AKP 'tek devlet, tek millet, tek bayrak' sloganları ile mizah mı yapıyor yoksa?

Haluk Koç röportajının ikinci bölümü... CHP'nin akil adamlarından Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Koç, HAYIR'ın şifrelerini veriyor.... Koç, anayasa referandumunda neden tercihlerini HAYIR'dan yana yaptıklarını usta röportajcı Mustafa Toygar'a anlattı.

  • 9931

​ ​

(Mustafa Toygar - Haber Platosu Özel)

mustafa@haberplatosu.com

Niye HAYIR?.... CHP'nin akil adamlarından Prof. Dr. Haluk Koç anlatıyor...

Türkiye'nin gerçek akil ve bilge adamları ile “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ni tartışmaya devam ediyoruz.

Dördüncü röportajımızı da, CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Koç ile gerçekleştirdik.

Haluk Koç röportajının ikinci bölümü ile okuyucularımızı baş başa bırakıyoruz.

PROF. DR. HALUK KOÇ RÖPORTAJI (2. BÖLÜM) Mustafa Toygar: Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan; çözüm süreci, devlet içerisindeki FETÖ yapılanması ve Suriye politikasında yanlış yaptıklarını bir şekilde itiraf etmiş oldular. FETÖ konusunda, dönemin Genel Kurmay Başkanının kendilerini ikaz ettiklerini de söylediler. CHP olarak siz de bu konularda çok ikazlar yaptınız. Devletin ortak aklı daha çok kullanılsaydı bu yanlışlar olur muydu? Sayın Erdoğan'ın bundan sonra yanlış yapacağını sanmıyorum, pahalıya mal olmuşsa da, çok değerli tecrübelere sahip olmuşlardır. Kendisinden sonra gelecek olan cumhurbaşkanı da benzer yanlışları yaparsa, Türkiye'ye yazık olmaz mı? Prof. Dr. Haluk Koç: “Tek devlet, tek millet, tek bayrak” diye sloganları var biliyorsunuz. Bazen bana, “mizah mı yapıyorlar” diye düşünüyorum. Çünkü yaptıklarına bakınca, sebep oldukları olaylara bakınca, bütün ateşledikleri, tetikledikleri olaylara bakınca bu sloganları inat olsun diye mi kullanıyorlar, mizah olsun diye mi yapıyorlar diye sormadan geçemiyorum. Akıl almaz bir çözüm süreci çıkarttılar biliyorsunuz. Allah'ınızı severseniz hep beraber birlikte yaşama iradesini koruyalım mı, evet koruyalım. Kürt kardeşlerimiz de eşit hukuku paylaşan, eşit haklara sahip, eşit birer cumhuriyet vatandaşı olsunlar da, eğer eksiğimiz varsa da giderelim mi? Evet giderelim… Bunu nerede yapalım; bunu bir terör örgütünün şantajını, onun korkutmasını, eylemlerini sinerek, onların etkisinde kalarak mı yapalım, onları muhatap alarak mı yapalım, yoksa TBMM'de bu milletin her ferdini kucaklayacak düzeni hep beraber mi kuralım? Makul-mantıklı olan bu değil midir? İKİ PARTİLİ SİSTEM ZATEN İKTİDARIN İSTEDİĞİ BİR ŞEY ÇÜNKÜ... Mustafa Toygar: Başkanlık, pratikte iki partili sistemi de getirmiyor mu? Amerika örneğinde olduğu gibi, zaman zaman CHP'nin de başkanlığı devraldığını göremeyiz mi? Prof. Dr. Haluk Koç: Şimdi varsayımlar üzerine konuşuyoruz. Öncelikle bu sistemin olmamasını sağlamak gerekiyor, Türkiye'nin sağlığı açısından. Yani iki partili sistem zaten iktidardaki partinin istediği bir şey çünkü o birçok unsuru kendi içerisinde konsolide etmiş durumdadır. İşte o, en son bir küçük parçayı daha yutmakla meşguldür. Acı olan da o son parçanın onun içinde erimek için çok temayül gösterir halde olması, acı olan da odur siyaseten. Karşı çıkanlar var, direnenler var, çünkü bir misyon çizgisi, farklı bir çizgi, Türk Siyasetini ana hatlarından bir tanesidir. 80 sonrasında gerçeklerle yüzleşmiş, evrilmiş bir siyasi çizgi. 80 öncesi çok farklı ama 80 sonrası çok daha farklı bir hale gelebilmiş bir çizgi. Ve bugün bakıyorsunuz savunduğu temel değerlerle AKP'nin deminden beri söylediğimiz, yaptığı yanlışların neresinde uyum sağlayacak, o soru işareti. Tabi o bünyeyi ilgilendiren bir durum. İki partili bir yapı, başkanlık rejimi buna hiç gitmeyecek bir sonuç için; bu ülkeyi seven, bu vatanı seven, bu milleti seven, bu millete borçlu olduğunu hisseden herkesin HAYIR'lı bir davranışta bulunması gerekiyor. HALUK KOÇ RÖPORTAJININ 1. BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ Mustafa Toygar: Demokrasi” diyorsunuz… Demokrasinin önündeki en büyük engel; siyasi partiler yasası ile seçim yasası değil mi? İsim bazında bugün mecliste bulunan milletvekillerinin tamamının milli iradeyi temsil ettiğini söyleyebilir misiniz? Prof. Dr. Haluk Koç: Hayır, bunu baştan beri en rahatlıkla söyleyebilen parti CHP'sidir. Seçim bölgelerinin yüzde 85'inde ön seçim yaptık. Tabi onun da tamirata muhtaç kısımları var. Çünkü her sistem kendi içerisinde değerlendirilerek, düzeltilerek tekâmül ettirilir, en olgunu bulunur. Ama siyasi partiler yasası, “gelin bütün darbe yasalarını temizleyelim” diyoruz. Mesela bu siyasi partiler yasası da 12 Eylül'ün hediyelerinden bir tanesidir. Hayır diyorlar, çünkü orada yetkisini kullanacak. Nedir o, milletvekili onun için bir araç, kimse kusura bakmasın ben de milletvekiliyim, kimseye hakaret etmiyorum. Bu getirilecek sistemde ne olacak; hem devlet başkanı, hem parti genel başkanı, hem hükümet başkanı… Milletvekillerini ben seçeceğim, senin seçtiğin milletvekilleri senin yargılanman için oy vermeyi bırak, tam tersine senin yargılanmaman için ya da sana gelebilecek her şey için kendilerini siper edeceklerdir. Şekilde olduğu gibi, bugün gördüğümüz gibi. Onun için bugün CHP içerisinde tartışmalar zaman zaman çok boyutlu oluyor ve kamuoyuna yansıyor. Neden, kendi içerisinde demokrasiyi işletmeye çalışan bir parti olduğu için. Siyasi partiler yasasıyla ilgili sorunuz, Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisi, bakın; demokrasi dedi, insan hakları dedi, özgürlükler dedi ama en temel darbe yasalarına dokunamadı bunların en başında da siyasi partiler yasası geliyor. Çünkü biat eden, kendilerini borçlu hisseden milletvekilleri istiyorlar. Mustafa Toygar: Taban ve delege istediği halde MHP genel başkanını değiştiremedi, bunu yapmak sizde de zor. Parti genel başkanını değiştirmek neredeyse mucizelere kalmış Prof. Dr. Haluk Koç: Ben de bir ara genel başkan adayı olmuştum demokratik olarak yarışmaya çalıştım. Gittim anlattım, imzalar aldım ama başka partilerde böyle bir şey de yok, başka partilerde hiç yaşatmıyorlar biliyorsunuz. Son tüzük değişikliği ile CHP kendi içerisindeki demokrasiyi biraz daha kurumsallaştırdı. Bu siyasi partiler yasasına rağmen. Biliyorsunuz yasalar tüzüğün önündedir, tüzükler yasalara göre yapılır. Yasa değişecek ki tüzük de ona göre değişsin, demokratikleşsin, genişleyebilsin. Bu Türkiye'nin yaralarından bir tanesidir ama yukardakiler her şeyden sorumlu olmak istiyorlar: Hem cumhurbaşkanı, hem devlet başkanı, hem başbakan, hem parti genel başkanı, hem anayasa mahkemesi başkanı,hem meclis başkanı, hem üniversite rektörü, hem spor kulübü başkanı, hem sendika başkanı, hem doktorlar odası başkanı, mühendisler odası başkanı, her şey…. DİKTATÖRLÜK, TEK ADAM REJİMİ... Mustafa Toygar: Bir insana bu kadar yük yüklemek bir yerde o insana zulüm değil mi? Prof. Dr. Haluk Koç: Zulüm tabİi, artı başka bir şey daha var. Ben bunları olacağım diyor, bu yaptığım tasarruflardan dolayı sorgulanmayacağım, yargılanmayacağım öylede bir garantisi var işin. İşte buna diktatörlük diyoruz, tek adam devleti diyoruz, buna tek adam rejimi diyoruz. Onun için buna karşı çıkıyoruz. Mustafa Toygar: ABD'lerinde yeni Başkan Trump gelir gelmez bir kararname imzaladı. Pek çok İslam ülkesini neredeyse terörist ilan etti. Ancak bağımsız yargı; “ne yapıyorsun, dur bakalım orada” dedi. Türkiye'de de böyle bir şey olur mu? Prof. Dr. Haluk Koç: Amerika'da başkanlık sistemi var ama orada kuvvetler ayrılığı var, muhteşem. Türkiye'de çay toplamaya gidiyor yargı, önlerini iliklediler bunlara tanık oluyoruz. Cumhurbaşkanlığı makamında yargı yılının açılışı yapılıyor. Mustafa Toygar: Başbakan, adalet bakanı, AK Parti kurmayları yaptıkları açıklamalarda; “PKK, HDP, FETÖ gibi terör örgütleri HAYIR dediği için biz EVET diyoruz” ifadelerini kullanıyorlar. Bu ne anlama geliyor? Bu terör örgütleri adına açıklamaları kimler yaptılar? Terör örgütlerinin propagandasının yapıldığını düşünüyor musunuz? Prof. Dr. Haluk Koç: Çok saçma bir siyaset tavrı olduğunu kendileri de kabul ettiler herhalde, yani çok yüksek bir oranda HAYIR var toplumda. Şimdi ben mesela HAYIR diyeceğim. Ben Türkiye Cumhuriyetinin bekası için HAYIR diyeceğim, ortak aklın egemen olması için HAYIR diyeceğim, kuvvetler ayrılığı olması için HAYIR diyeceğim, Türkiye'nin bölünmemesi için HAYIR diyeceğim ki öyle bir madde de var biliyorsunuz, bölgesel yönetimler kurabilme hakkı da veriyor başkana. Şimdi ben terörist mi oluyorum. Böyle bir şey olabilir mi? Mustafa Toygar: Bu yaklaşım; diktacı, antidemokratik, “Hayır” diyecekler üzerine baskı kuracak bir anlayış değil mi? Korku salan eğer; “Hayır derseniz siz de PKK'lı, HDP'li, FETÖ'cü damgası yersiniz” demek değil mi? Siz ne yapacaksınız, benzer korkular yaratan sloganlar mı bulacaksınız yoksa getirilen sistemin tartışılmasını mı sağlayacaksınız? Prof. Dr. Haluk Koç: Biz kucaklayıcı davranmaya gayret ediyoruz. EVET diyen de kendi gerekçelerine göre EVET der, HAYIR diyen de bütün bunları değerlendirerek HAYIR der. Şimdi bunu Sayın Başbakan söyledi, hemen aklıma şu kandırılma hikâyeleri geldi. Bir ara, şimdi terörist diye ilan ettiğiniz gruplarla iç içeydiniz, kankaydınız, yediğiniz- içtiğiniz su ayrı gitmiyorsa, beraber ıslanıyordunuz yağan yağmurlarda. İmralı'ya tarifeli motorlu seferler düzenliyordunuz, gelenleri Dolmabahçe Sarayında öpüp koklayarak kucakladınız, ortak deklarasyonlar yaptınız. Devletin en yetkili kişilerini bir terör örgütünün muhataplığına soyundurdunuz. Gittiniz bir kuzey ülkesinde, bir üçüncü dünya ülkesinin hakemliğinde… Bu garabeti yaşattınız Türkiye'ye… Siz, devleti paralel yapı diye tarif ettiğiniz yapıya; “ne istediniz de vermedik nankörler” diyecek kadar devletin her kademesini açtınız. Emniyetini açtınız, adliyesini açtınız, eğitimini açtınız, kadrolaşmasını açtınız değil mi? Şimdi; “siz o zaman teröristlerle kol kolaymışsınız” bunu mu dememiz lazım? Biz bunu demiyoruz, “kandırıldık” dediniz bu beyanı geçerli kabul ediyoruz. Kandırıldıysanız çok safmışsınız, Türkiye'yi bu badirelere siz sürüklediniz, daha beterini yapmamanız için, tekrar kandırılmamanız için HAYIR diyoruz. Bizim gerekçemiz bu… Onun için bu söylemler Sayın Başbakan'a yakışmıyor. Esprili bir kimlik geliştirmeye çalışıyor Başbakan ama bu kimliğini aldı- götürdü bu söylemler. Hiç bir sevimliliği kalmadı, çok ucuz söylemler, hoş olmayan söylemler. Kendileri de herhalde sahadan gelen yansımalar sonucunda çark etmeye başladılar bu söylemden. Çünkü onlara zarar veren söylemler… BAŞKAN İSTERSE DEVLET KURUMLARINI BÖLGELERE AYIRARAK ÜLKENİN BİR NEVİ BÖLÜNMESİNE NEDEN OLABİLİR Mustafa Toygar: 18 maddelik anayasa değişikliği, tartışılmadan hazırlandı, tartışılmadan meclisten geçti. Belki meydanlarda tartışılır, gerekçeleri anlatılır diye düşünüyorduk o da olmuyor. Üstelik değişiklik 18 madde ile sınırlı da değil, sanırım 20 den fazla anayasa maddesi ilga oluyor, 50'den fazlası da değişiyor. Ne dersiniz? Prof. Dr. Haluk Koç: Evet, çok çok… Hele öyle bir son madde var, sondan iki evvelki madde, anayasadaki birçok şeyi tek maddede birleştiriyor. Orda da torba anayasa değişikliği yapıyor. Bunları teker teker anlatabilmenin bu hengamede imkanı yok ama çok kolaycı bir yaklaşım. Mustafa Toygar: Özellikle MHP cenahı ısrarla “beka” sorunu nedeniyle bu değişikliklere evet oyu vereceklerini ifade ediyorlar. Nedir bu beka sorunu? Prof. Dr. Haluk Koç: Tam tersine o beka sorununu biz ileri sürüyoruz, bahsettiğini partinin sayın yöneticilerinin böyle bir şey ifade etmeye inanın hakları yoktur. Çünkü bakın çok net ve açık, eğer bu sistem kabul edilir ise başkan isterse devlet kurumlarını bölgelere ayırarak ülkenin bir nevi bölünmesine neden olabilir.Diyelim yine kandırıldı seçilecek başkan, kim olur bilmem, kandırılan bir kişi, kolay kandırılan bir kişi, kafasına göre yine bir çözüm süreci yaşadı. Oslo'da söylendi bu; “hangi valiyi, emniyet müdürünü istemiyorsanız bize söyleyin görevden alalım” Kime söyledi, devlet bunu terör örgütüne söyledi. Terör örgütü diyecek ki; “şu validen şikâyetçiyim, şu emniyet müdüründen şikâyetçiyim, şu garnizon komutanından şikayetçiyim onu alın” Bunlar söylendi, biliyorsunuz var kayıtlarda bunlar. Şimdi beka sorunu tartışmasını açan siyasi kişiler, siz ne yaptınız bunları eleştirmediniz mi? Adama yetki veriyorsunuz, seçilecek olan kişiye, Türkiye'yi bölgelere ayırabilir diyor yönetim açısından, yönetsel farklılıklarına göre bunları bölebilir diyorsunuz. Yeniden kandırılan bir kişinin, Türkiye'yi bölgesel yapılara ayırabileceğini gösteriyor. Daha önceki siyasi arşivlere açın bakın, şimdiki cumhurbaşkanının federal yönetimlerle ilgili demeçleri de var. "KANDIRILDIK" DİYENLERİN BUNDAN SONRA DA KANDIRILMA İHTİMALLERİ YÜKSEK Mustafa Toygar: Orada bir de şey var, sanki demokrasiyle beka sorununu sağlayamayacağız işte sıkı bir yönetimle bunu yapalım diyorlar ama Kenan Evren örneği var biliyorsunuz; koalisyonlar döneminde de Yunanistan'a verilmeyen avantajlı durum, NATO'nun askeri kanadına dönmesi... İşte Kenan Evren'i kandırdılar. Türkiye'nin aleyhine bir durumdu. Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına dönmesini sağladılar. Böyle durumlar olabilir mi? Prof. Dr. Haluk Koç: Bir de kandırılma geleneği, alışkanlığı yerleşmişse, örnekleri çoksa yakın zamanda... Kendi itiraflarına da yansıyor "Gerçekten biz kandırıldık" lafları. Demek ki bundan sonra da kandırılma ihtimallerinin yüksek olduğunu gösteriyor. Bu Türkiye için çok büyük bir risktir. Mustafa Toygar: Mevcut anayasanın parlamenter sistemi çok da yansıttığı söylenemez. Darbecilerin yaptığı sonra üzerinde ara-ara değişikliklerin yapıldığı yamalı bohça gibi duruyor. Evet diyenlerin hiç mi haklı yanı yok? Prof. Dr. Haluk Koç: Bu yamalı değişiklik doğru, birçok değişiklik yapıldı ama hepsi oy birliğiyle yapıldı. Parlamentoda genel mutabakatla yapıldı. CHP'nin de onay verdiği bir sürü değişiklik var. Ülkenin o gün geldiği koşullarda bunların düzenlenmesi gerekiyordu, makuldü hep beraber yaptık. Mustafa Toygar: Parlamenter sisteme dayalı sil baştan bir anayasa yapılamaz mıydı? Prof. Dr. Haluk Koç: Bizim amacımız o zaten. İlk başta oturduğumuz zaman masaya neydi. Yeni bir anayasa, temel hak ve özgürlükleri hedef alan ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin siyaseten tarifini zedelemeyecek, yani anayasanın ilk 4 maddesinde değişiklik yapmayacak. Türkiye'yi tarif eden maddeler kalacak. Parlamenter demokratik sistemi güçlendirecek, yargı bağımsızlığını pekiştirecek, üniversiteler üzerindeki baskıyı kaldıracak, idari mali bilimsel özerkliği sağlayacak, diğer kurumları buna göre olgunlaştıracak bir değişikliği hep beraber yapalım. Oturuldu masaya çalışıldı. Nerede kitlendi iş ? Başkanlık sisteminde kitlendi. Gelindi biz başkanlık istiyoruz.. Başkanlık olmaz, biz masaya ne için oturduk? Parlamenter demokratik sistemi sizin sorunuzda olduğu gibi güçlendirmek üzere oturduk. Şimdi sen geldin bana başkanlığı dayatıyorsun. Baştan yola çıkarken çok farklı çıktık, şimdi yolun yarısında farklı bir sistem öneriyorsun. Orada tıkandı iş. O zaman MHP'de buna çok şiddetli bir şekilde karşıydı biliyorsunuz. Çok şiddetli bir şekilde karşıydı. Çelişkiler ortada umarım.... Mustafa Toygar: Getirilen sistemin kuvvetler ayrılığı ilkesini zayıflattığı, hatta ortadan kaldırdığı eleştirilerine nasıl karşılık veriyorsunuz? Cumhurbaşkanı Erdoğan, kuvvetler ayrılığının zayıflatıldığı düşüncesine katılmadığını da ısrarla ifade ediyor. Prof. Dr. Haluk Koç: Bunu konuştuk çok net söyledik biliyorsunuz. Yasama organının unsurlarını, milletvekillerini bu kişi belirleyecek, tek kişi. Hükümet bunun içinden çıkmayacak dışarıdan kişilerden oluşturacak, kendi belirleyecek yürütmeyi. Yüksek yargı; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay üyelerinin önemli bir kısmını kendi atayacak, bir kısmını meclis seçecek, mecliste kendi atadığı milletvekilleri 2. turdan itibaren salt çoğunlukla kendi oylarıyla seçecek yani baştan aşağı kendi listesi. Yasama kendisi, yürütme kendisi, yargı kendi seçtiği adamlar. E kuvvetleri ne yapıyorsunuz bağımsız çalıştırıyor musunuz? Hepsini birleştiriyorsunuz. Nerede birleşiyor senin siyasi iradende, tek kişinin uhdesinde birleşiyor. Mustafa Toygar: Fiili bir durum var yani? Prof. Dr. Haluk Koç: Fiili bir durum var, kuvvetler birliği demokrasi. İşte rejim değişikliği dediğimiz bu. Mustafa Toygar: Cumhurbaşkanının, ülkeyi kararnamelerle tek başına yöneteceği, Türkiye Büyük Millet Meclisini devre dışı bırakacağı iddialarına ne diyorsunuz? Çünkü yasa çıkartmaya çok da gerek kalmayacakProf. Dr. Haluk Koç: Çok açık, Kanun Hükmünde Kararname. Bakın şu anda bile Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal emniyeti yok. Bu gece çıkabilecek bir KHK ile A şirketinin mallarına B kişisinin evine, bankadaki parasına el konulabilir. Bir kararname ve bunun üzerinden siz yargıda hak arama yoluna gidemiyorsunuz. Her şey kapalı. Diyelim üniversitede öğretim üyesisiniz, yarın sabah seni atıyor üniversiteden, özlük haklarını kesiyor, emeklilik hakkını kesiyor, varsa çoluğun- çocuğun onların eline muhtaç hale getiriyor yoksa iki lokma ekmeğe muhtaç hale getiriyor. Yani yasama görev yapacak mı yok Kanun Hükmünde Kararname işte gayet basit. Peki, bunlar bir üst yargı sisteminin denetimine açık mı? Anayasa Mahkemesi benim böyle bir görevim yok dedi. KHK çerçevesi ne olursa olsun hangi kanunu ne şekilde düzenliyorsa, yetkiyi veriyor tek kişiye. Ferman. Mustafa Toygar: Mecliste çok fazla iş kalmayacak. Prof. Dr. Haluk Koç: İşte onu söylemeye çalışıyoruz niye 600 kişi kardeşim, niye meclis var o zaman. Kapat meclisi, zaten fiilen kapanacak. Kanun da çıkartmayacak. Milletvekili içinden bakan da olmayacak. Bakanı orada gensoru denetleme mekanizması da yok. Hükümete güvenoyu da yok. Ne olacak o zaman o 600 kişi 150 tane okey masası kursunlar, dörtlü dörtlü okey oynasınlar. Başka çaresi kalmadı. Mustafa Toygar: Yeni sistemde yürütmenin denetimi nasıl olacaktır? Yani, TBMM'nin yürütme üzerindeki denetim yetkileri daraltılıyor mu? Daraltılmıyorsa bu yetkiler nelerdir? Prof. Dr. Haluk Koç: Kaldırılıyor. Kâğıt üzerinde var; yok efendim 300 milletvekili verecek 400 tane oy çıkacak yüce divana gidecek. 300 tane nerede senin imzaladığın adını yazdığın milletvekili sana şey verecek, 400ü oy verecek. Hadi diyelim onlar oldu ve senin seçtiğin 15 kişi de seni yargılayacak. Bunlar olmayacak işler. FESHETME YETKİNİZİN BULUNDUĞU HEYET SİZİ RAHATSIZ EDECEK HİÇBİR KARARIN ALTINA GİRMEZ, MÜMKÜN DEĞİL Mustafa Toygar: Ortaya çıkacak hükümet sisteminin güvenoyunu doğrudan halktan alan ‘tek kişilik hükümet' olduğu, bu yüzden başkanın belirleyeceği bakanlarla ilgili gensoru uygulamasına sistemsel açıdan ihtiyaç olmadığı görüşüne katılıyor musunuz? Prof. Dr. Haluk Koç: Valla bakarsanız, gelişmekte demeyeceğim ama az gelişmiş ülkelerin hepsine bakın. Ne denetim var ne böyle bir görev paylaşımı var. Tek kişi uhdesinde ona bağlı insanlar, ona bağlı yolsuzluk zincirleri, yoksullaşan halk. Dikkat edin hepsinde öyle. Ve sürekli bir savaş macerasıyla uyutulan kitleler, kahramanlıklarla. Yoksul bir lokma ekmek peşinde koşan insanlar. Ama bir üst yönetim sınıfı, farklı bir sınıf; kendi içinde organize olmuş polisiyle istihbaratıyla yani Türkiye totaliter bir istihbarat devleti haline getirilir ki gelmek üzerede şu anda. Mustafa Toygar: TBMM seçimleri yenileme kararı alırsa başkanın üçüncü kez seçime girmesi mümkün olabilecek. Başkanın kendi partisinin çoğunluk grubunu yönlendirmek suretiyle, 10. görev yılında TBMM'den seçimleri yenileme kararı çıkarttırırsa, bu durum 15 yıl başkanlık yapabilmesi sonucunu doğurur mu? Prof. Dr. Haluk Koç: Her an her türlü tehdit var. Feshediyor adam ya istediği zaman. Hoşuna gitmedi feshediyor. Sizin feshetme yetkiniz var. Feshetme yetkiniz bulunduğu heyet sizi rahatsız edecek hiçbir kararın altına zaten girmez, mümkün değil. Mustafa Toygar: Yani öyle bir meclis olsa da, yasama bağımsız karar verse de seni feshederim diyor. Prof. Dr. Haluk Koç: Aynen öyle. Yani bütün bunlara bakıp, keşke detaylı hakça tartışılabilse de bu şey bu millet nasıl bir garabetle karşı karşıya kalıyor değerlendirebilseler. Benim bütün üzüntüm görüyorsunuz meydan konuşmalarını, devletin kesesinden yapılan toplantılar, size o hak da yok biliyorsunuz. 5 kuruş para da yok. Nasıl demagojiler, nasıl kandırmalar. Yazık. Mustafa Toygar: Anayasa değişikliği ile sıkıyönetim kaldırılıyor, ancak sıkıyönetim uygulamaları OHAL maddesine alınıyor. Başkanın OHAL ilan etme ve OHAL'de kanun hükmünde kararnameler çıkarma yetkisi olacak. Bu yetkinin sınırsız kullanılmasına karşı ne tür düzenlemeler vardır? Prof. Dr. Haluk Koç: Hiçbir düzenleme yok. Şu anda biliyorsunuz OHAL dönemi. 45 günde her şeyi hallederiz dendi 20 Temmuz da. 3 aya çıktı, 3 ay 3 ay uzadı tekrar uzadı tekrar uzayacak öyle gözüküyor. Hoşlarına gitti. Meclissiz, akşam yazıp keyfi KHK'lar hoşlarına gitti. Şimdi denetim dediniz oradaki soruda. Denetim mekanizması şu sistemde bile yok. Biz gittik bu KHK'lar için Anayasa Mahkemesi'ne biliyorsunuz, yetkim yok dedi. Daha önceki dönemlerdeki OHAL'lerde çıkarılan KHK'lere dönük iptal kararları var. Yürütmeyi durdurma kararı var. Şimdi kendi içtihadını da göz ardı eden bir yüksek yargı ki bu içler acısı. Bir yüksek yargı organı için içtihadını dahi görmemek, ben tamamen güdümlüyüm, ben tamamen emir komuta altında karar veriyorum demektir. Acıdır bu acıdır. Kaldı ki Avrupa Konseyi'ne bağlı ki biz kurucu üyesiyiz Avrupa Konseyi'nin, biliyorsunuz bu üye ülkelerin anayasal çerçevelerini denetleyen, denetleyen değil de oradaki değişiklikler hakkında yorumlar getiren evrensel hukuka göre bir Venedik komisyonu var. Bu önemli bir komisyondur. Bizim KHK'ların ilk dördü için T.C. Anayasası'na, evrensel hukuka, insan haklarına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin birçok maddesine aykırıdır, kabul edilemez, demokrasiyle bağdaşmaz diye çok ciddi olumsuz raporlar var. Bunlar Türkiye'yi zora koşan Türkiye'ye kötülük yapan şeyler değil. Bunlar üyesi olmaya çalıştığımız, çağdaş hukuk devletlerinin o ailenin sizin hukukta yarattığınız boşlukları, hukukta meydana getirdiğiniz ihlalleri yorumlayan denetleyen raporu. Bir sürü ülkenin hukukçusu, bu işlerden anlayan. Çok acı bunlar. Bunlara da bakmak lazım Venedik Komisyonu'nun Türkiye'deki KHK'ler ile ilgili raporları çok acıdır. MEŞRUTİ BİR SİSTEME GEÇİYORUZ, FERMAN DEVLETİNE... Mustafa Toygar: OHAL ilan edip, anayasa mahkemesinin tüm üyelerini azledebilirsiniz, böyle bir uygulamada ne yapılabilir? Prof. Dr. Haluk Koç: Yok oldu yaşadık işte, iki tane üyesini biliyorsunuz paldır küldür... Mustafa Toygar: Tamamını azledip... Prof. Dr. Haluk Koç: İki tanesini yaptılar tamamını da yapabilirler. Mecliste bir ihtimal benim seçtiğim milletvekilleri bana karşı başkaldırıyor meclisi feshederim. Anayasa Mahkemesi üyeleri benim verdiğim direktifin dışında bir uygulamaya bir hukuksal karara imza atıyorlar OHAL çerçevesinde veya OHAL ilan ederek onları da azlederim. Bu nedir? Bu bir rejim değişikliğidir. O zaman bir meşruti sisteme geçiyoruz. Bir ferman devletine, fermanlar idare edilen fermanı da KHK'ler şeklinde alabilirsiniz. Hiç bir denetim yok. Maalesef böyle bir sürece giriyoruz. Mustafa Toygar: Sizin de başında söylediğiniz gibi Türkiye'nin iyi kötü monarşik de olsa 150 yıllık bir tecrübesi var. Prof. Dr. Haluk Koç: Tabi ki. Bunlara bakın, 1876'ya bakın, 1908'e bakın. 1908 meclisine bakın. Ne şartlar altında. Orada yurtseverler var. Gidiyor Osmanlı İmparatorluğu, çöküyor buna isyan edenler var. Sonra Malta'ya gidenlere bir bakın. Onlardan sıyrılıp Kurtuluş Savaşı'na nüve teşkil edenlere bir bakın. Türkiye bunları yaşamış, tarihini bu kadar çabuk unutan bir millet olabilir mi? Mustafa Toygar: Aynı gün yapılmasına karşın, başkanlık seçimi iki turlu, genel seçimler ise tek turlu olacak. Seçimlerde başkanın belirlenmesi ikinci tura kalabilir. Böyle bir durumda, başkanlık seçimi TBMM'de ortaya çıkan aritmetiğe göre yönlendirilebilir mi? Diğer taraftan başkan ile TBMM'deki çoğunluk grubu ‘ayrı' partilerden olursa TBMM ile başkanın uyumlu çalışması nasıl mümkün olur? Prof. Dr. Haluk Koç: Valla değişik bir sürü böyle ortada olan konu var. Bütün bunlar teknik olarak ihtimal dâhilinde olan konular. Tabi bizim varsayımımız ne üzerine bu kabul edilirse üzerine. Ama ben o faraziyeyi tersine çevirmek istiyorum, kabul edilmemesi üzerine düşünmek istiyorum. Onun için bu soruyu es geçiyorum. Mustafa Toygar: Son sorum, Referandumda, MHP yönetimi EVET oyu kullanacağını söylerken taban ağırlıklı olarak HAYIR diyor. HDP yönetimi HAYIR derken tabandan EVET sesleri de yükseliyor bu ne anlama geliyor? Kimler ne gibi beklentiler içerisindedir? Prof. Dr. Haluk Koç: Buna genel bir siyasi cevap vererek bitireyim. AKP değişik zaman dilimlerinde değişik yol arkadaşları buldu kendine bunlarla beraber yürüdü. Şimdi yakın dönemde yürüdüğü yol arkadaşlarını biliyorsunuz bıraktı, şimdi MHP ile bir yol yürümeye çalışıyor ama her seferinde yol yürüdüğü arkadaşlarıyla bir amaca doğru yürüdü. O amacını sağladıktan sonra yürüdüğü yol arkadaşını yarı yolda bıraktı otobüsten indirdi yeni yol arkadaşları buldu. PKK'yı indirdi, PKK ile sarmaş dolaştı biliyorsunuz. PKK'yı indirdi şimdi ne idüğü belirsiz, ne olduğu belli olmayan, onun için konuşmamızın başında söyledim mutlaka MHP yöneticilerinin bilhassa sayın genel başkanlarının Türk Milletine açıklaması lazım bu tavır değişikliğini. Genel geçer söylemlerle olmuyor bu iş. Dün ne söylüyordun bugün niye bunu söylüyorsun? Gerekçesi ne? Orada kilitleniyor iş. Yarın bu anayasa değişikliğini yapıp istediğini elde ettikten sonra seni otobüsten indirmeyeceği ne malum ki indirecek. Eski arkadaşlarını bıraktıklarını tekrar alabilir. Kanun açık. Büyük Ortadoğu Projesinde kendisine verilen rolün tam ifası için tekrar otobüsü istenen istikamete rotaya sokabilir. Zararı kim görür? Türkiye Cumhuriyeti Devleti görür. Onun içi beka sorunu diyoruz. Yani ayin-esi iştir kişin lafa bakılmaz. Laf bol ama yaptığın işe bakacaksın. Sen bunları yaptın mı kardeşim? Yaptın. Kandırıldık diyerek, aldatıldık diyerek bu millete verdiğin zararları ben unutmam. Unutabilenler varsa onun için CHP'nin buradaki milliyetçilik okunun ne kadar önemli olduğunu bir kere daha görüyoruz. Mustafa Toygar: Özet olarak vatandaş bu anayasa değişikliğine niçin Evet ya da hayır desin? Prof. Dr. Haluk Koç: Deminden beri onu söylüyoruz. Kaderini tek kişiye teslim etmemesi lazım. Tek kişi yarın bir gün çok farklı, mevcut sayın cumhurbaşkanını kastederek de söylemiyorum. O da dâhil ama o göreve gelebilecek, o geçerse herhangi bir kişi de olabilir. Tek kişinin ihtiraslarına, hırslarına, beklentilerine siyasi planlarına, kullanılıp kullanılmadığına göre eğer Türkiye rota değiştirecekse Türkiye pozisyona alacaksa bu coğrafyada. Yandı gülüm keten helva. Yazıktır günahtır. Türkiye hepimizin.

Bakmadan Geçme