Bahar Öztan: Kanseri yendim moralim çok iyi
Bahar Öztan'ın son tahlillerinin iyi çıktığını müjdeleyip, 'kanseri atlattım' cümlesini ilk kez kurduğu bu röportajda hayata sımsıkı tutunan, hastalığına rağmen tek bir gözyaşı bile dökmeden mücadele eden bir kadının hikayesini okuyacaksınız.
◊ Çok iyi gördüm seni. Moraller nasıl?
- İyiyim. Çünkü hafta başında tahlillerim yapıldı, her şey çok güzel çıktı. O yüzden moraller de pat diye hemen yükseliyor. Kanser markeri kalmadı hemen hemen. Ama yine de kemoterapi görüyorum. Dozu azaldı biraz.
◊ İlk teşhis ne zaman kondu? Biz seninle bir sene önce bir program çekiminde birlikteydik. Kanserden haber, eser yoktu. Ya da vardı, biz bilmiyorduk!
- Kasım ayına kadar bir şeylerin olduğunu tahmin ediyordum ama kesin ne olduğunu bilmiyordum.
◊ İlk nasıl fark ettin, o süreci anlatır mısın?
- Bütün yaz Bodrum’daydım. Eylül gibi karnımda bir şişlik fark ettim. Doktora gittim, “Olabilir” dediler. İlaç verdi. İlacı içtim iki üç gün ama bir değişiklik olmadı. Ağrı yoktu, şişlik vardı ve her geçen gün çoğalıyordu. İnsan şişkinliği ödem zannediyor, çok da ciddiye almıyor. Başka bir hastaneye gittim, ultrasona soktular. Bir sıvı gördüler, olay orada başladı.
◊ Sıvı birikimi neden olurmuş?
- “Akciğer, böbrek ya da iç organlarınızdan bir tanesinin çalışmaması durumunda böyle bir şey olabilir” dediler. Fakat arıyor, arıyor bir şey bulamıyorlardı. Akciğer, karaciğer temiz, o temiz bu temiz. İlaçlı MR’a aldılar beni. Orada da bir şey çıkmadı. Böyle hastalığın ne olduğunu ararken zaman da geçiyor tabii. Sonra kadın doğuma yönlendirdiler beni.
KANSER ÇOK SİNSİ BİR HASTALIK
◊ Düzenli check up yaptıran biri misin? Yoksa benim gibi aman araştırırsam bir şey bulurlar diye kontrollerden uzak mı duruyorsun?
- Ben her sene düzenli check up yaptırırım aslında. Annemde göğüs kanseri vardı, babamı da akciğer kanserinden kaybetmiştik. O nedenle kendime ekstra özen gösteriyorum. Neyse, kadın doğuma gittim, baktılar. Testler yaptılar. Hiçbir şey bulunamadığı için biz tahlil istedik.
◊ Gizli saklı ilerliyor ve şişkinlik dışında belli de etmiyor demek ki?
- Çok sinsi bir şey. Yaptırdığımız özel tahlilleri almaya gittiğimde adam baktı, “Bu beni aşar” dedi. Anladım tahlilde bir şey çıktığını. Muayenede bir şey belli olmuyor, ultrasonda da belli olmuyor, ama elimizde bir delil var. Karnımdaki sıvıdan örnek alıp patolojiye gönderdiler. O su da asitli su çıktı çok şükür, yani kötünün iyisi.
◊ Bu süreç uzun sürmüş herhalde. Nasıl geçti o günlerin?
- Sürekli hastanelerdeyim, sürekli araştırıyorum. Ne olduğunu bilmediğin için uzmanına gidemiyorsun. En son endoskopi yaptılar. O zaman kesinleşti. Yumurtalıkta, biraz da bağırsağa yapışmış vaziyette sağ tarafımda bir karartı vardı.
◊ Kaçıncı evrede?
- Ben üçüncü evredeymişim. Allah’tan erkekmiş, yayılan bir tür değil yani. Endoskopiden sonra öğrendim. “Kemoterapi yapalım, sonra ameliyat” dediler.
◊ Ne hissettin o an?
- Açık ve net budur demiyorlar tabii ama ben anladım. Bir şey diyemedim. Eve geldim, kendim araştırma yaptım. Allah önüne çıkartır ya, Faruk Hoca’yı (Prof. Dr. M. Faruk Köse) bulduk. Allah razı olsun. Hemen randevu aldım, gittim.
HİÇ AĞLAMADIM, ÖYLE BİR LÜKSÜM YOKTU, GÜÇLÜ OLMALIYDIM
◊ Hiç ağladın mı?
- Hiç ağlamadım. Çok enteresan. Bütün arkadaşlarım ayıldı, bayıldılar bana belli etmediler tabii.
◊ Ağlamaz mısın hiç peki zorluklarla karşılaştığında, üzüldüğünde?
- O anda benim ağlamaya ihtiyacım yoktu. Mücadele etmek zorundayım. Küçüklüğümden beri hep mücadele ederek tırnaklarımla bir yere geldiğim için. Ben bir yaşındayken annemle babam ayrıldığı için hayatta hep tırnaklarımla kazıyarak bir şeyler yaptım, ağlama lüksüm olmadı. Hiçbir zaman zayıf olmamam gerekiyor, güçlü olmam gerekiyor.
◊ Şimdi bitti artık, temizledik dediler değil mi?
- Markerler üç aydır hiç inmiyordu, 90’larda falandı. En son tahlilde normalde 34 ise mesela benim 22 çıktı. Ama tabii daha sorunlarım var. Geçecek onlar da. Saçlar, kirpikler gitti.
PERUĞU KENDİ SAÇLARIMDAN YAPTIRDIM
◊ Şu andaki peruk o kadar doğal duruyor ki, ben ayırt edemedim!
- Bu saçlar da benim zaten. Saçlarımın döküleceğini söyledikleri zaman ben kısacık kestirdim saçlarımı. Kendi saçlarımı da perukçuya verip yaptırdım. Şimdi onları takıyorum.
◊ Bu dönemde arkadaşlıklar çok önemli tabii. Onların kıymetini anladın mı, gerçek dostların var mıymış?
- Bütün dostlarım inanılmazdı. Belki onlar da beni çok ayakta tuttu. Tanıdığım tanımadığım birçok sanatçıdan, arkadaşlarımdan, herkesten telefonlar, mesajlar yağdı. Artık yetişemedik.
◊ Hepinizi için muhakkak zor bir dönem ama oğlun için daha zor olmalı. O nasıl bir tepki verdi?
- Çok olgun bir çocuk. Çok destek oldu.
◊ En çok neye dikkat etmen gerekiyor, ne öğrendin bu süreçte?
- Mesela çok kalabalık yerlerde bulunmayacaksınız. Çünkü bağışıklık sistemim çok düşük. Her şeyin doğalını yemek durumundayım. Evde ya da çok iyi bildiğim bir yerlerde pişmiş olmalı.
FİLMLERİMİZ OYNUYOR TELİF ALAMIYORUZ
◊ Telif yasası için çok uğraştın. Şimdi ne durumda?
- Son altı yedi aydır bilmiyorum. Filmsan Vakfı ilgileniyor. Türkiye’de bu işler zor. Filmlerimiz oynuyor, hiçbir şey kazanamıyoruz. Kazanamasak da bunu oturtmak istiyorum. En azından çocuklarımıza miras kalabilir belki. Belki bizden sonrakilere faydası olur. Şimdiki oyuncular çok daha iyi para kazanıyor. Bizim dönemimizde biz kazanmıyorduk oyunculuktan.
◊ Şu anda dizilerde sürekli şikayet halindeler “çok çalışıyoruz” diye. Sizin Yeşilçam’la bir karşılaştırsana...
- Karşılaştıramam. Onlar bilemezler. Evet, belki zaman olarak çok çalışıyor olabilirler ama çok gençler şu anda, bir şey olmaz çalışsınlar. Öyle bir gün geliyor ki bak mesela ben şu an oyunculuk yapıp para kazanmak istesem, şu an aç kalmıştım. Ama şükürler olsun ki sahneye çıktım, bir şeyler yaptım.
◊ Eskiden Yeşilçam’da bu kadar çok çalışmıyor muydunuz?
- Çalışıyorduk. Bazen bir günlük işimiz kalıyordu, diğer işe başlıyorduk, arada boşluklarda diğerini bitiriyorduk. Ama aldığınız paralar şimdilerde alınan paralar gibi değildi. Onlar bir diziden mesela ev, araba alabiliyorlar, başrollerden bahsediyorum tabii ki. Alt kadrodakiler bile yine o zamana göre çok iyiler. Mukayese bile kabul etmez.Ü
BİZİM ZAMANIMIZDA SET AŞKLARI YOKTU
◊ Set aşklarına ne diyorsun?
- Çok uzun çalışıyorlar, çok vakit geçiriyorlar birlikte. Kimi görüyorsa orada öyle oluyor herhalde.
◊ Sizde var mıydı öyle?
- Bizim zamanımızda pek fazla yoktu. Çünkü herkes doluydu. Bir de o kadar uzun sürmüyordu filmler bir ayda bitiyordu. Şimdi uzun sürüyor. Haklılar yani. Güzel şeyler de çıkıyor, hoşuma da gidiyor.
OĞLUM VAR, ERKEN ÖLMEMEM GEREK
◊ Ölüm fikri ile hesaplaştın mı hiç o mücadele döneminde?
- Erken ölmemem gerektiğine inandım hep. Oğlum olduğu için ve daha 19 yaşında olduğu için bana biraz daha ihtiyacı var. Aslında kendi ayakları üzerinde duracak yaşta tabii ama yine de anneye ihtiyacı var.◊ En büyük motivasyonun oğlun mu?- Evet. Ameliyata girerken hiç kimseyle vedalaşmadım. Oğlum da dahil olmak üzere. Ölümü kabullenmedim. Döneceğimi biliyordum. Yoğun bakımda kendimi yatağı tutarken buldum, sanki tutmazsam gidiyormuşum gibi geliyordu. Birkaç kere öyle oldu. Sımsıkı tutuyordum o kadar güçsüz olmama rağmen.
YEŞİLÇAM’DA SÖZ SENETTİ BAŞKA DÖNEMLERDİ ONLAR
◊ Yeşilçam ne ifade ediyor senin için?
- Yeşilçam benim için çok özel. Bir de biz artık Yeşilçam’ın son döneminin son oyuncularıydık. Çok keyifli, çok naif, her şeyin filmlerde daha doğal olduğu zamanlardı. Mekan bile kiralanmıyordu, hatırına veriliyordu birçok yer. Söz senetti. Her şeyi kendimiz yapardık. Özel günlerdi bence.