Arz-ı Mev'ud planlarını alt üst edeceğiz

Filistin Âlimler Birliği'nin yasaklı liderlerinden Ebubekir Hüseyin Avavfe, Kudüs mücadelesini ve Suriye'deki savaşı Milli Gazete'ye değerlendirdi. Suriye sınırının sıfır noktasında soruları yanıtlayan Avavfe, 'ümmetin kurtuluşu için Kudüs'ün fethi, Kudüs'ün fethinden önce de Şam'ın fethi gereklidir. Yani Kudüs kapıysa Şam anahtardır. Bizler bu fetihleri gerçekleştirerek İsrail rejiminin 'Ar-zı Mev'ud' planlarını alt üst edecek ve gerçek barışı getireceğiz' dedi.

  • 2328

Siyonist İsrail rejimi tarafından 8 kez tutuklanan ve gördüğü işkencelerden sonra gözlerini kaybeden, Filistin Âlimler Birliği yöneticilerinden Ebubekir Hüseyin Avavfe, Filistin’de ki İslami direnişi ve Suriye savaşını Mili Gazete’ye değerlendirdi. Hak ve batıl mücadelesinin kıyamete kadar bitmeyeceğini söyleyen Avavfe, “Siyonizm dünyanın her yerinde fitne saçıyor. Özellikle de Ortadoğu’da büyük bir fitne ve savaş ortamı var. Bunun birinci müsebbibi de İsrail’dir. Ancak biz lanetlenmiş bir topluluğun tüm insanlığı zehirlemesine izin vermeyeceğiz” diye konuştu.

İsrail, Filistin’de ki Yahudi sayısının Müslümanları geçtiğini iddia ediyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?         

Şu an Filistin’de 6,5 milyon Filistinli Müslüman var. Filistin’deki işgalci Yahudilerin sayısı ise 5 milyondur. Ayrıca Filistin dışında da 7 milyon Filistinli Müslüman var. Mesela bugün itibariyle Suriye’de bile 600 bin Filistinli var. İsrail bu söylemleri bilinçli olarak yayıyor. Çünkü nüfus önemli bir silahtır ve biz öz vatanımızda işgalcilerden daha fazlayız. Allah’ın izni ve bereketi ile de bu hep böyle olacaktır.

Libya’da trajedi

İKİ hükümetli yönetimin hakim olduğu Libya’nın bazı bölgelerinde göçmen trajedisi yaşanıyor. Misrata’nın Kerarim bölgesindeki bir kampta bin 500 göçmen, beş ayı aşkın süredir ölüm kalım mücadelesi veriyor. Avrupa’nın çeşitli ülkelerine gitmek amacıyla tehlikeli yolculuğa çıkan Mısır, Pakistan, Bangladeş, Fas, Sudan, Gana, Gambiya, Cezayir, Çad, Nijer, Nijerya ve Mali vatandaşı yüzlerce göçmen, cezaevi niteliğindeki mekanlarda tutuluyor. Misratalılara göre kaçakların kaldığı bu tür mekanlar kamp ve Libya’nın genelinde 9 adet bulunuyor. Kerarim bölgesindeki kampta bin 500 kişi kalırken, diğer 8 kampın her birinde en az 500’er göçmen var.

AA ekibinin çekim ve görüşme yapmasına izin verilen kamp, iki katlı binadan oluşuyor. Binanın onlarca odası bulunuyor. Odalarda kalanlarsa ülkelerine göre ayrılmış durumda ve bir bölümünde kadınların kaldığı binada tutulanların durumu içler acısı. Göçmenler, odalarda balık istifi şeklinde kalıyor. Kimi odalarda adım atılacak yer yok. Her taraf yataklarla kaplı. Göçmenler, yemek ve lavabo ihtiyaçlarını gidermek için çıktıkları sırada birbirlerini ezmemek için büyük çaba sarf ediyor.

“Kamp değil hapishane”

Göçmenler, kaldıkları yerin “hapishane” olduğu görüşündeler. Etrafı kalın ve yüksek duvarlarla örülü binanın dışarı açılan tüm kapıları kilitli. Etrafta ise güvenlik görevlileri, 7 gün 24 saat esasına göre nöbet tutuyor.

Göçmenlerden Çadlı Cemal, adeta gözyaşı dökerek isyan ediyor. “Kaçak kampı denilen bu yer aslında bir cezaevi” diyen Cemal, “Lavabolar leş gibi kokuyor. İnsanlar yıkanamıyor ve temizlenemiyor. Bakın, tek odada yüzlerce kişi bir arada kalıyoruz. Bizler, yerimizden kıpırdayamıyoruz. Kalkıp bir ihtiyacımızı giderdiğimizde birbirimizin üstüne basa basa yatağımıza girebiliyoruz” dedi. Libyalı yetkililerden tek isteklerinin, ülkelerine dönmelerine izin verilmesi olduğunu anlatan Cemal, “Maceralı bir yolculuğa çıktık ve başarısızlıkla sonuçlandı. Beş aydır buradayız. İnsanlığımızdan eser kalmadı. Artık tek bir isteğimiz var; ülkemize dönmemize izin versinler” ifadelerini kullandı.

ARZ-I MEV’UD GERÇEKLEŞMEYECEK

Kudüs’ün fethinden önce Şam’ın fethi gereklidir diyen bir görüş var. Buna katılıyor musunuz?

Ben bu düşünceye katılıyorum. Çünkü Selahaddin Eyyübi’nin Kudüs’ü fethinden evvel Şam fethedilmişti. Hadis-i Şerif’te de Hz. İsa’nın yeryüzüne Şam’da ineceği, oradan da Kudüs’e gireceği bildiriliyor. Ümmetin kurtuluşunun en büyük engeli terörist İsrail devletidir. Siyonizm’in en büyük hedefi de Arz-ı Mev’ud’u gerçekleştirmektir. Yani Kabbala’da yazılı olan Kutsal topraklara hâkim olmaktır. Suriye’de bu toprakların içinde ve çok da önemli bir bölümünü kaplıyor.  Onun için Suriye İslam toprağı olarak kalmalıdır. Kısacası Kudüs kapı ise Şam’da anahtardır.

Mahmut Abbas hakkında ne düşünüyorsunuz?

İsrail’in ajanı demek istemiyorum ama Mahmut Abbas İsrail lehine o kadar çok çalışıyor ki, bazı Mossad ajanları onu kıskanıyordur. Bu bahsi biraz açmak gerekirse; Filistin’de tüm hukuki işleri İsrail yürütüyor. Batı Şeria’da Mahmut Abbas’a bağlı 100 bin kişilik bir ordu var. Bu askerlerin her birinin 5 kişiye baktığını varsayarsak 500 bin kişilik bir kesim, Mahmut Abbas taraftarlarının çekirdeğini oluşturuyor. Velhasıl malum zaat için İsrail’in taşeronu diyebiliriz   

Filistinli mücahitlerin hatıratlarında, “İsrail için çalışan Filistinli ajanlar” ibaresi geçiyor. Bu ajanları engellemek için ne gibi tedbirler alınabilir?

Bu ifade doğrudur. Siyonistler,  Filistin’de birçok Arap vatandaşı ajan olarak kullanıyor. Bunun önüne tamamen geçmeniz imkânsızdır.  Fakat bizimde kendimize göre önlemlerimiz var. Müslüman mücahitleri, İsrail devletine bildiren ajanları yakaladığımızda onları idam ediyoruz. Hem de bu ajanlar,  halkın gözü önünde kardeşleri veya babaları tarafından idam ediliyorlar.  Bu onlara verilecek en büyük cezadır. Bizim içinde en büyük tedbir…

CİHAT SADECE DEMİR SİLAHLARLA YAPILMAZ

Filistin Âlimler Birliği’nin önemli yöneticilerinden birisiniz. Sizce Suriye ve Kudüs’te cihat etmenin hükmü nedir?

Suriye de, Filistin de İslam toprağıdır. Şu an orada Müslümanlar hâkim olamayabilir ancak bir belde, bir kere İslam ile müşerref olmuşsa orası artık İslam toprağı olmuştur. Kaybedilse bile işgal altında sayılır ama yine de orası İslam’ındır. İşgal atındaki toprağı da kurtarmaya çalışmak farzdır. Bugün bu beldelerin zulümden kurtulması için mücadele etmek farzdır. Yani bu beldelerde cihat farzdır. Fakat cihat sadece demir silahlarla yapılmaz. Bu müdafaanın hukuki boyutu var, medya boyutu var, sosyolojik boyutu var, siyasi boyutu var. Bütün Müslümanlar elinden geldiğince cihat etmelidir. Ancak öncelik herkesin kendi toprağıdır. Herkes canıyla malıyla önce kendi toprağı için cihat edecek, sonra da diğer İslam beldeleri için çalışacak, bu mücadele hangi saha da olursa olsun…   

Bakmadan Geçme