Ak Parti Ekonomiden Değil, Kültürden Kaybeder!

Gazeteci, yazar D. Mehmet Doğan, AK Parti'nin 1 Kasım zaferini farklı açıdan inceledi. Doğan'a göre, Halk 7 Haziran'da cebine bakarak, mutfağı yoklayarak, daha açığı ekonomik durumu ölçerek mi seçim yaptı? Bu soruya verilecek cevap katiyetle 'hayır'dır. 7 Haziran düşüşünün arka planında kültür var, eğitim var ve maneviyat var! Yani bugüne kadar AK Parti'nin müessiriyet alanına girmemiş gri bölge tercihleri etkiledi!

  • 653

D. Mehmet Doğan, AK Parti'nin kültür, sanat ve eğitimle olan "sorunlu" ilişkisini irdeledi.

D. Mehmet Doğan

Vahdet

Halk 7 Haziran’da cebine bakarak, mutfağı yoklayarak, daha açığı ekonomik durumu ölçerek mi seçim yaptı? 

Bu soruya verilecek cevap katiyetle “hayır”dır. 

7 Haziran düşüşünün arka planında kültür var, eğitim var ve maneviyat var! Yani bugüne kadar AK Parti’nin müessiriyet alanına girmemiş gri bölge tercihleri etkiledi!

Eğer 7 Haziran seçimleri ekonomi indeksli sonuçlar olsa idi, 1 Kasım’da daha fazlası olmalı idi. Çünkü beş ay içinde göstergelerde iyileşme olduğunu söylemek mümkün değil. Nitekim, AK Parti’ye şans tanımayanlar, yüzde 40’ların altında göstermekte ısrar edenler böyle akılcı bakış sahipleri idi...

Biz seçimlerde halkın aklı başında ve eli kalbinde rey verdiğine inananlardanız. Eğer akılla gönül birlikte “evet” demiyorsa, ya tercih değişikliği olmakta ya da sandıktan uzak durulmaktadır. 

7 Haziran mesajı çok açık. Terörle mücadele dahi bu çerçevede ele alınmalıdır. Çünkü parti aklı şunu öngördü: Güneydoğu halkının ekonomik şartlarını iyileştirirsek, daha fazla yol, daha fazla yatırım ve hatta daha fazla havaalanı yaparsak, oylar bize teveccüh eder...

“Böyle oldu” diyen beri gelsin!

Çözüm sürecinin en yufka yönü kültürel arka plan eksikliği idi. Doğuda ve batıda gençleri harekete geçirmek, onların vatan bütünlüğü yanında millet bütünlüğü üzerinde birleştirmek konusunda ne yapıldı sorusunun cevabını hiç merak etmiyorum!

Parti ilgilileri milli eğitimin yaptığı okul veya sınıf istatistiklerini, tayin ettiği öğretmen rakamlarını vererek bir savunma geliştirebilir. Onlara cevabım: Maarif bina ve öğretmenden ibaret değildir!

Hatta yalnızca öğrencileri bilgiyle donatmak da değildir. Onları bilgili olmaktan bilge olmaya, irfana ulaştırabiliyor muyuz; irfanî terbiye verebiliyor muyuz? 

Hatta terbiye kelimesinin bu bakanlıkta bir yeri var mı? 

Eğitim terbiye mi? Sözlükler öyle yazıyor! Fakat gerçekte eğitim her niyete yenilen muz gibi. 

Bir diğer itiraz da “imam hatip okullarının sayısını artırdık, çok sayıda cami yaptık” olabilir...

İmam hatip CHP’nin iktidarı elden kaçırmamak için icad ettiği palyatif çözümdü. Şimdi güçlü bir iktidar bu palyatif çözüme sarılmış durumda. Çözüm kapsamlı maarif reformundadır. Kapsamlı maarif reformunda dini bilgilenme yanında felsefe ve mantığın da etkili şekilde yer alması gerekir. Zaten klasik öğretimimiz mantıkla, felsefe ile alakasını kestiği için tereddi etti. Bugün görülüyor ki, ilahiyatlarda felsefe ve mantık dersleri bir şekilde ortadan kaldırılmak isteniyor. Bu muhakemesiz, mantıksız nesiller yetiştirmek demektir. 

Sürekli medeniyet inşasından söz edeceksiniz ama, kültürel alanı yok sayacaksınız!

Medeniyet inşası TOKİ’nin inşaat furyası ile karıştırılmamalı. TOKİ mantığı ile yapılaşmanın arızalarını sözkonusu etmiyoruz, fakat medeniyet kavramının muhtevasını kavrama hususunda yayalığımız işte bu inşaa faaliyetinde görülebiliyor. 

Çok ve büyük camiler yapmak... Cami yapmak halkın, cemaatin ihtiyacı ile bağlantılı değilse, gösteriş ağır basıyor demektir. Ankara’nın halktan uzak bölgelerine büyük camiler yapılıyor. İnşaat yapmanın kolaylığından, inşaat sektörünün gücünden yararlanılıyor, fakat asıl olan cemaat yapmaktır. Bu da gönül yapmak gibi bir şeydir. 

Yunus Emre der hoca/Gerekse bin var hacca

Hepisinden iyice/Bir gönüle girmektir. 

 

Bakmadan Geçme