, Sur ilçesi muhtarları ile bir araya geldi, Sur’dan göç eden aileleri dinleyerek, Sur esnafı ile de bir toplantı yaptı. Görüşmeler sonrası CHP’nin çözüm paketini de anlatan CHP’li Böke, şunları söyledi:

İLK ADIM

“Kalbimizi, kulağımızı ve aklımızı açtık. Diyarbakır’ın sesini duymaya, duyduğumuz sesi daha sonra akılla politikaya dönüştürmek için ilk adımı atmaya geldik. Burada yaşanan acıyı tarif etmemiz mümkün değil. Kadın olarak, anne olarak bu ağır yükü paylaştık. İlaç almak için o barikatları aşmak zorunda kalan bir anne ile konuştuk. Bu barikatları Türkiye’nin aşması gerekiyor. Okula gidemeyen çocukların acısını gözlerinden hissettiğimiz annelerle görüştük. Bir umut var, üçüncü yol var. TBMM’de ‘Toplumsal Mutabakat Komisyonu’ kurulması için ısrarcıyız. Barışı toplumsallaştıracak adımların atıldığı bir komisyon kurulmasını çok önemsiyoruz.”

Bakmadan Geçme