Bahçeli'ye çağrı: 18 yıl oldu, bırak artık! Bu hırs normal değil

MHP'de tüzük değişikliği yapılmadığı sürece 18 Mart 2018'e kadar genel başkanın değişemeyeceğine dikkat çeken MHP Tokat Eski İl Başkanlarından Ümit Sarıtaşlı, Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin artık partide onursal başkan olarak görev alması gerektiğini belirtti.

  • 2449
Bahçeli'ye çağrı: 18 yıl oldu, bırak artık! Bu hırs normal değil
TAKİP ET Google News ile Takip Et

(HABER PLATOSU - ÖZEL RÖPORTAJ)  (CEMAL İNCESOYLUER)

 

MHP’de tüzük değişikliği yapılmadığı sürece 18 Mart 2018’e kadar genel başkanın değişemeyeceğine dikkat çeken MHP Tokat Eski İl Başkanlarından Ümit Sarıtaşlı, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin artık partide onursal başkan olarak görev alması gerektiğini belirtti. Tokat’ta son 30 yılın en başarılı il başkanı olarak anılan Sarıtaşlı, rahmetli Alparslan Türkeş ve sonrasında Devlet Bahçeli le birlikte yaklaşık 40 yıl bu davada yer alan bir isim olarak “Bahçeli için ‘Bu hırs normal değil’ dedi

Ümit Sarıtaşlı ile Samsun’da sahibi olduğu şirkette Türkiye’de siyasetin geçmişten bugüne geldiği nokta ve yaşanan süreçte MHP’nin geldiği nokta üzerine özel bir söyleşi gerçekleştirdik.

Ülkücü Hareket’in Lideri rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yakından çalışma şansı bulan Ümit Sarıtaşlı, Tokat’ta yaklaşık 7 yıl MHP İl Başkanlığı yaptı, milletvekili adaylığı, belediye başkan adayı oldu, merkez yürütme kurulu üyeliği, il genel meclisi başkan vekilliği görevlerinde bulundu. Yaklaşık 40 yıldır Milliyetçi Hareket’in içinde bu davaya omuz veren Sarıtaşlı, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin son dönemlerde tartışma konusu olan göreve devam etme hali ve genel başkanlık için ismi geçen Meral Akşener, Sinan Ogan gibi partinin güçlü isimlerine karşı  tutumları, yaptığı açıklamalar üzerine değerlendirmeler yaptı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi eleştiren MHP’li Sarıtaşlı, “AKP nerede daraldı, bunaldı, Devlet Bahçeli geldi el attı tuttu ve çıkarttı” diyerek çarpıcı ifadeler kullandı.

Sarıtaşlı, 1 Kasım seçimleri yapılacağı akşam Bahçeli’nin  ‘Ülkeyi koalisyonlara bırakmayın’ şeklindeki açıklamasına da dikkat çekerek “Yani ya kendinde tek başına iktidar gücünü görüyor kendine oy istiyor ya da durum ortada, kamuoyu araştırmaları ortada kim öndeyse, kimin atı önde gidiyorsa ona oy verin diyor” sözleriyle Bahçeli’nin konuşmalarındaki mesajlara dikkat çekti. 1 Kasım seçimleri sonrası kongre yapılacakken Bahçeli’nin kongreyi 3. aya çektiğini hatırlatan Sarıtaşlı, “Yani seçim sonu kendini tartıştırmamak üzere yaptı bunu. Direkt genel başkanlık seçimine gidemiyor parti o tüzük varken. 18 Mart 2018’e kadar o tüzük değişmezse genel başkan değişemiyor. Kurullar da değiştiremiyor. Tüzüğün siyasi partiler yasasına aykırılığı da konuşuluyor. Çünkü sen delegelerin elinden bir yetkiyi alıyorsun. Siyasi partiler yasası diyor ki 5’te bir delegenin oyunu kullandığında  sen kongre yapabilirsin. Ama oraya diğer konulan madde işi değiştiriyor. Şimdi bizde bin 280 civarında üst kurul delegesi var. Bunun 5’te 1’i ne yapar 300 kişi diyelim. Bu 300 kişi ilk etapta tüzüğü değiştireceğiz. Sonra 2. Kongre kararı alacağız” diyerek önce tüzüğün değişmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Ümit Sarıtaşlı sorularımızı şöyle yanıtladı:

Türkiye’nin geldiği noktayı eski bir siyasetçi olarak ki hala aktif siyaseti bıraktığınıza inanmıyorum bir şekilde devam ediyorsunuz. Ne olacak MHP’nin hali?

Milliyetçi Hareket Partisi, uzun süreli olarak Türk siyasi hayatında var olan bir siyasi partidir. Türk milliyetçiliği esası üzerine kurulmuş, daha sonra dünyadaki siyasi gelişmelerden de etkilenerek kendini belli orantıda merkez sağa doğru yönlendirmiş bir siyasi harekettir. Bu hareketin 40 yılı aşkın süredir ülkemize kazandırılmasında en büyük emeği olan Rahmetli Başbuğumuzun çabaları,  gayretleri hatta çektiği çilelerin neticesinde doğmuş bir harekettir. Bu hareketin mensubu olmaktan her şeyden önce onur ve gurur duyarım. Ülkücü doğduk, ülkücü öleceğiz. Yani eski ülkücü diye bir kavram yok. Ben eski ülkücü kavramını kabul etmiyorum. Niye ülkücü hareket o kadar çok üretken bir yapıya sahip ki çok insan yetiştirdiği için diğer tarafta var olan ülkücüler böyle adlandırılıyor. Ülkücülük bir anlayıştır, felsefedir bunu iyi idrak etmek lazım. Ben de yaklaşık 40 yıla yakındır bu hareketin içerisinde olan bir insanım.  4 yıl 2 ay cezaevinde de yattım. Her türlü bu hareketin her noktasında var olmuş bir insanım. İl başkanlığı yaptım 7 yıla yakın. Milletvekili adaylığı, belediye başkan adaylığı, merkez yürütme kurulu üyeliği, il genel meclisi başkan vekilliği yaptık. Hepsini devirip geçtik. Milliyetçi Hareket Partisi teşkilatından uzaklaşmadık. Gelecekte göreceksiniz bizim bir sancımız var bu bir doğum sürecidir.

Sayın mevcut genel başkanımız Dr. Devlet Bahçeli’yi Türkiye’de ilk destekleyen il başkanlarından biriyim.  Dürüst, ilkeli, bilgili bir genel başkan adayı olarak destekledik. Bunun neticesinde 1997 yılında kongre ile genel başkanlığa geldiler. 18 yıl oldu. Tabi zaman içerisinde ; genel başkanlık ayrı bir hadise lider olmak ayrı bir hadise. Ben şuna inanıyorum. Lider olunmuyor, lider doğuluyor. Yani bir insanda lider özellikleri olacak.  Genel başkanımız sağ olsun 18 yıl hizmet etti, kendi düşünceleri, inançları doğrultusunda veya birtakım yönlendirmeler doğrultusunda  bir milliyetçi hareket partisi yönetimi ortaya koydu. Sayın genel başkana kimse yanlış insan diyemez. Kamuoyunda böyle bir algısı da yok. Yine dürüst, düzgün ama siyasetçilik, lider olmak çok ayrı bir iş. Bugün de artık 68 yaşına geldi. Gönül isterdi ki sayın genel başkanımızın bu süreçte çok güzel bir ifadeyle bu seçimden sonra ‘Biz delegemizle buluşacağız, beni Ülkücü irade makamdan götürür ancak’ diyor ya bunu en iyi şekilde 3 aylık, 5 aylık süreçlerde kongreye gideceğini açıklasaydı da keşke herkes el üstünde tutsaydı. Veya kendisi de aday olabilirdi. Adaylara da saygı duyulabilirdi. Ama maalesef sayın genel başkanımızın, sebebini bilmediğim bir hırçınlığı var. Sinan Ogan bey 7-8 yıl başdanışmanlığını yaptı. Aynı zamanda Ogan’ın nikah şahidi. Şimdi bu insana bu insana ‘haindir, bunlar dış güçlerin dış mihraklarıdır’ deme hakkını verir mi size bunca yıl beraber yürümüşsünüz. Meral Hanım’a gelince (Meral Akşener) kaliteli bir insandır. Bugüne kadar siyasette hiçbir şekilde arkasında en ufak olumsuz bir havanın olmadığı, bakanlıklar yaptığı süreçten sonraki dönemde de tartışılmayan bir isim. Bu çok önemlidir. Ben bu konuyla ilgili mevcut iktidardan bir örnek vereyim. Ali Babacan çok takdir ettiğim siyasetçilerden biridir. 13 yıldır hakkında hiç kimse olumsuz bir ifade kullanmamıştır. Siyaseti böyle bırakabilirseniz sizin için çok büyük mutluluk demektir. Yani Meral Hanım da öyle. Abisi yıllarca bizim Kocaeli İl başkanlığını yapmış. Hatta bu konuyla ilgili bir hatıramı anlatayım: Kendisi İçişleri Bakanı ben de il başkanıyım. Ama biz o zaman mecliste değiliz. O DYP’den İçişleri bakanı. Böyle telefonla filan iletişim de o dönem çok yaygın değil. Yılmaz bey, o dönem ki Vali Bey’in özel kalemi beni arıyor. Sağdan soldan derken Meral Hanım geliyormuş. İçişleri bakanı olarak helikopterle stada inecekmiş. Ama demiş ki MHP İl Başkanı orada olsun. Neyse bana ulaştı Yılmaz bey. Gittim benimle orada ayak üstü 5-10 dakika muhabbet etti ve beni yemekte yanına oturttu. Meral Hanımla ilk tanışmamız böyle oldu. Yani bu ismi yıllardır grup başkan vekili, meclis başkan vekili yapıyorsun hain olmuyor da şimdi ne oldu. Bunlar bir ülkücüye atılacak en hain iftiralardır. Bunu genel başkanın ağzından duymak bizi çok üzdü. Çünkü bu davaya hizmet etmiş. Ben genel başkanın şahsına da yine bir şey söylemiyorum. Ama bu makamda  bu saatten sonra olmaması gerektiğini düşünüyorum çünkü ciddi anlamda Türkiye’nin son 13 yıllık, 15 yıllık siyasetinde sayın Devlet Bahçeli’nin Milliyetçi Hareket Partisi genel başkanlığında  AKP’nin her sıkıştığı noktada var olduğunu görüyoruz.

 

Bu çok önemli bir nokta biraz açar mısınız?

Şöyle açayım bu ifadeyi; 1999 seçimlerinde ben hem il başkanı hem MYK üyesiydim. Biz Ankara’da Sürmene Otel’de 9 saatlik bir toplantı yaptık. Ama ciddi bir oy almışız 127 milletvekilimiz vardı. Hem MYK hem il başkanları var peş peşe ama. Ben hem il başkanı hem MYK üyesi olduğum için iki toplantıda da yer aldım. Bir gittik ki 100’ün üzerinde kamera gazeteciler bizi otelin önünde ablukaya aldı. Biz gururlandık tabi. Biz de Tokat’tan 6’da 3 vekil almışız. O toplantıda acizane ben de çok küçük bir söz aldım ve bizim bu dönem içerisinde iktidarda olmamamız gerektiği, muhalefette kalıp meclisi, bürokrasiyi, hükümeti devleti tanımamız gerektiğini söyledim. Niye; Bir dönem önce biz mecliste değildik. Ve geçmiş zamanlarda  Rahmetli Başbuğ’un zaman zaman ittifaklarla, şunlarla bunlarla az milletvekili sayısı ile meclise girdiğimiz dönemler vardı. Baraj olmadan önce. Devleti tanıyalım mantığıyla konuştum. Ana tema buydu. Hükümet olunduğunda neler yapılmalı bunları tanıyalım dedi. Tabi herkes konuştu. Milletvekili arkadaşların da herkesin bir beklentisi var kimi bakanlık bekliyor kimi başka bir şey. Onlar hararetli bir şekilde hükümette bulunalım diyor. Genel Başkan bir konuşma yaptı.  İlk İl başkanları toplantısında. Sonrasındaki MYK toplantısındaki konuşması da ona benzerdi. Dedi ki; Ülkücü iradeye halk yüzde 18 buçuk oy verdi, Ülkücü dediğin elini taşın altına koyar. Ve bizim bu süreçte bu külfeti taşımamız lazım. Bunu halkımıza hizmet olarak sunmamız lazım” dedi salon koptu! Alkışlar filan. Derken biz mesajı aldık. Bu arada Rahşan Hanım da konuşuyor ‘Biz bunları almayız’ filan. Ertesi gün sayın genel başkan ‘hacıyla bacı dinlensin dedi. Geriye kimse kalmadı. Kim kaldı MHP, DSP, ANAP kaldı. Hacı ile bacı Erbakan ile Tansu Çiller”

“MHP O İKTİDARDA OLMASA AKP DOĞAMAZDI”

“Mesela bu haziran seçiminde diyor ki ‘Biz ana muhalefet görevi yapalım. Birilerine görev biçiyor. ‘Siz hükümet olun biz ana muhalefet olalım’ diyor. Seçim gecesi yaptığı konuşma ciddi anlamda halkın gözünde çizgiler çizdi. En sonunda da rest dedi. Sonuç çıkmıyorsa seçim dedi. Şimdi o günden bugüne kadar geçen süreçte o 9 saatlik toplantı çok önemli. Ondan sonra biz en büyük ikinci parti olarak hükümet ortağı olduk. Dolu krizler yaşandı, cumhurbaşkanı kitaplar attı, faizler bin 500’lere 2 binlere çıktı. Neyse Amerika’dan Kemal Derviş getirildi. Derviş tam derler toplarken birden Sayın Genel Başkan (Bahçeli) Kocayayla’da; ‘3 Kasım’da seçime gidelim. Hodri meydan’ dedi.  Yine aynı tavır.  Burada AKP doğuyor. Dikkat etmek lazım. Bunun tersini düşünerek ele alalım. MHP o iktidarda olmasa AKP doğamazdı. Bana göre; doğsa bile kısır doğardı. Herkesin umudu MHP olacaktı. Diğerleri iktidar olacaktı. Bu ekonomik kriz gelecekti yine kriz kaçınılmazdı. Ama MHP dışarıda tertemiz, merkez sağa da yaklaşmış bir parti. Bahçeli o zaman daha popüler, halk seviyor, bir sıkıntı yok. Bakıyoruz tek başına iktidar yolunu kapattı. Ben yetkili kurullara inanmıyorum MHP’de. Buradan başlıyor Türkiye’de son 13 yıllık AKP serüveni.”

Neredeyse 10 kez oy kurtarma operasyonu oldu dediniz. Bunu da biraz açıklayabilir misiniz?

Her konuda meclis başkanlığı seçiminden, cumhurbaşkanlığı seçiminden Abdullah Gül bey’in olduğu cumhurbaşkanlığı seçimine kadar her noktada AKP nerede daraldı, bunaldı, MHP geldi sayın Devlet Bahçeli geldi el attı tuttu ve çıkarttı.

‘ÜLKEYİ KOALİSYONA BIRAKMAYIN’ AÇIKLAMASINDAKİ MESAJ

40 yıllık bir parti geçmişiniz var. Bunları göz önüne aldığımızda 1 Kasım seçimlerinde acaba sayın genel başkan Devlet Bahçeli, AK Parti tek başına iktidar olmazsa durum kötüye gidiyor. Onu sağlayıcı bir düşünce olmuş olabilir mi acaba çok mu aşırıya gitti?

Son gün bir konuşması var diyor ki; Orada kapalı alanda konuşuyor ben bir kısmını söyleyeceğim orada başka mesajlarda var; ‘Ülkeyi koalisyonlara bırakmayın’ diyor. Ya kendine olan özgüveninden tek başına iktidar istiyor ya da başka bir mesaj var orada. O konuşmada tabana kızıyor diyor ki; İster verin ister vermeyin’ Ama son mesaj çok önemli; ülkeyi koalisyonlara bırakmayın. Yani ya kendinde tek başına iktidar gücünü görüyor kendine oy istiyor ya da durum ortada, kamuoyu araştırmaları ortada kim öndeyse, kimin atı önde gidiyorsa ona oy verin diyor.

“O TÜZÜK DEĞİŞMEZSE GENEL BAŞKAN DEĞİŞEMİYOR”

Bahçeli parti nezdindeki düşünceleriyle vazgeçilmez midir? Ya da neden vazgeçilmez algısı oluşturuluyor?

Bu ay yani kasımda bir kongre yapacaktık. Kongreyi 3. Aya çekti. Yani seçim sonu kendini tartıştırmamak üzere yaptı bunu. Direk genel başkanlık seçimine gidemiyor parti o tüzük varken. 18 Mart 2018’e kadar o tüzük değişmezse genel başkan değişemiyor. Kurullar da değiştiremiyor. Tüzüğün siyasi partiler yasasına aykırılığı da konuşuluyor. Çünkü sen delegelerin elinden bir yetkiyi alıyorsun. Siyasi partiler yasası diyor ki 5’te bir delegenin oyunu kullandığında  sen kongre yapabilirsin. Ama oraya diğer konulan madde işi değiştiriyor. Şimdi biz bin 280 civarında üst kurul delegesi var. Bunun 5’te 1’i ne yapar 300 kişi diyelim. Bu 300 kişi ilk etapta tüzüğü değiştireceğiz. Sonra 2. Kongre kararı alacağız. Onun yasal süreci var çok değil 1 ay. Sonra 2. Kongre yapılacak. Genel başkanın bir ifadesi daha var gerekirse mahkemeye gideriz kayyumla.  Bundan şunu da düşünüyoruz acaba o süreçte itiraz edip bu işi mahkemeleştirip, mahkemeleri uzatmanın hesabı içinde mi. O süreç tamamlandıktan sonra 2. Kongre olacak. Burada da genel başkan ve 80 kişilik MYK seçilecek. Talebe bağlı bu. MYK’nın kalmasını istiyorsan kalır tek genel başkan seçimi yapılır yoksa komple kurultay yapılır. İlk aşamayı aşmadan ikinci aşamaya varmanın yolu yok. Sayın Genel Başkan diyor ki ‘Bunlar ilk aşamayı aşamayacaklar’ diyor. Salona girebilirler mi!’ diyor. Tehdit ediyor. Çok enterasan parçalar var o parçaları birleştirdiğin zaman hadiseyi çözüyorsun. Genel Başkan’ın hırçınlığı normal değil. Üzülüyorum da bu hareketin içinde her zaman var olmuş bir insan emeği de var. Ama insan belli bir noktadan sonra bazı melekelerini yitiriyor.

Kendi niyetiyle mi o koltukta yoksa yönetim kurulunun etrafın bir baskısı mı var sizce?

Kendi isteğiyle olduğunu düşünüyorum. Kimseyi dinleyeceğini sanmıyorum. Her türlü çizgi yol şekil şemal kendisine ait. Seçim gecesi konuşmasına dikkat edin. Çıktı konuştu çıktı gitti.

“SİYASETTE ÜST YAŞ LİMİTİ 60 OLMALI”

Başbuğ Alparslan Türkeş ile de uzun yıllar çalıştınız. Başbuğ ve Devlet Bahçeli arasında bir kıyaslama yapacak olursak iki ismi nasıl karşılaştırırsınız?

Ben şöyle bir kıyaslama yapayım; İnsanlar belli bir yaşa gelince özelliklerini yitiriyorlar. Bana göre Türkiye siyasetinde en üst limit 60 yaştır. Tecrübe filan bunlara karnım tok. 60’ın üzerinde genel başkan ve yönetici de olmayacak. Çünkü hayata bakış açın değişiyor, hayata bakış açınızı her yıl revize ediyorsunuz. Ben isterdim ki sayın Bahçeli’yi onursal başkan yapsınlar. En üst katta oda versinler, sekreterini versinler. Ama bunu kendi sağlasın. Kendini yine partiye ait hissetsin, ölene kadar. Rahmetli Türkeş Bağbuğ, Bahçeli ise onursal başkan olsa. Ne güzel bir bırakış şekli olurdu. Bu hırs normal değil.

Bakmadan Geçme