11. Cumhurbaşkanı Gül Financial Times'a Konuştu
7 yıl Cumhurbaşkanlığı, ondan önceki 5 yıl da Başbakan ve Dışişleri Bakanı görevlerinde bulunmuş olan Abdullah Gül, kendisini gücün son damlasına susamış bir politikacı değil, bilgisini paylaşmaktan memnuniyet duyan olgun bir devlet adamı olarak tanıttı.
“Siyasi mevki olarak, hala hırslıymış gibi görünmek istemiyorum.” diyen Gül açıklamalarına şu şekilde devam etti: “Fakat televizyon kanalları ve konferanslar aracılığıyla Türkiye’de düşüncelerimi ifade etmeye, tavsiyelerde bulunmaya devam ediyorum. Kamuoyunun da bunu olumlu karşıladığını ve buna ciddi dikkat verdiğini görüyorum.”
"SİYASİ MEVKİ OLARAK HALA HIRSLIYMIŞ GİBİ GÖRÜNMEK İSTEMİYORUM."
Seçimlerin yapılmasına 3 gün kala yani bu Perşembe 65 yaşına basan Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı döneminin 2014 yılı Ağustos ayında sona ermesiyle birlikte aktif siyasi yaşamdan çekilmişti.
Türkiye’nin ilk İslamcı devlet başkanı olan Abdullah Gül, sınırları içinde ve dışında yükselen savaş ve terör dalgasıyla siyasi kutuplaşmanın dehşetine kapılan Türkiye toplumunda, sakin, deneyimli ve ılımlı, güven verici bir kişilik olarak algılanıyor.
Gül, kelimelerini çok özenle seçerek, iktidarın, halefi ve eski dava arkadaşı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinde giderek daha fazla yoğunlaşmasının, Türk demokrasisine zarar verme riski taşıdığından duyduğu endişeyi üstü kapalı bir şekilde ima ediyor:
“Türkiye’de siyasi mücadelenin her zaman keskin olduğu bir gerçektir. Fakat çeşitlilik ve farklı sesler önemlidir. Ben her zaman bunu böyle görmüşümdür.Türkiye bir demokrasidir. Türkiye, Avrupa Birliği (AB) üyeliğine adaydır. Diğer yandan yapılması gereken daha çok iş olduğuna ve Türkiye’de sahip olduğumuz değerleri daha da geliştirmemiz gerektiğine inanıyorum.”
7 Haziran genel seçimlerinde HDP’nin yüzde 13 oy oranıyla mecliste 80 sandalye kazanmasına dikkat çeken Abdullah Gül, “Bunun Türkiye için olumlu olduğunu düşünüyorum. Benim her zaman yaklaşımım ve inancım böyle olmuştur. Sorunların her zaman diğer partileri dışlayarak değil, onlarla angajman içerisinde çözülmesi gerektiğine inandım.” ifadelerini kullandı.
"PKK’NIN SON DÖNEMDEKİ TERÖR SALDIRILARI KABUL EDİLEMEZ."
HDP ile PKK’yı birbirinden ayrı değerlendiren Gül, Suriye’deki iç savaş ve Türkiye’nin IŞİD’le mücadelesine de atıfla “Mevcut durumda, Kürtlerin Türkiye’de silahlanmasını meşru kılacak bir gerekçe olamaz. PKK’nın son dönemdeki terör saldırıları kabul edilemez.” Dedi.
HDP’nin seçimde barajı geçmesiyle birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP’si 2002’den beri ilk defa kendisini tek başına iktidara ulaştıracak çoğunluğu kaybetmişti. Sonuç olarak Erdoğan, kendisinin yönetimindeki bir başkanlık sistemi hükümetine geçilmesine yönelik planlarını ertelemişti. Pazar günkü seçimlerden de benzer bir durum çıkması halinde söz konusu planın bir süre daha beklemede kalacağı görülüyor.
Erdoğan ve Gül, AKP’yi 2011 yılında birlikte kurmuşlardı; esasen bu ikili Türkiye’nin İslamcı siyasetinde ortak bir geçmişi paylaşıyorlar. Fakat şimdi demokrasi ve sivil toplum konusunda farklı görüşlere sahipler.
Erdoğan, AKP mekanizması üzerinde kontrolünü sağladı ve partiyi Gül’ün siyasi çoğulculuk kavramlarıyla daha az uyumlu hale getirdi. Gül, Nisan ayında Financial Times 2015 Türkiye Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, başkanlık sistemlerinde demokrasinin korunması için kuvvetler ayrılığının önemine dikkat çekmişti.
Abdullah Gül, geçen hafta sonu İngiltere’de Oxford Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada genel olarak Orta Doğu ve Türkiye’deki ekonomik eşitsizlik, şeffaflık eksikliği ve kurumsal yetersizliklerin halk arasında hoşnutsuzluğa neden olduğunu vurguladığını aktardı.
Türk siyasetçileri zamanın ruhunu yakalamak konusunda uyaran Gül, “Türkiye’de sivil toplumun güçlenmesinin sonucu olarak, gençlerimiz kentsel gelişim adı altında ağaçların kesilmesine tepki gösterdi, köylülerimiz topraklarını kirleten endüstriyel faaliyetlere karşı gösteri düzenledi ve binlerce kadın, kadınlara yönelik şiddeti protesto ettiler” diye konuştu.